27 yıl önce bugün, 22 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır’ın Lice Köyü’nde bir askeri operasyon düzenlendi. Bu operasyon sırasında 15 sivil, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgenaral Bahtiyar Aydın ve Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar yaşamını yitirdi. İlçede 242 iş yeri ve 401 konut zarar gördü; yüzlerce kişi göçe zorlandı. Çocuk yaşlarda bu katliama şahit olan, Lice Davası maktullerinden ve Lice Adalet Arıyor Platformu sözcüsü Şiyar Kaymaz katliamın yıldönümünde yazdı.
Lice Katliamı’nın üzerinden 27 yıl geçti. Çeyrek asırdan fazla oldu. Değişen mi? Hiçbir şey. Savaş aynı tonda devam etmekte. Bazen sert, bazen vahşet şeklinde. 22 Ekim Cuma günü bir şehir gündüz vakti çoluk-çocuk, kadın-erkek, öğretmen-öğrenci, kuş-börtü böcek vb.. İlçedeki tüm canlılar bombalandı.
Kuş konacak dal kalmadı Lice’de. Peki neden? Niye? Niçin? Aradan 27 yıl geçmesine rağmen katliamın hala güncelliğini koruyor olmasının nedeni nedir? Sadece Lice değil tabii ki. Kuşkonar, Madımak, Cizre, Bingöl vb… Katliamların hepsi tekrarlanabilinecek durumda şu an.
Ne yapmalı…
Oturup katledilmeyi beklemedik tabi ki. Mücadele ettik, hakikati aradık, yüzleşme ve adalet talep ettik. İnanmıyorsunuz değil mi? Yukarıdaki satırlarda her an katliamın tekrar edeceği söylemine karşın aynı şekilde sivil, demokratik, barışçıl talepler ilettik. Hatta aidiyet duygumuz o kadar gelişti ki gidip mahkemeden adalet talep ettik. Platform kurduk. Adını da “Lice Adalet Arıyor Platformu” koyduk. Lice gibi Şırnak, Silopi, Cizre, Kulp, Dargeçit, Madımak, Bingöl vb.. yaşanan katliamlarla toplum yüzleşsin istedik. 12 duruşmaya katıldık. Duruşmalara katılmak için 3000 km yol gittik.
Mahkeme salonunda bulunan mağdurların oturduğu bankta Liceli aileler ile beraber yine Lice’de katledilen Uzman Çavuş Yüksel Bayar’ın abisi İlhami Bayar ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın avukatı Nejdet Solmazgül ve Mersinli öğretmen Mahmut Cantekin ile beraber oturduk, beraber adalet istedik. Ne var ki sanık öyle bir zırha bürünmüştü ki Genelkurmay tarafından kendisine avukat dahi tahsis edilmişti. Mağdur yakınlarının savunma kürsüsünde ise çok sevdikleri Tahir Elçi’miz vardı. Bu topraklarda umudu yeşertmek ve barışı bu halka sunmanın en iyi görseli Lice davasıdır diyen Tahir Elçi’mizi dört ayaklı minarenin ayakları altında barışı dilenirken vurdular.
Sonrasında ise Hakikat, Yüzleşme, Adalet ve Barış taleplerinin, isminin buzdolabı olduğu bir cehennem dondurucusuna konulduğu söylendi.
Savaş çılgınca kan akıtmaya devam etti. Biz yine de susmadık.
Lice Davası’nın mağdurları yine de yılmadı direndi. Lice ‘de sokağa çıkma yasakları sürerken Liceliler İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmaya katılarak sanığın cezalandırılmasını talep ettiler. Tam 12 duruşmaya katıldı mağdur yakınları. Taleplerimizi tekrar tekrar RED edilmesine rağmen sunduk mahkeme heyetine. Mehmet Emin Özkan hakkında hiçbir maddi delil yokken, 26 yıldır suçsuz cezaevinde yatmasına rağmen, Lice’de 402 ev 287 işyeri 17 cinayet yüzlerce yaralı gibi maddi delil ve ifadeler olmasına rağmen Sanık beraat etti.
Diğer yüzleşme davaları gibi bir son ile karşılaşmayacaktık aslında. Buna emindik. Hani mağdurlar sadece Vartinis köylüleri olsa! Zaten Aysel abla gibi çığlıklarımız inlerdi İzmir sokaklarında. Sustuk, çığlıklarımızı içimizde biriktirdik. Ne de olsa bu davada sadece Liceliler yok. General, asker ve öğretmen mağdurlar da var dedik ve sanığın cezalandırılmasını bekliyorduk.
Oysa biz mahkeme heyetine kendimizi gayet iyi ifade etmiştik. Lice’de sadece Kürt siviller öldürülmedi. Koskoca general öldürüldü. Hem de devletin bolca rütbeli generali. Sanık sandalyesinde ise bolca rütbesi olmayan yine bir başka rütbeli vardı.
4 yıl boyunca takip ettiğimiz ve büyük emek verdiğimiz Lice Davası ne yazık ki sanığın beraati ile sonuçlandı. Herkesin beklediği ama bizim beklemediğimiz sanığın beraat kararıyla bir Yüzleşme Davası daha mahkeme eliyle kapatılmış oldu.
Tahir Abi’ye sözümüz var.
Umudu yeşertmek ve barışı bu coğrafyada gerçekleştirmek için ne pahasına olursa olsun adalet arayışından vazgeçmeyeceğiz. Lice Davası’nda tam da Tahir Abi’nin istediği fotoğraf karesini oluşturduk aslında. Mağdur yakınları farklı kesimlerden ve farklı düşüncelerden olmasına rağmen hep beraber adalet talep ettiler. Bu birliktelik aynı zamanda barışa ve adalet arayışına ön ayak olacaktır.
22 Ekim 2020’de Lice katliamının 27. yılı dolacak. Yine 2013’te Lice’de katledilen Medeni YILDIRIM’ın davası da aynı gün Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 10’da görülecek. Lice Adalet Arıyor Platformu olarak 22 Ekim günü Medeni Yıldırım Davası’nı takip edeceğiz.
Bir kez daha Lice Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anıyor bu katliamın faillerinin yargılanması için adalet aramaya devam edeceğimizi yineliyoruz.
Şiyar Kaymaz
Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü