Esra Kılıç – 14 Kasım 2018
Mahkeme: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2015/64
JİTEM Örgütüne ilişkin 1999 yılında hazırlanan 11 sanıklı iddianame ile 2005 yılında hazırlanan 5 sanıklı iddianamenin 2010 yılında birleştirilmesiyle JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlanan ve Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin 2013 yılında başlatılan davayla birleştirilen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası’nın 14 Kasım 2018 tarihli duruşması, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti.
Duruşma Öncesi Ve Duruşmaya Katılım
Saat 09.00 itibariyle duruşmanın yapılacağı Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi önüne ulaştığımda katılan avukatları Av. Selim Okçuoğlu, Av. Metin İriz, Av. Serpil Kapan ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu sohbet etmekteydi. HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç ve danışmanı da yine bekleyenler arasındaydı. Tanışma ve dava hakkında genel değerlendirmelerin yapıldığı bekleme süresinde, sırasıyla Mezopotamya Ajansı ve Anadolu Ajansı muhabirleri, bağımsız bir muhabir, sanık Hamit Yıldırım avukatı Av. Kaya Yelek ve sanık Savaş Gevrekçi geldi. Av. Selim Okçuoğlu’nun tanıtmasıyla birlikte duruşma salonu önüne, sivil giyimli koruma olduğu tahmin edilen kişiyle birlikte, Emekli Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin de geldi. Pekin gelir gelmez Av. Kaya Yelek ve Sanık Savaş Gevrekçi ile tanıştı. Duruşma başlayana kadar kısık sesle konuştukları gözlemlendi. Jest ve mimiklerinden birbirlerini onayladıkları tahmin edildi. Duruşma salonu önünde 10-12 kişilik resmi üniformalı polis memurunun toplu hatıra fotoğrafı çektirdikleri fakat fotoğraf çekiminin duruşma ile ilgili olmadığı görüldü.
Saat 09.30’da mübaşir tarafları duruşmaya çağırdı.
Duruşma salonuna girerken üst araması, kimlik sorma vb denetimler yoktu. Salon içinde polis memuru da bulunmuyordu. Yaklaşık 30 kişilik izleyici kapasitesine sahip, adliyenin yenilenmiş küçük salonlarından biriydi.
Duruşmada hazır bulunanlar: Başkan Şükrü Onat Tekinalp, üyeler Durmuş Ali Erbil ve Duygu Sarıaslan’dan oluşan mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısı İsmail Karademir, Anter ailesi avukatı Av. Selim Okçuoğlu, Av. Metin İriz, Av. Ayçan Yeşilyurt ve Av. Serpil Kapan, katılan Orhan Miroğlu’nun avukatı Av. Serhat Menzilcioğlu, sanık Savaş Gevrekçi, sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı Av. Kaya Yelek, sanık Abdülkadir Aygan’ın avukatı Av. Ece Çam Yiğit.
İzleyici olarak; sanık Hamit Yıldırım’ın oğlu, HDP Ağrı milletvekili Abdullah Koç ile danışmanı, Mezopotamya Ajansı muhabiri, Anadolu Ajansı muhabiri, hangi gazete ya da ajanstan olduğunu söylemek istemeyen fakat sanık avukatları ile samimiyeti gözlemlenen bir gazeteci, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, bir stajyer avukat ile 4 kişi daha mevcuttu.
Av. Kaya Yelek’in Av. Hikmet İşler’i duruşma esnasında telefon ile aradığı ve yüksek sesle duruşmanın başladığını haber verdiği andan 2 dakika sonra da bir kısım sanıkların avukatı Av. Hikmet İşler de geldi.
Başta izleyiciler arasında bulunmayan Dicle Anter ise ara karar yazılırken duruşma salonuna girdi. Yalnızca ara kararları dinleyebilen Anter, Batman’dan gelirken sabah uçağının iptal olduğunu geç saatte uçağa binebildiğini, duruşmanın sonuna da olsa gelmek istediğini ifade etti.
Duruşmaya Dair
SEGBİS sistemi ile başka bir mahkemeye bir tanık için bağlantı kurulmuş olduğu görüldü. Daha sonra tanığın Serdar Ekingen olduğu anlaşıldı.
