Göktuğ Berber, Özlem Zıngıl – 5 Nisan 2024
Mahkeme: İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2020/559
27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi ve basın açıklaması düzenleyerek gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve faillerinin yargılanması talebiyle bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700’üncü hafta buluşmasına polisin müdahale etmesi nedeniyle açılan davanın dokuzuncu duruşması, 5 Nisan 2024’te İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
21 Eylül 2022 tarihinde görülen duruşma öncesinde İstanbul Adliyesi önünde Cumartesi Anneleri/İnsanları tarafından gerçekleştirilecek olan basın açıklaması Kağıthane Kaymakamlığı’nca verilen yasaklama kararı uyarınca polis tarafından engellenmiş, basın açıklaması için bir araya gelen kayıp yakınları, hak savunucuları, sivil toplum temsilcileri ve avukatlar geniş bir çembere alınmıştı. Polislerin bir koridor açarak müsaade etmesiyle, aralarında kayıp yakınları, hak savunucuları, avukatlar ve milletvekillerinin bulunduğu bir grup duruşma salonuna gitmek üzere adliye kapısına gelmiş fakat aralarında davada yargılananların da olduğu bazı hak savunucuları ile avukatlar gözaltına alınmıştı. Müdafi sıfatıyla duruşmaya katılan avukatlar, davada yargılanan bazı kişilerin ve avukatlarının gözaltına alınmış olmasının adil yargılama koşullarının oluşmasını engellediğini söyleyerek savunmalar için bir sonraki celseye kadar süre istemişti. Bir sonraki duruşma 3 Şubat 2023 tarihine ertelenmiş, ertelenen duruşma tarihinde hakimin izinli olması nedeniyle 7 Temmuz gününe yeni bir duruşma tarihi verilmişti. 7 Temmuz 2023 tarihinde yine hakimin izinli olması nedeniyle bir sonraki duruşma 3 Kasım 2023 tarihine ertelenmişti. 3 Kasım 2023’te sekizinci duruşma görece daha sakin bir atmosferde görülmüş, duruşma öncesinde veya sonrasında polis müdahalesiyle karşılaşılmamıştı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018’deki 700’üncü buluşması Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmıştı. Polisin biber gazı ve kalkanlarla sert müdahale ettiği eylemde çok sayıda kayıp yakını gözaltına alınmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “İzin vermedik çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık” diyerek polis müdahalesini savunmuştu.
Polisin müdahalesinden sonra Galatasaray Meydanı demir bariyerler ve zırhlı araçlarla çevrilerek kayıp yakınlarına yasaklandı. Ardından kayıp yakınları bir süre İnsan Hakları Derneği önünde polis kordonu içinde basın açıklaması yapabildiyse de bu basın açıklamaları da yasaklandı.
Kayıp yakını ve insan hakları savunucusu 46 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede 699 hafta boyunca gerçekleştirilen eylemin “izinsiz” olduğu iddia edildi.
İddianamede, kayıp yakınları ve hak savunucularının Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununu ihlal ettikleri iddiasıyla altı aydan üç yıla dek hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava devam ederken, Anayasa Mahkemesi Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018 tarihinde düzenlenen 700. hafta buluşmasının Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmasının ve polisin sert müdahalesinin Anayasa’nın 34. maddesince garanti altına alınan “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” ihlali olduğuna dair iki ayrı karar verdi (Maside Ocak Kışlakçı başvurusu, B.No: 2019/21721, 16/11/2022; Gülseren Yoleri başvurusu, B.No: 2020/7092, 29/3/2023).
Duruşma Öncesi
Bir önceki duruşmayla benzer şekilde bu duruşmadan önce de bir basın açıklaması yapılmadı. Katılım önceki duruşmaya göre daha düşüktü ancak yine de duruşma davanın görüldüğü İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin salonunda değil İstanbul Adliyesi’nin en büyük salonu olan 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin salonunda görüldü. Duruşmaya sanıklar ve müdafiilerine ek olarak yaklaşık yirmi dört kişinin izleyici olarak katıldığı gözlemlendi.
Saat 10.00’da başlaması planlanan duruşma yirmi dakikalık gecikmeyle 10.20’de herkesin salona alınması ve yoklama alınmaya başlanmasıyla başladı. Beş dakika süren yoklama işleminin ardından ise saat 10.25’te sanıkların savunmasının alınmasına geçildi. Duruşmaya başlanırken herhangi bir teknik sorunla karşılaşılmadı.
Duruşma Salonunun Görünümü
Duruşmayı izlemeye gelenler arasında Hafıza Merkezi, TİHV, MLSA, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi gibi sivil toplum kuruluşları ile hak savunucuları, gazeteciler ve Amerikan Konsolosluğu görevlileri bulunuyordu.
Duruşmanın Seyri
Sanık müdafileri Av. Ceren Menteş, Av. Direnç Yüksel, Av. Emine Özhasar, Av. Ümmühan Kaya, Av. Mehmet Kartal, Av. Metin İriz, Av. Muhammed Erdağ, Av. Eren Keskin, Av. Turan Ece, Av. Jiyan Kaya, Av. Sezer Barış Çobanoğlu, Av. Gülseren Yoleri, Av. Mustafa Söğütlü, İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi adına Av. Elife Doğru ve Av. Sevda Demirtaş duruşmada hazır bulundu.
Saat 10.26’da sanıklardan Saime Sebla Arcan Tatlav savunmasına başladı. Beyanını yazılı olarak da sunacağını ama ana başlıklardan da bahsetmek istediğini belirten Tatlav, insan hakları savunucusu olduğunu ve İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) gönüllü olarak faaliyet sürdürdüğünü, ihlalleri görünür kılmak için çalıştığını, hak ihlaline uğrayanların ve onların ailelelerinin desteklenmesi işini yürüttüğünü, gözaltında kaybedilenlerin ailelerinin hakikat ve adalet arayışını yirmi dokuz yıldır İHD ile desteklediğini, onlarla da İHD’ye yaptıkları başvuru sayesinde tanıştığını belirtti. Kaybedilenlerin ailelerine yaşatılan tarifi imkansız acıya ve adaletsizliğe tanıklık ettiğini ve hiçbir şey yokmuş gibi hayatına devam edemediğini söyleyen Tatlav, Cumartesi Anneleri/İnsanlarının seslerini en çok Galatasaray Meydanında yaptıkları oturmalarla duyurduklarını, kendisinin de 699 hafta boyunca bunun bir parçası olduğunu, 700. haftada da aynı sebeple orada bulunduğunu ekledi.
700. hafta buluşmasını da anlatan Tatlav, o gün daha kalabalık bir grupla toplanacakları için erken gittiklerini, her zamanki gibi polislerin olduğunu, kenbdisinden önce alana giden arkadaşlarına kolay gelsin dendiğini ve rutin bir konuşmanın dahi gerçekleştirildiğini, kendisinin buluşmadan önce çay içmeye geçtiğini, meydanda hareketlilik olduğunu duyunca meydana yöneldiğini, normal bir polis ekibiyle değil büyük bir ekiple karşılaştıklarını, polis şefi olduğunu düşündüğü kişinin çok saldırgan bir şekilde etrafa bağırdığını ve ne kadar çaba gösterseler de diyalog kurmaya yanaşmadığını, kendilerine bir tebliğin de yapılmadığını, amirlerin tavırlarından gözaltı olacağını anlayınca içlerindeki yaşlıları ve hastaları ayırmak istediklerini ancak buna da engel olunduğunu ve “süpürün” emrinin verildiğini, olağan bir gözaltı işlemi yapılmadığını, insanların yerlerde sürüklendiğini, yerlere yatırılıp kafalarına vurudluğunu, alanın adeta bir savaş meydanına dönüştüğünü ifade etti. Tatlav ayrıca anons da yapılmadığını, anonsu gözaltı aracındayken duyduğunu, bütün ısrarlarına rağmen yasaklama kararının kendilerine verilmediğini, iddiaların doğru oılmadığını, hiçbir direnme göstermediği halde işkenceye uğradığını, 38 derece sıcaklıkta klimasız ve havalandırmasız bir araçta dokuz saat bekletildiklerini, yüksek tansiyonuna rağmen hiçbir tıbbi müdahalede bulunulmadığını ve bu sebeple ertesi iki gün yoğun bakımda kaldığını da ekledi. Tatlav savunmasını yargılanması gerekenlerin bu hukuksuz müdahaleyi yapanlar ve kendilerine işkence uygulayanlar olduğunu, hiçbir suçlamayı kabul etmediğini, tüm bunların dayanağı olmayan mesnetsiz iddialar olduğunu, Kaymakamlığın yasaklama emrinin AYM ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğunu, AYM’nin bu husustaki hak ihlali kararını da sunduklarını, devlet eliyle yaşatılan acıların hesabının verilmesinin, geride kalanların acısının hafifletilmesinin ve derhal beraat kararı verilerek üç yıldır süren yargılama sürecinin sonlandırılmasının gerektiğini söyleyerek tamamladı.
Savunma sırasında saat 10.33’te gazeteci olduğu tahmin edilen izleyicilerden birinin gizli çekim yaptığından şüphelenen güvenlikle bahsi geçen izleyici arasında tartışma çıktı. Üç dakika süren tartışmanın ardından tutanak tutulmadı ancak izleyici salonu terk etti. O sırada savunmanın dinlenmesine devam edildi.
Saat 10.35’te sanıklardan Ramazan Bayram savunmasına başladı. O gün işklenceyle gözaltına alındıklarını ve kötü muamele ve hakarete maruz kaldıklarını ifade eden Bayram, suçlamalarını kabul etmediğini ve beraatini talep ettiğini dile getirdi.
Daha sonra saat 10.37’de sanıklardan Leman Yurtsever savunmasını yaptı. Bir insan hakları savunucusu olduğunu ve yirmi dokuz yıldır bu mücadelenin içinde olduğunu belirten Yurtsever, 700. haftada da 400. ve 500. haftalarda olduğu gibi kalabalık olmasını beklediği için alana erken gittiğini söyledi. Alana ilk gittiklerinde hiçbir sorunla karşılaşmadıklarını ancak saat 10’a doğru birdenbire ellerinde gaz bombaları ve silahlarla başka ve çok kalabalık bir ekibin geldiğini, hiçbir uyarıda bulunmadan gözaltı işlemi uyguladıklarını, kafası ezilen, yerlerde sürüklenen arkadaşlarının olduğunu ve kendisinin de ters kelepçeyle gözaltına alındığını ifade eden Yurtsever, suçlamaları kabul etmediğini ve esasen yargılanması gerekenlerin bu suçları işleyenler olduğunu söyleyerek savunmasını tamamladı.
Saat 10.39’da savunma yapmak üzere söz alan sanıklardan Ezgi Çevik, demokratik hakkını kullanmak için Cumartesi Anneleri/İnsanlarına desteğe gittiğini, uyarı yapılmadan gözaltına alındığını ve suçlamaları kabul etmediğini ifade etti.
Sanıklardan son sözü ise saat 10.41’de Jiyan Tosun aldı. Onlarca insanın gözaltında zorla kaybedildiğini, kendisinin de zorla kaybedilenlerden Fehmi Tosun’un beş çocuğundan biri olduğunu, babası kaybedildikten sonra annesinin birçok yere başvurduğunu ancak hiçbir sonuç alamadığını dile getiren Tosun, bunu yapan derin yapının ise hiçbir zaman açığa çıkarılmadığını ve kimsenin yargılanmadığını söyledi. Babasının dosyasının da 2015 yılında zamanaşımına uğrayıp kapatıldığını, zorla kaybettiği insanların yakınlarına gerçeği açıklama borcu olan devletin bu borcunu yerine getirmeden yakınlarımıza ne oldu dedikleri için onları burada yargıladıklarını, Hanife’nin oğlunu devletin kaybettiğini, Hasan’ın kardeşini kendisinin bulup teşhis ettiğini, cenazesini bulduğu için dahi kendisini şanslı saydığını, halasının, abisi için dua edemediğini, mezarı olmadığı için mezarına dahi gidemediğini belirten Tosun, başını yaslayacağı bir mezarın dahi olmadığını ve burada yargılanmanın kendilerini fazlasıyla üzdüğünü söyledi. 700. haftadan sonra bütün toplanmaların yasaklandığını ve annesinin de kimsesizler mezarlığına giderken gözaltına alındığını hatırlatan Tosun, bu yasaklama kararını verenin esasen kaymakamlık veya valilik değil o derin yapı olduğunu söyledi. Bu mahkemede 2911 Sayılı Kanuna muhalefetten yargılanmayı kabul etmediğini ve buna dair sorulacak hiçbir soruyu yanıtlamayacağını belirterek de savunmasını sonlandırdı.
Duruşmada son sözü saat 10.46’da sanıklardan Besna Tosun müdafii Av. Turan Ece aldı. Derhal beraat taleplerini tekrar sunarak söze başlayan Av. Ece, dosyaya sundukları Yargıtay’ın ilgili Ceza Dairesinin kararının müvekkillerinin dosyasıyla birebir uyumlu olduğunu söyledi. Bu dosyanın siyasi iktidarın bir bakanının emrinde olan kolluğa kanuna aykırı emir vermesiyle başladığını belirten Av. Ece, kanuna aykırı emrin uygulanamayacağını, bakanlığa bağlı kolluğun kamu gücünü suistimal etmek suretiyle görevi kötüye kullandığını dile getirdi. 699 hafta boyunca herhangi bir müdahale yokken 700. haftada müdahalenin olduğunu hatırlatan Av. Ece, müvekkillerinin yaşadığı zorlukların sebebinin ceza yargılamasının araçsallaştırılması olduğunu ve AYM kararı olmasına rağmen derhal beraat kararının verilmediğini ifade etti. Devlet mekanizmasının güçler ayrılığı ilkesine dayanması gerektiğini, somut dosyanın yargının tarafsızlığına gölge düşürmekten başka bir şeye yaramadığını ve yargının üzerindeki tarafsızlık ve bağımsızlığın temizlenmesini istediklerini de ekledi. Bu duruşmada bekledikleri karar çıkarsa kolluğun da tavrının değişeceğini, insanca yaklaşmak zorunda kalacağını dile getirdi. Son olarak yazılı savunmalarını ve bir önceki celsede verilen dört sayfadan ibaret talep dilekçelerini tekrar ettiklerini beyan ederek savunmasını sonlandırdı.
Saat 11.00’da kararın okunmasıyla duruşma sona erdi ancak teknik yetersizlikler ve salondaki gürültü sebebiyle hakimin sesini duymakta zorlananlar oldu.
Ara Kararlar
Sanık Cihan Oral Gülünay hakkında verilen CMK’nın 109/3-a maddesi uyarınca “yurt dışına çıkamamak” şeklindeki adli kontrol kararının devamına ve bu adli kontrol tedbirinin 16/07/2024 günü saat 10:00’da tekrar gözden geçirilmesine,
Savunması alınmayın sanıklar Ataman Doğa Kıroğlu, Muhammed Emin Ekinci ve Özer Oymak’ın savunmalarının alınmak üzere hazır edilmesi hususunun sanık müdafilerine ihtarına, ayrıca sanıklara SMS gönderilmesine,
Bir sonraki duruşma günü duruşma salonu tahsisi için İstanbul 14. ve 27. Ağır Ceza Mahkemeleri’ne müzekkere yazılmasına,
Bu celse duruşmalardan vareste tutulmayı talep eden sanıkların taleplerinin kabulü ile duruşmalardan vareste tutulmasına,
Duruşma defterinin yoğunluğu ve araya adli tatilin girmesi nedeniyle duruşmanın 13 Eylül 2024 günü saat 10:00 bırakılmasına karar verildi.