Şahin Öner Davası İzleme Raporu – 15 Şubat 2018

Filiz Gazi – 15 Şubat 2018

Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2017/ 495 Esas

Polis memuru Selahattin Korkmaz’ın 2013 yılında Diyarbakır’da bir gösteriye yapılan müdahale sırasında Şahin Öner’i zırhlı araçla ezerek ölümüne sebebiyet vermekten dolayı “kasten öldürmek” suçundan yargılandığı Şahin Öner Davası’nın ikinci duruşması 15 Şubat 2018 Perşembe günü Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti.

Duruşma Öncesi ve Katılanlar

Avukatların Diyarbakır Adliyesi’ne girmenin uzun dakikalar alacağı bilgisini vermesi sebebiyle adliyeye 08:30 sularında geldim. Erken geldiğim için söylenilenin aksine kısa sürede içeri girdim. Adliyeye girişin bilhassa 09:30’dan sonra uzun saatler aldığının notu düşülebilir. Girişte karşılaştığım her polis memurunda “her an bir güvenlik sorunu yaşanabilir” titizliği hakimdi. Bu sebeple kolluk güçlerindeki kaba davranışların sorgulanamaz hale gelmiş olduğunu söylemek mümkün. Bir soruyu iki kez sorana sert yanıt verildiğini gördüm. Genel olarak bütün bir şehirde durum böyle.

Diğer şehirlerdeki adliye binalarına nazaran Diyarbakır Adliyesi’nin karışık olmadığı söylenebilir. Ağır Ceza Mahkemeleri hemen girişte, yani ilk katta solda kalıyor.

Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi, 9. Ağır Duruşma Salonu’nda 09:30’da başlaması gereken duruşma 13:30 civarlarında başladı. Adliyede kantin bulunmuyor, sadece avukatların girebildiği küçük bir çay ocağı mevcut. Saatler süren bekleyişte yeterli gelmeyebilecek bisküvi, gofret, kraker gibi şeyler satılıyor.

Duruşma salonunun önündeki geniş koridorda bekledikten kısa bir süre sonra sanık avukatı Av. İbrahim Kaygusuz geldi, tesadüfen yanıma oturdu. Yabancı olup olmadığımı sordu. Hangi davayı beklediğimi öğrenince irtibatı kesti. Buna rağmen, yine aynı avukatın tercihen müşteki yakınlarına, avukatlarına ya da orada bulunan gazetecilere mesafeli olduğunu söyleyemem. İleride anlatacağım gibi duruşma sonrası Şahin Öner’in yakınlarıyla da sohbet ettiğine tanıklık ettim. O anki tepkisinin daha adliye kalabalık olmadığı için birebir konuşmak istememesinden kaynaklı olabileceği düşüncesindeyim.

09:30’dan sonra avukatlar ve Şahin Öner’in yakınları gelmeye başladı. Şahin Öner’in kardeşi Mehmet Şirin Öner ve eniştesi Yılmaz Peker duruşmayı bekleyenler arasındaydı. Bunun haricinde katılan avukatı Abdullah Zeytun, tüm bu saatler boyunca koridorda bekledi. Müşteki avukatlarından Av. Rehşan Bataray Saman ve Av. Mehmet Öner ise az bir süre sonra bu bekleyişe katıldılar. Mezopotamya Ajansı’ndan Rohat Şahin ve özgürüz.org’dan Ferhat Sevim gazeteciler olarak davayı izliyorlardı.

Uzun bir bekleyiş olduğu için herkesin birbiriyle sohbet edebilme fırsatı oldu. Sanık avukatı Av. İbrahim Kaygusuz bu bekleyiş esnasında pek gözükmedi.

Duruşma öncesi konuştuğum Şahin Öner’in eniştesi Yılmaz Peker’e, ailenin niçin gelmediğini ya da gelemediğini sordum. 4 yıllık bir soruşturma süreci olduğu için yılmış olmalarının doğal olduğu yorumunda bulununca “Hayır,” dedi, “Biz de yılmak olmaz. Adımız da Yılmaz.” Peki, dedim. Karşılıklı gülümsedik. Sonrasında şöyle bir örnek vererek durumlarını anlattı: “Bir kedi düşün. Sıkıştırmışlar onu. Kedi ne yapar? Saldırır. Yapacak bir şeyi yoktur. Biz sonumuzun ne olacağını bilsek de mücadele edeceğiz. Çünkü zaten başka çaremiz yok. Bize bunu devlet öğretti.”

Duruşmaya Dair İzlenimler

Mahkeme heyetini iki kadın üye (Esin Köroğlu Yılmaz ve Selma Doğan), bir erkek mahkeme başkanı (Kadir Aykaç) ve bir erkek savcı (Baki Yiğit Çakmakkaya) olmak üzere dört kişi oluşturuyordu. İzleyenler arasında iki polis, yine mahkemenin görüldüğü kısımda iki polis bulunuyordu. Bunun dışında bekleyiş boyunca süren ve biten diğer duruşmalar sebebiyle koridorda çevik kuvvet sayısının 8’e çıktığı zamanlar oldu. Genel olarak tüm bir şehir kolluk kuvvetlerinin himayesi altında olduğu için aynı durumun adliye binasının tüm katlarında da geçerli olduğunu söyleyebilirim. Gazeteci Ferhat Sevim, Şahin Öner’in eniştesi ve kardeşi de izleyenler arasındaydı.

Duruşma kısa sürdü. Mahkeme başkanının çok seri ve aynı zamanda mekanik diyebileceğim bir tarzı vardı. Avukatların söyledikleri tam olarak duyulmadı. Talepler, itirazlar tutanağa hızlıca, özetin özeti şeklinde geçildi.

Tanık olarak dinlenecek Levent Çartay ve Yılmaz Dağ hazır değillerdi. Her iki tanığın da davetiyelerinin tebliğ edildiği okundu. Sanığın kendi seçtiği savunma avukatı olması sebebiyle zorunlu müdafi avukat Av. Kurtuluş Akçer sanık avukatları kısmından ayrılarak avukatların izlediği bölüme geçti. Duruşma tutanağına salondan ayrıldığı yazıldı.

Sanık avukatı Av. İbrahim Kaygusuz, sanığın İstanbul’da olduğunu belirterek, keşif yapılmasını ve güvenlik gerekçesiyle davanın naklini talep etti. Bunun dışında asayiş görevi esnasında üzücü bir olay yaşandığını, kendilerinin de bu durumdan üzgün olduklarını ve kasıtlı bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Tabi ki yargılamanın yapılması gerektiğini ama bunun uygun usulle olmasını, savunma hakkının da kısıtlanmaması gerektiğini söyleyerek davanın başka bir ile naklini talep ettiğini tekrarladı.

Müşteki avukatlarından Av. Abdullah Zeytun, şikayetçi olduklarını ve davaya katılacaklarını söyledi. Kamu görevi olduğu için sanığın herhangi bir sorun yaşamayacağını, davanın nakli koşullarının olmadığını, benzer başka olaylardaki yargılamaların güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır’a nakil edildiğini, bu durumda yargılamanın burada yapılabileceğini söyledi.

Av. Rehşan Bataray Saman, sanığın adresinin ve kimliğinin bilindiğini kaldı ki ortada bir ölüm olayının söz konusu olduğunu, tanıkların ayrıntılı beyanlarının adli tıp raporlarıyla birebir örtüştüğünü, Şahin Öner’in dur işareti yapmasına rağmen aracın hızını kesmediğini, uzun süre sürüklendiğini söyledi. Çarpma, sürükleme ve üzerinden geçen aracın tüm belirtilerinin raporda vurgulanmış olduğunu ve tanık beyanlarıyla bu bilgilerin tamamen örtüştüğünü hatırlattı. Bunun klasik bir trafik kazası olmadığını, davanın tek sanıklı bir dava olmaması gerektiğini, sanığın hiç açığa alınmadığını belirterek tutukluluk talep etti. Bunun dışında olay yerinde iki araç olduğunu, sanığın kullandığı araçta da başka şoför olduğunu belirterek, aracın çarpması ve Öner’in araç arkasında sürüklenmesi sonrasında ambulansa götürülmemesi gibi hususlar sebebiyle oradaki tüm polislerin yargılanması gerektiğini söyledi. Avukat Saman, diğer polislerle ilgili takipsizlik kararı verildiği için kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdıklarınıda ekledi.

10-15 dakika içerisinde ara karar için dışarı çıkarıldık.

Davanın Özneleriyle Görüşmeler

Duruşma bittikten sonra sanık avukatı Av. İbrahim Kaygusuz’la Şahin Öner’in eniştesinin koridorda sakince konuştuklarına tanık oldum. Öner’in elini kaldırmasına rağmen aracın hız kesmemesi konuşuluyordu. Gazeteci Ferhat Sevim de bu konuşmalar esnasında oradaydı. Kaygusuz, “Genç bir çocuk, çok yazık,” dedi ve “Kaç yaşındaydı?” diye sordu. “19” cevabını verdim. Bunun üzerine üzgün bir ses tonuyla, “Araca dur diyeceğine, kenara çekilsene o zaman, yazık, çok yazık. O zaman adam öldürmek kaçınılmaz bir son olur,” dedi. Tutanağı almak üzere içeri çağrıldığımız için konuşma kesildi.

Duruşma öncesi konuştuğum, Şahin Öner’in eniştesi Yılmaz Peker olayda görgü tanıklarının olduğunu bir kez daha yineledi. Öner’in metrelerce sürüklendiğini, hastane yerine karakola götürüldüğünü anlattı. İfadesinin alınması için karakola götürülen Öner, iç kanama geçirmişti. Raporda geçen bilgi de bu yönde. Peker, Şahin’in bir süre karakolun bahçesine atıldığını duyduklarını da söyledi. Bu bir yıllık süreçte kardeşi Mehmet Şirin Öner ihbar sebebiyle birkaç kez gözaltına alınmış. Yine bu bir yıllık süreçte evlerinin kapısına vuruluyormuş. Peker, kapıya vuranların kim olduklarını (ya da olduğunu) bilmediğini söylüyor ve bunun davadan vazgeçirmek maksatlı yapıldığını düşünüyor.

Aile kendini güvende hissetmiyor. Diğer çocuklarının başına bir şey geleceğinden korkuyor. Olayı televizyondan öğrenmişler. Sonrasında karakoldan telefon gelmiş, morga gitmişler. Memurlar aileye, Şahin Öner’in elinde bomba olduğunu ve patlatmak isterken elinde patladığını söylemiş. Benzer bir açıklama valilik tarafından da yapılmış. Bu konuşmalar esnasında yanımızda olan gazeteci Rohat Şahin de bu bilgiyi doğruluyor. İlgili haber taramaları yapılırsa dönemin valisinin Mustafa Toprak olduğu, valilik açıklamasında Şahin Öner bomba atarken elinde patladığı ve o şekilde öldüğü bilgisinin verildiği görülebilir.  Eş zamanlı olarak Dicle Haber Ajansı, Şahin Öner’in görüntülerini yayınlamış. O görüntüler de bu bilgiyi yalanlıyormuş.

Yılmaz Peker, elinde bomba patlayan bir insanın vücudunun nasıl sağlam kaldığını soruyor ve zırhlı aracın kamerasıyla bu konu aydınlanabileceğini söylüyor. Son olarak “Gerçekten bulmak isteselerdi bulurlardı. Ölmediğimiz sürece nakil olsa da, her duruşmaya gideceğiz,” diyor.

Duruşma sonrası Av. Rehşan Bataray Saman’la, nakil ve keşif talebini konuştum. Saman, asıl güvenlik sıkıntısının müştekiler, mağdurlar açısından var olduğunu ve delilleri karartma şüphesinin olduğunu söyledi. “Baştan beri sanığın tutuklanması ve görevden alınması taleplerimiz var ve hep reddediliyordu. Bu duruşmada onları yineledik. Henüz tanıklar dinlenmedi. Sanık halen görev başında. Hem delillere etki etme durumu var hem de tanıklara. Şimdi mahkeme delil toplamak istese yine sanığın görevli olduğu emniyet aracılığıyla yapacak,” diyerek duruşmayı değerlendirdi.

Ara Kararlar

Mahkeme başkanının heyet adına bildirdiği ara kararlar şöyle oldu;

1- Suçtan doğrudan doğruya zarar görme ihtimaline binaen CMK’nın 237 ve devamı maddeleri gereğince müşteki Mehmet Şirin Öner’in davaya katılan sıfatıyla kabulüne, Av. Abdullah Zeytun, Av. Rehşan Bataray Saman, Av. Mehmet Öner’in katılan vekili olarak kabülüne,

2- Tanık Recep Üzer için İzmir’e yazılan talimat cevabının beklenmesine,

3- Tutanak tanığı Mehmet Emin Çakar için Malatya ACM’ye talimat yazılmasına,

4- Tutanak tanığı İsmail Göz için Ankara ACM’ye talimat yazılmasına,

5- Tutanak tanığı Bilal Aygör için Eskişehir ACM’ye talimat yazılmasına,

6- Tanık Yılmaz Dağ’ın zorla celbine,

7- Tanık Levent Çartay’ın var ise yeni mernis adresinin güncellenerek tespiti ile mahiyetine göre işlem yapılmasına, yok ise adresinin tespiti için nüfusa kayıtlı olduğu yer ve önceki adresinin bağlı bulunduğu kolluk birimlerine ayrı ayrı yazılmasına,

8- Sanık avukatının davanın nakline ilişkin talebinin mahkememizce uygun bulunmadığından reddine, ancak CMK’nın 19/2. maddesi uyarınca sanık avukatının Adalet Bakanlığı’na başvurabileceğine,

9- Mevcut delil durumu, sanığın sabit ikametgah sahibi olması, kovuşturmanın geldiği aşama göz önüne alınarak katılan vekillerinin sanığın tutuklanmasına yönelik isteminin reddine,

10- Sanığın SEGBİS’le hazır edilmesi için Beykoz ASCM’ye talimat yazılmasına,

11- Sanık avukatının keşif isteminin diğer deliller toplandıktan sonra bilahare değerlendirilmesine,

12- Suça karışan Shortland marka aracın iç ve dış özellikleri, şoför mahallinde oturulduğunda yol güzergahının ne kadarının görülebilir olduğu konusunda naip hakim refakati ile resen seçilecek bir makine mühendisi bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına,  oybirliğiyle karar verildi.

Bir sonraki duruşma 29 Mayıs 2018 günü, saat 10:30’a ertelendi.


Ne Olmuştu?

10 Şubat 2013 tarihinde Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi’nde 25-30 kişilik bir grubun yolu trafiğe kapadığı, yasa dışı eylem yaptıkları iddiasının bildirilmesi üzerine olay yerine ulaşan güvenlik güçlerinin müdahalesi sırasında, Şahin Öner 75 kod numaralı Shortland marka zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi.

İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun ölüm sebebine ilişkin yapılan inceleme sonucu düzenlenen 12 Haziran 2013 tarihli raporunda, Şahin Öner’in ölümünün “patlamayla mümkün genel beden travmasına bağlı çok sayıda kot kırığı ve yaygın akciğer hasarına bağlı iç kanama sonucu meydana geldiği” belirtildi. Ancak görgü tanıklarının güvenlik güçlerine ait zırhlı aracın Öner’e çarptığı ve sürüklediği yönündeki beyanları üzerine, “olayın oluşuna uygun olduğu yönünde tereddütler oluşması nedeniyle” Adli Tıp Kurumu dosyayı yeniden tetkik etti. 15 Ocak 2014 tarihinde düzenlenen yeni raporda, “kişinin ölümüne neden olan travmatik değişimlerin bomba patlamasının basınç etkisine bağlı meydana gelebileceği, ancak adli dosya kapsamında olay yerinde bu tür bombaların kullanıldığına dair herhangi bir bulgu tanımlanmadığı ve olay yeri inceleme raporunda da tespit edilemediğinden, kişinin ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği şekilde, zırhlı polis aracının çarpması sonucu ve sürüklenmesi ile meydana gelmiş olduğu” kabul edildi.

25 Haziran 2015 tarihli bilirkişi raporunda 75 kod numaralı zırhlı aracın sürücüsünün “dar bir sokağa girerken yaya ve diğer taşıtları dikkatle gözetleyerek hızını ve konumunu ayarlaması ve her an etkin tedbir alacak şekilde aracını sevk ve idare etmesi gerektiği, aydınlatmanın bulunmadığı dar bir sokakta gece vakti sis ve dumanın olduğu bir ortamda ilerlerken önünde koşarak kaçmakta olan insanlara zarar vermemek amacıyla gerekli ve yeterli önlemleri almaması sebebiyle olayın meydana geldiği” gerekçesiyle şüphelinin kusurlu olduğu belirlendi.

17 Mart 2016 tarihinde Yenişehir Kaymakamlığı’nın verdiği soruşturma izni doğrultusunda hazırlanan 15 Şubat 2017 tarihli iddianamede, şüpheli polis memuru Selahattin Korkmaz’ın taksirle ölüme sebebiyet vermekten yargılanmasına karar verildi. Görgü tanıklarının ifadelerinde olaydan hemen sonra sokağa giren ve Şahin Öner’i yaralı halde karakola götürdüğü tespit edilen 45 kod numaralı ikinci zırhlı aracın sürücüsü Recep Üzer hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

İddianamenin kabulüyle Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan davanın 29 Haziran 2017 tarihli duruşmasında görgü tanıkları dinlendi. Katılan avukatları Adli Tıp Raporu ile tanık ifadelerinin birbirini doğrular nitelikte olduğuna dikkat çekerek iddianamenin “kasten adam öldürme” yönünden düzenlenmesi gerektiğini savundu. Bu yüzden yargılamanın ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini belirterek mahkemenin görevsizlik kararı vermesi talep edildi. Katılan ve tanık beyanları ile Adli Tıp Kurumu raporunu birlikte değerlendirerek görevsizlik talebini inceleyen Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eyleminin TCK 81 ile düzenlenen kasten öldürme suçunu oluşturabileceği kanaatiyle, yargılamanın ağır ceza mahkemesinde yapılması yönünde karar vererek dosyayı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 30 Kasım 2017 tarihli ilk duruşmada sanığın savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine ve olay sırasında 75 kodlu araçta bulunan polis memurlarının tanık olarak hazır edilmesine ilişkin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne yazılmasına karar verildi.

Yayınlanma tarihi

27 February 2018

Kategori Listesi

Uncategorized