Esra Kılıç/Deniz Tekin –12 Haziran 2024
Mahkeme: Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2020/117
Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması yapıldığı sırada çıkan çatışmada başından vurularak hayatını kaybetti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, çatışmanın yaşandığı sokakta bulunan polis memurları Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’ın “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçu istinadıyla, davanın firari sanığı PKK üyesi Uğur Yakışır’ hakkında ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” suçlamasıyla iddianame hazırladı. Mahkeme, 29 Kasım 2023’te görülen davanın 9. duruşmasında, sanık Uğur Yakışır’ın dosyasının bu davadan ayrılmasına karar verdi. Tahir Elçi Davası’nın 11’inci ve karar duruşması 12 Haziran 2024 tarihinde Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşması öncesinde Diyarbakır Adliyesi önünde ve çevresindeki sokaklarda çok sayıda zırhlı araç ve çevik kuvvet polisi bekliyordu. Adliyenin girişindeki iki ayrı arama noktasından geçip GBT kontrolünün yapıldığına dair pusula aldıktan sonra adliyeye girebildik. Duruşmanın görüleceği salonun önünde ve koridorda duruşma için geldiğini düşündüğüm çok sayıda sivil polis bulunuyordu. Davaya bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma salonunun küçük olması, izleyici ve katılan sayısının fazla olması nedeniyle bu duruşma için adliyedeki en büyük salon olan Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunu kullanılacağını öğrendim.
Salon kapısının karşısındaki banklarda oturarak duruşmanın geleceği saati beklemeye başladım. Duruşmanın başlayacağı saate 10 dakika kala polisler duruşmayı izlemek için gelenleri salona alınmaya başladı. Salonun girişinde bekleyen polisler, duruşmayı izlemek için gelenlerin üstünü aramadı, çoğunun kimliğini sormadı. Labirent şeklindeki koridor boyunca sırayla dizilmiş çok sayıda polisin arasından geçerek duruşma salonuna girdik. İzleyici sayısının fazla olması ve salonda yer kalmaması nedeniyle duruşma izlemek için gelen gazeteci, avukat ve STK yöneticileri salona giremedi. Duruşma saati gelmesine rağmen duruşma savcısı dışında mahkeme heyeti salonda değildi. Mahkeme heyetinin gelmesinini ardından duruşma başladı. Duruşma, daha önce belirlenmiş zamandan 15 dakika geç başladı.
Duruşmaya Katılım
Katılan avukatları ve izleyici sayısının fazla olması nedeniyle davayı izlemek için gelenler duruşmayı sanık kürsüsünde ve sanık avukatları için ayrılan bölümde izledi. Tahir Elçi’nin kardeşleri Mehmet Elçi ve Ömer Elçi ile Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi duruşma salonundaki yerlerini aldı. Zabıt katibi, duruşmaya katılanların yoklamasını yaptı ve isimlerini tutanağa geçirdi.
Tutuksuz yargılanan sanık polis Fuat Tan Elazığ’dan, avukatı Av. Muammer Çolakoğlu Bingöl’den, sanık Mesut Sevgi ve avukatı Av. Rukiye Bayır Hatay’dan, sanık Sinan Tabur ve müdafi Av. Şenay Yalçın Malatya’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Önceki duruşmalarda da olduğu gibi, duruşma salonundaki SEGBİS ekranının küçük olması nedeniyle sanıkların yüzlerini ve hareketlerini görmek zorlaşıyordu.
Katılanlar vekilleri Av. Mahsuni Karaman, Av. Muhlis Oğurgül, Av. Ünal Kurşun, Av. Berfin Elçi, Av. Gamze Yalçın İlboğa, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Av. Mahsum Batı, Av. Evin Batı, Av. Aynur Tuncel Yazgan, Av. Zahide Beydağ Tıraş Öneri, Av. Muhammed Neşat Girasun, Av. Erkan Şenses, Av. Mehmet Emin Aktar, Av.Cihan Aydın, Av. Mesut Beştaş, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, katılan Diyarbakır Barosu vekili Av. Mehdi Özdemir, katılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. Erinç Sağkan salondaki yerlerini aldı.
Ayrıca Antalya Barosu Başkanı Av. Hüseyin Geçilmez, İstanbul Barosu Başkanı Av. Filiz Saraç, Isparta Barosu Başkanı Av. Ünsal Çankaya, Zonguldak Barosu Başkanı Av. Türker Kapkaç, Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu, Adana Barosu Başkanı Av. Semih Gökayaz, Mersin Barosu Başkanı Av. Gazi Özdemir, Kocaeli Barosu Başkanı Av. Mehmet Gül, Giresun Barosu Başkanı Av. Soner Karademir, Samsun Baro Başkanı Av. Pınar Gürsel Yıldıran, Gaziantep Barosu Başkanı Av. İskender Kahraman, İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz, Bursa Baro Başkanı Av. Metin Öztosun, Hakkari Baro Başkanı Av. Ergün Canan, Mardin Baro Başkanı Av. İsmail Elik, Bitlis Baro Başkanı Av. Gülhan Bayram Sekmen, Tunceli Baro Başkanı Av. Fatma Kalsen, Batman Baro Başkanı Av. Erkan Şenses, Ağrı Baro Başkanı Av. Serdar Günakın, Bingöl Baro Başkanı Av. Yusuf Ketenalp, Van Baro Başkanı Av. Sinan Özaraz, Kars Baro Başkanı Av. Fettah Çapkurt, Siirt Baro Başkanı Av. Muhammed Alptekin, Muş Baro Başkanı Av. Kadir Karaçelik, Adıyaman Barosu Başkanı Av. Bilal Doğan, Ardahan Barosu Başkanı Av. Murat Yolcu, Şanlıurfa Barosu Başkanı Av. Abdullah Öncel, Tekirdağ Barosu Başkanı Av. Egemen Güncün, Ordu Barosu Başkanı Av. Sibel Torun ile Elazığ ve Şırnak Barolarının yöneticileri katılan Diyarbakır Barosu’ndan aldıkları yetki belgesiyle duruşmaya katıldı.
