Cansu Pişkin
Mahkeme: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2016/32 Esas
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 9’u tutuklu, 10’u firari 85 sanığın yargılandığı dava devam ediyor. Dava kapsamında yargılanan isimler arasında Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, dönemin Trabzon İl jandarma Komutanı Ali Öz, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler gibi isimler ile dönemin jandarma ve emniyet görevlileri ve ana dava hükümlüleri yer alıyor.
Duruşma Öncesi
14 Mayıs 2018 Pazartesi günü saat 10:00’da başlaması planlanan duruşma, 11:13’te başladı. Dört gün sürmesi planlanan 21. celse haftası, dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlilerinin ifadelerinin tamamlanması sebebiyle 3. gün bitti. Önceki duruşmaların aksine 21. celse haftası duruşmalarını izlemeye gelenlerin sayısı oldukça azdı. Basın mensupları ve Hrant’ın Arkadaşları duruşmaları üç gün boyunca izledi. Bir kısım tutuklu sanık yakını ise yalnızca 3. gün görülen 74. duruşmayı izledi. Duruşma salonunun bulunduğu koridor girişine güvenlik bariyeri çekiliydi. Bu bariyer, Ağır Ceza Mahkemeleri’nin bulunduğu katlarda zaruri bir uygulama. Duruşma salonu açıldığında bariyerin gerisinde duran özel güvenlik görevlileri, ilk olarak taraf avukatları ve tutuksuz sanıkları bariyerden geçirerek salona aldı. Daha sonra da basın mensupları, sanık yakınları ve izleyiciler salona girdi.
Duruşma Salonu
Duruşma, kamu görevlilerinin yargılamasına başlanan tarih olan 19 Nisan 2016’dan bu yana İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin büyük salonunda görülüyor. Salonda izleyiciler için ayrılan sandalyeler sağlı sollu şekilde ikiye ayrılıyor. Sanık yakınları genellikle salonun sağ tarafındaki sandalyelerde otururken, Hrant’ın Arkadaşları ve basın mensupları sol taraftaki sandalyelere oturuyor. Mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan’ın raporlu olduğu 21. celse boyunca mahkemeye Hakim Mesut Düzgün başkanlık yaptı. Bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanık ile taraf avukatları duruşmalar boyunca hazır bulundu.
Birinci Gün / 14 Mayıs 2018
Davanın 72. duruşmasında geçtiğimiz celse savunmalarını tamamlayan dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinin sorgularına geçildi. Duruşma tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Aşırı Sağ Faaliyetler’de (ASAF) Uzman Jandarma olarak çalışan Şeref Ateş’in sorgusuyla başladı. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Şeref Ateş’e daha önce Emniyet, Sulh Ceza Hakimliği ve mahkemedeki sorgularında verdiği çelişkili ifadeleri sordu. Bakırcıoğlu Ateş’e, “Emniyet ifadenizde dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubay Okan Şimşek ile telefon görüşmelerinizin tespit edildiği söylenmiş. Siz de Okan Şimşek ile görüşmeyi hatırlamadığınızı ancak Dink’in vurulmasını haber vermiş olabileceğini söylemişsiniz. Sulh Ceza Hakimliği sorgunuzda da Dink’in öldürüldüğünü televizyondan duyduğunuzu ve Emniyet’te verdiğiniz ifadeyi değiştirmek istediğinizi söylemişsiniz. 7 Temmuz 2017’deki mahkemede verdiğiniz ifadenizde ise Emniyet’teki ile aynı şeyi söylemişsiniz,” dedi. Sanık Ateş, Emniyet ifadesinin doğru olduğunu, Sulh Ceza Hakimliği sorgusunda kafasının karıştığını ifade ederek “Unutkanlık var bazı şeyleri net olarak hatırlamıyorum. Emekli olduktan sonra gözaltına alındık ne olup olmadığını bilmeden gözaltına alındık. Sonra baktık iş ciddi. O esnada Bakırköy’deki iş yerimi bile hatırlamadım. Son beyanlarım doğru. Olayın üzerinden uzun zaman geçmiş Dink cinayetini olay günü saat 16.00’da Okan Şimşek’in telefonuyla duydum. Gazetesinin ve Dink’in ismini ilk kez o telefonda duydum. 10 yıl sonra karşıma o gün ne yaptın diye sorular çıkıyor,” yanıtını verdi. Şeref Ateş’in sorgusunun ardından saat 12:34’te duruşmaya ara verildi.
Öğleden sonra 14:15’te duruşmaya tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Uzman Çavuş Musa Yıldırım’ın sorgusu ile devam edildi. Avukat Hakan Bakırcıoğlu’nun sorularını yanıtlayan Yıldırım, Dink’in ismini cinayet işlendikten sonra duyduğunu iddia etti. Avukat Hakan Bakırcıoğlu Yıldırım’a, “Herhangi bir göreve çıkılmadığı halde görev defterine gidilmiş gibi yazılır mıydı?” diye sordu. Yıldırım, bu soruyu “Hayır” diye yanıtladı. Görevlendirme defterindeki yazıların göreve çıkılmadan önce yazıldığını ifade eden Yıldırım, “Nöbet çizelgeleri 15 ayrı kişi tarafından yazılıyordu. Dink’in öldürüldüğü gün görev defterini yazma sırasının bana denk gelmesi tesadüf.” dedi. Avukat Bakırcıoğlu bu kez, “Aralık ayının sonu itibariyle görevlendirme yapılırken kimin hangi tarihte yazacağı belli olur mu?” diye sordu. Yıldırım bu soruya da “Evet” yanıtını verdi.
Yıldırım’ın ardından dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubay Mikdat Özbek’in sorgusuna geçildi. İddianamede “Kasten öldürme suçuna iştirak” suçlaması yöneltilen Özbek de tutuksuz yargılanan sanıklardan. Özbek, Avukat Hakan Bakırcıoğlu’nun olay günü ve öncesindeki telefon baz sinyallerini hatırlatarak sorduğu soruları, “O güne ait hiçbir şey hatırlamıyorum sadece bana gösterilen dosyaya girmiş baz belgelerine bakarak tahminde bulunuyorum. İl jandarma konumu gereği her yerden sinyal alabilir. 3 metre ileri gidersiniz Ayazağa’dan sinyal alırsınız, 10 metre geriye giderseniz İstinye’den sinyal alırsınız. Zaten görev defterindeki görev yerleri ile baz sinyalleri uyuşuyor. Bu da şu anlama geliyor, demek ki görev defterindeki görevleri icra etmişim,” diye yanıtladı. Mikdat Özbek’in sorgusunun ardından saat 15:31’de ara verilen duruşma 15:53’te dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubay Mustafa Küçük’ün sorgusuyla devam etti.
