Esra Kılıç, Ayça Onuralmış – 20 Ocak 2023
Mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2021/221
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı davada beraat ve düşme kararları verilmesi neticesinde yapılan istinaf incelemesi sonucu verilen bozma kararının ardından ilk duruşması 15 Ekim 2021 tarihinde görülmüştü.
Duruşma Öncesi
Duruşma salonunun önünde 2 polis memurunun yanı sıra, 2 çevik kuvvet polisi ve 1 sivil polis olduğunu düşündüğümüz kişi bekliyordu.
Avukat ve izleyiciler, duruşma saati olan 9.30’da salona alındı. 30 kişilik izleyici sıralarının tamamen dolu olduğu ve bazı avukatların da izleyici bölümünde oturduğu görüldü. Salonun dolması nedeniyle avukatlardan bazıları duruşmayı ayakta takip etti.
Sanık müdafileri Av. Mustafa Bora, Av. Abdulkadir Toluç, Av. Basri Aydın, Av. Gökhan Kılıç, Av. Mehmet Ali Karakılçık, Av. Kemal Güneş, Av. Selin Dural ve Av. Emine Erdoğan; katılanlar Eren Baskın ve Sertaç Kamil Ekinci; sanık müdafileri Av. Özgür Yaldız, Av. Mehmet Salih Çobanoğlu, Av. Onur Düşünmez, Av. Ersin Zengin, Av. Fevzettin Korkmaz, Av. Yusuf Alataş, Av. Levent Kanat, Av. Senem Doğanoğlu, Av. Sinem Coşkun, Av. Murat Yılmaz salondaydı.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) bozma ilamı sonrası yeniden görülmeye başlayan davanın bugünkü duruşmasını eski HDP milletvekili Abdullah Zeydan, Ankara Barosu Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi temsilcisi Av. Nilay Nayman, Türkiye Barolar Birliği temsilcileri Av. Deniz Özbilgin, Av. İbrahim Burak Eskici, Av. Recep Karahan, Av. Sabahattin Gümüş, Av. Selen Büke Sümer, Av. Erhan Demir, Av. Saim Aykut, Av. Rasim Çolakoğlu, Av. Onur Eyüpoğlu ile ÖHD ve ÇHD temsilcisi avukatlar da takip etti.
Katip tarafından katılan taraflar ve sanık müdafilerinin isimlerinin tutanağa geçirilmesinin ardından Mahkeme Heyeti yerini aldı.
Duruşmanın Seyri
Heyet değişikliği nedeniyle önceki duruşma tutanakları, kovuşturma aşamasında dosyaya giren belge ve tutanaklar, iddianame ve soruşturma evrakları okundu.
Mahkeme Başkanı, önce katılanların avukatlarına beyanda bulunmaları için söz verdi.
İlk sözü alan Av. Yusuf Alataş, “Dosyayı incelemeye aldınız, kovuşturmanın genişletilmesi taleplerimiz hakkında ne karar vereceğinizi bilmediğimiz için bu aşamada nasıl bir beyanda bulunalım?” diye sordu.
Mahkeme Başkanı’nın, “Önceki taleplerinizi tekrar mı ediyorsunuz?” sorusu üzerine Alataş, “Öyle olsun” dedi.
Tüm katılan vekilleri de ortak beyanlarında önceki taleplerini tekrar ettiklerini belirtti.
Savcı, mahkemede yeni görevlendirilmiş olması ve dosyanın kapsamı gözetilerek varsa tevsii tahkikat, yoksa esas hakkında mütalaa için süre talep etti.
“Burada Adil ve Doğru Bir Yargılama Yapılmıyor”
Av. Yusuf Alataş, tekrar söz alarak, yargılamanın temel amacının gerçeğe ulaşmak olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Ama aklamaya yönelik bir yargılama da yapılabilir. Bugüne kadar bu davada gerçeğe ulaşmak adına bir yargılama yapılmadı. Aksine sanıkların aklanması için bir yargılama yapıldı. İtirafçı bir sanık vardı, Ayhan Çarkın. Durup dururken ‘Akıl sağlığı yerinde mi’ diye Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. İtirafını etkisiz kılmak için bu yola başvuruldu.
İçişleri Bakanlığı’nın Mehmet Ağar ile ilgili verdiği cevap, ilgili kişiyle ilgili herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı oldu. Mahkeme bununla ilgili hiçbir işlem yapmadı. Sonra özel duruşma açıldı, biz yokken duruşmada beyanı alındı. Hastaymış, dediler. Buraya çağrılmadı, tek soru sorulmadı. ‘Yapmadım, etmedim, görmedim’ dedi. Heyet soru da sormadı.
Bu yargılama yıllardır sürüyor. Siz bugün karar verseniz zaten dava zaman aşımına giriyor. Bu mudur adalet? Yargılama uzadıkça uzuyor, zaman aşımı süreci doluyor. Kendinizi bizim yerimize koyun, ne söyleyebiliriz? Burada adil ve doğru bir yargılama yapılmıyor.”
“Bu Cinayetler İnsanlığa Karşı Suçtur”
Av. Sertaç Kamil Ekinci, istinaf mahkemesinin bozma kararındaki hususlara dikkat çekerek, şöyle konuştu:
“Biz en önemli istinaf gerekçelerimizden biri olarak, bütün bu cinayetlerin siyasal saikle, devletin güvenlik güçlerinin, devletin olanaklarını kullanarak halkın belli bir kısmına yönelik yapıldığını belirttik ve insanlığa karşı suçlar kapsamında ek bir iddianame tanzim edilmesi gerektiğini söyledik. Bu insanlığa karşı suçtur. Bizim bu itirazlarımızı istinaf dilekçemizde söyledik, istinaf da bunu kabul etti. Şu itiraz da yapılabilir; suç tarihinde TCK 77 uygulamada değildi ama AİHM kararlarında insanlığa karşı suçlarla ilgili örnek kararlar var. Bizim için en önemli husus, ilk cinayet Abdülmecit Baskın, bu yılın Eylül ayında zaman aşımına girecek. Şubat ayından itibaren diğer cinayetler de zaman aşımına girecek. Biz burada zaman geçsin diye mi bekliyoruz yoksa adaleti mi tesis etmek istiyoruz? Bütün deliller açık, siyasal saiklerle devletin belli bir dönem içinde halkının belli bir kesimine karşı uyguladığı öldürme fiilleridir ve insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirmek gerekir. Biz gerekçeleriyle detaylandırılarak bu talebimizin değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Hala toplanmamış delil taleplerimiz var. Asliye Ceza Mahkemesi’nden, eski yargılamalardan dosyalar geldi. 1993 yılından itibaren UZİ silahların Türkiye’ye giriş yaptığı, örtülü ödeneklerden ödeme yapıldığına ilişkin dosyalar intikal etti. Sanıklardan İbrahim Şahin’in yazısıyla bu silahların envantere kaydedilmeden Antalya’ya bir eğitim kampına gönderildiği ve bir kısmının kaybolduğu ortaya çıktı.
Daha sonra Susurluk kazasında da bu kaybolan silahlardan biri, kazada aracın içinde bulundu. Bu bağlantılar dahilinde birçok cinayet gerçekleşti. Kıbrıs’ın Uğur Mumcu’su olarak anılan Kutlu Adalı da UZİ marka silah ile öldürüldü. Türkiye’den başlayan Kıbrıs’a kadar devam eden, bu delilin de değerlendirilmesi lazım.”
“Adil Bir Karar Çıkacağını Düşünmüyoruz”
Av. Levent Kanat söz alarak,
“Ceza yargılamasında sadece önünüzdeki dosyaya göre karar verilmez; sanıkların sizin tarafınızdan sorguya çekilmesinin, tarafların sanıklara sorular sorması cevaplar almasının, onların Heyet tarafından gözlemlenmesinin hakikate ulaşmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dosyada defalarca Heyet değişti. Siz de ilk defa geliyorsunuz, beden dillerini hiç görmediğiniz kişiler hakkında hüküm kuracaksınız. Her sanık 19 kişiyi öldürmekten yargılanıyor. Her biri 19 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor, siz görmediniz bile sanıkları. Buradan adil bir karar çıkacağını düşünmüyoruz. Bu kadar önemli bir dosyada savcı, ‘Ben yeni geldim, dosyayı bilmiyorum’ diyor, haklıdır ama zaman aşımı süresi doluyor.”
“Uzatmayalım, Sanıkların Beraat Kararını Verin, Bitirelim”
Av. Murat Yılmaz, bu dosyada söylenmesi gerekenleri, başından beri birçok kez söylediklerini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi verdiği kararda sanıkları aklarken bu cinayetleri devletin içindeki birimler işlemiştir, diye bir paragraf kurmuştu. Ancak ‘Sanıklar hakkında yeterli delil yoktur’ diyerek beraat verdi. İstinaf kararı bozdu.
Biz bugün dosyada karar verilecek diye buraya geldik ama savcı 13 Ocak’ta değişmiş. Sanıkları aklayacaksak da usulüne uygun, hukuka uygun aklamaya çalışalım. O da yapılmıyor. Defalarca heyet değişti, herkes bu dosyayı öteleyip başından atmak istiyor. Zaman aşımı yakın, bu dosya oyalanacak bir dosya değil. ‘Bakalım, değerlendirelim’ deyip 3-4 ay sonrasına atıyorsunuz, 3-4 ay sonra da hiçbir işlem yapmıyorsunuz, hiçbir ilerleme yok. Ortada iddianame var, esas hakkında mütalaa var, istinafın bozma kararı var, herkesin beyanları ortada. Oturup bir gün çalışmakla sanıklar aklanacaksa da aklanır, ceza istenecekse de istenir. Belgeler, bilgiler belli.
Sizden talebimiz bu duruşmayı mayıs, haziran ayına atmayın. Evet, savcı yeni atanmış, bir suçu yok, haklıdır ama duruşmayı yakın bir zamana atalım, sonra bitirelim. Biz zaten mahkumiyet çıkmayacağını biliyoruz. Madem mahkumiyet çıkmayacak uzatmayalım, sanıkların beraat kararını verin, bitirelim. Dosya Yargıtay’a gitsin, bu mesele yukarıda kapatılıyorsa da kapatılsın, bir sonuca ulaşsın.”
Diğer katılan müdafileri de meslektaşlarının beyanlarına aynen katıldıklarını bildirdi.
“Katılan Tarafın Talepleri Daha Ciddiyetle Ele Alınsın”
TBB temsilcisi Av. Deniz Özbilgin, katılma taleplerinin olmadığını belirterek, şunları söyledi:
“Hatırlatmak istiyoruz, 1990 yılının eylül ayında ‘suçun işlenmesinin önlenmesi ve suçluların ıslahı’na yönelik Havana Kuralları yayımlandı. Havana Kuralları’nda yargılamanın seyri içinde avukatların rolü değerlendirildi. Bu dosyada zaten maktuller arasında da bulunan meslektaşlarımız, meslek faaliyetleri nedeniyle dönemin karanlık çetesi tarafından katledildi. Dolayısıyla hem onlar bakımından hem onların ailelerinin vekilliğini üstlenen ve Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında hak mücadelesinde, adalete erişim hakkı mücadelesinde bulunanlar adına katılan tarafın taleplerinin daha ciddiyetle ele alınmasını ve gerekçeli bir şekilde reddedilerek, bizlere de bu karara karşı yargısal yollara başvuru hakkının tanınmasını talep ediyoruz.”
“İddianame Yanlış, Eksik, Kanuna Aykırı”
Sanık Mehmet Ağar müdafi Av. Abdulkadir Toluç, iddianamenin Ayhan Çarkın’ın itiraflarına dayandığını hatırlattı:
“Bu itiraflara dayanarak hazırlanan iddianame yanlış bir iddianame olmuştur. Sanki yeni Ceza Kanunu yürürlükteymiş gibi hazırlanmıştır. Oysa benim müvekkilim nasıl suça iştirak etmiş hiç belirtilmeden hazırlanmış, yanlış, eksik, kanuna aykırı bir iddianame. Her celse katılan taraf bunu belirtiyor; Ayhan Çarkın’ın Adli Tıp’a gönderilmesinin nedeni uyuşturucu kullandığını söylüyor olması. Ayhan Çarkın’ın itiraflarında hiçbir somut bilgi yok, yer gösterme yapamadı. İfadeleri çelişki doluydu.”
“Biz Burada Cinayetleri Savunmuyoruz”
Sanık Ercan Ersoy müdafi Av. Kemal Güneş de söz aldı:
“Biz burada cinayetleri savunmuyoruz. Bu dönemde olan olayların Google haberleri ve şehir efsaneleriyle buradaki 3-4 kişinin üzerine gerekçesiz, delilsiz, tahmini ya da varsayım üzerine atılmasına karşıyız. Dolayısıyla müvekkillerimizin beraatine karar verilmesini talep ediyoruz.”
Diğer sanık müdafileri de meslektaşlarının beyanlarına aynen katıldıklarını bildirdi.
Mahkeme Heyeti, saat 10.15’te kararı açıklamak üzere duruşmaya ara verdi ve izleyiciler salondan dışarı çıkartıldı. Yaklaşık 10 dakikalık aranın ardından izleyiciler yeniden salona alındı ve ara karar açıklandı.
Ara Kararlar
- Dosyanın varsa tevsii tahkikat, yoksa esas hakkında mütalaa hazırlanması için iddia makamına tevdiine,
- Kutlu Adalı dosyasındaki balistik raporunun istenmesi talebinin zaman aşımının yakın olması, talep ile ilgili yapılacak işlemlerin uzun zaman alacak olması ve dosyanın esasına katkı sağlamayacak olması nedeniyle reddine,
- Sanıkların savunmalarının alınmış olması ve duruşmada hazır bulunmalarının dosya esasına katkı sağlamayacağı değerlendirilerek sanıkların vareste bulunma kararının kaldırılması talebinin reddine oy birliğiyle karar verildi.
Bir sonraki duruşma 10 Mart 2023 günü saat 14.00’te görülecek.