Deniz Tekin- 15 Haziran 2022
Mahkeme: Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2020/117
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması sonrasında çıkan çatışmada başından vurularak hayatını kaybetti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı Tahir Elçi cinayetinden dört buçuk yıl sonra 20 Mart 2020 tarihinde tamamladı. İddianamede, çatışmanın yaşandığı sokakta bulunan polis memurları Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’a “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçu istinadıyla, davanın firari sanığı PKK üyesi Uğur Yakışır’ın ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” suçunu işlediği değerlendirildi. Davanın diğer şüphelisi Mahsum Gürkan ise Sur ilçesindeki çatışmada hayatını kaybettiği için hakkındaki dava düşürüldü. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Tahir Elçi Davasının 5. duruşması 15 Haziran 2022 tarihinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Tahir Elçi Davası duruşması öncesinde Diyarbakır Adliyesi önünde çok sayıda çevik kuvvet, sivil polis ve zırhlı araç bekliyordu. Adliye girişindeki arama noktalarından hızlıca geçtikten sonra geldiğimiz duruşma salonunun önünde ve etrafındaki banklarda çok sayıda polis bekliyordu. Davaya bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunun küçük olması, izleyici ve katılan sayısının fazla olması nedeniyle bu celsenin de adliyedeki en büyük salon olan Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunda görüleceğini öğrenildi. Avukatlar için ayrılan bölüme giderek duruşmanın başlayacağı saatini bekledik. Duruşma başlamadan önce, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü iki ayrı soruşturma kapsamında 8 Haziran’da gözaltına alınan 20’si Kürt gazeteci, 22 kişinin savcılık ifade işlemleri için adliyeye getirildiği öğrenildi. Gazetecilerin ifade ve sorgu işlemlerinin Tahir Elçi davasıyla aynı güne denk gelmesi nedeniyle adliye içerisinde çok sayıda polis bulunuyordu. Duruşmanın başlayacağı saate kısa bir süre kala davayı izlemek için gelenler salona alınmaya başladı. Diğer duruşmaların aksine bu kez polisler izleyicilerin üstünü aramadı, çoğunun kimliğini sormadı. Duruşma salonuna çıkan labirent şeklindeki koridor boyunca sırayla dizilmiş çok sayıda polis bekliyordu. Duruşmayı izlemek için gelenler, katılanlar ve Elçi ailesinin avukatları salondaki yerlerini aldı. Duruşma yaklaşık 20 dakikalık gecikmeyle başladı.
Duruşmaya Katılım
Katılan Türkan Elçi ile Tahir Elçi’nin kardeşleri Mehmet Elçi ve Ömer Elçi duruşma salonundaki yerlerini aldı. Tahir Elçi Davası Komisyonu üyesi ve katılan avukatları Av. Mehdi Özdemir, Av. Orhan Kemal Cengiz, Av. Erdal Doğan, Av. Mahsuni Karaman, Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Tuğçe Duygu Köksal, Av. Aynur Tuncer Yazgan, Av. Zahide Beyda Tıraş, Av. Gamze Yalçın, Av. Mahsum Batı, Av. Tuğçe Duygu Köksal, Av. Muhammed Neşat Girasun ile davaya katılma talebi kabul edilen Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren ve pek çok avukat salondaki yerlerini aldı.
Katılan avukat sayısının fazla olması nedeniyle salonda sanık avukatları için ayrılan bölüme de katılan avukatları oturdu. Tutuksuz yargılanan sanık polisler Mesut Sevgi Hatay’dan, Fuat Tan Elazığ’dan, müdafii Muammer Çolakoğlu‘nun Bingöl’den, Sinan Tabur ve müdafii Av. Mehmet Ali Köroğlu’nun Malatya’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Tanık Hüseyin Urüç‘un İzmir 1 Nolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumundan SEGBİS ile duruşmaya katıldı.
Duruşmaya Diyarbakır, Adıyaman, Ankara, Batman, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Van Barolarının başkan ve yöneticileri ile Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) Yönetim Kurulu üyesi Nizam Dilek ile çok sayıda gözlemci katıldı. Fransa, Belçika, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Hollanda Büyükelçiliğinde görevli diplomatlar ve tercümanları ile Paris Barosu’ndan Av. Charles Heran, Jennifer Cambla, Cenevre Barosu İnsan Hakları Merkezi üyesi Av. Marie Berger, Sınır Tanımayan Avukatlar Kuruluşu Başkanı Saskia Ditshein ile Tehlike Altında olan Avukatlar Kuruluşu (OIAD) olarak Edmand Claude ise avukat cübbeleriyle gözlemci olarak duruşmayı izledi. Ayrıca Hafıza Merkezi, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Uluslararası Af Örgütü, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ve kentteki sivil toplum örgütlerinin temsilci ve yöneticileri ile TBMM İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyon Başkan vekili milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Millet Partisinin yöneticileri duruşmayı izleyenler arasındaydı. Duruşmayı Mezopotamya Ajansı, Evrensel, Medyascope, Deutsche Welle (DW) Türkçe muhabirleri de izledi. Çok sayıda avukat ve insan hakları savunucusunun ilgi gösterdiği duruşma salonunda yer kalmadığı için bazı izleyiciler, sanıklar için ayrılan bölümde kimsenin bulunmaması nedeniyle boş olan yerlere otururken, bazıları ise duruşmayı ayakta izledi. Diğer duruşmaların aksine bu kez salonda güvenlik için az sayıda polis bulunuyordu.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme, davadaki tarafları ve sanık sayısının fazla olması, beyanlarının uzun sürmesi nedeniyle duruşmanın hızlı şekilde görülmesi için beyanları SEGBİS aracılığıyla kayıt altına alarak daha sonra beyanlarının çözülerek tutanağa geçirilmesine karar verdi. Zabıt kâtibi duruşmaya katılan tarafların isimlerini tutanağa geçirdi. Ardından mahkeme başkanı tutanağa geçirilen isimleri tek tek okudu. Sanık Mesut Sevgi’nin yanında avukatını görmeyen mahkeme başkanı, kendisi için Hatay Barosundan avukat atanıp atanmadığını sordu. Sanık Sevgi, avukatının yolda olduğu cevabını verdi. Ardından mahkeme başkanı, celse arasında dava dosyasına gelen evrakları özetleyerek hızlıca duruşma tutanağına geçirildi. Celse arasında tanık sıfatıyla dinlenilmesine karar verilen itirafçı Hüseyin Urüç, tutuklu olduğu İzmir 1 Nolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumundan SEGBİS üzerinden ifade verdi. Urüç, 2015-2016 yılları arasında Diyarbakır kırsalında iken davanın firari sanığı Uğur Yakışır’ı tanıdığını savunarak, Yakışır’ın o dönemde Sur’da görevlendirildiğini bildiğini söyledi. Yakışır’ın, Elçi cinayeti sırasındaki eylemi kendisinin yaptığını söylediğini aktaran Urüç’a mahkeme başkanı “Eylem neydi?” sorusunu sordu. Uruç, bunun iki polisin hayatını kaybettiği iki polisin de yaralandığı eylem olduğunu, Yakışır’ın Tahir Elçi’nin öldürüldüğüne dair bir beyanda bulunmadığını belirtti. Mahkeme başkanı tanık beyanına karşı beyanda bulunmak üzere katılan avukatlarına söz verdi, katılan avukatları bir diyeceklerinin olmadığını söyledi. Bu sırada tekrar söz alan tanık, gözaltında tutulduğu Terörle Mücadele Şube Müdürlüğündeki polislerin kendisine yönelttiği “Tahir Elçi’yi kim vurdu?” sorusuna “Ben de ‘orada olmadığım için yorum yapma hakkım yoktur’ dedim” şeklinde cevap verdiğini söyledi.
