Ayça Onuralmış, Esra Kılıç – 10 Mart 2023
Mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2021/221
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı davada beraat ve düşme kararları verilmesi neticesinde yapılan istinaf incelemesi sonucu verilen bozma kararının ardından ilk duruşması 15 Ekim 2021 tarihinde görülmüştü. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin (BAM) bozma ilamı sonrası yeniden görülmeye başlayan davanın 7. duruşması 10 Mart 2023’te görüldü.
Duruşma Öncesi
13.30 itibarıyla geldiğimiz duruşma salonunun önünde çevik kuvvet polisleri bekliyordu. Geçen duruşmada izleyici sıraları tamamen dolmuş ve bazı avukatlar da izleyici bölümünde otururken bazıları da duruşmayı ayakta takip etmişti. Bu nedenle duruşmanın bu kez Ankara Adliyesi’nin eski ve büyük duruşmalarının bulunduğu E Bloktaki salonlardan birinde görülmesine karar verilmişti.
Avukat ve izleyiciler, duruşma saati olan 14.00’te salona alındı. Ön sıraya 6 çevik kuvvet polisi aralıklı şekilde oturdu. Duruşma sürerken nöbet değişimi yapacaklardı.
Katılan taraflar ve sanık müdafilerinin tutanağa geçirilmesinin ardından saat 14.15’te Mahkeme Heyeti yerini aldı.
Duruşmaya Katılım
Sanık müdafileri Av. Abdulkadir Toluç, Av. Emine Erdoğan, Av. Tuncay Tarkın, Av. Basri Aydın, Av. Gökhan Kılıç, Av. Taha Cihan Saldıraner ve Av. Selin Dural salondaydı.
Katılanlar Eren Baskın ve Sertaç Kamil Ekinci; vekilleri Av. Onur Düşünmez, Av. Fevzettin Korkmaz, Av. Medya Çallı, Av. Kadir Kutevi, Av. Şevin Kaya, Av. Nuray Özdoğan, Av. Öztürk Türkdoğan, Av. Mustafa Kemal Baran, Av. Ferdi Sidar, Av. Yusuf Alataş, Av. Ömer Kavili, Av. Murat Yılmaz, Av. Levent Kanat, Av. Senem Doğanoğlu, Türkiye Barolar Birliği temsilcileri Av. Deniz Özbilgin ve Av. Zahin Şeyhanoğlu salonda hazır bulundu.
ÖHD ve ÇHD temsilcisi avukatlar, Ankara Barosu, Van Barosu, İHD Genel Merkez, İHD Ankara Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Hafıza Merkezi temsilcilerinin yanı sıra Anka Haber Ajansı, Anadolu Ajansı, Gerçek Gündem muhabirleri de duruşmayı izledi.
Duruşmanın Seyri
Kovuşturmanın genişletilmesi talebi olmadığını belirten Savcı, esas hakkında mütalaasını duruşma başlarken flash bellek ile mahkemenin katibine verdi ve duruşma zaptına geçirtti. Devamında mütalaasının özetini okudu;
“…..Beraat kararlarına yönelik hükümlerin bozulması ile istinaf incelemesi akabinde gelinen aşamada, sanıkların savunmaları, Ayhan Çarkın’ın beyanları, tüm delillerin incelenmesinde Ayhan Çarkın’ın kimi maktullere yönelik duyum ve izlenimlerine yorumla ulaşmasının mümkün olması, cinayet tarihlerinden çok uzun zaman geçince delillerin kaybolmasına kesin gözüyle bakılacağı tarihte dile getirdiği, beyanlarının çelişkili, tutarsız, dayanaktan yoksun olduğu, maktullerle ilgili alıntıları zabıtlarda detaylı olarak görüleceği üzere değişkenlik göstermesi ve çelişkili tavırları, gerçekle uyuşmayan yerleri göstermesi, kendisinin içinde yer almadığı olayları da kendisi içinde gibi anlatması, denetime elverişsiz beyanları, uyuşturucu kullanıcısı olduğu, psikolojik problemleri olduğunu söylemesi, görevlilere aklını toplayamadığını söylemesi, beyanların itibar edilebilirliğine sanıklar lehine kuvvetli şüphe oluşturmuştur. Ayhan Çarkın’ın beyanlarının ancak suç şüphesi oluşturması ama sanıkların inkar yoluna gidildiği başkaca herhangi bir delil ile doğrulanmadığı gibi, görgü tanığı teşhis, silahlar, HTS kaydı, biyolojik materyal parmak izi gibi bağlantılı delillerin bulunmaması, tüm delillerin mukayese edilmesi sonucu davanın neticesini etkilemeye mazhar emare edilemediği, maktullerin kaçırılmasına tanık olanların bile sanıkları teşhis edemediği, silahların model ve renklerine dair kesin belirti olmadığı, zaman nedeniyle yeni bir delile ulaşmasının imkansız olması ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi nedeniyle;
-Sanık Ziya Bandırmalıoğlu’nun yargılama sürecinde 21.12.2021 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında davalarının düşmesine,
-Maktül Behçet Cantürk’ün 15.01.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Ayhan Akça, Enver Ulu, Abbas Semih Süeri, Seyfettin Lap, Ayhan Çarkın, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın sorumlu olduklarına dair, sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktül Yusuf Ekinci’nin 25.02.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Ercan Ersoy, Yusuf Yüksel, Ayhan Akça, Alper Tekdemir, Uğur Şahin, Enver Ulu, Ayhan Özkan, Ayhan Çarkın’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktüller Fevzi Aslan ve Salih Aslan’ın 25.03.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Nurettin Güven, Muhsin Korman, Ayhan Akça, Abbas Semih Süeri, Enver Ulu, Seyfettin Lap, Ayhan Çarkın’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktül Namık Erdoğan’ın 09.05.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Seyfettin Lap, Enver Ulu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ayhan Çarkın, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Uğur Şahin, Ayhan Özkan’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktüller Hacı Karay ve Adnan Yıldırım’ın 02.06.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Ayhan Akça, Enver Ulu, Abbas Semih Süeri, Seyfettin Lap, Nurettin Güven, Muhsin Korman, Ayhan Çarkın’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktül Medet Serhat’ın 12.11.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Ayhan Akça, Enver Ulu, Abbas Semih Süeri, Seyfettin Lap, Ayhan Çarkın’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktül Faik Candan’ın 13.12.1994 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Ercan Ersoy, Ayhan Akça, Ayhan Özkan, Uğur Şahin, Lokman Külünk, Ayhan Çarkın’ın sorumlu olduklarına dair sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin’in ise üzerlerine atılı teşekkül yöneticisi ve söz konusu öldürme olaylarının azmettiricisi olduklarına dair haklarında mahkumiyete yeterli delil elde edilememiş olmakla her bir sanığın üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine,
-Maktül Abdülmecit Baskın’ın 03.10.1993 tarihinde öldürülmesi olayıyla ilgili sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken, İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ayhan Özkan, Uğur Şahin, Alper Tekdemir’in üzerlerine atılı suçlardan CMK 223/2-e maddesine göre ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi talep olunur.”
“Bu Dava Adil Bir Şekilde Yürütülmedi”
Mütalaaya ilişkin beyanda bulunan katılan vekili Av. Yusuf Alataş, “Biz şaşırmadık. Yargılama boyunca sanıklara bir tek soru sormayan bir delil talebinde bulunmayan iddia makamının beraat istemesine hiç şaşırmadık” diyerek sözlerine başladı.
Yargılamada iddia makamının görevini yapmadığına dikkat çeken Alataş, şöyle devam etti:
“Bu kadar kapsamlı bir dosyada şu delili de toplayın veya şu delil eksik ya da fazla gibi bir görüş belirtmesi gerekmez miydi? Biz hiç şaşırmadık. Başından beri söyledik, görünüşte sanıklar yargılanıyor ama aslında bir dönemin devlet anlayışı yargılanıyor. Çünkü devlet olarak karar alınıyor, listeler yapılıyor. İnsanlar faili meçhul olarak adlandırılıyor ama faili belli olarak öldürülüyorlar. Devletin geçmişle yüzleşme gibi bir iradesi yoksa zaten herhangi bir sonuç alınması mümkün değil. Örnek veriyim; siz sanıkların görevleri ile ilgili bilgi ve belgelerin gönderilmesini istediniz, İçişleri Bakanlığı’nın cevabı ‘Mehmet Ağar hakkında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadı’ oldu. Mahkeme bunu sineye çekti.”
“Mehmet Ağar siyasete dönebilir” başlıklı haberi Mahkeme Heyetine gösteren Alataş, şunları söyledi:
“Şu habere bakın. Silahlı örgüt yönetici olması nedeniyle cezalandırılıyor, ceza kesinleşiyor ama ne oluyor? Bu davalarla görevli olan daire değiştiriliyor. Hemen sonra başsavcılık karar düzeltme başvurusunda bulunuyor ve zamanaşımına uğradığı söylenerek dava düşürülüyor. Yargıda her zaman sorun vardı ama bu zamanki kadar ‘yaptım, oldu’ anlayışı hiç olmadı. Bunu herkes biliyor. Ay Işığı denilen gizli tanık neden dinlenmiyor? Sebebini niye bize açıklamadınız. Savcılık neden dinlensin demiyor? Çok önemli şeyler söylüyor, niye bulunamadı bu tanık? Öldü mü, kaçtı mı nereye gitti, kimdi bu insan? Niye dinlemedik biz onu? Nasıl biz bu noktaya geldik? İstinaf mahkemesinin kararı gereği ne yapıldı? Savcı sadece ‘Çelişkili’ dedi, niyeyse hep olumsuzluklar dikkate alınıyor. Yer gösterme tutanağındaki çelişkiyi izah edebilir mi iddia makamı? ‘Ayhan Çarkın’ın yer göstermedeki tavrı’ diyor, neydi tavrı? Nasıl bir tavır ki bu sonuca etkili olsun?
Abdülmecit Baskın ile ilgili ifadeler var, hepsi uyumluydu. Ne oldu birden bu uyum ortadan kalktı? Sanık Adli Tıp’a gönderildi durduk yere. Niye gönderildi? Belli değil. Ama oradan ceza ehliyetinin yerinde olduğuna dair rapor geliyor. Ama sanıklar hakkında hiçbir tutuklama kararı verilmiyor. Tutuklamayı da geçtim, bizden habersiz Mehmet Ağar için bir duruşma açılıyor ve ifadesi alınıyor. Özel korumalarla, özel araçla geliyor, görmedim, duymadım, yapmadım. Neymiş, hastaymış yurt dışına gidecekmiş. Nerede belgesi? Yok. Bu dava adil bir şekilde yürütülmedi. Ne karar verirseniz verin adil ve doğru bir karar olmayacak.”
“Davanın Tarafları Bir Araya Getirilmeden Yargılama Yapılmaz”
Katılan vekili Av. Ömer Kavili, bu davada ortaya çıkacak kararın vicdanları rahatlatabilmesinin, dürüst yargılama ilkesine uyulmasıyla mümkün olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Sanığa soru yöneltme hakkının kullandırılmaması, delillerin toplanmaması, sanığa keyfine göre özel duruşma açılması, sanığın beyan ettiği bahanesinin delili istenmeksizin özel duruşma açılmasına karar verilmesi, mahkeme adı altında görev yapanların hakimlik işleri değil, Adalet Bakanlığı’nın, hükümetin adliye işlerini yapan memurları olduğunu yansıtmaktadır. Oysa o kürsüde oturup o cübbeyi giyenin hakim unvanı taşıyorsa, hakimlik kültürüne uygun davranmasını beklemek bizim hakkımız, tüm toplumun hakkıdır. Hakimlik delillerin tartışılmasını sağlamaktır. Davanın tarafları bir araya getirilmeden yargılama yapılmaz. Ama bugün sanık sandalyeleri bomboş. Böyle yargılama olmaz.
