Dilan Kortak 3 Aralık 2015 tarihinde İstanbul’un Sancaktepe ilçesinde polisler tarafından yapılan ev baskınında polisler tarafından vurularak öldürüldü.
Olay yerinde bulunan polis memurlarınca, 4 Aralık 2015 günü saat 03.00’da Yakalama, Ev Arama, Muhafaza Altına Alma, Savcı Görüşme ve Olay Tutanağı düzenlendi. İlk tutanakta, emniyet birimlerine gelen bir ihbarda polise yönelik eylem, suikast ve benzeri ses getirici bir eylem arayışı içerisinde olan ihbarda ismi geçen [G.] isimli kişinin Dilan Kortak olabileceği değerlendirilmesi üzerine 03.12.2015 tarih ve saat 19:30 sıralarında istihbari bilgi sonucu edinilen adrese gitmek için hazırlık yapıldığı ve arama kararı alındığı, hazırlıklar yapıldıktan sonra adrese gidildiği kapının çalıdığı ve açılmaması nedeniyle kapının kırılarak içeriği girildiği, içeri girildiğinde “teslim ol polis” ikazında bulunulduğu ve polislere silahla ateş edildiği ve silahla karşılık verildiği bunun sonucunda Dilan Kortak’ın hayatını kaybettiği belirtildi.
Olayla ilgili aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı ve nöbetçi savcı tarafından olay yeri incelemesi yapılarak 4 Aralık 2015 tarihli tutanak düzenlendi. Olay yeri inceleme tutanağında, olay yerinde daire kapısının zorla açıldığına ilişkin iz ve emarelerin olduğu, Dilan Kortak’ın yüzüstü ölü vaziyette yattığı, yatışına göre sağ tarafından bir silah bulunduğu, baş ucuna yakın kısımda bir şarjör olduğu, evde iki silah bulunduğu, Dilan Kortak’ın buldunduğu odada ve diğer kısımlarda zeminde bir çok boş mermi kovanlarının olduğu belirtildi.
Otopsi incelemesi raporunda, Dilan Kortak’ın vücuduna 25 adet ateşli silah mermi çekirdeği isabet ettiği, 21 adet yaralanmanın her birinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu, 4 adedinin ise öldürücü nitelikte olmadığı, 27 no’da tarif edilen atışın (baş kısmı) bitişiğe yakın atış mesafesinden yapıldığı, diğer atışların mesafesinin ölçümü için Dilan Kortak’ın üzerinde bulunan elbiselerin incelenmek üzere Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesinin uygun olacağı belirtildi. Otopsi raporunun sonucunda ölüm nedeni olarak, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası, sternum, kot, pelvis ve femur kırıkları ile beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç ve damar kanama sonucu meydana geldiği ifade edildi.
4 Aralık 2015 tarihli olay yeri inceleme raporunda daire içerisine girildiğinde koridorda ve koridorun sonundaki ardiye olarak kullanılan oda içerisinde çok sayıda mermi kovanı, deforme mermi çekirdeği ve mermi çekirdeği gömleği olduğu, yatak odası kapısı üzerinde ve kapı kasası üzerindeki ateşli silah mermi izlerinden, kuzey doğu duvarı üzerindeki 59 nolu bulgu numarası verilen isabet izinin ve kapı sol kasası üzerindeki 60 nolu bulgu numarası verilen mermi giriş-çıkış deliğini oluşturan atışın içeriden dışarıya yapıldığı, kapı üzerindeki 61-62-63-64-65-66-67-68 nolu bulgu numarası verilen mermi giriş-çıkış deliğini oluşturan atışın dışarıdan içeriye yapıldığı kanaatine varıldı.
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen 6 Aralık 2015 tarihinde soruşturma dosyasına gönderilen rapora göre, olayın gerçekleştiği evin aranması sırasında 1 adet, üzerinde “Erdal 101 HPG” yazılı tabanca, 1 adet Pietro Beretta Gardone markalı tabanca, 1 adet Sig Sauer markalı tabanca ele geçirildiği ve inceleme yapılan atmışsekiz (68) adet kovandan (3) adet kovanın, otuziki (32) adet deforme mermi çekirdeğinden bir (1) mermi çekirdeğinin, (4) adet mermi çekirdeği gömleği parçasından bir (1) adet mermi çekirdeği gömleğinin Pietro Beretta Gardone markalı tabancadan atıldığı tespit edildiği belirtildi.
