Özlem Zıngıl – 27 Mart 2018
Mahkeme: İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya: 2015/58
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde 15 sivilin, Yüksel Bayar isimli askerin ve dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle sonuçlanan askeri operasyonla ilgili olarak dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu’nun “Birden Fazla Kişiyi Aynı Sebeple Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak”; Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın ise “Taammüden Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılandığı davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmasına 27 Mart 2018 tarihinde devam edildi.
Duruşma Öncesi
Duruşma öncesi İzmir Adliyesi’nde duruşmanın gerçekleşeceği salonun bulunduğu koridorda duruşmada hazır bulunan katılan ve yakınları, müştekiler avukatı haricinde aynı koridorda bulunan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaları takip eden kişiler ve yakınları bulunuyordu.
Mahkeme heyeti gelmeden önce duruşma salonunda temizlik yapıldı. Mahkeme heyeti salona geldikten sonra duruşma salonunun kapısı açıldı.
Duruşma salonunun amfi şeklindeki oturma düzeninde bir katılan yakını, iki basın çalışanı duruşmayı izlemek üzere bulunuyordu. Duruşma salonunda görevli olan polis memuru, katılanların kimlik tespit yapılırken izleyiciler arasındaki katılan yakınını cep telefonunu kullanmaması için uyardı.
Mahkeme heyeti başkanının hemen yanında 15 klasör 5’li gruplar halinde üst üste dizilmişti, bir klasör ise önünde açıktı. Duruşmanın başlangıcından sona ermesine kadar bir üye başka bir dava dosyası olduğu düşünülen bir dosyayı, diğer üye ise sadece ekrandaki zabıtı inceledi. Duruşmayı mahkeme başkanı yönetti, tüm soruları kendisi yöneltti ve son ara karar haricindeki ara kararları da kendisi oluşturdu.
Sanıklardan Eşref Hatipoğlu’nun avukatı ise duruşma boyunca cep telefonu ile ilgilendi. Önünde bir dosya veya bir evrak yoktu.
Duruşmada Neler Oldu?
Duruşma 10 dakikalık gecikme ile saat 14.10’da başladı. Duruşmada, katılanlar Mevlüt Kozat, Şerefcan Can, İlhami Bayar, Muhammet Bayar ve bir kısım katılanlar vekili Av. Yunus Muratakan ile sanık Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Av. Mehmet Eren Turan hazır bulundu. Duruşma başladıktan sonra, bir kısım katılanlar vekili Av. Halil Dönmez geldi.
Davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmasında, savcının davanın esasına ilişkin mütalaasını sunması bekleniyordu. Mahkeme heyeti duruşmanın başlangıcında, duruşmada bulunan katılanların, bir kısım katılanlar vekilleri ile sanıklardan Eşref Hatipoğlu’nun avukatının bir diyeceklerinin olup olmadığını sordu.
Bir kısım katılanlar vekilleri, olay yerinin mahkeme heyeti tarafından incelenmediğini vurgulayarak, dosyada yer alan krokinin olay yeri ile uyuşmadığının ve evlerin çatısından ateş edilmesinin mümkün olmadığının tespit edilebilmesi için olay yerinde keşif yapılmasını talep etti. Ayrıca, UYAP sistemindeki sorunlar nedeniyle dosyaya eklenen evrakları inceleyebilmelerinin mümkün olmadığını, bu nedenle dosyanın fotokopisinin kendilerine verilmesini talep etti.
Duruşma tarihinden bir süre önce Adalet Bakanlığı tarafından UYAP sisteminde güncelleme yapılmış ve daha önce dosya evrakının tamamı avukatların erişimine açık iken bu güncelleme ile avukatlar sadece duruşma tutanaklarına erişebilir hale gelmiştir.
Duruşmada bulunan katılanlardan ilk olarak Şerefcan Can söz aldı ve daha önce uzman çavuş Nedim Çelebi’nin tanık sıfatıyla dinlenmesini istediklerini, olaylara tanık olan uzman çavuşun mahkemede tüm bildiklerini anlatacağını söylediğini belirtti.
Bu beyanlar üzerine mütalaası sorulan savcı, katılan Şerefcan Can’a uzman çavuşun ne zaman mahkemede bildiklerini anlatacağını söylediğini sordu. Katılan Şerefcan Can’ın “1993 yılında” diye cevap vermesi üzerine savcı, 25 yıl önceki sözün kalmayacağını, tanık yaşıyorsa bile “Ben nereden hatırlayacağım” diyeceğini söyledi. Bu diyalog tutanağa geçmedi.
Savcı, “Aynı hususta daha önce sunmuş olduğumuz görüşlerimizi tekrarla,” şeklindeki basmakalıp ifadeyle bir kısım katılanlar vekilleri talebinin reddini istedi. Katılanlardan Şerefcan Can’ın talebinin ise aradan geçen zamanı gerekçe göstererek reddini istedi. Mahkeme, her iki talebin de reddine karar verdi.
Ardından, bir kısım katılanların avukatı Av. Yunus Muratakan, geçmişin mahkeme heyetinin önüne getirilmesi durumunda dahi mahkemenin tutumunun değişmeyeceğini, davanın başlangıcından beri sayısız defa soruşturulmanın genişletilmesi için talepte bulunulduğunu ama bunların reddedildiğini, bu davanın başlangıcında yüzlerce kişi bu davayı izlerken artık bir-iki kişinin davayı izlediğini söyledi. Bu duruşmada savcının mütalaasını sunacak olması durumunda kendilerine uzun bir süre verilmesini talep etti.
Bir kısım katılanların avukatı Av. Halil Dönmez ise, Tahir Elçi’yi anarak kendisinin bu yargılama başladığında katılan vekili olarak mahkemeden adalet talebinin olmadığını, bu yargılamanın sonucunda katılanların acısını dindirecek bir sonucun çıkmayacağını söylediğini, belirtti. Davanın önünü açacak birçok talep sunduklarını ama hepsinin reddedildiğini, dosyada yapılan işlemlerin hep usul işlemleri olduğunu, olay yerinde keşif yapılması talebinin reddedilmesi dolayısıyla olay mahallini heyete tahayyül ettiremediklerini, bir adalet beklentilerinin kalmadığını ekledi.
Savcı, araştırılmasını istedikleri bir talebinin olmadığını, esasa ilişkin mütalaanın hazır olduğunu söyledi.
Sanıklardan Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Av. Mehmet Eren Turan, soruşturmanın genişletilmesine ilişkin bir taleplerinin olmadığını, katılanların talebinin reddedilmesini talep ettiklerini, esas hakkındaki savunmalarını savcının mütalaasından sonra sunacaklarını ifade etti.
Savcı davanın esasına ilişkin mütalaasını sunmaya başlamadan önce duruşma kâtibine, mütalaayı UYAP üzerinden göndereceğini söyledi ve mütalaasını kendi bilgisayarından okumaya başladı. Savcı mütalaasını okurken kâtip duruşma tutanağına geçmedi, sonrasında UYAP üzerinden mütalaa metnini duruşma tutanağına aktardı.
Davanın esasına ilişkin mütalaasında savcı, Eşref Hatipoğlu hakkında cezalandırılması için kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraat kararı verilmesini, Tünay Yanardağ hakkında ise cezalandırılmasına yeterli delil elde edilemediği ve sanık 2015 yılında ölmüş olduğundan hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesini talep etti.
Beraat Talebinin Gerekçesi
Eşref Hatipoğlu hakkında cezalandırılması için kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraat kararı verilmesi talebini gerekçelendirirken savcı, Eşref Hatipoğlu’nun verdiği talimatları görev gereği verdiğine dayandırdı ve gerekçesini şöyle açıkladı: “(…) Diyarbakır İl Jandarma komutanı olduğu, 1992-1995 yılları arasında görev yaptığı, 1992 yılının herkesçe bilindiği üzere terörün en zirve yaptığı yıl olduğu, 1992 yılı ve devamında PKK terör örgütünün saldırılarının daha da yoğunlaştığı dönem olduğu, sanığın böyle bir ortamda güvenlik güçlerinin amiri pozisyonunda bulunduğu, görevi gereği, teröre karşı gereği için çok sayıda emir ve talimat vermesinin normal olduğu, teröristlere karşı operasyon yapılması ve silahlı çatışmaya girilmesi ve bu emirlerin verilmesi görevi olduğu, suç tarihinde Lice’de meydana gelen olay nedeniyle bölge komutanı olan Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesinde herhangi bir emir ve talimatı bulunmadığı gibi, bizzat yan yana görev yapmakta iken Bahtiyar Aydın’ın şehit olduğu, açılan ateşin, nereden, hangi terör unsurlarınca yapıldığının açıkça belli olduğu, sanığın herhangi bir kişinin öldürülmesi için emir verdiğine, halkı isyana ve birbirlerini öldürmeye teşvik ettiğine, cürüm işlemek için teşekkül oluşturduğuna dair hakkında cezalandırmaya yeterli şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı hiçbir delil bulunmadığı (…)”
Savcının davanın esasına ilişkin mütalaasından sonra mahkeme heyeti başkanı, katılanlara bir diyecekleri olup olmadığını tekrar sordu. Katılanlardan İlhami Bayar, 80 yaşındaki annesine oğlunun nasıl şehit edildiğini nasıl izah edeceğini düşündüğünü; Muhammet Bayar da annesinin yatalak olduğunu söyledi. Mevlüt Kozat ise önceki beyanlarını tekrarladığını belirtti. Şerefcan Can da, savcının açıkladığı mütalaanın zaten ilk senaryonun kendisi olduğunu, o gün yabancı menşeli bir merminin dahi sıkılmadığını ifade etti ve “Madem bunu teröristler yaptı o zaman ölü ya da yaralı olarak bulsalardı,” diye ekledi.
Katılanların bu beyanları sonrasında Av. Yunus Muratakan, Türkiye’de çözüm süreci geliştirildiğinde bu süreçte geçmişle yüzleşileceğinin söylendiğini, devletin yıllar önce Lice’de, Cizre’de, Şırnak’ta, Silopi’de kendi halkına en büyük kötülüğü yaptığını, bunun yetmediğini ve İstanbul’da bile işkencelerin yaşandığını belirtti. Ardından, bu mahkeme salonuna yüzlerce kişinin gelip tek tek başına neler geldiğini anlattığını, ancak bu tanıklıklara itibar edilmediğini ifade etmek için “Kürdün gözü göz değildir; Kürdün dili dil değildir; Kürdün tanıklığı bile tanıklık değildir” dedi.
Avukat Yunus Muratakan’ın bu cümlelerine mahkeme heyeti başkanı itiraz etti, “Kürt, Rum, Ermeni ırkı ne olursa olsun yargılamayı etkilemez,” dedi. Avukat Yunus Muratakan, “Sayın savcımız buraya gelip ne olduğunu anlatan yüzlerce insanın bu anlattıklarını önemsememiştir, yargılama neticesi yüz yıllık zulmün sonucudur; yüzlerce tanık beyanda bulundu, bizim tüm taleplerimiz reddedildi, keşke biz de eşitliğin hakim olduğu bir yargılama görmüş olsaydık” diye beyan etti.
Bir kısım katılanların avukatları, davanın esası hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını hazırlamak ve sunmak için uzun bir süre talep etti.
Sanıklardan Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Mehmet Eren Turan, davanın esası hakkındaki mütalaanın sonuç kısmına bir diyecekleri olmadığını belirtti ve yazılı ve sözlü savunmalarını sunmak için süre talep etti.
Mahkeme heyeti duruşma günü tayin etmek için duruşma defterine bakarken katılan vekilleri mütalaanın diğer katılanlara tebliğ edilip edilmeyeceğini sordu. Mahkeme heyeti başkanı gerek olmadığını, davayı takip etmediklerini söyledi. Katılan avukatları mütalaanın tebliğinin usuli yükümlülük olduğunu söyledi. Bunun üzerine mahkeme heyeti, değerlendirme yapmak için duruşma salonundan ayrıldı, salonun arkasındaki odaya geçti. Yaklaşık 10 dakika sonra heyet döndü ve ara kararlarını açıkladı.
Mahkeme, savcının sunmuş olduğu mütalaanın vekille temsil edilen katılanlar bakımından vekillere tebliğine, vekille temsil ettirmeyen katılanlar bakımından kendilerine tebliğ edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma günü olarak 6 Temmuz 2018 günü belirlendi.
Katılan vekillerinin adli tatil sonrasında bir gün verilmesi talebi mahkemece kabul edilmedi. Bu sırada katılan vekilleri tebligat dönüşlerinin de bu tarihe kadar tamamlanamayacağını belirtti. Duruşma süresince bir dosyayı inceleyen mahkeme heyeti üyesi, tebligat dönüşünü bekleme yükümlülüklerinin olmadığını söyledi. Heyet duruşma salonundan çıktı.