Filiz Gazi
Mahkeme No: İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2016/ 325
Gezi protestoları sürecinde, 16 Haziran 2013’te İstanbul/Okmeydanı’nda gaz fişeği mermisi ile 5 Ocak 1999 doğumlu Berkin Elvan’ın yaralanmasına ve ölümüne sebep olmaktan hakkında TCK 82/1 maddesi kapsamında “olası kastla öldürme” suçlaması ile dava açılan tek polis memuru Fatih Dalgalı’nın tutuksuz olarak yargılandığı davanın altıncı duruşmasına 10 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/325 Esas Numaralı dosyası üzerinden devam edildi.
Duruşma Öncesi ve Duruşmaya Katılım
Çağlayan Adliyesi’ne 09:30 sularında geldim. Adliyenin ikinci katında olan Ağır Ceza Mahkeme’lerine, önceki deneyimlerimden kolay olduğunu bildiğim için asansör kullanarakve arka girişten çıktım. Burada HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel’le karşılaştım. CHP Kadın Kolları’ndan Emine Ertunga da bizimle birlikteydi.
Ben duruşma salonuna gittiğimde birkaç polis memuru ile Elvan ailesi avukatlarından Can Atalay dışında kimse yoktu. Duruşma başlama saati olan 10:00’a doğru diğer girişten basın ve seyirciler alınmaya başlandı. Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü Gazetesi, JinNews, dokuz8HABER muhabirleri ve Dışarıdaki Gazeteciler Platformu’ndan Elif Ilgaz basın olarak gelmişti. HDP eski Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay da kısa bir süreliğine duruşmaya katıldı. Duruşma gün boyu sürdüğü için siyasetçiler duruşmadan erken ayrıldı.
Aileye eşlik eden psikolog
Tiyatro oyuncuları Ertürk Erkek, Volkan Yosunlu ve heykeltraş Hülya Duru, mimar Mücella Yapıcı, yazar Seray Şahiner de duruşmayı izleyenler arasındaydı. Yine Gezi protestoları sürecinde, Ankara’da, 1 Haziran günü polisin açtığı ateş sonucu başından vurularak öldürülen OSTİM işçisi 27 yaşındaki Ethem Sarısülük’ün kardeşi İkrar Sarısülük de duruşmayı izlemek üzere gelmişti.
Gülsüm Elvan, Sami Elvan ve iki kızları her duruşmada olduğu gibi bu duruşmada da yan yanaydılar. Gülsüm Elvan’ın abisi ve kızkardeşi de bu birlikteliğe eşlik ediyordu. Salonun önünde birikmeye başlayan kalabalığın birbirleriyle olan ilişkisi sıcaktı. 7. celsesi görülecek olan dosyanın uzun hukuk sürecini hep birlikte yaşadıkları, şakalaşmalarından, dosyaya dair bilgileri neredeyse bir hukukçu kadar vakıf olmalarından aşikardı. Gülsüm ve Sami Elvan’ın kızları, duruşma sırasında “Dışarıdan bir şey getireyim mi? Acıktınız mı?” diye soracak kadar duruşmaya gelenlerle ilgiliydiler.
Bu tip cezasızlık süreci yaşatılan davalarda ilk kez karşılaştığım moral, sakinlik sağlama, sabır taşmasını kontrol etme gibi nedenlerle takviye kuvvet olarak aileye eşlik eden bir uzman psikoloğun varlığı da dikkatimi çekti. Teknik bir dille ifade edecek olsam da bu uygulamanın düşünülmüş olması sevindiriciydi.
Duruşmaya Dair İzlenimler
10:00’da başlaması gereken duruşma saat 11:00’e doğru başladı. Mahkeme Heyeti, iki üye (Deniz Beştemir ve Sevim Karacı), heyet başkanı (Canel Rüzgar) ve savcıdan (Abdülaziz Özatlan) oluşuyordu.
Heyet başkanı, Jandarma Kriminal Raporu’nun alınmasına ilişkin önceki celsede yazı yazıldığını, UYAP üzerinden bu rapora ulaşılabileceğini ve ilgili raporun CD halinde taraflara verildiğini söyleyerek duruşmayı başlattı. Akabinde duruşmaya yeni gelenler olabileceğini, bu yüzden sesli- görüntülü kayıt yapmanın suç olduğunu hatırlatmayı uygun gördüğünü ifade etti.
Katılan avukatları Can Atalay, Çiğdem Akbulut ile sanık polis Fatih Dalgalı’yı savunmak üzere görevli Ankara ve Adana Emniyet Müdürlükleri’nin sözleşmeli avukatları olan beş avukat hazır bulundu. Aşağıda özetle anlatılacak duruşma notlarına geçmeden, sanık avukatlarının tüm gün süren duruşma boyunca tanıklara hiçbir soru sormadığını belirteyim. Heyet başkanı, dosyayla ilgili olduğuna dair bir intiba uyandırıyordu. Sakin tavrını duruşma boyunca bozmadı. İki üyeden birinin konuyla ilgili olduğuna dair çok az emareye denk geldim. Kimi zaman salona arkasını döndüğü de oldu, cübbesini battaniye gibi üzerine sarıp ev haline büründüğü de.
Görmediler, Duymadılar, Hatırlamıyorlar…
Davanın tek sanığı ve halen Van İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli sanık polis Fatih Dalgalı duruşmaya, Van 2. Sulh Ceza Hakimliği’nden SEGBİS ile katıldı. Dalgalı Van’da ifade verdiği ilk celseden sonra İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamaların hiçbir duruşmasına yüz yüze katılmamıştı. SEGBİS monitöründe gördüğümüz kadarıyla, bu celseye de Van’dan katılan sanık hakkında tek diyebileceğimiz insan olduğundan şüphe etmediğimiz birinin küçük bir siluet olarak orada olduğuydu. Bu şekil bir yargılamanın, hukukun işleyiş ilkelerine aykırı olduğuna ilişkin itirazlar, Elvan ailesinin avukatları tarafından her celsede dile getirilmiş.
Zırhçı, kalkancı, toma ve panzer sürücüsü, ZET’çi (gaz tüfeği kapsülünü atan kişi) gibi uzmanlık dalları olmak üzere çeşitlilik gösteren emniyet personeli dinlendi. Tüm tanıklar ortak bir tanıklık portföyü çıkardı: O güne dair çoğu şeyi hatırlamadıklarını ifade ettiler. Görüntülerin net olmadığı dolayısıyla sanığın teşhis edilemeyeceği beyan edildi. Görev listelerinde birlikte çalıştıkları görülen tanıklar, görev yaptıkları polisleri tanımadıklarını ya da hatırlamadıklarını söylediler. Aynı şekilde grup şeflerini ve amirlerini de hatırlamadıklarını ifade ettiler. Tanıkların çoğu olay saati, olay yerinde değil başka bir yerde görev yaptıklarını ya da o gün tam olarak nerede olduklarını hatırlamadıklarını söyledi. Böyle bir hadiseyi çok sonradan medyadan duyduğunu ifade eden tanıklar dahi oldu.
20 tanığın dinlendiği duruşmayı tüm detaylarıyla rapora almak mümkün değil. Üstelik her bir tanığın SEGBİS’le dinlenme süreci, kısa tutulan sorular, yapılmış olmak için yapılan üstünkörü bir yargılama olduğunu gösterecek özellikteydi.
16 Haziran 2013 günü yaralanan Berkin Elvan, 11 Mart 2014’te hayatını kaybetti. Davanın ilk duruşması ise 6 Nisan 2017’de görüldü. Yargılamanın olay tarihinden dört yıl sonra başlaması ve beşinci duruşma tarihi olan 27 Şubat 2018’de sanık polisin ve görev yapan polislerin tanık olarak ancak dinlenebilmesi, cezasızlık sorununa işaret edebileceğimiz pek çok diğer davada olduğu gibi yine tanıkların “Üzerinden çok zaman geçti, hatırlamıyorum” gerekçelendirmesine yol açmıştı.
Heyet başkanının, hemen tüm tanıklara sorduğu ilk soru, olay gününü anlatmaları ve yine o gün nerede, ne şekilde görev yaptıklarıydı. İkinci sorusu ise bilhassa sanık Fatih Dalgacı’yı tanıyıp tanımadıkları oldu. Duruşma öncesi tüm tanıklara olay gününe ait görüntüler izletildi. Tanıkların çoğu, görüntülerdeki kişileri ve cereyan eden olaylara dair bilgisi sorulduğunda “Hatırlamıyorum,” şeklinde cevapladı. Kimi tanıklarda ortak olan cevap ise “Olumsuz,”du. Öyle ki bu yanıt birkaç farklı tanıktan her duyulduğunda salonda gülüşmelere sebep oldu. Duruşma çıkışı da katılanların ağzında “Olumsuz,” yanıtı pelesenk olmuştu.
İlk olarak olay günü Okmeydanı Hastanesi’nde memur olarak görev yapan Cahit Turhan tanık olarak ifade vermek üzere çağrıldı. Geri kalan emniyet personeli tanıklar SEGBİS’le dinlendi.
Sırasıyla bulundukları yerlerden SEGBİS sistemi ile dinlenen emniyet mensubu tanıklar şunlardı: Eray Yıldırım, Van’dan Mehmet Yaşamış, Kars’tan Ali Keleş, Adıyaman’dan Emin Yıldız, Sivas’tan Celalettin Akyüz, Diyarbakır’dan Erdal Haydaroğlu, Van’dan Aziz Yalçınkaya, Artvin’den Gökhan Kuşçu, Bayburt’tan Ayhan Pekgöz, Ankara’dan Eyüp Kadir Hambaloğlu, Erzincan’dan Enes Polat, Kocaeli’nden Kubilay Kaçmaz (esas görev yeri İstanbul olmasına rağmen 8-15 Mayıs arası Kocaeli’de geçici görevlendirildiğini belirterek SEGBİS’le ifade verdi), Yozgat’tan Sinan Çakmak, Muş’tan Aytaç Kaplan, Ali Kapan, Muş’tan Emrah Başer, Bingöl’den FETÖ davasından tutuklu Mahmut Arslan, Silivri Cezaevi’nde tutuklu Zafer Kuloğlu.
Dikkat Çeken Tanık İfadeleri
♦ 16 Haziran 2003’te hastanede nöbetçi memur olarak çalışan Cahit Turhan’a, heyet başkanı tarafından hastayı (Berkin Elvan) görüp görmediği soruldu. Görmediğini söyledi Turhan. Hemşirelerin eşyaları ona teslim ettiğini, çocuğun cebinde 4 torpilin olduğunu ve bunları polise verdiğini, tutanak tutulduğunu ve bu tutanağı imzaladığını anlattı. Bunun üzerine Elvan ailesi avukatı Can Atalay, tutanaktaki bilgilere istinaden aktarımdaki tutarsızlığa dikkat çekerek “4 nasıl olur? 4-5’le 7-8 nasıl karıştırabilir?” dedi. Bunun üzerine tanık, tam olarak hatırlayamadığını ifade etti. Atalay, tutanağın nasıl tutulduğunu, tutanakta değişiklik yapılıp yapılmadığını ve aldığı poşetin içinde t-shirt, gömlek gibi giysilerin olup olmadığını sordu. Tanık, giysilerin olmadığını sadece torpillerin olduğu poşeti görevlilere verdiğini söyledi. Aynı yerden sözü devralan heyet başkanı, giysilerin olmadığı poşeti aldığında tanığın bunu sorgulayıp sorgulamadığını sordu. Bunun üzerine tanık, hastaya müdahale esnasında bunun mümkün olabileceğini ifade etti.
♦ Polis memuru Mehmet Yaşamış kullandığı plastik mermi atan silahı “Böyle gaz şeyi atan, vatandaşa değdiği zaman hafif şey eden” şeklinde tarifleyince salonda gülüşmeler oldu.
♦ Dördüncü tanık olarak dinlenen Ali Keleş, ZET tüfeğinin yakın ve uzak mesafede nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili soruları yanıtlarken Sami Elvan elindeki su şişesini atarak dışarı çıktı.
♦ Adıyaman İl Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan tanık Emin Yıldız’a görüntüler izletildi. Kolu sargılı kişinin Fatih Dalgalı olup olmadığı soruldu. Görüntülerin net olmadığını, Fatih Dalgalı’nın esmer olduğunu, görüntülerdeki kişinin ise beyaz tenli olduğunu ifade etti. Bu esnada Gülsüm Elvan, “Pazar günü anneler günü. Annelerinizi ararken Berkin’i hatırlayın. Yürüyüş yoktu bir şey yoktu. Niye ateş ettiniz? O daha çocuktu. Katilsiniz. Benim yavrumu niye vurdunuz? 14 yaşındaydı, 14!” diye ağlayarak bağırdı. Sanık polis avukatlarından biri “Her duruşma bunu mu izleyeceğiz ya?” deyince Elvan ailesi avukatı Can Atalay “Evet izleyeceksiniz, yaptığınız terbiyesizlik,” dedi ve akabinde mahkeme heyeti salonu terk ettiği için duruşmaya ara verildi.
♦ Mahkemede kullanılan görüntülerin alındığı TOMA’nın şöförü olan Celalettin Akyüz, olay yerine sabaha karşı saat 04:00-05:00 gibi geldiğini, sanığı tanımadığını ifade etti. Devresi olmadığı sürece kimseyi tanıma şansın olmayacağını, Gezi sürecinde 5-6 bin polisin görev aldığını, herkesi tanımanın mümkün olmadığını belirtti. Molotofla araçların yakıldığını birkaç kez yineledi. Kullandığı TOMA’daki kameranın otomatik olduğunu, su nereye sıkılırsa aparatın o yöne döndüğünü anlattı. O güne dair ne hatırladığı sorulunca, aracın içindeyken dışarının %50 gözükmediğini, dolayısıyla görmediğini ifade etti.
♦ Yine mahkemede kullanılan görüntülerin alındığı diğer TOMA sürücüsü olan FETÖ davasından tutuklu Mahmut Arslan, görüntüleri lojistik kontrol amaçlı kendisinin çektiğini, müdahale edilen yerlerin görüntülerinin alındığını, olayın olduğu anı hatırlamadığını anlattı. Av. Can Atalay’ın, “Kamerayı niye o yöne yönelttiniz?” sorusunu, “Ara sokaklarda gidip gelen var mı diye bakmak için,” şeklinde yanıtlayınca, Atalay “Ana cadde orası, ara sokak değil. Başka sorum yok,” dedi.
♦ Yine FETÖ davasından tutuklu, Gezi protestoları sürecinde Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısı olan tanık Zafer Kuloğlu talimat alma-vermeyle ilgili genel usulü anlattı. Telsiz mesafesinde talimat verildiğini, değilse kişinin kendi inisiyatifiyle müdahale edilebileceğini ifade etti. Av. Can Atalay, tutuklu tanığa bir şey söylenilemeyeceğini fakat ifadelerinden anlaşıldığı üzere bunun bir teşkilat refleksi olduğunun anlaşıldığı yorumunda bulundu.
♦ Grup amiri olan Aziz Yalçınkaya’nın tanık ifadesi nitelik olarak diğerlerinden farklıydı. Prosedür, Gezi süreci ve olay hakkındaki beyanları manevra bakımından bilirkişi tondaydı. Elvan ailesi avukatı Can Atalay, yaralı polislerden birinin isminin yazılı olduğu diğerinin yazılmadığı tutanağı sordu. “Bir polisin adını yazıyorsunuz diğerini yazmıyorsunuz. Neden? Polis Ferhat’ın ismini yazmışsınız diğer polisin ismini bilmiyorum diye yazmamışsınız. Bunun özel bir nedeni var mı?” diye sordu. Tanık Yalçınkaya, kendisinin de yaralandığını, olayların şiddetli olduğunu, her şeyi kayda geçecek durum olmadığını ifade etti ve şöyle devam etti: “Şöyle açıklayayım trafik kazasında kolunuz kopmuş. Gidip bunu mu yazarsanız yoksa saatinizin çalışmadığını mı? Yaralanan polis adli bir mevzu olmadığını düşünerek hastaneden ayrılmış olabilir. Ben de yaralandım. Şiddetli bir süreçti.” Avukat Can Atalay bunu suç delilini ortadan kaldırmak ve görevi ihmal olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
♦ Mahkemede izletilen görüntülerde iki ZET’çiyle (biri sanık) konuştuğu görülen tanık Polis Müdürü Eyüp Kadir Hambaloğlu, bu görüntüleri “Birden fazla sokakta olay vardı. Birden fazla amir vardı. Meslektaş olmamız sebebiyle selamlaşabiliriz, sohbet edebiliriz,” şeklinde açıklıyor. Av. Can Atalay’ın “Burda talimat veriyor olabilir misiniz?” sorusuna karşılık olarak hatırlamadığını söylüyor Hambaloğlu. Soru şu şekilde tekrarlanıyor: “Olaydan 4 saat sonra aynı birlikte aynı yerdesin ve talimat veriyorsun. Bunu izah edebilir misin?” Tanık, yine hatırlamıyor.
♦ Tanık Sinan Çakmak ifadesi esnasında “Dosyayı inceledim,” dedi. Soru sorulmadan Eyüp Kadir Hambaloğlu’nu tanımadığını ifade etti. Elvan ailesi avukatlarının dikkat çekmesiyle tanık Çakmak, Yozgat Ağır Ceza katibinden dosyayı incelemeyi rica ettiğini söylemek zorunda kaldı.
Elvan Ailesi Avukatları ve Sanık Avukatları Neler Söyledi?
‘Koskoca devlet, bir çocuğun cebinde çıkanlarla ilgili yalan söylüyor’
Av. Can Atalay, Jandarma Kriminal Raporu’nun dosyaya girdiğini, bu raporda birinci ve ikinci ZET’çi olan kişilerin ne yaptığının görüldüğünü ve yüz eşleşmesinde %75 gaz fişeğinin sanık tarafından atıldığının tespitinin yer aldığını belirtti ve şöyle devam etti: “Bunun taksir olmadığı, doğrudan irade ve neticeyle bir durum olduğu gayet açıktır. Bu dosyada Adli Tıp Raporu’nu beklemeye ihtiyaç yoktur. Bu raporda tartışılacak tek şey, o mesafeden vurulanın Berkin Elvan olup olmadığını tespit edemeyiz denmesidir, fakat buna da gerek yoktur. Zaten tanık ifadeleri var. Raporda 45 derece açıyla ateş edilmediği, yere sekerek de ateş edilmediği açıktır. Ateş edilmesiyle eş zamanlı çocuk yere düşüyor. Bu dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesi vardır. Kuvvetli suç, hüküm olduğuna delalettir. Karara doğru gidilmesi gerekir. Tanık ifadeleri bitti, biz kısa sürede hazırlanabiliriz. Başka rapora veya çeşitli nedenlerle İçişleri Bakanlığı eliyle bu dosyanın geciktirilmesine gerek yoktur, delil karartılmasına gerek yoktur. Emniyet başından itibaren tanık beyanlarını etkiledi. Tanıklar kendi aralarında haberleşip konuşuyorlar, ‘Özel kalemden öğrendim’ diyen var. Emniyet bilinçli olarak bu davayı 3,5 yıl geciktirdi. Kriminal laboratuvar incelemeleri yapılmaya, patlayıcı olduğu iddiası yaratılmaya çalışılıyor. İfade veren avukat çocuğun ellerinden tuttu, ‘Ön cebinde herhangi bir şey yoktu’ dedi. Tahrifat yapılan evraktaki rakamlar telaffuz ediliyor. Koskoca devlet 4 yıldır bir çocuğun cebinden çıkanlarla ilgili yalan söylüyor. Burada titreyerek ifade veren hemşireler, ‘Ben söylemedim’ diyen çaycı, çaycıdan duydum diyen polis gördünüz. Burada kasti suç vardır. Karşımızda İl Emniyeti tarafından görevlendirilen 5 avukat var. Allah bereket versin. (İmâlı bir şekilde söylendi) Biz 14 yaşında çocuğumuzu kaybettik, kriminal incelemesi yapılmaya çalışılmasından, bir çocuğun cebindeki kızkaçıranları 4 yıldır konuşmaktan bıktık, aileyle dalga geçilmesinden bıktık. Artık bu sanığın tutuklanması gerekiyor.”
Av.Ezgi Çakır, sanığın mahkemeye hiç getirilmediğinden, yüz yüzelik ilkesinin çiğnendiğinden, tüm emniyet teşkilatının hiçbir şey hatırlamadığından bahsediyor. Sanık avukatlarının çocuğu öldürülmüş aileyle dalga geçtiklerini, sözlü sataştıklarını ifade ediyor. Fatih Dalgalı’yı hiç tanımayan tanık polislerin bile onun gazcı olduğunu bildiğine dikkat çekiyor.
Av. Çiğdem Akbulut, “Berkin Elvan ölümsüzdür” diyen insanların tutuklandığını, boykot eden avukatlara soruşturma açıldığını hatırlatıyor ve sanığın takma bıyık ve gözlükle izleyenlerin karşısına çıktığına dikkat çekiyor.
‘Elvan’ın nerede vurulduğu belli değil’
Sanık polisin avukatları ilk defa söz alıyor. Berkin Elvan’ın nerede nasıl ve neyle vurulduğunun kesin olmadığını, sanık polis üzerinden delil yaratılmaya, kanaat oluşturulmaya çalışıldığını ifade ediyorlar. (Gülsüm Elvan, buna karşılık “Size fişeği getireyim” dedi ve salondan çıktı.) Vurulma anının, sözde tanık ifadeleriyle açıklanmaya çalışıldığını ifade ediyorlar. Raporda çıkan sonuca istinaden, adem elmasının karakteristik bir özellik olmadığını, bu konuda parametrelerin olduğunu ve bu parametreler olmadan tanık ifadelerine bakılarak sanığın, görüntülerdeki kişi olduğunun söylenilemeyeceğini beyan ediyorlar.
Van’dan SEGBİS’le bağlanan Berkin Elvan’ın ailesinin avukatlarından Orhan Özdemir, Kafka’nın eserlerinden yola çıkarak, yargılama ilerledikçe suçun, harf harf yazıldığını dile getiriyor.
Elvan ailesi avukatlarından Deniz Yıldız, tanıklara soru soramadıklarını, 6 saattir küçük bir ekrana bakarak bir duruşmayı izlediklerini eleştirel bir dille hukukun birçok unsurunun bu yargılamada olmadığını anlatıyor. Siyasi iktidarın organize bir şekilde bu dosyanın üzerinde durduğunu da ekliyor. Avukatlar, tanıklara soru soramadıklarını, özellikle dört tanığın yeniden dinlenmesini talep ediyorlar.
Duruşma Sonrasına İlişkin
Elvan ailesi ve avukatları duruşma sonrası kısa bir basın açıklaması yaptı. Gülsüm Elvan şunları söyledi: “Burada yalancı bir katip var. Yine ceza vermediler katile. ‘Görmedik, bilmiyoruz, hatırlamıyoruz’ deniliyor. Şu kanaate vardım. Bunlar ne kullanıyorlar acaba? Kaç yıl aradan geçerse geçsin, iki saat vakit geçirdiğiniz insanı illaki hatırlarsın. Evet, sinirlerimiz bozuluyor ama yine de ayağa kalkacağız. Yine de adaleti bekleyeceğiz.”
Ara Kararlar
Duruşma sonunda özetle:
- Tanık Muhammet Akkaya hakkında yeniden zorla getirme emri düzenlenerek SMS gönderilmesine,
- Sanıkla ilgili Jandarma Kriminal Bürosu’ndan alınan rapor doğrultusunda aynı hususlarla ilgili Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırılmasına,
- Haklarında yakalama emri bulunan tanıklar Enver Turan ve Ahmet Burak Aydın’ın duruşma gününden önce UYAP’tan yakalama durumlarının araştırılarak sonucuna göre işlem yapılmasına,
- Sanığın birlikte görev yaptığı Çevik Kuvvet Müdürlüğü’nün 9. Birlik Amirliği 62971 gruptaki görevle çevik kuvvet polisleri Bayram Gözükaya, Bekir Koçak, İsmail Saltuk Seki, Murat Yavuz, Taner Yirik ve Yusuf Uyanık’ın hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına;
- Tanıklar Ömer Faruk Göktaş ve Önder Demir’in hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına,
- Zetçi polislerden Ali Çiçek, Davut Arslan, Ferdi Baykal, Hakan Bülbül, Hasan Pekşen, Mahir Pekdemir, Mehmet Akif Yıldız, Mehmet Cenik, Mustafa Erbek, Orhan Şimşek, Ömer Koç, Sertaç Hardal, Serdar Doğan, Yalçın Şengör, Yusuf Koçoğlu’nun hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına,
- Katılan vekillerinin bazı tanıklara yöneltecekleri sorulara ilişkin yazılı dilekçe vermeleri halinde bu hususun değerlendirilmesine,
- Keşif hususunun sonraki celselerde değerlendirilmesine,
- Tarafların sair taleplerinin dosyaya yenilik getirmeyeceği, esasa etkili olmayacağı anlaşıldığından reddine,
- Sanığın tutuklanması yönündeki talebin sanığın duruşmaları takip ediyor olması, yaptığı görev itibariyle kaçma şüphesinin bulunmaması dikkate alınarak reddine,
- Sanığın önümüzdeki celse teşhis işlemleri de yaptırılacağından hazır edilmesi için görev yaptığı yer mahkemesine talimat yazılmasına,
- Taraflara, varsa dinlenmesini istedikleri tanıklar ve soruşturmanın genişletilmesi taleplerini yazılı olarak bildirmeleri için gelecek duruşmaya dek süre verilmesine
- Güvenlik önlemlerinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar verildi.
Duruşma oybirliğiyle 19 Eylül 2018 günü saat 10:00’a ertelendi.