Sanık Mesut Sevgi’nin Forensic Architecture (Adli Mimarlık) kuruluşunun Tahir Elçi cinayetiyle ilgili hazırladığı görüntülere ilişkin bir değerlendirme yapılıp yapılmayacağını sorduğu mahkeme başkanı cevap vermedi. Ardından sırayla söz alan sanık Fuat Tan, Sinan Tabur ve müdafileri, tanık beyanlarına karşı bir diyeceklerinin olmadığını belirterek eksikliklerin giderilmesini talep etti. Katılan avukatı Gamze Yalçın, davada usule ilişkin beyanda bulanacaklarını söyleyerek söz aldı. Ara kararlarda ve celse arasında yazılan müzekkerelere gelen cevapları öğrenme ve belgelerin hangilerinin gelip gelmediğinin bilme hakları olduğunu belirten Yalçın, bu konuda kendilerine bilgi verilmesini talep etti. Mahkeme Başkanı’nın “Daha önce söyleseydiniz” demesi üzerine Yalçın, bunun usuli bir işlem olduğu için yerine getirilmesi gerektiği, bunu söylemelerine gerek olmadığı cevabını verdi. Mahkeme başkanı ise dava dosyasına giren son bilgi ve belgelerin detaylı olarak duruşma tutanağına yazıldığını söyledi. Ardından mahkeme kâtibi, hangi bilgi ve belgelerin bu celsede dava dosyasına geldiğini, hangi belgelerin istendiğine ilişkin bilgileri okudu.
Müfettiş Raporu Elçi Cinayetinden 7 Yıl Sonra Dava Dosyasında
Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi ve iki polis memurunun öldürülmesinin ardından olayı araştırmak/soruşturmak üzere İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün görevlendirdiği iki Mülkiye başmüfettişi ve bir polis başmüfettişinin hazırladığı “Araştırma Raporu” 5 yıl sonra dava dosyasına girdi. İçişleri Bakanlığı, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığına 23 Haziran 2017’de sunulan 59 sayfalık rapor, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karşın, Elçi davası avukatlarının bütün taleplerine rağmen 5 yıl boyunca avukatlara verilmemişti. Davaya bakan mahkemenin talebi üzerine İçişleri Bakanlığı raporu mahkemeye göndermişti. Raporda, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının, soruşturma ile ilgili bilgi ve belgeleri idari soruşturmayı yapan müfettişlerle paylaşmadığı için bazı konuların raporun kapsamı dışında bırakıldığı bilgisi yer aldı. Elçi cinayeti öncesinde takip edilen örgüt üyesi Mahsum Gürkan’ın telefonlarının iki yıl boyunca İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından dinlendiği ortaya çıktı. Raporda, Elçi cinayetinin önceden tasarlanmış bir eylem olmadığı, Elçi’nin nereden geldiği tespit edilemeyen kurşunla hayatını kaybettiği tespitine yer verildi. Olay öncesinde Elçi’nin can güvenliğinin tehlike altında olduğuna dair bir istihbari bilgi bulunmadığı, sanık polislerin olay anında yasalara uygun bir şekilde silah kullanma yetkilerini kullandıkları, olayda polisin herhangi bir güvenlik zafiyetinin ve kastının bulunmadığı savunuldu. Raporda, polisler hakkında herhangi bir ön inceleme ya da disiplin soruşturması yapmaya gerek olmadığı kaydedildi.
Daha Önce Boş Çıkan Görüntü İmajları Bu Kez Bozuk Çıktı
Mahkeme, davanın 3. duruşmasında Elçi cinayetinin yaşandığı yeri gören PTT Balıkçılarbaşı Merkez Müdürlüğü ile Mardin Kebap Evi’ne ait güvenlik kamera görüntü imajları üzerinde inceleme yapılarak kameraların kayıt yapıp yapmadığının, sabit disk üzerinde ekleme-çıkarma-kesme-montaj-silme vb. müdahalenin bulunup bulunmadığının tespiti için TÜBİTAK’tan rapor istemişti. Ancak TÜBİTAK’ın yaptığı incelemede imajı gönderilen hard diskin boş olduğunun ortaya çıkması üzerine mahkemenin ikinci defa gönderdiği imajlar da bu sefer bozuk çıktı. TÜBİTAK BİLGEM’in mahkemeye gönderdiği tutanakta “İlgi talep kapsamında merkezimize (TÜBİTAK-BİLGEM) gönderilen Toshiba marka 23DEEPVGS TZ6 seri numaralı 3TB kapasiteli hard diskin yapılan kontrolünde, mekanik olarak arızalı olduğu ve içeriğine erişilemediği tespit edilmiştir. Talep kapsamında teslimata müteakip merkezimizce gerçekleştirilen delil torbası açma videosu ve söz konusu hard diskin arızalı olduğuna dair tespit videosu ek ile sunulmuştur. Ek ile belirtilen CD’nin ilgili mahkemesine tarafınızca iletilmesi talep edilmektedir” denildi. Bunun üzerine mahkeme hatalı bir şekilde imajları alınan bu görüntüleri üçüncü defa TÜBİTAK’a gönderdi.
Katılan vekillerinin talebi üzerine, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğü bağlı polislerin Tahir Elçi’nin yaptığı basın açıklaması sırasında çektiği görüntülerdeki 12 saniyelik boşluğun neden kaynaklandığının tespiti için Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesine yazılan müzekkere cevap verilmediği tutanağa geçirildi.
‘5 Duruşmadır Cinayetin Aydınlatılmasında Bir Arpa Boyu Yol Alınamadı’
Sonrasında söz verilen katılan Türkan Elçi, Ömer Elçi ve Mehmet Elçi, bir diyeceklerinin olmadığını söyledi. Davaya katılma talebi kabul edilen Diyarbakır Barosu’nun başkanı Av. Nahit Eren, usule ilişkin beyanda bulanacağını belirterek, başka kentlerden gelen ve duruşma salonunda hazır bulunan avukatların isimlerinin katılan sıfatıyla duruşma tutanağına geçirilmesini, gerekli durumda Diyarbakır Barosu adına bu avukatlar için yetki belgesi sunacaklarını belirtti. Eren, duruşmaya gelerek kendilerini burada yalnız bırakmayan herkese teşekkür etti. Elçi cinayeti davasının ne kadar önemli olduğunun davaya gösterilen yoğun ilgi ve katılımdan anlaşıldığını vurgulayan Eren, “İlerde bu salon da yetmeyecek. Bu katılım ve ilginin nedeni, mahkemenin bu cinayetin aydınlatılmama konusundaki isteksizliğidir” dedi. Bugüne kadar davanın 5. duruşması görülmesine rağmen cinayetin aydınlatılması konusunda “bir arpa boyu yol” alınamadığı vurgulayan Eren, “Bu yargılama sıradan bir cinayet dosyası değildir. Elçi cinayeti, Dört Ayaklı minarenin önündeki kriminal bir dosya değildir. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz maddi gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz” diye kaydetti.
‘Mahkeme, Cinayetin Aydınlatılması Konusunda İsteksiz Davranıyor’
Sözlerinin devamında mahkemenin cinayeti aydınlatılması konusundaki isteksiz davrandığını, bu isteksizliğin mahkemenin ara kararlarına yansıdığını, cinayetinin aydınlatılması konusundaki talepleri reddettiğini hatırlatan Eren, mahkemenin cinayetin aydınlatılması konusunda katılan tarafın taleplerini neden reddettiğini sordu. Eren, mahkemenin ara kararlarında sonuç alınamayacağı bilinen müzekkereler yazdığına, olay yerindeki kameraların görüntülerinin ya silindiği ya da bozulduğuna dikkat çekti. Geçen celsede mahkeme huzurunda dinlenen tanıkların soruşturma savcısı tarafından manipüle edildiği ve yönlendirildiğinin ortaya çıktığını anımsatan Eren, “Deniz Ataş adlı tanık tehdit edildiğini anlattı. Bu tanıklar tersini söyleseydiler, ne olurdu acaba? Sizler tarafından dosyanın en önemli tanıkları olarak kabul göreceklerdi. Tanıklar burada, ‘soruşturma savcısı bizim görmediğimiz cinayette bize telkin ve yönlendirilmelerde bulundu’ dediler. Deniz Ataş’ın ifadesinden sonra iddia makamı ne yaptı. Deniz Ataş’ın güvenilir bir tanık olmadığını öne sürdü. Ataş, eğer istediği gibi ifade verseydi, dosyadaki önemli bir tanık olarak kabul edilecekti. Siz de Deniz Ataş’ın tehdit ifadesine rağmen hiçbir ihbarda bulunmadınız. Biz bunu irdelemedikçe bir sonuca varamayız” dedi.
‘MİT’çi Olduğunu Söyleyen 3 Kişi, İfadesini Değiştirmesi İçin Tanığı Tehdit Etti’
Eren, davanın soruşturma aşamasında savcı tarafından yönlendirildiğini söyleyen tanık Deniz Ataş’ın kaldığı Bolu F Tipi Cezaevindeki görüş odasında kendilerini istihbaratçı ve MİT’çi (Milli İstihbarat Teşkilatı) olarak tanıtan üç kişi tarafından, duruşmadaki ifadelerini geri alması için tehdit edildiğine dikkat çekti. Eren, Ataş ile görüşen avukatların bu duruma ilişkin hazırladığı tutanakta yer alan bir paragrafı okudu. Eren, istihbaratçı olduğunu söyleyen kişilerin Ataş’a “Tahir Elçi dosyasındaki ifadeleri geri çekeceksin. Diyeceksin ki Tahir Elçi’yi biz vurmuşuz. Ya da başına gelecekleri sen bilirsin. Biz seni rahat bırakmayacağız. İfadeni geri çekmezsen o zaman sen görürsün, Av. Ö. ve Av. A’yi sordular. Tutanak tutup dediler. ‘Biz onları tutuklayacağız. Diyeceğiz ki bunlar sana zorla ifade verdirtiyorlar’ şeklinde görüşmenin geçtiğini. Kendisinin (Deniz Ataş) onlarla görüşmeyi kabul etmediğini, doğruları söylediğini. Yalan ifadeyi onların zoruyla vermeyeceğini belirtmiştir. Bu mektubu irdelemezseniz bu cinayeti aydınlatma iradenizden şüphe edeceğiz” diye vurguladı. İfadesini değiştirmeyen Ataş’ın bu görüşmeden bir hafta sonra İzmir 1 Nolu F Tipi Cezaevine sürgün edilerek tek kişilik hücrede tutulduğu bilgisini veren Eren, birilerinin Deniz Ataş’ın verdiği ifadelerden çok rahatsız olduğuna dikkat çekti. Eren, “Bu kişileri tespit etmek çok mu zor? Cezaevlerinde kameralar var, kim bunu tehdit etti, öğrenilebilir, araştırılabilir” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Kendisini Eleştiren Eren’e: Farklı Bir Algı Uyandırmayın
Eren, Tahir Elçi’nin avukatlık faaliyetlerini, insan hakları mücadelesini gözetmeden bu dosyada bir ilerleme sağlanamayacağına işaret ederek, Elçi cinayeti için “siyasi suikast” diyen dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun beyanlarını hatırlattı. Başbakanlık yapmış bir kişinin bu sözleri durduk yere söylemeyeceğini, bu konuda bilgisinin olduğunu ifade eden Eren, Davutoğlu’nun “siyasi suikast” dediği Elçi cinayetinde cezai sorumluluğu olduğunu, bu davada sanık olarak yargılanması gerektiğini vurguladı. Mahkemenin, Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi talebini reddetmesinin bu davaya olan bakışını gösterdiğine dikkat çekti. Vasat bir iddianameyle hazırlanan Elçi cinayetine taksir ile işlenen bir suç olarak bakmayacaklarını vurgulayan Eren, “Kuracağınız ara kararlarla, hükümlerle bizi rahatlatın” dedi. Bu sırada araya giren mahkeme başkanı, Eren’e “Mahkeme için isteksiz davranıyor demeniz doğru olmaz. Farklı bir algı uyandırmayın. Biz tarafsızız. Bu dosyada, şehit edilen 2 polis memuru var, öldürülen Tahir Elçi var. Bu, heyete yönelik olumsuz bir bakış açısıdır. Biz bu dosyanın tarafı değiliz” dedi. Eren ise “Ben kurduğunuz ara kararla dair bir değerlendirme yapıyorum. Tarafsızlığınızı, bakış açınızı kurduğunuz ara kararlar üzerinden ulaşacağım. Biz bu davanın olağan bir ceza davası olarak görülmesinden rahatsızız” diyerek savunmasını sonlandırdı.
