Deniz Tekin – 25 Mayıs 2021
Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2017/415
Diyarbakır’ın Lice ilçesi Kayacık köyünde 28 Haziran 2013 tarihinde, kalekol yapımını protesto eden gruba jandarmanın ateş açması sonucu Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi, dokuz kişi de yaralandı. Olayla ilgili o dönem er olan sanık Adem Çiftçi hakkında “Haksız tahrik altında olası kastla adam öldürme” suçundan 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Mahkeme, sanık Çiftçi hakkında “üzerine atılı suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı” gerekçesiyle Kasım 2016’da beraat kararı verdi, kimliğinin bilinmediği ileri sürülen olayın diğer fail ya da failleri hakkında ise Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. 2017 yılında Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, olayla ilgili yeterli soruşturma ve inceleme yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle yerel mahkemenin beraat kararını bozdu. Bozma kararının ardından Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlayan Medeni Yıldırım Davası’nın 13. duruşması 25 Mayıs 2021’de gerçekleşti.
Duruşma Öncesi
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 09.10’da görülmesi kararlaştırılan Medeni Yıldırım Davası duruşmasını izlemek üzere geldiğim Diyarbakır Adliyesi önünde çok sayıda zırhlı polis aracı ve çevik kuvvet polisinin beklediğini gördüm. Sabah erken olmasına rağmen adliye girişindeki arama noktasında adliye girmek için bekleyen uzun insan kuyruğuyla karşılaştım. Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından iki ayrı arama noktasını geçip Genel Bilgi Toplama (GBT) taraması yapıldığına dair mühürlü fiş aldıktan sonra adliye binasına girebildim. Adliyenin giriş katında ağır ceza mahkemeleri duruşma salonlarının bulunduğu koridorun en sonundaki duruşma salonunun önüne geldim. Ancak mesai saati başlamasına rağmen davanın görüldüğü 7. Ağır Ceza Mahkemesi salonunun kapısının kapalı olduğunu gördüm. Kapalı olan salonun kapısının yanındaki banklarda ise “güvenlik” önlemi için gelen beş çevik kuvvet polisi ile 2 sivil polisin oturuyordu. Kısa bir bekleyişin ardından duruşmaya katılmak için Medeni Yıldırım’ın yakınları ve avukatı duruşma salonunun önüne geldi. Kısa bir süre sonra Covid-19 salgınına rağmen insanlar sosyal mesafe kurallarına dikkat etmeden koridordaki bütün bankları doldurdu.
Bu sırada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 5 Haziran 2015’te Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği seçim mitingine yönelik IŞİD’in bombalı saldırısında ihmalleri oldukları gerekçesiyle Diyarbakır 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 19 polisin davasının aynı gün görüldüğünü öğrendim. İki davanın aynı güne denk gelmesi nedeniyle Adliye önünde yoğun güvenlik önlemleri alındığı anlaşıldı.
Duruşmanın yapılacağı salonun önüne gelen Medeni Yıldırım’ın annesi, ağabeyi, yakınları ve avukatı ile birlikte duruşmayı beklemeye başladık. Medeni Yıldırım Davası, duruşma listesinde üçüncü sırada olmasına rağmen mahkeme heyetinin başka duruşmaları öne alması nedeniyle geç başlayacağını öğrendim. Bunun üzerine adliyede avukatlar için ayrılan baro odasına gittiğimde, davayla ilgili konuştuğum Medeni Yıldırım’ın annesi katılan Fahriye Yıldırım, yargılamanın bu kadar uzun sürmesine tepki göstererek, bu tepkisini mahkemede dile getireceğini söyledi. Katılan avukatı ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) Yıldırım’ın vurulduğu olay anına ilişkin görüntü ve ses kayıtlarına ilişkin rapor hazırlamadığını belirtti. Uzun bir bekleyişin ardından Medeni Yıldırım Davası 2 saatlik gecikmeyle 11.05’te başladığını haberini aldık.
Duruşmaya Katılım
Duruşma salonun önünde bekleyen polis, salona yalnızca katılan tarafı ve avukatları aldı. Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek duruşmayı takip eden Jin News ve Mezopotamya Ajansı (MA) Muhabirleri ve izleyicilerle birlikte alınmadık. Duruşma bitene kadar duruşma salonunun kapısında bekledik. Duruşmaya, katılan Fahriye Yıldırım, Mehmet Yıldırım ile katılan avukatı Av. Serdar Çelebi katıldı. Ancak katılan Mehmet Yıldırım’ın isminin duruşma tutanağına geçirilmediğini, ayrıca duruşmaya Özgürlükçü Hukukçular Diyarbakır Şube Eş Başkanı Av. Halise Dakalı ile Diyarbakır Barosu Dava Takip Komisyonu eski üyeleri Av. Sidar Avşar, Av. Zeynep Işık ile yeni üyeleri Av. Sevcan Delidere, Av. Süleyman Şahin’in katıldığını, Sanık Adem Çiftçi’nin katılmadığını, sanık avukatı Kasım Kutboğa’nın ise Kocaeli ilinden SEGBİS üzerinden duruşmaya katıldığını öğrendik.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme başkanı, bir önceki duruşmanın ara kararında dosyada bulunan görüntü ve seslerin İstinaf Mahkemesi’nin bozma ilamında yer alan 2’nolu kararı (Ses kalitesinin ileri teknoloji ile iyileştirilmesini sağlamak suretiyle, görüntülerdeki maktulün vurulduğu andaki silah seslerinin hangi silah veya silahlara ait olabileceği, vurulma anında tek silah mı yoksa birden fazla silaha ait sesin mi geldiği, görüntülerin çekildiği yerin hangi tarafından ateş edildiğinin tespitinin teknik olarak mümkün olup olmadığı) doğrultusunda iyileştirip rapor hazırlaması için İstanbul Teknik Üniversitesine müzekkere yazmıştı. Üniversite, bu konuda uzman bulunmadığı gerekçesiyle raporu hazırlamayacağına dair gönderdiği yazının duruşmada okunduğunu öğrendik. Daha önce aynı konuda rapor istenen TRT, TÜBİTAK ve ATK de benzer gerekçelerle rapor hazırlamamıştı.
Av. Çelebi: Bu Raporun Alınması Dosyanın Aydınlatılması Açısından Gereklidir
Yıldırım ailesi avukatı Serdar Çelebi’nin İstinaf (Mahkemesi) kararında belirtildiği şekilde raporun alınmasının dosyanın aydınlatılması açısından gerekli olduğunu, raporu tanzim edebilecek bir kurumun mahkemece araştırılmasını talep ettiğini ve ek taleplerde bulunmak için süre istediğini;
Söz alan sanık avukatı Kasım Kutboğa’nın da dava dosyasındaki eksikliklerin giderilmesini isteyerek, SEGBİS ile duruşmaya katılması için mahkemenin yazdığı talimat dosyasının kapatılmamasını talep ettiğini öğrendik.
İki saatlik bir gecikmeyle başlayan ve yaklaşık 6 dakika süren duruşmada mahkemenin aldığı kararlar şöyle;
- Dava dosyasının varsa tevsii tahkikat yoksa mütalaasını sunmak üzere (Diyarbakır) Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
- Sanık müdafi Av. Kasım Kutboğa’nın SEGBİS ile hazır edilmesi amacıyla talimat mahkemesine duruşma gün ve saatinin bildirilmesine,
- Katılanlar vekiline taleplerini bildirmek üzere gelecek celseye kadar süre verilmesine,
- Dosya içerisindeki raporlar birlikte değerlendirilerek görüntülerin yeniden bilirkişiye verilmesine yönelik talebin reddine,
- Bu nedenle duruşmanın 08/07/2021 günü saat 10.15 bırakılmasına karar verildi.
Duruşma Sonrası
Duruşma sonrasında katılan avukatı Serdar Çelebi, TÜBİTAK, ATK, TRT ve İTÜ’nün olay anına ilişkin kamera ve seslerin iyileştirilip hangi yünden silah atıldığına ilişkin rapor hazırlamaması ve davanın geldiği aşamaya ilişkin konuştu.
