Deniz Tekin – 18 Mayıs 2023
Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2021/444
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği 12 Ekim 2015 tarihinde ekmek almak için annesiyle fırına giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen, zırhlı araçtan açılan ateş sonucu başından vurularak olay yerinde hayatını kaybetti. Şen’in ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmayı 4 yıl sonra tamamlayan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, tutuksuz yargılanan Kobra tipi zırhlı aracın silahçısı olan sanık polis memuru Abdullah Ercan hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla iddianame hazırladı. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Helin Hasret Şen davasının 5. Duruşması 18 Mayıs 2023 tarihinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK), 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan ve merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerden etkilenen kentlerdeki duruşmaları 6 Nisan 2023 tarihine kadar 2 ay süreyle ertelenmesi kararı vermesi nedeniyle, 2 Mart 2023’te görülmesi kararlaştırılan Helin Hasret Şen davasının 5. duruşması 18 Mayıs tarihine ertelenmişti.
Davanın görüleceği Diyarbakır Adliyesinin giriş katındaki Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunun önüne geldiğimde sivil vatandaşlar dışında hiç kimse bulunmuyordu. Salonun yanındaki banklarda duruşmanın başlayacağı saati beklemeye başladıktan kısa bir süre sonra sırasıyla katılan Şen ailesi, vekilleri, davayı izlemek için gelen gazeteciler ve hak savunucuları duruşma salonunun önüne geldi. Saat 09:35’te görülmesi kararlaştırılan Helin Hasret Şen duruşması saati gelmesine rağmen aynı mahkemede başka davada tutuklu yargılanan sanıkların duruşmalarının öne alınması nedeniyle gecikti. Duruşmanın ne zaman başlayacağını sorduğumuz mahkeme mübaşiri, mahkeme başkanının Helin Hasret Şen duruşmasını en sona aldığını, öğleden sonraya kalabileceği bilgisini verdi. Bunun nedenini sorduğumda mübaşir, mahkeme başkanının kararı olduğu cevabını verdi. Bunun üzerine, duruşmayı izlemek için gelenlerin bir kısmı adliye binasının dışında diğerleri ise adliye binasında avukatlar için ayrılan bekleme odasına giderek, duruşmanın başlamasını bekledi. Yaklaşık iki saat bekledikten sonra saat 11:30’da duruşmanın başlayacağı haberini almamız üzerine tekrar salonun önüne geldik.
Salonun önünde bu kez çok sayıda çevik kuvvet ve sivil polis bekliyordu. Elinde telefon olan bir kadın sivil polis, duruşmayı izlemek için gelenlerin yanına giderek isimleri ve çalıştıkları kurumları sorarak, isimlerini telefona yazmaya başladı. Bu uygulamanın neden ve hangi hukuki gerekçeyle yapıldığını sorduğum polis, bunun rutin güvenlik önlemi kapsamında yapıldığını belirtti. Bu uygulamayı gören avukatlar, işlemin hukuka aykırı olduğunu söyleyerek polise tepki gösterdi. Bunun “fişleme” olduğunu suç teşkil ettiğini belirten avukatlar, duruşma ile ilgili yetkili yerin mahkeme olduğunu, polisin böyle bir yetkisinin olmadığını vurguladı. Gözlemcilerin de tepki göstermesi üzerine polis, duruşmaya katılanların isimlerini almaktan vazgeçerek ayrıldı.
Duruşmaya Katılım
Mahkeme, bir önceki duruşmanın ara kararında bugün görülecek duruşmada güvenlik tedbiri alınması hususunda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına herhangi bir yazı yazmamıştı. Buna rağmen daha önce görülen Helin Hasret Şen davası duruşmalarının aksine bugünkü duruşmada polisin salonun önünde ve içerisinde yoğun şekilde bulunması göze çarpıyordu. İzleyiciler, gazeteciler ve dava gözlemcilerinin üstleri polislerce tek tek arandıktan sonra duruşma salonuna alındı. İzleyicilere ayrılan bölümün ilk iki sırasında aralıklarla oturan 7 çevik kuvvet polisi, dava gözlemcileri, gazeteciler ve izleyicilerin bu sıralarda oturmasına duruşma boyunca izin vermedi.
