Hrant Dink Davası İzleme Raporu – 10,11,12 Temmuz 2018

(Fotoğraf: Antoine Agoudjian / AGOS)

Cansu Pişkin

Mahkeme: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2016/32 Esas

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 8’i tutuklu, 10’u firari 85 sanığın yargılandığı dava devam ediyor. 12 Haziran 2018’de yapılan aylık tutuk incelemesinde mahkeme, dönemin Samsun İl Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran ile dönemin Emniyet Amiri Özkan Mumcu’yu tahliye etmişti. Dava kapsamında yargılanan isimler arasında Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, dönemin Trabzon İl jandarma Komutanı Ali Öz, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler gibi isimler ile dönemin jandarma ve emniyet görevlileri ile ana dava hükümlüleri yer alıyor.

Duruşma Öncesi

10 Temmuz Salı günü başlayan 22. celse haftası 3 gün sürdü. Duruşmalar boyunca Dink’in Bakırköy’deki evinin kapıcısı Mithat Alkan, Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci, dönemin Trabzon Jandarma Organize Suçlarla Şube Müdürü Hüsamettin Polat, dönemin Trabzon Jandarma Başçavuşu Gökhan Arslan, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Bülent Köksal, dönemin İstanbul Emniyeti’nde görevli polis memuru Bahadır Tekin ve dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı görevlisi Hasan Çobanoğlu tanık olarak dinlendi.

Duruşma öncesi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1. Kat C Blok’ta bulunan büyük salonunun bulunduğu koridor girişine güvenlik bariyeri çekiliydi. Bu bariyer, Ağır Ceza Mahkemeleri’nin bulunduğu katlarda zaruri bir uygulama. Duruşma salonu açıldığında bariyerin gerisinde duran özel güvenlik görevlileri bariyeri açarak taraf avukatlarını, tutuksuz sanıkları, basın mensuplarını, sanık yakınlarını ve izleyicileri salona aldı.

Duruşma Salonu

Duruşma, kamu görevlilerinin yargılamasına başlanan tarih olan 19 Nisan 2016’dan bu yana İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin büyük salonunda görülüyor. Salonda izleyiciler için ayrılan sandalyeler sağlı sollu şekilde ikiye ayrılıyor. Mübaşir, mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan’ın talimatı olduğu gerekçesiyle her iki kısımda da ön sıralarda izleyici oturmasına müsaade etmiyor. Hrant’ın Arkadaşları, sanık yakınları ve basın mensupları 22. celse haftası boyunca duruşmaları takip etti.

Birinci Gün / 10 Temmuz 2018

10 Temmuz Salı günü saat 10:00’da başlaması planlanan duruşma 1 saat gecikmeyle başladı. Avukatlar, tutuksuz sanıklar ve izleyiciler 10:41’de duruşma salonuna alındı. Saat 11:03’te mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan’ın salona gelmesiyle duruşma başladı. Duruşmada dava kapsamında tutuklu yargılanan dönemin Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ve Trabzon İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ile birlikte 10 sanık hazır bulundu. Duruşmayı ilk gün izleyenler arasında Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da vardı.

Duruşma celse arasında gelen belgelerin okunmasıyla başladı. Mahkeme başkanı Horasan, Dönemin Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılıç hakkında “Örgüt üyeliği ve örgüte finansman, örgüt faaliyeti çerçevesinde zincirleme şekilde suçluyu kayırma” suçlamalarıyla hazırlanan ek iddianamenin Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildiğini söyledi ve suçlamalara ilişkin ek savunma hakkı verdi. Özkılıç suçlamalara ilişkin beyanlarda bulundu. Hazırlanan ek iddianamede hukuki değeri olan hiçbir şey ortaya konulmadığını savunan Özkılıç, iddianamenin mesnetsiz, hukuksuz ve insafsız olduğunu savundu. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’nca düzenlenen raporda FETÖ/PDY ile ilişkisi olduğu iddia edilen Özkılıç, “Görevim sürecinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinde farklı kesimlerden pek çok insanla sosyal ilişkim olmuştur. Son derece sıradan ve olağan ilişkilerdir bunlar. 27 yıllık memuriyet hayatımda anayasanın ilkelerinden taviz vermedim. Bırakın örgütü hiçbir kişinin ya da kurumun adamı olmadım. Örgüt ile sosyal ilişkilerde bulunuyor olmam içi boş, dayanıksız ithamdır. Bir suçluyu tanımak sizi de suçlu yapar mı? Komşunuz tefecilik yapıyor diye onu tanıdığınız için siz de suçlanabilir misiniz? Suçlamalar somut bir bilgi ve delile dayanmıyor,” dedi. Duruşma salonunun sıcaklığı ve savunmanın uzaması sebebiyle mahkeme başkanı Horasan ayakta savunma yapan Özkılıç’a “Yorulduysanız oturun, ceketinizin önünüzü açın ya da çıkarın hava sıcak,” dedi. Özkılıç teşekkür edip su içerek savunmasına devam etti.

Kimse Yok Mu Derneği’ne yardımda bulunduğu ve bu şekilde örgütü finanse ettiği yönündeki iddiaları da değerlendiren Özkılıç, söz konusu derneğin meşru bir dernek olduğuna dikkat çekti. Bakanlar Kurulu’nca Kimse Yok Mu Derneği’ne kamu yararına çalışan dernek statüsü ile izin almadan yardım toplama hakkı verildiğini hatırlatan Özkılıç, “Bakanlar Kurulu tarafından 110 bin civarındaki dernekten 400’üne dernek statüsü verilmiş ve bunlardan yalnızca 10 civarında derneğe izinsiz yardım toplama hakkı verilmiştir. Dernek, Mayıs 2015’e kadar devletin izniyle çalışmış. 23 Temmuz 2015’te çıkarılan KHK ile kapatılana kadar faaliyetlerini sürdürmüştür,” dedi. Derneğe GSM operatörü üzerinden 5’er liralık beş kez yardımla suçlanan Özkılıç, Bakanlar Kurulu’nun derneğe kamuoyu önünde kefil olduğunu savundu. Özkılıç, “Devletin dün teşvik ettiğini bugün yasaklaması kabul edilemez. GSM operatörleri üzerinden milyonlarca insan bu derneğe yardımda bulunmuştur. Ama şu an yalnızca ben suçlanıyorum. Üstelik söz konusu bağışları devletin ortağı olduğu Avea GSM operatöründen yaptım. Bu durumda GSM operatörlerine ve bağış yapan herkese dava açılması gerekirdi,” dedi. Suçlu kayırma iddiasına ilişkin de savunma yapan Özkılıç, suçlamaları kabul etmedi. Özkılıç’ın savunmasının ardından duruşmaya saat 12:57’de ara verildi.

Duruşma, öğleden sonra saat 14:15’te Dink’in Bakırköy’deki evinin kapıcısı Mithat Alkan’ın tanıklığıyla devam etti. Alkan, Dink öldürülmeden 3-4 ay önce apartmana gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan maskeli iki şahsın Dink’i sorduğu yönünde beyanlarda bulunmuştu. 11 yıldır süren yargılama boyunca ilk kez mahkeme huzurunda tanık olarak ifadesine başvurulan Alkan o günü şöyle anlattı: “Dairenin zili çaldı. Gittim açtım normal giyimli ama yüzlerinde özel harekatçıların maskesinden olan iki kişi vardı. Kimsiniz diye sordum ‘polis’ dediler. Kimlik istedim silah gösterdiler. ‘Hrant Dink nerde’ diye sordular yurtdışında olduğunu söyledim. ‘Akıllı olsun’ gibi şeyler söylendi. O sırada apartman bahçesinde oynayan yüzde 99 engelli olan 12 yaşındaki oğlum dışarıdan kapının ziline bastı. Bunun üzerine polis olduğunu söyleyen şahıslar gitti. Bir hafta kimseye söylemedim sonra apartman yöneticisine olanları anlattım. Daha sonra Hrant Dink geldiğinde olanları anlattım ve ‘Kendine dikkat et’ dedim. O da ‘Bu işlere karışma, alnımızda ne yazıldıysa o olur’ dedi.” Alkan, mahkeme başkanı Horasan’ın “Ne zaman geldiler?” sorusuna cevaben, “Aradan çok uzun zaman geçtiği için tam olarak hangi tarihti hatırlamıyorum. Ama geldikleri dönemde binada bir tek yönetici ve ben vardım geri kalan yazlıktaydı,” dedi.

