Özlem Kaya – 20 Aralık 2017
Mahkeme: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2015/64
JİTEM örgütüne ilişkin 1999 yılında hazırlanan 11 sanıklı iddianame ile 2005 yılında hazırlanan 5 sanıklı iddianamenin 2010 yılında birleştirilmesiyle JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlayan ve Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin 2013 yılında başlatılan davayla birleştirilen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası’nın 20 Aralık 2017 tarihli duruşması, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi ve Katılanlar
Ankara Adliyesi’ndeki tadilat devam ettiği için ve adliye içinde herhangi bir araçla yönlendirme yapılmadığı için yer ve yön bulmak hâlâ oldukça zorlu. Bu nedenle duruşma için salona gelen istisnasız herkes, duruşma yerini çok zor bulduklarını söyleyerek şikayet ediyordu. Mahkeme salonunun önüne ilk gelen, duruşmanın 5 sene tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilen sanığı Hamit Yıldırım ve ona eşlik eden oğluydu. Sonrasında Musa Anter’in oğlu Dicle Anter duruşma salonu önüne geldi. Duruşma saatine kadar avukatlar, davayı izlemek isteyen az sayıda gazeteci, İHOP’tan Dicle Çakmak, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu ve Kerestecioğlu’na eşlik eden HDP üyeleri de duruşma salonu önüne gelmişti. İki çevik kuvvet polisi ara sıra gelip bekleme alanı civarında boy gösterse de duruşma salonuna üniformalı polis girmedi.
Duruşma saati 10:00 olmasına rağmen 10:30’da içeri alındık. Duruşma salonu küçük olduğu için izleyiciler kısmı neredeyse tamamen doluydu. Sanık ve katılan avukatlarının hepsinin geldiği durumda duruşma salonunun kapasitesi oldukça yetersiz kalacaktı.
İçeri alındığımızda davaya ilişkin klasörler hâlâ mahkeme başkanının önüne yığılmaktaydı. Yapılan bir hatadan dolayı bu klasörlerin farklı davalara ait klasörleri de içerdiği daha sonradan anlaşılacaktı. Dosyaları taşımak için kullanıldığı düşünülen market arabası salonun bir köşesinde duruyordu.
Duruşma salonunda sanıklar Hamit Yıldırım ve Savaş Gevrekçi, katılan Dicle Anter, katılanlar avukatlarından Av. Selim Okçuoğlu, katılan Orhan Miroğlu’nun avukatı Av. Serhat Menzilcioğlu, sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı Av. Kaya Yelek ve sanık Abdülkadir Aygan’ın (Aziz Turan) avukatı Av. Ece Cam Yiğit hazır bulundu.
Duruşmaya Dair İzlenimler
Sanık avukatı Av. Ece Cam Yiğit’in, duruşmanın hemen başında söz alarak karar aşamasında olan başka bir dosyasının duruşmasına çağrıldığı gerekçesiyle izin istemesi üzerine salondan ayrılmasına müsaade edildi.
Mahkeme başkanı heyet değişikliği nedeniyle eski duruşma tutanaklarını okumaya başladı. Ancak ilk okuduğu duruşma tutanağı görülen davayla ilişkili bir tutanak değildi. Bunun farkedilip kendisine hatırlatılmasıyla başkan ilgili diğer tutanağa geçti. Mustafa Ceylan’ın adının geçtiği tutanak okunurken, katılan avukatı Selim Okçuoğlu bu tutanağın da bu davayla ilgili olmadığını söyledi, kısa süreli bir karışıklık oldu, izleyicilerden doğru tutanağın okunduğunu söyleyenler vardı. Bu arada Av. Okçuoğlu JİTEM Ana Dava’ya referansla “Birleştirilen dosya da olabilir,” dedi ve öyle olduğu anlaşıldı. O davanın avukatları salonda yoktu. Bu yaşanan, JİTEM Ana Dava ve Musa Anter Cinayeti Davası’nın birleştirilmesine yapılan itirazların haklılığını bir düzeyde kanıtlayan bir olay olarak okunabilir.
Yine tanık dinlemelerine geçmeden önce, HDP Diyarbakır milletvekili Sibel Yiğitalp’in Musa Anter Davası’nın halen sonuçlanmamış olmasına ilişkin verdiği yazılı soru önergesi üzerine Adalet Bakanlığı’nın talebine mahkemenin sunduğu cevap okundu.
Tanık Abdurrahman Şimşek’in İfadesi
Tanık Abdurrahman Şimşek SEGBİS’le ifadesi alınmak üzere İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hazır edilmişti. Abdurrahman Şimşek, dava sanıklarından Abdülkadir Aygan’la görüşme yapmış bir gazeteci olarak tanık sıfatıyla dinleniyordu.
Sanık Abdülkadir Aygan’ın bir türlü dinlenememesi nedeniyle onunla görüşen gazeteci olarak Şimşek’in dinlenmesi talep edilmişti. Görüşme CD’lerinin mahkemeye sunulması ve mahkemede dinlenmesi konusu da sorunlu bir konu olmuştu. Zira 28 Aralık 2016 tarihinde görülen duruşmada Aygan’ın JİTEM’e ve faaliyetlerine ilişkin açıklamalarda bulunduğu yaklaşık bir buçuk saatlik video izlenmişti. Video izlendikten sonra Av. Selim Okçuoğlu söz alarak izlenen videonun bahsettikleri video olmadığını, talep ettikleri videonun Sabah gazetesinde çalışan gazeteciler Ferhat Ünlü ve Abdurrahim Şimşek’in İsveç’e giderek yaptığı röportaja ait ve içerisinde sanık Abdülkadir Aygan’ın Hamit Yıldırım’ı teşhis ettiğine dair görsellerin bulunduğu kayıt olduğunu dile getirmişti. Bu kaydın dosya kapsamında delil niteliği taşıdığını, ayrıca Ferhat Ünlü ve Abdurrahim Şimşek’in de tanık olarak dinlenmesi talebini iletmişti.
20 Aralık duruşmasında mahkeme başkanı Abdurrahman Şimşek’e ilk olarak röportajın CD’sinin yanında olup olmadığını sordu. Şimşek de kendisine böyle bir talebin iletilmediğini ifade etti. Abdulkadir Aygan’la yapılmış olan görüşmelerin kayıtlarının yer aldığı CD, mahkemeye duruşmalar Diyarbakır’da devam ederken sunulmuş ve Şimşek’in ifadesi alınmıştı. Ancak, mahkeme başkanının kendi ifadesiyle, “Diyarbakır’dan taşınırken mi artık ne olduysa olmuş,” ve CD’ler kaybolmuştu. Bu durum, hem mahkemenin ciddiyetine dair negatif bir durumun göstergesi hem de dava nakillerinin sebep olabileceği sorunlara bir örnek olabilir.
Tam bir sene sonra Abdurrahman Şimşek’in ifadesi alınabiliyordu. Şimşek ifadesinde o dönemde Sabah gazetesinde İstihbarat Müdürü olarak görev yaptığını, Musa Anter cinayetiyle ilgili haber kaynaklarından onu öldüren kişinin Hamit Yıldırım olduğuna dair istihbarat aldığını, kaynağının kendisine Hamit Yıldırım’ın yakın çevresine Musa Anter’i öldürdüğü için pişmanlık duyduğuna dair açıklamalar yaptığını ilettiğini söyledi. İfadesinin temelinde ise Abdülkadir Aygan ile bu cinayet üzerine yaptığı röportaj ve sonrasında Hamit Yıldırım’ın teşhisi konusunda nasıl çaba harcadığına dair bilgiler vardı.
