Deniz Tekin – 22 Mart 2022
Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2022/114
Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamasına katılmak üzere şehre gelen 23 yaşındaki İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut, alanın girişinde yer alan kontrol noktasındaki barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Diyarbakır Valiliği aynı gün yaptığı açıklamada, Kurkut’un “canlı bomba olabileceği” şüphesiyle vurulduğunu iddia etti. Ancak haber takibi için olay yerinde olan gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği fotoğraf karelerinde polis kontrol noktasından geçen Kurkut’un üzerinin çıplak, elindeki bıçağı göğsüne doğru yönelttiği ortaya çıktı. Olay anını gösteren kamera görüntülerinden Kurkut’a ateş ettiği tespit edilen sanık polis memuru Yakup Şenocak hakkında “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası istemiyle 2017 yılında dava açıldı. Davaya bakan mahkeme, 17 Kasım 2020’de oy çokluğuyla aldığı kararla sanık polisin üzerine atılı suçu işlediğini gösterir ve cezalandırılmasına yeter nitelikte kesin ve inandırıcı delil elde edilmediği gerekçesiyle beraat kararı verdi. Kurkut Ailesi avukatları ve duruşma savcısının istinaf taleplerini inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği beraat kararının gerekçesinin eksik olduğunu tespit ederek, silah kullanma yetkisi tartışılmadan polis Yakup Şenocak’a istinat edilen suçun “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiğinden bozma kararı verdi. İstinaf Mahkemesinin bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlanan Kemal Kurkut Davası’nın 1. duruşması 22 Mart 2022 tarihinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ağır Ceza Dairesinin bozma kararının ardından yerel mahkemenin 9 Mart 2022’de hazırladığı tensip zaptında duruşmanın beklenenden yakın bir tarihte, 22 Mart 2022’de görülmesine karar verdiği Kemal Kurkut Davası’nı izlemek üzere Diyarbakır Adliyesi önüne geldim. Adliye önünde park halinde olan ve dava için “güvenlik” önlemi almak amaçlı geldiğini düşündüğüm 10’u aşkın çevik kuvvet midibüsü, zırhlı aracın önünde bekleyen onlarca polis ve bekçiyi gördüm. Adliye girişindeki arama noktasından geçip, GBT kontrolümün yapıldığına dair pusulayı polise teslim ettikten sonra ikinci arama noktasından geçerek adliye binasının içerisine girebildim. Giriş katta ağır ceza mahkemelerinin duruşma salonlarının bulunduğu koridorun en sonundaki duruşma salonunun önüne geldiğimde salonun önünde kimse olmadığını gördüm. Salonun yanındaki panoya asılan listede 13.30’ta görülmesi kararlaştırılan duruşmanın saati gelmesine rağmen mahkeme heyeti ve çalışanları duruşma salonuna gelmemişti. Bunun üzerine katılan avukatları ve duruşmayı izlemek için gelenlerle aynı alanda beklemeye başladım. Duruşmanın başlayacağı saatten 20 dakika sonra duruşma salonuna gelen mahkeme katibi ve mübaşiri, 10 dakika içinde duruşmanın başlayacağı bilgisini verdi. Ardından çevik kuvvet polisleri ve sivil polisler de duruşma salonunun önüne gelerek, salonun kapısının yanındaki duruşma listesine baktıktan mahkeme mübaşiriyle konuştu.
Saat 14.05’de salonun kapısını açmasını istediğimiz mahkeme mübaşiri, mahkeme başkanının yanına gidip duyamadığımız bir şekilde konuştuktan sonra yanımıza gelerek mahkeme başkanının kararıyla duruşmaya izleyici alınmayacağını bize bildirdi. Buna tepki gösteren DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve HDP Milletvekilleri Necdet İpekyüz, mahkeme başkanına parlamenter olduklarını duruşmayı izleyeceklerini söylemesi üzerine mahkeme başkanı izleyici bölümünün kapısını açması için mübaşire talimat verdi.