İlk gün tanık olarak ifade verenler arasında Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci de vardı. İğci, Yasin Hayal’i engellemeleri için jandarmak istihbarat görevlilerine Dink’in öldürüleceğini anlattığını söyledi. (Fotoğraf: Al Jazeera)

“Dink’in Öldürüleceğini Jandarma İstihbarata Söyledim”

Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci de ilk gün dinlenen tanıklar arasındaydı. İddianamede “haber elemanı” olarak adı geçen İğci, cinayetten önce Trabzon’da jandarma istihbarat görevlileri Veysel Şahin ve Okan Şimşek’e Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmek için silah aradığı bilgisini verdiğini söylemişti.

Haber elemanı olmadığını ifade eden İğci, Veysel Şahin ile eskiye dayalı tanışıklığı olduğunu, Şahin vasıtasıyla da Okan Şimşek ile tanıştığını ifade etti. İğci şunları anlattı: “2006 Temmuz ayı başlarında Yasin’den Hrant Dink’i öldüreceğini duydum ve onu engellemeleri için konuyu daha önceden tanıdığım jandarma istihbarat görevlileri Veysel Şahin ile Okan Şimşek’e anlattım. Yasin dediğini yapan biriydi. Ben vatandaşlık görevimi yaptım daha sonra olay benden çıktı. Konuyu ilettiğim arkadaşlar ne yaptı bilmiyorum.” Dink cinayetinden 1 gün sonra Şahin ve Şimşek’in yanına geldiklerini, yanlarında tanımadığı bir kişinin daha olduğunu ve “Olay aramızda kalsın” diye kendisini uyardıklarını belirten İğci, “Onlara cinayeti neden engellemediklerini sordum. Onlar da ‘Biz bu olaya müdahil olmayalım sen konuşmasan müdahil olmayız’ gibi şeyler söylediler,” dedi.

Mahkeme başkanı Horasan, tehdit edilip edilmediğini sordu. İğci, “Üstü kapalı tehdit ettiler. Ertesi gün İstanbul Terörle Mücadele polisi gelip beni gözaltına aldı. Onlara da anlattım. Sonra mahkemelerde de anlattım. Jandarma bana Okan Şimşek ve Veysel Şahin’i teşhis ettirdi. Teşhis ettim,” dedi.  İğci, Pelitli’de belediye hoparlörlerinden “Sivil giyimli kişilerle konuşulmaması” yönünde anons yapıldığını da anlattı.

Mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan İğci’ye, Şahin ve Şimşek’in daha önceden Yasin’i takip etmesi yönünde talimat verip vermediğini sordu. İğci, böyle bir görev verilmediğini söyledi. Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da İğci’ye, “Daha önceki bir ifadenizde, ‘Yasin yapacak olduğunu herkese anlatırdı’ demişsiniz. Yasin’in McDonalds eylemini yapacağını da biliyor muydunuz?” diye sordu. İğci, Hayal’in bu kişilikte biri olduğunu doğrulamakla birlikte eylemden haberi olup olmadığı sorusuna cevap vermedi. İğci, Hayal için şu ifadeleri kullandı: “Sen Trabzon’da simit satan birisin Hrant Dink’i nerden biliyorsun? Trabzon’da simit satan birisi, böyle bir cinayeti planlayamaz ve işleyemez. Ben Yasin Hayal’in böyle bir olayda kullanılmasını engellemeye çalışıyordum. Yasin’i birileri kullanıyordu kanımca.” Duruşma 16:25’te bitti.