‘Bağımsız Bir Mahkeme Olduğunuzu Gösterin’
Ardından söz alan katılan avukatlarından Av. Orhan Kemal Cengiz, Baro Başkanı Eren’in mahkemenin cinayetin aydınlatılması konusundaki isteksiz davrandığı konusundaki sözlerinin sadece onun değil, kendilerinin de gözlemi olduğunu vurguladı. Cengiz, mahkemenin bu davayı ileriye taşıyacak bütün taleplerinin reddedildiğini hatırlatarak, mahkemenin Elçi cinayeti davası konusundaki isteksizliğiyle Elçi cinayetinin örtbas edilmesi yönünde çok açık bir şekilde bir irade ortaya konulduğu değerlendirmesini yaptı. Cengiz, mahkemenin tutum ve davranışlarıyla bağımsız bir mahkeme olduğunu ortaya koymak zorunda olduğunu vurguladı. Katılan Av. Erdal Doğan, Baro Başkanı Eren’in bu davada görünen gerçekleri söylediğini ifade ederek, soruşturmayı manipüle eden savcının sanık olarak burada yargılanması gerektiğini dile getirdi. Doğan, “Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesinin reddediyorsanız isteksiz davranıyorsunuzdur. Deniz Ataş’e giden ve MİT’ten olduğu söylenen kişilerin araştırılmasını istemiyorsanız isteksizsiniz. Üzerinizde baskı ve yönlendirme varsa çekilebilirsiniz. Bağımsız bir mahkeme olduğunuzu gösterin” dedi.
‘Polis Kamarasındaki Görüntüleri Tespit Ettiğim İçin Savcı Beni Bir Odayı Kapattı’
Av. Mahsuni Karaman, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu’nun hazırladığı raporun kendilerinden 6 yıl boyunca saklandığını hatırlatarak, “Olay yerini gören Mardin Kebapevi görüntüleri karartıldı. Polisin kamerasındaki görüntülerde 12 saniyelik kayıp var. Siz fail ve fiili araştırmıyorsunuz” diye kaydetti. Elçi cinayeti soruşturması döneminde birçok zorlukla karşılaştıklarını aktaran Karaman o dönemde başına gelen bir olayı ilk kez mahkemede anlatacağını söyledi. Cinayet günü olay yerinde görevli olan Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğünde görevli polislerin çektiği kamera görüntülerindeki kayıp 13 saniyelik görüntüyü tespit etmesi ve bunun ortaya çıkarılmasındaki çabalarından rahatsız olan dönemin soruşturma savcısının talimatıyla Diyarbakır Adliyesi’ndeki bir odaya kilitlendiğini söyledi. Karaman, “Savcı, önce şüpheli sıfatıyla, sonra tanık sıfatıyla ifademi almak istedi. Bütün bunları 13 saniyelik polis kamerasındaki kesintiyi fark ettiğim için yaptı. O dönem baro başkanı ve avukatlar, dışardan kapıyı zorlaya zorlaya beni çıkardılar. İfade vermem durumunda ‘Seni tutuklatırım’ dedi. Kendisini bir odaya kapatan savcının hürriyeti tehdit suçunu işlediğini aktardı. Karaman, dönemin Başsavcısının ‘Ben odaya kitleme talimatı verdim. Sizi ben soruştururum’ dediğini aktararak, “Şimdi o başsavcı Konya’da Kürtlere (Dedeoğluları Ailesi katliamı) karşı işlenen cinayetin üzerini örtmeye çalışıyor” dedi.
‘Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edip, Delilleri Karartmak Amacıyla Çatışma Görüntüsü Verildi’
Av. Mehmet Emin Aktar, Tahir Elçi cinayetinden iki gün sonra keşif yapmak için dönemin başsavcısı Ramazan Solmaz ile birlikte olay yerine gittikleri sırada, başsavcının polislerle görüşeceğini söyleyerek ayrıldığını hatırlatarak “Meğer delilleri karartmak için görüşmüşler” dedi. Olay yerine gittikleri sırada Yenikapı sokakta içinde tabancaya sesine benzer bir ses duyduklarını, ardından seri atışların yapıldığını aktaran Aktar, “Daha sonra başsavcının koruması sokakta havaya ateş ettiğini öğrendik. Orada bir çatışma görüntüsü verilmek istenmiş. Bunu birini yaptırarak olay yeri inceleme yapmamız engellendi. Meğer sokağa çıkma yasağı ilan edip, delilleri karartmak amacıyla bu yapılmış. Öyle de oldu” diye belirtti. Aktar, ömrünü cezasızlıkla mücadeleye adayan Tahir Elçi’nin başına gelenler bir ibret pratiği olarak karşılarına çıktığını ifade ederek, 1990’lı yıllarda Diyarbakır, Bitlis, Urfa, Elazığ’da faili meçhul cinayetlere kurban Kürt insan hakları savunucuları ve avukatlarının faillerinin bulunmadığına dikkat çekti. Aktar, Cizre Jitem davasının Diyarbakır’da görüldüğü dönemde Elçi ile birlikte duruşmayı bekledikleri odaya gelen bir kişinin “Babama bir şey olursa sizi mermi manyağı yaparım” dediğini hatırlattı. Aktar, “Tahir Elçi’ye sıkılan kurşun hepimizin ensesinde duruyor. Bu failleri ortaya çıkaramazsak onurla yaşamaya devam edemeyiz” ifadesini kullandı.
