RADİKAL
Muş’ta, 1993 yılında dört yurttaşın infaz edilmesine ilişkin açılan ve bir subayın yargılandığı dava beraatla bitti. Çünkü sanık Naim Kurt’un dönemin Muş İl Jandarma Komutanı olup olmadığı kesin olarak tespit edilemedi!
Muş’ta, 1993 yılında dört yurttaşın infaz edilmesine ilişkin açılan ve bir subayın yargılandığı dava beraatla bitti. Savcılık, esas hakkındaki mütalaasında, hakkında dava açılan Naim Kurt’un dönemin Muş İl Jandarma Komutanı olduğunun tam olarak tespit edilmediğini” belirtti. Mahkeme de “suçun sabit olmamasını” gerekçe göstererek, Kurt’u suçsuz buldu. Muş Baro Başkanı Feridun Taş, zaman aşımının bitimine bir gün kala dava açıldığını, yirmi yıllık soruşturma boyunca hiçbir işlem yapılmadığını ve alay komutanının bile kim olduğunun netleştirilmediğini belirtti.
Muş’ta, 6 Kasım 1993’te Yenikent Göçmen Evleri yakınındaki sulama gölünün kenarında Mehmet Emin Bingöl, Mahmut Acar, Alican Öner ve Yakup Tetik’in yüzükoyun halde cesetleri bulunmuştu. Dört kişinin uzun namlulu silahlarla öldürüldüğü anlaşılmıştı. Bingöl’ün boynunun üzerine, “Düşmana hizmet ve örgüte ihanetin sonu budur. Kahrolsun ajanlık, yaşasın PKK ” diye bir not bırakılmıştı. Otopsi sonucunda, dört kişinin iki ayrı silahtan açılan ateşle öldürüldüğü saptanmıştı. Olay yerinde herhangi bir çatışma emaresi yoktu.
‘Seni de Öldürecekler’
Bu dört kişiyle birlikte gözaltına alınan Abdulselam Kişi, ifadesinde, boşaltılan köyleri Kızılağaç’a, kalan eşyalarını almak üzere gittikleri sırada 54 kişi halinde gözaltına alındıklarını, Muş İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldüklerini vurguladı. Burada gözleri bağlı halde iki PKK’lının karşısına çıkarılarak, yüzleştirildiklerini belirtti. Daha sonra içi su dolu bir odaya konduklarını kaydeden Kişi, öldürülen dört kişinin de odada bulunduğunu belirtti. Kişi, “Hatta Mehmet Emin Bingöl bana, ‘Bizi burada öldürecekler, keşke seni getirmeselerdi’ dedi. Ben daha sonra gözümü açmayı başardım. Toplam altı kişi olduğumuzu gördüm. Bir ara tuvalet izni isteyip dışarıya çıktık. On gün kadar emniyette tutulduktan sonra savcıya çıktık ve serbest bırakıldık.”
Kişi, gözaltında olduğu sırada, ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile karşılaştığını belirterek, “Benim karnıma yumruk atarak, ‘Seni öldürmemişler mi?’ diye sordu. ‘Yok’ dedim. Bir daha da görmedim” dedi. Diğer dört kişinin jandarma tarafından öldürülmüş olabileceğini iddia eden Kişi, “Çünkü bulundukları yer jandarma alayına üç kilometre mesafededir ve asfalt yol kenarıdır. Buralarda askeri timler vardır. Örgüt mensuplarının burada infaz yapmaları mümkün değildir” dedi. Sadi Yıldız ve İlhan Esmer de Emniyet’te işkence gördüklerini ve dört kişinin jandarma tarafından öldürülmüş olabileceğini ifade etti. Öldürülen Mahmut Acar’ın yeğeni Erkan Acar da, “O zaman herkes bu şahısların jandarmalarca öldürüldüğünü anlamasına rağmen dönemin şartları sebebiyle kimse şikayette bulunmaya cesaret edemedi” dedi.
‘O Bildiri Mizansen’
Savcı Halil Yılar, dört kişinin serbest bırakıldıktan sonra örgüte ait bilgileri verdikleri gerekçesiyle PKK tarafından tek tek sorgulanarak infaz edilmesi ve cesetlerinin de Muş il merkezine çok yakın bir noktaya bırakılmış olmasının, “hayatın olağan akışına uygun olmadığını” belirtti. Cesetlerin üzerine PKK adına not bırakılmasının da “eylemin gizlenmesine matuf bir mizansen” olduğunu vurguladı. Her ne kadar tanıklar, adının ‘Kemal’ olduğunu ifade etse de dönem İl Jandarma Komutanı’nın Naim Kurt olduğunu kaydeden Savcı Yılar, dört kişinin PKK’ya yardım ettikleri iddiasıyla jandarma tarafından infaz edildiğini savundu. ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın o tarihte bölgede bulunduğunu ve Naim Kurt’un da bu örgütün içinde yer aldığını ileri süren Savcı Yılar, söz konusu infazın JİTEM eylemi olduğunu iddia etti. Savcı Yılar, Kurt hakkında ‘birden fazla kişiyi aynı sebeple ve taammüden öldürme’, ‘halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik’ ve ‘cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak’ iddiasıyla dava açtı.
Muş Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada ifadesi alınan Kurt o tarihte alay komutanı değil, komutan yardımcısı olduğunu söyledi. Avukat Feridun Taş söz alıp, “Yirmi yıldır yapılan soruşturmada iddia makamı alay komutanının kim olduğunu tespit edememiştir. Sanık alay komutanı da olsa, yardımcısı da olsa, beyanlarda geçtiği üzere ilgili komutan, Naim Kurt’tur” dedi. Savcı, esas hakkındaki mütalaasında, “Sanığın suç tarihinde jandarma alay komutanı olduğunun tam olarak tespit edilemediği, tanık anlatımlarının duyumdan ve tahminden ibaret olduğu” gerekçesiyle beraata karar verilmesini istedi. Mahkeme, 22 Aralık’taki son duruşmada Naim Kurt’u “suçun sabit olmaması nedeniyle” suçsuz buldu.
Avukat Taş, yirmi yıllık soruşturma boyunca hiçbir işlem yapılmadığını, sadece dosyadaki tanık beyanlarına göre iddianame yazıldığını belirterek, “Soruşturma zayıftı. Hiçbir araştırma yapılmamış. Bizim zaten, tetiği Kurt’un çektiği yönünde bir iddiamız yoktu. Dört kişi 13 gün gözaltında işkence gördü. Alay komutanı veya yardımcısının izni ve iştiraki olmadan infaz edilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle alay komutanı, yardımcısı ve hatta valinin de sorumlu olduğunu söyledik” dedi. Taş kararı temyiz edeceklerini belirtti.