Deniz Tekin – 24 Şubat 2023
Mahkeme: Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2023/19
12 yaşındaki Nihat Kazanhan, 14 Ocak 2015’te Şırnak’ın Cizre ilçesindeki Yafes Mahallesi’nde evlerinin yakınındayken polisin zırhlı araçtan toplumsal olaylarda kullanılması yasak olan av tüfeğiyle açtığı ateş sonucunda başından vurularak hayatını kaybetti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile İçişleri Bakanı Efkan Ala, Kazanhan’ın ölümünde polisin sorumluluğunun olmadığı yönünde açıklama yaptı. Ancak olay sonrasında bir özel televizyonda yayınlanan görüntülerde, Kazanhan’ın zırhlı araçtan açılan ateş sonucunda öldürüldüğü ortaya çıktı.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Kazanhan’a ateş ederek ölümüne sebep olan sanık Mehmet Nur Baki Göçmez hakkında “Olası Kast ile Nitelikli Öldürme” suçundan, olay sırasında yanında olan biri polis amiri ve 3 polis hakkında ise “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçundan iddianame hazırladı. Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen yargılamada 11 Kasım 2016 günü gerçekleşen 12. duruşmada sanık Mehmet Nurbaki Göçmez ’in “Kasten öldürme” suçunu işlediğine karar vererek önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi ardından bu cezayı ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimleri uygulayarak cezayı 13 yıl 4 aya düşürdü. Mahkeme, diğer sanık polislere ise “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçundan 5 ay hapis cezası vererek erteledi. Gerekçeli kararda, indirim nedeni olarak Kazanhan’ın polise taş atması ve sanığın “bölge şartlarının da getirdiği haksız tahrik altında eylemini gerçekleştirmesi” gösterildi. Antep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay 1. Ceza Dairesi sanığa verilen cezanın hukuku uygun olduğu gerekçesiyle katılan avukatlarının istinaf ve temyiz taleplerini reddetti. Kazanhan’ın ailesi avukatlarının Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruyu 2022 yılında karara bağladı ve yaşam hakkının ihlal edildiğine, sanık polise verilen cezada “haksız tahrik indirimi” uygulanması gerekçesiyle karar verdi. AYM’nin ihlal kararının ardından yeniden görülmesine karar verilen Nihat Kazanhan Davasının 1. Duruşması 24 Şubat 2023 Cuma günü Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 25 Mayıs 2022 tarihinde verdiği ihlal kararından 10 ay sonra yeniden yargılama yapılmasına kararı verilen Nihat Kazanhan Davasının ilk duruşmasının görüldüğü Cizre Adliyesi önünde ve içerisinde duruşma için geldiğini düşündüğüm çok sayıda çevik kuvvet ve sivil polis memuru bekliyordu. Ayrıca adliye binasının önündeki caddede çok sayıda zırhlı polis aracı bulunuyordu. 14.00’te görülmesi kararlaştırılan duruşmanın saati gelmesine rağmen, salonun kapısı kapalıydı ve önünde çok sayıda sivil polis bekliyordu. Katılanlar ve avukatları ile duruşmayı izlemek için gelen avukatlar, sivil toplum ve siyasi parti yöneticileri, adliye binasındaki baro odasında bekliyordu. Sanık avukatının duruşmanın saat 14.30’da görülmesi için gönderdiği mazeret dilekçesi nedeniyle duruşma yaklaşık 1 saatlik gecikmeyle başladı.
Duruşmaya Katılım
Kentteki siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, avukatların yoğun ilgisi nedeniyle duruşma salonunun önü çok kalabalıktı. Oldukça küçük olan duruşma salonunda izleyiciler için yalnızca 10 sandalye bulunuyordu. Mahkeme Başkanı, ayakta kalan izleyicilerin ve avukatların boş olan sanık sandalyeleri ve sanık avukatları için ayrılan bölümde oturmalarına izin verdi. Buna rağmen izleyicilerin bir çoğu ayakta kaldı.
Nihat Kazanhan’ın annesi Ayşe Kazanhan, babası Mehmet Emin Kazanhan ile katılan avukatlarından ve Şırnak Barosu Başkanı Av. Rojhat Dilsiz duruşma salonundaki yerlerini aldı. Diyarbakır Barosu Çocukları Hakları Merkezinden Av. Gazal Bayram Koluman, Av. Çiğdem Ertak, Av. Ali Rıdvan Demirkapı, Av. Ramazan Demir, Av. Zeynep Eker, Av. Nursel Sarıoğlu, Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu ve İnsan Hakları Merkezi’nden Av. Ahmet Şen, Av. Sinan Dündar, Av. Muhammed Baştaş, Mardin Barosu’ndan Av. Ahmet Arıkan katılan tarafın temsilen aldıkları yetki belgesiyle duruşmaya katıldı.
Covid-19 salgını nedeniyle kaldığı açık cezaevinden izne ayrılan sanık Mehmet Nuri Göçmez mazeret bildirmeden duruşmaya katılmadı. Sanık müdafileri Av. Tuğçe Durna ve Av.Hasan Kanatlı, talimat mahkemesi olan Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS marifetiyle duruşma katıldı.
Şırnak Barosu üyesi çok sayıda avukatın yanı sıra Cizre Belediye Eş Başkanı Berivan Kutlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), HDP Cizre ilçe örgütü, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (Mebya-Der) yöneticileri duruşmaya izleyici olarak katıldı. Üç çevik kuvvet polisi duruşmayı izleyicilerin arasında ayakta izledi. Bir polisin belinde biber gazı tüpünün olması dikkat çekti. Duruşma salonunda gazetecilerden Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri vardı.
Duruşmanın Seyri
“Sanık Sadece Oğlumu Değil Hepimizi Öldürdü”
Duruşmada bulunan tarafların yoklaması yapıldıktan sonra AYM’nin Nihat Kazanhan ile ilgili verdiği ihlal kararının tarih ve esas numarası tutanağa geçirildi. Ardından Sanık Mehmet Nuri Göçmez’in talimat mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katılması için Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gönderdiği tebligatın sanığın adresine ulaşmadığı ve İstanbul Barosu adına davaya katılma talebinde bulunan Av. Ayşenur Demirkale’nin dilekçesi tutanağa geçirildi. Mahkeme, katılan
Mehmet Emin Kazanhan’ın kimlik tespiti yapılıp, yasal hakları hatırlatıldıktan sonra beyanı alındı. Şikâyetlerinin halen devam ettiğini, davaya katılma taleplerinin olduğunu belirten Kazanhan, “Benim çocuğum haksız yere katledildi. Çok acı çektik. Sadece oğlumu değil hepimizi öldürdü. Çocuğumun hiçbir suçu yoktu. Ceza almasını istiyorum” dedi. Tercüman aracılığıyla Kürtçe ifade veren katılan Ayşe Kazanhan da sanıktan şikayetçi olduğunu ifade ederek, “Ne hakla oğlumu öldürdü. Oğlum ne yaptı, kimseye bir zararı yoktu. Oğlum daha küçücüktü, okuldan geliyordu. Neden öldürdü? En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Müebbet dışında başka bir ceza kabul etmiyorum” diye belirtti.
“Yargının Bu Olaydaki Refleksi Bizi Şaşırtmadı”
Ardından söz alan katılan vekillerinden Av. Rojhat Dilsiz, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için 8 yıldır adalet arayışında olduklarının altını çizerek, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararının taleplerini tam olarak karşılamasa da önemli olduğunu söyledi. Davanın en başından sağlıklı yapılması durumunda AYM’nin bu davada ihlal kararı vermesine gerek kalmayacağını dile getiren Dilsiz, katılanların ve kamuoyunun vicdanını tatmin edecek bir karar verilmesi için mahkeme salonunda olduklarını belirtti. Faili kolluk görevlisi olan dava ve soruşturmalarda uygulanan cezasızlık politikasının halen devam ettiğine işaret eden Dilsiz, “Çözüm sürecinin devam ettiği dönemde 12 yaşındaki bir çocuk başına sıkılan bir kurşun ile katledildi. Yargının bu olaydaki refleksi bizi şaşırtmadı. Zırhlı aracın kamera görüntüleri bozuk dendi. İçişleri bakanı olay yerinde kesinlikle bir polis biriminin olmadığına dair açıklama yaptı. Dönemin başbakanı Davutoğlu bize ve güvenlik birimlerine atılmış bir iftira dedi. Olay anlarına ait görüntülerin Fox Tv’de yayınlanmasıyla her şey ayan beyan ortaya çıktı. Görüntülerden sonra yetkililerin çıkıp görüntüler varmış biz kamuoyunu yanıltmışız demelerini bekliyorduk.” dedi.
