Esra Kılıç – 24 Mayıs 2018
Mahkeme: Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2014/139
8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin dağınık mezralardan oluşan (Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan) Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyü (Licik mezrası) civarında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişinin kaybedilmesine ilişkin, dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk’ün yargılandığı davanın duruşması, 24 Mayıs 2018 tarihinde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Ankara Adliyesi Sıhhiye Binası’nın tadilat çalışmaları bitmiş olmasına rağmen, henüz değişen mahkeme salonları herhangi bir tabela yahut yönerge ile gösterilmediğinden öncelikle Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunun bulunması yalnızca taraflar değil avukatlar için de zor oldu. Duruşma saatinden 25 dakika önce ise salonunun değiştiği, asıl duruşma salonu kapısında ilan edilmişti. Ankara Eski 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmanın görülmesine karar verildi ve yine adliyede herhangi bir tabela sistemi olmadığından yeni salonu bulmak oldukça zaman aldı. Katılanların avukatlarını defalarca aradığı ve duruşma salonunu bulmakta zorlandığı gözlemlendi.
Bekleme salonu küçük kare bir alan olup bu alanın başka mahkemedeki duruşmaları bekleyenler tarafından da kullanılması ve duruşmanın görüleceği salonda duruşma listesinin olmaması nedeniyle karışıklığa yol açmıştı.
Bekleme salonunda katılanlardan; Mizbah Akdeniz, Aslan Şimşek, Turan Avar, Erhan Avar, Mehmet Yerlikaya ve Sabri Tutuş, katılan avukatlarından; Av. Muhammet Neşet Girasun ile Av. Nilay Nayman, İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan Dicle Çakmak, Mezopotamya Ajansı’ndan bir muhabir, 3 çevik kuvvet polisi, bir güvenlik görevlisi bulunuyordu. Sanık Yavuz Ertürk, 3 yarı-sivil korumasıyla birlikte ve avukatları Av. Ali Rıza Büyüktemiz, Av. Esra Büyüktemiz Schneider, Av. Arda İşgören ve Av. Gözde Serengil Ezer ile duruşmanın başlama anında geldi.
Duruşma 09:30 olarak belirtilen saatinden 35 dakika geç başladı ve yaklaşık 40 dakika sürdü.
Duruşmadan önce polis memurları ya da güvenlik görevlilerinin olumsuz bir tutumu olmadı. Salona girerken de herhangi bir üst araması yahut kimlik kontrolü yapılmadı.
Duruşma Salonunun Görünümü
Duruşma salonu oldukça büyük olduğundan polis memurları dahil herkes oturacak yer buldu. Üye hakimler Şehnaz Apaydın ve Tuğba Yenikomşuoğlu ile Başkan Rıza Kartal’dan oluşan mahkeme heyeti taraf yoklaması ile duruşmayı başlattı.
Salonun büyük olması mikrofon kullanımını gerektirmesine ve gerekli düzeneğin bulunmasına rağmen heyet ve savcı tarafından mikrofon kullanılmaması seslerin duyulmasını güçleştirdi. Katip memurun dahi zaman zaman savcı veya başkan hakimin sesini duymadığı ve birkaç kere tekrarlatarak tutanağı geçirebildiği görüldü.
Mütalaa Öncesi Eksiklerin Tamamlanması
Tarafların isimlerinin tutanağa geçmesinin hemen ardından Heyet Başkanı, Sanık Yavuz Ertürk’e yönelerek; ne zaman tayin olup görev yerinin değiştiğini ve ne zaman emekli olduğunu sordu.
Yavuz Ertürk, 1995 yılında İstanbul’a atamasının yapıldığını, 2002 yılında ise emekli olduğunu beyan etti.
Duruşma başlar başlamaz mahkeme başkanının sanığa bu soruları yöneltmesi ve hemen ardından savcı mütalaasında zamanaşımını Sanık Yavuz Ertürk’ün Diyarbakır’dan tayin olduğu tarihten başlatması, zamanaşımı incelemesine esas alınacak bu bilgilerin 17 celsedir sorulmamış olduğu şeklinde yorumlandı.