Başkan duruşma zaptına dosyaya gelen ya da gelmeyen yazıları geçirtti:
- Rüstem Ay’ın yeniden iki kere dilekçe gönderdiği,
- Adalet Bakanlığı’ndan Abdülkadir Aygan hakkında yabancı devletten cevap verilmediği bildirilerek cevap verildiği,
- Yakalama emirlerine dair cevap gelmediği,
- Bedirhan Esenlik ile ilgili Sözcü Gazetesine yazılan yazıya cevap verilmediği, hakkında yeterli bilgi olmadığından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılamadığı,
- JİTEM Ana dava avukatlarının mazeret nedeniyle duruşmaya katılamayacaklarını bildirdikleri,
- Orhan Miroğlu’nun tanık olarak bildirdiği kişiler hakkında bilgi sunmadığından işlem yapılamadığı bildirildi.
Başkanın “bugün yine tanıklarımız var, bir de röportaj izleyeceğiz 40 dakikalık, önce şu tanıkları aradan çıkaralım,” demesiyle, Serdar Ekingen’in SEGBİS vasıtasıyla beyanının alınmasına başlandı.
Tanık Serdar Ekingen; Musa Anter’in öldürüldüğü dönem Diyarbakır Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nde personel olarak çalıştığını, festival kapsamında Musa Anter’in davetli olduğunu, kendisiyle ilgilenmek üzere bir şoförle birlikte görevlendirildiğini, şoförün adını hatırlamadığını, festival günü tüm gün Musa Anter’le birlikte olduğunu, akşam kaldığı otele götürdüklerini, kendi ifadesiyle “Musa Amca”nın otelden sonra Seyrantepe’de bir görüşme yapmak için götürülmesini istediğini, yaklaşık bir saat sonra Orhan Miroğlu’nun geldiğini, otelin lobisinde aralarında konuştuklarını, konuşulanları duymadığını, sonrasında yanlarına gelip birlikte gideceklerini söylediklerini, kendisinin görevi gereği Musa Amca’yı bırakamayacağını, kendisinin götürmek istediğini fakat Orhan Miroğlu’nun ısrar ettiğini, bunun sonucunda da “Musa Amca”nın kendisine “Tamam yeğenim, siz gidebilirsiniz,” dediğini, bu şekilde ayrıldıklarını, eve gittiğini, evde iken “Musa Amca”nın öldürüldüğünü duyduğunu, Diyarbakır Devlet Hastanesi’nin morguna gittiklerini, orada hemşire Neriman Korkmaz ile birlikte bazı sivil toplum kurumlarının temsilcilerini arayıp haber verdiklerini beyan etti.
Tanık, beyanda bulunurken Orhan Miroğlu’nun avukatı Av. Serhat Menzilcioğlu araya girerek, “Şoförün adını hatırlamıyor, Seyrantepe’yi hatırlıyor. İftira atıyor, öğretilmiş, ezberletilmiş ifadeler,” dedi ve önceki celselerde dinlenen tanık Süphan Mete’nin ifadesini okuyarak, tanık Serdar Ekingen’in yalan söylediğini yüksek sesle yineledi.
Sanık avukatı Av. Hikmet İşler tanığa “Hakkınızda açılmış bir soruşturma ya da kovuşturma var mı?” diye sordu. Tanığın “Ne soruşturması?” sorusu üzerine Av. Selim Okçuoğlu davayla alakalı soru sorması gerektiği yönünde uyarmasına rağmen, Av. Hikmet İşler ısrarla sorusunu tekrarladı. Bu sırada Orhan Miroğlu’nun vekili Av. Serhat Menzilcioğlu “Yani terör örgütüyle bağlantısı var mı diye soruyor,” diyerek araya girdiği anda Av. Selim Okçuoğlu “Öyle mi? Bunu mu anladınız? Bakın tanık tam olarak böyle yönlendirilir. Sayın başkan lütfen uyarır mısınız tanık kendi aleyhine beyanda bulunmaya zorlanamaz,” dedi. Bu sırada duruşma düzeni bozulmuş olduğundan mahkeme başkanı toparlamak istercesine, herkesi de susturacak şekilde tanığa yönelerek cevap vermeme hakkını hatırlattı. Buna rağmen tanık yıllarca sendikacılık yaptığını, hakkında toplantı gösteri yürüyüşleri nedeniyle soruşturmalar açıldığını fakat terör soruşturması olmadığını beyan etti. Tanıklık boyunca herhangi bir teknik aksaklık yaşanmayan SEGBİS bağlantısına son verilir verilmez diğer tanık için mübaşir dışarı çıktı.
Bu esnada Orhan Miroğlu’nun avukatı Av. Serhat Menzilcioğlu az önceki çıkışlarını açıklamak için “Bir grup radikal gazeteci, müvekkilim hakkında bu duruşmalar sonrası, iftira ve hakarete varacak haberler yazıp çiziyorlar, bunun önüne geçmek için düzeltmeler yapmaya çalışıyoruz, burada müvekkilim değil, derin devlet ve PKK yargılanıyor, tanığa bu beyanları bazı radikal gazeteciler de ezberletmiş olabilir,” dedi.
Abdülkadir Aygan ile İsveç’te röportaj yapan gazeteci Abdurrahman Şimşek, eksiklikleri gidermek için yeniden tanık olarak dinlenmek üzere çağrılmıştı. Ve duruşmada tanıklık beyanında “Arşiv kayıtlarını taradığını, daha önce beyan ettiği Hamit Yıldırım’ın amcasının oğlu ile ilgili ismi bulamadığını, bu celse izlenecek röportaj kaydının da ham görüntüler olduğunu, kesinlikle üzerinde montaj gibi teknikler uygulanmadığını, izlendikten sonra başka sorular olursa yeniden tanıklık yapabileceğini” bildirdi.
Emekli Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in Beyanı
Son tanık İsmail Hakkı Pekin’in dinlenilmesine geçildi. Duruşma salonu dışında bekleyen İsmail Hakkı Pekin’in en meraklandıran tanık olduğu tahmin edildi. İsmail Hakkı Pekin yanlışlıkla kısa bir süre sanık yerinde bekledikten sonra tanık yerine geldi ve beyana geçildi.
Öncelikle; “TV programında Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ın yaşadığına ilişkin beyanlarının yalnızca kendi değerlendirmeleri olduğunu, bilgisi olmadığını, sadece duyumları üzerine değerlendirme yaptığını, kendi görüşünü açıkladığını, çevresinin geniş olduğunu, kendisine bilgiler geldiğini, bu bilgilerden yola çıktığını, bir ay önce Terörle Mücadele Şubesi’nde ifadeye çağrıldığını, orada da aynı şeyleri söylediğini, Yeşil’in yaşadığını, kanser hastalığı ile mücadele ettiğini, ama yerini bilmediğini, bilse ihbar edeceğini, kendisinin 2011 yılında emekli olduğunu, en son Genelkurmay İstihbarat Başkanı olarak görev yaptığını, Yeşil kod Mahmut Yıldırım ile ilgili bilgilere emekli olduktan sonra ulaştığını, öncesinde de bilgisi olduğunu ama bunları açıklama yetkisi olmadığını” beyan etti.
Av. Selim Okçuoğlu, tanığın TV programındaki beyanından 4 dakikalık bir kısım dinleterek Yeşil ile ilgili daha fazla bilgisi olduğunu ifade etti ve bunları mahkemeyle paylaşmasını istedi. Sorular üzerine tanık, “91-94 yılları arasında NATO’nun Brüksel Karargâhı’nda görev yapıyordum. JİTEM yapısı ben yokken oluşmuş. Ben Genelkurmay’da çalıştım. Öncesinde 5. Hudut Alay Komutanlığı yaptım. O dönem Iğdır İl Jandarma Komutanı Nacak Albay bana Yeşil’i getirmişti. Birlikte görüşmeye geldiler. Ağrı Dağı’ndaki teröristler için ‘İyi terörist avlıyor’ dedi. Ben görüştüm. 15-20 dakika görüştükten sonra ne olduğunu anladım. Tehlikeli biri olduğunu anladım. Para karşılığı, terörist başına para alıyordu. “Güvenilmez biri” dedim. Geri gönderdim. Bir daha hiç görmedim. Bu kişiler infazlar ve suikastlar için kullanılıyordu. Görev arkadaşım Cem Ersever’i Yeşil öldürdü. Bu benim değerlendirmemdir. Duyumlar üzerine. DEVLETİN GİZLİ SERVİSLERİ MAALESEF BÖYLE ÇALIŞIR, DEVLET ADINA ÇALIŞAN MEÇHUL UNSURLAR VARDIR, YEŞİL DE DEVLET ADINA İŞLER YAPTI. Jandarma istihbaratı ayrıdır, onların yetkisi çok geniş, Genelkurmay’ın istihbaratı merkezidir ama Jandarmanın insan istihbaratı yapma yetkisi vardır. Bizim böyle bir yetkimiz yoktu. Biz de terörist yakaladığımızda Jandarmayı kullanıyorduk’’ dedi.