“Öldürüldüğünü Televizyondan Öğrendim”
Tutuksuz sanıklardan Mustafa Küçük sorgusunda, dini motifli örgütlere dönük aşırı sağ faaliyetler alanında çalışmalar yürüttüğünü, o dönem Fethullah Gülen cemaatine ait Işık evlerinde kimlerin kaldığını tespit edip üst makamlara bildirdiğini ve görevlendirme alanı dışında başkaca bir görevde bulunmadığını anlattı. Bakırcıoğlu’nun, ifadelerindeki çelişkilerin sebebini sorması üzerine Küçük, 27 Temmuz 2016’da gözaltına alındığını, 13 gece 14 gün gözaltında kaldığını ve gözaltına alınma nedenini emniyette öğrendiğini belirterek, “O psikoloji ile bir şeyleri hatırlamadım ya da yanlış hatırladım,” dedi. Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen sanığa, “Dink’in öldürüldüğü günü hatırlıyor musun?” diye sordu. Sanık Küçük, “Öldürüldüğünü televizyondan öğrendim. Gözümün önünde yalnızca bir televizyon karesi var ve iş yerindeydim sanırım. Ülkemizde bir sürü cinayet işleniyor neticede,” diye yanıtladı. Mahkeme başkanı Mesut Düzgün de sanığa, “Askeri personelsin. Dink’in öldürülmesine giden bir süreç var. Bu konuda Genelkurmay’ın bile yazısı vardı. Bu süreçten haberdar olmadın mı?” diye sordu. Küçük, “Hayır görev alanım değildi haberim olmadı,” dedi. Mahkeme başkanı Düzgün’ün, “Diğer sanıklar da aynı şeyi söylüyor merak ettiğim için sordum” demesi üzerine Küçük, beyanlarında samimi olduğunu ifade etti. Sanığın sorgusunun sona ermesinin ardından bir kez daha söz alan Av.Bahri Belen, “Dink’in öldürülmesine giden süreci en büyük iç güvenlik gücü jandarma ve istihbaratta çalışan jandarmanın hatırlamaması, bilmemesi olağan dışı bir şey. Öldürülmesine giden süreç kamuoyunda ciddi şekilde yer bulmuş olaylardı, ki sonrasında da dünya ayağa kalktı. Bu tür olaylardan önce haber alacak birim istihbarat dairesidir. Hatırlamıyorum beyanları meslekleri ve istihbaratta çalışıyor olmaları nedeniyle samimiyetsizdir ve ciddi değildir” dedi. 72. duruşma saat 16:21 itibariyle sona erdi.
İkinci Gün / 15 Mayıs 2018
Tutuklu sanıkların mazeret bildirerek katılmadıkları 73. duruşma saat 11:25’te başladı. Duruşmada bir kısım tutuksuz sanık ile taraf avukatları hazır bulundu. Duruşma dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubay Emre Cingöz’ün sorgusu ile başladı. Tutuksuz yargılanan Cingöz, cinayetin işlendiği dönem Bölücü Örgüt Faaliyetleri’nde (BÖF) PKK’den sorumlu Avrupa yakası unsur komutanı olarak görev yapıyordu. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu Cingöz’e, cinayetin işlendiği gün telefonunun Pangaltı’da sinyal vermesinin nedenini sordu. Cinayet günü Beyoğlu’nda görevde olduklarını ifade eden Cingöz soruya ilk önce Atatürk Kültür Merkezi’nin arkasındaki otoparktan aracı aldıktan sonra geçiş güzergahının Dolapdere yönünden Tarlabaşı’na doğru olduğu yanıtını verdi. Bakırcıoğlu’nun soruyu tekrarlaması ve sinyalin Pangaltı’dan geldiğini hatırlatması üzerine Cingöz beyanını değiştirerek, “Personeli metroya bırakmış olabilirim,” yanıtını verdi.
Dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Yüzbaşı Muharrem Demirkale, duruşmaya tutuklu bulunduğu Ankara Sincan Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlandı. SEGBİS bağlantısındaki sorun sebebiyle Demirkale’nin sorgu sırasında verdiği cevaplar net olarak anlaşılamadı. Av.Hakan Bakırcıoğlu Demirkale’ye cinayet günü olaydan sonra Emre Cingöz, Metin Canbey, Ali Barış Sevindik ve Ali Fuat Yılmazer ile telefon konuşmalarının içeriğini sordu. Demirkale, “Dink cinayeti ile ilgili konuşmuşuzdur bilgi almaya çalışıyordum,” dedi. Bakırcıoğlu Cingöz’e, “Bu tür cinayetlerde rapor hazırlanır mıydı? Dink cinayeti ile ilgili hazırlanmış mıydı?” diye sordu. Demirkale, “Kesinlikle bilgim yok ama hazırlanmıştır,” yanıtını verdi. Bakırcıoğlu, Dink öldürülmeden önce hakkında dava açıldığını ve adliyeler önünde eylemler, protesto gösterileri olduğunu hatırlatarak, “Jandarma bunlara hiç müdahale etmedi mi?” diye sordu. Demirkale ise BÖF’te olması nedeniyle bu tür olayların görev alanı olmadığını ve böyle bir olayı takip etmediğini söyledi. Dava sanıklarından Trabzon Jandarma İstihbarat görevlisi Okan Şimşek’in cinayetten sonra İstanbul’a tayin olduğunu anımsatan Demirkale, o dönem İstanbul Jandarma Komutanı olan Ünal Karaosmanoğlu’nun kendisine Şimşek ile ilgili bildiklerini sorduğunu söyledi. Şimşek’i dürüst biri olarak tanıdığını belirten Demirkale, “İl Jandarma Komutanın Ünal Karaosmanoğlu beni yanına çağırdı. Okan Şimşek’in İstanbul’a tayin edildiğini, tanıyıp tanımadığımı sordu. Urfa’da beraber çalıştığımızı ve iyi biri olduğunu söyledim. Karaosmanoğlu ‘Bu adam Ermeni diasporasından para alıyormuş’ dedi. Benden gidip Okan Şimşek’le konuşmamı istedi. Okan Şimşek’le konuştum. Bana Dink cinayetiyle ilgili bilgi aldığını sonra üstlerine bunu anlattığını, daha sonra görevin kendisinden alınarak başkasına verildiğini ve hakkında soruşturma açıldığını anlattı. Ali Öz’ün kendilerinden istifa etmelerini istediğini, sonrasında İstanbul’a sürüldüğünü anlattı,” dedi. Demirkale’nin sorgusunun sona ermesiyle duruşmaya saat 12:39’da ara verildi.
20 Ocak Günü Emniyet Müdürüyle 620 Dakika Telefon Görüşmesi
Duruşma 14:42’de dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Albay Ali Barış Sevindik’in sorgusuyla devam etti. Sevindik, o dönemki çalışma alanının misyonerlik adı altındaki faaliyetler olduğunu söyledi. Av. Bakırcıoğlu, Dink’in yargılandığı sırada adliye önündeki eylemleri takip etmediklerini, Hizb-ut Tahrir ve Gülen cemaati gibi sağ grupların faaliyetlerinin takip ettiklerini anlatan Sevindik’e, cinayet günü dönemin Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan ile 20 dakikalık görüşmesinin içeriğini sordu. Sevindik bu görüşmenin Dink ile ilgili olmadığını savunarak, Dink cinayetine ilişkin öncesinde bilgileri olmadığını iddia etti. “İstihbaratta 30 kişi varsa kimse Hrant Dink adını duymamıştır. Ben Sabiha Gökçen haberini hatırlıyorum ama Hrant Dink’le ilgili olduğunu bilmiyordum,” diyen Sevindik, Av.Bakırcıoğlu’nun ırkçı aşırı milliyetçi gruplarla ilgili çalışma yapılıp yapılmadığı sorusunu “Irkçı, aşırı Türkçü gruplarla ilgili çalışmamız yoktu,” diye yanıtladı. Sevindik’in cinayetten sonraki gün de (20 Ocak) dönemin emniyet müdürü Adil Serdar Saçan ile 620 dakika telefonla görüştüğü biliniyor. Av.Hakan Bakırcıoğlu, Sevindik’e eski Emniyetçi Adil Serdar Saçan’la yaptığı bu telefon görüşmelerinin içeriğini de sordu. “Çıkar amaçlı suçlara bakarken üsteğmenim tanıştırmıştı. Görüşmemiz oluyordu. Görüşmeye başladığımda zaten görevden ayrılmıştı. Düşünce olarak dahi birisiydi. İstanbul’da çok güzel işler yapmıştı. Bürosuna da gidip gelmişimdir. Hrant olayıyla bir alakası yoktur. Kesinlikle yoktur. Adil beye bunu sormam zaten,” diye yanıt verdi.
Sevindik’in ardından dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubay Yavuz Karakaya’nın tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS ile sorgusu yapıldı. Karakaya da Dink’in yargılandığı davalar öncesindeki eylemleri çalışma alanı olmadığı için takip etmediğini söyledi. Bakırcıoğlu Karakaya’ya, cinayet işlendikten sonra telefonla görüştüğü Muharrem Demirkale ile konuşma içeriklerini sordu. Karakaya, “Hatırlamam mümkün değil ancak değerlendirme yapabilirim. Muhtemelen cinayetle ilgili bilgi almak için aramıştır,” dedi. 73. duruşma 15:48’de sona erdi.
Üçüncü Gün / 17 Mayıs 2018
Duruşma saat 11:03’te başladı. Duruşmada tutuklu sanıklar Ali Öz ve Ercan Gün, tutuksuz sanıklar Bekir Yokuş, Mustafa Küçük, Ahmet Faruk Aydoğdu, Ali Barış Sevindik ile taraf avukatları hazır bulundu. Tutuklu sanıklar Şükrü Yıldız, Ramazan Akyürek, Yakup Kurtaran, Metin Yıldız, Yavuz Karakaya, Muharrem Demirkale ve Özkan Mumcu da tutuklu bulundukları cezaevlerinden SEGBİS bağlantısı ile duruşmaya katıldılar.
Dönemin Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız hakkında ek iddianame hazırlanarak Dink cinayeti davasıyla birleştirilmişti. Tutuklu bulunduğu Eskişehir H Tipi Cezaevi’nden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılan Yıldız, hakkında “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla hazırlanıp Dink dosyasına dahil edilen iddianameye ilişkin savunma yaptı. İlk iddianamede örgüt üyesi olmamakla beraber örgüte yardımla suçlandığını hatırlatan Yıldız, hazırlanan yeni iddianamede de farklı bir delil olmadığını savundu. Yıldız, “Ben ek koymadan rapor yaptım ve bakanlık kabul etti. Ekleri istemediler. 8 yıl sonra ekleri sordular. İmha ettim dedim. Sonradan rapora koymadığım ekler nedeniyle örgüt üyeliğiyle suçlandım. 246 sayılı yazı soruşturma makamlarından gizlenmiş. 9 no’lu F4 raporunu gizlediğim doğru değil. ‘Hrant Dink her ne pahasına olursa olsun öldürülecek’ ibaresinin geçtiği F4 benden de gizlendi. Ben o raporu görmedim. Polis müfettişlerine müdahalem görev çerçevesindedir,” dedi.
Hazırlanan yeni iddianamede FETÖ tarafından parlatıldığı iddia edilen Şükrü Yıldız, “Erhan Tuncel’in McDonald’s faili olabileceğini ben ortaya çıkardım, savcılığa bilgi verdim. Trabzon jandarması emir komuta içerisinde bana topluca yalan söylediler, örtmeye çalıştılar ama buna izin vermedim. Müfettişler, Trabzon Emniyeti’nin arşivini görmüşsün dediler. Evet gördüm çünkü Trabzon Emniyeti’nin Ogün Samast’tan haberleri olduğunu düşündüm ve şüphemi doğrulamak için arşivi gördüm. Arşivde Samast’ı aradım bulamadım. Kuşkularımı gideremedim. Gizlemekle suçlandığım raporları arşivde görmedim. Benim parlatıldığım söyleniyor. Ben nasıl parlatıldım? Vali olamadım, müsteşar veya müsteşar yardımcısı olmadım. 12 Eylül döneminde kaymakamdım. 1995 yılında müfettiş oldum. Parlatıldığım doğru değil. Vali yardımcılığına atandım. Önce açığa alındım. Darbe girişimi sonrası tutuklandım. Bu iddiaların benimle alakası yok. Örgüt üyeliği ile ilgim yok,” diyerek savunmasını tamamladı.
Mahkeme heyeti tarafların taleplerini aldı. Tutuklu sanık Yakup Kurtaran SEGBİS ile katıldığı duruşmada tahliyesini talep etti. Kurtaran “15 aydır tutukluyum hem ben hem eşim rahatsızız. Mahkeme heyetinden durumumu değerlendirerek tahliyemi talep ediyorum,” dedi.
Tutuklu sanık Metin Yıldız “28 gün gözaltında kaldım. Emniyet ve soruşturma savcılığında FETÖ ile ilgili tek soru sorulmadı. Tek bir kanıt yokken üye diye tutuklandım, lekelendim. Dosyada FETÖ’cü olduğumu gösteren bir kanıt yok. Ben FETÖ’cü değilim. Suçlanabileceğim tek suç görevi kötüye kullanma suçudur. Bu da tutuklama gerektirmez. 22 aydır tutukluyum ve halen görevdeyim eğer FETÖ şüphem olsa beni bir dakika görevde tutmazlardı ailem hala jandarma lojmanlarda kalıyor. Tahliyemi talep ederim,” dedi.
Daha sonra salonda hazır bulunan sanıkların taleplerine geçildi. Tutuklu sanık Ali Öz, FETÖ-PDY ile bir ilgisi olmadığını savunarak tahliyesini talep etti. Öz, “Ne benim ne ailemin FETÖ ile bağı yok, alakası yok. Aklımı ve ruhunu satmadım, devretmedim ve kiraya vermedim. Dink cinayetinin failleri geçmişte önce Ergenekon sonra Balyoz şimdi de FETÖ-PDY olarak değerlendiriliyor. Trabzon İl Jandarma komutanı olmam ‘Komutan her şeyi bilir denilerek’ suçlanmama sebep olmuştur. Şifai olarak konuyu söylemek hiçbir sorunu çözüme ulaştırmaz. Herkes kendine düşen görevi yapmak, evrakları hazırlamak ve iletmek zorundadır. Trabzon Emniyet cinayetin işleneceğini önceden biliyordu. Bölge jandarma bölgesi değil. 23 aydır tutukluyum arandığımı duyunca İstanbul Emniyet’e giderek teslim oldum. Tahliyemi talep ederim. Kaçacak durumum yok. Yeni deliller toplanmayacaktır, delilleri karartacak gücüm yok. Adresim bellidir. Adli kontrolle de olsa tahliyemin sağlanmasını talep ediyorum. Dink’in öldürüleceğine dair tarafıma aktarılan bilgi rapor haline getirilmeden atlanmış. Bu, görevi ihmaldir. Bu da tutukluluk gerektirmez,” diye konuştu.
Tutuklu sanık Ercan Gün de tahliyesini talep etti. Tutuksuz sanık Mustafa Küçük, mağdur olduğunu öne sürerek yurtdışı yasağı olmadığı halde yurtdışına gidemediğini beyan ederek beraatini talep etti. Tutuksuz sanıklardan Bekir Yokuş da beraatini talep etti. Tutuksuz sanıklardan Ahmet Faruk Aydoğdu ve Ali Barış Sevindik dosyalarının Dink cinayeti davasından ayrılmasını ve beraatlerini talep etti.
Tutuklu sanık Ramazan Akyürek, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda Personel Şube Müdür Yardımcısı olarak çalışan Aydın Patan’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Akyürek, “Görevini ihmal eden biri varsa o ben değilim ihmal edenler tutuksuz yargılanıyor ben 4 yıldır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum,” dedi.
Tutuklu sanık Yavuz Karakaya da Dink cinayeti ile illiyet bağı olmadığını savunarak, “Cinayetin önlenmesi konusunda ihmali bulunan kamu personeli konumunda da değilim. Bu soruşturmanın mağduruyum. 270 gündür tutukluyum. Tutukluluğumun kaldırılmasını talep ederim,” dedi. Tutuklu sanık Muharrem Demirkale ise, “Tahliye talep etmiyorum çünkü suçsuzum burada olmamam gerekiyor. Bizler bu kadar tehlikeli ve cani insanlarsak, ülke kurtulacaksa bizi öldürsünler. Ülkeye adalet tesis edildiğinde adil yargılanmadığım için dava açacağım,” diye konuştu. Son olarak söz alan tutuklu sanık Özkan Mumcu da, “36 aydır tutukluyum. Daha fazla mağduriyet yaşamamak adına tahliyemi talep ediyorum,” dedi.
Yeni Tanık Talepleri
Sanıkların avukatları da beraat ve tahliye taleplerini yineledi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da mahkemeden, dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanı Ünal Karaosmanoğlu, İstanbul İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Aycan Oktaylar, Aşırı Sağ Faaliyetler (ASAF) Tim Komutanı Serkan Özel’in dinlenmesini talep etti. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın cinayet öncesi aylık il emniyet ve koordinasyon toplantısında Dink’in durumunun konuşulup değerlendirildiğini ve bu toplantıda dönemin İstanbul MİT Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un da olduğu beyanını hatırlatan Bakırcıoğlu, Köksoy’un da dinlenmesini talep etti.
Bakırcıoğlu daha önceki celselerde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan (BTK) Beyaz Adam, Dink ve Dink’in Agos’ta kullandığı telefona dair iletişimin tespiti yapılıp yapılmadı mı diye sorulmasını istediklerini, kurumun hukuka aykırı gerekçelerle bu talebi karşılamadığını hatırlattı ve mahkemenin yeniden bu konuda yazı yazmasını talep etti. Savcı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını ve eksik hususların giderilmesini istedi. Duruşmaya 13:00’da ara verdi.
Bir Kişi Tahliye Edildi
Duruşma 15:35’te başladı. Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, dönemin Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız‘ın tahliye edilmesine diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Mahkeme, tutuksuz sanıkların tefrik ve beraat taleplerini ise reddetti. Mahkeme bir kısım sanıkların tanık dinlenmesi yönündeki taleplerinin sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından değerlendirilmesine karar verdi. Mahkeme, tutuklu sanık Yakup Kurtaran’ın sağlık durumuna ilişkin hastaneye sevki ile heyet raporu aldırılmasına, Kurtaran’ın tutuklu olarak yargılanmasının cezaevi şartlarında hayati tehlike arz edip etmediği hususunda düzenlenecek olan raporun mahkemeye gönderilmesi için Adli Tıp Kurumu’na müzekkere yazılmasına karar verdi. Bir kısım sanığın yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması talebi mahkeme heyetince reddedildi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun dönemin İstanbul MİT Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un tanık olarak dinlenmesi yönündeki talebinin daha sonra değerlendirilmesine karar veren mahkeme, Köksoy’un adres ve kimlik bilgilerinin araştırılarak bildirilmesi için MİT Müsteşarlığı’na müzekkere yazılmasına karar verdi.
Bir sonraki duruşma 10-11-12 Temmuz’a ertelendi. Öte yandan mahkeme, sanıkların tutukluluk durumlarının 12 Haziran’da celse açılıp değerlendirilmesine karar verdi.
Mahkeme önümüzdeki celselerde sanıklardan Mehmet Ali Özkılıç’ın sorgusunun yapılmasının ardından tanıklar Mithat Alkan, Galip Taşkın, Coşkun İğci, Halit Sağlam, Gökhan Aslan, Hüsamettin Polat, Ayhan Falakalı, Bahadır Tekin, Bülent Köksal, Hakan Aydın Türkeli, Hasan Çobanoğlu, Hüseyin Yavuzdemir, İbrahim Pala ve İbrahim Şevki Eldivan’ın dinlenmesine karar verdi. Duruşma saat 15:42’de bitti.