Duruşmaya Katılım
Yaklaşık 35 dakika gecikmeyle başlayan duruşmaya maktul Kurkut’un annesi ve kardeşi Secan Kurkut talimat mahkemesi olan Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Katılan avukatları Av. Serdar Çelebi, Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Sidar Avşar ile Diyarbakır Baro Başkanı Yardımcısı Av. Zuhal Işık, Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Mehdi Özdemir, İHD Diyarbakır Şubesi Dava Takip Komisyonu Üyesi Av. Ercan Yılmaz, Av. Zeynep Işık, Av. Süleyman Şahin duruşma salonunda hazır bulundu. Antep Barosu İnsan Hakları Merkezi üyesi ve Urfa’da adalet nöbeti başlatan Şanyaşar Ailesi avukatlarından Av. Bülent Duran ile Av. Bahri Oğuz, Av. Deniz Can Akpek, Av. Esra Seçken, Av. Umutcan Bodur, Av. Yaşar Karahan ve Av. Derya Bozkurt destek için duruşma salonundaydı. Kurkut’un katil zanlısı olarak yargılanan sanık polis Yakup Şenocak ikamet ettiği Bursa’da talimat mahkemesi olan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katılırken müdafii Av. Ahmet Fırat duruşma salonunda hazır bulundu. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Nusrettin Maçin, Necdet İpekyüz, Remziye Tosun ile HDP Diyarbakır İl eş başkanları ile çok HDP Diyarbakır il yöneticisi ve avukat izleyiciler için ayrılan bölümden duruşmayı takip etti. Çok sayıda sivil polis de izleyiciler bölümünden duruşmayı izledi.
Duruşmanın Seyri
Duruşma başlamasına rağmen heyet üyesi bir hakim yerinde yoktu. Mahkeme Başkanı, hakimi telefonla arayarak duyabileceğimiz bir şekilde duruşmanın başlayacağını söyledi ve duruşmayı başlattı. Mahkeme heyeti duruşmaya katılan tarafların yoklamasını yaptıktan sonra istinaf mahkemesinin bozma ilamı ile katılan avukatları Reyhan Yalçındağ Baydemir ile Serdar Çelebi’nin celse arasında mahkemeye gönderdiği istinaf ilamına karşı itiraz dilekçesini tutanağa geçirdi. Bu sırada heyet üyesi hakim duruşma salonundaki yerini aldı. Dilekçenin ekinde, Kurkut Ailesi avukatları talebi üzerine Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku uzmanı Dr. Timuçin Köprülü’nün Diyarbakır BAM 1. Ceza Dairesinin bozma kararı ve gerekçelerini, davaya konu olayda polisin zor ve silah kullanma yetkisinin oluşup oluşmadığına, davanın soruşturma ve kovuşturma sürecinde eksikliklerin belirlenmesine ilişkin tespit ve değerlendirmelerin yer aldığı 18 sayfalık uzman mütalaası yer alıyordu.
Katılan Avukatları Polislerin Silahla Duruşma Salonuna Girmesine İtiraz Etti
Mahkeme Başkanı, İstinaf bozma ilamına karşı ilk olarak söz verdiği sanık polis Yakup Şenocak savunma yaptığı sırada duruşma salonuna gelen çevik kuvvet polisleri, duruşmayı ön sırada izleyen milletvekilleri ve izleyicilerin kalkarak bir sıra geriye gitmesini istedi. Buna itiraz eden milletvekilleri polislerin başka bir yerde oturmasını söylemesi üzerine kısa süreli tartışma yaşandı. Mahkeme Başkanı polisin ön sırada oturmasına gerek olmadığını söylemesi üzerine silahlı çevik kuvvet polisleri izleyici sırasının en arkasına geçti. Bu sırada söz alan katılan avukatlarından Av. Mehmet Emin Aktar, 6136 sayılı ateşli silahlar kanuna göre polislerin silahla duruşmaya giremeyeceğini ve yargılamayı tehlikeyi düşüreceğini söyleyerek, salona silahla giren çevik kuvvet polislerin silahlarının alınması için mahkemenin ara karar kurmasını istedi. Mahkeme Başkanı ise polisleri güvenlik amacıyla salonda bulunduğunu, tehlike oluşturmadıklarını söylese de Av. Aktar talebinde ısrar etti. Mahkeme Başkanı “Salonda birbirinizi öldürürsünüz yanlışlıkla” diyerek silahla duruşmaya gelen polislerin salondan çıkması talimatını verdi. Bu sırada salondaki izleyicilerden biri “Yanlışlıkla değil, bilerek öldürüyorlar” cevabını verdi. Bu sırada yaşananlar duruşma tutanağına geçirilmedi.
