Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nin Alacaköy kırsalında bulunan toplu mezardan alınan ve savcılık tarafından 2004 yılında İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklerle ilgili DNA testi tamamlandı. Kulp İlçesi’nde bulunan toplu mezardaki kemik parçalarının, 15 yıl önce kaybolan 11 köylüye ait olduğu, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA testiyle kesinleşti. PKK itirafçısı Arif Sakık, pişmanlık yasasından yararlanabilmek için konuyla ilgili savcılığa verdiği ifadesinde, “Kemikler örgüt içi hesaplaşma sonucu öldürülen PKK’lılara aittir’’ demişti.
Bolu Dağ ve Komando Tugayına bağlı birliklerin 11 Ekim 1993 tarihinde Kulp’un Alaca köyü kırsalında yürüttüğü operasyon sırasında 11 köylü kayboldu. 4 Kasım 2004 günü ortaya çıkan toplu mezarın 11 köylüye ait olduğu ileri sürüldü. Toplu mezarla ilgili Kulp Başsavcılığı’nın 18 Kasım 2004’te İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderdiği kemiklerle ilgili yapılan DNA testi tamamlandı.
Bir buçuk yıl süren incelemenin sonunda, kemiklerin, 15 yıl önce gözaltındayken kaybolan, 11 köylüye ait olduğu kesinlik kazandı. Raporda, 11 kişinin ölüm sebebi “yakılma ve ateşli silahla öldürme” olarak belirlendi.
Toplu mezardaki kemikler dışında, köylülere ait giysi parçaları da incelendi. Giysilerde ve kemiklerde yapılan biyolojik incelemede, yakılma izlerine rastlandı.
Bu arada kemiklerle ilgili DNA sonuçlarının, Kulp Savcılığı’na gönderildiği bildirildi.
Arazide yağmur ve heyelan sonucu açığa çıkan toplu mezarı tesadüfen bulan köylüler, 2004 yılında İnsan Hakları Derneği’ne başvurmuştu. Olayla ilgili soruşturma başlatan Kulp Cumhuriyet Savcılığı, kemikleri DNA testi için İstanbul’a göndermişti.
PKK itirafçısının ifadesi yanlış çıktı
Bulunan kemiklerin, örgüt içi hesaplaşma sonucu öldürülmüş PKK’lılara ait olabileceği ihtimali nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da ayrı bir soruşturma yürütüyordu. PKK itirafçısı Arif Sakık kemiklerle ilgili savcıya verdiği ifadesinde şöyle demişti: “Kemiklerin bulunduğu yerde, 11 kişi örgüt içi hesaplaşmada ‘ajan’ oldukları gerekçesiyle infaz edildi. Bu kişilerin cesetleri Andok bölgesinde bir ceviz ağacının dibindeki yamaca gömüldü. Bu kişileri öldüren 4 örgüt mensubu hakkında da PKK idam kararı çıkardı. Bunlardan ikisini örgüt öldürdü, ikisi kaçtı. Bu kemikler PKK’nın öldürdüğü örgüt mensuplarına aittir. Çünkü o tarihte ben de Kulp kırsalında faaliyet yürütüyordum. Can güvenliğim sağlanırsa yer gösterme yapabilirim. Eğer kemikler sözünü ettiğim ceviz ağacının altındaki yamaçta bulunmuşsa, bunlar sözü edilen kayıp köylüler değil, PKK’lıdır.’’
Türkiye tazminat ödemişti
Toplu mezardaki kemiklerin kayıp olan Mehmet Şah Atala, Nusrettin Yerlikaya, Turan Demir, Behçet Tutuş, Bahri Şimşek, Şerif Avar, Hasan Avar, Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Ümit Taş ve Abdi Yamuk’a ait olduğu DNA raporuyla kesinleşti. Yaşam hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle 1993 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru Mayıs 2001’de sonuçlanmış ve Türkiye, ailelere toplam 1 milyon YTL tazminat ödemeye mahkum olmuştu.
2001 yılına kadar güvenli olmadığı için ‘Yasak bölge’ ilan edilen Keper mezrasına ‘Köye dönüş projesi’ kapsamında dönen aileler, arazide yağmur ve heyelan sonucu açığa çıkan kemiklerin kaybolan yakınlarına ait olduğunu öne sürerek savcılığa başvurmuştu.
Sezgin Tanrıkulu: “Bolu tugayı soruşturulmalı”
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu da, raporu şöyle değerlendirdi: “Soruşturma etkin bir şekilde yeniden başlatılmalı. Bununla ilgili zamanaşımı 25 yıl. Hâlâ o soruşturma derdest. Bana göre savcının bu teknik delil karşısında kaçacak bir yeri kalmadı. Bolu tugayı soruşturulmalı.”
AKP’li Torun ve CHP’li Değer’ in yanı sıra AKP’li Hakan Taşçı’ nın da görev aldığı alt komisyon tarafından 2004 Aralık ayında hazırlanan Kulp’taki toplu mezar iddialarıyla ilgili raporda, 9 Ekim 2003’te Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Mehmet Şah Atala, Nusrettin Yerlikaya, Turan Demir, Behçet Tutuş, Bahri Şimşek, Şerif Avar, Hasan Avar, Ümit Taş ve Abdi Yamuk’un gözaltına alındığı belirtildi. Gözaltına alınan köylülerin PKK ile resmi ve özel anlamda herhangi bir ilgileri olduğunun tespit edilemediği, kaybolan kişilerin çoğunun yaşlı, evli ve çok çocuk sahibi olmaları da dikkate alındığında, örgütsel irtibatlarının söz konusu olmadığı kaydedilen raporda, resmi kayıtlarda da böyle bir iddianın bulunmadığı vurgulandı. Raporda şu tespitlere yer verilmişti:
- Olay, Bolu’dan gelen general Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Dağ Taburu’nun operasyonu sırasında gerçekleşti.
- Cezai yönden takibat açılması, bu tür faili meçhullerin bir daha cereyan etmemesi bakımından büyük önem taşımakta.
- Toplu mezara ait kemiklerin ve diğer delillerin Adli Tıp’ta yapılacak incelemede kaybolduğu söylenen kişilere ait olduğunun belirlenmesi olayı netleştirecek. Ancak, kemikler maktûllere ait çıkmasa bile durum değişmez. Zira Şemdin Sakık’a karşı yapılan bir operasyon sırasında bu kişilerin gözaltına alındıktan sonra kayboldukları kanaatine varıldı.
Ancak mezarların toplu bulunduğunu, örgüt mensuplarına karşı bir operasyon gibi de görünmediğini belirten Torun, “Öldürülen kişiler örgüt mensubu olsaydı kimse aramaya kalkışmazdı. Bunlar devlete müracaat ederek, devlete sığınmışlar” dedi.