‘Son 20 Yılda 900 Çocuk Kolluk Güçleri Tarafından Öldürüldü’
Failinin kolluk görevlisi olduğu dosyalarda savcıların ve mahkemelerin tutumunu çok iyi bildiklerini vurgulayan Dilsiz, bu davanın en başından beri maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için çok mücadele ettiklerini ve bunun açığa çıkmasının yargının da görevi olduğunu vurguladı. Dilsiz, Kazanhan’ın hedef alarak öldürüldüğü sabit olan görüntülerin ortaya çıkmasının ardından soruşturmanın seyrinin değiştiğini kaydetti. Cinayet ile ilgili yürütülen soruşturmada olayın asıl faili olan Nurbaki’nin değil Hayri Vural’ın tutuklandığını anımsatan Dilsiz, Vural’ın tutuklandıktan sonra mahkemeye gönderdiği dilekçede bu olayın üstünü nasıl kapatacaklarını konuştuklarını anlattığını aktardı. Hayri’nin dilekçede belirttiği “Pompalı tüfek ve mermiyi teslim ettik. Ben suçu kabul ettim. Tutuklanmayacağımı düşünmüyordum” sözlerinin yargının ve kolluğun bu davalarına bakış açısını gözler önüne serdiğine dikkat çekti. Dilsiz sözlerinin devamında “ Yargılamalarda kolluk görevlilerini koruma refleksi devam ediyor. Son 20 yılda 900 çocuk kolluk güçleri tarafından öldürüldü. Bu sürede toplumda yargıya olan güven çok düştü. Bu dosyada yargılama faaliyeti sağlıklı bir şekilde yürütülmedi. Sanıklar, en başta beri bu cinayetin üzerine örtbas etmek, delilleri karartmak için çok uğraştı. Cezasızlık bu dosyada devam etti. Bu sürecin canlı şahidiyiz” diye belirtti.
“Yerel Mahkeme, Sanık Lehine Hüküm Kurmak İçin Çaba Sarf Etti”
Yerel mahkemenin sanık polise verilen cezada hâksiz tahrik indirimini uygulamak için çok uğraştığını belirten Dilsiz, o dönemde Ortadoğu’da yaşanan ‘Arap Baharı’nın Kazanhan cinayeti davasında hâksiz tahrik indirimi gerekçesi yapıldığını, bunun hukuki değil siyasi bir söylem olduğunu vurguladı. Yerel mahkemenin gerekçeli kararında sanık polis lehine hüküm oluşturabilmek için çaba gösterdiği sırada dosyada maddi gerçeği çarpıtmaktan geri durmadığını söyleyen Dilsiz, Mahkeme’nin, Kazanhan’ın taş atan grubun içinde olduğunu göstermeye çalıştığını belirtti. AYM’nin bu davada verdiği ihlal kararının gerekçesinde ‘haksız tahrik indirimi’ konusunda yaptığı değerlendirmede, silah kullanma eğitimi alan polisin haksız tahrik lüksünün olmadığını tespit ettiğini aktardı. Dilsiz, AYM kararında, mahkemelerin bu davalarda ortaya koyduğu tutumun, cezasızlığın bu ihlallerin caydırıcılığına ve önlenmesini zedelediğine dair tespitini de hatırlattı. Maktul Kazanhan’ın, olay sırasında polise taş attığı yönünde dosyada herhangi bir delil bulunmadığını, taş atmış olsa bile polisin silahlı müdahale etmesinin orantılı olmadığını söyledi.
“12 Yaşındaki Çocuğu Kasten Öldüren Sanığın Dışarıda Olması İçimizi Acıtıyor”
Toplumsal müdahalelerde kullanılması yasak olan bir silahla (av tüfeği) Kazanhan’ı hedef gözeterek öldürmenin “olası kast” değil “kasten öldürme” suçu olduğunun altını çizen Dilsiz, bu olayda olduğu gibi benzer çocuk ölümlerinin olmaması, adalet tesisi ve hukuka olan inancın olması için bu davada sanık hakkında “kasten öldürme” suçundan hüküm kurulması gerektiğini söyledi. Dilsiz, sanığın davanın en başından beri delilleri karartmak için uğraştığını, bu nedenle iyi halli olmadığını vurguladı. 12 yaşındaki bir çocuğu kasten öldüren sanığın şu anda dışarıda olmasının vicdanları yaralayan bir durum olduğunu ifade eden Dilsiz, müebbet hapis cezası alacağını bilen sanık polisin kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu için hakkında tutuklama kararı çıkarılması gerektiğini belirtti. Dilsiz, tutuksuz yargılanan Vartinis Katliamı Davası sanığı Bülent Karaoğlu’nun Yunanistan’da olduğunun ortaya çıktığını da sözlerine ekledi. Dilsiz son olarak da, Şırnak Barosu olarak davaya katılma talebinde bulundu.