İkinci Gün / 11 Temmuz 2018

77. duruşma saat 11:00’da başladı. Duruşmada tutuklu yargılanan dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ve Trabzon İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, tutuksuz yargılanan azmettirici Erhan Tuncel, Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay ve dönemin İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in aralarında bulunduğu 8 sanık ve taraf avukatları hazır bulundu.

Duruşmada ilk olarak dönemin Trabzon Jandarma Organize Suçlarla Şube Müdürü Hüsamettin Polat tanık olarak dinlendi. Yasin Hayal’in cinayet tasarısının gündeme geldiği Temmuz 2006 tarihli istihbarat toplantısından bahseden Polat şöyle konuştu: “Metin Yıldız İstanbul’da bir Ermeni gazetecinin öldürüleceği yönünde Ali Öz’e bilgi verdi. Metin Coşkun İğci’den haber elemanı olarak bahsetti. Ali Öz, Metin Yıldız’a ‘Bu konuyu özel görüşelim’ dedi. Dink cinayeti sonrası Metin Yıldız Ali Öz’e ‘Emriniz var mı’ dedi. Öz, ‘Coşkun İğci’ye söyleyin konuşmasın’ dedi. İleriki günlerde Okan Şimşek’e ‘Bildiklerinizi söyleyin’ dedim. Metin Yıldız’ın o zaman mesleki tecrübesi yoktu. İhmalle ilgili bir kastı olduğunu düşünmüyorum. Ali Öz ne dediyse onu yaptı. Onun emirlerine uydu. Alayda Ali Öz’den habersiz kuş uçmaz. Ali Öz, görev konusunda hassastır. O dönem çok sık terör ihbarları geliyordu. Maçka’da PKK faaliyetleri vardı. Albay Ali Öz, her operasyonda sahaya gider, bizzat kendisi yönetirdi. Terör konusundaki yoğunluktan dolayı bu ihbarı unutmuş, ihmal etmiş olabileceğini düşünüyorum.”

Polat, mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan’ın cinayetin ardından görev sonuç raporunun değiştirilip değiştirilmediği sorusuna, “Müfettiş incelemesinden önce İstihbarat görevlileri Ali Öz’le beraber evrakları değiştirdi. Ben uzaktan gördüm. Evrakları değiştiriyorlardı. Müfettiş hazırlığı yapıyorlardı. Okan Şimşek, teftişten önce ‘Eski görev sonuç raporu değiştirildi’ dedi. Yeniler kondu, eklemeler düzenlendi. Bu olay sonrasında bazı sıkıntılar oldu,” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı Horasan, Polat’a Öz’ün FETÖ ile ilişkisi olup olmadığını ve kasten mi davrandığını sordu. Polat da Öz’ün terör konusunda hassas olduğunu ancak neden böyle davrandığını anlamadığını söyledi. Polat, “Çalıştığım dönemde biliyorum ki bizzat Fetullahçılarla mücadele etmişlerdi. Jandarmaya kumpas mı kuruldu diye düşünüyorum.” dedi. Polat, yine mahkeme başkanının sorusu üzerine Ali Öz ile Veli Küçük ilişkisine dair “Veli Küçük’ün Trabzon’a gelip gelmediğini bilmiyorum ama geldiğini duydum,” dedi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da Polat’a cinayet ile ilgili bilgisi nedeniyle baskıya maruz kalıp kalmadığını sordu. Polat, “İlk konuştuğumda gazetelere manşet olmuştu. Görünürde baskı yoktu ama üstü kapalı olarak basılara maruz kaldım. Tanıdığım arkadaşlarım bile neden konuşuyorsun dediler. Bakışları yüzünden emekli oldum. Yoksa bir süre daha çalışmayı düşünüyordum,” diye cevapladı.