Duruşmaya katılan Nazmiye Şen, Ekrem Şen ile avukatları İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun, İHD Diyarbakır Şube Yöneticileri Av. Yakup Güven ile Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Başkanı Av. Huriye Hamidi ile üyeler Av. Ömer Sansarkan, Av. Mehmet Emin Gün yetki belgesiyle katıldı. ÖHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyeleri avukatlar için ayrılan bölümde duruşmayı izledi. Duruşmayı, Hafıza Merkezi, Af Örgütü ve FİSA Çocuk Hakları Merkezi dava gözlemcileri ile Gazeteduvar, Mezopotamya Ajansı, Bia Net, Jinnews muhabirleri izledi. Helin Hasret Şen’in kardeşi izleyiciler için ayrılan bölümde duruşmayı izledi. Sanık polis Abdullah Ercan, talimat mahkemesi olan Kahramanmaraş 3. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonundan Ses ve Görüntülü Bilgi Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, avukatı Alper Uğurlu ise duruşma salonunda hazır bulundu. Davanın taraflarının bulunduğu bölümde mahkeme heyetinin koruma polisleri de oturuyordu.
Duruşmanın Seyri
Davanın tarafları salondaki yerlerini aldıktan sonra mahkeme başkanı hızlıca yoklama yapıp, celse arasında dava dosyasına gelen belgeleri tutanağa geçirdi. Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazıda, Helin Hasret Şen’in hayatını kaybettiği Sur ilçesindeki Yıkıkkaya Sokak’ta bulunan yapıların kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkıldığını, tarihi yapıların ise restorasyon işlemlerinin devam ettiğini belirterek, sokağın güncel fotoğraflarını da cevaba ekledi. Mahkemenin sanık polis Abdullah Ercan’ın bir yurttaşı darp edip yaralaması nedeniyle yargılandığı olayın soruşturma ve kovuşturma evraklarının gönderilmesine dair Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazdığı müzekkereye cevap gelmediği tutanağa geçirildi. İddia makamının hazırladığı esas hakkındaki mütalaayı celse arasında mahkemeye gönderdiği de tutanağa geçirildi.
İddia Makamı, Hazırladığı Esas Hakkındaki Mütalaayı Duruşma Salonunda Okumadı
Mahkeme başkanı ilk sözü iddia makamına verdi ve iddia makamı celse arasında mahkemeye sunduğu 2 sayfadan oluşan esas hakkındaki mütalaasını tekrar ettiğini belirterek, mütalaayı okumadı. Mütalaada, olayın yaşandığı tarihte Sur’da ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve nedenlerine, tanık ifadelerine, sanık savunmalarına ve Adli Tıp Raporu’na yer verildi. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün Şen’in hayatını kaybettiği 12 Ekim gününe ait 155 Polis İhbar Hattı kayıtlarında, Şen’in hayatını kaybettiği mahallede çatışmanın yaşandığına dair herhangi bir kayıt bulunmadığı yer almaktaydı. Mütalaada, sanık Abdullah Ercan’ın PKK ve KCK üyelerinin yakalanması amacıyla başlatılan operasyon kapsamında Sur ilçesindeki Yıkıkkaya Sokak girişinde görevlendirilen Kobra 11 Nolu zırhlı araçta silahçı olarak görev yaptığı kaydedildi. Sanığın, “güvenlik amaçlı” olarak “ölü noktalara” 100-105 metre mesafeden belli aralıklarla birden çok kez silahla atış yaptığı belirtilen mütalaada, zırhlı araç kamera görüntülerinde olay yerinde görülen çocukların daha sonra oradan ayrıldıkları, kamera açısında çocukların gözükmediği kaydedildi.
‘Sanık Olayda Başkalarının Yaralanabileceği veya Ölebileceğini Öngörmesine Rağmen Atışlarına Devam Etti’
Savcı mütalaanın devamında “…sanığın ateş etme eylemleri esnasında maktulün trafo arkasında bulunduğu, ancak kamera görüntülerinde maktulün gözükmediği, sanığın ateş etme öncesinde sokakta çocukların bulunduğu durumu dikkate alındığında çocukların olay yeri veya etrafında olma ihtimalinin devam ettiği, sanığın; bunu bilmesine, olayda başkalarının yaralanabileceği veya ölebileceğini ön görmesine rağmen kimsenin yaralanmasına ummayarak güvenlik atışlarına devam ettiği, ancak güvenlik atışlarını kurşunun sekme durumu ile trafo veya duvarların arkasında insanların olabileceğini düşünmediğinden devam ettiğinden taksirinin bulunduğu, bu taksirinde atış da bulunduğu güvene dayanarak yaptığı, ancak sanığın maktulü görmediği bu nedenle öldürmeye kastının bulunmadığı eylemi neticesinde trafo arkasında bulunan müteveffa Helin Hasret ŞEN’in ölümüne bilinçli taksirle sebebiyet verdiği, bu suretle atılı suçu işlemiş olduğu” değerlendirmesini yaptı.”
Mütalaada, sanık beyanı, zırhlı araç kamera görüntüleri, telsiz konuşmaları ve olay yeri inceleme raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte ele alındığında sanığın bu eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 85/1 maddesinde düzenlenen “taksirle ölüme neden olma” suçunu oluşturduğunu belirtilerek, bu suçtan cezalandırılması istendi.
“Diyeceğim Bir Şey Yok. Sadece Adalet İstiyorum”
Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanı sorulan katılan Ekrem Şen, “8 yıldır benim davam ediyor. Sanığın tutuklanmasını talep ediyorum, davanın bir an önce sonuçlanmasını istiyorum” dedi. Mahkeme, Ekrem Şen’nin sanık polis için söylediği “Katil dışarıda” ifadesini tutanağa geçirmedi. Ardından söz alan katılan Nazmiye Şen ise “Diyeceğim bir şey yok. Sadece adalet istiyorum” dedi.
Katılan avukatlarından Av. Abdullah Zeytun, mütalaanın duruşmadan bir gün önce kendilerine tebliğ edilmesi nedeniyle, esasa karşı beyanlarını hazırlamaları için süre talep etti. Zeytun, Davaya tevsii tahkikat talepleri tamamlanmadan, dava dosyasındaki deliller değerlendirilmeden mütalaanın hazırlandığını vurgulayarak, mütalaanın işlenen suçunun ciddiyetine göre eksik ve yetersiz olduğunu belirtti. Zeytun, zırhlı araç görüntüleri detaylı incelendiğinde Helin Hasret Şen’in hedef alınarak vurulduğunun anlaşılacağını söylemesi üzerine Mahkeme başkanı görüntülerin iyileştirilmesini kast ederek “Hangi kuruma gönderelim?” dedi. Zeytun’un “Neden ATK’ye gönderdiniz?” sorusuna mahkeme başkanı “ Görüntüyü netleştirmek için” cevabını verdi. Sanığın, maktulü kasten hedef aldığına dair dosyada birbiriyle bağlantılı çok sayıda delil bulunduğuna dikkat çeken Zeytun’un sözlerini bir kez daha kesen Mahkeme Başkanı “Ne yapalım?” diye sordu. Zeytun, olay anını gösteren zırhlı araç kamera görüntülerine dair ayrıntılı uzmanlık bir rapor hazırlanması gerektiğini belirterek, görüntüler incelendiğinde sanığın kasten maktulü öldürdüğünün ortaya çıkacağını belirtti.
“Mütalaa Sanığı ve Emniyeti Korumaya Yönelik Hazırlandı”
Soruşturma aşamasında kolluk kuvvetlerinin yaptığı araştırmalarda, emniyetin iddia makamından daha somut tespitlerde bulunduğuna dikkat çeken Zeytun, iddia makamının bu davada görevini yerine getirmediğini belirtti. Dosyada, sanığın beyanlarının aksini gösteren çok sayıda gerçeğin bulunduğunu ifade eden Zeytun, sanık hakkında açılan idari soruşturma kapsamında hazırlanan disiplin raporunda sanık hakkında çok yönlü araştırma yapıldığını söyledi. Şen’in hayatını kaybettiği gün, kolluk kuvvetlerine yönelik herhangi bir silahlı ve bombalı saldırı olmadığının Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün mahkemeye gönderdiği yazıda açıkça belli olduğunu ifade eden Zeytun, olay yeri inceleme raporu ve olay tutanağında, toplanan diğer delillerde de olay gününde çatışmanın yaşanmadığının sabit olduğunu kaydetti. Mütalaanın, kasten işlenen bu cinayeti göz önünde bulundurulmadan hazırlandığını, polis ve emniyeti korumaya yönelik olduğunu vurguladı. Dosyadaki tanık beyanları, otopsi raporları, emniyet raporları ve diğer delillerin mütalaada ayrıntılı olarak değerlendirilmesi durumunda, olayı bütün yönleriyle ortaya koyan somut bir mütalaanın hazırlanabileceğini belirtti.
“Mahkemeden Ciddi ve Hukuk Makamına Yaraşır Bir Yargılama Bekliyoruz”
Zeytun, zırhlı araç görüntüleri, otopsi raporlarının üniversiteden ya da alanda uzman bir kurumdan alınacak uzmanlık raporuyla değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Zeytun, mahkemeden çok ciddi ve hukuk makamına yaraşır bir yargılama beklediklerini söyleyerek, bu davanın sokağa çıkma yasakları döneminde işlenen suçların, cinayetlerin bir yansıması olarak görüldüğüne değindi. Zeytun, son olarak sağının kasten işlediği eylem konusundaki somut delillerin varlığı, sanığın kamu görevlisi olması nedeniyle delillere etki etme ihtimali nedeniyle sanık hakkında tutuklama kararı verilmesini talep etti.
Katılan avukatlarından Av. Yakup Güven, esas hakkındaki mütalaaya katılmadıklarını belirtti. Helin Hasret Şen’in kasten ve hedef alınarak öldürüldüğünün dosyada mevcut olduğunu vurgulayan Güven, sanığın tutuksuz yargılanmasının adalet beklentisi içinde olan aileyi üzdüğünü, toplumun adalete olan inancını yok ettiğini belirtti. Ölümlü bir trafik kazasında dahi failin tutuklandığına dikkat çeken Güven, zırhlı araçtan ateş ederek bir çocuğu öldüren sanık hakkında herhangi bir tedbir kararı verilmemesinin cezasızlık algısını beslediğini ve bu olayların sistematik olduğu düşüncesini güçlendirdiğini söyledi. Bu davada delillerin etkili bir şekilde değerlendirilmediğini ifade eden Güven, sanık hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Mahkeme Başkanı: Baro’ya Söz Vermiyoruz
Katılan avukatlarından Av. Huriye Hamidi, dosyadaki deliller incelendiğinde sanığın suçtan kurtulmaya yönelik savunma yaptığının görüleceğini ifade ederek, sanığın herhangi bir çatışmanın olmadığı sokakta, çocukların oyun alanında ateş ettiğinin açık olduğunu vurguladı. Bu dosyanın cezasızlığa doğru yol aldığına dikkat çeken Hamidi, sanığın tutuklanmasını istedi.
Av. Ömer Sansarkan söz aldığı sırada Mahkeme Başkanı, önceki duruşmalarda Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezinin davaya katılma talebinin reddedildiğini hatırlatarak, “Baro’ya söz hakkı vermiyoruz” diyerek, avukatın beyanda bulunmayacağını söyleyerek, bunun duruşma tutanağına geçirilmesini istedi. Katılan avukatları, Sansarkan’ın katılan adına çıkarılan yetki belgesiyle beyanda bulunacağını söylemesi üzerine Mahkeme başkanı, beyanda bulunmasına izin verdi. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocukların korunmasıyla ilgili hükümleri hatırlatan Sansarkan, kamu görevlisi olan sanığın çocuğun hayatını korumadığını, bu olayda devletin açık bir ihmali olduğunu belirtti. Sansarkan, olay anına dair görüntülere bakıldığında sanığın çocukların oyun oynadığı bir alana ateş ettiğinin açık olduğunu ifade ederek, sanığın tutuklanmasını istedi.
Av. Mehmet Emin Gün, çocukların oyun alanlarının sokaklar olduğunu ancak çocukların güvenliğini sağlamakla görevli kolluk görevlisi tarafından öldürüldüğüne dikkat çekti. Bir paket çay çalan çocuğun tutuklandığı bu ülkede, bir çocuğu öldüren sanığın tutuklanmamasının mahkemelerin ne kadar çocuk dostu olduklarını gösterdiğine işaret etti.
Sanık Müdafi: “Helin Müvekkilimin Silahından Çıkan Mermiyle Öldürülmedi”
Katılan avukatların ardından söz alan sanık avukatı Av. Alper Uğurlu, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talep etmediklerini belirterek, hazırladıkları yazılı savunmayı celse arasında mahkemeye gönderdiklerini söyledi. Müvekkilinin dosyanın en başından bu yana istikrarlı savunma yaptığını ileri süren Uğurlu, müvekkilinin bulunduğu bölgede olay günü çatışma yaşandığını, müvekkilinin tedbir amacıyla önceden belirlenmiş ölü noktalara ateş ettiğini, o sırada sokakta sivillerin bulunmadığını savundu. Helin’in “Karşı taraftaki terör unsurları tarafından vurulduğu açıktır” iddiasında bulanan Uğurlu, Helin’in başına isabet eden merminin girişi açısı, yönü, cesedin kucağına alan kadının oturuş ve kaldırma pozisyonunun, sanığın bulunduğu aracın arkasına dönük olduğu öne sürdü. Uğurlu, dosyadaki raporlar ve tanık beyanları incelendiğinde Helin’in, müvekkilinin silahından çıkan mermi ile hayatını kaybetmediğini savunarak, maktulün ölümüne neden olan merminin bulunmadığını bu nedenle şüphenin müvekkilinin lehine yorumlanması gerektiğini belirtti. Uğurlu, müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte ise bu olayda “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçunu değil “Basit taksirle ölüme neden olma” suçundan değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Uğurlu, bu durumda müvekkili hakkında TCK’nın 24. maddesinde yer alan “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” ile TCK’nın 27. maddesindeki “meşru savunmanın sınırının aşılması” hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade etti.
Mahkeme, Gazetecileri Hedef Gösteren Sanığa Soru Sorulmasını İzin Vermedi
SEGBİS üzerinden mahkemeye bağlanan sanık Abdullah Ercan, böyle bir olay yaşandığı için çok özgün olduğunu söyledi. Olay sırasında çatışma yaşandığını ancak bunun zırhlı araç görüntülerinde net olmadığını savunan Ercan, sırtına dönük birini yaralamasının mümkün olmadığını, Helin’in örgüt üyelerinin açtığı ateş sonucu öldürüldüğünü belirtti. Çatışma ortamı olduğundan can güvenliği için ateş ettiğini iddia eden Ercan, Helin’e ateş etmediğini, görevinin vatandaşları korumak olduğunu söyleyerek beraatını istedi. Sanık Ercan, bu davayla ilgili yapılan haberler ve kendi bilgilerinin “terör örgütü sitelerinde yayınlanıyor” diyerek , “Bu durumdan çok rahatsızım. Çok mağdurum” dedi. Bu sırada söz alan katılan avukatlarından Av. Abdullah Zeytun, “Başkanım kim yayınlıyor, sorar mısınız?” talebinde bulundu. Mahkeme Başkanı “Yok sormuyorum, salonu boşaltın” dedi. Avukatlar, bunun tutanağa geçirilmesini istedi. Bu sırada çevik kuvvet polisleri izleyicileri salondan çıkardı. Mahkeme, avukatların sanığa soru sorulmasını talebinin reddedilmesini tutanağa şu şekilde geçirdi: “Katılan vekilleri tarafından sanığa soru sormak istendiği anlaşılmışsa da CMK 216. maddesi gereğince delillerin tartışılmasında son sözün sanığa ait olduğu değerlendirilmekle katılan vekillerinin soru sorması talebinin reddi ile duruşma sonlandırılmasına karar verildi.”
Ara Kararlar
Yaklaşık 15 dakika süren aranın ardından mahkeme heyeti ara kararlarını açıkladı. Mahkeme mübaşiri, salonun önünde bekleyen avukatlara duruşmanın ertelendiğini bildirdi ancak duruşma tutanağını vermedi. Bunun üzerine katılan avukatları salona giderek, duruşma tutanağını aldı. Ara kararlar şöyle:
- Mevcut delil durumu, delillerin toplanmış olması, sanığın kaçma ihtimalinin bulunmaması nazara alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olmayacağı kanaati ile katılanlar ve katılanlar vekillerinin sanığın tutuklanmasına dair talebinin reddine,
- Sanığın SEGBİS sistemi bulunan bir salonda hazır edilmesi ve bir sonraki celse hakkında zorla getirme emir çıkarılması için talimat mahkemesine müzekkere yazılmasına,
- Sanığın Kahramanmaraş ilinde işlediği iddia edilen yaralama suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma evraklarının gönderilmesi üzere Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına,
- Olay yeri kamera görüntülerinin ATK tarafından değerlendirilmiş olması, görüntü iyileştirme çalışmasının yapılmış olması, kamera görüntülerinin ve diğer delillerin değerlendirilmesinin kovuşturma aşamasında mahkemelerce yerine getirilmesi gerektiği kanaatiyle Üniversite heyetinden rapor aldırılması talebin reddine karar verdi
Bir sonraki duruşma 19 Ekim 2023 günü saat 13:30’da görülecek.