‘İstihbaratçı Polisler Hakkında Suç Duyurusunda Bulunduk’
Katılan Türkiye Barolar Birliği temsilcisi vekili Av. Deniz Özbilgin, bu davada yönlendirilmiş tanıklar, hasıraltı edilmiş belgeler, engellenmiş bir olay yeri keşfinin adalet mücadelesine zarar verdiğini söyledi. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin “Araştırma Raporu” ekindeki 4 klasörlük belgenin neden dava dosyasında bulunmadığı sorusunu soran Özbilgin bu belgelerin dava dosyasına dahil edilmesini talep etti. Özbilgin, bu davada adalete ulaşmak istediklerini vurgulayarak, “Bu dava bizim için sıradan bir cinayet davası değildir. Bu dava aynı zamanda avukatlık mesleğimizi dair bir yargılama pratiğidir. Kafalarda hiçbir soru işaretinin kalmayacağı bir yargılamanın yapılmalıdır” dedi. Katılan vekili Av. Tuğçe Duygu Köksal ise bu davanın Dört Ayaklı minare önünde hapsedilmesine izin vermeyeceklerini vurgulayarak, “Bu dava avukatların çabasıyla buraya geldi. Bugün geldiğimiz noktada cezasızlığına giden bir süreç ile karşı karşıyayız. Neden? Taleplerimiz kabul edilmediği için” dedi. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporunda yer alan güvenlik önlemlerine ilişkin krokide olay yerinde görevli olan istihbaratçı polislerin isimlerinin ve konuşlandıkları yerlerin belirtilmediğine dikkat çekti. Olay öncesinde Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır’ı takip ettiği ortaya çıkan istihbaratçı polisler hakkında o dönem Cimer’e şikâyette bulunun Abuzer Öztürk’ün bu davada tanık olarak dinlenmesi gerektiğini dile getird. Köksal, PKK üyelerini iki yıl boyunca dinleyen ve olay öncesinde takip eden istihbaratçı polisler hakkında “kasten öldürme”, “ görevi ihmal” suçundan suç duyurusunda bulunduklarının bilgisini verdi. Köksal, Gürkan ve Yakışır’ı takip eden B.B. Ve E.A. isimli istihbaratçı polislerin ihmal ve kasıtlarının olup olmadığını öğrenmek için davada tanık olarak dinlenmesi gerektiğini vurguladı.
‘Sanıklar Bu Davadan Kaçırılıyor’
Av. Aynur Tuncer Yazgan, bir cinayetin sorumlularını ararken sadece olay yerine değil, kimin bu cinayeti neden azmettirdiğini tespit etmek zorunda olduklarını ifade ederek, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na ihbar mektubu gönderen Ahmet Soylu isimli kişinin tanık olarak dinlenmesini talep etti. Mahkemenin, önceki celselerde can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Ahmet Soylu’nun tanık olarak dinlenmesini reddettiğini hatırlatan Yazgan, mahkemenin bu talebi reddetmesinin ihsası rey olacağını, mahkemenin ara kararından dönmesini istedi. Av. Zahide Beyda Tıraş, Mülkiye Müfettişlerinin hazırladığı raporda, savcılığın soruşturma aşamasında toplamadığı delilleri müfettişlerin topladığını belirterek, savcı ifade almadan müfettişlerin tanık ifadelerini aldığına dikkat çekti. Müfettişler raporunda, 1090 parça evrak bulunduğunu, raporun eklerinin dosyaya gelmemesi durumunda davanın kadük kalacağı uyarısında bulundu. Av. Gamze Yalçın ise Elçi soruşturmasında delillerin toplanması ve faillerin ortaya çıkarılması için yapılması gereken bütün işlemleri katılan avukatlarının yaptığına, soruşturma makamlarının etkisiz kaldığına dikkat çekerek, Dört Ayaklı Minare önünde delillerin karartıldığını ifade etti. Forensic Architecture (Adli Mimarlık) Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin hazırladığı teknik rapor olmaması durumunda, Elçi cinayetinin faili meçhul kalacağını, dosyanın daimi arama bürosuna gideceğini söyledi. Duruşmaya SEGBİS ile katılmasına karar verilen sanıkların bu davadan kaçırıldığını ifade eden Yalçın, “Sanık olmazsa yargılama da olmaz. 5 celsede geçti sanıklar SEGBİS ile hazır edildi. Şu an biri dışında hiçbir sanığı göremiyorum. Bunun kayıt altına alınmasını istiyorum. Bu şekilde yargılamanın sağlıklı yürümeyeceği düşüncesindeyiz. Bu aynı zamanda yüz yüzelik ilkesine de aykırı. Sanıkların duruşma salonunda, bizler huzurunda hazır edilmesini talep ediyoruz” diye kaydetti.
‘Müfettiş Raporunun Erken Verilmesi Durumunda Soruşturma Farklı Bir Yöne Evirilebilirdi’
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mahsum Batı ise Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının kendilerinden yıllarca sakladığı İçişleri Bakanlığı Müfettiş Raporunun kendilerine erken verilmesi durumunda Elçi cinayeti soruşturmanın farklı bir yöne evrileceğine dikkat çekti. Mahsum Batı, dinleme kayıtlarının PSVK 7. madde kapsamında kaldığı gerekçesiyle savcılığa gönderilmediğini hatırlatarak, bu kararın ancak soruşturmayı yapan makamın takdirinde olduğunu, polisin buna karar veremeyeceğini söyledi. Batı, “Burada dosyadaki birçok noktayı aydınlatacak kayıtlar var. Bir el bir şekilde bu şahısları koruyor. Bu dinleme kayıtlarının dosya için önemli olduğu için dosyaya celbine karar verilmeli” diye belirtti. Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Av. Neşet Girasun da Elçi cinayeti için “siyasi suikast” diyen Davutoğlu’nun davada tanık olarak dinlenmesini talep etti. Bu sırada söz isteyen sanık Sinan Tabur, daha önce verdiği ifadelerinde istihbarat ve TEM şubede görevli polislerin ara sokakta olduğunu söylemediğini belirtti. Van Barosu Başkanı Av. Zülküf Uçar, bu dosyayı aydınlatacak bütün taleplerin mahkeme tarafından reddedildiğini vurgulayarak, adil yargılanma hakkının sağlanması için bu taleplerin yerine getirilmesini gerektiğini söyledi.
İddia Makamı, Katılanların Sadece İki Talebinin Kabul Edilmesini İstedi
İddia makamı mütalaasında, ATK ve TÜBİTAK’a gönderilen Mardin Kebapevi ve polis kamerası görüntüleri ile ilgili hazırlanacak raporun akıbetinin beklenmesine, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin hazırladığı raporun eklerinin Bakanlıktan istenmesine, istihbaratçı polisler hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunun akıbetinin sorulmasına karar verilmesini talep etti. Savcı, sanıkların duruşmada hazır edilmesi talebinin reddine, dönemin Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesini mütalaa etti. Bu sırada Av. Tuğçe Duygu Köksal, iddia makamına istihbaratçı polislerin tanık olarak dinlenmesi yönündeki taleplerine ilişkin mütalaa verilmediğini söylemesi üzerine İddia Makamı, bu polisler hakkındaki suç duyurusun sonucu geldikten sonra değerlendireceğini bu aşamada istihbaratçı polislerin tanık olarak dinlenmesi yönündeki talebin reddine karar verilmesini talep etti.
Ara Kararlar
Yaklaşık 3 saat süren duruşmaya saat 14.30’a kadar ara verildi. Mahkeme ara kararı belirttiği saatten yaklaşık 20 dakika geç açıkladı. Ara kararları mahkeme kâtibi okudu.
- 4 Nolu Celse 1 Nolu Ara Karar Uyarınca; katılan vekillerinin 09.07.2021 tarihli tevsii tahkikat dilekçesinin 4 nolu fıkrasının ii. bendindeki taleplerinin kabulü ile Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi’nin 30 Mayıs 2016 tarih ve 98289031-101.02-2016-30368/3394-512 sayılı raporunun bulgular ve sonuç bölümünün 6.1.1 bendinde “Tahir Elçi’nin yaralanma anının tespitine yönelik yürütülen çalışmalarda, kişinin son olarak görüntü kaydına girdiği kareler ile yerde hareketsiz yattığı yerde görüntü kayıtları arasında 12 saniyelik bir boşluk olduğu, bu esnada kişinin vurulma anını gösteren herhangi bir video kaydı bulunmadığı” şeklindeki tespit gözönüne alınarak 12 saniyelik boşluğun neden kaynaklandığının Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi’nden sorulmasına, müzekkere ekine ilgili ATK raporunun ve inceleme konusu materyallerin eklenilerek yazılan müzekkeremize “Fizik İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi’nin 30.05.2016 tarih ve 98289031-101.02-2016-30368/3394-512 sayılı raporunun 6. 3. maddesinde tarafınıza gönderildiği belirtilen “VERBATIM” marka, İh3179Uc22030030d2″ seri no.lu CD-R’nin tarafımıza gönderilmesi halinde daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabileceği hususunu bildirir rapordur” şeklinde cevap verildiği, gelen cevabi yazı doğrultusunda “Verbatım” Marka, İh3179uc22030030d2 seri no.lu CD-R’nin 04/01/2022 tarihinde ATK’ya gönderildiği bu hususta henüz rapor düzenlenmediği anlaşılmakla, düzenlenecek rapor dönüşünün beklenilmesine, akıbetinin sorulmasına,
- 4 Nolu Celse 2 Nolu Ara Karar Uyarınca; TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak Diyarbakır C.Başsavcılığı Adli Emanet Memurluğunun 2016/3703 sırasında kayıtlı emanette bulunan Mardin Kebap Evi isimli iş yerine ait Veraz marka KSS004 model, seri numarası bilgisi deforme olmuş bir adet kamera kayıt cihazı ile cihaza takılı vaziyette bulunan Seagate marka (ST3250318AS) model, “5VM8V0S7?” seri numaralı 250 GB kapasiteli bir adet sabit diskin aslının görüntü kayıtları üzerinde inceleme yapılarak Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim İhtisas Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şube Müdürlüğünün 31.08.2018 tarihli raporunda belirtildiği üzere görüntü kayıtlarına ulaşılamayan 4 nolu kamera görüntülerine erişiminin sağlanmasının istenmesine, erişimin sağlanamadığı takdirde erişimin sağlanamama sebebinin ne olduğu, iş bu kameranın kayıt yapıp yapmadığı, yapmış ise ATK raporunda bahsi geçtiği üzere mavi ekranla karşılaşma sebebinin ne olduğu, imajların yer aldığı sabit diskin incelenerek WİPE işlemine tabi tutulup tutulmadığı, Mardin Kebap Evi isimli iş yerine ait Veraz marka KSS004 model, seri numarası bilgisi deforme olmuş bir adet kamera kayıt cihazı ile cihaza takılı vaziyette bulunan Seagate marka (ST3250318AS) model, “5VM8V0S7?” seri numaralı 250 GB kapasiteli sabit disk üzerinde ekleme-çıkarma-kesme-montaj-silme vb. müdahalenin bulunup bulunmadığının tespitinin istenilmesi hususunda müzekkere yazıldığı, TUBİTAK’ın 07/12/2021 tarihinde göndermiş olduğu dijital adli analiz ön inceleme raporunda bir kısım eksikliklerin olduğu ve bunların tamamlanarak yeniden gönderilmesinin istenildiği, celse arasında bu eksikliklerin mahkememizce tamamlandığı, 21/12/2021 tarihinde söz konusu dijital adli analiz ön inceleme raporunda belirtilen Samsung marka ve Veraz Marka kamera kayıt cihazlarına ait log kayıtlarının ek bir kopyasının Kıoxıa marka 16 GB, üzerinde 20500G0737MSQ1RL1L U202 ibareli flash belleğe aktarılarak TUBİTAK’a gönderildiği anlaşılmakla bu hususta henüz rapor düzenlenmediği anlaşılmakla, düzenlenecek rapor dönüşünün beklenilmesine, akıbetinin sorulmasına,
- 4 Nolu Celse 3 Nolu Ara Karar Uyarınca; Adli Tıp Kurumu’na 21.12.2021 Tarihinde “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’ nın 07.12.2021 tarih ve E-85352308-650-167988 sayılı yazısının ekinde yer alan 18 sayısı ile numaralandırılan Dijital Adli Analiz Ön İnceleme Rapuru başlıklı sonuç kısmının 2 nolu kısmında; “Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim İhtisas Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şubesi Müdürlüğü’nün 31.07.2018 tarihli raporu madde 6.2 ve madde 6.4 ile oluşturulduğu belirtilen birebir kopya diskin (disc to disc imaj formatında), ek bir kopyasının (disc to disc imaj formatında) oluşturularak Merkezimize gönderilmesi talep edilmektedir”