Tanık Gökhan Arslan’a Yalan Tanıklıktan 1 Ay Hapis Cezası Verildi

Polat’ın ardından dönemin Trabzon Jandarma Başçavuşu Gökhan Arslan Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS ile dinlendi. Dönemin Trabzon Jandarma Terör Olayları Kısım Amiri olan Arslan, Hayal’in Dink’i öldürme tasarının konuşulduğu istihbarat toplantısına katıldığını ancak toplantıdan erken ayrıldığını söyledi. Arslan, “Kendi konularımı arz edip toplantıdan ayrıldım. Daha sonra arkadaşlar Okan Şimşek’in konuyu komutana söylendiğini anlattılar,” dedi. Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu konuya dair başka bilgisi olmadığını söyleyen Arslan’a cinayetin önlenmesi için herhangi bir işlem yapıp yapmadığını sordu. Arslan, kendisine bir şey söylenmediği için herhangi bir işlem yapmadığını belirtti. Bunun üzerine Bakırcıoğlu, “Unsur komutanları kendisine bilgi vermek zorunda. Toplantıda kendisi de var. Bilgi sahibi olmaması mümkün değildir ve söyledikleri doğruyu yansıtmamaktadır. Dink cinayeti hakkında bilginiz olmadığını söylemeniz gerçeği yansıtmıyor. Doğru beyanda bulunmadığınızdan, soracağım sorulara doğru yanıt vermeyeceğinizi düşündüğümden başka soru sormayacağım” dedi.  Mahkeme başkanı Horasan Bakırcıoğlu’na, “Tanık gerçeği saklıyor mu?” diye sordu. Bakırcıoğlu da soruyu “Evet. Bütün personelin bildiği konuyu, konumu gereği Gökhan Arslan’ın bilmemesi mümkün değildir,” diye yanıtladı. Horasan Arslan’a hakkında disiplin cezası uygulayabileceğini söyledi. Arslan bildiklerinin bu kadar olduğunu savundu. Mahkeme başkanı Horasan disiplin cezası konusunda duruşma savcısının görüşünü sordu. Duruşma savcısı da yalan tanıklıktan Arslan hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Mahkeme heyeti ara karar oluşturarak tanık Gökhan Arslan hakkında 1 ay disiplin hapis cezası verdi. Duruşmaya 12:24’te ara verildi. Öğleden sonra 14:37’de devam eden duruşmada mahkeme başkanı Horasan, “Tanık Gökhan Arslan’ı tutukladım. Ne zaman konuşmak isterse çıkar,” dedi.

Aradan sonra duruşmaya dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Bülent Köksal’ın tanık ifadesiyle devam edildi. Köksal, Trabzon Emniyet’ten gelen ve Yasin Hayal’in “ses getirecek eylem” hazırlığında olduğu yazısının yurtdışına çıkmadan bir gün önce gördüğünü ve paraf atıp “Şahsı kontrole alın, önemli” diye not düştüğünü anlattı. Köksal şöyle devam etti: “Yazının içeriğini hatırlıyorum fakat Ermeni bir gazeteciye dönük ses getirici eylem ibaresi vardı. Bir de Yasin Hayal’in abisi Osman Hayal’in iş yerinde araştırma yapılması isteniyordu. Olaydan sonra dönüp neler yapıldığına baktığımızda Yasin Hayal’in abisinin telefonunun sorgulandığı ve o tarihlerde Trabzon’da olduğu görülüyor. Yapılan sorgulama kaydında işyerine de gidilip bakıldığı yazıyor.”

(Fotoğraf: Berge Arabian / AGOS)

