1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen* veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı dava Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
İlk duruşması 16 Mayıs 2014’te görülen ve tutuklu sanığın olmadığı davanın 10 Nisan 2015 tarihli duruşmasında eski MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür kendisine verilen 29 kişilik infaz listesini mahkemeye sundu. Bugüne dek dava kapsamında Susurluk Raporunu hazırlayan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, eski Emniyet Müdürleri Kemal Yazıcıoğlu ve Hanefi Avcı, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Çiçek, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, eski İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, gazeteci Uğur Dündar, eski Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Başbakan T.Çiller’in danışmanı Mümtazer Türköne, emekli Tuğgeneral Veli Küçük gibi isimler tanık olarak ifade verdi.
Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Özer Uçuran Çiller’in Tanıklığı Hakkında
5 Mayıs 2017 tarihli duruşmada dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve eşi Özer Çiller Uçuran avukatları aracılığıyla kendilerine dair tanıklık talebinin “abesle iştigal” olduğunu, katılan avukatlarının yazılı sorularına yazılı olarak yanıt verebileceklerini belirten bir dilekçeyi mahkemeye sundu. Ancak savcı huzurda dinlenmeleri yönünde görüş bildirmiş, mahkeme heyeti de SEGBİS aracılığıyla dinlenmeleri için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılması yönünde karar verdi. Bu ara kararlara ragmen 15 Eylül 2017 tarihli duruşmaya mazeret bildirerek katılmayan Tansu Çiller ve eşinin şu aşamada dinlenmesine gerek olmadığına karar verildi.
22 Aralık 2017 tarihli duruşmada ise Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller’in tanık olarak dinlenmesi talebi, 17 Haziran 2016 tarihli duruşmada ifade veren dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin beyanları kastedilerek, “dönemlerinde işlenen cinayetlerin faillerinden birebir haberdar olmayacaklarının açık olması, aradan geçen zamanın dönemin İçişleri Bakanının dahi haberdar olmadığının mahkemece alınan ifadesinde belirtmiş olması” gerekçesiyle reddedildi.
Susurluk Raporu: Fikri Sağlar’ın İddiaları ve Raporun Mahkemeye Gönderilen Fotokopisi
2 Şubat 2018 tarihli duruşmada Susurluk Kazası’ndan hemen sonra kurulan Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu üyesi Fikri Sağlar tanık olarak verdiği ifadede dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın talimatıyla Başbakanlık Teftiş Kurulu Başbakanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu’nun bir bölümünün dönemin koalisyon hükümeti liderlerinin kararıyla “devlet sırrı” ilan edilerek çıkartıldığını; özellikle bütün ekleriyle birlikte edinilmesi halinde Raporda davaya ilişkin aydınlatıcı bilgilere ulaşılabileceğini söyledi. Mahkeme, Başbakanlık Teftiş Kurulu’na yazılan rapor cevabının beklenmesine, rapor incelendikten sonra Mesut Yılmaz’ın tanık olarak dinlenmesine yer olmadığına ilişkin ara karardan vazgeçilmesi talebinin düşünülmesine karar verdi.
4 Mayıs 2018 tarihli duruşmada mahkemenin defalarca “ekleriyle birlikte” istediği Başbakanlık Teftiş Kurulu Susurluk Raporu’nun ön yazısında belirtildiği üzere “‘devlet sırrı’ niteliğindeki bilgilerin çıkarılmış” yani “eksiz” fotokopisinin gönderilmiş olduğu görüldü. Rapor hakkında tutulan tutanakta ise iddianamede yer alan cinayetlerle ilgili bazı maktullerin isminin hiç yer almadığı, bazı isimler yer almakla birlikte “failleri konusunda hiçbir bilgi bulunmadığı” belirtilmişti. Bir önceki duruşma Fikri Sağlar’ın beyanları üzerine Mesut Yılmaz’ın tanık olarak dinlenmesine yer olmadığına ilişkin ara karardan vazgeçilmesi talebinin düşünülmesine karar veren mahkeme, 22 Aralık 2017 tarihinde verdiği Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller’in tanık olarak dinlenmesi talebinin reddine ilişkin kararını tekrarladı.
