Esra Koçak Mayda – 24 Haziran 2022
Mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2021/221
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da aralarında olduğu 19 sanığın yargılandığı Ankara Davas’nın dördüncü duruşması 24 Haziran 2022 günü Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı davanın bozma kararının ardından ilk duruşması 15 Ekim 2021 tarihinde görülmüştü. Bozma sonrası dördüncü duruşma ise 24 Haziran 2022’de görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşma öncesinde müşteki avukatlarının yanı sıra Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Eşbaşkanı Şevin Kaya ve Fevzi Korkmaz, İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen, İHD Ankara Şube Eşbaşkanı Sevil Turgut, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yöneticileri duruşma salonun önünde hazır bulundu. Duruşmada sanık avukatları da yer alırken, salona sivil polisin silahıyla girmesi dikkat çekti.
Duruşma belirlenen saatte başladı. Küçük salonda görülen davada avukatlar, izleyiciler ve sivil polislerin yan yana oturması da dikkat çekti.
Duruşmanın Seyri
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden (EGM) cinayetlerde kullanıldığı iddia edilen Uzi ve Baretta marka silahlarla ilgili beklenen yazılar dosyaya girdi.
EGM’den gönderilen belgeler, Ertaç Tinar’ın koordine ettiği Hospro firması tarafından hibe görüntüsü altında gönderilen 280 Uzi marka tam otomatik silah ve özel ekipmanların, davanın sanıklarından, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in talimatıyla, sayım yapılmadan Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nün Antalya ve Ankara Gölbaşı’ndaki tesislerine gönderildiğini ortaya koydu. Yasa ve yönetmeliklere rağmen silahlar sayım yapılmadan özel harekatçılar tarafından kullanılmış, sonradan yapılan sayımda 10 Baretta’nın eksik olduğu görülmüştü.
Ayrıca EGM tarafından verilen yanıtta 22 Eylül 1994’te toplamda 430 adet Uzi marka silahın kayıtlara giriş yaptığının anlaşıldığı belirtildi. Silahlardan 39’unun incelenmek üzere polis kriminal laboratuvarına gönderildiği aktarılırken 8 silahın 11 olayla irtibatlı olduğunun anlaşıldığı da kaydedildi.
EGM’den gelen raporda Adem Bayrakçı, Hasan Sarıağaç, Hüseyin Sarıağaç, Mehmet Çoban, Edip Aydıngun, Doğan Pekdoğan, Ramazan Salık ve Mücahit Yılmaz adına kayıtlı silahlara ilişkin bilgi verildi.
Parabellum marka mermilerin imal yılının 1902 olduğu, Uzi Marka silahların imal yılının ise 1950 olduğu, bundan hareketle parabellum marka mermilerinin Uzi marka tabanca dışındaki silahlarla da kullanılabildiği zapta geçti.
Kayıp Silahlardan Biri Susurluk’tan Çıktı
Uzi marka silahların sayım yapılmadan kullanıldığı emniyetin yazılarıyla ortaya konurken, 10 Baretta marka silahın da kayıp olduğu bilgisi de belgelerde yer aldı. Bu silahlardan birinin, Abdullah Çatlı’nın öldüğü Susurluk kazasında kullanıldığı emniyetten gelen yanıtla kanıtlandı.
Sanık avukatları emniyetten gelen yazıya ilişkin görüşleri sorulduğunda, “Uzi marka tabancaların olayla ilgisi yoktur” dediler.
Katılan vekili Av. Sertaç Kamil Ekinci emniyet müzekkeresine dair söz alarak şunları söyledi: “Mahkemeden gelen evraklarda 1994 yılının Haziran ayında uzi’lerin kaydedilmeye başlandığını belirtiliyor ve aynı tarihlerde işlenen cinayetler var. Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nden gelen evraklarda uzi’ler de vardır. Uzi’ler 1993’ün Aralık ayında Türkiye’ye giriyor. Dosya sanıklarından İbrahim Şahin talimatıyla kutular açılmadan Antalya’daki kursa gönderiliyor. Haziran ayında Ankara Gölbaşı’na gönderiliyor. Kayıp olan 10 barettadan biri Susurluk kazasında ortaya çıkıyor. O dönemde Korkut Eken’e teslim edilen ve geri dönmeyen silahlar var. 1993 Aralık ayında 100 uzi geliyor ve bunların 10 tanesi de kayıp, 90 tanesi kayıtlara geçiyor. O tarihte işlenen cinayetler var ve bu da kayıp uzi’ler ile cinayetler arasında bağı gösteriyor. Çünkü cinayetler uzi marka silahla işleniyor. Uzi silahlarının muayenesi önemli, çünkü katledilen Yusuf Ekinci ve Behçet Cantürk cinayetinin kriminal raporu var. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda sanıklar üzerinde makul şüphe kuvvetleniyor.”
“Antalya’da Eğitim Gören Polisler Kim?”
Kayıp olan uzi marka silahların Antalya’da eğitim gören polislere gönderildiğini ifade eden Ekinci, “Antalya da eğitim gören polisler kim? Bunların sorulması gerekiyor. Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bulunan diğer eklerin de istenilmesi gerekir. Antalya Özel Hareket polisleri Ocak-Mart 94 yılında eğitim görmüş” dedi.
Ekinci, Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bulunan ek deliller ve bilirkişi raporunun istenmesini, Antalya Özel Harekat Polis Merkezinde eğitim gören polislerin kimler olduğuna dair müzekkere yazılmasını talep etti.
Söz alan Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Turan Ece, davaya katılma talepleri olduğunu dile getirdi. İddia makamı ise Van Barosu’nun yaşanan olaylardan doğrudan maddi zararı olmadığını belirterek, katılma talebinin reddine karar verilmesini istedi.
Ardından söz alan Av. Yusuf Alataş, hem EGM’den gelen müzekkereye hem de davanın işleyişine dair görüşlerini beyan etti. “Bu bir ceza davası mı yoksa hukuk davası mı?” diye soran Alataş şu şekilde devam etti: “Hukuk davasında taraflar iddialarını kanıtlamakta sorumludur. Ceza davasında ise bir sanık bir de kamu adına iddia makamı vardır. Bu dosyada asıl taraf iddia makamıdır. Ben açıkçası kamunun burada olduğunu hissetmedim. İddia makamı ne düşünüyor. Gelen belgeleri incelemiş mi? Biz kamuyu temsil eden iddia makamının yardımcıları gibiyiz ama bize iddia makamı gibi davranılıyor.”
“Mış Gibi Yargılama Yapmayalım”
Mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kararından sonraki görüşünü hatırlatan Alataş mahkemenin adil yargılama yapmasını şu sözlerle talep etti: “Mahkeme heyeti hala aynı düşüncede midir? İstinaf kararının hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa neyin yargılanmasını yapıyoruz? Taleplerde bulunacağız, siz bir kısmını kabul edeceksiniz. Belgeler gelecek ama kararınız değişmeyecekse ne anlamı var. Bu dava 2013’te açıldı. Aradan 9 yıl geçti, ne yapılmış? Bir yıl üç ay kalmış zamanaşımı. Siz bugün karar verseniz de hukuki süreçlerde zamanaşımına girecek. Mahkeme gerçeği araştırdı diyebilmeyi çok istiyoruz.”
Gizli tanık Ayışığı’nın neden bulunamadığını da mahkemeye soran Alataş “Mış gibi yargılama yapmayalım. Ben üzülüyorum, mahkeme heyeti üzülmüyor mu?” dedi.
Mahkeme Başkanı: “Ben de Üzülüyorum”
Mahkeme Başkanı Mehmet Tuğrul Türksoy ise Alataş’a şöyle yanıt verdi: “Ben 33 yıldır bu işi yapıyorum. BAM’ın bozduğu berat kararına tepkim yok. Bu davanın Yargıtay’da olması gerekiyordu. BAM kendisi işlem yapabilirdi, yapmadı. Sizin istediğiniz belgeleri istemeye kalksak iki yılda gelmez, siz de biliyorsunuz. Zamanaşımı da dolar. Biz bunu Yargıtay’ın gündemine o yüzden gönderdik. Ben de üzülüyorum.”
Duruşmaya Diyarbakır Adliyesi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan Av. Mehmet Emin Aktar da, şunları ifade etti: “Yargılamanın temel süjesi sanıktır. Bu yargılama başından beri sanıksız yürütülmektedir. Mahkemenin sanıkları duruşmada vareste tutmakta ısrar etmesi ve sanıksız bir yargılama yapması cezasız kalacaklarına delalet etmektedir. Bu dosyada katilleri aranan en eski dosya öldürülen Mecit Baskın’dır. 29 yıl geçti. Devlet 29 yıl boyunca yaşam hakkından sorumlu olduğu yurttaşın katilini ortaya çıkaramadı. Bu sadece delillerin elde edilmemesiyle açıklanamaz, bu bir cezasız bırakma arayışıdır.”
Savunmaların ardından mütalaasını açıklayan savcı katılan vekillerinin taleplerinin reddedilmesini istedi.
Ara Kararlar
- Van Barosu’nun katılma talebinin reddine,
- Katılanlar vekillerinin soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin CMK 206/2-b maddesi uyarınca reddine,
- Sanıklar hakkında yeniden adli kontrol konulmasına yer olmadığına,
- Katılanlar vekillerinin esas hakkında beyanda bulunması için gelecek celseye kadar süre verilmesine,
Bu nedenle duruşmanın 16 Eylül 2022 günü saat 14.00’e bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi.