Mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2014/163
Celse No: 21
Duruşma Tarihi: 15 Eylül 2017
İzleme Ekibi: Hanife Kardelen Işık
Duruşma Salonu Sorunu ve Salonun Koşulları
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam eden Ankara JİTEM Davası’nı izlemek üzere Ankara Adliyesi’ne gelindiğinde, ağır ceza mahkemelerinin olduğu blokta devam eden inşaat çalışması nedeniyle salonların kullanılamadığı ve buna rağmen duruşmanın yapılacağı salonun önceden belirlenmediği görüldü. Nitekim duruşma saatine kadar “duruşmanın yapılabileceği” bir salon arandı.
Duruşma öncesi, katılan ve sanık avukatları, mağdur yakınları, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve bir Dihaber muhabiri, duruşmanın yapılacağı bir salon bulunmasını beklemek üzere mahkeme heyeti başkanının geçici olarak kullandığı, asliye ceza mahkemelerinin yer aldığı katta bulunan odasının önünde hazır bulundu.
Katılan avukatlarından Av. Ruşen Ali Nergis, Av. Sertaç Kâmil Ekinci ve Av. Nuray Özdoğan duruşma saatinden önce Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi kalemine, bir önceki celsede verilen ara kararlar doğrultusunda yapılması öngörülen SEGBİS bağlantıları için gerekli hazırlıkların yapılıp yapılmadığını sordu; ancak “SEGBİS MEGBİS yok, önce salon bulacağız,” yanıtıyla karşılaştı. Bunun ardından saat 10:15’te ilk olarak 19. Asliye Ceza Mahkemesi salonuna; bu salonda SEGBİS bağlantısı gerçekleştirebilmek için yeterli teknik donanımın olmadığının anlaşılması üzerine ise 20. Asliye Ceza Mahkemesi salonuna geçildi. Salonda katılan avukatlarının oturabileceği yeterli yer olmadığı için izleyici bölümündeki ilk sıraya oturtuldular.
Duruşmaya hiçbir sanığın katılmadığı gözlemlenirken sanık Mehmet Kemal Ağar müdafi Av. Abdulkadir Toluç, sanık Mehmet Korkut Eken müdafi Av. Gökhan Kılıç ile duruşmaya geç katıldıkları için tutanağa isimleri geçirilmeyen iki sanık avukatı; katılan Raife Baskın vekili Av. Yusuf Alataş, katılanlar Hazal Cantürk ve Rumet Serhat vekili Av. Mehmet Celal Baykara yetkilendirmesi ile Av. Bihter Denizci, katılanlar Tarık Ziya Ekinci, Sertaç Kâmil Ekinci vekili Av. Ruşen Ali Nergis, kendi adına asaleten, katılanlar adına vekâleten Av. Sertaç Kâmil Ekinci, katılanlar Sibel Yıldırım, Leyla Yıldırım, Gülcan Yıldırım, Berivan Yıldırım, Rıdvan Yıldırım vekili Av. Zahit Şeyhanoğulları, Sertaç Kâmil Ekinci müdafi Av. Nuray Özdoğan duruşmada hazır bulundu. Mahkeme salonunda polis bulunmadığı ancak duruşmanın başlamasından yarım saat sonra iki polisin kapının önünde yerlerini aldıkları görüldü. Polisler, saat 11:30’da mahkeme salonuna girdi.
Cumhuriyet savcısı heyetten gecikmeli olarak mahkeme salonunda yerini aldı. O sırada mahkeme heyeti üyelerinden birinin henüz yeni gelmiş olan savcıya “Bugün de buradayız,” dediği, bunun üzerine yerine oturan savcının ise “Yapacak bir şey yok, adliye şartları,” diyerek karşılık verdiği duyuldu. Salonda heyetin tamamlanmasının ardından bu kez de savcının cübbesinin olmamasından dolayı cübbe aranmaya başlandı. Savcının getirilen birkaç cübbeyi denedikten sonra kendisine uygun cübbeyi bulmasıyla duruşma saat 10:25’te başlatıldı.
Mahkeme heyetinin bütünüyle değişmiş olduğu gözlemlendi. Nitekim davanın bir önceki celsesinde de Hakim Kökçek, kendisinin geçici olarak Mahkeme Başkanlığı görevinde bulunduğunu, esas Mahkeme Başkanı olan hakimin yakında emekli olacağı için duruşmaya çıkmadığını belirtmişti.