Av. Selim Okçuoğlu’nun deşifre olan bu kişilere ne yapılacağını bir istihbaratçı olarak, tecrübelerine dayanarak sorması üzerine tanık Pekin, “Genelde bir yerlere gönderilir, kimlikleri, görünüşleri değiştirilir, yurtdışında da olan şeyler bunlar, Yeşil için de güçlüdür bu ihtimal,” dedi.
İsmail Hakkı Pekin’in bu çarpıcı beyanlarından sonra, uzayan duruşmaya Abdülkadir Aygan’ın röportaj kaydının hazırlanması için ara verildi.
20 dakika süren arada taraflar duruşma salonu önünde beklerken, birbirleriyle temas etmemeye özen gösterdi. Fakat ne sivil ne de resmi üniformalı polis bulunmuyordu. Av. Selim Okçuoğlu ile HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınmasını sağlamak adına diplomatik görüşmeler yapılabilmesi için meclis boyutunda bir şeyler yapılıp yapılamayacağı üzerine konuştukları gözlemlendi.
Aranın ardından duruşmaya devam olundu. İzleyici sayısının arttığı gözlemlendi.
Abdülkadir Aygan ile İsveç’te yapılan röportaj kaydı izlendi.
Abdülkadir Aygan’ın Röportajdaki Beyanları
“Katili Gördüm”
Röportajda; Gazeteci ile Abdülkadir Aygan’ın bir kafede oturmakta iken önlerinde bir bilgisayar ile bir dosya bulunuyordu. Gazeteci, Abdülkadir Aygan’a Hamit Yıldırım’a ait gençlik ve güncel fotoğraflarını göstermesiyle, Abdülkadir Aygan’ın ağlamaklı olduğu görüldü. Gazetecinin neden ağladığını sorması üzerine, yıllardır Musa Anter’in ölümü nedeniyle yargılandığını ama kendisinin öldürmediğini, Hamit Yıldırım’ın yolda gelirken Musa Anter’i öldürdüğünü, Şırnaklı Hamit dedikleri kişinin fotoğrafta gösterilen kişi olduğunu, katili gördüğünü, daha önce teşhis edememesinin normal olduğunu, çünkü kendisine gösterilen fotoğrafta şişman kişi olduğunu, kendisinin yıllar öncesinde Şırnaklı Hamit’i gördüğünü, o zaman zayıf bir kişi olarak hatırladığını, şişman halini tanıyamayacağını söylediği görüldü.
“Kişi ex olmuş”
Röportajda gazetecinin Musa Anter’in öldürüldüğü geceyi sorması üzerine “Hamit, Musa Anter’i getirecekti, biz beklerken polis telsizinden dinliyorduk. ‘Kişi ex olmuş’ dedi polis. Anladık, hemen ayrıldık. JİTEM Komutanlığı’na gittik. Hamit geldi. Tedirgindi, suçluluk hali vardı. Görevi yanlış yapmıştı. Yolda getirirken Musa Anter şüphelenmiş diye vurmak zorunda kalmış. Silahı çöp tenekesine atmış. Olay gecesini yaşayan benim. Bilen gören benim. Diğerleri olayları örtbas etmeye çalışıyor,” dediği görüldü.