Yazıya paraf attıktan bir gün sonra İçişleri Bakanlığı’nın görevlendirmesiyle yurtdışına çıktığını kaydeden Köksal, Osman Hayal’in Trabzon’da olduğunu belirleyen personelinin Trabzon Emniyeti’ne sözlü bir şekilde durumu aktardığını belirterek, “Söz uçar yazı kalır. Keşke yazı ile bildirilseydi” ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanı Horasan, Köksal’a “ses getirici eylem”in ne anlama geldiğini sordu. Köksal, “Evrakın ciddiyetiyle ilgili bilgilerin araştırılması gerekir böyle bir ibare olduğunda. Kaldı ki istihbarata gelen her evrak önemli. Orada araştırmanın yapıldığı söylendi. Telefon sorgusu ve tahkikatı yapıldı. Bu korumayla ilgili evrak olmuş olsaydı koruma adı alır koruma emri olarak gelirdi. Ancak yazı koruma amacı güdülerek yazılmamış. Eylemi yapacak şahsın araştırılması için yazılmış. Koruma konusu olsa başka birime giderdi. Biz zaten büro olarak koruma talepli hiçbir yazı yazmamışız. C Bürosunda kimsenin aklında koruma gelmez,” dedi.  Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu Köksal’ın görev yaptığı dönemde Ermeni toplumuna dönük gelen tehditlerin ve Patrik Mutafyan’ın yaptığı yazışmaları hatırlattı. Bakırcıoğlu ayrıca Sabiha Gökçen haberinin ardından Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasının ve Agos Gazetesi önündeki eylemlerin yapıldığı dönemde de Köksal’ın görev yaptığını söyledi. Köksal ise, “O tarihlerde İstihbarat Şubesi’nde çalışıyordum. Sonradan bu evrakların hepsine baktırdım. Hiçbiri C bürosuna gelmemiş. Hrant Dink isminin geçtiği her konuya C Şubesi bakmıyor. Başka bürolar ilgilenmiş. Bize hiç evrak gelmemiş,” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Horasan, “Aşırı Sol Faaliyetler mi baktı?” diye sordu. Köksal, “Aşırı Sol Faaliyetler bakmış,” diye yanıt verdi. Avukat Bakırcıoğlu, İl Emniyet Müdürlüğü’nden, Hrant Dink ve Agos gazetesine dönük koruma tedbiri uygulanması gerektiği talimatı olan yazıyı sordu. Köksal, “Yazıyı olaydan sonra gördüm” dedi. Köksal, “Bizim faaliyet alanımız eylemi yapacak kişilere dönüktür. Dink’e dönük eylemlerin takip edilmesi Legal Büro’nun faaliyet alanına girer,” dedi. Duruşma 16:33’te sona erdi.

Üçüncü Gün / 12 Temmuz 2018

78. duruşma saat 10:52’de başladı. Duruşmada tutuklu sanıklar Ali Öz ve Metin Yıldız ile bir kısım tutuksuz sanık hazır bulundu. Tutuklu sanıklar Ercan Gün, Ramazan Akyürek, Ogün Samast ve Yasin Hayal ise tutuklu bulundukları cezaevlerinden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldılar. Üç gün süren duruşmalar boyunca SEGBİS ile hazır edilen Ercan Gün’ün depresyon rahatsızlığı sebebiyle mahkemeye gelmediği öğrenildi.

Duruşmada ilk olarak dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nde polis memuru olarak görev yapan Bahadır Tekin tanık olarak dinlendi. Cinayetten önce Trabzon İstihbarat Şubesi’nde Dink’in öldürüleceğine dair gelen yazıyla ilgili tahkikat yapan polis memurlarından olan Tekin ifadesinde, “Benim görevim tahkikat yapmaktır. Tahkikat yapar, rapor hazırlarız. O gün masa amirim, bana Sarıgazi’deki bir ekmek fırınının tahkikatı görevini verdi. Ekip arkadaşımla beraber adreste geçen yere gittik. Adresteki yerde fırın yoktu. Çevrede araştırma yaptık. İki tane fırın tespit ettik. Bizden Osman Hayal’in araştırılması istenmişti. Ben gelen yazıyı görmedim. Yazıyı masa amiri Volkan Altunbulak görür. Biz evrak görmeyiz. Bize sadece Osman Hayal dediler. Konuyu anlatmadılar. Bizim numara sorgulama yetkimiz yok. Sorgulamaları masa amirleri yapar,” dedi. Tekin ayrıca Dink’in adını o dönem basından duyduğunu ifade etti.