“Nihat Etnik Kimliğine Olan Nefret Nedeniyle Öldürüldü”
Diyarbakır Barosu Çocukları Hakları Merkezini adına söz alan Av. Gazal Bayram Koluman, hukuka ve insan olmaya olan inançla burada olduklarını söyledi. Koluman, 12 yaşındaki bir çocuk olan Nihat’ın etnik kimliğine olan nefret nedeniyle öldürüldüğünü vurguladı.Fakat bu kısım tutanağa geçirilmedi. Koluman, Nihat’ın tüm geleceğinin, ümitlerinin, barınma hakkının elinden alındığını, ailesinin çocuklarının geleceğini görmesinden mahrum bırakıldığını belirtti. Koluman, bölgedeki çocukların Kürt ve etnik kimlikleri nedeniyle tehlikeli olarak görülerek öldürüldüklerini vurgulayarak, Nihat öldürüldükten hemen sonra bir polisin parmağını diğer çocuklara yönelterek konuşmamaları için “hepinizi birer birer geberteceğim” dediğini ve bunun tanık ifadesiyle sabit olduğuna dikkat çekti. Koluman, Nihat’ın hedef gözetilerek acımasızca öldürüldüğü olay sırasında sanık polisin yanında olan diğer polislerin susmaları, olayın üstünü kapatmaları, faili engellemeleri nedeniyle kasten öldürme suçundan yargılanmaları gerektiğinin altını çizdi.
“AYM’nin Kararını Cezasızlık Politikasında Bir Kırılma Noktası Olarak Görüyoruz”
Koluman, davanın en başında 17 baronun katılma talebinin kabul edilmesi sayesinde 12 duruşmanın tamamında yer aldıklarını hatırlatarak, istinaf mahkemesinin baroların katılma taleplerini kaldırması nedeniyle davanın Yargıtay ve AYM süreçlerini takip edemediklerini söyledi. AYM’nin bu davada verdiği kararı cezasızlık politikasında bir kırılma noktası olarak gördüklerini kaydeden Koluman, AYM’nin verdiği ihlal kararının kısmi olarak yaralarına ve çabalarına cevap olduğunu ifade etti. Koluman, Ceylan Önkol, Berkin Elvan ve kolluk görevlilerince öldürülen diğer çocukların davasında olduğu gibi bu davanın cezasız kalmaması ve yargılamaya etkin bir şekilde katılmaları için katılma taleplerini kabul edilmesini istedi. Koluman, sanık hakkında da tutuklama kararı verilmesini talep etti.
Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu ve İnsan Hakları Merkezi’nden Av. Ahmet Şen ise bu yargılamanın 8 yıldır sürüncemede bırakılmasının acı verici olduğunu ifade ederek, geç gelen adaletin adalet olmadığını söyledi. Avukatların insan haklarını korumak ve geliştirmek ile sorumlu olduğunu vurgulayan Şen, davaya katılmanın asli görevleri olduğunu, bu nedenle davaya katılma taleplerinin kabul edilmesini istedi. “Top oynayan bir çocuk nasıl tehlike yaratabilir?” sorusunu soran Şen, buradan toplum vicdanını rahatlatan bir karar çıkmasını, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasını istedi.
Mardin Barosu’ndan Av. Ahmet Arıkan ise Nihat’ın organize bir kötülük sonucunda öldürüldüğünü ifade ederek, bir insanı öldürmenin karşılığının her yerde aynı olduğunu söyledi. Bu davada yargılanan kişinin başka bir kişi olması durumunda hemen tutuklanacağını aktaran Arıkan, sanık hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Sanık Avukatı: Bir Kişinin Çocuk Olması Haksız Tahrik Hükümlerinin Uygulanmasına Engel Değildir
Sanık Mehmet Nuri Göçmez müdafi Av. Hasan Kanatlı, olay tarihinde emniyetin envanterine yeni giren suç aleti av tüfeği ile ilgili müvekkiline kısa süreli bir eğitim verildiğini söyledi. Kanatlı, suç aleti silahın etkili menzilinin 25-30 metre olduğunu, müvekkilinin doğrudan maktulü hedef alarak ateş etmediğini, merminin önce yere çarpıp ardından maktulün kafasına isabet ettiğinin dosyada sabit olduğunu iddia etti. Müvekkilinin, toplanan grubun dağılması için silahın ses ve gürültüsünden yararlanmak amacıyla kullandığını savunan Kanatlı, merminin rüzgârın etkisiyle maktule ulaştığını ve müvekkilinin bunu öngöremediğini ileri sürdü. Kanatlı, müvekkilinin bu fiilinin bilinçli değil basit taksir olduğunu düşündüklerini belirtti. AYM’nin ihlal kararında haksız tahrik indirimi konusunda yaptığı değerlendirmeye katılmadıklarını, AYM ve AİHM’in bir ceza mahkemesi olmadığını, ceza mahkemesi yerine geçemeyeceklerini kaydetti.