Sanık Polis: Olayın Asıl Faili Tespit Edilmeliydi
Savunmasına kaldığı yerden devam eden sanık polis Yakup Şenocak, 5 yıldır süren davada hukuka uygun bir araştırmanın yapılması durumunda suçsuz olduğunun ortaya çıkacağını savunarak “Mahkemeniz kararında olaydaki asıl şüphelilerin tespitine yönelikti. Davada 5 yıldır yargılanmaktayım. Silah kullanma ile ilgili bir değişiklik olmadı. Olayın asıl faili tespit edilmeliydi. Ben günah keçisi olarak gösterilmekteyim. Somut ve soyut deliller ile olayın faili olduğum tespit edilememektedir” dedi. Mahkeme başkanının “Duruşmalardan vareste tutulma talebin var mı?” diye sorduğu sanık polis Şenocak, duruşmalara katılmak istediğini söyledi.
Ardından söz alan iddia makamı, dava dosyasındaki eksik hususların giderilmesini istedi.
Mahkeme, sanık polisin savunmasını ve savcı mütalaasını daha önce almasına rağmen bu beyanları duruşma tutanağının en sonuna yazdırdı.
“Benim Günahım Hakim ve Savcıların Boynundadır”
Mahkemenin bozma ilamına karşı söz verdiği katılan Secan Kurkut, bozma ilamında aleyhte olan hususlara katılmadığını söyleyerek, “Ben şikâyetçiyim. Ceza almasını istiyorum. Oğlum suçsuz ve günahsızdı. Benim günahım hakim ve savcıların boynundadır. Bu adi herif yakalansın ceza alsın. 5 yıldır acı çekiyorum. Gençler için cezalandırılmalıdır. Kemal suçsuz günahsızdı. Ona en üstten ceza verilsin” dedikten sonra mahkeme başkanı tamam diyerek Kurkut’un sözlerini kesti. Kurkut’un ağabeyi katılan Ferhat Kurkut da “Katil her kimse cezalandırılmasını istiyorum. Bize daha fazla işkence çektirilmesin” diye belirtti.
“Bu Dosya Tipik Bir Cezasızlık Örneğidir”
Ardından söz alan katılan vekili Av. Mehmet Emin Aktar, duruşmanın SEGBİS ile kayıt altına alınması için ara karar kurulmasını istedi. Mahkeme heyeti, duruşmanın kayda alınmasını gerektirir herhangi bir durum olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi. Av. Aktar, o halde beyanlarının harfi harfine tutanağa geçirilmesini istedi. Mahkemenin, sanığın kasten öldürme suçunun sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdiğini hatırlatan Aktar, “Bu dosya tipik bir cezasızlık örneğidir. Kolluk görevlilerinin yurttaşa karşı işlediği suçlara ilişkin cezasızlık politikasının bir örneğidir. İstinaf başvurumuz üzerine Diyarbakır BAM 1. Ceza Dairesi’nin sizin mahkemenizin verdiği beraat kararını yetersiz görmüş olacak ki kolluk gücünün yurttaşı öldürmenin cezasının bulunmadığını bize hatırlatmıştır.” dedi.
