Ayça Onuralmış – 26 Ekim 2023
Mahkeme: Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2021/273
31 Mayıs 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gezileri kapsamında Artvin’in Hopa ilçesinde düzenleyeceği miting öncesi, Hopa Cumhuriyet Meydanı’nda çay üreticilerinin sorunları ve bölgede yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES) projeleriyle ilgili basın açıklaması yapmak isteyenlere polis müdahale etti. Müdahale sırasında kullanılan kimyasal gaz nedeniyle emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetti.
Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan’ın da aralarında olduğu 13 kişiye taksirle ölüme neden olma suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Metin Lokumcu’nun olaylar sırasında kullanılan biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği ifade edilen iddianamede, gaz kullanma yetkisine sahip 9 polis memuru ile dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfun Vardarlı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve Erzurum Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli Müdür Yardımcısı Erol Darcan şüpheli olarak yer aldı. Lokumcu’nun ölümünden yaklaşık 10 yıl sonra dava açıldı ve 9 polis memuru ile dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfun Vardarlı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve Erzurum Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görevli Müdür Yardımcısı Erol Darcan yargılanmasına başladı. Davanın, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşen ikinci duruşmasında mahkeme görevsizlik kararı vererek ve dosyayı Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti. Davanın Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sekizinci duruşması 26 Ekim 2023 tarihinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Adliyenin girişi, daha önceki duruşmalarda olduğu gibi polis bariyerleriyle kapatılmıştı. Duruşma saati olan 11.00’de salona alındık. Salona girişte herhangi bir engellemeyle karşılaşmadık, izleyicilerin tamamı salona girebildi.
Duruşmaya Katılım
Sanık avukatlarından Av. Görkem Ünsal salonda hazır bulunurken; Av. Ercan Akçe, Av. Fuat Salih Şahin ve Av. Çağatay Kaan Bozoğlu duruşmaya SEGBİS sistemi ile bağlanarak katıldı.
Davanın katılanları Mete Lokumcu, Ayşe Bekar, Yeter Babalık ve Neşe Gürhan ile vekilleri Av. Oya Meriç Eyüboğlu, Av. Sercan Aran, Av. Mert Ekinci, Av. Büşra Altunoluk, Av. Haktan Özkan ve Av. Eray Güvenduruşmada hazırdı.
HEDEP İstanbul Milletvekili Özgül Saki, CHP ve Sol Parti temsilcilerinin yanı sıra ANKA, AA, Cumhuriyet ve Gazete Duvar da duruşmayı izledi.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme Başkanı’nın önceki duruşmalarda olduğu gibi, avukat ve katılanların sözünü kesmediği, isteyen herkese söz verdiği, tanıklara sorular sorduğu ve herkesi dikkatli şekilde dinlediği görüldü.
Duruşma, olay tutanağında imzası olan ve hepsi SEGBİS ile bağlanan polis memurlarının tanık olarak dinlenmesiyle başladı. Duruşmada 7 polis tanık olarak dinlendi.
Mahkeme Başkanı, tutanakta TOMA sürücüsü olarak imzası bulunan tanık polis A.D.’den olay gününü anlatmasını istedi. A.D., eylemcilerin miting alanını karıştırmak istediklerini öne sürerek, “Göstericiler ara sokaklara dağıldı. AK Parti il binası ile meydan arasındaki ara sokakta yoğun bir müdahale vardı. Göstericileri gördüğümüz yerlerde TOMA ile su sıkarak uzaklaştırıyorduk.” dedi. “TOMA’nın motoru gürültülü çalıştığı için” polis müdahalesinden önce anons yapıldığını duymadığını söyledi. Doğan, Mahkeme Başkanı’nın Metin Lokumcu’yu görüp görmediği sorusuna “Olay esnasında öldüğü iddia edilen şahsı ben hiç görmedim.” yanıtını verdi. Av. Meriç Eyüboğlu’nun “Kaç tane TOMA vardı, hatırlıyor musunuz?” sorusuna önce “İki TOMA vardı” diyen A.D.; Eyüboğlu’nun “Evet dosyada olmayan bir bilgiye daha ulaştık.” sözleri üzerine “Olay sırasında tek TOMA da olabilir, beklemeyi iki TOMA ile yapmış olabiliriz. Evet evet, tek TOMA’ydı olay esnasında, buna eminim.” dedi. A.D., Eyüboğlu’nun sorusu üzerine Artvin’de hiç görev yapmadığını, tutanakta ismi geçen eylemcileri ve imzası olan polisleri tanımadığını söyledi.
“Emir Doğrultusunda Su Sıktım”
Tanık polis M.Ö. ile Mahkeme Başkanı arasında geçen şu diyalog dikkat çekiciydi:
Mahkeme Başkanı: Metin Lokumcu’yu hatırlıyor musun?
M.Ö. : Hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Nerede görevliydin?
M.Ö.: Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde.
Mahkeme Başkanı: Olay günü ne görev yapıyordun?
M.Ö.: Panzer kullanıyordum. Yol güzergahındaydım. Araç arıza yapınca geri çektiler. Dış kısımda görev aldım, git gel ring görevi yaptım.
Mahkeme Başkanı: Olayların yaşandığı yerle senin bulunduğun yer arasında ne kadar mesafe vardı?
M.Ö.: Zaman zaman dışarıda zaman zaman içinde kaldım. Su sıktık, gazlı müdahale yok zaten bizde.
Mahkeme Başkanı: Neden su sıktın? Emir mi geldi, bir şey mi gördün?
M.Ö.: Emir üzerine olur zaten, emir geldi sıktık.
Mahkeme Başkanı: Boşluğa mı sıktın, bugün yağmur yağmadı deyip mi sıktın? Çiçek sulamak için sıkmıyorsundur, insanların üzerine sıkmışsındır. İnsanlar ne yapıyordu da su sıktın?
M.Ö.: Emir üzerine toplumsal olaya müdahale ettik.
Mahkeme Başkanı: Biz zaten bunu değerlendirmek için buradayız. Biz toplumsal olayın ne olduğunu değerlendiririz, sen olayı anlat bana, nitelendirme yapma. İnsanlar ne yapıyordu orada?
M.Ö.: Ben kimseyi tanımıyorum. Şu taş attı diyemem. Panzerin görüş alanı sınırlı. Taş atanların üzerine su sıktık.
Mahkeme Başkanı: Kimdi, Ahmet mi, Mehmet mi diye sormuyorum. Ne yapıyorlardı da su sıktın?
M.Ö.: Yasal olmayan gösteri vardı.
Mahkeme Başkanı: Gösterinin yasal olup olmadığını biz takdir ederiz. Ne yapıyorlardı? Okey oynayanlara mı sık dedi amirin, onlara mı sıktın, boşluğa mı sıktın?
M.Ö.: Taşlama vardı, emir doğrultusunda su sıktım ben de.
Mahkeme Başkanı: Tutanakta senin imzan yok. İmzalatılmak istendi mi?
M.Ö.: Hatırlamıyorum.
“O Gün Orada Görevli Olduğum İçin Tutanağı İmzaladım”
Tanık polis H. T., Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine Metin Lokumcu’yu olay günü gördüğünü söyledi.
Mahkeme Başkanı: Görev yerin neresiydi? Olaylar yaşanırken neredeydin?
H. T.: Gözaltına alınacakların sevkinden sorumluydum. Gözaltına kimse alınmadığı için olay sırasında da araçların başındaydım, 3 araç vardı.
Mahkeme Başkanı: Neredeydin yani, araçlar neredeydi öyle sorayım.
H. T.: Miting alanının sağ tarafında, Trabzon istikametindeki yolda park halindeydi.
Mahkeme Başkanı: Polisin müdahalesi oldu mu, amacı neydi?
H. T.: Müdahalenin nasıl başladığını görmedim, aşamalarını bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Biber gazından önce mi vardı kargaşa, sonra mı oldu?
H. T.: Biz aracın içinde beklerken kargaşa oldu. Ne olduğunu anlamak için araçtan indik, daha sonra gaz geldi.
Mahkeme Başkanı: Kargaşa dediğin şey ne?
H. T.: Siz öyle kullandığınız için o kelimeyi kullandım. Kargaşadan kastım, toplumsal olay.
Mahkeme Başkanı: Müdahalenin amacı ve kapsamı neydi? Görebilecek bir yerde miydin?
H. T.: Değildim, ben diğer tarafta bekliyordum.
Mahkeme Başkanı: 9 sayfalık bayağı kapsamlı bir tutanak var, burada senin de imzan var. (Tutanaktan eylemcilerin isimlerini ve bazı bölümler okudu.) Burada bir sürü isim var ve senin imzan var. Sen ne gördün de imzaladın?
H. T.: Ben her aşamasını görmesem de gördüğüm kadarıyla ve o gün orada görevli olduğum için tutanağı imzaladım.
Mahkeme Başkanı: Ben sana senet getirsem ya da boş bir kağıt imzalar mısın?
H. T.: Bu öyle bir şey değil.
Mahkeme Başkanı: Madem gözaltına alınan yok, görev tanımın olmayan şeye niye imza attın?
H. T.: Gözaltına alınan kimse yoksa olay tutanağı tutulmuyor mu? Görevli olduğum için imza attım.
Mahkeme Başkanı: Her şeyi göremeyebilirsin ama olaya dair gördüğün hiçbir şey yok. Kim ne yaptı da polis müdahale etti, gördün mü?
H. T.: Mitingle ilgili bir protesto olduğunu biliyoruz. Bir toplumsal olay var, yani oradan taş atılmış olabilir.
Mahkeme Başkanı: Gördüğünü bildiğini yeminin doğrultusunda söyle.
T.: Hatırladıklarım bu kadar.
“Olayı Görmedim Ama Tuğla Attıklarını Biliyorum”
Tanık polis H. Ç. K., o dönemde Hopa Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığını, olay günü sahada olduğunu ve genelde Kaymakam’ın yanında bulunduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı’nın gördüklerini anlatmasını söylemesi üzerine şu diyalog yaşandı:
H.Ç. K.: Bir grup -sanırım EMEP’ti- pankart astılar. O zamanki Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımızın da mitingi vardı. Polis bunu indirmek isteyince şahıslar oradan tuğla attı. Polisin üzerine tuğla ve taşlar atılınca olaylar başladı. Polis müdahale etti.
Mahkeme Başkanı: Sen neredeydin ki bunları bu kadar net gördün?
H. Ç. K.: Ben miting alanındaydım, olayı tam göremedim ama pankart astıkları yeri ve tuğla attıklarını biliyorum. Biz orada zarar gelmesin diye Başbakanımızı korumaya aldık.
Mahkeme Başkanı: Miting alanı çok uzak oraya, bu olayı nasıl gördün?
H. Ç. K.: Ben o sırada Emniyet Müdürü Fatih Ünlü’nün yanındaydım, daha sonra oraya geçtim.
H. Ç. K., Av. Eyüboğlu’nun tutanağı kimin hazırladığı sorusuna “Hatırlamıyorum” yanıtını verdi.
Eyüboğlu, “Tutanakta imzanız var. Biz hazırladık sen de imza at diye mi geldi önünüze?” deyince H. Ç. K., “Evet, imzalatmış olabilirler. Ben hatırlamıyorum zaten, imza atmışımdır” dedi.
“Görmedim, Hatırlamıyorum”
Tanık polis S. Ö., takviye kuvvet grubunda yer aldığını, Metin Lokumcu’yu hatırlamadığını, polis müdahalesinin nasıl başladığını görmediğini ve o gün orada görevli olduğu için tutanağı imzaladığını söyledi.
Tanık polis A. M., olay günü panzerde görevli olduğunu belirterek, “Su atma motoru bozuldu, görev yapamadım. Panzerde küçücük bir pencere bulunur. Oradan görebildiğim kadarıyla müdahale oldu, arbede oldu. Sireni açarak sağa sola gidip geldik” dedi.
A.M., Mahkeme Başkanı’nın “Polis neden müdahale etti?” sorusuna “Grup taşkınlık yapınca polis müdahale etti. Yani kolluğa ne yapıldığını bilmiyorum, tam göremedim” yanıtını verdi.
Av. Eyüboğlu, “Diğer tanıklardan M.Ö. ile mi görevliydiniz?” diye sordu. A.M., panzer sürücünün ismini hatırlamadığını söyledi.
Tanık polis T. Ş., o dönemde Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yaptığını ve olay günü Hopa Meydanı’nda görevli olduğunu söyledi. İnşaat alanından taş atılması üzerine polisin müdahale ettiğini söyleyen Şimşek, “Kalabalık vardı. Polise karşı mukavemet olduğunu gördüm, taşlama vardı. Sonra da polis müdahale etti. Polislerin uyarı yapıp yapmadığını hatırlamıyorum. Uyarıyı yapan genelde amirlerimiz olur. Şahıs olarak kim yaptı hatırlamıyorum ama kesinlikle uyarı yapılmadan müdahale olmaz” dedi.
Tanık polis beyanlarının ardından saat 12.45’ten 13.30’a kadar duruşmaya ara verildi.
Savcı mütalaasında, tutanakta imzaları olan polis memurları İ.A.ve İ. Ç.’nin de dinlenilmesini talep etti.
“Polisin Zor Kullanma Yetkisinin Koşulları Oluşmuştur”
Sanıklar vekili Av. Görkem Ünsal, tanık polis T.Ş.’in ifadesinde bir direniş olduğundan, polise taşlı sopalı bir saldırı olduğundan bahsettiğini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
“12 yıl önceki olayı hatırlamaları zor ama temel hatlarıyla tanık polislerin anlattıkları şey aynı. Bir direniş var mı ve direnişe ilişkin polis öncesinde uyarı yapıp orantılı bir müdahalede bulundu mu; bunun ispat edilmesi gerekir. Bunun da sadece tanık polis memurlarının beyanlarıyla değil belgelerle de ispat edilmesi gerekir. Bu anlamda dosya kapsamında iki önemli belge var; biri olay tutanağı, diğeri kamera kaydı ve buna ilişkin bilirkişi raporu. Tutanakta tanık polislerin olayların tamamına olmasa da bir direnişe şahit olduklarını görüyoruz. Bu direnişe bir uyarı yapılmasının ardından müdahale edildiğini zaten bilirkişi raporunda da görüyoruz. Dolayısıyla polisin zor kullanma yetkisinin koşulları oluşmuş ve orantılı şekilde zor kullanma eyleminde bulunulmuştur. Ayrıca müvekkillerim ifadelerinde Metin Lokumcu ile birebir temaslarının olmadığını ifade ettiler. Cezanın şahsiliği ilkesi açısından bunun da dikkate alınmasını talep ediyorum.”
Sanıklar vekilleri Av. Çağatay Kaan Bozoğlu, Av. Ercan Akçe ve Av. Fuat Salih Şahin, tanık beyanlarına söyleyecekleri bir şey olmadığını ifade etti.
Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine Mete Lokumcu, Ayşe Bekar, Yeter Babalık ve Neşe Gürhan tanık beyanlarına karşı söyleyecekleri bir şey olmadığını söyledi.
“Olay Tutanağı Güvenilmezlik Taşıyor”
Katılanlar vekili Av. Oya Meriç Eyüboğlu, şunları söyledi:
“Üçüncü duruşmadır tanıkları dinlemeye devam ediyoruz. Olay tutanağının aslında güvenilir bir belge olmayacağını öğrenmiştik. Sabah saat 5’te kapısı çalınarak tutanağa imza attırılan tanığımız vardı. Bir başkası trafikte görevli olduğunu söyledi. Bugünkü tanıklardan panzerde olanlar ve olayı görmeyenler var. Olay tutanağı güvenilmezlik taşıyor. Doğrudan olay tutanağını imzalayanlar bizi bunları anlattı. 31 kişiden 29’u dinlenmiş durumda ama 29 kişiden olay tutanağını kimin yazdığı kaleme aldığı belli değil. Sadece Artvin Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde çalışan bir tanık, ‘Bu bizim işimiz, bizim bölüm yazdı’ dedi fakat kim yazdı bilmiyoruz, nasıl ortaya çıktığını, imzaların nasıl toplandığını bilmiyoruz. Tanıkların neredeyse tamamı okumadan imzaladığını, olaylara tanık olmadığını anlatıyor.
Metin Lokumcu ne zaman hayatını kaybetmiş? 10.00-10.30 gibi toplanma başlamış. Görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla insanlar horon teperken bir anda gaz ve su başlıyor ama diyelim ki öyle değil, diğer iddiayı kabul edelim, işte insanlar taş atmaya başlıyorlar vs. Metin Lokumcu’nun oradaki gençlere de yetkililere de ‘Yapmayın, etmeyin, durun’ dediği çok açık, görüntüler bunu doğruluyor. Olayların kontrolden çıkmasını engelleme çabası içinde olduğu belli. Sonuç olarak Metin Lokumcu saat 11.00 civarında ambulansa bindiriliyor, haydi 12.00 diyelim, resmi olarak 12.30’da aramızdan ayrılıyor. Gün boyu olan olayların tutanakta olduğu gibi gerçekleştiğini varsaysak dahi, bunun Metin Lokumcu ile ilgisi olmadığı görülüyor. Bunca tanık dinlendi, kimse Metin Lokumcu’nun hukuka aykırı bir hareketinden bahsetmedi. Diyelim ki tutanak tamamen doğru, neyi değiştirir? Davamız 2911 ile ilgili değil. Ortada tıbbi veriler var. 2 tanığın daha dinlenmesi ısrarını anlamlı bulmuyoruz. Bir kanaat oluşturmaya yetecek noktaya gelmiştir.
Dosyadaki görüntüler parça parça bölünmüş halde, amatör gözle bakıldığında bile birbirinin devamı olmadığı belli. Birini izliyoruz, bir sonrasında horon anına dönüyoruz, yerlerin ıslak olduğunu görüyoruz. Birbirinin devamı olmayan görüntülerle karşı karşıyayız. Metin Lokumcu ile ilgili görüntüleri de inceledik, bir rapor oluşturmuştuk. 7 DVD içinde Metin Lokumcu ile ilgili görüntüler yok. Bu da görüntülerle oynanmış olduğunu gösteriyor.
Metin Lokumcu’nun fenalaşıp götürüldüğü görüntüler yok. Bunlar bizde var, sosyal medyada da var. Burada nasıl olmaz? Üst geçitte kameramanlar olduğu ve çekim yapıldığı belli. Kameraların çekim alanında fenalaşıp ambulansa taşındığı halde hiçbir şey göremiyoruz. ‘Çocuklarınızı okutmayacağız, alın beni kurtulayım’ dediğini görüyoruz ama maruz kaldığı eylemleri görmüyoruz. Bu nedenle bu görüntüler bizim içimize sinmedi. Keşif talebimiz var, reddedeceğinizi bilerek tekrarlıyoruz.”
“Abdullah Aktaş ve Mehmet Yüksel’in Dinlenmesini Talep Ediyoruz”
Katılanlar vekili Av. Sercan Aran, 12 yıl 4 ay 25 gündür Metin Lokumcu’nun ailesinin ve sevdiklerinin adalet beklediğini belirterek, şöyle konuştu:
“Mütalaaya katılmıyoruz. Şu aşamaya kadar dinlenen kişilerin yeterli olduğu kanaatindeyiz. Olay tutanağının gerçeği yansıtmadığını gördük. Olay tutanağına bir kısım polis memuru gördüğü kadarını yansıttığını, bir kısmı da olaya dair herhangi bir görgüsü olmadığı halde imza attığını beyan ettiler. Bu evrakta sahteciliktir, bu yargılamanın konusu değil.