Abdülkadir Aygan itiraflarında Musa Anter’i öldürenin “Şırnaklı Hamit” diye biri olduğunu söylüyordu. Ve bunun üzerine açılan soruşturma kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Şırnak’ta görev yapan ve ismi Hamit olan korucuların listelerini ve fotoğraflarını istemişti. İsveç’te yaşayan sanık Abdülkadir Aygan’a Hamit Yıldırım’ın son halinin fotoğrafları Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uluslararası istinabe yoluyla gösterilmiş, ancak Aygan tanık Abdurrahman Şimşek’in ifadesiyle “aradan geçen 20 yıla yakın zaman dikkate alınınca anlaşılır gerekçelerle” kendisini teşhis edememişti. Şimşek’in ifadesindeki kilit noktalardan biri, Hamit Yıldırım’ın güncel fotoğrafları çekilirken, ona merak etmemesinin, Abdülkadir Aygan’ın kendisini bu fotoğraflardan teşhis etmesinin mümkün olmayacağının söylenmiş olduğu yönündeki haber kaynağının ifadesiydi.
Abdurrahman Şimşek daha sonra bu tarihi dosyayla bir gazeteci olarak çok ilgilendiğini, savcı Osman Coşkun’dan aldığı soruşturma dosyasını didik didik ettiğini, çalıştığı gazeteden aldığı izinle bir istihbarat birimi kurarak Hamit Yıldırım’ı takip ettiğini söyledi. Önce güncel fotoğraflarını kendisinin çektiğini söyledi. İfadesinin arasında “O dönemde kamu kurumlarındaki kimseye güvenmedim, kendim Hamit Yıldırım’ın son halini görüp fotoğrafını çekmek istedim,” dedi. Sonra da, uzun araştırmaları sonucunda Nüfus Müdürlüğü arşivlerinden Hamit Yıldırım’ın Musa Anter cinayetinin gerçekleştiği tarihten bir yıl önce ve cinayet tarihinden 10 yıl sonra çekilmiş iki fotoğrafını nasıl bulduğunu uzun uzun anlattı. Bu arada Hamit Yıldırım’ı takip ettiği dönemde, onun 120 milyar liralık araba kullanan, Emniyet’e, Jandarma’ya, Valilik’e girip çıkan güçlü bir şahıs olduğunu gözlemlediğini de ekledi. Sonrasında bu ilişkileri özellikle vurgulama sebebi sanık avukatı Kaya Yelek tarafından sorgulandığında, Hamit Yıldırım’ın o dönemde kimlerle ne düzeyde bir ilişkisi olduğunun HTS kayıtlarından araştırılabileceğini söyledi.
Yine o dönemde Orhan Miroğlu’nun kendisine “Devletin çözemediği şeyi sen mi çözeceksin, uğraşma,” dediğini aktardı. Bu konuyla ilgili soru cevap kısmında Orhan Miroğlu’nun avukatı Serhat Menzilcioğlu, Orhan Miroğlu’nun bu ifadenin tam tersi yönde ifade verdiği 2012’deki bir yazısını alıntılayarak, Abdurrahman Şimşek’e bu ifadesini tekrar sordu. Şimşek, Orhan Miroğlu’nun bunu söylerken araştırmadan ve davadan kendisini vazgeçirmek gibi bir niyeti olmadığını söyleyerek onu yanıtladı. “Kötü bir niyet yoktu, devlet çözemedi sen ne yapabilirsin gibi bir yaklaşımdı,” dedi.
Abdurrahman Şimşek’in ifadesine göre, o dönemde kimsenin Hamit Yıldırım’ın 20 yıl önceki halinin nasıl göründüğünü araştırmaması üzerine kendisi bu araştırmaya girmiş. Ve kendi çektiği ve bulduğu fotoğrafları Abdülkadir Aygan ve Orhan Miroğlu’na göstererek tepkilerini kameraya almıştı.
Şimşek, Abdülkadir Aygan’ın bu fotoğraflardan Hamit Yıldırım’ın bir sene önce çekilen fotoğrafını gördüğünde “Ben bu fotoğrafı uzaydan görsem tanırım. Evet benim söylediğim korucu Hamit işte budur,” dediğini aktardı. Bunu o dönemde haber olarak da yayınlamıştı. Orhan Miroğlu’na fotoğraf teşhisini gazete ofisinde yaptırdığını anlatan Şimşek, Miroğlu’nun “Beni vuran tetikçiye benziyor,” dediğini ancak kesin bir ifade kullanmadığını söyledi.
