Ayça Onuralmış – 1 Temmuz 2022
Mahkeme: Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2021/273
31 Mayıs 2011’de dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gezileri kapsamında Artvin’in Hopa ilçesinde düzenleyeceği miting öncesi, Hopa Cumhuriyet Meydanı’nda çay üreticilerinin sorunları ve bölgede yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES) projeleriyle ilgili basın açıklaması yapmak isteyenlere polis müdahale etti.
Müdahale sırasında kullanılan kimyasal gaz nedeniyle emekli öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan’ın da aralarında olduğu 13 kişiye taksirle ölüme neden olma suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Metin Lokumcu’nun olaylar sırasında kullanılan biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği ifade edilen iddianamede, gaz kullanma yetkisine sahip 9 polis memuru ile dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfun Vardarlı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve Erzurum Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli Müdür Yardımcısı Erol Darcan şüpheli olarak yer aldı.
Lokumcu’nun ölümünden yaklaşık 10 yıl sonra dava açıldı ve 9 polis memuru ile dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfun Vardarlı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve Erzurum Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görevli Müdür Yardımcısı Erol Darcan yargılanmasına başladı.
Davanın, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşen ikinci duruşmasında mahkeme görevsizlik kararı vererek ve dosyayı Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti.
Davanın beşinci duruşması 1 Temmuz 2022 Cuma günü görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşma saatinden yaklaşık yarım saat önce adliyeye geldik. Adliyenin girişi polis bariyerleriyle kapatılmıştı. Girişte bekleyen 5 polis, herkese tek tek ne için geldiklerini soruyordu. İçeri girmek istediğimizde “Metin Lokumcu davası için geldiyseniz bekleyeceksiniz, içeriden haber gelince alacağız, daha duruşma başlamadı” dediler. İçeriye girmekte ısrarcı olmamız üzerine adliyeye girebildik.
Duruşma salonunun önünde bir sivil ve bir üniformalı polis bekliyordu. Saat 09.30’da başlaması gereken duruşma için saat 10.05’te salona alındık. Salona girişte herhangi bir engellemeyle karşılaşmadık, izleyicilerin tamamı salona girebildi ve duruşma saat 10.10’da başladı. İzleyicilerin ve avukatların bazıları üzerinde “Metin Lokumcu için adalet” yazılı maskeler taktı.
Duruşmaya Katılım
Önceki duruşmada, bir sonraki celsede salonda savunmasının alınmasına karar verilen sanık Taner Ballı salonda hazır bulundu. Sanık avukatlarından Av. Tekin Memiş Özkan, Av. Emrullah Aksakal, Av. Tolga Yurdakul ve Av. Fuat Salih Şahin SEBGİS ile bağlanırken; yine sanık avukatları Av. Celal Karaoğlu, Av. Derya Koyuncu ve Av. Görkem Ünsal salondaydı.
Katılanlar Mete Lokumcu, Ayşe Bekar, Gülay Lokumcu, Yeter Babalık, Ulaş Lokumcu ve Neşe Gürhan ile katılan vekilleri Av. Sercan Aran, Av. Nagihan Bulduk, Av. Şefik Çorbacıoğlu, Av. Eray Güven, Av. Mert Ekinci, Av. Filiz Orhan, Av. Edanur Yılmaz ile Şanlıurfa Barosu’nu temsilen Av. Mehmet Çakmak, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Komisyonu Üyesi Av. Bedrettin Kalın katıldı.
Ayrıca Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği’ni temsilen Kayhan Pamukçu, İkizdere Çevre Derneği’ni temsilen Halit Yılmaz Dursunbaş, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nı temsilen Ahmet Dursun Kahraman, Hemşin Yaşam Derneği’ni temsilen Tuğba Yazıcı Başaran, Ordu Çevre Derneği’ni temsilen Ertuğrul Gazi Gönül ve Eğitim Sen Trabzon Şube’yi temsilen Engin Nur ile çok sayıda izleyici duruşmaya katıldı.
Faili Belli’nin yanı sıra Sol Parti, Uluslararası Af Örgütü, ANKA, AA ve DHA da duruşmayı izledi.
Salonda polis yoktu.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme Başkanı değiştiği ve henüz göreve başlamadığı için bu celsede Mahkeme Heyetine en kıdemli üye hakim Başkanlık yaptı. Mahkeme Başkanı’nın duruşma sırasında avukat, sanık ve katılanların sözünü kesmediği, herkesi dinlediği, sanığa çelişkili ifadelerine dair sorular sorduğu ve birbirinin sözünü kesmek isteyenlere izin vermediği görüldü. Mahkeme Başkanı, katılan avukatlarının sorularına müdahale etmek isteyen sanık avukatlarını “itirazlarını kendilerine söz verildiğinde yapmaları” konusunda uyardı.
Kalp Rahatsızlığına İlişkin Tedavi Kaydı Yok
Trabzon Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nün 18.04.2022 tarihli yazısına göre; Metin Lokumcu’nun 05.12.2007 ile 31.05.2011 tarihleri arasındaki muayene kayıtlarında kalp rahatsızlığına dair tanı veya tedavi ile ilgili bilgi bulunmadığı belirtildi.