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Gürkan Altun, Av. Ercan Demir, TBB Saymanı Av. Gökhan Bozkurt, TBB Genel Sekreteri Av. Veli Küçük, TBB Yönetim Kurulu üyeleri Av. Nizam Dilek ve Av. Ali Bayram ile; Torini Barosu üyesi Benedetta Perego, Lyon Barosu üyesi Mailys Tetu, Tehlike Altındaki Avukatlar üyesi Pedro Andujar, PİSA Barosu üyesi Ezio Menzıone, Brescia Barosu üyesi Alessandro Magonı, Paris Barosu üyesi Quentin Launay, Senlis Barosu üyesi Justine Devred, Nantes Barosu üyesi Georges Barret, Roterdam Barosu üyesi Peter Hanenberg, Avukatlar İçin Avukatlar’dan Irma Van Der Berg, Bologna Barosu’ndan Antonio Fratıcellı, Madrid Barosu’ndan Donatella Medina, Berlin Barosu’ndan Miriam Frıedıng, Berlin Barosu’ndan Yasar Ohle, Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları Avukatları’ndan Fabio Marcelli da duruşmayı izledi.
Hafıza Merkezi Hukuk Koordinatörleri Av. Emel Ataktürk Sevimli, Av.Özlem Zıngıl, AB Türkiye Delegasyonu’ndan Sema Kılıçer, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) eşbaşkan ve yöneticileri, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, DEM Parti Milletvekili Mithat Sancar, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak Küçük, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, CHP milletvekilleri Aliye Timisi Ersever, Okan Konuralp, Sezgin Tanrıkulu, Sevda Erdan Kılıç, Yüksel Taşkın, Cumhur Uzun ve Sibel Suiçmez duruşmayı izledi.
BBC Türkçe, DW Türkçe, MLSA, Artı Gerçek, İlke TV, Evrensel Mezopotamya Ajansı, Gazete Duvar, Medyascope ve yerel medya muhabirleri duruşmayı izleyen gazeteciler arasındaydı.
Duruşma salonunda çok sayıda sivil polis de bulunuyordu. Davada gösterilen yoğun ilgi nedeniyle salonda oturacak yer yoktu. Ayakta kalan izleyiciler için duruşma salonuna sandalye getirilmesine rağmen çok sayıda kişi duruşmayı ayakta izledi.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme heyeti yaklaşık 15 dakikalık gecikmenin ardından salona geldi. Salona ayaklı bir kamera kurulmuştu. Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren’in, kamera çekiminin neden yapıldığını sorduğu Mahkeme Başkanı, SEGBİS sisteminde birçok sorun yaşandığını, olası bir arızaya karşı tedbir almak amacıyla kameranın duruşma boyunca çekim yapacağını, buna dair ara karar alındığı söyledi. Av. Mahsuni Karaman, “Umarım 13 saniye kesinti olmaz kayıtlarda!” dedi. Mahkeme başkanı, SEGBİS kaydında oluşabilecek teknik arızalardan dolayı duruşmanın kamera ile kayıt altına alınması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosu’na yazı yazılması üzerine duruşmada görüntü çekimi için zabıt kâtibinin kameraman olarak görevlendirildiğini tutanağa geçirdi.
Savcı: Suçun Sanık Polisler Tarafından İşlediğine Dair Kesin ve İnandırıcı Delil Bulunamadı
İlk söz duruşma savcısına verildi. Savcı celse arasında mahkemeye sunduğu 3 sayfalık esas hakkındaki mütalaanın sonuç kısmını okudu. Esas hakkındaki mütalaanın tamamı duruşma tutanağına kopyalandı. Mütalaada, cinayet öncesinde yaşananlara, davanın soruşturma ve kovuşturma sürecinde yapılan iş ve işlemlere, hazırlanan raporlara yer verildi.
Mütalaanın sonuç ve değerlendirme bölümünde şu tespit ve iddialarda bulundu:
“Sanıkların aşamalarda alınan savunmalarında, özünde, üzerlerine atılı suçlamayı reddeden olay anlatımlarında bulundukları görülmüş olup, olay yeri civarındaki PTT Balıkçılarbaşı Şubesi ve Mardin Kebap Evi’ne ait kameralar ile İstihbarat ve Foto Film Şube Müdürlüğü ekiplerine ait kameralar ve KGYS, haber ajansları ile açık kaynaklardan temin edilen görüntülerde maktûl Baro Başkanı Tahir Elçi’nin vurulma anını gösteren herhangi bir görüntü kaydına ulaşılamadığı, yine mezkur savunmaların suç atımından kurtulmaya matuf olduğu yönünde, tanık olarak beyanlarına başvurulan kamu görevlisi avukat, esnaf ve basın görevlilerinden hiç kimsenin bu âna ilişkin olarak görgüye dayalı bilgi sahibi olmadığı gibi, bu hususta bir beyanlarının bulunmadığı, bu itibarla dosya kapsamındaki söz konusu uzman bilirkişi raporları, Adli Tıp Kurumu raporları, TUBİTAK raporu, olay yeri inceleme ve otopsi raporu ile yukarıda değinilen dosya münderecatındaki diğer sair delillerle birlikte değerlendirildiğinde, olay yerinde görevli polis memuru sanıklar Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan ile adı geçen teröristler arasında gerçekleşen silahlı çatışma ânında nereden geldiği yapılan tüm araştırmalara rağmen tespit edilemeyen kurşun ile maktûlün hayatını kaybettiği kanaatine varıldığı, sonuç olarak sanıklar Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’ın maktûle yönelik olarak atılı bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi karşısında, amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi olan ‘şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo)’ ilkesi ve AİHS’nin 6/2 maddesi ile garanti altına alınan masumiyet karinesi uyarınca, müsnet suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle, sanıklar Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’ın CMK’nın 223/2(e) maddesi gereğince ayrı ayrı beraatine karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”
Esas hakkındaki mütalaaya karşı söz verdiği katılan Türkan Elçi ve Ömer Elçi, bir beyanda bulunmayacaklarını söyledi.
‘Bu Cinayeti Çözmemek İçin Elinizden Geleni Yaptınız’
Katılan Mehmet Elçi, Tahir Elçi’nin “Ben burada çatışma ve savaş istemiyorum.” dedikten 5 dakika sonra çıkan çatışmada hayatını kaybettiğini hatırlatarak, özetle şunları söyledi: “Tahir Elçi’nin vurulduğu anı çeken kamerada 13 saniyelik görüntü kayıp. Kayıp 13 saniye nereye gitti? Bu görüntüleri istemediler. Savcılar birkaç tanığı tehdit ve şantajda bulunarak ifade vermeye zorladılar. Tanıklar bunu duruşmada söylediler. Ev sahibi ve hırsız bir olurlarsa öküzü camdan çıkarırlar. Mahkeme heyeti olarak bu cinayeti çözmemek için elinizden geleni yaptınız. İlk duruşmada Türkan Elçi’yi duruşmadan çıkarmak ile tehdit ettiniz. Şimdi savcı beraat kararı istiyor. Bu doğru bir karar değil. Karşıyız” dedi.
Av. Nahit Eren: Herkesin bildiğini herkesten saklayan bir güç var
Ardından söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, bugün görülen duruşmaya 600 avukatın yetki belgesiyle katıldığının bilgisini verdi. Tarihi bir ana tanıklık etmek için bu salonda olduklarını ifade eden Eren, “Bu cinayeti aydınlatmadaki ısrarımız ve beklentimiz nedeniyle buradayız. Her celse soruşturmanın etkin ve istekli yürütülmediğini dile getirdik. Neden Tahir Elçi Davası bu kadar önemli? Cinayetin kendisi birçok şey ifade ediyor. Orhan Pamuk, Elçi cinayetinden bir ay sonra İtalya’daki bir gazeteye demeç verdi. ‘Bu korkunç cinayet, Kürt meselesinin seçkin bir temsilcisine karşı yapıldı’ dedi. Güpegündüz bir baro başkanı katledildi. Herkes bu cinayeti canlı yayında izledi. Hepimiz bu cinayetin tanığıyız. Herkesin bildiğini herkesten saklayan bir güç var. Bu cinayet, Dört Ayaklı Minare önüne hapsedilemez. Bu cinayet, Tahir Elçi CNN Türk programına katıldıktan sonra başladı. Yargı da bunun parçası oldu. Aradan bir ay geçmeden Tahir Elçi Diyarbakır’da katledildi.” diye belirtti.
‘Mahkeme Dosyanın Aydınlatılması Konusunda Bir Cesaret Göstermedi’
Cinayetin ‘siyasi suikast’ olduğunu vurgulayan Eren, “Bunu ben söylemedim dönemin Başbakanı söyledi. Siyasi suikast nedir? Planlı, tasarlanmış bir cinayet. Bu tanımı yapan Başbakanı dinleyemedik. Yargı ile başlayan süreç sanki yine yargı kararı ile kapatılacak. ‘Daha hüküm kurulmadan neden bu kadar umutsuz olduğunuzu dile getiriyorsunuz’ diyorlar. Çünkü lehimize tek bir ara karar kurmadınız. Kamera kayıtları, kayıp görüntüler, tanıklar, istihbaratçılar, olay yerinde keşif kararı taleplerinin hepsini reddettiniz. Mahkeme dosyanın aydınlatılması konusunda bir cesaret göstermedi. Adaletin sağlanması konusunda lehimize bir karar kurmadınız. Bu mahkemeden adil bir karar çıkacağına inanıyor muyuz? Hayır, inanmıyoruz. Bu cinayeti herkes gördü, hepimiz gördük. Devlet de gördü, yargı da gördü. Ama bunu görmemek adına herkes bir çaba içerisinde oldu. İddianamenin bu noktada nasıl manipüle edildiğini de biliyoruz. Tanık işkenceye maruz kaldığını söyledi. Bununla ilgili hiç bir işlem yapmadınız. Örgüt mensupları ile polis memurları aynı iddianamede. Böyle yürüyen bir dosyadan adil bir karar beklemiyoruz. Bu mütalaa Tahir Elçi dosyasında sunulacak bir mütalaa değil. Mahkemenin bu mütalaaya göre karar vermemesini ve avukatların taleplerini yeniden değerlendirmenizi talep ediyorum.” dedi.