Sanıklar kanunsuz bir iş içindedir, mahkemenizden toplanmasını istediğimiz bir delil var. JİTEM adlı bir çetenin, kanunsuz bir teşkilatın varlığı bir orgeneral tarafından itiraf edilmiştir. Tanık sıfatıyla beyanda bulunurken bu ayrıntıdan söz etmiştir ve ‘JİTEM adında kanunsuz örgütlenmeye son verdim’ demiştir. ‘Bu kanunsuz çetenin başında General Yusuf Soybaş vardı’ diye beyanda bulunmuştu. Hayata Dönüş Operasyonu diye kamuoyuna duyurulan cezaevleri katliamı sırasında olay tarihinde Jandarma Genel Komutanı olan Aytaç Yalman, o davada tanık olarak dinlenmiş ve devletin kendi orgeneralini bulamamasının mahkemeyi oyalamak olduğunu söylememiz üzerine mahkeme yeniden yazı yazdı ve Yalman tanık olarak mahkemeye gelerek beyanlarda bulundu. Ve sonra da kendisine sorular yönelttik. O soruların aslı Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2010/172 esas sayılı dava dosyasındadır ve bu dava dosyası derdesttir. O duruşmada tanık, yeminli olarak bütün bildiklerini söylemesi gerektiğini hatırlatmamız üzerine, kendisinden önce JİTEM adlı bir örgüt kurulduğunu, çetenin başında Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı olan Yusuf Soybaş’ın bulunduğunu ve bu teşkilat mensuplarının bulunduğu illerde jandarma ve emniyetten izin almadan kendi başına ‘operasyon’ yaptığını, bu sırada birbirlerine silah dahi çektiklerini beyan etmiştir. Sanıklar arasında sadece basit bir yaralama, öldürme, evrakta sahtecilik suçu değil, bu suçu işlemeye yönelik özel bir çete kurulu olduğu ve bu çetenin mensuplarının bir kısmının burada olabileceği ortaya çıkmıştır. Öyleyse mahkemenizin öncelikle sanıklar arasında böyle bir çete faaliyetinin olup olmadığı ve bu çete faaliyetinin evrak aslını öncelikle mahkemenize getirmenizi istiyoruz.
Bu davada delillerin eksiksiz toplanması lazım. Devleti çeteler sürüsü ve kendi arasında çatışan çeteler haline getiren kimlerse onların ortaya çıkarılması yönünde bir karar verilmesi lazım. Bu davanın sonunda unutmayın ki, sizin mahkemenizden de karar çıkar ama adalet çıkmaz. Sizi yasalara ve özel olarak da vicdanınızla baş başa bırakmak için Aytaç Yalman’ın beyanının getirilmesini mahkemenizden talep ediyorum.”
“Koruduğunuz Devletin Neler Yaptığını Görüyorsunuz”
Katılan ve katılan vekili Av. Sertaç Kamil Ekinci, yazılı beyanda bulunmak için süre talep ettiklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Bu dosya zamanaşımına gidiyor ama anlaşılıyor ki mahkemeniz zaman aşımına geldiğinde dosyanın elinde bulunmasını istemiyor. Demokrasi, yargının yürütmeyi kontrol edebildiği sistemdir. Bu bazı ülkelerde işler ama Türkiye gibi ülkelerde devletin kutsal atfedildiği, korunması gereken, vatandaşın hayatından üstün bir değer atfedildiği ülkelerde yargının fonksiyonu devleti korumak olur vatandaşı değil. Bu dosyada da aynısını yaşadığımız bir mütalaa ile karşı karşıyayız. Yani iddia makamı şunun farkında değil; 1990’lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘terörle mücadele’ adı altında ciddi bir hukuksuzluk dalgasının olduğunu, faili meçhullerin, bin türlü insan hakları ihlallerinin olduğu dönemin farkında değil, bu dosyanın bunlarla alakası olduğunun farkında değil, yargılananın dönemin Adalet Bakanı, Emniyet Müdürü olduğunun farkında değil, cinayetlerde kullanılan silahların sadece özel harekata kayıtlı UZİ marka silahlar olduğunun farkında değil, öldürülenlerin Kürt insanlar olduğunun farkında değil gibi beraat istiyor. Bu utanılacak bir şey ya, insan utanır bunu söylerken. Bari kitabına uydurun. Zamanaşımı geldi deyin, beraat istemek ne demek? Ben devletimi koruyorum, öyle mi? Kimseyi korumuyorsunuz siz, koruduğunuz devletin neler yaptığını görüyorsunuz.
Benim babamla ilgili yer göstermede ‘Yer göstermede tutarsızlık var’ dedi savcı, arada sadece 50 metre var. Ayhan Çarkın benim babamın öldürüldüğü yeri 20 yıl sonra bire bir yerini nasıl gösterecek? İnsanda utanma olur.”
Bu sırada Sertaç Kamil Ekinci masaya vurarak yüksek sesle konuştuğundan Mahkeme Başkanı araya girerek, “Avukat Bey, lütfen” dedi.
Ekinci, “Hayır efendim, söyleyeceğiz. Belli ki beraat vereceksiniz, SEGBİS’i de açtınız, içimizi dökelim. Arayalım, bulamadık tamam, zamanaşımı da geldi, zamanaşımı. Bu tamam ama beraat istemek nedir?” dedi.