Ayrıca 26 hastaneden gelen yazılarda da Metin Lokumcu’nun kalp rahatsızlığına ilişkin herhangi bir tedavi kaydının bulunmadığı aktarıldı.
Katılma Talepleri
Şanlıurfa Barosu’nu temsilen Av. Mehmet Çakmak, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Komisyonu Üyesi Av. Bedrettin Kalın, Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği’ni temsilen Kayhan Pamukçu, İkizdere Çevre Derneği’ni temsilen Halit Yılmaz Dursunbaş, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nı temsilen Ahmet Dursun Kahraman, Hemşin Yaşam Derneği’ni temsilen Tuğba Yazıcı Başaran, Ordu Çevre Derneği’ni temsilen Ertuğrul Gazi Gönül ve Eğitim Sen Trabzon Şube’yi temsilen Engin Nur davaya katılma talebinde bulundu.
Savcı, “suçtan doğrudan zarar görme ihtimallerinin bulunmaması” gerekçesiyle katılma taleplerinin reddini istedi. Mahkeme Heyeti, talepleri “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle oy birliğiyle reddetti.
“Gruba Uyarı Yapıldığını Duymadım”
Sanık Taner Ballı’nın savunması SEGBİS kaydına alındı. Daha önce yazılı olarak beyanda bulunduğunu söyleyen Ballı, o dönem Erzurum’da çevik kuvvet polisi olarak görev yaparken geçici görevlendirme ile 50-60 kişilik ekiple birlikte Hopa’ya geldiğini anlattı. Olay günü gazcı olarak görevli olduğunu ve ekibinin miting alanının arka tarafında bulunduğunu belirten Ballı, “Bulunduğumuz yerden alanı tam olarak göremiyorduk. Aradan çok zaman geçti ama yanlış hatırlamıyorsam, bulunduğumuz yerin 15-20 metre önünde basın açıklaması yapıldı. Talimat geldi ve TOMA su ile müdahale etti. Eylemciler bize tabure attılar. Biz de gaz atmaya başladık ve grupları uzaklaştırmaya çalıştık” dedi.
Mahkeme Başkanı’nın “Olay günü Metin Lokumcu’yu gördünüz mü?” sorusuna sanık Taner Ballı, “Ben Metin Lokumcu’yu tanımıyorum. Şahısla husumetim yok. Gördüm desem yalan olur. Orada kişileri şahıs şahıs ayırma imkanımız yok” yanıtını verdi.
2007-2008 yıllarında gaz eğitimi aldığını aktaran Ballı, “O gün önce Model-5 (yakın mesafe için kullanılır) kullandım ama gaz silahım arızalandı. Mehmet Seyfettin Uzun da yaralanmıştı. Ben de ZET tüfeğini (uzun mesafe için kullanılır) aldım ve benimkini de ona verdim. Sorumlu amirimiz Erol Darcan’dı. Gaz atmamız için talimat bize Erol Darcan’dan geldi. Ona kimden geldi, bilmiyorum. Bize saldırı olduğu için grubu dağıtmaya çalıştık” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı’nın “Gruba uyarı yapıldı mı, duydunuz mu?” sorusuna Ballı, “Duymadım. Bende maske vardı ve ortam çok gürültülüydü, duyabilmem mümkün değildi. Zaten uyarıyı rütbeliler yapar” diye cevap verdi.
Mahkeme Başkanı’nın kullandıkları gazların bitip bitmediği sorusuna Ballı, “Fişekler teneke içinde gelir, tenekede 96 tane bulunur. ZET tüfeği doldurulur ve yeleğe de 30-35 tane konulur. Yeleğimdekiler bitmedi diye hatırlıyorum. Biz, 1-2 kez doldurmaya gitmişizdir. Yeleğimdeki bitmese de azaldığında gider doldururum” dedi.
Ballı, Fotoğrafların Hiçbirinde Kendini Seçemedi
Mahkeme Başkanı, Ballı’ya dosyada yer alan fotoğrafları göstererek alanın neresinde durduklarını göstermesini istedi ve bu fotoğraflardaki kişinin kendisi olup olmadığını sordu. Ballı, seçemediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı, Ballı’ya başka bir fotoğrafta gaz silahını kullanan kişinin kendisi olup olmadığını sordu. Ballı “Fotoğraftan seçilmesi mümkün değil” dedi.
Mahkeme Başkanı, fotoğrafta gazın doğrudan birinin üzerine sıkıldığını söyleyerek, bu kullanımın uygun olup olmadığını sordu. Ballı, “Evet, gazın kullanım mesafesi uygun. Bu silah Model-5 ve direk yüzüne sıkılmadığı sürece kişi aşırı yoğun bir gaza maruz kalmaz” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı, başka bir fotoğrafta kullanılan gazın hangi silahtan atılmış olduğunu sordu. Ballı, gazın çok yoğun olduğunu, dolayısıyla sis veya smoke olabileceğini ancak kendisinin bunları kullanmadığını söyledi.