4 Aralık 2015 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından soruşturma dosyasına kısıtlama kararı verildi.
Kimyasal İnceleme Şube Müdürlüğü’nden alınan rapora göre, Dilan Kortak’ın ellerinin iç ve dış yüzeyleri svap numuneleri üzerinde atış artıkları bulunduğu, flaster bant üzerinde atış artığına rastlanmadığı, hırkasının ön tarafında sol göğüs ve aşağısında 7 adet, boyunda 1 adet, arka tarafında her iki yanda sırtı kaplayacak şekilde 17 adet, boyun kısmında 2 adet mermi deliği tespit edildiği, ön taraf boyun bölgesi ile arka taraftan 17 adet mermi deliğinin uzak atış sonucu giriş delikleri olduğu; ön tarafta göğüs ve aşağısındaki mermi delikleri ile arka boyun kısmındaki 2 adet mermi deliği üzerinde atış artığı tespit edilemediğinden bahisle kanaat bildirilmediği; pantolon üzerinde 18 adet delik tespit edildiği; ön sol bacak tarafında yukarıdan aşağıya kadar kaplayacak şekilde 11, arka sol bacak tarafında yukarıdan aşağıya kadar kaplayacak şekilde 7 adet mermi deliği tespit edildiği, ön tarafta 6 ile numaralandırılan arka tarafta ise 13 ile numaralandırılan mermi deliklerinin uzak atış giriş delikleri olduğu tespit edildi. Ayrıca raporda,
“(..)1-EI üstünde atış artıklarının tespiti, o elin ya ateş ettiğini veya atış sırasında silaha yakın mesafede olduğunu gösterir.
2- Avuç içinde atış artıklarının tespiti, o elin silahı tuttuğunu veya ateş etmediği halde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas ettiğini ya da atış sırasında silaha yakın mesafede olduğunu gösterir.
3- Olayla ilgisi olmadığı halde atış artıklarının bulunduğu yerlere (bitişik veya yakın atışlarda mermi giriş deliğinin yakın civarı, atışta kullanılan silah, ateş eden el ile tokalaşma vs.) temas eden ellerde de atış artıkları bulunabilir.
4- Olayla ilgisi olmadığı halde olaydan kısa bir zaman önce başka bir amaçla ateş eden elde de atış artıkları bulunabilir.” belirtildi.
İl Emniyet Müdürlüğü tarafından olay hakkında 7/12/2015 tarihli, 44 sayfalık fezleke düzenlenerek Cumhuriyet Başsavcılığına iletildi. Fezlekede Dilan Kortak’ın örgüt üyesi olduğu ve örgüt hakkında ayrıntılı bilgi yer aldı.
İl Emniyet Müdürlüğü OYİ(Olay Yeri İnceleme) Şube Müdürlüğü Parmak İzi Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliği tarafından 28 Aralık 2015 tarihinde düzenlenen ekspertiz raporuna göre olay yerinden elde edilen “Erdal 101 HPG” yazılı 1 adet tabanca ile 1 adet Pietro Beretta Gardone markalı 7.65’lik tabanca ve 1 adet Sig Sauer markalı 7.65’lik tabanca üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde herhangi bir iz tespit edilemediği yer aldı. Raporda ayrıca inceleme için gönderilen altmış sekiz kovan, otuz iki adet deforme mermi çekirdeği ve üzerinde yiv ve set izleri bulunan dört mermi çekirdeği gömleği parçasının inceleme için gönderilen üç tabancadan -arasında çap ve tip farkı olması nedeniyle- atılmasının mümkün olmadığı, 9 mm çaplı, Parabellum tipi fişek atar silahtan atılmış olduğu ve olayla ilgili olarak elde edilecek silahların iletilmesi hâlinde mukayeseli inceleme yapılabileceği belirtildi.
24 Aralık 2015 tarihinde, Dilan Kortak ailesinin avukatları tarafından Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma dosyasının fotokopisinin verilmesi talep edildi. Yine aile avukatları tarafından 29 Aralık 2015 tarihli dilekçe ile Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturmaya ilişkin kısıtlama kararının bilirkişi raporlarını kapsamayacağı, otopsi raporunun da bir bilirkişi raporu olduğu belirtilerek otopsi raporunun bir örneğinin verilmesini olaya ilişkin yürütülen soruşturmanın Memur Suçları Bürosuna gönderilmesi talep edildi. Bu dilekçeler sonucunda avukatlar 30 Aralık 2015 tarihinde otopsi ve balistik inceleme raporunun örneğini alabildi.
Dilan Kortak ailesi avukatları, 9 Mart 2016 tarihli dilekçeyle Dilan Kortak ile irtibatlı oldukları ileri sürülen diğer şüpheliler hakkında da 2015/131280 numaralı dosyadan soruşturma sürdürülmesi ve soruşturmadaki gizlilik kararı nedeniyle otopsi ve balistik inceleme raporları dışında belge temin edemediklerini, Dilan Kortak’ın ölümünde güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandıklarını bu nedenle şikâyetçi olduklarını belirterek ve birtakım delillerin toplanması taleplerinde bulundu. Avukatların bu talebi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Dilan Kortak’ın ölümü olayında şüpheli kolluk görevlileri hakkındaki soruşturmanın ayrılmasına kararı verildi.
Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosuna devredilen soruşturma dosyasında 6 Nisan 2016 tarihinde savcılık tarafından şüpheli olarak belirtilen İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi Polisleri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Kararda “..operasyonu gerçekleştiren polis memurlarının TCK ‘nın 25/1 maddesinde düzenlenen meşru savunma koşulları altında hareket ettikleri, kendilerine karşı gerçekleştirilen saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla eylemlerini gerçekleştirdikleri, ayrıca Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 16. Maddesinde düzenlenen silah kullanma şartlarının olayda gerçekleştiği, polisin silah kullanmadan önce ölene karşı duyabileceği şekilde ‘teslim ol’ çağrısında bulundukları, ölenin bu çağrıya uymayarak görevli polislere doğru ateş ettiği, olayda hukuka aykırı herhangi bir eylemin söz konusu olmadığı..” değerlendirmesi yapıldı.
Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararının bir örneğini 7 Nisan 2016 tarihinde disiplin soruşturması yönünden gereğinin takdiri için İl Emniyet Müdürlüğüne iletti. 16 Aralık 2016 tarihinde İl Emniyet Müdürlüğü dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verdi.
4 Mayıs 2016 tarihinde, aile avukatları etkili soruşturma yapılmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etti. İlgili Sulh Ceza Hakimliği 24 Mayıs 2016 tarihinde itirazın reddine karar verdi. 15 Ağustos 2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararına itirazın reddedilmesinin ardından aile avukatları Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
10 Aralık 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Dilan Kortak’ın ölümüne ilişkin yapılan bireysel başvuruda, yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olmadığı, olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmeyerek yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğini ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verdi. AYM tarafından verilen kararda, olay yerinde uygulamalı keşfin yapılmasının olayın gerçekleşme şartlarına ilişkin aile avukatlarının iddiaları ile güvenlik güçlerinin açıklamaları arasındaki çelişkiyi gidermesi için ve adli makamlara soruşturma neticesinde verecekleri kararda olayda gerçekleşen güç kullanımının mutlak zorunlu ve özellikle de ölçülülü olup olmadığı açısından sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için önemli olduğunu belirterek “D.K.nın baş bölgesinden bir kez, bitişiğe yakın atışla vurulduğunun, ayrıca vücudunda tespit edilen, uzak mesafeden atılan yirmi beş mermi yarasından yirmi birinin tek başına öldürücü nitelikte olduğunun tespit