Aynı yazının 3 nolu kısmında;
“Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim İhtisas Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şubesi Müdürlüğü’nün 31.07.2018 tarihli raporu madde 6.10 ile oluşturulduğu belirtilen birebir kopya diskin (disc to disc imaj formatında), ek bir kopyasının (disc to disc imaj formatında) oluşturularak Merkezimize gönderilmesi talep edilmektedir”
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’ nın 07.12.2021 tarih ve E-85352308-650-167988 sayılı yazısına istinaden iş bu dava dosyamızda yer alan adli emanette kayıtlı harddiskler zarar görme ihtimallerine binaen cihazlara takılmaksızın üzerlerinde yazılı ibareler ve düzenlenen raporlar esas alınarak kontrol edildiğinde Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim İhtisas Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şubesi Müdürlüğü’nün 31.07.2018 tarihli raporunun 6.2, 6.4 ve 6.10 uncu madde belirtildiği şekilde Veraz ve Samsung marka kamera kayıt cihazlarına ait kopyalara rastlanılmadığı,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’ nın talebi doğrultusunda Diyarbakır Bilgi İşlem Müdürlüğünden bir personelin görevlendirildiği, bu personelin Mahkememiz heyetinin gözeteminde adli emanette kayıtlı Samsung marka kamera kayıt cihazının açıldığı, bu cihaz içerisinde Samsung marka HD103UJ model, S13PJ90Z208631 seri numaralı harddisk ve Seagate marka Z4Y3D33Q seri numaralı harddisklerin olduğu, bu harddisklerin Dark marka harddisk okuma cihazına yerleştirildiği, teknik personel tarafından söz konusu harddisklerin hafıza bilgileri kontrol edildiğinde her iki haddiskin de içerinin %100 boş olduğu ve buna ilişkin rapor tanzim edildiği anlaşılmıştır.
Ayrıca Veraz Marka kamera kayıt cihazı ve cihaza ait harddiskler Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’ na gönderildiğinden bunların kontrolü tarafımızca sağlanamamıştır. Keza bu cihaza ait harddisklere ait birebir kopyalar da tespit edilememiştir.
Samsung marka kamera kayıt cihazına ait Samsung marka HD103UJ model, S13PJ90Z208631 seri numaralı harddisk ve Seagate marka Z4Y3D33Q seri numaralı harddisk, Mahkememiz Heyeti tarafından düzenlenen tutanak, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’ nın 07.12.2021 tarih ve E-85352308-650-167988 sayılı yazısı, 31.07.2018 tarihli raporunuz ekte gönderilmiş olup, bunlar üzerinde inceleme ve araştırma yapılarak Veraz ve Samsung marka kamera kayıt cihazlarına ait harddislere ait birebir kopyaların akıbetinin araştırılması, tespiti halinde 12.01.2022 gününden önce Mahkememize gönderilmesi, yine ekte gönderilen harddislere wipe işleminin uygulanıp uygulanmadığı hususunda ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine” ilişkin yazılan müzekkereye cevap verilmediği anlaşılmakla, müzekkere cevabının beklenilmesine, akıbetinin sorulmasına,
- 4 Nolu Celse 15 Nolu (K) Bendi Ara Karar: Ayrıca, TÜBİTAK’tan gelen Dijital Adli Analiz Ön İnceleme Raporu’nda Mardin Kebap Evi’nin Veraz marka kamera kayıt cihazı içerisindeki görüntülerinde tarih olarak 23 Ağustos 2010 yani Tahir Elçi’nin öldürüldüğü tarihten beş yıl öncesi, Samsung marka kamera kayıt cihazı içerisindeki görüntülerinde ise tarih olarak 13 Ağustos 2015 cinayetten Üç ay öncesi gösterilmiştir. Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim İhtisas Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şubesi’nin 31 Temmuz 2018 tarihli raporunda bu konuya yer verilmiş, “Mardin Kebap Evi kamerasının güncel zaman bilgisinden yaklaşık 5 yıl 2 ay 28 gün geride olduğu” tespit edilmiştir. Ancak herhangi bir şüpheye yol açmaması ve çelişkilerin giderilmesi açısından, kameranın kayıtta olduğu tarih ve saat bilgisinin açığa çıkartılması yönündeki taleplerini değerlendirilmek üzere TÜBİTAK’a müzekkere yazılmasına, söz konusu kameranın kayıtta olduğu tarih ve saat bilgisinin net olarak tespitinin istenilmesi için yazılan müzekkereye cevap verilmediği anlaşılmakla, müzekkere cevabının beklenilmesine, akıbetinin sorulmasına,
- 4 Nolu Celse 15 Nolu (A) Bendi Ara Karar: Katılan vekillerinin celse esnasında sunmuş olduğu 12/01/2022 tarihli tevsii tahkikat dilekçesinin mahkememizce yapılan değerlendirmesi sonucunda;
Kamera kayıtlarına ait bire bir kopyanın akıbetinin araştırılması için Adli Bilişim Dairesi Kriptoloji ve Elektronik Cihazlar İnceleme Şube Müdürlüğüne yazılan yazının cevabının beklenilmesini, ilgili kurum tarafından bire bir kopyaların gönderilmesi halinde geçen 14/07/2021 tarihli celsenin nolu ara karar gereğinin yerine getirilerek rapor tanzimi için, disc to disc-bire bir kopyaların TÜBİTAK’a gönderilmesi yönündeki taleplerinin kabulü ile Adli Tıp Kurumunca ilgili birebir kopyaların gönderilmesi halinde TUBİTAK’a gönderilmesine şeklinde ara karar kurulduğu, celse arasında yapılan yazışmalara istinaden söz konusu kayıtların henüz mahkememize gönderilmediği, söz konusu kayıtların mahkememize gönderilmesi halinde inceleme işlemleri için TUBİTAK’a gönderilmesine,
- Sanık Uğur Yakışır hakkındaki yakalama emrinin devamına, infazının beklenilmesine. Sanık yakalandığında mahkememiz asıl dosyasından, mahkememizin birleşen 2020/235, 2021/279, 2021/170, 2022/99 ve 2022/140 esas sayılı dava dosyalarından savunmasının alınmasına,
- CMK’nın 109/3-a maddeleri gereğince yurt dışına çıkamamak şeklindeki sanıklar Fuat Tan, Mesut Sevgi ve Sinan Tabur hakkındaki ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN AYNEN DEVAMINA, adli kontrol tedbirinin devamına ilişkin bu karara CMK’nın 111/2 ve 268. Maddeleri uyarınca ilgililerin yedi gün içerisinde mahkememize dilekçe vermek veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edebileceklerinin bildirilmesine,
- Suçtan zarar görme ihtimaline dayanarak müşteki Melek Erdur’un CMK.238/3 maddesi uyarınca davaya katılma isteminin uygun olduğuna, katılan sıfatıyla dava ve duruşmaya kabulüne,
- Katılan vekillerinin Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesi yönündeki yeniden dile getirdikleri taleplerinin kabulü ile bir sonraki celse Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesine,
- TBMM Genel Sekreterliğine müzekkere yazılarak Ahmet Davutoğlu’nun açık kimlik ve adres bilgilerinin gönderilmesinin istenilmesine,
- Ahmet Davutoğlu’nun açık kimlik ve adres bilgilerinin gönderilmesi halinde bir sonraki celse de duruşmada bizzat hazır edilmesi için adresi itibariyle SEGBİS talimatı yazılmasına,
- İçişleri Bakanlığı Mülkiye ve Teftiş Kurulu Başkanlığının, 23.06.2017 tarih ve M.A.I 110/22, A.Ç.84/13, S.M.904/93 Sayılı “Araştırma Raporu”nun tüm eklerinin ve dizi pusulasında bulunan tüm evrakların onaylı bir sureti ile teftiş sırasında ifadesi alınan şahısların ifade işlemi sırasında ses ve görüntü kaydının yapılmış olması halinde söz konusu kayıtların da gönderilmesi için İçişleri Bakanlığı Mülkiye ve Teftiş Kurulu Başkanlığına müzekkere yazılmasına,
- Katılan vekillerinin dinlenilmesini talep ettiği Abuzer Türk, Emre Murat Arı, Yunus Emre Bektaş, Ümit Mardin isimli polis memurlarının ilk aşamada alınan beyanlarında “Tahir Elçi’nin vurulma anını görmedikleri” yönündeki beyanları da dikkate alınarak olaya ilişkin bilgi ve görgüleri bulunmadığı anlaşılmakla bu yöndeki talebin reddine,
- Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın istihbari dinleme kayıtlarının celbi yönündeki talebin dosyanın esasına etki etmeyeceği göz önüne alınarak reddine,
- İddia makamının, katılan vekillerinin suç duyurusu neticesinde Diyarbakır CBS’nin 2022/1392 sayılı soruşturma dosyasının celbi yönündeki talebinin kabulüne, bu kapsamda Diyarbakır CBS’ye müzekkere yazılmasına,
- Soruşturma dosyasında bulunan ihbar mektuplarını e-mail üzerinden gönderdikleri belirtilen Ahmet Soylu ve Aynur Güzel isimli şahısların kimliğinin araştırılması ve tanık olarak dinlenilmesi yönündeki katılan vekillerinin taleplerinin daha önceki celse ara kararlarında belirtildiği üzere can güvenliği ve ihbarcıların olaya ilişkin doğrudan bilgi ve görgüsünün bulunmadığı göz önüne alınarak yerinde görülmeyen iş bu talebin reddine,
- Sanıklar ve müdafilerinin bir sonraki celse SEGBİS ile hazır olmaları için yeni duruşma gün ve saatinin talimat mahkemelerine bildirilmesine,
- 5271 sayılı CMK’nın 196/4. Fıkrası uyarınca yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabilmesi veya duruşmalara katılımının sağlanması amacıyla SEGBİS sisteminin mahkemece kullanılabileceğinin ön görüldüğü, sanıkların duruşmada bizzat hazır olmak istemeyerek bulunduğu mahal mahkemelerde mevcut bulunan SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemeleri, SEGBİS sistemi ile müşteki vekillerinin sanıklara soru sorma haklarının tekniksel olarak sağlandığı, dolayısıyla doğrudan doğruya veya sözlülük ilkelerinin duruşmada gerçekleştiği anlaşılmakla sanıkların bizzat duruşmada hazır edilmesi yönündeki katılan vekillerinin taleplerinin reddine,
Bu nedenle duruşmanın 23 Kasım 2022 günü saat 10:00’a bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi.”
Duruşma Sonrası
Duruşmanın ardından Tahir Elçi Davası Avukatları, duruşmaya dair Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, Türkan Elçi, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile baro başkanları ve çok sayıda avukat katıldı. Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren, “Tahir Elçi duruşmasında, bu mahkemeden bugüne kadar bir irade görememiştik. Hızlı ve etkin bir soruşturma yürütülmemişti. Londra’da hazırlanan delillerle bir iddianame hazırlandı. Cinayeti aydınlatmaya yönelik irade bu mahkemede yoktur. Biz maddi gerçeğin açığa çıkmasını, Tahir Elçi cinayetinin bütün yönleriyle açığa çıkarılmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Eren, dönemin Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi yönündeki taleplerinin kabul edilmesini olumlu bulduklarını söyledi. Davanın avukatlarından Av. Orhan Kemal Cengiz, mahkemenin maddi gerçeği ortaya koymama süreci devam ettiğini söyleyerek, “Bugün dile getirdiğimiz bütün taleplerin ara kararla yine reddedildiğini gördük” diye kaydetti. Bölge baroları adına konuşan Ağrı Barosu Başkanı Av. Mehmet Salih Aydın ise “Ahmet Davutoğlu’nun ‘Bu bir siyasi suikasttır’ söylemini bütün boyutlarını duruşmada anlatmasını bekliyoruz. Barış Elçi’sinin adalet arayışına salonlar yetmiyor. Şu muhakkak ki kimse bu hakikatin önüne geçmeyecektir. Tahir Elçi davasının öncesi, sonrası vardır. El birliğiyle kapatılan delillere karşı güçlü bir direniş var. Geçte olsa adalet tecelli edecektir” diye belirtti.