Ballı, “Ben oraya görevli olarak gittim. Kimseyi öldürme niyetim olamaz. Ben devlet memuruyum, verilen talimatla hareket ettim, suç işlemedim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı, gruba uyarı yapıldığını duymadığını söyleyen Ballı’ya, Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadede “müdürler tarafından megafonla 3 kez dağılmaları yönünde uyarı yapıldığı” sözlerini sordu. Ballı, “Ben maske takılı olması ve ortamın gürültülü olması nedeniyle uyarıyı duymadım. İfademde ‘Müdürler uyarılarda bulunmuştur’ demiştim. Demek istediğim, ben duymadım ancak gaz kullanımı öncesinde uyarıda bulunmaları gerektiğini, usulün bu olduğunu belirttim. Ayrıca ben uyarıları duysam dahi sorumlu amirim tarafından bana talimat verilmeden gaz kullanamam” yanıtını verdi.
“Emri Erol Darcan’dan Aldım”
Ardından katılan avukatı Av. Sercan Aran, sanık Ballı’ya fotoğraflar gösterdi. Ballı, fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu, elinde ZET tüfeği bulunduğunu ve doğru açıyla kullandığını belirterek, “Bilirkişi raporunda örnek kullanım olarak benim fotoğrafım gösterilmişti” dedi.
Aran’ın, “Fotoğrafınızın örnek kullanım olarak gösterilmesi gibi bir şey yok. Bu sizin iddianız, avukatınızın iddiası. Avukatınız, çözümleme tutanağındaki fotoğrafta usulüne uygun kullandığınızı iddia ediyor. Burada gevrek gevrek anlatmanıza gerek yok. Dosyada bu kullanımın usulüne uygun olduğuna dair bir rapor yok” ifadeleri üzerine SEGBİS ile bağlanan sanık avukatı “Gevrek gevrek, lafınızı geri alın” dedi. Aran, “Geri almıyorum, burada bir ölümün yargılaması oluyor, sizin müvekkiliniz burada ‘Benim kullanımım doğru’ diyemez” dedi. Aran konuşurken sanık avukatı da itirazda bulundu ancak ne söylediği anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı, sanık avukatına söz verildiğinde konuşması konusunda uyardı, iki tarafı da sakin olmaya çağırdı ve Aran’a sorularına devam etmesini söyledi.
Aran, sanık Taner Ballı’ya başka fotoğraflar gösterdi ve oradaki kişinin kendisi olup olmadığını sordu. Bazı fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu ifade eden Ballı, bazı fotoğraflardakini seçemediğini, bazılarının da kendisi olmadığını söyledi.
Fotoğrafın birindeki kişi için “Bu kişi ben değilim, mümkün değil” demesi üzerine Sercan Aran, bunun tamamen gerçeğe aykırı beyan olduğunu söyleyerek, az önce gösterdiği fotoğraflardan birini yeniden açtı. Aran, “Bu fotoğrafta da diğerindeki gibi metal bir yüzük, yıpranmış bir tüfek var. Buna ‘Benim’ demiştiniz. O halde bu fotoğraftaki kişi de sizsiniz. Başbakanlık Koruma Müdürü Mehmet Yüksel de yanınızda. Halbuki Mehmet Yüksel ile yalnızca yaralı arkadaşınız Mehmet Seyfettin Uzun’u helikoptere götürürken bir arada bulunduğunuzu söylemiştiniz. Bir şeyleri gizlemeye çalışıyorsunuz” dedi.
Ballı, Mehmet Yüksel’i tanımadığını, fotoğraftaki yüzüğün herkeste bulunan devre yüzüğü olabileceğini savundu.
Avukat Aran’ın Mehmet Yüksel’in neden kendisine teşekkür ettiği sorusu üzerine Ballı, “Biz Mehmet Yüksel ile birlikte araca binerek hastaneye gittik. Yaralı arkadaşımız Mehmet Seyfettin Uzun’u hastaneden araçla alıp helikoptere bıraktık. Benim Koruma Müdürü ile temas kurduğum nokta sadece burası. O da yardımcı olduğumuz için teşekkür etti ve ayrıldık. Bana özel olarak değil, genel olarak personele teşekkür etti. Ben emri Erol Darcan’dan aldım. Mehmet Yüksel dahil, başkasının emriyle gaz kullanmam” dedi.
“Recep ile Birbirimize Çok Benziyoruz”
Ballı, Aran’ın gösterdiği başka bir fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını söyleyince, Aran, “O zaman Recep Bey” dedi. Ballı, “Ben de olabilirim, Recep de. Recep ile birbirimize çok benziyoruz” cevabını verdi. Aran’ın yüzüğe dikkat çekmesi üzerine Ballı, yüzüğün devre yüzüğü olduğunu ve o dönem herkesin bu yüzüklerden taktığını öne sürdü. Aran’ın “Sizin taktığınız da devre yüzüğü müydü?” sorusuna “Benim devre yüzüğüm yok ama ona benzer gümüş bir yüzük takıyordum” cevabını verdi.
SEGBİS ile bağlanan sanık avukatı, müdahale ederek, “Burası kovuşturma aşaması. Tüm fotoğrafların üzerinden tekrar tekrar geçmek, soruşturma aşamasında yapılan şeylerin sorulması hem zaman kaybı hem yasaya aykırı” dedi.
Mahkeme Başkanı, sanık avukatını itirazı varsa söz verildiğinde dile getirmesi konusunda uyardı.
Katılan avukatı Av. Nagihan Bulduk da gaza maruz kalındığında ne gibi etkiler olduğunu, soluk alıp vermede zorluk yaşanıp yaşanmadığını ve 31 Mayıs’ta gaz stoklarının bitip bitmediğini sordu. Ballı, gazın gözde yaşarmanın yanı sıra gözde ve yüzde yanma hissine neden olduğunu, başka bir etkisinin olmadığını iddia etti. Gaz stoklarının bitip bitmediğini bilmediğini, bunu depo sorumlusunun bilebileceğini belirtti.
“Müvekkil Sanık, Kendisine Verilen Emri Uyguladı”
Sanık müdafii Av. Tekin Memiş Özkan, SEGBİS kaydına alınan beyanında, şunları söyledi:
“Sanık samimi olarak beyanlarda bulundu, hiçbir şeyi gizlemedi. Kimse Metin Lokumcu’nun ölmesini istemezdi. Toplumsal olayların içinde biz de bulunduk, buradaki herkes de mutlaka ucundan kıyısından bir toplumsal olayın içinde bulunmuştur. O durumda öyle bir psikolojik durum mevcut ki, oradaki polis arkadaşlar, kafalarında kasklarla zaten kimseyi duyamıyorlar ve verilen bir emirle neyin nereye evrileceğini hiç kimse bilmiyor. Kimse bu sonucun olmasını istemedi ve gevrek gevrek gülüp anlatmadı sanık hiçbir şeyi. Kimse bu olayın olmasından memnun ve mutlu değil. İdari soruşturma yapıldı ve müvekkil sanığın ZET tüfeğini tutuş açısı örnek olarak bu idari soruşturma raporunda gösterildi. Müvekkilimin söylediği husus budur. ZET tefeğini, Model-5 gibi yatay tutup atamazsınız, açılı tutup atmanız lazım ki uzağa gitsin. Ancak Model-5’i yatay tutup atarsınız, çok kısa mesafe gider. Sanık, dönemin Başbakanlık Koruması Mehmet Bey ile gittikten sonra zaten herhangi bir gaz kullanımı olmadı. Başbakanlık korumasının toplumsal olaylara müdahale ile ilgili bir emir ve talimat verme yetkisi yoktur, böyle bir emir vermesi mümkün değildir. Zaten ilgili ekibin güvenliğini hastaneye kadar sağlamış, sonra da yolcu etmiştir. Teşekkür ederim Başkanım, bakın ben de teşekkür ettim ama bunun altında herhangi bir şey yok.
Dosyayla, konuyla alakası olmayan çok şey soruldu. Dağılın emrinin verildiği ortadadır ama müvekkil sanığın bu uyarıyı duymasının gereği yoktur, polis verilen emri uygular. Sanık, ‘Gaz kullan’ emrinden sonra ‘Ama siz kalabalığa uyarı yapmadınız, kullanamam’ diyemez ve bu da kanunsuz emre girmez. Ki uyarı yapılmıştır ama bunu da açıklamak istiyorum çünkü çok sündürdüler. Müvekkil sanık, kendisine verilen emir ve talimatları uygulamıştır. Hepimiz bu olayın olmasından dolayı üzgünüz.”
Savcı Bilirkişi Raporu Alınmasını Talep Etti
Savcı, mütalaasında dosya kapsamında sanıklar tarafından kullanılan biber gazı türleri bakımından uyulması gereken kullanım mesafesi, kullanım açısı ve kullanım yoğunluğu kurallarına uyulup uyulmadığının tespit edilmesi amacıyla iç güvenlik uzmanlarından oluşan en az 3 kişilik bir heyetten bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini talep etti.
Saat 12.45’te duruşmaya ara verildi.
Aranın ardından saat 14.00’te duruşmaya devam edildi.
“Polisi Polise Şikayet Ediyoruz”
Mahkeme Başkanı, Metin Lokumcu’nun ailesine savcının mütalaasına karşı söylemek istedikleri bir şey olup olmadığını sordu. Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu, “Sadece şunu söylemek istiyorum; orada sanki bir insan ölmemiş gibi, doğal bir olay yaşanmış gibi anlatmaları aile olarak zorumuza gidiyor. Üsluplarına dikkat etmelerini istiyoruz” dedi.
Metin Lokumcu’nun kardeşi Neşe Gürhan, “10 yıl önceki olayı hatırlamadıklarını söylüyorlar. Biz ilkokuldaki arkadaşlarımızın numaralarını bile hatırlarken, sanıkların 10 yıl öncesini hatırlamamalarına benim aklım ermiyor. Bizimle evcilik oynamasınlar, diyeceğim bu” ifadelerini kullandı.
Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu da “Mütalaada polisi polise şikayet ediyoruz, sadece bunu söylemek istiyorum” diye konuştu.
Metin Lokumcu’nun eşi Gülay Lokumcu ile kardeşleri Ayşe Bekar, Yeter Babalık ise önceki beyanlarını tekrar ettiklerini, iddia makamının tevsii tahkikata ilişkin mütalaasına karşı bir diyecekleri olmadığını belirtti.
“Mahkemenin Seyrine Müdahale Var”
Ailenin beyanlarının ardından söz alan katılanlar avukatı Av. Sercan Aran, SEGBİS kaydına alınan beyanında, şunları söyledi:
“Savcı mütalaasına itirazımız var. İç güvenlik uzmanlığı nedir, kimdir, nasıl iş güvenliği uzmanı olunur benim bilgim yok. İç güvenlik uzmanı belli bir eğitimden geçip bu işi yapmıyor. Eski kolluk personelleri bu işi yapıyor. Dolayısıyla polisi polise şikayet etmek tam olarak bu oluyor. Kullanılan gazın usulünün ve miktarının değerlendirilmesinin eski kolluk personelleri tarafından yapılması abestir ve taraflı bir değerlendirme olacaktır. O anlamda biz bu mütalaaya katılmıyoruz. Şayet bir değerlendirme yapılacaksa da iç güvenlik uzmanı sıfatıyla bir mesleki birikimi olan kişiler varsa da bu kişiler emniyet teşkilatından değil, jandarma teşkilatından olmalıdır. Jandarma kriminale gönderilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca mütalaada sadece kullanım açısı değil, ayrıca gazın kullanım yoğunluğunun da araştırması isteniyor, bu onların uzmanlığını aşan bir durumdur. Heyete bir farmakolog, bir kardiyolog, bir göğüs hastalıkları uzmanı, bir adli tıp uzmanı ve bir kimya mühendisi eklenmesi kanaatindeyiz.
Davada 5. celsedeyiz. 4 celsedir aynı mahkeme başkanıyla devam ederken başkan değişti. Biz bunun da doğal hakim ilkesine aykırı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü burada sanıkların sorguları yapıldı, biz onların gözlerinin içine baktık, çelişkili durumlardaki davranış biçimlerini, mimiklerini gördük, tanıklar dinlendi. Tüm sanıkların dinlenmesi tamamlandı. Bunu hukuka uygun bulmuyoruz ve mahkemenin seyrine bir müdahale olarak görüyoruz.
Biz ısrarla sanıkların vareste tutulmaması istemiştik; çünkü sanıkların çelişkili ifadeleri devam ediyor. Burada birkaç sanık geldi, vareste tutuldu, bir sonraki sanıklar onları suçladı ama her biri her duruşmadan sonra vareste tutulduğu için birbirleri arasındaki çelişkileri yargılama evresinde ortaya serecek imkanı bulamadık. Sanıkların vareste tutulmasının hatalı olduğunu düşünüyoruz.
Önceki celsede dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Aktaş’ın tanık sıfatıyla duruşma hazır edilerek dinlenmesini talep etmiştik. Mahkeme heyeti, bu talebimizi reddetmişti. Sanıkların neredeyse tamamı ilk emri Abdullah Aktaş’ın verdiğini söyledi ama bu şahıs yargılanmıyor. Bu talebimizi de tekrar ediyoruz. Eğer heyetiniz de ilgili kişinin bu yönde beyanda bulunmasına gerek olmadığını söylüyorsa da şu hususun değerlendirilmesini istiyoruz; Abdullah Aktaş’ın bir sorumluluğu var, amirler bu kişiden emir aldıklarını söylüyor. Bu yüzden de ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz.”
“Keşif Yapılmasını Talep Ediyoruz”
Katılanlar avukatı Av. Nagihan Bulduk, SEGBİS kaydına alınan beyanında, dosyada açılar üzerinden bir inceleme yapılacaksa polisin esas alındığı bir heyet değil, kimya uzmanları ve adli tıp uzmanları tarafından heyet oluşturularak rapor alınması gerektiğini vurguladı. Sanıkların sorgusu yapılırken, bazen sanıklara sorulmadığı halde onların fotoğraftaki açıların uygun olduğunu belirttiklerine dikkat çekerek, şöyle konuştu:
“Halbuki burada usulsüz, orantısız gaz kullandığı için yargılanan sanıkların, üstelik yalan söylemeleri halinde herhangi bir yaptırımla da karşılaşmayacak olan sanıkların uygun olup olmadığı üzerinden bir tartışma yaratması ve buna ilişkin beyanda bulunmasının zaten dosyanın esasına etkisi olmayacak bizim açımızdan. Çünkü maddi gerçeği arıyoruz. Buna ulaşılabilmesi için de sanıkların beyanından ziyade daha bilimsel, daha objektif verilere ihtiyacımız var. İçişleri Bakanlığı’nın dosyada mevcut olan gaz kullanım kaynaklarının hangi açılarla atılması gerektiği zaten tespit edilmiş durumda. Dolayısıyla açılara ilişkin bir tespit yapılacaksa da bu konuda eğitim veren ya da iş güvenliği uzmanı adı altında görev yapan herhangi bir polis memurunun değil, o açıların uygun olup olmadığını tespit edebilecek branşlardaki uzmanların heyette yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Mütalaaya içerik olarak bu anlamda itiraz ediyoruz.
Bir keşif talebimiz var. Biz buraya geliyoruz ama delillere doğrudan temas edemiyoruz. Bugünkü sanık açıkça ‘Aradan çok zaman geçti, hatırlamıyorum konumları’ dedi. Sizler ve kararı verecek olan yeni gelecek hakim, muhtemelen olayın geçtiği yerleri bilmiyor, bilmiyoruz. Dosyada görüntüler var, evet ancak bu görüntüler polis kamerasının çektiği kadar alanı gösteren görüntüler. Ayrıca ortalık gaz bulutu olduğu için neyin nerede olduğu tam da anlaşılamayan görüntüler. Bu nedenle sorgular sonrası elde ettiğimiz delillerle birlikte başka delillere ulaşıp ulaşamayacağımızın da tespiti için keşif yapılmasını talep ediyoruz.
Burada tanıklar dinlendi ama başka tanıklarımız da var. Onların da dinlenmesini istiyoruz. Tanıkların orada, mahallinde dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer keşif talebimiz kabul edilmeyecekse o zaman huzurunuzda dinlenmesi için süre talep ediyoruz.”
“Sanıklar Yüzleştirilmeden Adil Yargılamadan Söz Edemeyiz”
Katılanlar avukatı Av. Mert Ekinci, SEGBİS kaydına alınan beyanında, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün dinlenen sanık Taner Ballı, Seyfettin Uzun ile ilişkilendirilebilecek birtakım ifadelerde bulundu. Seyfettin Uzun’un da bu konuda bazı ifadeleri var. Olay çok karmaşık. Birçok polis dahil olmuş. Dönemin Başbakanlık korumaları olaya dahil olmuş. Bu kadar karmaşık bir olayı aydınlatmaya çalışırken bu olayın doğrudan muhatapları, ki bu dosyada bulunan sanıklar duruşmada olmak durumundadır. Sanıkların tamamı burada olmadan, birbiriyle yüzleştirilmeden adil bir yargılamadan söz edemeyiz. Tüm sanıkların buraya getirilmesi kanaatindeyiz. Sanıkların vareste tutulma kararı bazı gerçeklerin ne yazık ki önüne geçmiştir. O yüzden en azından bu aşamada sanıkların vareste tutulmaması gerektiği kanaatindeyiz.”
“Bu Külfete Katlanmak Durumundalar”
Katılanlar avukatı Av. Filiz Orhan, SEGBİS kaydına alınan beyanında, CMK’nın 59 ve 201. maddelerine göre, çapraz sorgu ve doğrudan soru sorma hakkının mahkeme heyeti ile birlikte katılan avukatlarında olduğunu anımsattı. Ara kararlardan dolayı bu haklarını kullanamıyor olduklarına dikkat çeken Orhan, “Bu külfete katlanmak durumundalar. Bu insanların ailesinden birisi, bizlerin abisi, bir kanaat önderimiz vefat etti. Bizim çapraz sorgu ya da doğrudan soru sorma hakkımız ihlal edilmeden adil bir yargılamanın gerçekleşmesi gerekiyor. O yüzden ben de meslektaşlarımın beyanlarına katılarak, vareste tutulma kararınızdan vazgeçmenizi talep ediyorum” dedi.
“Hastaneden Gelen Raporların Davaya Esas Teşkil Etmediği Kanaatindeyiz”
Sanık Taner Ballı, Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine savcının mütalaasına karşı söyleyeceği bir şey olmadığını dile getirdi.
Sanık avukatlarından Av. Celal Karaoğlu, gazın nasıl kullanılacağı, mesafesi ve açısının teknik bilgiler olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bu konuda bir inceleme yapılacaksa eğitim almış veya eğitim veren, tecrübesi olan kişiler tarafından doğru analizi yapılabilir, bu ister emniyet olur ister jandarma olur, bu konuda tereddüdümüz yok ama bu konu hakkında lisansa sahip olsun. Gazın yoğunluğu noktası ise farklı bir noktadır, sübjektiftir. Açık alanda gaz kullanımını ölçebilecek bir cihaz yoktur. Olay yerinde olanların ‘Çok fazla gaz vardı’ demeleri normaldir. Atanlar da ‘Kalabalığı dağıtacak kadar atıyoruz’ diyorlar. Bu bilirkişinin denetleyebileceği bir alan değil. Öte yandan gazların içeriği polis memurlarının ya da bu davada yargılanan insanların sorumluluğunda değil. Bu gazı insanlar evlerinden getirmedi. Belli testlerden geçmiş ve toplumsal olaylarda kullanımına onay verilmiş ürünler olduğu için polis memurlarının kullanımına sunulmuş. Yani yoğunluğunun ölçülebileceği bir neticede, polis memurlarını sorumlu tutabileceğimiz bir noktaya gelemeyeceğiz. Dolayısıyla dosyanın bu şekilde bilirkişiye gönderilmesine itirazımız yok ama yoğunluğunun bilirkişi tartışmasına sorulmaması gerekiyor; çünkü bu polislerin sorumluluğunda değil.
Diğer yandan dosyaya gelen sağlık raporları var. Bunların birçoğunda kayıt bulunmadığı bildirildi, gelenlerde de 2007 yılı sonrasının raporları geldi. Muhtemelen dijitalleşme öncesi kayıtlar düzenli tutulamıyor, belli bir yıla kadar geriye gidilebiliyor. Bunu nereden anlıyoruz? SGK’dan gelen bir raporda 2007 öncesi veri yok. Demek ki, kimlik numarası üzerinden yaptıkları sorgulamada 2007 öncesi olan bir kalp rahatsızlığını hastaneler görememiş olabilir. Mesela taşikardi ile ilgili bir rapor var, bu da medula’da çıkmıyor. Hopa Devlet Hastanesi’nde 17.04.2008 tarihinde taşikardi şikayetiyle hastaneye giriş var, bu bir kalp rahatsızlığıdır, 01.05.2008’de de taburcu olmuş, 13-14 gün hastanede kalmış.”
Metin Lokumcu’nun ailesi Karaoğlu’nun bu ifadelerine “Yok öyle bir şey, hangi rapor, kim vermiş bu raporu?” sözleriyle itiraz etti.
Karaoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Dolayısıyla hastaneden gelen raporların da belki dijitalleşme öncesindeki verileri sağlamadığı ve davaya esas teşkil etmediği kanaatindeyiz. Burada adli tıp raporu esas teşkil edilebilir. Adli tıp raporunda, kişinin kronik kalp-damar rahatsızlığı olduğuna yer veriliyor. Diğer yandan, ambulansta çalışan 112 personeli ifadesinde, ‘Şahıs daha önce 3 kez kalp krizi geçirdiğini söyledi’ diyor. Dolayısıyla raporlarda eksiklikler olduğu için davaya esas teşkil edilmemesi kanaatindeyiz.”
“Fişeklerin Bir Kısmı Yerden Alınıp Eylemciler Tarafından Atılmış Olabilir”
Sanık avukatlarından Av. Görkem Ünsal, şunları söyledi:
“Adli tıp raporunda net bir şekilde ölümün efor ve strese bağlı olarak mevcut kalp rahatsızlığının aktif hale gelmesiyle meydana geldiği belirtilmiş. Yani muhtemelen uyuyan bir hastalık ama meslektaşımın belirttiği gibi, kendisi de ambulans personeline daha önce 3 kez kalp krizi geçirdiğini söylemiş.
İddia makamının talep ettiği rapor hususunda, dosya üzerinden yapılacak incelemeyle sislerle, gaz bulutuyla yoğunluğa dair bilirkişinin tespit yapması mümkün değil. Kaldı ki, sanık da ifade etti, bazı kapsüllerin içinde gaz olmayabilir, bunlar ses çıkartır, sis atar. Fotoğraflardan yola çıkarak bir değerlendirme yapmaya çalışmak aradaki mesafe, açı, durdukları yer açısından yanlış sonuçlara neden olabilir. Fişeklerin bir kısmı yerden alınıp eylemciler tarafından da atılmış olabilir.
Burada polis bir direnişle karşı karşıya kaldı. Uyarı yapılmış. Metin Lokumcu uyarıyı duymuş. Kademeli olarak müdahale edilmiş, önce su sıkılmış ama dağılmamışlar. Bu noktada polisin artık güç kullanma koşulu oluşmuş ve amirinin talimatıyla güç kullanmış. Bilirkişiye gidilecekse de iki tarafın da itiraz etmeyeceği, hiçbir kurumla bağlantısı olmayan kişilere gidilmesi sağlıklı olacaktır. Keşif yapılabilir ama o günkü koşullarla yapılamayacaktır. Mevcut durumu, o ortamı yaratmak mümkün olmayacaktır ve dosya sürüncemeye gidecektir.”
“Müvekkillerimiz Müdahale Ederken Metin Lokumcu Orada Değildi”
Sanık avukatlarından Av. Derya Koyuncu, “Bilirkişi yönünden meslektaşlarıma katılıyorum, bu konuda eğitim almış, uzman kişiler tarafından değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca müvekkillerim ölüm anından sonra müdahalede bulunmuşlardır. Müvekkillerimiz olaya müdahale ederken Metin Lokumcu orada değildi. Yine adli tıp raporunda kalp rahatsızlığının olduğu açıkça belirtilmiştir. O nedenle müvekkillerimizin kesinlikle kusuru yoktur. Hukuka uygun olarak müdahalede bulunulmuştur” dedi.
Mahkeme Heyeti, saat 14.50’de kararı açıklamak üzere duruşmaya ara verdi ve izleyiciler salondan dışarı çıkartıldı. 30 dakikalık aranın ardından 15.20’de izleyiciler yeniden salona alındı ve ara karar açıklandı.
Ara Kararlar
Katılanların ve izleyicilerin yerlerini almasıyla Mahkeme Heyeti ara kararı açıkladı:
- İddia makamının dosya kapsamında sanıklar tarafından kullanılan biber gazı türleri bakımından uyulması gereken mesafe, kullanım açısı ve kullanım yoğunluğu kurallarına uyulup uyulmadığının tespit edilmesi amacıyla iş güvenlik uzmanlarından oluşan en az 3 kişilik bir heyetten bilirkişi raporu alınması yönündeki talebinin heyet değişikliği nedeniyle bir sonraki celse değerlendirilmesine,
- Katılanlar vekili Av. Sercan Aran’ın tanık dinletilmesi ve suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin talebinin heyet değişikliği nedeniyle bir sonraki celse değerlendirilmesine,
- Katılanlar vekili Av. Sercan Aran’ın tevsii tahkikata ilişkin beyanlarını sunması için gelecek celseye kadar süre verilmesine,
- Katılanlar vekili Av. Nagihan Bulduk’un keşif talebi ve keşif esnasında mahallinde tanık dinletilmesine ilişkin talebinin heyet değişikliği nedeniyle bir sonraki celse değerlendirilmesine,
- Mahkememizin önceki celse ara kararları uyarınca savunmaları alınan sanıklar yönüyle duruşmalardan vareste tutulma taleplerine dair karar verildiği, bu karara karşı katılan vekillerinin ara karardan dönülmesi yönündeki taleplerinin reddine ve savunmaları alınan sanıkların vareste tutulmalarının devamına oy birliğiyle karar verirdi.
Duruşma saat 15.25’te sona erdi. Bir sonraki duruşma 30 Eylül 2022 günü saat 10.05’te görülecek.
Duruşma Sonrası
Duruşma sonrası adliye önünde “Metin Lokumcu için Adalet” yazılı pankart açılarak basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasında konuşan Eğitim Sen Trabzon Şube Başkanı Engin Nur, Metin Lokumcu’nun atılan gaz nedeniyle ölmesinin üzerinden 11 yıl geçtiğini anımsatarak, “Hukuk mücadelemiz, adalet arayışımız devam ediyor. Eğitim Sen Trabzon Şube olarak sendikamızın yöneticisi ve kendisini doğa mücadelesine, eğitim emekçilerinin sendikalaşma mücadelesine adamış olan Metin Lokumcu arkadaşımızın mahkeme sürecinin bundan sonra da takipçisi olacağız” dedi.
Lokumcu ailesinin avukatı Av. Nagihan Bulduk, şöyle konuştu:
“Metin hocanın öldürülmesinin ardından 11 yıl 1 ay geçti, ancak sanıklar daha yeni sorgularını tamamlayabildiler. Bu kadar ağır işleyen bir yargılama sisteminde ne yazık ki hakimin değişmesi sebebiyle delillerin toplanması yönündeki taleplerimiz konusunda karar verilmesi bir sonraki celseye bırakıldı. Yani yargılama uzadıkça uzuyor. Bizim adalet arayışımızsa ısrarla devam ediyor. 30 Eylül tarihine ertelendi. 30 Eylül 2022 günü adalet arayışında burada daha kalabalık olmak istiyoruz. Bugün duruşma salonuna gelen ve bizlere destek olan Metin Lokumcu’nun adalet arayışında yanımızda bulunan bütün STK’lara, Yeşil Artvin Derneği’ne, Sinop Nükleer Karşılıklı Platform Derneği’ne, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’na, İkizdere Çevre Derneği’ne, Ordu Çevre Derneği’ne, Hemşin Yaşam Derneği’ne tekrar huzurlarınızda teşekkür etmek istiyoruz; çünkü dayanışma ancak beraberken daha da büyüyor. Adalet arayışımız ve sesimiz birlikteyken daha gür çıkıyor. 30 Eylül’de burada daha kalabalık bir şekilde dayanışmak istiyoruz. Adalet arayışımız sürecek.”
Eski CHP Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu da şu ifadeleri kullandı:
“Bu mücadele Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olma mücadelesidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, polis devletidir. Polis devleti olduğu için bir hak mücadelesini veren demokratik hakkını kullanan Metin Lokumcu, bu mücadelesini hayatını kaybederek, ağır bir bedelle ödedi. Biz Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz, bu davayı takip edeceğiz. Ne kadar bu dava sulandırılırsa sulandırılsın, biz mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü bu sadece Metin Hoca’nın hakkının korunmasının mücadelesi değil, tüm haksızlığa uğrayanların hakkının korunması için verilen bir mücadeledir. Bugün duruşma salonunda şunu hissettim, neredeyse Metin Lokumcu’yu suçlu çıkaracaklar. Hastaymış, zaten rahatsızmış, orada ne işi varmış demeye getiriyorlar. Yazık, Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısına sesleniyorum, Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum, güvenlik yetkililerine sesleniyorum; hukuk herkese lazımdır, onun için sizi hukuku korumaya, adaleti sağlamaya davet ediyorum. Bir ülke, adalet mülkün temeli olduğunda devlet olur. Sadece duvarda yazmakla olmaz, adaleti sağladığımızda biz hukuk devleti olacağız. Onun için buraya gelen herkese teşekkür ediyorum, bu mücadeleye omuz veren herkese teşekkür ediyorum. Metin Lokumcu boşuna hayatını kaybetmedi, bunu herkes böyle bilsin.”