Heyet değişikliğinden dolayı duruşmaya önceki zabıtların okunmasıyla başlandı. Bu sırada mahkeme heyeti başkanının sesi güçlükle duyulabildi; zaman zaman ise hiç duyulamadı. Bu esnada kalem, salona girip çıkarken, izleyici bölmesinde oturan ve buradan mahkeme heyeti başkanının duruşma tutanağına geçtiği kayıtları takip etmeye ve duymaya çalışan, bu nedenle de ara sıra kürsüye doğru yaklaşmak zorunda kalan katılan avukatlarını, oturdukları yerin kendisinin geçişini engellemesi nedeniyle uyardı. Bunun üzerine Av. Nuray Özdoğan, “mahkemenin fiziki koşullarının yetersiz olduğunu, duruşma tutanağını bilgisayardan takip edememenin yanı sıra hakimin sesinin de güçlükle duyulabildiğini” belirtti. Ardından, katılan avukatları başkana “önceki celsenin ara kararlarında yer alan ve bu celsede yapılması beklenen yüzleştirmeleri” hatırlattı. Başkan ise “Ben ara karar doğrultusunda yazdırıyorum, müdahale etmeyin lütfen; ederseniz burası çorbaya döner,” diyerek karşılık verdi.
Bir önceki celsede tanık sıfatıyla dinlenilmesine karar verilen Tansu Çiller ve Özer Uçuran Çiller mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Başkanın Tansu Çiller ve Özer Uçuran Çiller’in mazeretlerine binaen rapor da ibraz ettiklerini belirtmesi üzerine Av. Sertaç Kâmil Ekinci’nin “İkisi birlikte mi hastalanmışlar efendim?” şeklindeki sorusuna mahkeme başkanı, “Birisi dizinden birisi şeyinden rahatsızlanmış,” diye cevap verdi. Ardından İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi ile SEGBİS bağlantısı kuruldu ve tanık Veli Küçük’ün dinlenilmesine geçildi.
Veli Küçük’ ün İfadesi
SEGBİS bağlantısının yapıldığı ekranın heyete dönük olması nedeniyle Veli Küçük, avukatlar ve izleyici bölmesi tarafından görülemedi. Mahkeme heyeti başkanının davanın sanıklarının isimlerini tek tek sıralayarak tanıyıp tanımadığını sormasıyla tanık Veli Küçük’ün dinlenilmesine başlandı. Bu sırada SEGBİS bağlantısının sorunlu olduğu, Küçük’ün sesi rahatlıkla duyulabilirken, sesin karşı tarafa yeterince iyi gitmediği fark edildi. Veli Küçük ilk olarak sanık Mehmet Ağar’la tanışıklığını “Normal olarak tanıyorum, ama yakınlığım olmadı hiç,” diye açıkladı. İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Ayhan Çarkın’ı tanıdığını söylerken, Mahmut Yıldırım’ı ise “ismen duyduğunu ama tanımadığını” belirtti. Bunlar tutanağa geçilirken SEGBİS bağlantısının kesilip yeniden kurulması üzerine Küçük bu kez “Ayhan Çarkın’ı tanımıyorum, bakın yanlışlık olmasın ismen biliyorum,” diyerek araya girdi. Bunun üzerine isimlerin bir kısmı yeniden, bu kez ağır ağır, her birinin ardından Küçük’ün duyup duyamadığı teyit edilerek ve cevabı beklenerek tekrar edildi. Küçük, sıra Lokman Külünk’e geldiğinde de “Hayır Lokman’ı tanımıyorum,” diyerek düzeltti.
Mahkeme başkanı, “Şimdi şöyle bir iddia var,” diyerek hızla maktullerin isimlerini saydı ve sordu: “Şimdi bunların öldürülmesiyle ilgili bir şey biliyor musunuz?” Küçük’ün daha ilk maktulün isminde “Hayır,” diyerek araya girmesi dikkat çekti ve “bildiği herhangi bir şey olmadığını, kamunun duyduğu gibi basından duyduğunu” söyledi. Mahkeme başkanı ifadesi boyunca Küçük’e zaman zaman “söylediklerinin aynen zapta geçileceğini” belirtti.
Av. Ruşen Ali Nergis, tanık Veli Küçük’e sorularını sormadan önce sesinin İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından duyulduğunu teyit etti; ancak Küçük, ilk sorudan itibaren duymadığını belirterek, her bir soruyu mahkeme heyeti başkanının ya tekrar etmesinin ya da “bölerek” sormasının ardından yanıtladı. Bunun yanı sıra, Av. Nergis, Küçük’ün ifadesi boyunca hem başkana hem de Küçük’e yönelttiği sorularla neyi kastettiğini, ne sormak istediğini ve bunların mahiyetini açıkladı. Başkan “Şimdi diyor ki,”, “Şöyle diyor zaten,” şeklinde Küçük’ün ifadelerini “toparlayarak” tekrarladı ve açıklamaya çalıştı. Fakat katılan avukatlarının soruları değişmedi. Başkan yer yer “ifadelerinin aynen zapta geçirildiğini” tanık Veli Küçük’e belirttikten sonra, katibi de “Bak, ne diyorsa onu yaz,” diye uyardı. Nitekim, Küçük de her bir soruda söylediklerini “açarak” bir kez daha cevapladı.
Av. Nergis’in “Maktullerle ilgili araştırmanız oldu mu, bunların tamamı jandarma bölgesinde işlenen suçlardır, bunlarla ilgili soruşturma yapmadınız mı?” sorusu üzerine Küçük, “Benim görev yaptığım dönemde faili meçhul cinayet yoktur, benim bölgemde değil komşu bölgelerde olmuştur, ondan da ben sorumlu değilim,” dedi. Teoman Koman’ın Ergenekon Davası’nda kendisi ve olayla ilgili ifadelerinin hatırlatılmasıyla, “Faili meçhul cinayetlerde cesetler benim sorumluluk bölgeme atılıyordu ama benim bölgemde işlenmiyordu,” diye ekledi. Küçük, Teoman Koman’a neden böyle bir söz söylediğini, “O dönem bölge faili meçhul cesetlerle biliniyordu. ‘Neden böyle’ diye sorulduğunda başka yerlerde öldürüp, buralara atıyorlar dedim. Bir yerde cinayet olursa polisi, zabıtası çözmeli; demek ki çözemediklerine göre bir yerlerden atılıyor demektir, çözülemeyenler atılıyorsa ne olur. Bu nasıl değerlendirilir? Getirip bırakmışlar demektir yolun kenarına, başka izah şekli yoktur,” diyerek açıkladı.
Av. Sertaç Kamil Ekinci’nin, tanık Küçük’e “Atılanların kimliğinin dikkatini çekip çekmediğini” sorması üzerine başkan “Anladınız mı soruyu?” dedi. Küçük ise ifadesinin genelinde olduğu gibi bu soruyu da öncelikle “Anlamadım, siz tekrar sorun cevaplayayım,” şeklinde yanıtladı. Av. Ekinci, “TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nda dinlenen Jandarma Astsubay Hüseyin Oğuz, sizin Yeşil’i tanıdığınızı, onun sizin sözünüzden çıkmadığını, Yeşil’in önce polis, sonra JİTEM ile çalıştığını; sizin Kocaeli’ye gitmeniz sonrasında Yeşil’in infazlara başladığını söylemektedir, ne diyeceksiniz?” diye sordu. Küçük, öncelikle Oğuz’u tanımadığını, ismen bildiğini belirtti ve ekledi: “Ergenekon davasında, köyüne giderek köpeklerini benim öldürdüğümü dahi söyledi. Böyle saçma sapan ifadelerde bulundu”. Bunun üzerine cumhuriyet savcısı Küçük’e “Tanımadığınızı söylediniz, fakat kendisi küçük rütbeli bir askerdir, sizin rütbeniz düşünüldüğünde çok önemli bir davada niye böyle konuştu?” diye sordu. Küçük ise soruyu “Tıbben de belirlendi, kendisi meczuptur; akıl hastası,” şeklinde yanıtladı. Av. Ekinci, soru üzerine Susurluk Komisyonu’na çağrılmadığını söyleyen Küçük’e “Çağrıldığınız ama ifade vermediğiniz komisyon raporunda yazıyor,” dedi. Küçük ise “yanlış yazıldığını, eğer çağırılsaydı belgesinin olacağını” ifade etti.
Emin Demirel’in İfadesi
Mahkeme heyeti başkanının sanık isimlerini okumasıyla tanık Emin Demirel’in ifadesine geçildi. Demirel, sayılan isimlerin bir kısmıyla tanışıklığının olup olmadığı sorusunu, “Tanımıyorum,” yerine “Hatırlamıyorum,” şeklinde yanıtladı. Okunan maktullerin isimleriyle ilgili olarak ise “Hatırladığım kadarıyla o tarihlerde bunlarla ilgili muhtelif haberler yaptık. Normal gazeteci olarak biliyorum,” dedi.