Mahkeme Başkanı Ali İhsan Horasan, Tekin’in Sarıgazi’de Osman Hayal’i araştırdıklarını söylediği gün içinde, telefon sinyal bilgilerinin söyledikleriyle uyuşmadığına dikkat çekerek, “Bu evrak doğru mu? Sinyal kayıtlarına ne diyeceksin? Senin telefon tek başına gezmedi ya?” diye sordu. Tekin, “Gideceğimiz yer fırındı. Sabah erken çalıştıkları için erken gitmemiz gerektiğine karar verdik. Sabah erken saatlerde gidip takip faaliyetinde bulunduk. Telefon görüşmesi yapmadığımız için sinyal bilgisi çıkmamıştır,” diye cevap verdi. Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da Tekin’e, sabah saatlerinde sinyal bilgilerinin olduğunu ve sinyal bilgisinin Bağcılar’dan geldiğini, beraber gittiği Özcan Özkan’ın da sinyal bilgilerinin Avrupa yakasında olmadığını belirterek Tekin’in yemin altında olduğunu ve gerçeği söylemesi gerektiğini hatırlattı. Ancak Tekin, evrakın gerçek olduğunu savundu.

Tekin’in ardından Malatya Cezaevi’nde tutuklu bulunan dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı görevlisi Hasan Çobanoğlu tanık olarak dinlendi. Tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek’in tanık olarak dinlenmesini talep ettiği Çobanoğlu duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile çalışan Çobanoğlu, “Ramazan beyin bana özel bir emri olmadı. Hrant Dink cinayetini soruşturan müfettişe Osman Hayal ile ilgili tahkikat yapılmamış şeklinde yanıt yazısını arşiv şube yazmıştır. Ben anımsamıyorum. Teknik sorun varsa merkezden öneri yapılır. Bilgisayarda giriş yapılır ama veri depolanmaz. Bilgiler güvenli serverlarda saklanır. Girilen veri silinemez. Girilen evrak imha edilemez. Log bilgilerinin silindiğine ben şahitlik etmedim. Tüm operatörlerin görüşme kayıtları istihbarat şubeye aktarılır. Yönetmelikle 1 yıl bu Log bilgilerinin tutulmasına karar verildi. 5 yıl saklandı bunlar,” dedi. Duruşmaya 12:05’te ara verildi.

Talepler

Duruşmanın 14:15’te başlayan öğleden sonraki kısmında taraf avukatlarının beyanlarına geçildi. Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu mahkemeden, dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden Selim Kutkan ve Şahmaz Demirbaş, Volkan Altınbulak, Trabzon il Jandarma Komutanlığı’nda görevli Binbaşı Ali Oğuz Çağlar ile MİT İstanbul Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un dinlenmesini talep etti. Duruşma savcısı Mehmet Yeşilkaya, kaçma şüphesi nedeniyle sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

Ali Öz’ün avukatı Vasfi Sedat Küçükyılmaz, müvekkilinin arandığını öğrenince kendi ayağıyla gidip teslim olduğunu, kaçma şüphesi bulunmadığını belirterek tahliyesini talep etti. Metin Yıldız’ın avukatı Arif Onur Korkmaz da tutukluluk tedbirinin mahkumiyete dönüştüğünü belirterek, “Tanık Hüsamettin Polat yargılamanın başından beri jandarmanın dahli olabileceğini söyledi ama sanıkların FETÖ’cü olmadığına kefilim dedi. Bu sözlere dikkat çekiyorum. Devlet şu an kendiyle çelişiyor. Çünkü müvekkilim hala görevden alınmamıştır ve ailesi halen devlet lojmanlarında yaşamaktadır,” diyerek tahliye talebinde bulundu. Ercan Gün’ün avukatı İlkan Koyuncu, “Müvekkilim gazetecidir ve halen Fox TV’de çalışıyor. Samast’ın yakalandığında emniyette jandarma ile poz verdiği görüntüleri servis etmek ve TSK’yı zor durumda bırakmaktan yargılanıyor. Görüntülerin kargoyla geldiği konusunda tanıklar var. Tahliye çok önemli değil çünkü başka suçtan tutuklu. Dosyada hukuki problem var. Müvekkilim hem üye olmamakla birlikte yardımdan tutuklu hem de üyelikten tutuklu. Örgüte yardımdan tutuklu bulunduğu Dink dosyasından hukuki problemin giderilmesi için tahliye talep ediyoruz,” dedi. Ramazan Akyürek’in avukatı Fatma Betül Yeni’nin tahliye talebine dönük konuşması uzayınca mahkeme başkanı Horasan, “Esasa ilişkin savunmaya giriyor söyledikleriniz,” diye müdahale etti. Avukat Yeni’nin, “Yok yok,” cevabına da tepki gösteren Horasan, “Burada ne kadar konuşulacağına biz karar veririz, ‘yok yok’ nedir? Zaten okuyorsunuz anlatmıyorsunuz. Yazılıysa bize verin biz de okuruz. Sadece tahliye taleplerini alıyoruz,” dedi. Akyürek’in avukatı Yeni, “Savunma hakkımıza müdahale ediyorsunuz. Kayıtlara geçsin,” diyerek tahliye talebinde bulundu. Hacı Şefik Şimşek’in avukatı Metin Atamış, müvekkilinin incelemesi tamamlanan beylik tabancasını istedi. Başkan Horasan Atamış’ın talebine, “Tahliye etmişiz silahı ne yapacaksın?” diye tepki verdi. Mustafa Küçük’ün avukatı Mehmet Emin Uçbağlar, müvekkili için dosyadan tefrik talebinde bulundu. Uçbağlar ayrıca, Erzurum’a tayini çıkan müvekkilinin duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti.