Bizce Metin Lokumcu’nun öldürülmesi ‘olası kast’tan değerlendirilmelidir. Kalan iki sanığın dinlenmesi yönündeki mütalaaya katılmıyoruz.
Dönemin Hopa Emniyet Müdürü Abdullah Aktaş ve Başbakanlık Koruma Daire Başkanı Mehmet Yüksel’in dinlenmesini talep ediyoruz. Keşif hususunu tekrar ediyoruz. Yeniden değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Olay tutanağının hukukiliğinden bahsetmek mümkün değil. Kalan iki tanığın dinlenmesinden vazgeçilmesini talep ediyoruz.”
“Delil Niteliğinde Olması Gereken Belge, Şu An Şüphelidir”
Katılanlar vekili Av. Mert Ekinci, üç celsedir tanık dinlendiğini anımsatarak, “Büyük çoğunluğu ‘Tutanak önümüze geldi imza attık, tamamını görmedik’ diyorlar. Olay tutanağının, olay sırasında orada olanların ve müdahale edenlerin hazırlanması gerekir ama olayı görmeyen bilmeyen kişilere tutanağın imzalatıldığını gördük. Delil niteliğinde olması gereken belge, şu an şüphelidir. Dinlenen tanıkların beyanları ortada, bir kısmı hiçbir şey görmemiş bile. Abdullah Aktaş ve Mehmet Yüksel’in beyanı değersiz midir? Onların da dinlenmesini talep ediyoruz. Keşif talebine katılıyoruz. Dosya kapsamında elimizde bir krokinin olması lazım. Böylece ilçenin fiziksel konumunun gerçeklikle, bütünlük halinde değerlendirilmesi imkanı olacaktır. Savcının kalan tanıkların dinlenilmesi talebinin reddini ve keşif incelemesi yapılmasını talep ediyoruz.”
Avukat beyanlarının ardından saat 14.30’da 15 dakika ara verildi.
Ara Kararlar
Verilen aranın ardından ara karar açıklandı.
- Bu celse dinlenemeyen tanık İbrahim Aydın’ın bir sonraki celse SEGBİS ile dinlenebilmesi için adresine talimat yazılmasına,
- Hollanda’da yurt dışı görevinde olduğu bildirilen tanık İsmail Çakır’ın hangi tarihte Türkiye’ye döneceği hususunda Yenimahalle İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına,
- Katılan vekillerinin olay yerinde keşif yapılması, Abdullah Aktaş ile Mahmut Yüksel’in tanık olarak dinlenmesi, olay anına ilişkin görüntülere ilişkin taleplerinin reddine oy birliğiyle karar verildi.
Duruşma saat 14.50’de sona erdi. Bir sonraki duruşma 1 Şubat 2024 günü saat 13.30’da görülecek.
Duruşma Sonrası
Duruşma sonrası adliye önünde “Metin Lokumcu İçin Adalet” yazılı pankart açılarak basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasında konuşan Lokumcu ailesinin vekili Av. Meriç Eyüboğlu, davanın Trabzon’da görülüyor olmasının, bütünüyle politik bir karar olduğunu dile getirerek, “Mahkeme, olay tutanağında imzası olan polislerin tanık olarak dinlenmesine karar vermişti, 3 duruşmadır dinleniliyor. Olay tutanağının inandırıcı ve gerçek olaylara dayanmadığı tanık ifadeleriyle ortaya çıktı” dedi.
HEDEP İstanbul Milletvekili Özgül Saki de yargılamanın sürecinin çok uzun sürdüğüne dikkat çekerek, “Hakikat ve adaletin yerini bulması için buradayız. Zamanında gelmeyen adalet, adalet değildir. Ancak Metin Lokumcu’nun ölümünden en üst yetkiliden en alta kadar kimler sorumluysa yargı önünde hesap vermeleri için bu dava ne kadar sürerse buradayız” diye konuştu.