Demirel, 1992-1996 yılları arasında Hürriyet gazetesinde polis muhabiri olduğunu, 1996’da da Kanal D’ye geçtiğini belirterek, “Polis muhabiriyken genelde diğer meslektaşlarımla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki basın odasında bulunuyorduk. Adı geçen olaylarla ilgili haberler yaptığımı hatırlıyorum,” dedi.
Av. Ekinci‘nin, “O dönemde Tansu Çiller, ‘Elimizde öldürülecek iş adamlarının listesi var,’ demişti. Uğur Dündar, 26 Şubat 2016 tarihli ifadesinde, iki celse önce bu listede kendi adının da olduğunu sizden öğrendiğini söyledi. Böyle bir bilginiz var mı? Uğur Dündar’ın isminin olduğunu ilettiniz mi?” sorusu üzerine Demirel, “Öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Ölüm listesinden haberim yok. Önemli bir konuymuş bu, söylesem hatırlardım,” ifadelerini kullandı.
Bunun ardından yaklaşık 5 dakika kadar Uğur Dündar’ın bu ifadeyi ne zaman vermiş olduğu heyet, sanık ve katılan avukatları tarafından arandı ve bulunduktan sonra başkan tarafından okundu. Bunun üzerine Demirel ekledi: “Bu konularla ilgili çok şey konuşuldu ama söylesem hatırlardım.”
Mahkeme Heyetinin Genel Tutumu ve Ara Kararlar
Katılan avukatları, Tansu Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller’in tekrar mahkemeye davet edilmesini talep etti. Bunun yanı sıra, sanıkların duruşmaya getirilmesi, tanıkların ise SEGBİS yoluyla değil mahkeme huzurunda dinlenmesi gerektiğini söyleyerek çapraz sorgu yapamadıklarını belirtti. Sanık avukatlarından Av. Gökhan Kılıç ise müvekkili Korkut Eken’in yurtdışı yasağının kaldırılmasını talep etti.
Katılan avukatlarının sanıkların mahkemeye getirilmesi ve ara kararların uygulanması talebiyle ilgili olarak sanık avukatları “Her celse bu kadar talep oluyor, uzuyor,” diyerek tepki gösterdi. Mahkeme heyeti başkanı da “Açık konuşayım biz bu dosyayı inceledik, hepsini gece okudum, 130 klasör bir dosya bu,” dedi. Bunun üzerine Av. Ekinci “Davanın üç yıldır devam ettiğini” belirterek, “Bir gecede 130 klasörün okunamayacağını” söyledi ve “taleplerinin 18 celsedir net olduğunu, boş duruşma salonunda devam eden bir dava olduğunu” dile getirdi.
Katılan avukatlarının, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kendilerine verdiği doğrudan savunma hakkını kullanamadıklarını, SEGBİS sisteminin zorunluluk halinde kullanılması gerekmesine rağmen kullanımının olağan hale getirildiğini, bu nedenle de sağlıklı bir duruşma yürütülemediğini, sordukları soruların ancak başkanın iletmesiyle cevaplanabildiğini,” ifade etmeleri üzerine başkan ısrarla ve sesini yükselterek “Bugün? Bugün!” diye tepki gösterdi. Katılan avukatlarının açıklamalarını ise “Eee, daha ne istiyorsunuz? Bu kadar imkansızlık içinde salon salon dolaşarak buraya geldik, o kadar fedakarlık yaptık. Kusura bakmayın ama biraz abartıyorsunuz. Adamı illa ki yanınızda mı görmek istiyorsunuz? Allah Allah!” diyerek dinledi ve ekledi: “O zaman kanunu yapanlara söyleyin, demagoji yapıyorsunuz işi şova dökmeyin.”
Duruşmaya 12:05’te ara verildi ve salon boşaltıldı. Heyetin kararını verdiğini bildirerek yeniden salona çağırmasından hemen önce cumhuriyet savcısının salondan ayrıldığı görüldü. 12:50’de duruşma yeniden başladı.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, Mahmut Yıldırım hakkındaki yakalama kararının akıbetinin sorulmasına, sanıkların huzura getirilmesi talebinin reddine ve Fikri Sağlar’ın tanık olarak dinlenmesi için kendisine SMS yolu ile bilgi verilmesine karar verdi.
Ayrıca, dönemin Başbakanı Ahmet Mesut Yılmaz’ın SEGBİS yoluyla dinlenilmesi için talimat yazılmasına ve daha önce bu yönde karar alınmasına rağmen Tansu Çiller ve Özer Uçuran Çiller’in dinlenmesine bu aşamada gerek olmadığına karar verildi.