Katılan Vekillerinin Talepleri
Av. Selim Okçuoğlu söz alarak “Abdülkadir Aygan’ın açık teşhisleri ve beyanları var. CMK’ya göre hukuka uygun elde edilen her şey delil olabilir. Takdir heyete aittir. 25 yılı geçmiş bir olayla huzurunuzdayız. Bugün bir adım daha atıldı. Ara kararlara rağmen yargılamanın önünde MİT gerekli bilgiyi paylaşmayarak engelleyici tutum sergilemektedir. Adalet Bakanlığı’nın da sanık Abdülkadir Aygan’ın savunmasının tespiti anlamında uluslararası hukuk ve istinabe yönteminden kaynaklı görevini layıkıyla yerine getirmediğini ifade etmek isteriz” diyerek taleplerde bulundu:
- İsmail Hakkı Pekin’in katıldığı TV programının ve Abdurrahman Şimşek’in Abdülkadir Aygan ile yaptığı röportajın kaydının çözümlenmesi ve dosyaya eklenmesini,
- İsmail Hakkı Pekin hakkında TV programı nedeniyle başlatılan soruşturma evraklarının istenmesini,
- Tanık Hüseyin Oğuz’un dinlenmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını,
- Tanık Serdar Ekingen’in eşi hemşire Neriman Korkmaz’ın tanık olarak dinlenmesini,
- Hogir kod adlı Cemil Işık’ın Almanya’da öldürülmesine ilişkin evrakların talep edilmesini,
- Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürüldüğü iddia edilen Cem Ersever’in ölümüne ilişkin belgelerin istenmesini,
- Dosyada bulunan MİT raporunda belirtilen iki MİT görevlisinin tespitini ve tanık olarak dinlenilmesini,
- “Anlaşıldığı üzere 20 yılı aşkındır Yeşil emniyet ve jandarma tarafından pis işler yaptırılmak için kullanılmış, taşınamaz bir yük olarak görüldüğünde ortadan kaldırılmıştır. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk dışı bir yol öngörülemez” dedikten sonra Yeşil kod aklı Mahmut Yıldırım’ın tanık koruma kanunu kapsamında bir işlem yapılıp yapılmadığının araştırılmasını, kanser hastalığı iddiası nedeniyle SGK kurumundan tedavi bilgisi bulunup bulunmadığının sorulmasını talep etti.
Sanık Avukatlarının Beyanları
Sanık Abdülkadir Aygan avukatı Av. Ece Çam Yiğit, müvekkilinin tutuklanmama garantisi verilmesi halinde mahkemeye gelip ifade vereceğini, kendisine ulaşılması için telefon ve mail bilgisi verdiğini beyan etmiştir.
Sanık Savaş Gevrekçi avukatı Av. Hikmet İşler, Av. Selim Okçuoğlu’nu kast ederek meslektaşına saygı duyduğunu fakat taleplerinin reddedilmesi gerektiğini beyan etti.
Sanık Hamit Yıldırım avukatı Av. Kaya Yelek; Abdülkadir Aygan ile yapılan röportajın hukuki bir niteliği olmadığını, röportajı yapan gazetecinin yönlendirici sorular sorduğunu, böyle bir gazetecilik tekniği olamayacağını, olayı yaşayan Orhan Miroğlu’nun müvekkilini teşhis edemediğini, bunun en önemli nokta olduğunu, röportaj veren Abdülkadir Aygan’ın önce örgüt üyesi olması, sonra itirafçı olması, sonra tekrar örgüte meyletmesi, ardından örgütün sağladığı kolaylıkla yurt dışına kaçmasının bir bütün olarak değerlendirildiğinde güvenilmez bir kişi olduğunu gösterdiğini, derin devlet ya da adına ne denirse densin, bir örgütün böyle bir olayda basiretsiz görevlendirme yapamayacağını beyan etti.
Ara Kararlar
- JİTEM Ana Davası katılan avukatlarının mazeretlerinin kabulüne,
- Sanık avukatlarına yazılı beyanda bulunmak için süre verilmesine,
- Tanık Süphan Mete ve Sanık Abdülkadir Aygan için uluslararası yazışmaların cevaplarının beklenmesine,
- Yakalama kararı olan sanıkların yakalanmalarının beklenmesine,
- Sözcü Gazetesi’nden Yeşil’in sağ kolu olduğu iddia edilen Bedirhan Esenlik hakkındaki haberle ilgili cevabın beklenmesine,
- Orhan Miroğlu vekilinin dinlenmesini talep ettiği tanıkların adreslerinin araştırılmasına,
- Rüstem Ay’ın tanık olarak dinlenmesine yer olmadığına,
- Selim Okçuoğlu’nun taleplerinin kabulüne ve talep gibi işlemlerin yapılmasına,
- Duruşmanın 20 Mart 2019 günü saat 14.00’e ertelenmesine karar verildi.
Her ne kadar Mahkeme Heyeti dava ile ilgili olsa ve katılan vekillerinin taleplerine duyarlı olsa da Türkiye tarihinin önemli bir olayını, kesitini ve karanlık bir dönemin ilişkilerini kapsayan bu davanın gerçekleri açığa çıkaracak şekilde yürütülmesi oldukça önemlidir. Fakat gerek Abdulkadir Aygan’ın ifadesinin alınmasına yönelik Adalet Bakanlığı’nca etkin girişimlerin yapılmaması gerekse de davanın Türkiye siyasi tarihi ile doğrudan ilişkisi gerçeklerin açığa çıkarılması ile ilgili kuşkuya neden olmaktadır.