2 Ekim 2018 tarihli duruşma gizli tanık Emek’in dinleneceği gerekçesiyle gizli yapıldı. Katılan avukatlarının gizli tanığın sesinin algılanamadığını, dolayısıyla soru sormaya uygun bir ortam olmadığını belirtti. 31 Ocak 2019 tarihli duruşmada Ayışığı isimli gizli tanığın bulunamadığı belirtildi. Katılan avukatları bu duruma “sanıklar aleyhine beyanda bulunacağı için bulunamıyor” diyerek tepki gösterdi. 5 Nisan 2019 tarihli son duruşmada katılan vekillerinin tanık dinlenmesi yönündeki talepleri ve Ankara Barosu Toplumsal Davalar Merkezi’nin davaya müdahillik talebi reddedildi. 10 Mayıs 2019 tarihli duruşmada ise katılan vekillerine esas hakkındaki beyanlarını sunmaları için ek süre verildi. 4 Temmuz 2019 tarihli son duruşmada duruşma savcısının değiştiği görüldü. Katılan avukatlarının bir sonraki celsede beyanda bulunma talepleri kabul edildi.
20 Eylül 2019 günü görülen duruşmada katılan avukatları kovuşturmanın genişletilerek, Tansu Çiller, Özer Uçuran Çiller ve Mesut Yılmaz’ın dinlenilmesine; Kutlu Savaş’ın hazırladığı Teftiş Kurulu Raporu’nun ve eklerin getirilmesi talebinde bulundu. Katılan avukatı Av. Ruşen Ali Nergiz devamla sanıkların cezalandırılmasına yetecek kadar dosyada delil bulunduğuna; cinayetlerin aynı failler ve aynı silahlarla işlendiğine dair somut delilerin olduğuna dikkat çekti. Ayhan Çarkın’ın Yusuf Ekinci cinayetine ilişkin çok açık beyanları olduğunu ekledi. Av. Bülent Koca ve Av. Tevfik Karahan, ceza yargılamasının amacı hakikati ortaya çıkarmak olduğunu, suçun sübuta erdiğini, cezasızlığın bir ödül olacağını hatırlatarak sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep ettiler. Mahkeme heyeti, kovuşturmanın genişletilmesi talebinin reddine ve Cumhuriyet Savcısı’na mütalaasını sunmak için ek süre verilmesine karar verdi.
13 Aralık 2019‘da görülen karar duruşmasında, Ahmet Demirel’in ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşmesine; Maktuller Lazem Esmaeili ve Asker Smitko’nun öldürülmesi ile ilgili sanık Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ın yakalanamamış olması nedeniyle tefrik edilmesine (dosyanın yalnızca bu maktuller yönünde ayrılmasıyla davanın bu iki cinayet eylemi bakımından devam etmesine); diğer tüm maktullerin (Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Salih Aslan, Faik Candan, Abdulmecit Baskın, Tarık Ümit) öldürülmeleri ile ilgili eylemlerden tüm sanıkların beraatlerine karar verildi.
5 Nisan 2021 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, istinaf itirazları üzerine beraat hükmünü bozdu ve dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Bozma gerekçesi olarak; Sanık Enver Ulu’nun sorgusu yapılmadan eksik kovuşturma ile yazılı sekilde hüküm kurulması, hükme esas alınan deliller ile dosya kapsamında bulunmasına rağmen gerekçeli kararda zikredilmediğinden zımnen reddedildiği degerlendirilen delillerin genel soyut ifadelerle açıklanması ve/veya hiç tartışılmaması yerine, istinaf denetimine olanak verecek sekilde iddiaya konu olaylar bakımından ayrı ayrı tartışılıp degerlendirilmesi ve açıkça karar yerinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bazı delillerin yargılamada tartışılmaması, Sanık Ayhan Çarkın’ın beyanlarının diğer deliller ve maddi olgular ile birlikte tartışılmaması, olayda ele geçirilen kovan ve mermilerin menşei, kullanımlarına ilişkin aidiyetleri, bunların ve diğer maddi olguların birbiri ile ilişkisi, failleri, hedef alınan maktuller, organizasyon ve netice arasında irtibat bulunup bulunmadığının değerlendirilmemesi ve bazı usule dair eksiklikler nedeniyle sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ayhan Özkan, Uğur Şahin, Lokman Külünk, Abbas Semih Süeri, Seyfettin Alp, Nurettin Güven, Muhsin Korman, Yusuf Yüksel ve Alper Tekdemir hakkında kasten insan öldürme suçundan verilen beraat hükümlerinin bozulmasına karar verildi, ilgili karar 23 Mayıs 2021 tarihinde avukatlar tarafından UYAP sisteminden öğrenildi.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen dosyada bozma kararı sonrası ilk duruşma 15 Ekim 2021 günü görüldü. Sanıklardan yalnızca Ayhan Çarkın katıldı ve diğer sanıklarla yüzleşmek istediğini beyan etti. Mahkeme başkanı duruşma öncesi İstinaf bozma ilamına cevaben hazırladığı metni, duruşmada tarafların avukatlarına verdi. Bu uygulamanın usulde yeri olmadığına ve hakimin tarafsızlığını zedelediğine ilişkin itirazlar karşılık bulmadı. Sanıkların duruşmalardan vareste tutulması kararlarının kaldırılması, Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker’in dinlenmesi ve Ayhan Çarkın’ın sanıklarla yüzleşme talepleri reddedildi.
21 Ocak 2022 günü görülen duruşmada sanık Enver Ulu Segbis ile dinlendi ve Ayhan Çarkın ile herhangi bir husumeti olmadığını ve cinayetleri işlemediğini savundu. Katılan vekilleri İstinaf bozma kararında belirtilen eksikliklerin yerine getirilmediğini, ilk duruşmada mahkemenin bozma ilamına karşı hazırlayıp verdiği yazılı cevabın, mahkemenin araştırma yapma niyetinde olmadığını gösterdiğini ifade etti.
22 Nisan 2022 tarihli duruşmada Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM) gönderdiği yazıda 22 Eylül 1994’te toplamda 430 adet Uzi marka silahın kayıtlara giriş yaptığının anlaşıldığı, silahlardan 39’unun incelenmek üzere polis kriminal laboratuvarına gönderildiği, 8 adetinin 11 olayla irtibatlı olduğunun anlaşıldığı, Parabellum marka mermilerin imal yılının 1902 olduğu, Uzi Marka silahların imal yılının ise 1950 olduğu, bundan hareketle parabellum marka mermilerinin Uzi marka tabanca dışındaki silahlarca da kullanılabildiği zapta geçti. Emniyet Genel Müdürlüğü Destek Hizmet Daire Başkanlığının 04/04/2022 tarihli yazı içeriği ile daha önceki 01/04/2011, 29/03/2011, 06/01/1997, 28/11/1997 tarihli müzekkere içeriğindeki aykırılığın sorulmasına, Kutlu Adalı dosyasının getirilmesinin dosyaya tesiri bulunmayacağı ayrıca uzun zaman alacağı anlaşılmakla celbine yer olmadığına, 39 uzi marka silah dışındaki Emniyet kuvvetine kayıtlı diğer silahların balistik incelemesi yaptırılmasına yer olmadığına karar verildi.
24 Haziran 2022 tarihinde görülen duruşmada EGM’den gönderilen belgeler, Hospro firması tarafından hibe görüntüsü altında gönderilen 280 Uzi marka tam otomatik silah ve özel ekipmanların, davanın sanıklarından, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in talimatıyla, sayım yapılmadan Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nün Antalya ve Ankara Gölbaşı’ndaki tesislerine gönderildiğini ortaya koydu. Daha fazla araştırma yapılmasına gerek olmadığı ve bu nedenle taraflara esas hakkında beyanda bulunmak için süre verilmesine karar verildi.
16 Eylül 2022 günü gerçekleşen duruşmadan kısa bir süre önce mahkeme heyetinin değiştiği öğrenildi. Katılan vekilleri beyanlarında yeni heyete davanın özetini sundular. Van Barosu’nun katılma talebi reddedildi. Heyet değişikliği sonrası, dosya kapsamlı olduğundan, incelemeye alınmasına ve diğer talepler hakkında inceleme sonrası değerlendirme yapılmasına karar verildi.
20 Ocak 2023 günü görülen duruşmada esas hakkında mütalaasını hazırlaması dosya iddia makamına gönderildi, Kutlu Adalı cinayetine ilişkin soruşturma dosyasına ilişkin belgelerin getirilmesi talebi ise dosyanın esasına etki katmayacak olması ve dosyanın zamanaşımına yakın olması nedenleriyle reddedildi. Ayrıca sanıkların vareste tutulması kararlarının kaldırılması talebi de sanıkların savunmalarını yapmış olduğu gerekçesiyle reddedildi.
10 Mart 2023 günü görülen duruşmada savcı esas hakkında mütalaasını sundu ve buna göre Ayhan Çarkın’ın beyanlarının çelişkili ve tutarsız olması, uyuşturucu kullandığını ve psikolojisinin bozuk olduğunu beyan etmesi nedenleriyle beyanlarına itibar edilmeyeceğini, ayrıca beyanlarının başkaca herhangi bir delil ile doğrulanmadığı gibi, görgü tanığı teşhis, silahlar, HTS kaydı, biyolojik materyal parmak izi gibi bağlantılı delillerin bulunmaması, tüm delillerin değerlendirilmesi sonucu davanın sonucunu etkilemediği, maktullerin kaçırılmasına tanık olanların bile sanıkları teşhis edemediği, silahların model ve renklerine dair kesin belirti olmadığı, zaman nedeniyle yeni bir delile ulaşmasının imkansız olduğu ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi nedeniyle tüm sanıkların beraatine karar verilmesini talep etti. Katılan vekilleri ve sanık müdafiileri mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre istedi.
26 Mayıs 2023 günü görülen son duruşmada, savcının mütalaasının eksiksiz okunması sonrası, katılan vekilleri tarafından süre istendi fakat bu talep reddedildi. 10 yıllık yargılama sürecinde 41 hakimin ve 8 savcının değiştiği davada, istinaf mahkemesinin verdiği bozma kararı sonrası yeniden tüm sanıklar hakkında tüm maktulleri öldürme suçu nedeniyle beraat kararı verildi.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 3 Mart 2024 tarihinde beraat kararlarını onadı ve Abdülmecit Baskın ile Behçet Cantürk hakkında zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşme kararları verdi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 7 Ekim 2024 tarihinde beraat kararlarını onadı ve Abdülmecit Baskın ile Behçet Cantürk hakkında zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle verilen düşme kararını da yerinde buldu. Ayrıca temyiz incelemesi devam ederken 30 yıllık zamanaşımı süresi dolan Namık Erdoğan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım ve Yusuf Ekinci hakkında zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verdi. Böylece bir kısım maktuller yönünden zamanaşımı nedeniyle düşme kararı, bir kısım maktuller yönünden ise beraat kararları ile dava sonucu kesinleşti.
Daha detaylı bilgi edinmek isterseniz davanın seyrini anlatan zaman çizelgesine, takip ettiğimiz duruşmaların izleme raporlarına ve basında çıkan ilgili haberlere de göz atabilirsiniz.
(*) “Ankara JİTEM Davası” olarak da anılmaktadır.
(*) Ankara Davası kapsamında failleri aydınlatılmayı bekleyen zorla kaybedilenler: Namık Erdoğan, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Yusuf Ekinci,Feyzi Aslan, Salih Aslan, Faik Candan ve Abdulmecit Baskın