Katılan avukatları bu ara karara tepki gösterdi; avukatlar ve Mahkeme Başkanı Özbaş bir süre tartıştı. Av. Nuray Özdoğan, kararla ilgili tepkisini “Bu dosyaya arızi çıktınız. Asıl heyetin ara kararından rücu ettiniz,” diyerek dile getirdi. O sırada, mahkeme salonundan bir kişi Özdoğan’ın yanına gelerek “… ben korumasıyım, lütfen sizi dışarı alalım,” diyerek Özdoğan’ı salonun dışına çıkardı.
Av. Ekinci, “Ara karardan neden dönüyorsunuz?” diye sorarken, Av. Ruşen, “Bir daha Çiller tanık olarak bu davaya nasıl çağrılacak?” diye ekledi. Ancak, bütün bu sorulara başkanın yanıtı “Kurulmuş ara karar Allah’ın emri değil!” şeklinde oldu.
Davanın bir sonraki duruşmasının 22 Aralık 2017, Cuma günü saat 10:00’da yapılmasına karar verildi.
Duruşmaya İlişkin Diğer Gözlemler
Av. Nergis’in, tanık Küçük’ün JİTEM ile ilgili olarak daha önce verdiği ifadelerle ilgili soru sorması üzerine, mahkeme heyeti başkanının “Suçlamayın! JİTEM’i tanımıyorum diyor hep JİTEM diyorsunuz,” demesi dikkate değer bulundu. Zira, Küçük’ün neredeyse bütün ifadesi heyet başkanının avukatların Küçük’e sorduğu soruları bir kez daha kendisinin sorması üzerinden devam etti. Av. Nergis, “suçlamadığını, tanığın daha önce böyle bir ifadesi olduğunu” belirttiyse de başkan, “Konuyu biraz dağıttınız, itham ediyorsunuz gibi geldi bana; ne yaptıklarının farkındayım bu dosyayı ben gece yarısına kadar okudum, şova kaçmayın sohbet yeri değil burası,” diyerek karşılık verdi. Veli Küçük’ün ifadesinin kalanı Av. Nergis’in bu sorusu üzerinden şekillenince başkan da ısrarcı olmadı. Ancak, yine de mahkeme heyeti başkanı, “şov, sohbet yeri” ifadelerini duruşmanın geri kalanı boyunca, özellikle de katılan avukatlarının kendisine “hatırlatmalar” yapması üzerine sıklıkla kullandı.
Mahkeme heyeti başkanının “bu duruşmaya arizi olarak çıktıklarını ve buna rağmen bu kadar fedakarlık yaptıklarını” belirtmesi de duruşmanın önemli bulunan noktalarından oldu. Nitekim, yine katılan avukatları tarafından kendisine hatırlatıldığı üzere “adaletin fedakarlık yapmakla olan ilişkisine” olan ısrarlı vurgusuna karşılık başkanın görevinin “fedakarlık yapmak değil, adalet dağıtmak” olması durumuna mahkeme heyeti başkanının “Biz bu saatten sonra bir de çapraz sorgudur, şudur budur dinleyecek değiliz. Yanlış mecralara sapmayın,” diyerek geçiştirmesi dikkate değer bulundu.
Mahkeme heyeti başkanının, yıllar sonra açılan bu davada, duruşmalar ve alınan ara kararlar sayesinde tanıklara ve resmi belgelere ulaşma imkanı ya da en azından dokunabilme imkanını yaratabilmesi beklenirken; geçmişle hesaplaşmaya yönelik soruşturma ve yargılama reflekslerinin “Karar Allah’ın emri değil,” ve “Bu kadar fedakarlık yapıp buraya çıkmışız,” cümlelerinde özetlendiği düşünüldü. Zira, başkan, katılan avukatlarının ilgili yasalarla ileri sürdükleri taleplerine ve önceki duruşmalarda alınan ara kararları hatırlatmalarına –SEGBİS örneğinde olduğu gibi- “İşi şova dökmeyin ya da demagoji yapmayın,” diyerek karşılık verdi. Sonucu ne olursa olsun yargılama sürecinin, tanıkların ifadeleri dolayımıyla hafızaların tazelenmesi ve olayların belgelerinin elde edilmesi için bir araç görevi görmesi, mağdur ve yakınları için hesap sorma olanağı yaratması gerekir ve beklenirken, heyet başkanı verilen ara kararları “Beğenmediyseniz itiraz edersiniz Allah Allah! Kararımız bu, beğenirsiniz beğenmezsiniz,” diyerek savundu.
* Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü Dava İzleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır.