Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2017/415
Diyarbakır’ın Lice ilçesi Kayacık köyünde 28 Haziran 2013 tarihinde, kalekol yapımını protesto eden gruba jandarmanın ateş açması sonucu Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi, dokuz kişi de yaralandı. Olayla ilgili o dönem er olan sanık Adem Çiftçi hakkında “Haksız tahrik altında olası kastla adam öldürme” suçundan 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Kasım 2016’da mahkeme, sanık Çiftçi hakkında “üzerine atılı suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verdi. Mahkeme, kimliği bilinmeyen fail ya da failler hakkında ise Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. 2017 yılında Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, olayla ilgili yeterli soruşturma ve inceleme yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle yerel mahkemenin beraat kararını bozdu. Bozma kararının ardından Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlanan Medeni Yıldırım Davası’nın karar duruşması (14. duruşma) 8 Temmuz 2021’de görüldü.
Duruşma Öncesi
Medeni Yıldırım davasını izlemek üzere sabah erkenden Diyarbakır Adliyesi’ne geldim. Daha önce görülen davaların aksine bu kez adliye önünde zırhlı araçlar ve çevik kuvvet polisleri bulunmuyordu. Adliye girişinde X-Ray cihazlarının bulunduğu arama noktasından geçip Genel Bilgi Taramamın (GBT) yapıldığına dair bir pusula aldıktan sonra ikinci aramayı geçerek adliye içerisine girebildim. Adliyenin giriş katındaki Ağır Ceza Mahkemeleri duruşma salonlarının bulunduğu koridorun sonundaki duruşma salonunun önüne geldim. Ancak mesai saati gelmesine rağmen hiçbir mahkeme görevlisi gelmemişti. Duruşma solunun yanındaki banklarda duruşmayı takip etmek için geldiğini düşündüğüm ve birinin belinde telsiz gördüğüm 2 sivil oturuyordu. Yaklaşık 20 dakikalık bir bekleyişin ardından mahkeme mübaşiri içinde dosyaların bulunduğu market sepetiyle birlikte mahkeme salonuna geldi. Ardından mahkeme heyeti geldi. Kısa bir süre sonra Medeni Yıldırım’ın annesi, kardeşleri, yakınları ve katılan avukatları da duruşma salonunun önüne geldi.
Duruşma listesinde 16. sırada olan Yıldırım davasının saati gelmesine rağmen sadece bir duruşmanın görüldüğünü öğrendim. Duruşmanın geç başlayacağı haberini aldıktan sonra adliyede avukatlar için ayrılan bölüme geçerek duruşmanın başlamasını bekledim. Bu sırada Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir cinayet davasında taraf olan kişiler arasında kavga çıktı. Adliyede görevli çevik kuvvet polisleri olaya müdahale ederek kavgaya karışan 4 kişiye gözaltına aldı. Ardından polis, koridorda bulunan herkesi adliyeden çıkarmaya başladı. Mahkeme önünde yaşanan arbede nedeniyle rahatsızlanan Yıldırım’ın annesi avukatların bulunduğu bölüme getirildi. Yaklaşık 2 saatlik bir gecikmenin ardından duruşmanın başlayacağı haberini aldık.
