Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 11 sivilin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili Kulp davası yarın Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek yedinci duruşmayla devam edecek. Sanık emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk halen tutuksuz yargılanıyor.
Genelkurmay’ın Bolu Komando Tugayı’na yazdığı yazıya gelen cevapta, “belgelerin 12 Kasım 1999’daki depremde zarar gördüğü” iddia edilmesinin ardından savcılık Bolu Valiliği’ne başvurmuş, valilik ise depremde komando tugayının herhangi bir zarar gördüğüne dair ellerinde bilgi ve belge olmadığını açıklamıştı:
“12 Kasım 1999 Bolu-Düzce depreminde içinde tugay arşivinin de bulunduğu tugay binaları hasar görmüştür. Deprem esnasında kalorifer boru ve peteklerinin patlaması sonucu arşiv sular altında kalmış olması nedeniyle istenilen bilgilerin incelemesi yapılamamaktadır.”
Tugaydan mahkemeye halen bir belge ulaştırılmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 11 kişinin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili verdiği ihlal kararı ise mahkemeye ancak altıncı duruşmada ulaştı. 11 Aralık 2014’teki son duruşmada, mahkemenin AİHM kararından habersiz olduğu ortaya çıkmıştı. Mahkeme beşinci duruşmada avukatlara AİHM kararını nasıl edinebileceklerini sormuştu.
Son duruşmada ayrıca, 1993’te Kulp ilçesinde görevli ilçe jandarma komutanı ile Muş Garnizon Komutanı Cahit Sarsılmaz’ın tanık olarak dinlenmesi istendi. Davanın yedinci duruşması yarın Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 09:30’da.
Ne olmuştu?
8 Ekim -25 Ekim 1993 arasında Kulp ilçesinin dağınık mezralardan oluşan (Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan) Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyünün (Licik mezrası) civarında, General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda köy ve mezralarından toplanarak gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı.
Kaybedilenlerin isimleri şöyle: Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş (16 yaşında).
AİHM kararı
Gözaltında kaybedilenlerin aileleri 1993’te ilgili savcılıklara başvurmuşlarsa da bir sonuç alamadılar ve 1994’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdular. (Akdeniz ve diğerleri davası: 23954/94)
AİHM 31 Mayıs 2001’de davayı sonlandırarak Türkiye’yi, 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinin, 3. Maddesinin ve 5(1). Maddesini ihlalden mahkum etti.
Meclis komisyonu
Kulp’taki 11 köylünün katledilmesi olayını 2004 yılında araştıran Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, olayın Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki operasyon sırasında gerçekleştiğinin anlaşıldığını belirtti.
Dönemin Komisyon üyeleri Cavit Torun, Mesut Değer ve Hakan Taşçı, Diyarbakır ve Kulp İlçesi’nde incelemelerde bulundu ve olayla ilgili rapor hazırladı.
Raporda, gözaltına alındıktan sonra kaybolan kişilerin, PKK ile resmi ve özel anlamda herhangi bir ilgileri bulunduğunun tespit edilemediği belirtildi.
Toplu mezar bulundu
Olaydan 10 yıl sonra, 2 Kasım 2003’te bir çobanın Alaca Köyüne 500-600 metre mesafedeki bir dere yatağında toprak yüzeyine çıkan bazı kemik ve bez parçalarını bulması ve İHD Diyarbakır şubesine başvurması sonucunda Kulp Cumhuriyet Savcısı ile kemikler toplandı, bulunan kemiklerin kime ait olduğunun belirlenmesi için bazı aileler doku örneği verdi ve Adli Tıp Kurumuna gönderildi.
Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi’nce gönderilen 30 Aralık 2005 tarih ve 915-61097 sayılı raporda, olay yerinde bulunan kemiklerin en az dokuz kişiye ait olduğu ve bunlardan ikisinin Mizbah Akdeniz’in babası Mehmet Salih Akdeniz ile Ahmet Tutuş’un babası Behçet Tutuş’a yüzde 99,99 oranında ait olabileceği tespit edildi.
Bunun üzerine açılan soruşturmada Savcılık görevsizlik kararı verdi ve dosyayı, “Suç tarihinde Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı’nda görevli asker şahısların işlediği askeri suçlarıyla ilgili soruşturma yapmak görev ve yetkisinin” askeri savcılığa ait olduğu gerekçesiyle, askeri savcılığa gönderdi.
Zamanaşımı durduruldu
Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığında bulunan ve herhangi bir işlem yapılmayan dosyaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü ayrı bir soruşturmada, dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk’ün 7 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesinin alınmasının ardından Soruşturma Savcısı, Yavuz Ertürk hakkında yakalama kararı çıkararak zamanaşımı süresini durdurdu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianame, 2013 yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istendi.
Ankara’ya nakledildi
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanık eski Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “güvenlik” gerekçesiyle yargılamanın başka ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın Ankara’da görülmesini kararlaştırdı.
İlk duruşma 26 Mayıs 2014’te görüldü. Sanık Yavuz Ertürk duruşmaya sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmadı. Katılan avukatların sanık Ertürk’ün tutuklanması ve davanın Diyarbakır’da görülmesi yönündeki talepleri mahkemece reddedildi.
Suçlamaları reddetti
7 Temmuz’da görülen duruşmaya sanık Yavuz Ertürk katıldı. Ertürk, görevini kanunlara ve Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın ve dolayısıyla OHAL valiliğinin emirlerine göre yaptığını söyledi, suçlamaları reddetti.