“CMK’nın Tanıdığı Hiçbir Hakkı Kullanamadık”
Katılan vekili Av. Zahin Şeyhanoğlu yazılı beyan için süre istediklerini belirterek, “Burada yargılama yapılmadı, tiyatro yapıldı. 16 insan öldürüldü. Arkasında 17 bin faili meçhul cinayet var. Bunlar birbirinden bağımsız değil. Devlet içine çöreklenen bir grup insanın kendi çıkarlarını da gözeterek yaptıkları eylemler bunlar. Bu insanları aklarsanız gelecekte asla adil bir Türkiye göremeyiz. Bu sizin göreviniz, adil yargılama yapın, tanıkları sanıkları getirin biz sorular soralım. CMK’nın tanıdığı hiçbir hakkı kullanamadık. Biz hangi adaleti, hangi gerçeği arıyoruz?” diye konuştu.
“Savcı, Mütalaayı Gözden Geçirmeli”
Katılan vekili Av. Nuray Özdoğan, “Biz mütalaayı anlayamadık. İstinafın gerekçelerini karşılayan bir mütalaa değil. Hem eleştirmeye hem de açıklanmaya muhtaç bir mütalaayla karşı karşıyayız. Biz savcının gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuca giden yolda delillerin nasıl değerlendirdiğini açıklamasını isteriz. Sağlıklı bir karar için neden bağ bulamadığını, delillerin neden sanıklarla ilişkilendirilemediğini tartışmak isteriz. Bu bizim hakkımız. 2019’da verilen ilk kararınızda ‘Kürt kökenli insanlara karşı işlenmiş cinayet’ diyorsunuz. Yani mahkemeniz zaten ağır insan hakları olduğunu kabul etmiş. Doğru düzgün bir mütalaa talep etme hakkımız var. Yeni mütalaaya karşı da süre verilmesini istiyoruz” dedi.
“Sanıkların Beraat Almasına İzin Vermeyeceğiz”
Katılan vekili Av. Öztürk Türkdoğan, “Türkiye’de devlet görevlilerinin karıştığı ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık politikası işletiliyor. Bu, yargıda bir kültür haline geldi. Bizim için oldukça vahim. Bu geçmişle yüzleşme sürecidir. Adalet ve hakikat sürecinin işletilmesidir. Hakikat için adalet için mücadele ediyoruz. İktidar değişirse bunlar yine sanık olacak, yine aynı konuları konuşacağız. Bu dava zamanaşımına gidiyor ama bu davada işlenen suçlar, insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu tarz davalarda zamanaşımına başvurulmamalı. Biz bir şekilde delilleri araştırmalıyız, ortaya çıkarmalıyız, hakikatin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Sanıklar 18 kişinin ölümü için yargılanıyor ama sanık sandalyesinde kimse yok. Bu davada en başından beri tutuklama tedbirine başvurulmamış olması adaleti yaraladı. Bir ülke kendi yargısını bu kadar zedelememeli. Kenan Evren bile sanık sandalyesine oturdu, müebbet ceza aldı, öldüğünde hüküm altındaydı. Buradaki sanıklar beraat kararı alamayacak, buna izin vermeyeceğiz. Zamanaşımı verecekseniz verin.”
“Kürtler Bu Ülkenin Vatandaşı Değil Mi?”
Katılan vekili Av. Kadir Kutevi “Bir Kürt vatandaşı olarak Türkiye’de bir suç işlediğimde yargı karşısına çıkacak mıyım, öldürülecek miyim, çok merak ediyorum, bölgede insanların duygu dünyası böyle. Bölgedeki Kürt vatandaşların adalete olan güveni sarsılıyor. Sanıkların biri bile mahkemelere gelmeye tenezzül etmiyor. Kürtler bu ülkenin vatandaşı değil mi? Suç işleseler bile yargı önüne mi çıkartılacaklar, yoksa öldürülecekler mi? Kürt vatandaşlarının yargıya güvenmesi için daha vicdani bir karar verilmesini istiyoruz” dedi.
