Başsavcılık, Hasan Ocak’ın gözaltında öldürülmesi ve kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanması şikayetiyle yapılan başvuruda zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verdi.
Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra işkence görmüş bedenine kimsesizler mezarlığında bulunmasıyla ilgili dosyada Başsavcılık karar verdi.
Ocak ailesinin şikayeti üzerine dosyayı inceleyen Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı “zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi.
Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, kararla ilgili bianet’e yaptığı açıklamada “Böyle bir sonla karşılaşacağımızı, bu ülkedeki hukuk sistemini biliyoruz ama yine de kendimi bomboş, bir duvara çarpmış gibi hissediyorum. O boşluğu ancak daha çok mücadele dolduracak” dedi.
Ocak ailesi, karara itiraz edecek.
22. yılında olan Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemleri Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un gözaltında öldürüldükten sonra işkence edilmiş bedenlerinin bulunmasıyla başlamıştı.
“Belgeye rastlanmadı”
Hasan Ocak’ın ailesi “Kasten öldürme” ve “Görevi kötüye kullanma” suçlamalarıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Yetkilileri, Veli Küçük, Osman Yıldırım, Osman Gürbüz, Hanefi Avcı, Korkut Eken hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
20 yıldır rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmayan ve savcının sık sık değiştirildiği dosyada karar 17 Ekim 2016’da Cumhuriyet Savcısı Suat Çalışkan imzasıyla alındı.
Kararda dosyada tanık olarak birçok kişinin ifadesi alındığı ancak resmi kayıtlarda Hasan Ocak’ın gözaltına alındığına dair belgeye rastlanmadığı söylendi.
Bazı tanıkların olay tarihinde Hasan Ocak’ı gözaltında gördüklerine dair beyanlarının araştırıldığını ancak “buna yönelik belirleme yapılamadığı” belirtildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Hasan Ocak’ın güvenlik güçlerince veya onların işbirliğiyle öldürüldüğüyle ilgili olarak sözleşmenin yaşam hakkını düzenleyen maddesinin ihlal edilmediği, etkin ve etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği” kararı aldığına işaret edildi.
“Failler tespit edilemedi”
Başsavcılık kararında şu ifadeler yer aldı:
“Hasan Ocak’ın gözaltına alındıktan sonra kamu görevlileri tarafından veya onların bilgisi dahilinde kimliği tespit edilemeyen şüpheli veya şüpheliler tarafından öldürüldüğü yönünde müşteki vekilinin iddiaları dışında herhangi bir delil elde edilememiştir.
“Hasan Ocak’ın kasten öldürülmesiyle ilgili olarak olayın meydana geldiği tarihten bu yana olayın faillerini tespit edememiştir.
“Soruşturma konusu dosyada Hasan Ocak’ın yasa dışı örgüt tarafından öldürüldüğü iddiası da araştırılmış ancak bu hususa ilişkin faillerde belirlenememiştir.
“Soruşturma konusu dosyada olay tarihinde kamu görevlilerin görevi kötüye kullanma niteliğindeki eylemleri yer zaman ve şahıs belirtilmek suretiyle somutlaştırılamamış ve bu hususa ilişkin herhangi bir eylem ve fail belirlenememiştir.”
“Zamanaşımı”
Savcılık, Hasan Ocak’a yönelik öldürme eyleminin 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun öldürmeye dair 449-450 maddeleri kapsamında kaldığı, 1995 yılından itibaren 20 yıldan fazla süre geçtiği, aynı kanunun 102/1 maddesinde zaman aşımı süresinin 20 yıl olduğu ve bu nedenle Ocak’a yönelik kasten öldürme eyleminin zamanaşımına uğradığını söyledi.
Kamu görevlilerine dair “görevi kötüye kullanma” suçuyla ilgili de beş yıllık zaman aşımı olduğu gereğince zamanaşımına uğradığını belirtti.
Ne olmuştu?
Hasan Ocak 21 Mart 1995 tarihinde polisler tarafından gözaltına alındı. Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada başında Bayram Kartal’ın olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulandı.
Onu gözaltında gören, gözaltı listesinde adını gören tanıkları vardı ama gözaltına alındığı inkar edildi. Her yerde Hasan’ı arayan ailesi, arkadaşları ve İHD tüm resmi kurumlardan ‘bizde yok’ cevabı aldı. 58 günlük arayışın sonunda Hasan Ocak’ın ağır işkence izlerini taşıyan ve ‘meçhul kişi’ olarak işlem gören bedenine, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı.
Ocak ailesi DGM Başsavcılığına, Beykoz Savcılığına, Fatih Savcılığına başvurdu. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve ‘Tim-3’ polisleri hakkında suç duyurusunda bulundu ama hukuk işletilmedi.
Ocak ailesi Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak hukuku işletmeyen, etkin soruşturma yapmayan savcılar hakkında şikayetçi oldu ama Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü bu şikayeti işleme koymadı.
Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusunu birleştirdi ve bu dosyada “şikayetler somut bir veriye dayanmıyor” gerekçesi ile takipsizlik kararı verdi.
Beykoz Cumhuriyet Savcılığının 1995/1075 Hazırlık Numarası ile takip ettiği dosyada ise 20 yıldır rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. Dosya savcısı sık sık değiştirildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın yaptığı başvuru sonucu aldığı 15 Temmuz 2004 tarihli kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “yaşam hakkı”nı düzenleyen 2. maddesinin ihlal edildiğini bildirdi. Türkiye’yi, yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 25 bin Euro manevi tazminata mahkum etti. (BK)