Av. Orhan Kemal Cengiz: Bu Cinayetin Delilleri Kararlı Bir Alan Savunmasıyla Yok Edildi
Katılan vekillerinden Av. Orhan Kemal Cengiz, katılan Mehmet Elçi’nin söylediği “Mahkeme bu davanın aydınlatılmaması için elinden gelen her şeyi yaptı” sözleriyle bu davayı özetlediğini söyledi. Cengiz beyanlarının devamında “Bu davaya bakan mahkeme bu cinayetin soruşturmasını yürüten savcılar taraflı ve bağımlıdır. Savcılığın getirdiği tanıklar ya işkence gördükleri ya da baskı altında ifade verdiklerini anlattılar. Bu cinayetin üstünü örtmek, örtbas etmek için ellerinden geleni yaptılar. Cinayetin aydınlatılmaması için bu soruşturmada yer alan herkes ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Olay yerini gören üç kamera var, onlar da çalışmıyor. Bunlar tesadüf değil. Bu cinayetin delilleri kararlı bir alan savunmasıyla yok edilmiştir. Davayı etkileyecek bütün talepler reddedildi. Savcılık bir tane delil toplamamış, kalkmış bize adil yargılama konusunda ders veriyor. Neden bir savcı yalancı bir tanık üretir. Barolar, sivil toplum örgütleri ısrarla bir şekilde bu davayı takip ediyor. Biz 20 sene de sürse bu davayı takip edeceğiz, bütün sorumlular hesap verecek” diye kaydetti.
‘Bu Kadar Eksik Delile Rağmen Verilecek Karar Adaleti Temsil Edecek Bir Karar Olmayacak’
Elçi ailesi vekillerinden Av. Gamze Yalçın, 28 Kasım 2015’te başlayan bu davanın soruşturma sürecinin ‘cezasızlık politikasının bir tezahürü’ olduğu ifade ederek, “Mahkeme olarak bu cinayeti aydınlatacak iradeye sahip değildiniz.” dedi. Savcının esas hakkındaki mütalaasında geçen ‘yapılan tüm araştırmalara rağmen…’ sözlerine tepki gösteren Yalçın, “Ancak bu dosyada hiçbir araştırma yapılmadı. Tahir Elçi, Dört Ayaklı minare önünde katledildikten sonra hiçbir soruşturma makamı gerekli araştırma ve soruşturmayı yapmamıştır. Tahir Elçi’nin vurulduğu alanda deliller numaralandırılmış olsaydı Elçi’nin başına isabet eden mermi çekirdeği bulunur ve failler ortaya çıkacaktı. Olay yeri incelemesinin yapılmaması ve delillerin toplanmaması nedeniyle deliller kayboldu. Londra Üniversitesinden gelen rapor olmamış olsaydı, Tahir Elçi cinayeti dosyası zamanaşımından düşecek, faili meçhul kalacaktı. Soruşturma makamlarının kemikleşmiş tavrı, yargılama makamına sirayet etti. Bugün burada mahkemenin yapmadıklarını anlatacağız. Bu dava ilk başta başka bir ile nakledilmek istendi. Kovuşturma aşamasında esasa etki edecek taleplerimiz değerlendirilmedi ve deliller toplanmadı. Tüm taleplerimizi reddettiniz. Delilleri karartma girişiminde bulunan savcılar hakkında hiçbir şey yapmadınız. Biz tarafsız ve bağımsız bir yargılama talep ettik. Bunun için yaptığımız bütün talepler reddedildi. Toplanmayan bu kadar delile rağmen savcının esas hakkındaki mütalaasını sunması hukuka aykırıdır. Bu kadar eksik delile rağmen bu gün bu davada verilecek karar adaleti temsil edecek bir karar olmayacak. Bu dosyanın cezasızlık ile kapatılması adına mücadeleyi aynı kararlılıkla yürüteceğimizi söylemek istiyoruz” dedi.
Av. Gamze Yalçın esasa karşı beyanda bulunduğu sırada, duruma salonun tavanında bulunan klimadan duruşmayı izleyenlerin üzerine su aktı. Bu nedenle izleyiciler başka yere geçerek duruşmayı ayakta izledi. Daha sonra duruşmaya ara verildiğinde burayı tamir etmek üzere çalışanlar geldi. Fakat bir süre buradan akan su, salondaki herkesin dikkatini dağıtmaya yetti.
Av. Benan Molu: Maddi Gerçeği Ortaya Çıkarmak İçin Yaptığımız Hiçbir Talebimiz Yerine Getirilmedi
Av. Benan Molu, Tahir Elçi’nin sadece Diyarbakır Barosu Başkanı değil aynı zamanda bir insan hakları savunucusu olduğunu belirterek, Elçi’nin 90’lı yıllarda Kürt illerinde yaşanan ağır ve sistematik insan hakları ihlallerini AİHM’e taşıdığını, bu konuda içtihatlar oluşmasını sağladığı belirtti. Davanın ve soruşturmanın, onun temelini attığı AİHM içtihatlarına aykırı bir şekilde yürütüldüğünü gördüklerini ifade eden Molu, yaşam hakkı ihlalinin usul yükümlülüğünün bu davada ihlal edildiğini söyledi. Mülkiye müfettişlerinin hazırladığı ‘araştırma raporu’nun bu dava için “hayati önemde” olduğuna işaret eden Molu, polisin cinayet öncesinde yeterli güvenlik önlemi almadığının, olay sırasında rastgele ateş ettiğinin, sivillerin zarar görmemesi için herhangi bir tedbir almadığının raporda yer aldığını aktardı. Molu beyanlarının devamında “Çok ciddi eksikler ve ihmallerle bugün dosya kapatılacak gibi görünüyor. Maddi gerçeği ortaya çıkarmak için yaptığımız hiçbir talebimiz yerine getirilmedi. Bu dosyada Tahir Elçi’nin belirttiği ‘etkili soruşturma yükümlülüğü’ yönünden bir ihlal yaşanıyor. Etkili bir soruşturma yürütülmüş değil herhangi bir netice de alınmış değil. Olay yerinde 5 ay sonra keşif yapıldı. ‘Vücuttan çıkan mermi bulunamadı’ deniliyor. Savcının 5 ay giremediği olay yeri 3-4 gün sonra halka açılıyor. Delillerin kaybına izin verilmiş. Fotoğraflar var. Delil numaralarının olduğu yerde halk geziyor. Olay yerinde uygulamalı keşif yapılmasını istiyoruz. Bu dosyada sanıkları buraya getiremedik. Bu yüzyüzelik ilkesine aykırıdır. Bugün söyleyeceğimiz tek şey, ömrünü cezasızlığa adayan Tahir Elçi’nin cinayetinin cezasız kalmaması için taleplerimizin kabul edilmeli.” dedi.
