Filiz Gazi
Kızıltepe JİTEM davasında zamanaşımı gerekçesiyle 1 sanık hakkındaki dava düştü. Diğer sanıların ise beraatlerine karar verildi.
ANKARA – Hikayesine geçmeden… Kızıltepe JİTEM davasının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 18. duruşmasına yakınları kaybedilen, öldürülen tek bir aile katılmadı. Bu öyle okuyup geçilecek bir detay değil. Adaletten yana ümidi kesmenin geldiği nokta için hep akılda kalacak örneklerden sadece birisi.
1992-1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 22 kişinin zorla kaybedilmesine ilişkin emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından 2014 yılında dava açıldı. Dava daha başlamadan güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi.
İddianamede, JİTEM isimli örgütün faaliyetleri kapsamında şüpheli Hasan Atilla Uğur, Eşref Hatipoğlu ve Ahmet Boncuk’un örgütün Kızıltepe ve Diyarbakır yöneticileri oldukları, Kızıltepe İlçesi’nde geçici köy korucularından ve itirafçılardan oluşan ‘Bıçak Timi’ adı altında bir timin mevcut olduğundan bahsediliyordu.
SANIKLAR SORULARI YANITLAMAYACAKLARINI BEYAN ETMİŞTİLER
İlk duruşma Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Mart 2015 tarihinde görülmüştü. 28 Nisan 2016’da görülen duruşmada sanıklar ifadelerini verdiler ancak müşteki avukatlarının sorularını yanıtlamayacaklarını beyan ettiler.
Soruşturma, Ergenekon davası olarak bilinen dosyada iki gizli tanığın söyledikleriyle başlatılmıştı. Gizli tanıklardan Aydos, 1994 yılından 2010 yılına kadar geçici köy korucusu olarak görev yaptığını, 1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını, JİTEM’in Kızıltepe’de yaptıklarına şahitlik ettiğini, ‘Bıçak timi’ adıyla oluşturulan bir timin insanları evlerinden aldığını ve bir daha bu insanların çoğuna ulaşılamadığını beyan etmişti.
Bir diğer gizli tanık gözaltına alınan kişilerden para verenlerin serbest kaldığını, öldürülen kişilerin bir kuyuya atıldığını ve üzerlerine gübre döküldüğünü ve yine bu kuyuda çok fazla ceset olduğunu söylemişti.
1995 tarihinde yapılan kazı çalışmalarında Kızıltepe İlçesi Katarlı Köyü’nde bulunan su kuyusunda Zeki Alabalık ve Zübeyir Birlik’in bedenlerine ulaşıldı. Su kuyusu 2009 yılında tekrar açıldı. Yeni bulunan kemiklerin Nurettin Yalçınkaya ve Necat Yalçınkaya’ya ait olduğu belirlendi. Adli Tıp Kurumu kemiklerin bu iki isim dışında beş ayrı kişiye ait olduğunu tespit etti.
Ayrıca kayıp yakınları avukatının başvurusu üzerine cesetlerin bulunduğu kuyunun yaklaşık 250 metre mesafede bulunan yıkıntı halindeki evin tuvaletinde yapılan kazı sonucu iki adet insan bedenine daha ulaşıldı. Bu bedenlerden birinin Dargeçit ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu belirtilen Abdurahman Çoşkun’a ait olduğu tespit edildi. Dargeçit davası Adıyaman’da görülüyor. Diğer cesedin ise Abdurahman Coşkun ile birlikte göz altına alındıktan sonra kaybolan Abdurrahman Olcay’a ait olduğu belirlendi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10.00’da başlayacak duruşma 11.15’te başladı. Heyetin içerde olduğu söylense de salona dakikalar sonra gelebildiler.
Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılınçaslan başka suçlardan tutuklu. Duruşmaya SEGBİS’le bağlanan Mehmet Salih Kılınçaslan dakikalarca ekrandaydı. Beraat talebini yineledi.
TALEPLER REDDEDİLDİ
28 Mayıs 2019 tarihli son duruşmada savcı, zaman aşımını gerekçe göstererek davanın düşürülmesini talep etmiş, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesini istemişti.
Bugün görülen duruşmada ise katılan vekili avukat Erdal Kuzu’nun kovuşturulmanın genişletilmesi yönündeki tüm talepleri reddedildi.
Kuzu, mahkemeye “İnsanlığa karşı suçlar belgelenmiştir. JİTEM’in varlığı ve faaliyetleri ortaya çıkmış ve belgelenmiştir. Mahkemeden cesaretli bir tutum bekliyoruz. Kuyuya atılan insanlar uzaydan atılmadı. Tarihe bir iz bırakmak için mahkemenizden adil bir karar çıkmasını talep ediyorum. Bu tarihsel bir davadır. Yarın öbür gün vicdanınızla karşılaşmayın” dedi.
Avukat Senem Doğanoğlu, uluslararası sözleşmeleri hatırlatarak zamanaşımı olamayacağını söyledi. Zorla kaybedilen Yusuf Tunç’un cesedinin bulunmadığını hatırlatarak dosyanın ayrılmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, sanık Abdurrahman Kurga hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine, her ne kadar sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılma istemi ile kamu davası açılmış olsa da tanık beyanları ve tüm dosya kapsamında yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verdi. Aynı şekilde sanıklar Eşref Hatipoğlu, Hasan Atilla Uğur, Ünal Alkan, İsmet Kandemir, Mehmet Emin Kurğa, Ahmet Boncuk, Mehmet Salih Kılınçaslan, Ramazan Çetin beraatine karar verildi.
Neticede dava kapandı.
Başaran: Cezasızlık uygulamalarından vazgeçin
Davayla ilgili yazılı açıklama yapan HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, “Görev ve sorumlulukları 22 insanın failini bulmak ve cezalandırmak olan savcılık makamı ve mahkeme heyeti, tutum ve kararlarıyla işlenmiş cinayetleri cezasız bırakarak bu suça ortak olmuşlardır. Adalet Bakanlığı ve yargı kurumları güvenlik görevlilerinin insanlığa karşı işlediği suçlarda cezasızlık politikasını sürdürmekte ısrar ediyorlar” ifadelerini kullandı.
“Adalet bir gün hepiniz için gerekli olacaktır” diyen Başaran, şöyle devam etti:
“Katilleri cezalandırmayan, adeta ödüllendiren sözde yargılamalarınız, adalet anlayışını her seferinde bir kez daha yerle bir etmektedir. Katilleri aklamaktan ve sistemli hale getirdiğiniz cezasızlık uygulamalarınızdan bir an önce vazgeçin.