‘Mahkeme Kendi Ara Kararından Vazgeçti, İstinaf Kararını Zımnen Görmezden Geldi’
Av. Serdar Çelebi, “Sadece Medeni Yıldırım dosyası değil buna benzer tüm dosyalarda failin kolluk kuvveti, kamu gücünü kullananların olduğu benzer dosyaların tamamında maalesef genel itibariyle uygulanan bir cezasızlık politikası vardır. Genel anlayış cezasızlık üstüne olduğu zaman mahkemeler de yapılan bu yargılamaları da bir şekilde şekli yargılama olarak kabul edip usul ve şekli işlemleri yaptıktan sonra karar vermekle yetinmektedirler. İstinaf Mahkemesi kararından önce de mahkeme bu şekli yargılamayı yapıp usuli işlemleri bitirdikten sonra bir beraat kararı vermekle yetindi. Tabiki bizim o dönemdeki taleplerimiz de ciddiye alınmadı. Nihayet İstinaf Mahkemesi, bu davada birçok usuli eksikliğin olduğunu, olay yerinde keşfin bile yapılmamış olmasını, otopsi raporu ve ATK raporları arasındaki çelişkilerin daha giderilmemiş olmasını, görüntülerin uzman bilirkişilerce incelenmemiş olmasını bozma sebebi yapıp mahkeme kararını ortadan kaldırıp dosyayı geri gönderdi. Maalesef bu mahkemenin yaklaşımı bu karardan sonra da değişmedi. Evet, usulen bir keşif yapıldı. Mahkeme gitmedi, talimatla ve bizim yokluğumuzda bu keşif yapıldı. Mahkemenin keşfin yapıldığından uzun dönem haberi yoktu. Ses ve görüntü incelemesi için kurumlara yazı yazıldı. Kurumlar biz bu konuda rapor düzenleyemeyiz dedikten sonra mahkeme başkaca bir araştırma yapmaya gereği duymadı. Bu konuda uzman bir kurumun olup olmadığı yönündeki araştırma talebimizi reddetti. İstinaf mahkemesi talep etmiş mahkeme böyle bir ara karar kurmuş. Ama daha sonra kendisi bu kararından vazgeçti. Mahkeme, ara kararından rücu edip dosyayı esas hakkındaki mütalaa için savcılığa göndermesiyle hem kendi kararını hem de istinaf kararının zımnen görmezden geliyor. Bu haliyle bu yargılama eksik kalacaktır. Buna ilişkin beyanlarımızı tevsii tahkikat taleplerimizi muhakkak mahkemeye bildireceğiz.” dedi.
‘Raporun Teknik Donamım Eksikliği Nedeniyle Hazırlanmadığını Düşünmüyorum’
Birçok teknolojik imkân ve altyapıya sahip olan TÜBİTAK, TRT, TÜBİTAK gibi kurumların Medeni Yıldırım’ın vurulduğu olay anına ilişkin kamera görüntüleri ve ses kayıtlarıyla ilgili yaklaşık 3 yıldır rapor hazırlamamasını değerlendiren Çelebi; “ Bunun birçok sebebi olabilir. En son Kemal Kurkut dosyasında Ulusal Kriminal Büro (UKB) Kurkut’un vurulma görüntülerine dair hazırladığı bir raporu vardı. Raporda hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde fail işaret edilmişti. Kısa bir süre sonra artık ne yaşandıysa tekrar istenen ek bir raporla ilk raporun tam aksine bir rapor hazırlanıp dosyaya konuldu. Bu arada ne yaşandı, kime baskı yapıldı, rapor baskıyla mı hazırlandı? Bu arka planı bilmediğimiz için buna ilişkin net bir şey söylemek zor. Bir baskı varsa eğer Medeni Yıldırım davasında bu kurumların başlarına benzer bir baskının gelmemesi adına rapor düzenlenmeme yönünde tercih kullandıkları aklımıza gelen ilk seçenek maalesef. Ben bu raporun, teknik bir donanım, teknik kapasite eksikliği nedeniyle düzenlenmediğini düşünmüyorum. Az önce dediğim şekilde sonuçlarıyla ilgi. Bunu tırnak içinde söylüyorum. Bunların bir baskıya maruz kalmamak, başlarını belaya sokmamak için rapor hazırlamadıkları aklımıza gelen ilk kanıdır” yorumunda bulundu.