‘Mahkeme Ailenin Kendi Acısını Yaşamasını Dahi Göz Ardı Etmiştir’
İstinaf Mahkemesi’nin 22 Şubat tarihinde karar verdiğini, Mahkemenin tensip zaptını 9 Mart’ta hazırladığını anımsatan Aktar “Tutuklu dosyalarda bile 2-3 ay sonrasına gün verilmesine karşın, alelacele 13 gün sonraya duruşma günü tayin edilmiştir. Bununla apar topar davanın bitirilmeye çalışıldığı, bu yapılırken de bizlerin duruşmaya ve davaya katılmamıza engellenmeye çalışıldığı açıktır” yorumunda bulundu. Aktar, tensip zaptında sanık polis için yazılan SEGBİS talimatında sanığın duruşmaya katılmasına bile gerek duyulmadığını ancak katılan Secan Kurkut için yazılan talimatta duruşmaya katılmaması durumunda zorla getirme kararı çıkartıldığı bilgisini verdi. Aktar, 21 Mart gününün Kurkut’un 5. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, “Ne tesadüf ki 5. Ölüm yıl dönümünden bir sonraki güne duruşma günü verilmiştir. Mahkeme, bu tutumuyla ailenin kendi acılarını yaşamasını dahi göz ardı etmiştir.”
“İstinaf Mahkemesinin Bakış Açısından; Kemal Kurkut Bir Terörist, Bir Düşman”
Aktar, yargılama sırasında Ulusal Kriminal Büro’dan alınan bilirkişi raporunda sanığın maktulü hedef alarak ateş ettiği anı kare kare fotoğraflayarak anlattığını ancak taleplerine rağmen mahkemenin bu görüntüleri duruşmada izlenmesi yönündeki taleplerini reddederek ek rapor istediğini söyledi. İkinci raporda kurşunun sekerek maktulün koluna çarptığını ve Kurkut’un doğrudan atış sonucunda ölmediğine dair tespitte bulunduğunu ifade eden Aktar, Adli Tıp Kurumu’nun yerden seken merminin öldürücü olup olmadığının, teknik olarak mümkün olup olmadığını açıklamadığına dikkat çekti. İstinaf bozma kararında PSVK’nin 16 maddesine polisin görevini yaparken toplumsal direnişi ile karşılaşması durumunda, direnişi kırmak amacıyla zor kullanma yetkisine sahip olduğunu belirttiğini aktaran Aktar, olay yerinde zırhlı araç, TOMA, polis kalkanları, polis bariyerinin bulunduğunu, Kurkut’un silah dışında başka zor kullanma yöntemleriyle etkisiz hale getirilerek sağ yakalanmasının mümkün olduğunu vurguladı. Yine PSVK 16. maddeye göre polisin zor kullanmasının amiri tarafından belirlendiğini hatırlatan Aktar, İçişleri Bakanı Mülkiye müfettişlerinin hazırladığı disiplin raporunda Kurkut’un tehdit olmadığının çıplak gözle anlaşıldığına ve silah kullanmanın kabul edilebilir bir zor kullanma yöntemi olmadığına dair değerlendirmesini anımsattı. Raporda, amirlerinin sözlü ve yazılı emrine uymayarak ateş eden polislerin Kurkut’un ölümüne neden oldukları bu nedenle meslekten ihraç edilmelerine uygun olacağına dair tespitte bulunulduğu bilgisini verdi. Aktar, müfettiş raporunda olay yerini gören 25 Nolu TOMA’nın güvenlik kamerasının kör noktaya çevrilerek olay yerindeki boş kovan ve polislerin tespit edilmesi istendiğini söyledi.
‘Bu Kararla Yeni Bir Yargılama Başlamıştır’
İstinaf Mahkemesinin davada verdiği bozma kararına tepki gösteren Aktar son olarak şunları söyledi “Kemal Kurkut mahkemenin bakış açısından bir terörist, bir düşman. Bir polisin onu öldürmesinden daha makul bir davranış olamaz. İstinaf mahkemesi aynen bunu söylemektedir. Polis bundan dolayı cezalandırılamaz diyor. Buna uygun bir kılıf uydurularak hukuka uygunluk sebebi oluşturulmaktadır. İstinaf Mahkemesi herhangi bir sorumluluğun altına girmeden sorumluluğu sizin mahkemenize yüklemiştir. Polisin bu olayda silah kullanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması lazım. Tevsii tahkikat taleplerimizin yerine getirilerek tamamlanmasını talep ediyoruz. Bozma kararı ile yeni bir yargılama başlamıştır. Delillerin ve taleplerimizin değerlendirilmesi ve ona göre yeniden bir yargılama yapılmak zorundadır” diye belirtti.
Av. Çelebi: Polislerin Motivasyonu Bozulmasın, Rahatlıkla İnsan Öldürsün Diye Böyle Bir Karar Verildi
Katılan vekillerinden Av. Serdar Çelebi ise dava istinaf mahkemesine gitmeden önce, Kurkut’un bir bayram günü kasıtlı bir şekilde öldürüldüğünü ve delillerin eksik toplandığını anlatmaya çalıştıklarını ancak yerel mahkemenin bu taleplerini dikkate almadan sanık hakkında beraat kararı verdiğini söyledi. İstinaf mahkemesinin sanık hakkında verilen beraat kararını yeterli görmeyerek polislerin motivasyonu bozulmasın, bu tür durumlarda rahatlıkla insanları öldürsün diye tuhaf bir gerekçeyle kararı bozduğuna dikkat çekti. Çelebi “İdari soruşturma dosyasının dosya arasına alınmasını talep etmiştik bu reddedildi. Bizde ulaşamamıştık daha sonra ulaştık. Olay yerinde etkin bir soruşturma yapılmadığı, delillerin toplanmadığı gibi taleplerimiz kabul görmedi. Gazetecinin olay anında çektiği görüntülere ait hafıza kartının polislerce resetlendiğine dair beyanları vardı. Bu kabul görmedi. Polis amirlerinin dinlenmesini istedik bu kabul görmedi. Sicilleri kime ait olduğunu tespit edin biz çağıralım diyerek topu bize attınız. Mahkemeniz ve istinaf mahkemesi eksik soruşturma ve kovuşturma ile sanığı nasıl aklarız bu dosyayı nasıl kapatırız düşüncesi ile en nihayetinde tüm polisler bu şekilde aklanır denilerek böyle bir karar verdi.” diye kaydetti.
“Mahkemeler, Hangi Durumlarda Silah Kullanılacağına Dair Uzman Müfettişlerin Aksi Yönünde Karar Veremez”
İstinaf Mahkemesinin bozma ilamında Kurkut’un sanık polis tarafından öldürüldüğünün görüldüğünü aktaran Çelebi, bunun hukuka uyun olup olmadığının yerel mahkeme tarafından araştırılmasını istediğini söyledi. PSVK’nin polise, kademeli güç kullanarak direnişi kırmak amacıyla bir güç yetkisi verdiğini, bu davada polisin silah kullanma yetkisini hukuka uygun olarak kullanıp kullanmadığının tartışılması gerektiğini vurgulayan Çelebi, müfettiş raporunda Kurkut’un sadece kendisine zarar verdiğine dair birçok polis ifadesi bulunduğunu hatırlattı. Kemal’in kimseye herhangi bir fiili saldırıda bulunmadığının açık olduğu, PSVK’nin 16. maddesine göre polisin silah kullanma şartının gerçekleşmediğine işaret eden Çelebi, TOMA’nın sıkacağı tazyikli su, gaz bombası ile bile Kurkut’un etkisiz hale getirilmesinin mümkün olacağını söyledi. Bu tür olaylarda polisin amirinin emri olmadan silah kullanamayacağını vurgulayan Çelebi, müfettiş raporunda polis amirlerinin polisleri silah kullanmayı bırakmaları için emir verdiklerine dair ifadelerin görmezden gelinemeyeceğini vurguladı. Çelebi, Polisin hangi şartlarda silah kullanacağı konusunda uzman olan mülkiye ve polis müfettişlerinin bu olayda silah kullanmanın hukuka uygun olmadığına dair hazırladığı araştırma raporu ortadayken mahkemelerin bunun aksi yönünde bir karar vermesini cezasızlık ve hukuka aykırı olduğunu söyledi. Müfettiş raporunda sanık polis Şenocak’ın farklı, mahkemede ise farklı beyanda bulunduğunu dile getiren Çelebi, bu raporunun dosya arasında alınmış olması durumunda istinaf mahkemesinin böyle bir karar vermeyeceğine emin olduğunu vurguladı.
“Mahkemeler Taleplerimize Kulak Tıkamaktadır”
Olay yerindeki delillerin usule uygun toplanmadığını, karartıldığını, bütün şüpheli polislerin olay yeri incelmesine katıldığını, şüpheli bazı polislerin soruşturmada yer aldığına dikkat çeken Çelebi, olay yerinde görevli 72 polis hakkında delillerin kararttığı için açılan bir soruşturma için verilen takip kararına karşı yaptıkları itirazın 2 yıldır sonuçlanmadığı bilgisini verdi. Bu yaşananları cezasızlık politikasının bir devamı olarak gördüklerini dile getiren Çelebi “Bunun yaşam hakkının keyfi bir şekilde sonlandırıldığı ve ihlal olduğu açıktır. Bunun ihlal olduğunu bir şekilde Yargıtay, Anayasa Mahkemesi tarihine not düşeceğiz. Dosyanın nasıl yürütülmesine ilişkin taraf olarak taleplerimiz olmasına rağmen mahkemeler kulak tıkamaktadırlar. Biz mahkemenin önceki kararı ve istinafın olayın sanık tarafından gerçekleştirdiğine ilişkin kararı birlikte değerlendirilerek sanığın tutuklanmasına karar verilmesini istiyoruz. İstinaf kararının hukuka uygunluk sebebi olup olmadığı hususunda taleplerimiz var. İdari soruşturma raporunun dosya arasına alınmasını, polisin zor kullanma yetkisi açısından polis amirlerin dinlenilmesini talep ediyoruz. Fiziki araçların olup olmadığı ve hangi araçların bulunduğu ve kaç aracın kamerasının bulunduğunun sorulmasını talep ederiz” dedi.
“Sanığın Nasıl Aklanacağı Konusunda Bir Anlaşmazlık Yaşanmaktadır”
Katılan vekili Av. Sidar Avşar ise davanın başından bu yargılamayı trajikomik bir yargılama olarak gördüklerini belirterek bunun nedenlerini şöyle açıkladı “Bir soruşturma bir kovuşturma nasıl yürütülmez, mahkemeler nasıl kılıf arar bu dosyada gördük. 5 bin polisin görevli olduğu bir alanda üstü çıplak ve elinde sadece bıçak olan bir genç meydanda öldürüldü. Valilik hemen canlı bomba olduğu yönünde bir açıklama yapıldı. Bu olay bu şekilde valiliğe nasıl bildirildi buna ilişkin bilgimiz mevcut değildir. Bu kişilerin halen kimliklerini bilmiyoruz ve bu kişiler hakkında bir soruşturma yürütülmemiştir. Şüpheli olması gereken polis memurları olay yeri incelemesine katılmışlardır. Böyle bir soruşturmanın iddianamesi mahkemenize geldi ve hukuka uygundur denilerek iddianame kabul edildi. Bir gazeteci çıkıp polislerin kamera cihazlarına el konulduğunu söyledi ancak duymamazlıktan gelindi. Kamera kayıtlarında 20’den fazla polis ateş ediyor ancak 13 adet kovan var sadece. Kovanların nereye gittiği ne siz ne savcılık ne de istinaf sordu. Herkes bu sanık nasıl aklanır diye sordu? Sanığın nasıl aklanacağı hususuna bir anlaşmazlık yaşanmaktadır” dedi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin Muğla’da polis kurşunuyla öldürülen üniversite öğrencisi Şerzan Kurt davasında sanık polis için verdiği kararı hatırlatan Avşar, polisin, amirinin silah kullanma emri vermemesine rağmen silah kullanmasının kanunu emrini yerine getirme kapsamına girmeyeceğinin açık olduğu belirttiğine dikkat çekti. Avşar, sanığın kasten maktul Kurkut’a kasten ve hedef alarak ateş ettiği tespitinde bulunan Avşar, sanığın tutuklanmasını istedi.
“Devlet Tarafından Korunan Polislere Karşı Tarafsız Bir Yargı Görmek İstiyoruz”
Antep Barosu İnsan Hakları Merkezi ve Şenyaşar Ailesi vekili Av. Bülent Duran meslektaşlarının beyanlarına katıldığını söyleyerek, “Biz böyle bir kararının vicdanları nasıl sızlattığını, hukukun, yaşam hakkının korunması için Antep’ten buraya geldik. Bu coğrafya çok polis katliamına ve cinayetine şahitlik etti. Nihat Kazanhan oyun oynarken 500 metre ilerde bir polis tarafından öldürüldü. Nihat Kazan dosyasında olay terörize edilmiş, polisin eyleminin haklı olduğu gösterilmiş ancak polis eylemini kabul etmiştir. Bundan sonra birçok genç hayatını kaybetti. Kemal bunlardan biriydi. Antep’te bir çocuk sadece ehliyetsiz araç kullandığı için canlı bomba olduğu iddiası ile katledildi. Kemal Kurkut katledilmiştir. Bu davada yaşam hakkı ihlali vermek ödevinizdir. Hakikate uygun bir karar vermenizi bekliyoruz” dedi. Kilis’te” dur” ihtirana uymadığı iddiasıyla ile polis tarafından öldürülen 16 yaşındaki lise öğrencisi Ekrem Görkem Karakan’ın kardeşi ve Antep Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyesi Av. Yaşar Karakan da 2007 yılında değiştirilen PSVK ile birlikte tatlı almaya giden kardeşinin de dahil olmak üzere polis kurşunuyla öldürülen 386 kişi olduğunu hatırlatarak, şu anda bu sayının 419 olduğunu ancak ceza alan polisin çok az olduğunu söyledi. Karakan, “Fail olan ve devlet tarafından korunan polislere karşı tarafsız bir yargı görmek istiyoruz” diye belirtti.
Mahkemenin davaya ilişkin sırasıyla beyanını sorduğu Katılan vekili Av. Zuhal Işık, Av. Mehdi Özdemir, Av. Zeynep Işık, Av. Süleyman Şahin, Av. Derya Bozkurt, Av. Bahri Oğuz, Av. Deniz Can Akpek, Av. Esra Seçen meslektaşlarının beyanlarına katıldıklarını söyledi.
Ara Kararlar
Avukat beyanlarının ardından mahkeme karar için duruşmaya ara verdi. Ara karar yazıldığı sırada duruşma savcısı duruşma salonundan çıktı. Yaklaşık 20 dakika süren aranın ardından mahkemenin ara kararları şöyle:
- Sanığın gelecek celse segbis ile hazır edilmesi amacıyla mahal mahkemesine yeni duruşma gün ve saatinin bildirilmesine,
- Her ne kadar katılanlar vekili, sanığın dosyadaki mevcut delil durumu itibariyle tutuklanmasını talep etmiş ise de olayın üzerinden zaman geçmesi, sanığın bu aşamada delileri karartma şüphesinin bulunmaması gözetilerek tutukluluk koşullarının oluşmadığı kanaatine varılarak bu yöndeki talebin reddine,
- Diyarbakır Valiliği İl Disiplin Kuruluna müzekkere yazılarak 2019/1 disiplin soruşturma evrakının gönderilmesinin istenilmesine,
- Disiplin Kurulu raporunda beyanı bulunan K.S. ve E.T.’nin adreslerinin tespiti amacıyla Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, gelen cevaba göre adreslerine talimat yazılarak tanık sıfatıyla beyanlarının alınmasının istenilmesine, talimat evrakının ekine Diyarbakır Valiliği İl Disiplin Kurulu 2019/1 Disiplin Soruşturma raporunun eklenilerek beyanlarının tespitinin istenilmesine,
- Katılan Ercan Kurkut ve Cihan Kurkut adına yazılan talimat mahkemelerine yeni duruşma gün ve saatinin bildirilmesine,
- Duruşmanın 15 Eylül 2022 günü saat 09.00’a bırakılmasına karar verildi.