edilmesi (bkz. § 17), diğer yandan olay yerinden elde edilen ve D.K.nın sağ/sol el iç/dış svap numunelerinin incelenmesinde atış artığı tespit edilmesine göre çatışma sırasında en az bir tanesinin D.K. tarafından kullanılmış olduğu değerlendirilen tabancalar üzerinde yapılan kriminal incelemede tabancaların hiçbirinde D.K.nın parmak izine rastlanmamış olması (bkz. § 27), güvenlik gü.leri uhdesindeki silah aparatında mermi değmesi sonucu oluşabileceği değerlendirilen biz iz bulunması, yine D.K.nın olay sırasında üzerinde bulunan giysileri üzerinde yapılan kriminal incelemede ölenin hırkasının sırt kısmında on yedi adet, uzak atış mesafesinde yapılmış mermi giriş deliği bulunduğunun tespit edilmiş olması (bkz. § 24), D.K.nın vücudundaki mermi izlerinin yerleriyle çatışma sırasında D.K.nın odadaki yatağın arkasında mevzilendiği açıklamasının uygunluğunun denetlenmesinin gerekebileceği hususları karşısında olayın gerçekleştiği koşulların tartışmasız olarak belirlenmesini sağlamada oldukça önem arz ettiği açık olan uygulamalı keşif işleminin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerçekleştirilmemesi soruşturmanın etkililiğini zedeleyen unsurlar” olduğuna değindi. Ayrıca kararda, Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararında, güvenlik güçlerinin silah kullanımının yasal sınırlar (meşru savunma) içinde gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin bir değerlendirme yapıldığı fakat bu değerlendirme yapılırken konu hakkındaki yasal mevzuat ve güç kullanımında aranan mutlak zorunluluk ve ölçülülük kriterlerinin olayda söz konusu olup olmadığının ayrıntılı olarak incelenmediği belirtildi.
Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı doğrultusunda, İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2020/1194 D.İş numarasıyla ihlal ilamına uyulması ile, İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 24/05/2016 tarih ve 2016/2742 D.İş numaralı kararının kaldırılmasına karar verildi. Dosya İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Soruşturma bürosuna gönderilerek 2020/71106 Soruşturma dosyası ile yeniden soruşturma işlemleri başladı.
17 Mart 2023 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu tarafından iddianame düzenlendi. İddianamede AYM kararı sonrasında, tutanakta hazirun olarak imzası bulunan M.K.’nın bilgisine başvurulduğu, operasyona katılan emniyet personelinin bilgi sahibi olarak ifadelerinin alındığı, İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nden 13/10/2021 tarihli uzmanlık raporu alındığı, polis memuru M. S.’nin, baş polis memuru E.Ö’nün ifadesine başvurulduğu, şüpheli Fatih İnan Bayazit’ın şüpheli Yusuf Yavuz Alemdar’ın, şüpheli Osman Yıldız’ın ifadesinin alındığı belirtildi. İddianamede “Şüphelilerin eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 85.maddesinin 1.fıkrasında tanımlanan taksirle öldürme suçuna vücut verdiği, şüphelilerin kolluk görevlisi olmaları sebebiyle gerekli bilgi birikimi ve donanıma sahip olduklarının kabul edildiği, içinde bulundukları koşullar itibariyle işledikleri eylemin neticesini ön görebilecekleri, maktulü sağ olarak yakalamak amacıyla ihtarlarda bulunan şüphelilerin ön görebildikleri kabul edilen bu neticenin meydana gelmesini istemedikleri, ancak bu neticeyi ön gördükleri, PVSK.md. 16’ya dayanarak silah kullandıkları, ancak maktulün yaralanması ile aktif direnişinin kırılması sonrasında maktule müdahale edileceği sırada maktulün tekrar hareketlendiğini görüp silah kullanmaya devam ettikleri, şüphelilerce her ne kadar birkaç el ateş ettikleri ifade edilse de olay yerinde tespit edilen kovan sayısının ve maktul vücudundaki mermi giriş deliklerinin çokluğu sebebiyle bu savunmalarının itibarı kabil olmadığı, dolayısıyla zaten yaralı halde olan maktulün daha farklı müdahale yöntemleri ile kontrol altına alınması mümkünken silah kullanmaya devam eden şüphelilerin eylemlerinin bilinçli taksir suçunu oluşturduğu” gerekçesiyle şüphelilerin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan cezalandırılmaları istendi.
17 Mart 2023 tarihinde aynı savcılık tarafından Samed Gönültaş, Mustafa Sert, Muhammed Eser, Mehmet Yaman, Efkan Özergül, Faruk Selim Kayıncıoğlu, Gökhan Babur, İlker Ağpınar, İsmail Işık hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildi.
4 Nisan 2023 tarihinde Dilan Kortak ailesinin avukatları savcılık tarafından verilen ek kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararına AYM kararında değinilen eksikliklerin giderilmediği bu nedenle bu şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verilemeyeceğini belirterek itiraz etti.
15 Haziran 2023 tarihinde İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi’nde AYM kararı sonrası başlayan yeniden soruşturma ile düzenlenen iddianame sonucunda Fatih İnan Bayazıt, Yusuf Yavuz Alemdar, Osman Yıldız’ın sanık olarak yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Duruşmaya sanık Yusuf Yavuz Alemdar, müdafi Av. Gülay Sinan, sanık Fatih İnan Bayazit ve müdafii Av. Tolga Yurdakul, müştekiler Gülçin Kortak, İbrahim Kortak, vekilleri Av. Bülent Aşa, Av. Ömer Çakırgöz, Av. Aslıgül Seren duruşmaya katıldı. Duruşmada operasyona katılan polis memuru E.Ö. tanık olarak dinlendi. Tanık beyanlarına karşı söz alan müşteki vekili Av. Ömer Çakırgöz “ Tanık emir ve talimat verme yetkisine sahip amir konumunda olduğu için kendisi de bu olaydan sorumludur, aslında sanık olarak yargılanması gerekir. Beyanları birbiriyle çelişkilidir. Tanığın bugün verdiği beyan ile daha önce soruşturma aşamasındaki verdiği beyan çelişkilidir. Olay tutanağına göre olayı anlatmamıştır. Olay tutanağında tanık E’nin diğer sanıklardan daha sonra daireye girdiği yazılmamıştır. Dolayısıyla da olay tutanağının düzenlenmesinde fikri sahtecilik suçu oluşacaktır. Bunun yanında kriminal inceleme raporunda maktule isabet eden totalde 68 atıştan 25’i isabet etmiş, 21’i tek başına öldürücüdür. Bunlardan birisi enseden bitişiğe yakındır. Tanık yalan beyan suçu işlemiştir. Ayrıca kriminal raporda farklı iki silahtan çıkan çok sayıda merminin taraflara gönderilen silahlardan olmadığı, bu silahlardan bir tanesinin de daha önce kullanıldığı ve faili meçhul olarak kayda geçirilmiştir. Bu konuda araştırma ve soruşturma yapılmamıştır. Hem kriminal inceleme raporunda bahsi geçen diğer dosyanın celbi gerekir. Hem de emniyetten tüm teçhizatın, envanter kayıtlarının sorulması gerekir. Bununla birlikte otopsi raporunda maktulun kıyafetlerinin gönderilmesi halinde atış mesafesi tayinine yönelik kanaat bildirilmesine rağmen soruşturma aşamasında eksik bırakılmıştır. Dolayısıyla mahkemenizce maktule ait olduğu bildirilen kıyafetlerin ATK’ya bildirilerek atış mesafesi yönünde rapor düzenlenmesini istiyoruz. Ayrıca keşif yapılarak sanıkların da hazır bulunacağı şekilde uygulamalı yapılmasını istiyoruz. Emniyet genel müdürlüğünden de operasyon kayıtlarına ilişkin tüm belgeleri istiyoruz, maktulun yerini bildiren ve yakalandığı söylenen Adil İbiş ile ilgili varsa soruşturma veya kovuşturma dosyalarını istiyoruz, kriminal inceleme ve otopsi raporunda maktulden çıktığı belirtilen bir adet 7.65mm iki adet 9mm çapında silahlardan çıkan mermilerin maktulde bıraktığı yaralanmanın bölgesi ve mesafesine ilişkin ATK ve kriminalden ayrı ayrı rapor alınmasını talep ederiz, ATK’dan vücutta oluşan yaralanmalarda silahın vücutta izlediği yol, bu kapsamda mermilerin vücuttaki izlediği yoldan hareketle dosya bütünü değerlendirildiğinde maktulun ayakta mı yoksa çömelmiş mi, yatar pozisyonda mı vurulduğu yönünde rapor düzenlenmesini talep ederiz.Bitişiğe yakın enseden giren kurşun ve tek başına öldürücü nitelikte diğer 20 atış değerlendirildiğinde taksirle hareket edilmesi ihtimal dışı olduğu, ikinci atışta da maktulun yakınlığı aşırı olması, maktulun o sırada yaralı olması sebebiyle suç niteliğinin değişmesi yüksek ihtimal olduğundan mahkemenizce görevsizlik kararının verilmesini talep ederiz. CMK kuralları gereğince duruşmanın açılmasından sonra tanık beyanlarının alınması gerektiğinden talimat mahkemesince alınan tanık beyanlarının kabul edilmemesini, bu tanıkların mahkemenizce usulüne uygun olarak dinlenmesini talep ederiz” dedi.
Müştekiler vekili Av. Bülent Aşa, olayda 25 kurşun yarasından 21’nin öldürücü olduğunu ve birinin bitişiğe yakın ateş edildiği, 11 atışın sırt bölgesinde olduğu, kasten insan öldürme suçunun gerçekleştiğini belirtti. Bu nedenle dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi müştekiler vekili tarafından talep edildi.
Sanık Fatih İnan Bayazit müdafi Av. Tolga Yurdakul, müvekkilinin olayın gerçekleşmesinde herhangi bir kastı, taksire dayalı kusuru olmadığını ve müşteki vekillerinin görevsizlik kararı verilmesi talebi ile keşif ve ATK’dan rapor aldırılması taleplerinin reddini talep etti.
Sanık Yusuf Yavuz Alemdar müdafi Av. Gülay Sinan, olayın bir terör operasyonu olduğunu, yapılan atışların meşru müdafa sınırında olduğunu belirterek, Dilan Kortak’ın İzmir 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dosyanın mahkemeye celbini ve Dilan Kortak hakkında EGM Terör Şube’den bilgi belge alınmasını talep etti.
Mahkeme, eksikliklerin giderilmesine ve görevsizlik talebini bir sonraki duruşmada değerlendirilmesine karar verdi.
3 Ekim 2023 tarihinde İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında müşteki vekilleri 25 kurşun yarasından 21’nin ölümcül bölgeye isabet ettiğini, birinin ise yakın mesafeden atıldığını hatırlatarak, “kasten insan öldürme suçunun” işlendiğini ve görevsizlik kararı verilmesini talep etti.
Sanıklar müdafileri olayın meşru müdafa sınırında olduğunu belirttiler.
Cumhuriyet Savcısı, sanıklar hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan dava açıldığı ancak yapılan yargılamada eylemin olası kastla öldürme suçunu oluşturma ihtimali olduğundan dosyanın görevli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi için görevsizlik kararı verilmesine yönelik mütalaada bulundu.
İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi mütalaaya uygun olarak “sanıklar eylemlerini gerçekleştirirken olası kastla veya kasten hareket edip etmediklerinin tespit edilmesi, sanıkların üzerine atılı öldürme suçunu kasten veya olası kastla olup olmadığını, bu nedenle TCK’nın 81/1. ve 25. 26. 27. Maddelerinin değerlendirilmesinin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği, kasten öldürme suçu bakımından görevli Mahkemenin Ağır Ceza Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, CMK’nun 3, 4 ve 5. maddeleri gereğince Mahkememizin görevsizliğine” kararını verdi.
8 Ocak 2024 tarihinde İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararı sonrasında İstanbul Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi, tensip zaptı düzenledi ve duruşmanın 26 Nisan 2024 tarihinde görülmesine karar verdi.
26 Nisan 2024 günü görülen duruşmada sanıklar ve tanıklar dinlendi. Bir sonraki duruşma 22 Kasım 2024 günü saat 09:30’da yapılacak.