Cumhuriyet Savcısının Esas Hakkında Mütalaası
Savcı Şaban Yavuz, mütalaasını oldukça kısık bir ses tonuyla, neredeyse yalnızca hemen önünde oturan katibin duyacağı şekilde okumaya başladı.
- Cürüm İşlemek için teşekkül oluşturmak suçundan açılan kamu davası için; 1995 yılında İstanbul’a tayin olması nedeniyle fiili kesinti tarihi olan 1995 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin sanık lehine işleyeceğini ve bu tarihte yürürlükte bulunan TCK ya göre olağanüstü zamanaşımı süresinin 7,5 yıl olduğunu, bu nedenle de davanın düşmesine karar verilmesini,
- 11 kişiyi taammüden öldürmeye azmettirmek suçundan açılan kamu davası için; bu suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden ayrı ayrı beraatine karar verilmesini talep etti.
Katılanlar ve Avukatlarının Talepleri
Katılan vekillerinden Av. Nilay Nayman söz aldı ve mütalaaya katılmadığını belirterek yazılı beyanda bulunmak için süre istedi. Ayrıca TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda dava konusu olayın Yavuz Ertürk komutasında Bolu Dağ Komando Taburu’nun operasyonu sonucunda gerçekleştiğinin belirtildiğini, AİHM’nin Akdeniz-Türkiye kararına atıfta bulunarak cezai yönden tahkikat başlatılmasının önerildiğini beyan etti.
Kovuşturmanın derinleştirilmesi taleplerinin bulunduğunu fakat bunları sözlü beyan etmeyeceğini, yazılı sunmak istediğini bildirdi. 9 sayfadan oluşan taleplerini mübaşir aracılığıyla dosyaya sundu.
Katılan avukatlarından Av. Muhammet Neşet Girasun söz alarak; mütalaaya katılmadığını, bu davanın 90’lı yıllarda Güneydoğu bölgesinde yaşanan en ağır insan hakkı ihlallerinden birini konu ettiğini, bu davaların önemi dikkate alındığında Türkiye’deki yaygın ve sistematik cezasızlık politikasına çanak tutan bu mütalaayı kabul etmediğini beyan etti.
Katılan avukatlarının beyanda bulunduğu sırada başkanın konuşmayı sık sık neredeyse her kelimede böldüğü ve kelime kelime tutanağa geçirdiği görüldü.
Başkan tüm katılanlara da tek tek beyanlarını sorup her birinin süre talep etmesi üzerine bunu ayrıca tutanağa geçirdi.
Sanık Müdafilerinin Beyanları ve Tavırları
Sanık avukatlarından yalnızca Av. Arda İşgören’in dava dosyası ile geldiği, diğerlerinin dosyasız geldiği gözlemlendi.
Sanık avukatlarından Av. Esra Büyüktemiz Shneider söz almak istediyse de heyet başkanı şayet savunma yapacaklarsa bir sonraki celse katılan avukatlarının beyanlarından sonra yapabileceklerini söyledi. Fakat sanık avukatı bir sonraki celse yine savunma yapacağını bu celse yalnızca birkaç şeyi açıklığa kavuşturmak istediğini bildirerek beyanına başladı. Sanık avukatı özetle, mütalaaya katıldığını ve dosyadaki iddialar ortaya atıldığında dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun aslen Diyarbakırlı olmasına rağmen, dönemin DGM Başsavcısı Bekir Selçuk ile birlikte basına açıklamalarda bulunduklarını, bu açıklamalarda, bu davadaki iddiaların terörle mücadele eden güvenlik güçlerini yıpratmaya ve AİHM’de tazminat istemeye yönelik olduğunu bildirdiklerini, nitekim AİHM komisyon üyelerinin Ankara’da şikâyetçileri dinlediklerini, bu davada müvekkilinin tanık olarak dinlendiğini, kendisine bu beyanları nedeniyle takdirname verildiğini belirtti. Ayrıca bu olaydan sonra “FETÖ-PKK ortak yapımı” bir senaryo üretildiğini, nitekim iddianameyi hazırlayan savcının ve Diyarbakır’da tensibi yapan hakimin FETÖ üyeliğinden ihraç edildiğini ve son olarak katılan avukatlarının her aşamada tutuklama talep etmelerine rağmen sanığın tutuklanmamasının suçları işlediğine dair hiçbir delil olmadığını gösterdiğini ifade etti.
Beyanları esnasında sanıktan söz ederken “sanık”, “müvekkilim” vb. ifadeler yerine vurgulu bir şekilde “Sayın Yavuz Ertürk Paşa” şeklinde ısrarla söz etmesi dikkat çekiciydi. Bunun mahkeme heyetine ve salondakilere sanığın “Paşa” olduğunun hatırlatmayı amaçladığı düşünüldü.
Diğer sanık avukatları meslektaşlarının savunmalarına katıldıklarını beyan etti.
Bu esnada katılan avukatlarından Av. Nilay Nayman söz almak ve sanığa soru sormak istediğini beyan etti fakat heyet başkanı “Bitti artık soru soramazsınız,” şeklinde cevaplayarak katılan avukatını susturdu.
Ara Kararlar
Ara kararlar öncesinde Cumhuriyet savcısına tutuklama ve soruşturmanın derinleştirilmesi talepleri yönünden mütalaasının sorulması üzerine savcı tümünün reddedilmesini talep ve mütalaa etti. Bu esnada sanık avukatlarının ise kendi aralarında konuştuğu ve sesli bir şekilde güldükleri görüldü.
Mahkeme başkanı duruşmaya ara vermeden ve dahi müzakere etmeden ara kararlarını açıklamaya başladı:
- Tevsii tahkikat (davanın genişletilmesi) taleplerinin bir kısmının daha önceden değerlendirildiği ve reddedildiği, diğer taleplerin ise esasa etkili olmayacağından reddine,
- Delillerin çoğunluğunun toplanmış olması, dosyanın karar aşamasına gelmiş olması, sanığın sabit ikametgah sahibi olması, duruşmaları düzenli takip etmesi nedeniyle kaçacağına dair somut bir delil bulunmaması sebepleriyle tutuklama taleplerinin reddine,
- Katılanlar avukatı Erkan Şenses’in mesleki mazeretinin kabulü ile duruşma günü ile savcılık mütalaasını Uyap sisteminden öğrenmesine, mütalaaya karşı beyanda bulunması için gelecek celseye kadar süre verilmesine,
- Katılanlara ve avukatlarına gelecek celseye kadar mütalaaya karşı beyanlarını sunmak üzere süre verilmesine karar verildi.
Bir sonraki duruşma 19 Eylül 2018 tarihinde saat 10:00’da gerçekleşecek.
Mazereti nedeniyle duruşmada bulunamayan katılan avukatına gelecek celseye kadar süre verilmesi ve bunun tutanağa geçirilmesinin, bir sonraki celse avukatın mütalaaya karşı süre istemesinin önüne geçmek ve dolayısıyla davanın bir celse daha uzamasını engellemeye yönelik tedbir niteliğinde olduğu düşünüldü.
Ara kararlar okunurken sanık Yavuz Ertürk’ün ayağa kalkması ile birlikte avukatlarının da ayağa kalktığı ve ara kararlar yazılana kadar müvekkilleri ile birlikte ayakta bekledikleri görüldü.
Delillerin Toplanıp Toplanmadığı Hususu
Savcılık mütalaasında mahkumiyete yeterli delil olmadığı iddiası ilişkin şunlar söylenebilir: Mahkeme heyeti ara kararında, diğer nedenlerle birlikte delillerin çoğunluğunun toplanmış olması kararı verilmiş ise de; aynı zamanda katılan avukatlarının yeni delil toplanması talebinin ve daha önceki celselerde getirilmesini talep ettiği pek çok delilin esasa etkili olmayacağı nedeniyle reddedilmiş olması ve yine mahkeme tarafından çeşitli kurumlardan sordukları delil akıbetlerinin olumsuz sonuçlanmış olması, delillerin çoğunun toplanmış olduğu kararının aksini düşündürmektedir.
Duruşma Sonrası
Duruşmanın kapatılması ile birlikte sanık ve avukatları, katılanlar ve izleyicilerin salondan ayrılmasını beklemelerinin ardından hızlıca salondan ayrıldılar.