Av. Benan Molu savunma yaptığı sırada duruşma savcısı koruma polisiyle birlikte salondan ayrıldı ve 5 dakika sonra geri geldi.
‘Mahkeme Olay Yerinde Keşif Yapmış Olsaydı Bugün Dosyada Başka Sanıklar Olabilecekti’
Av. Tuğçe Duygu Köksal ise iddia makamının bu dosyada deliller tartışıldıktan sonra mütalaasını vereceğini söylemesini beklediklerini dile getirdi. Köksal, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ‘maddi gerçeğin açığa çıkarılması için deliller toplanıp tartışıldıktan sonra esas hakkında mütalaa verilir’ diyor. Mütalaaya katılmıyoruz zaten. Tahir Elçi cinayeti basit insan öldürme dosyası olarak nitelendirilmiş. Bu ölümün asıl sebebi istihbari ve icrai bir operasyondur. İhmal olup olmadığı, ölümcül atışı kimin yaptığı konusunda bütüncül değerlendirme yapılmadan mütalaa verilmez. Savcı şüpheden sanık yararlanır ilkesinin neden uyguladığını mütalaada açıklamıyor” dedi. “Mahkeme olay yerinde keşif yapmış olsaydı bugün dosyada başka sanıklar da olabilecekti” tespitinde bulunan Köksal şunları ekledi: “Tahir Elçi’yi kimin öldürdüğü belli değil, deniliyor. Mermi çekirdeği nerede? Yok. Deliller bir bütün olarak karartıldı. İstihbaratçı polisler hakkında 2022 yılında yaptığımız suç duyurusuyla ilgili, 2 yıldır işlem yapılmadı. Bu soruşturma sonuçlanmış olsaydı, davanın esasına etki edecek önemli deliller ortaya çıkabilecekti. İstihbaratçı polisler dinlenmeden(tanık olarak), olay yerinde keşif yapılmadan, verilecek bir karar, cezasızlık olacaktır. Kararınızdan dönüp, olay yerinde keşif yapmanız gerekiyor.”
‘Bu Dosya Tefrik Edilerek İstihbaratçıların Rolü Örtülüyor’
Av. Aynur Tuncel Yazgan “Bugün itibariyle hangi kişinin eyleminin ölüme sebebiyet verdiğini araştırıyoruz. Ama yeterli araştırma yapılmadı. Niye mütalaada hukuki niteleme yapamıyoruz? Bir sanık ‘olası kast’ ile üç sanık ‘bilinçli taksir’ ile yargılanıyor. Kast ve taksirle öldürme arasında bir ayrım var. Sanık polisler hangi çabayı gösterdiler de haklarında olası kastla değil bilinçli taksir suçundan dava açıldı? Bu davanın iddianamesinin dili, bu ülkenin ayıbıdır. Olası kast mı kast mı belli değil. Taksirle işlenen suça teşebbüs olur mu? Taksirde netice istenmiyor zaten. Taksire iştirak olur mu? Olmaz. Taksire iştirak olur mu? Olmaz. Mülkiye müfettişinin topladığı bilgiler dışında 3 polisin silah eğitimini ve deneyimini bilemiyorum. Nasıl değerlendireceğiz? Polislerin eylemi ile ilgili hukuki niteleme tam olarak yapılmamıştır. Ben de değerlendirmede bulunamıyorum.” dedi. Av. Aynur Tuncer Yazgan ceza hukukunun temel prensipleri üzerinden ceza yargılamasında hukuki niteleme tartışması yaptı. Salonda bulunan neredeyse herkesin avukat olduğunu, anlattıklarını bildiğini fakat yine de soruşturma ve kovuşturma aşamasında üretilen belgelerden hukuki nitelemenin yanlış yapıldığını gördüklerini ve bu nedenle konuyu açmak zorunda olduğunu söyledi. Son olarak gözleri dolu ve sesi titreyerek “ (Tahir Elçi’nin) Kendisine olan güveni çevresindekileri rahatsız edecek gibi değildi. Alçak gönüllü idi. Kaburgasının altında inşaa ettiği şehirlerde hepimiz yer bulduk. Nasıl dayanılır? Beyaz bir güvercin var karada. Bütün kuşların kardeş olduğunu ötüp durmuş. Niye bu kadar konuştuk bilmiyorum, adalet istiyorum yeter. Sizin de ihmaliniz olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey kamufle edilemez. Bu dosya tefrik edilerek istihbaratçıların rolü örtülüyor. Soruşturmanın genişletilmesi taleplerini dikkate alınız. 40 yıllık bir avukat olarak söylüyorum, Tahir’e bunu yapmayalım” dedi.
‘Dosya Bu Haldeyken Sizler ‘Tüm Araştırmayı Yaptık’ Demeyi Nasıl Kabul Ediyorsunuz?’
TBB Başkanı Av. Erinç Sağkan söz alarak savcının esas hakkındaki mütalaasına katılmadıklarını belirtti ve şunları söyledi, “25 yıldır avukatlık yapıyorum, çoğunluğu ceza mahkemelerinde geçti. Genelde sanık vekilliği yaptım. Cumhuriyet savcılarının sanıklar lehine olan delilleri toplamadığı eleştirilerini yönelttim. İlk defa bir cumhuriyet savcısı katılanlar lehine değil, sanıklar lehine tutum aldığını görüyorum. Gelinen nokta öngörülen bir noktaydı. Bunu da tahmin ediyorduk. Bu dosyada şüpheli olarak dinlenen kişiler sonra tanık olarak dinlendi. Bunların şüpheli olarak ifadelerinin alınması için Elçi ailesinin avukatları yıllarca mücadele etti. Savcının mütalaada ‘yapılan bütün araştırmalara rağmen tespit edilemeyen’ ifadesiyle evrensel hukuk ilkelerinden bahsediyor. Evrensel hukuk ilkesini benimseyeceksek sanıklar neden burada değil? Hepimiz buradayız, sanıklar yok. Böyle bir yerde adli yargılanma hakkının esası çiğnendi. Sizin kararınızı biliyorum, herkes de biliyor. Karardan sonra adliye önünde yapacağımız açıklamada ‘9 yıl önce Diyarbakır’ın ortasında güpegündüz bir baro başkanı başından vurularak öldürüldü. Yargı makamı bu tespit edemedi’ mi diyeceğiz? Olay yerinde keşif yapılması bu dosya açısından kritik. Bu keşif yapılmadan, dönemin başbakanı dinlenmeden, savcıların baskı yaptığı tanıkların akıbetini bilmeden, ‘biz bu dosyada her şeyi yaptık vicdanımız rahat’ diyorsanız bizim diyeceğimiz bir şey yok. Dosya bu haldeyken sizler tüm araştırmayı yaptık demeyi nasıl kabul ediyorsunuz?”
‘Bu Davada Adil Bir Yargılanma Sağlanmadığı İçin Benim Sizden Bir Talebim Yok’
Katılan avukatlarından ve Tahir Elçi’nin yeğeni Av. Berfin Elçi, “Deliller karartıldı. Bu davada olduğu gibi bu ülkede failler her zaman korundu. Bu dava adil bir yargılanma sağlamadığı için benim sizden bir talebim yok. Tahir Elçi’nin dik duruşuyla hukuki mücadeleyi devam ettireceğiz” dedi. Elçi ailesi avukatların Av. Mehmet Emin Aktar da “Başından beri Tahir Elçi cinayeti dosyası aydınlatılmak istenmedi. Elçi’nin hayatını kaybettiği gün olay mahallinde çatışma süsü verilerek keşif yapmamız engellendi. Olay yerinde delillerin toplanmaması nedeniyle 4 yıl 2 ay boyunca bu dosyada şüpheli olarak kimse yer almadı. Savcının yapması gereken şey, o gün sokakta ateş eden herkesin şüpheli olarak ifadesini almaktı. Tahir Elçi cinayeti ile ilgili yapılan paylaşımlarla ilgili terör örgütü yaftası koyan savcılar bu cinayeti soruşturamaz. Hiçbir soruşturma yapmayan savcılık kuşkudan sanık yararlanır diyerek beraatlarını istiyor. Niye bunu yapıyorlar? Bir cezasızlık pratiği var. Siz de bunu uyguluyorsunuz. Bu davayı zamana yayarak kamuoyunun ilgisini uzak tutmaya çalışıyorsunuz.” dedi. İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu üyesi Av. Yakup Güven, ”90’lı yıllarda yakınları zorla kaybedilen, faili meçhule giden insanların hala kemiklerinin bulunması için hukuk mücadelesi veriliyor. Failler hala aranıyor. Cezasızlık, karşılaştığımız adaletsizliğin sistematik halidir” diye belirtti.
‘Bizim Dönemimizde ‘Faili Meçhul Cinayet İşlenmedi’ Yalanını İfşa Edeceksiniz’
Av. Cihan Aydın, MGK Genel Sekreterliği’nin 1992 yılında PKK ile mücadele için hazırladığı ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a sunulan gizli damgalı “Psikolojik Harekat Planı” belgesine değindi. Aydın bu raporun ardından zorla kaybedilen ve faili meçhul cinayete kurban giden avukatların isimlerini okuyarak, “Bu cinayetleri işleyenler, failleri koruyanlar, kararları alanlar hepsi aynıdır. Bunlar, bunun utancını ömür boyu taşıyacak. İkincisi de, siz bir karar vereceksiniz ve yıllardır TV’lere çıkıp her fırsatta ‘Bizim hükümetimiz döneminde faili meçhul cinayet işlenmedi’ diye bağıran bazı siyasetçilerin yalanını ifşa edeceksiniz. Züğürt tesellisi. Umarım bizi yanıltırsınız.” dedi. ÖHD Eş Genel Başkanı Av. Ekin Yeter, ÖHD adına Tahir Elçi’yi savunmanın bir onur olduğunu söyleyerek, “Türkiye’deki hukuk sistemi ezilenler için hiçbir zaman adaleti sağlamadı. Tahir Elçi neden katledildi, neden dosyası cezasızlık bırakılarak kapatılmak isteniyor? Bu yargılama düşman ceza hukuku pratiğidir. Bu cinayetin aydınlatılması için başından beri ciddi yaklaşılmadı. Bu nedenle uluslararası bir kurumdan rapor aldırılmak zorunda kalındı. Biz bu cinayetin aydınlatılmasını istiyoruz. Haklar ve özgürlükler konusunda sizinle ortaklaşmak istiyoruz. Bu ihlali giderin.” diye belirtti. Av.Mesut Beştaş ise “Bu dava zorla açılmış bir davadır. Zorla açılan bir davanın iddianamesinin eklerine bu davanın delillerinin konulmasını bekleyemeyiz. Biz bu davada umutluyduk ama umudumuz da tükendi. Bu yargılama kamuoyu baskısıyla yapılıyor. Bu nedenle adil bir yargılanma beklemiyoruz. Failler gerekli incelemeler yapılmayarak saklandı.” dedi.
Beştaş’ın beyanlarının ardından saat 13.55’te ara verildi. Duruşma saat 14.11’te tekrar başladı.
23 Baro Başkanı ve Yöneticileri Esasa Karşı Söz Aldı
İstanbul Barosu Başkanı Av. Filiz Saraç, “28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı minare önünde bir baro başkanı alçakça öldürüldü. Elçi’nin baro başkanı olduğunu unutursak, bu suç cezasız kalırsa bu hukuk devletinin katli olur. Bu yargılamada 9 yıldır ‘mış gibi’ yapılıyor. Sorumlular tespit edilmezse, failler cezalandırılmazsa hukuk güvenliği yok demektir. Bu nedenle mahkemenin tarihsel bir rolü bulunmaktadır.” diye kaydetti. Ardından sırayla söz alan İzmir, Van, Ankara, Mardin, Ağrı, Hakkari, Giresun, Mersin, Tunceli, Kars, Adana, Antalya, Siirt, Bitlis, Isparta, Zonguldak, Muş, Tekirdağ, Şanlıurfa, Adıyaman, Şırnak ve Batman baro başkanları ve yöneticileri, davanın bu haliyle karara çıkmasının hukuka aykırı olacağını, taleplerin yerine getirilmesi gerektiğini belirtti.
‘Tefrik Kararı Verip, Dosyayı Sürüncemede Bırakırsanız, Bizi Muhatapsız Bırakırsanız…’
Ardından söz alan Av. Mahsuni Karaman, önceki duruşmalarda dosyası için tefrik kararı verilen firari sanık Uğur Yakışır hakkında mahkemenin derhal beraat kararı vermesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Uğur Yakışır’ın Tahir Elçi’yi vurma ihtimali yok. Tehlikeli bir noktadır. İstinaf mahkemesi 5 ay sonra karar verecek ise iade edin. Bu cinayet nedeniyle tefrik kararı verip dosyayı sürüncemede bırakıp bizi muhatapsız bırakırsanız hukuk tekniği olarak doğru olmaz. 4 sanık hakkında karar vermeniz gerekiyor. Savcı beyden de bugün hemen mütalaasını almak mümkündür. En azından soruşturmayı canlandırıp, hukukun önünü açın hiç değilse.” dedi. Av. Neşat Giresun ise devletin 1987 yılından beri Tahir Elçi ve yakınlarının adil yargılanma ve yaşam hakkını ihlal ettiğini söyleyerek, Elçi’nin politik ve avukatlık faaliyetleri nedeniyle daha önce gözaltına alındığını, JİTEM merkezinde işkence gördüğünü hatırlattı.
Son olarak söz alan Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Mahsum Batı, yargılama boyunca gösterilen dayanışma ve destek için teşekkür etti.
Avukatlar Mahkeme Heyetini Alkışlarla Protesto Ederek Salondan Ayrıldı
“Kürtlerin avukatlık mesleği ile ilişkisi her zamana politik olmuştur. Öldürülen Kürt bir avukat cinayeti de politiktir. Öldürülen Medet Serhat, Faik Bucak cinayeti de politiktir. Delillerin karartılması, meslektaşlarımızın savcılar tarafından odalara kilitlenmesi meselesine böyle bakılmalı. Delil neden karartılır? Görüntüler yok edildi. Tanıklara baskı yapıldı. 39 talebimiz bugün ile birlikte 40 talebimiz reddedilmiş olacak. İlk günden beri adalete olan inancımızı yitirmedik. Bu inançla geldik buraya. Umutla metanetle süreci yürütmeye çalıştık. İlk duruşmada Türkan Elçi’yi salondan atmakla tehdit ettiğinizde bile inancımızı yitirmedik. Sanıkların yüzünü bile görmeden yargılama yaptınız. Sanıklar şuan orada mı, neye benziyorlar, biliyor musunuz? Yapıyormuş gibi yapıp yapmadınız. Hakikati ortaya çıkarma derdi olmadı mahkemenin. Biz adalet dedikçe mahkeme faillere kol kanat gerdi. Bu şekilde adalet sağlanamaz. Daha davanın en başında 7 ay sonrasına duruşma günü verip davanın (başka şehire) naklini istediniz. Tıpkı Tahir Elçi’nin takip ettiği faili meçhul davalar gibi. Şimdi de yargılama yapmadan hüküm vermeye çalışıyorsunuz. Biz ne dersek diyelim siz çoktan kararınızı vermişsiniz. Böyle hukuksuz bir yargılama sonunda verilecek bir kararın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Zira bu bir yargılama değildir. Bu her neyse, biz bunun bir parçası olmak istemiyoruz. Protesto ediyoruz. Herkesi vicdanı ile baş başa bırakıyoruz” dedi.
Mahkeme Başkanı İle Milletvekilleri Arasında Gerginlik Yaşandı
Ardından avukatlar, mahkemeyi alkışlarla protesto ederek saat 15.41’de salondan çıkmaya başladı. Salondan tek çıkış kapısı olduğu için ve onlarca avukat salonu terk etmeye çalıştığı için bu bir süre aldı. Başkan bu sırada protestoyu ciddiye almadığını göstermek istercesine, sanıkların esasa ilişkin savunmasını almak istedi. Ancak avukatların alkışlı protestosu nedeniyle savunmalar duyulmadı. Bu sırada duruşma salonunda görüntü kaydı aldığı iddia edilen Evrensel Gazetesi muhabiri Dilan Temiz, Başkanının talimatıyla polislerce gözaltına alınarak heyetin bulunduğu kısma götürüldü. Başkan, görüntü çektiğini iddia ettiği Temiz’in telefonuna el konulması talimatı verdi ve polisler telefona el koydu. Başkan’ın gazeteciyi sert şekilde azarlamasına tepki gösteren CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Başkan arasında tartışma yaşandı. Başkan, salondaki polislere Tanrıkulu’nun salondan zorla çıkarılması talimatını verdi. Buna sert tepki gösteren Tanrıkulu, dokunulmazlığı olduğunu, kimsenin kendisini salondan çıkaramayacağını söyleyerek, izleyici kısmındaki sandalyeye oturdu. Bu sırada salona çok sayıda sivil ve çevik kuvvet polisi geldi. Gazeteci Temiz, yaka paça şekilde gözaltına alınarak, adliyedeki nezarethaneye götürüldü. Gazeteciye yönelik müdahaleye tepki gösteren Tanrıkulu, gözaltına alınan gazetecinin serbest bırakılması istedi. Baro başkanları ve avukatların araya girmesi üzerine Başkan, duruşmada görüntü aldığı iddia edilen Temiz’in kimlik tespiti için salona getirilmesi talimatını verdi. Salona getirilen Dilan Temiz’in kimlik tespiti yapıldığı ve telefonuna el konulduğu duruşma tutanağına geçirildi. Mahkeme, Temiz’in duruşmayı cep telefonu ile kayıt altına aldığı, bunun TCK’nin 286.maddede düzenlenen ‘ses veya görüntülerin kayda alınması’ suçunu oluşturduğu gerekçesiyle hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar vererek, bunu tutanağa geçirdi. Ardından Temiz serbest bırakıldı.
Duruşma devam ettiği sırada avukatlar Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare önüne yürümeye başladı. Mahkemenin esas hakkındaki mütalaaya ilişkin söz verdiği sanık Sinan Tabur bir diyeceğinin olmadığını söyledi. Sanık Fuat Tan ise “Suçsuzum, beraatımı talep ediyorum”, Mesut Sevgi ise “Bir diyeceğim yoktur. Önceki ifadelerim geçerlidir.” dedi. Sanık avukatları ise müvekkillerinin beraatlerine karar verilmesi istedi.
Mahkemenin son sözünü sorduğu Sinan Tabur, “Beraatime karar verilsin.”, Mesut Sevgi, “Suçsuzum. beraatime karar verilsin.”, Fuat Tan ise “Suçsuzum. Beraatime karar verilsin.” dedi.
Karar
Mahkeme karar için saat 16.05’te duruşmaya ara verdi. Saat 16.55’te duruşma salonuna gelen mahkeme heyeti kararını açıkladı. Tutuksuz yargılanan sanık polisler Mesut Sevgi, Fuat Tan ve Sinan Tabur’un üzerlerine atılı taksirle ölüme neden olma suçunu işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verildi. Mahkeme başkanı diğer kararları okumadan salondan ayrıldı.
Duruşma Sonrası
Dört Ayaklı Minare Yürüyen Avukatlar Açıklama Yaptı
Mahkemeyi protesto ederek Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Sur İlçesindeki Dört Ayaklı minare önüne kadar cübbeleriyle yürüyen avukatlar, burada açıklama yaptı. Baro başkanları, milletvekilleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda avukat açıklamaya katıldı. Burada konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, “Tahir Elçi 9 yıl önce burada vuruldu. Bu süreç gözaltı kararıyla başladı. Bir kez daha tekrarlıyorum, Tahir Elçi dosyası cezasız kalmayacak ama bir gün muhakkak failler gerçek yargı önünde hesap verecek. Kararlılığımızı, irademizi göstermek için buraya geldik. Bu dava beraatle sonuçlandı ama bu dosyayı her yere taşıyacağız. Bu kararın bir hükmü yok. Bu karar Tahir Elçi’nin kimliği üzerinden verildi.” dedi.
Sağkan: Hukuki Mücadeleyi Sürdüreceğiz
TBB Başkanı Av. Erinç Sağkan ise şunları söyledi “Ne karar verileceğini gerek soruşturma gerek kovuşturma sürecinin pratiklerinden biliyorduk. Tahir Elçi bundan 3 bin 20 gün önce bu arkamda görülen minarenin önünde katledildi. Hayatını insan hakları mücadelesi, cezasızlıkla mücadeleye adayan bir hukuk insanın yaşadığı bu ağır katliam cezasız kalmasın diye büyük uğraş verdik. Ancak soruşturma sürecinde yürütülen savcılık pratiği, kovuşturma sürecinde avukatların delillerin toplanmasına dair tüm taleplerine rağmen en sonunda ‘şüpheden sanık yararlanır’ diyerek beraat verilmesi insanın aklıyla dalga geçmektir. Buna müsaade etmeyeceğiz. Dönemin başbakanını bile dinleyemedi bu mahkeme. 11 celsedir biz oradayız, avukatlar orada, sanıklar yok. ‘Bu yargılamaya meşrutiyet kazandırmayacağız.’ demiştik ama hukuk düzeninde bu cinayetin faillerinin bulunacağına inanıyoruz. Hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz. ”
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Av. Mahsum Batı, “Tahir Elçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir kez daha vurulmuştur. Failleri tanıyor ve biliyoruz. Failleri açığa çıkarana kadar, hak ettikleri cezaları alıncaya kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.” dedi.