“Beraat Kararı Çıkmamalı”
Katılan Eren Baskın; “Babamın öldürülmesini, sadece son satırda isminin geçirilerek beraat kararı istenmesini kabul etmiyorum. Bunun bir altyapısı var. Sadece bir cümlede geçiyor babamın adı. Mecit Baskın çalıştığı yerin önünde alındı diye beyan verdi Ayhan Çarkın. Arkadaşları ‘Önce bizim yanımıza geldi’ dedi arabası kapının önündeydi. Normalde haber vermeden eve gelmeyen biri değildi babam, memurdu. Annem kapıda görünce ocağın altını yakıyordu. 29 yaşında bir kadın Ankara’da yeni, bekliyor akşam. “Mecit’in arabası geldi ama kapıda kimse yok.” diyor komşuya gidiyor. Bekliyor üç gün. Çelişkileri açıklamak için söylüyorum babam Gölbaşı’nda 3 tane mermi çekirdeği ile bulunuyor. Bu gerçektir, çelişki yok. Şuradan alındı, buradan alındı demiyorum. 20 yıl sonra beyanda bulundu birisi, “Nazik biriydi, şu boydaydı, şu kilodaydı, ben aldım onu. İbrahim Şahin bizi gördü, ‘ne işiniz var burada’ dedi. Benim içime bir şey düştü, ‘bu devlet memuruydu öldürülmez’ diye düşündüm diyor.” Ayhan Çarkın. “Yüzünde bir tane kurşun izi gördüm, siyah pardesü vardı, sol tarafına düşmüştü.” diyor. Bu kişi tutuklanıyor. Babamın gözünün yanında mermi bulunmuştu. Oradan mı, alındı buradan mı alındı diye çelişki bulundu deniyor. Her şeyi biliyor bu adam. Ben bunları aileme arkadaşlarıma anlatamıyorum artık. Ben Mehmet Ağar’ın burada oturmasını isterdim. Soru sormak isterdim. ‘Neden sen?’ diye sormak isterdim. Bursaspor maçında Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın pankartı açıldı, bütün ülke ayağa kalktı. Çünkü herkes biliyor ki bu kişi birçok insana işkence etti, öldürdü. Bu gerçekliktir, bu gerçeğin görülmesini istiyoruz sadece. Ben buradaki herkesin bu gerçekliği gördüğünü ama aklama çabası olduğunu düşünüyorum. Ben kimseden bir şey dilenmiyorum. 12 yıldır 3 ayda bir Ankara’ya geliyorum, 20 yıldır sokakta babamın fotoğrafını taşıyorum, katil kim diye soruyorum. Buradan beraat kararı çıkmamalı. Ben her seferinde umutlanıp düşmekten bıktım. Zamanaşımı kararı verilsin. İnsan bir özür bekliyor ama karşılığında bana soruşturma açılıyor. Bir evlat olarak sizden rica ediyorum, ya bu dosyayla ilgili düzgün bir karar verilsin ya da zaman aşımı kararı verilsin.”
“Tevsii Tahkikat Talebi Reddedilsin”
Sanık avukatları da zaman kaybı olmaması için savunmalarını gelecek celse yapmak istediklerini belirterek, “Süre istendi, bunu mahkemenin takdirine bırakıyoruz. Tevsii tahkikat talebinin reddini talep ediyoruz.” dedi.
Bu sırada bir izleyici davaya katılmak istediğini söyleyip söz aldı. Fakat Hakim böyle bir usul olmadığını söyleyip söz vermedi ve mikrofonu kapattı.
Mahkeme Heyeti, duruşmaya ara vermeden saat 15.30’da kararı açıkladı.
Ara Kararlar
- Katılanlar ve vekillerine esas hakkında beyanlarını sunmaları için talepleri doğrultusunda önümüzdeki celseye karar süre verilmesine,
- Sanıklar müdafilerine esas hakkında savunmalarını sunmaları için gelecek celseye kadar süre verilmesine,
- Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/172 esas sayılı dosyasının tanık Aytaç Yalman’ın ifadesinin istenmesine ilişkin talebin esasa katkı sağlamayacağı değerlendirildiğinden reddine oy birliğiyle karar verildi.
Bir sonraki duruşma tarihini Nisan ayına vermek isteyen heyete karşı katılan vekilleri 14 Mayıs’tan sonraya bırakmasını istedi. Sanık müdafileri ise duruşmanın 14 Mayıs’tan önceki bir tarihe verilmesini istedi.
Kısa süreli tarih belirleme karmaşasından sonra bir sonraki duruşma 26 Mayıs 2023 günü saat 14.00’e bırakıldı.