Mahkeme başkanı Abdurrahman Şimşek’in ifadesini tutanağa geçirirken çok özenli ve kibardı, Şimşek’e gazetecilik faaliyeti olan bu araştırmalarını özetleyerek tutanağa geçireceğini, “kusura bakmamasını” söyledi.
Önemli ifadeler veren Abdurrahman Şimşek’in, esasında SEGBİS aracılığıyla dinlenmesinin gerekmediği de ortaya çıktı Katılan avukatı Selim Okçuoğlu mahkeme heyetine hitaben SEGBİS yöntemine dair çekincelerini anlatırken, Şimşek aslında Ankara’ya da gelebileceğini söyledi, ama sonra iş yoğunluğu gibi eklemeler yaptı. Ayrıca, kendisinden istenen CD’leri elden de teslim edebileceğini, zira neredeyse her hafta Ankara’ya geldiğini söyledi. Bütün bu ifadeler aslında tanığın SEGBİS yöntemiyle dinlenmesini gerektirecek bir durum olmadığını çok net bir şekilde ortaya çıkarmış oldu. Her ne kadar çok büyük ve ifadenin alınmasını zorlaştıracak teknik yetersizlik oluşmamış olsa da, tanıkların mahkeme salonunda olmamasının yarattığı yabancılaştırıcı etki görmezden gelinemez.
Abdurrahman Şimşek aynı zamanda Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’la ilgili de kısa bir ifade verdi. O tarihin Özel Harp Dairesi’nde görev yapan, ismini gizli tuttuğu haber kaynağının kendisine Mahmut Yıldırım’ın yine jandarma istihbarat teşkilatında görev yapan kişilerce katledildiğini ve bunun video kaydının alındığını söylediğini aktardı. Ancak kendisinin bu video kaydını izlemediğini de ekledi.
FETÖ Karmaşası
Sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı Kaya Yelek tarafından, dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’le görüşüp görüşmediği sorulduğunda Şimşek, Recep Güven’le görüşmeyi çok istediğini, ancak Güven’in ona randevu vermediğini söyleyerek cevap verdi. Av. Kaya Yelek’in dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Osman Coşkun ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in Gülen cemaatiyle ilişkisini vurgulayarak Abdurrahman Şimşek’in de cemaatle ilişkisi olması ihtimali yönünde sorgulamalar yaptığı görüldü. Hatta arada tanığa “Recep Güven’le bağlantınız olduğunu biz biliyoruz,” dedi ve “bu davanın FETÖ örgütünün kumpası olduğunu düşünüp düşünmediğini” sordu. Abdurrahman Şimşek, bu iki kişinin örgütle bağlantılarının açığa çıkmış olduğundan haberdar olduğunu, ancak bu davanın bir kumpas olduğunu düşünmediğini söyleyerek yanıt verdi. Ve davaya ilgisini şu şekilde aktardı: “Cumhurbaşkanımız o dönemde ‘Musa Anter cinayetini açığa çıkaracağız’ deyince ve belli bilgiler de bana ulaşınca ben bu işi araştırmaya başladım.”
Av. Kaya Yelek, Abdurrahman Şimşek’e yönelttiği diğer sorularda genel olarak Abdulkadir Aygan’ın tanıklığının güvenilirliği meselesini irdeledi. Şimşek de Abdülkadir Aygan’ın hem örgüte hem devlete karşı ifade vermiş bir itirafçı olduğunu, tüm olaylarda gözlemci olduğunu, hiç tetik çekmemiş olduğunu söylediğini ve tüm bunların onu güvenilmez biri yaptığını belirtti. Ancak Musa Anter cinayetiyle ilgili ifadesine ilişkin “Abdülkadir Aygan’ın bu konuda söylediğine itibar etmeseydim haberi yayınlamazdım,” diye de ekledi. Bunun üzerine Av. Yelek, Aygan’ın 5 Ekim 2015 tarihinde habervaktim adlı internet sitesinde çıkan bir haberini uzun alıntılarıyla okudu. Bu haberde Aygan, Hamit Yıldırım’ın kendisine zorla teşhis ettirildiğini ve vicdanının rahat olmadığını söylüyordu. Bu haberi okuduktan sonra Av. Kaya Yelek’in tanık Şimşek’e yönelik, “Siz bu bilgiyi almak için gitmiş olamaz mısınız? Yanınızda götürdüğünüz Ferhat Ünlü de sizinle aynı görüşte olamaz mı?” şeklinde suçlayıcı ifadelerde bulunması üzerine salonda gerginlik yaşandı. Katılan avukatı Selim Okçuoğlu, maksadı aşan bir sorgulama yapıldığını söyledi. Av. Kaya Yelek’in çok gergin olduğu gözlendi. Av. Okçuoğlu, habervaktim sitesinin Fethullah Gülen’le bağlantısı olan bir site olduğunu söyledi. Tartışma hangi haberin güvenilir olarak görülüp hangisinin görülemeyeceği ekseninde devam etti. Ayrıca Abdülkadir Aygan’ın ifadesini neden değiştirdiğinin sorgulanması üzerine tanık Abdurrahman Şimşek Aygan’ın maddi sorunları olduğu, birilerinden para almış olabileceği yorumunu yaptı.
Bu gerginlik yaşanırken mahkeme heyetinin ve tanığın oldukça sakin olduğu gözlemlendi. Tabii bu aşamada heyet üyelerinden birinin tüm duruşma boyunca uyur vaziyette olduğunu diğerinin sıklıkla esneyerek duruşmayı takip ettiğini de not düşmek gerek.
İkinci Tanık: Mahmut Günaçtı
Duruşmaya 13:30’da yarım saatlik bir yemek arası verildi. 14:00’da tekrar başlayan duruşmada Av. Selim Okçuoğlu ve Av. Serhat Menzilcioğlu katılmadılar. İzleyicilerden de çoğu duruşmanın öğleden sonraki kısmına kalmadı.
Tanık dinlenmesine geçilmeden önce Musa Anter’in oğlu Dicle Anter söz alarak, Kasım ayında İsveç’te Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alındığını duyduğunu söyleyerek heyetin bundan haberi olup olmadığını sordu. Heyet başkanı bundan haberi olmadığını ancak eğer bu davayla ilgili ifade alındıysa bilgi geleceğini söyledi.
SEGBİS bağlantısıyla Musa Anter’in öldürüldüğü sırada Diyarbakır Belediyesi Kültür Sanat Müdürlüğü’nde görev yapan Mahmut Günaçtı tanık olarak dinlendi. Günaçtı’nın ifadesi çok kısa sürdü, Diyarbakır’da o dönemde Musa Anter’in davetli olarak gelmiş olduğu festivali düzenleyen ekipte olduğunu, ancak o ekipte çok fazla sayıda insan olduğunu ve bu insanların hepsinin davetiyeleri yazıp dağıtmakta görev aldığını söyledi. Musa Anter’in festival kapsamındaki ziyaretlerinde onun yanında görev yapmadığını söyleyen Günaçtı, olaydan sonra trafik kazası geçirdiğini ve geçmişe yönelik çok az şey hatırladığını söyleyerek ifadesini bitirdi.
Tanığın ifadesi alındıktan sonra mahkeme başkanı hızlıca duruşmayı sonlandırmak üzere son beyanları aldı. Bu arada SEGBİS’le bağlanan Günaçtı’nın bağlantısını kapatmayı unutan heyet, yaklaşık 15 dakika sonra Dicle Anter’in hatırlatmasıyla SEGBİS bağlantısını kesti.
Ara kararlar okunurken bir önceki duruşma ara kararlarından devam edildi. Bu duruşmada dinlenen tanık Abdurrahman Şimşek’in mahkemeye sunacağı Orhan Miroğlu ve Abdülkadir Aygan’ın Hamit Yıldırım’ın fotoğrafını teşhis ederken çekilen görüntülerinin olduğu CD, mahkemenin geldiği aşamada önemli bir kanıt olarak görülebilir. Abdülkadir Aygan hakkında Adalet Bakanlığı’na yazılan uluslararası istinabe yazısına cevap hâlâ bekleniyor.
Bir sonraki duruşma 4 Nisan 2018 tarihinde saat 10:00’da.