Duruşmaya Katılım
Duruşma salonun önünde bekleyen onu aşkın çevik kuvvet polisi, yalnızca katılan tarafı ve avukatları salona aldı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 182. maddesindeki bazı istisnalar hariç duruşma ve celselerin herkese açık (duruşmanın aleniliği ilkesi) olacağına dair düzenlemeye rağmen mahkeme mübaşiri salonunun izleyici kısmının kapısını açmadı. Nedenini sorduğumda ise “Mahkemenin kararı” olduğunu cevabını verdi. Bu nedenle duruşmayı izlemek için gelen HDP Diyarbakır İl Eş başkanı Zeyyat Ceylan, HDP Bismil Belediye Eş Başkanı Gülşen Özer, Medeni Yıldırım’ın kardeşleri Beytullah Yıldırım ve Mehmet Yıldırım ve yakınları ile Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri salona alınmadı. Ancak bu kararın hangi gerekçe ile verildiğini öğrenemedim. Bunun üzerine duruşma salonunun önünde bekledim. Duruşmaya, Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Gündüz Yıldırım, Yıldırım’ın kardeşi Mustafa Yıldırım katıldı. Duruşmaya, katılan Av. Serdar Çelebi, Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Abdullah Çağer, Av. Esengül Birsen ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu üyesi Av. Serhat Eren, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve İnsan Hakları Merkezi üyesi Av. Diyar Çetedir, Diyarbakır Barosu Dava Takip Komisyonu üyeleri Süleyman Şahin, Sevcan Delidere, Emin Çoban’ın yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Vareste tutulan Sanık Adem Çiftçi duruşmaya katılmazken avukatı Kasım Kutboğa’nın ise Kocaeli ilinden SEGBİS üzerinden duruşmaya katıldığını öğrendik.
Duruşmanın Seyri
Savcı: Askerler Havaya Ateş Ettiği Sırada Yıldırım Yaralandı
Mahkeme heyeti, duruşmaya katılanların yoklamasını yapıp, heyet değişikliğini duruşma tutanağına geçirdi. Duruşmada ilk sözü alan savcı, davaya ilişkin tevsii tahkikat taleplerinin olmadığını belirterek, davanın esas hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu ve okuyacağını söyledi. Mütalaada, Medeni Yıldırım’ın hayatını kaybettiği Kayacık Jandarma Komutanlığı önündeki protesto gösterisinde yaşananlar anlatıldı. Mütalaanın devamında, askerlerin olayın büyümesinin önlemek ve kitleyi dağıtmak için havaya ateş ettiği sırada Medeni Yıldırım’ın vücuduna isabet eden mermiyle yaralanarak, hayatını kaybettiği ileri sürüldü. Yapılan otopside Medeni Yıldırım’ın vücudunda mermi çekirdeği bulunmadığını, bu nedenle Medeni Yıldırım’ın sanık Adem Çiftçi’ye ait silahtan çıkan mermiyle hayatını kaybettiğine dair tespit yapılamadığı savunuldu. Mütalaada, Sanık Adem Çiftçi’nin alınan savunmasında olay sırasında hiç ateş etmediğini, kullandığı Biksi marka silahın Medeni Yıldırım’ın hayatı kaybettiği yeri görmediğini ve suçlamaları kabul etmediğine dair beyanına yer verildi.
Savcı: Somut ve İnandırıcı Deli Bulunamadı
Antep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin davaya ilişkin verdiği 2017/384 sayılı bozma ilamı ardından yapılan yeniden yargılamadan sonra Medeni Yıldırım’ın ölümüne neden olan ateşli silah mermi çekirdeğinin giriş ve çıkış yerlerinin Biksi mermisine ait olup olmadığı, bu tür yaralanmaları neden olup olmadığı konusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) rapor istendiği hatırlatıldı. ATK’nin raporunda, Yıldırım’ın ölümüne neden olan ateşli silah yaralanmasının yüksek kinetik enerjili mermi çekirdeği ateşleyebilen uzun namlulu bir silahla meydana gelebileceği, merminin, Biksi silahından mı yoksa diğer uzun namlulu silahtan atıldığı konusunda tıbben değerlendirme yapılamayacağını ve olayın adli tahkikat ile aydınlatılmasının daha uygun olduğuna dair görüş bildirildiği kaydedildi. Mütalaanın sonuç kısmında, olay yerinde yapılan keşif, sanık savunması, tanık beyanları, otopsi tutanağı, adli tıp raporları, kriminal raporları, yargılamada toplanan deliller ve tüm belgeler değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut inandırıcı delil bulunamadığı ileri sürülerek, sanık Adem Çiftçi hakkında beraat kararı verilmesi istendi.
Av. Serdar Çelebi: Soruşturmanın Başından Beri Hedeflenen Buydu
Esas hakkındaki mütalaaya karşı söz alan katılan avukatı Serdar Çelebi, beyanlarına “Mütalaanın bu yönde olacağı hususunda bir şüphemiz yoktu. Soruşturmanın başından beri hedeflenen buydu. Şekli bir yargılama yapılarak beraat kararı verilmesi düşünülüyordu. Mütalaayı bu nedenle kabul etmiyoruz. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz” sözleriyle başladı. Medeni Yıldırım’ın hayatını kaybettiği kalekol protestosunun başından beri farklı anlatıldığına işaret eden Çelebi “Evet bir protesto vardı, barış süreci dediğimiz bir ortamda barışa hizmet etmediklerini düşündükleri bir eylemi protesto etmek amacıyla karakolun yanına gidilmiş. Ancak beklenilmeyen bir tepki verilmiş ve (olayın) vahim dereceye ulaşma sebebi karakolun beklenilmeyen tepkisidir. Karakol yağmalanmış gibi anlatılarak asıl mevzu tali bir meseleymiş gibi anlatılmaya çalışılmıştır. Böyle olunca öldürme olayının failinin bulunmasından ziyade protesto eylemine katılanların tespitine yönelik çalışma yürütülmüştür. Mağduriyetin sebebinin karakol yönetiminden kaynaklı olduğu İçişleri Müfettişleri (Mülkiye Müfettişleri) tarafından belirtilmiştir” dedi.
‘Kim Tarafından, Hangi Silahtan Ateş Edildiğine İlişkin Bir Araştırma Yapılmadı’
Çelebi, olayın soruşturma aşamasında verilen gizlilik kararıyla dosyaya müdahale etmelerinin engellendiğine bu nedenle delillerin eksik toplandığına dikkat çekti. Çelebi, failin kolluk güçleri olduğu veya toplumsal olaylarda yaşanan tüm ölümlerde cezasızlık eyleminin devam ettiğini belirterek “Baştan beri yapılan algının sonucu olarak tüm yazışmalarda havaya ateş edilmesi sonucu ölümün meydana geldiği belirtilmiştir. Ölüm olayının karakoldan yapılan atış sonucu olduğu sabittir. Hedef gözetme, insanlara doğru ateş etme söz konusudur. Bilirkişi raporlarında da, en son keşifte yazılan raporda da havaya ateş etme ile ölümün gerçekleşmeyeceği söylenmiştir. Hangi silahtan kim tarafından ateş edildiğine ilişkin bir araştırma yapılmadı. Silahların tamamı muhafaza altına alınarak parmak izi incelemesi yapılması gerekirdi ancak yapılmadı” dedi. Sanığın bulunduğu yerden ateş edilme olasılığının yüksek olmasına rağmen burada özensiz bir inceleme yapıldığını, sadece boş kovanları toplamakla yetinildiğini kaydeden Çelebi, Yıldırım’ın hayatını kaybettiği yerde delil olarak boş şişeler ve izmaritler toplandığına dikkat çekti. Olay yerinin 20 metre çapında olan detektörlerle aranması durumunda Medeni Yıldırım’ın ölümüne sebep olan kayıp merminin bulanabileceğini ancak böyle bir çaba içerisine girilmediğini vurguladı. Çelebi, bu dosyada sanık olabilecek birçok kişinin müşteki olarak ifadelerinin alındığını hatırlattı.
‘İstinaf Mahkemesi’nin Bozma Kararına Uyulsaydı Olay Aydınlatılabilirdi’
Medeni Yıldırım cinayeti soruşturmasında birçok delil toplanmadan iddianame hazırlandığını ifade eden Çelebi, “Kovuşturma aşamasında da mahkeme şekli bir yargılama ile yetinmiş, taleplerimizi reddetmişti. Usulü bir yargılama yaparak beraat kararı verilmiştir. İstinaf mahkemesi bu kadar olmaz diyerek, bir iki husus aydınlatılmalı diyerek dosyayı iade etmiş ancak buna rağmen yine gerekli bir kovuşturma yürütülmeden bu aşamaya gelinmiştir” dedi. Ayrıca Çelebi olayın failleri hakkında 2017 yapılan suç duyurularıyla ilgili ne tür işlemler yapıldığına ilişkin bilgi taleplerine rağmen bu konuda bilgi verilmediğini söyledi. Çelebi, İstinaf Mahkemesi’nin bozma ilamında belirtildiği şekilde, sanıkların, görgü tanıklarının, mağdurların hazır olacağı bir keşif yapılmış olması durumun olayın çok farklı bir boyut kazanabileceğine, aydınlatılabileceğine işaret etti. Çelebi, olay yerinde yapılan ve kendilerinin çağrılmadığı keşfin İstinaf Mahkemesi’nin belirttiği şekilde yapılmadığını, hazırlanan raporun ise olaya ilişkin maddi gerçekleri ortaya çıkarmada eksik olduğunu belirtti. Davanın her aşamasında sanığın tutuklanması yönündeki taleplerine rağmen mahkemenin sanığı duruşmalardan vareste tuttuğuna ifade etti. Çelebi son olarak da “Ceza yargılamasında asıl olması gereken sabit olan ve kesin inandırıcı deliller ile sanığın mahkumiyetidir. Yazılı beyanlarımızı ibraz ediyoruz. Sanığın amirlerinin talimatı doğrultusunda bilerek ve isteyerek Medeni Yıldırım’ı öldürdüğü açıktır. Sanığın cezalandırılmasını ve tutuklanmasını talep ederiz” dedi.
Av. Mehmet Emin Aktar: Cezasızlık Pratiği Devam Ettirilmektedir
Ardından söz alan katılanlar vekili Av. Mehmet Emin Aktar ise demokratik ve hukuka bağlı olduğunu belirten devletlerde yurttaşlarının hayatının devlet güvencesi altında olduğunu söyledi. Bu devletlerde kolluğun asıl görevinin yurttaşların haklarını özgürce kullanmasını güvence altına almak olduğunu ifade eden Aktar “Bir grup insan silahsız bir protesto hakkını kullanmış ancak kolluk güçlerince ateş edilmiş ve Medeni Yıldırım katledilmiştir. Devlete düşen görev Medeni Yıldırım’ı öldüreni bulup cezalandırmaktır. Ancak fiiliyatta tam tersi yaşanmakta cezasızlık pratiği devam ettirilmektedir”dedi. Olay sonrası hazırlanan raporda 21 ayrı silaha ait toplam 156 boş kovan kullanıldığı bilgisini veren Aktar, bu silahlarla kimin neden ateş ettiğinin ve bu emri kimin verdiğinin araştırılmadığına dikkat çekti. Faillerin bulunması için mahkemenin Lice Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusunun bugün hangi aşama olduğu konusunda bir bilgi sahibi olmadıklarına dikkat çeken Aktar, mahkemenin suç duyurusunun akıbetini sormaktan vazgeçtiğini söyledi.
‘Bu Eksikliklerle Bu Davada Bir Karar Verilemez’
Olay anına ilişkin görüntülerin ses kayıtlarının incelenerek hangi taraftan ateş edildiğine dair rapor istenen Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, İstanbul Teknik Üniversitesi ve TRT’nin raporu hazırlayacak imkânlarının olmadığı gerekçesiyle raporu hazırlamamasını eleştiren Aktar “Bu kurumların ortak tutumu cezasızlık pratiğinin yansımasıdır. Hepsi biliyor bir cezasızlık yürüyecek ve sanık beraat edecek bu nedenle taraf olmak istememektedirler. Sese ilişkin yıllarca araştırmalar yapacaksınız ancak buna ilişkin uzmanınız olmayacak. Tüm bunlar cezasızlık pratiğinde uzlaşıldığını göstermektedir” diye belirtti. Dava dosyasında yer alan bu eksiklerle bir karar verilemeyeceğini vurgulayan Aktar “Daha önce ısrarla belirttiğimiz üzere sanık bu suçta tek başına değildir. Burada da önümüze çıkan tek şey karakoldaki askerlerin kitleyi bizzat hedeflediklerini bize göstermektedir. Burada doğrudan kasıt ile işlenen bir cinayet söz konusudur. Sanığın TCK 81’den cezalandırılmasını ve tutuklanmasını talep ederiz” diye belirtti.
Av. Serhat Eren: Söz Konusu Kürtler Olunca Etkin Bir Soruşturma Yürütülmez
Diyarbakır Barosu Dava Takip Komisyonu Üyesi Süleyman Şahin, şüpheli sayısı 80 olması gereken soruşturma dosyasında sadece bir şüpheli bulunduğunu hatırlattı. AİHM’in Türkiye’yi yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle birçok davada mahkûm ettiğini ifade eden Şahin, mahkemelerin bu ihlalleri engellemek için failleri cezalandırması gerektiğini vurguladı. Dosyanın karar aşamasında olmadığını vurgulayan Şahin, ateş emri veren kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulması istedi.
Katılan vekili Av. Serhat Eren ise, herkesin olduğu bir yerde güpegündüz bir insanın öldürüldüğüne ancak bunun aydınlatılamadığına dikkat çekerek “Aydınlatılmayan bir cinayet yoktur. Aydınlatmayan bir devlet vardır. Söz konusu Kürtler olunca etkin bir soruşturma yürütülmez. Bu bir devlet politikasıdır. Bu devlet politikası gereğine mahkeme uymak zorunda değildir. Kürtlerin eşit olmadığı hissiyatını değiştirilmelidir. Sanığın cezalandırılması ve tutuklanmasına karar verilmesini talep ederiz” dedi.
Katılan avukatlarından Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Diyar Çetedir, Yıldırım’ın toplantı ve gösteri hakkını kullanırken infaz edildiğini ifade ederek, mahkemenin cezasızlık pratiğinden vazgeçerek etkin bir kovuşturma yapıp delilleri toplaması ve failleri cezalandırılmasını beklediklerini söyledi.
Diyarbakır Barosu Dava Takip Komisyonu üyesi Av. Sevcan Delidere, olay yerinde yapılan uygulamalı keşfin, katılanlardan gizlenerek usule aykırı bir şekilde yapıldığını ifade etti. Soruşturma aşamasında tanık ifadeleri alınan kolluk görevlilerinin beyanlarının noktasından virgülüne kadar aynı olduğunu, bunlara soru sorma haklarının ihlal edildiğini söyledi.
Ardından söz verilen Katılan Fahriye Gündüz beyanında, “6 yıldır ben buradayım. Metanet ile sizi dinliyorum ancak hiçbir adalet görmedim. Sanığın ifadesini de alırken sanki katili övüyorsunuz. Bizim ifademiz alınırken ise sanki bizi suçluyorsunuz. Askerler ‘bir tane daha vurdum’ demesi üzerine komutanların ‘vurun vurun’ diye karşılık verdiğini duydum. Katili azat ediyorsunuz ancak ben bunu kabul etmiyorum. Ben 5 sene boyunca savcının yanına gittim görüntüleri kaç defa izledim. Oğlum eli cebinde tel örgünün yanında yukarıdan aşağıya iniyor ve görüntüden çıkıyor. Olayın dışındadır, kardeşine telefon ederek ‘sen ve anne gelmeyin burası karışıyor’ diyor telefonu cebine koyuyor veya koymuyor. Bu katil, iki komutanın emriyle doğrudan Kürt olması nedeniyle oğlumu hedef alıyor. 4 saniye içerisinde oğlum düşüyor. Bu adalet değil, hak ve hukuk değil. Adalete güveniyordum ancak 6-7 yıldır sizi dinliyorum. Güvenim bu adalete, devlete kalmadı. Devlet, devlet değil. Devletin görevi orada milleti korumaktı, öldürmek değil. Eğer oğlumun suçu varsa tutuklasalardı, adalet istiyorum. Devletin adaleti nerededir? Doğrudan bu ve iki komutan katildir. Cezalandırılmasını talep ederim” diye kaydetti.
Son olarak konuşan sanık avukatı Kasım Kutboğa, Yıldırım’ın ölümün çok üzücü olduğunu, ailesine sabır dileğini söyleyerek, faillerin bulunması konusunda etkin soruşturma yürütülmesinin devletin görevi olduğunu söyledi. 8 yıldır devam eden yargılamada müvekkilinin masum olma ihtimalinin göz ardı edildiğini savunan Kutboğa, müvekkilinin cezalandırılması için dosyada yeterli delil olmadığını savunarak, savcılık mütalaasına uyularak müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Karar
Sanık ADEM ÇİFTÇİ’nin üzerine atılı maktul Medeni Yıldırım’a yönelik ‘Olası Kastla Öldürme” suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmış ise de, yapılan yargılama sonucunda sanığın savunmasının aksine müspet suçu işlediğine dair, her türlü şüpheden uzak, mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın müspet suçtan 5271 Sayılı C.M.K’nın 232/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE karar verildi.
Duruşma Sonrası
Polis, Yıldırım’ın Annesini Adliye Binasından Çıkarmak İstedi
Karar için duruşmaya ara verildikten sonra duruşma salonunun karşısındaki banklarda oturan Anne Fahriye Gündüz Yıldırım, duruşma savcısının sanık hakkında beraat kararı istemesine tepki gösterdi. Davaya ilişkin tepkilerini Kürtçe olarak dile getiren Yıldırım, “Devlet nerede, adalet nerede? Sizin adaletiniz yok mu? Adalete kurban olasınız. Atık bu devlete ve adalete inanmıyorum. Bu cinayeti herkes gördü, her şey ortada. Katil ve onun arkasındaki herkes katildir. Ben bu davanın peşini bırakmayacağım. İki elim yakınızda olacak” dedi. Ağlayan Yıldırım’ın yanında bulanan avukatlar ve yakınları onu teselli etmeye çalıştı.
Medeni Yıldırım’ın Kardeşi Gözaltına Alınmak İstendi
Fahriye Gündüz Yıldırım konuştuğu sırada koridorun sonundan hızlı bir şekilde yanına gelen bir kadın çevik kuvvet polisi “Burası adliye burada bağıramazsınız. Yoksa sizi adliyeden çıkarırım” diyerek uyardı. Bir avukat “Burada bir annenin canı yanıyor. Sen ise adliyeden çıkarırım diyorsun” diyerek polise tepki gösterdi. Bunun üzerine başka bir çevik kuvvet polisi avukata sesini yükselterek “Burası adliye, dingonun ağırı değil. Bağıramazsınız” diyerek avukatın üstüne yürüdü ve kimliğini istedi. Polislerin, Medeni Yıldırım’ın annesini adliyeden çıkarmak istemesi üzerine gerginlik arbedeye dönüştü. Duruşma salonunun önünde çok sayıda çevik kuvvet polisi sevk edildi. Bu duruma tepki gösteren Medeni Yıldırım’ın kardeşi polislerce gözaltına alınmak istendiyse de araya giren avukatlar, gözaltına alınmasına izin vermedi. Medeni Yıldırım’ın ailesi, avukatların bulunduğu kısma götürüldü. Bu sırada mahkeme, sanık hakkında verilen kararı mübaşir aracılığıyla avukatlara gönderdi. Polis, olay anını cep telefonuyla çeken kişiye tepki göstererek, adliyede görüntü çekmenin yasak olduğu gerekçesiyle bu görüntüleri telefonundan sildi.
Yaklaşık yarım saat süren gerginlik, bazı avukat ve polislerin araya girmesiyle sona erdi. Ardından, Yıldırım Ailesi, avukatlarıyla birlikte Adliye’den çıktı.
Katılan Avukatları Davayı İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacak
Duruşma sonrasında konuşan katılan avukatı Serdar Çelebi, yerel mahkemenin sanık hakkında verdiği beraat kararını İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacaklarını söyledi.