Bölgede görülen polislerin fail olduğu davalarda yıllarca avukatlık yaptığı bilgisini veren Kanatlı “O davalarda polisleri yakan sanıkların birçoğu çocuktu. Bir kişinin çocuk olması haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına engel değildir. O dönemde polis sayısı da yeterli değildi. 2015 yılından önce Cizre’de 270 polis görev yapıyordu. O dönemde örgüt mensuplarının çocukları ön planda kullandığını biliyoruz. Müvekkil o silahın sesi ile çocukları belki korkutabilirim düşüncesi ile hareket etmiştir. Olası kast ile cezalandırmak hatalıdır. Sanık hakkında haksız tahrik uygulanamayacağını söylemek doğru değildir. Haksız tahrik yönünden bir önceki gerekçeli kararda bahsedilen hususlar bizce doğrudur. Sanığın öngörmediği bir neticenin gerçekleştiğini düşünüyoruz.” savunmasında bulundu. Kanatlı, müvekkili duruşmaya katıldıktan sonra ayrıntılı olarak savunma yapacaklarını söyledi. Sanık müdafilerinden Av. Tuğçe Durna ise yetki belgesiyle duruşmaya katıldığını belirterek, dosyayı incelemek ve beyanda bulunmak için süre talep etti.
İddia Makamı Kamu Düzeninin Korunması ve Sanığın Kaçma Şüphesi Gerekçesiyle Tutuklama Talep Etti
İddia makamı esas hakkında mütalaasında, baroların suçtan doğrudan zarar görmedikleri ve yasal imkan bulunmaması nedeniyle katılma taleplerinin reddedilmesini, sanığın üzerine atılı suçun kanunda tanımlanan ceza miktarı ve nevi, suçun CMK 100 maddesinde sayılı suçlardan olması, suçun özel ağırlığı, kamu düzeninin korunması ve ayrıca sanığın kaçma şüphesinin olması nedeniyle hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı verilmesini istedi. Mütalaaya karşı söz verilen sanık avukatları, baroların davaya katılma taleplerinin reddedilmesini isteyerek, mütalaada aleyhteki hususları kabul etmediklerini, daha önce yaptığı savunmaları tekrar ettiklerini söyledi.
Ara Kararlar
Yaklaşık 20 dakika süren aranın ardından alınan kararlar şöyle:
- Sanık hakkında tutuklanmaya yönelik yakalama emri çıkarılmasına,
- Sanık hakkındaki adli kontrol tedbirinin bu aşamada devamına,
- Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 2017/731 esas ve 2017/777 karar sayılı ilamı da dikkate alınarak suçtan doğrudan zarar görmeyen dolayısıyla kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı anlaşılan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu ve İnsan Hakları Merkezi, Mardin Barosu’nun müdahillik taleplerinin reddine karar verildi.
Bir sonraki duruşma 24 Mart 2023 günü saat 14.00’te görülecek.
Duruşma Sonrası
‘Sanığa Ulaşılıp Ulaşılmayacağı Konusunda Şüphe Duyuyoruz’
Duruşma sonrasında Şırnak Barosu Başkanı Av. Rojhat Dilsiz, Kazanhan Ailesi, davaya katılmak için gelen barolar, duruşmaya izlemek gelen sivil toplum örgütleri ve avukatlar ile birlikte Cizre Adliyesi binası önünde açıklama yaptı. Burada konuşan Av. Rojhat Dilsiz, “Aslında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar biz hukukçuları tatmin etmese de benzer dosyalarda bir cezasızlık kültürünün bir nebze de olsa ortadan kaldırılması bakımından bu karar kuşkusuz önemlidir. Biz sanık polisin duruşmada bulunup duruşmada hakkında verilen tutuklama kararının yüzüne karşı okunmasını bekliyor ve diliyoruz. Aslında 8 yıllık bir hukuki mücadele sonucu bunun olduğuna da inanıyoruz. Ancak bugün sanık polis maalesef ki duruşmaya katılmadı ve her ne kadar hakkında tutuklamaya yönelik çıkmışsa da şuan kendisine ulaşıp ulaşılamayacağı, bu kararın yerine getirilip getirilmeyeceğini yönünde şüphe duyuyoruz. Son 20 yılda yüzlerce faili kolluk olan ancak sonuç alamayan benzer dosyalar var. Bundan sonrada bu dosyanın takipçisi olacağız, failin en ağır cezayı alması için gereken hukuki mücadeleyi vereceğiz” dedi.