Tutuklu sanıkların taleplerine geçildi. Metin Yıldız, “FETÖ üyeliğinin hiçbir kriteri de tespiti de yoktur. Bu nedenle görevden ihraç edilmedim. Dosyadaki deliller görevi kötüye kullanmak suçundandır ama FETÖ’cü olmaktan yargılanıyorum. Ben FETÖ’cü değilim. Suç işleme kastıyla hareket etmedim. İki yıldır tutukluyum ikametim görev yaptığım adliye lojmanı. Kaçma şüphem yok,” diyerek tahliyesini istedi. Sanık Ali Öz, “78’den beri askerlik yapıyorum. Ne benim ne eşim çocuğumun hiçbir örgütle ilgisi yoktur. 24 aydır tutukluyum ve 62 yaşındayım. Tahliye talep ediyorum,” dedi. Sanık Ercan Gün, “Ağır bir depresyon geçirdiğim için duruşmaya katılamadım. Hakkımda somut delil yok. Adalet er geç tecelli edecektir. Tahliyemi talep ediyorum,” dedi.  Tutuklu sanıklar Hamza Celepoğlu ve Ramazan Akyürek de tahliye talebinde bulundular. Duruşmaya 15:24’te ara karar için yarım saatlik karar arası verildi.

Ara Kararlar

16:10’da ara kararını açıklayan mahkeme, tutuklu sanık Ali Öz’ün savunmasının alınmış olması, tutuklu kaldığı süre, dosya kapsamındaki eylemleri, Bank Asya hesabının bulunmaması, ByLock programı kullanmaması, mevcut delil durumu, suçun hukuki niteliğinin değişme ihtimalinden tahliyesine karar vererek ev hapsi ile adli kontrol uygulanmasına hükmetti. Tutuklu sanık Metin Yıldız için de aynı gerekçeleri sıralayan mahkeme, Yıldız’ın görevinden ihraç edilmediğini de gözeterek adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Yıldız’a uygulanacak adli kontrol hükümleri ise yurtdışı çıkış yasağı ve her hafta cumartesi günleri karakolda imza vermek.

Mahkeme, Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi yönünde talep ettiği dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden Selim Kutkan ve Şahmaz Demirbaş, Volkan Altınbulak, Trabzon il Jandarma Komutanlığında görevli Binbaşı Ali Oğuz Çağlar’ın gelecek celse dinlenmesine karar verdi. Mahkeme, MİT İstanbul Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un dinlenmesi talebinin ise bilahare değerlendirilmesine karar verdi. Mahkeme, Mustafa Küçük’ün duruşmalardan vareste tutulması talebini kabul ederken tefrik talebini dosyanın geldiği aşama itibariyle reddetti. Bir sonraki duruşma 24, 25, 27 ve 28 Eylül’de görülecek.

Yayınlanma tarihi

18 July 2018

Kategori Listesi