Mahkeme : İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No : 2015/58
Duruşma Tarihi : 17 Kasım 2016 (14.celse)
İzleme Ekibi : Fatma Özkaya, Hüseyin Tül, Emin Kul, Mahsun Kaya, Evrim Kepenek
Duruşma Öncesi
İzmir Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşma için, duruşma salonuna ulaşım konusunda herhangi bir engel çıkartılmadı, salona erişim kolaydı. Mahkeme kapısının önünde oldukça büyük bir salon bulunuyordu. Bu salonda, mağdurlar, polis ve avukatlar duruşma başlayana kadar birlikte bekledi. Bekleme sırasında mağdurlar ve avukatlar fikir alışverişinde bulundu. Duruşma, söylenildiği saatte, 10.00’da başladı.
Duruşma Salonu
Duruşmanın yapıldığı İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi salonu amfi şeklinde tasarlanmış büyük bir salon. Salona girmek isteyen herkes içeri girebildi ve girerken kimsenin üstü aranmadı. Salonun fiziki koşulları yeterliydi. Ancak salonda mikrofon sistemi bulunmasına rağmen sesler yeterince duyulmuyordu.
Salonda, yargılamanın hızlanmasını sağlamak için kurulan, sesli ve görüntülü kayıt sistemi (SEGBİS) kuruluydu. Ancak duruşmanın ilerleyen saatlerinde mağdur avukatların “SEGBİS açık mı?” diye sorması üzerine mahkeme başkanı SEGBİS’in açılmasının unutulduğunu belirtti. Bunun üzerine SEGBİS sistemi çalıştırılmaya başlandı.
Salonda, mağdur avukatları mağdurların hemen yanında otururken, sanık Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Mehmet Eren Turan da tam karşılarında oturdu. Mağdurlardan Sabahattin Kayran, İlhami Bayar, Şiyar Kaymaz, Yahya Yiğitel, Gülden Erdal, Metin Bekiroğlu ve Murat Canpolat da mahkeme heyetinin tam karşısında oturdu.
Salonda belli aralıklarla oturmuş 10’un üzerinde çevik kuvvet polisi de vardı. Mübaşir herkesi telefon kullanılmaması ve fotoğraf çekilmemesi konusunda uyardı. Mübaşir ayrıca herkesi bacak bacak üstüne atılmaması konusunda da uyardı. Birçok kişi mübaşirin bu tavrından rahatsız olduğunu belirtti
Kayıp yakınlarının yanı sıra, Lice Adalet Arıyor Platformu, Hafıza Merkezi Dava İzleme Ekibi, HDP Mardin Milletvekili Erol Dora da duruşmayı izledi. Hafıza Merkezi Dava İzleme Ekibi tarafından mahkeme heyetine görev mektubu sunuldu, yaka kartları takıldı ve ekip salonda izleyiciler ile aynı yerde oturdu. Ekibin davayı izlediği, duruşma tutanağına geçirildi.
Duruşma
Duruşma daha önce belirtilen saat olan 10.00’da başladı. Mahkeme Heyeti yerini aldı, daha sonra kimlik tespitleri yapıldı. Duruşma devam ederken mağdur avukatları Fuat Şengül ve daha sonra Fatma Demirer katıldı. Mahkeme heyetinin tutumu genel olarak iyiydi. Duruşma akışı eksiksiz bir biçimde tutanağa geçirildi. Ancak mahkeme başkanının mağdur ve tanığa “sen”, “oğlum” diye hitap etmesi dikkat çekti.
Duruşmanın akışı mahkeme başkanının kontrolündeydi. Ara kararlar için duruşma salonundan heyet olarak çıkıp değerlendirme yaptıktan sonra salona tekrar giriyorlardı. Onun dışında hakimlerin birbirleriyle ya da savcı veya taraf vekilleriyle iletişim kurduğu gözlemlenmedi. Mahkeme başkanı dışındaki diğer iki üye hakim duruşma boyunca hiç konuşmadı. Aynı şekilde savcı da sunduğu birtakım talepler dışında genel olarak sessizdi.
Savcının duruşma boyunca ilgisiz bir tavrı olduğu da gözlemlendi. Bir iki kere arka tarafa giden savcının sık sık telefonuyla oynadığı da dikkat çekti. Mikrofon kullanmasına rağmen savcının ne söylediği hiç anlaşılmadı.
Duruşmada Ethem Özer tanık olarak dinlendi. Özer ifadesinde, özetle şunları söyledi: “Askerden döndükten iki ay sonra oldu. Sabah saat 08:40 civarı çarşıya giderken, insanlar topluca bana doğru geliyordu. Kalabalığı görünce ilk önce, düğün ya da cenaze gibi bir kalabalık olduğunu düşündüm. Ne olduğunu sorduğumda, askerlerin ‘Evlere gidin ve çarşıyı boşaltın,’ dediklerini aktardılar. Karakolun kuzeybatısındaki kulübeden bir askerin önce Türkçe, sonra Kürtçe, ‘Dön!’ diye seslendiğini duydum. İlerlerken helikopter seslerini duydum. İki tane ev bizzat helikopterden yakıldı. Olay, ertesi sabah da devam etti. Silah sesleri duydum. Mehmet Said Eminoğlu ‘Yapmayın ben devlet memuruyum,’ diye bağırıyordu. Ona küfür ederek evini yaktılar. Dedemin ve dayımın evini yaktılar. Dört cenaze gördüm. Bunlardan biri babama aitti. Ertesi gün eve gittiğimde askerlik fotoğrafımın üstünde ‘Bu askerin hatırına bu evi yakmıyoruz-TİT,’ yazılıydı. Askerler Atatürk’e de sinkaflı küfür ediyorlardı.”
Tanık ifadesi alınırken bir sözün yanlış şekilde tutanağa geçirildiğini dile getiren mağdur avukatlarıyla kısa süreli bir tartışma yaşandı. Bu sırada sanık vekilinin mağdur vekiline hitaben cevap vermeye çalışması üzerine tartışma devam etti. Daha sonra mahkeme başkanı tarafından mağdur vekillerinin talebi doğrultusunda tutanaktaki beyan düzeltildi ve tartışma son buldu. Mahkeme başkanının Ethem Özer’e sorduğu “Madem devlet tankla helikopterle saldırmış, ölen sayısının daha fazla olması gerekmiyor muydu?” sorusu ise dikkat çekiciydi.
Tanık ifadesi bölünmeden alınırken, ifade veren mağdurların sözü daha önceden benzer beyanlarda bulunulduğu gerekçesiyle kesildi.
Savcının tanık ifadesinde askerlerin yağmaladıkları eşyaları PTT aracılığıyla kendi evlerine gönderdiği iddiası yer almasından dolayı yapılan, dönemin PTT kayıtlarının istenilmesi talebinin yargılamaya katkı sunmayacağı gerekçesiyle reddini istemesi izleme ekibinin dikkatini çekti. Sanık avukatı, katılma taleplerinin reddini istemenin dışında herhangi bir talepte bulunmadı. Her iki talep de reddedildi.
Mahkeme heyeti, katılan avukatların süre talebini kabul etti. Duruşmayı 16 Şubat 2017’ye erteledi.
* Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü dava izleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır.