Melis Gebeş – 21 Mart 2018
Mahkeme : İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No : 2017/309
14 Nisan 2017 günü, İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki Kent Ormanı çıkışında, polislerin “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle ateş açtığı araçta, yaşları 15 ila 18 arasında olan beş çocuk bulunuyordu. Oğuzhan Erkul ve Barış Kerem polislerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybederken; Demirhan Erkul, Ramazan Altürk ve Birkan Yüksel ise yaralandı. Savcılığın gizlilik ve yayın yasağı kararları altında yürüttüğü soruşturma neticesinde polisler Erkan Ekmekci, Kenan Akıl, Zafer Sağlam ve Davut Bakır hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması, 21 Mart 2018 tarihinde İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya Katılım
Yargılamayı yürütmesi için seçilen Mahkeme’ye tahsis edilen duruşma salonunun alabileceği kişi kapasitesi oldukça sınırlı olduğundan dolayı, duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi koridorlarında, çocukların yakınları ve avukatları ile özel güvenlik görevlileri arasında salona kimin girebileceğine dair yapılan tartışma sesleri yankılanıyordu. Tartışmalar sonucu salona girmeyi bekleyen kalabalıktan yalnızca birkaçı buna imkân bulabilirken, salondaki oturma sıralarının çoğu çevik kuvvet polisleri için ayrılmıştı. Tartışmaların uzaması, başlangıç saati 09:55 olarak belirlenen duruşmanın 10:30’da başlatılmasına yol açtı.
Duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanık polislerin tümü ve avukatları Tolga Yurdakul ile olaydan yaralı kurtulan Demirhan Erkul, Birkan Yüksel, Ramazan Altürk ve avukatları Meral Hanbayat, Deniz Tuna, Leyla Han Tüzel, Seyit Sönmez, Özge Serdar, Diren Yeşil, Songül Beydilli, Ümit Sisligün, Gülvin Aydın, Birol Hanbayat, Sevgi Sel, Gülizar Tuncer, Güray Dağ, Fatma Ufuk Gürler, Canan Gözcü, Neziha Eken ve Kıvanç Kayaoğlu katılım sağladı. Davaya müdahillik talebi reddedilen İstanbul Barosu adına ise Ayşenur Demirkale ve Fırat Çiçek salonda hazır bulundu. Mahkeme heyetini Başkan Mustafa Karayıldız, üyeler Ömer Yıldırım ve Murat Güven ile cumhuriyet savcısı Bilgin Uysal oluşturdu. Sanık polisler, salona yoklamaların ardından 10:55’te giren Başkan’ı ayağa kalkarak karşıladı.
Aralarındaki Alt-Üst İlişkisinden Dolayı Sanıkların Ayrı Dinlenmeleri Talebinin Reddi
İlk sözü alan mağdur avukatlarından Meral Hanbayat’ın duruşmanın SEGBİS ile kaydedilmesi talebi, o an için lüzumlu görülmediği için reddedildi. Hanbayat’ın reddedilen ikinci talebi ise, sanık polislerin aralarında bulunan alt-üst ilişkisinden dolayı gerçeği söylemeyecekleri gerekçesiyle ayrı ayrı dinlenmeleri oldu. Ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Fakat, bir yandan duruşma salonunun teknik alt yapısından faydalanmamayı tercih eden heyetin mikrofon kullanmaması, diğer yandan salona girip çıkan çevik kuvvet polisleri ve özel güvenlik görevlileri tarafından kapının sürekli olarak açılmasıyla salona gürültü dolması nedeniyle konuşulanları duymak oldukça güçtü. Salonda bulunanlar defaatle ikaz etmesine rağmen, bu durum duruşma boyunca sürdü.
Sanık Polislerin Olaya Dair Ortaklaşan Anlatımları
Savunmalarında, hazırlanan iddianamede de olduğu gibi, neredeyse bire bir aynı ifadeleri sarf eden sanık polisler, olay günü görevli oldukları Gazi Polis Merkezi’ne Kent Ormanı’nda görev yapan özel güvenlik görevlilerinden, ormanda silahlı kişilerin dolaştığına dair gelen ihbar üzerine, park giriş ve çıkışında zırhlı araçlarla bir özel harekat ve bir çevik kuvvet timinden oluşan kontrol noktaları kurduklarını söyledi. Bu ifadelerini, Gazi Mahallesi’nin “terörle olan ilişkisi”, olayın hem DHKP-C’nin Devrim Şehitleri Haftası’na hem de referandum öncesine denk gelmiş olması ve OHAL ortamı gibi üzerlerinde teyakkuza yol açtığını söyledikleri durumları sıraladıkları beyanları izledi.
Sanık polislerin kontrol noktasında meydana gelen olaylara ilişkin ortak anlatımları, talimatlara uyup sorun çıkarmadan kontrolden geçerek güvenle bölgeden ayrılan bir araçla başlıyordu. Bu araçtan sonra kontrol noktasına Demirhan Erkul’un şoförlüğünü yaptığı, sağ ön koltuğunda Birkan Yüksel’in, arka koltuklarda soldan sağa doğru sırasıyla Ramazan Altürk, Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul’un oturduğu araç yaklaşmıştı. Polislerin iddialarına göre, yüksek hızla hareket eden ve filmli camlarından içerisinin görünmediği bu araç, kontrol noktasına geldiğinde uyarılara rağmen ne farlarını kapatmış ne de araç içerisindeki ışıkları açmıştı.
Hazırlanan Olay Yeri Krokisi Üzerinde Anlatım Yapılması Talebinin Reddi
Mağdur ve müşteki avukatlarının, hazırladıkları olay yeri krokisi üzerinde sanıkların zırhlı ve sivil araçların ve kendilerinin nerede, hangi yöne doğru konumlandıklarını göstermesi talebi, Mahkeme tarafından kabul görmedi. Polisler hangi anda, aracın hangi tarafında durduklarını herkesin anlayabileceği açıklık ve netlikte ortaya koyamasa da kendi beyanlarına göre, Zafer Sağlam aracın sol arka tarafına, Erkan Ekmekci ise sağ ön tarafına denk gelecek şekilde konumlanmıştı. Kenan Akıl, Zafer Sağlam’ın 3-4 metre gerisinde dururken, Davut Bakır ise kontrol noktasında bulunan Shortland’ın arkasındaydı.
Çelişkili Beyan: “Kılıf Görüp, İçerisinde Silah Olabileceğini Düşündüm”
Yargılanan polisler, duruşma boyunca mağdur çocukların isimlerinden herhangi birini hiçbir zaman telaffuz etmedi. Savunmalardan ilkini yapan Erkan Ekmekci, sağ ön koltukta oturan kişinin bacaklarının arasında uzun namlulu bir silah gördüğünü iddia ederek, bu silahın av tüfeğininkine benzer siyah bir kılıf içerisinde olduğunu beyan etti. Başkan’ın silahı mı, yoksa kılıfı mı gördüğünü sorması üzerine, “kılıfı gördüğünü ve içerisinde silah olabileceğini düşündüğünü” söyledi. Cevabının “silahın namlusunu gördüğünü” söylediği emniyet ifadesiyle çeliştiğini söyleyen Başkan’ı, “kılıf açık olduğundan dolayı parlayan bir metal gördüğü” şeklinde yanıtlayan Ekmekci, ardından daha doğru olduğunu söylediği emniyet ifadesinin esas alınmasını istedi. Ekmekci, silahı gördükten sonra bağırarak diğer polisleri uyarmış, bunun üzerine araç hızlanmış, daha sonra aracın sol tarafından gelen, ancak içerisinden mi yoksa dışarısından mı olduğunu ayırt edemediği silah sesleri duymuştu. Silah sesi duyduğu için uyarı ateşi yapmadan silahını kullanmaya başladığını iddia eden Ekmekci, aracın arka tekerleklerine doğru 8-9 el ateş etmişti.
“Boyum Uzun Olduğu İçin Sağ Ön Tarafı Görebildim”
Ekmekci’den sonra savunmasını yapan Kenan Akıl da silah namlusu gördüğü iddiasında bulundu. Aracın sol tarafında olduğunu söyleyen Akıl’a göre, sağ ön koltuğu görebilmesi boyunun uzunluğundan kaynaklanıyordu. Silahı Ekmekci’den önce görmüş olduğunu beyan eden Akıl, aracın üzerine doğru gelmesi üzerine kendini koruma refleksiyle hareket ettiği için diğer polisleri uyarmak için bağıramamıştı. Akıl, “Silah var” diye bağırıldığını duyduktan ve çıkan seslerden havaya ateş açıldığını anladıktan sonra silahını kullanmış ve aracın sağ arka lastiğine doğru 6-7 el ateş etmişti.
Aynı Olaya Dair İki Farklı Tutanak: “Bizim de Avukat Tanıdıklarımız Var”
Özel harekat timine amirlik yapan Zafer Sağlam savunmasında, aracın kontrol noktasına geldiğinde yavaşladığını, bu sırada sol arka kapısını açmaya çalıştığını söyledi. Ekmekci ve Akıl da Sağlam’ın kapıyı açmaya çalıştığını gördüğünü ifade etti. Ancak, kapı içeriden kapatılmış ve araç hareket etmeye devam etmişti. Bunun üzerine havaya 3-4 el ateş açan Sağlam, araç durmayınca sol arka lastiğine doğru ateş etmeye devam etmişti.
Olaya ilişkin aynı tarihli ancak farklı içerikli iki farklı tutanak düzenleyen sanık polislerden Ekmekci, “birinci tutanaktaki imla bozukluğu ve cümle düşüklüklerinden dolayı ikinci tutanağı düzenlediklerini” ifade etti. Sağlam ise başta çocuğu olmak üzere “avukat tanıdıkları olduğunu, onların bilgisine başvurarak ikinci bir tutanak düzenlediklerini” söyledi.
Son savunmayı yapan Davut Bakır, aracın hareket ettiğinde görüş alanından çıktığını, ancak durması için yapılan ikazları duyduğunu söyledi. Daha sonra silah seslerini de duyması üzerine, aracın sağ arka tekerini hedefleyerek ateş etmeye başladığını beyan eden Bakır, 8-9 el ateş ettiğini ifade etti.
“Aracı Yavaşlattık, İçerideki Işıkları Yaktık”
Araçtan yaralı olarak kurtulan Demirhan Erkul ve Birkan Yüksel salonda bulunmalarına rağmen, 18 yaşının altında olduklarından dolayı mahkeme huzurunda dinlenirken kendilerine eşlik etmesi yasal zorunluluk olan pedagog hazır edilmemiş olduğu için olaya dair anlatımlarına başvurulamadı. 18’ini dolduran Ramazan Altürk, okul çıkışında arkadaşlarıyla birlikte ormana eğlenmeye gittiklerini söyleyerek olayı anlatmaya başladı. Ancak, sanık polislerin karşısında oturduğu için kendini rahat hissetmediğini söyledi. Bu esnada Altürk’ün avukatları müdahale ederek, duruşmanın başından beri polislerin gülmekte olduğunu, ayrıca Zafer Sağlam’ın el işaretleriyle diğer sanık polislerin ifadelerini yönlendirdiğini söyledi. Bunun üzerine salonda çıkan gerginlik yatıştıktan sonra ifadelerine devam eden Altürk, eve gitmek üzere ormandan kalkmalarına yakın, Demirhan Erkul’un telefon edip araçla yanlarına geldiğini söyledi. Beş arkadaş araca binip orman çıkışına yönelmişti. Demirhan’ın yaşı küçük olduğu için ehliyeti yoktu ve bunun gerginliğini yaşıyordu. Kontrol noktasına yaklaştıklarında aracı yavaşlatmıştı. İçerideki ışıkları açarak, ön camları aşağıya indirmişlerdi.
Taraflara Yönelik Farklı Tutum
Başkan, ifadesi esnasında Altürk’ün konuşmasını kesiyor, olayı abartmadan sakin bir şekilde anlatması konusunda uyarılarda bulunuyordu. Babacan bir tavırla ehliyetsiz araç kullanmanın tehlikeli olduğuna dair tembihlerine başladığında, Altürk’ün avukatları tekrar müdahale ederek, sanık polislerin olay anlatımları sırasında Mahkeme’nin müdahaleci davranmadığını, aynı tutumun mağdur tarafın ifadeleri sırasında da sergilenmesi gerektiği yönünde ikazda bulundu. Bunun üzerine Başkan, Altürk’ün “yalan söyleme ihtimali olduğunu” söyleyerek avukatlara çıkıştı. Fakat, bundan yalnızca birkaç dakika önce, mağdur avukatları, sanık polislerin emniyet ifadeleri ile mahkeme huzurundaki ifadeleri arasında gördükleri çelişkileri gündeme getirmeye çalışırken “yalan” sözcüğünü kullandıkları için Başkan tarafından uyarılmıştı.
“Ormanda Saz Çalıp Eğlendik”
Altürk, araçlarının polislerin iddia ettiği hızda gitmediğini ifade ederek devam etti. Ormanda eğlenirlerken çaldıkları saz, sağ ön koltukta oturan Birkan Yüksel’in bacaklarının arasında, kılıfı içerisinde duruyordu. Kontrol noktasında yavaşladıklarında polisler üzerlerine silah doğrultarak küfürlü bir şekilde durmalarını söylemişti. Altürk, aracı kullanan Demirhan Erkul’un koltuğunun arkasını tutmuş bir şekilde, açık olan ön camdan polislere doğru bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zafer Sağlam, camdan silahını kendisine doğrultmuş, “Ne bakıyorsun lan?” dedikten sonra, aracın içerisine doğru ateş etmişti. Bu sırada oturduğu sol arka kapı ve cam tamamen kapalıydı. Altürk’e isabet eden mermilerden biri sağ bacağının iç kısmından girerek, dış kısmından çıkmıştı. Yaralanmanın etkisiyle bayılan Altürk, bu andan sonra yaşananları net hatırlamıyordu. Çok sayıda silah sesi duyduğunu, yolda giderlerken ayıldığında, yanında oturan Barış Kerem’in Oğuzhan Erkul’un kucağına düşmüş olduğunu gördüğünü anımsıyordu. Oğuzhan Erkul hastaneye gitmeleri gerektiğini sayıklarken, Barış Kerem’den hiç ses gelmiyordu.
“Başka Çocuklar Ölmesin, Cezasızlık Son Bulsun”
Barış Kerem’in annesi Melike Altınışık söz alarak, polisin emanete aldıktan sonra kendisine teslim ettiği oğlunun eşyalarını salonda herkesin önüne serdi. Eşyalar arasında mermilerden birinin isabet ettiği Barış Kerem’in telefonu da vardı. Ancak mermi çekirdeği kriminal incelemeye gönderilmesi gerekirken, hala telefonun içerisindeydi. Melike Altınışık, Barış Kerem’i teşhis etmek için morga gittiğinde, cenazeleri incelemekle görevli savcının kendisine, araca bu kadar çok merminin sıkılmasına şaşırdığını söylediğini aktardı. Polislerin aracın tekerlerini hedef alarak ateş ettiği iddialarına tepki göstererek, “Tüm atışlar tekerlere yapıldıysa bedeninden 9 kurşun çıkan oğlunu kimin vurduğunu” sordu. Tutuklanmadıkları gibi, hala oturdukları mahallede görev yapmaya devam eden polislerden şikayetçi olduğunu ifade etti.
Oğuzhan Erkul’un annesi Seyran Erkul ise, polislere büyük ekonomik güçlükler altında yetiştirdiği oğlunun suçunun ne olduğunu sordu. Adaletin tecelli etmesini istediğini, başka çocukların da ölmemesi için polislerin cezasızlık zırhıyla korunmaması gerektiğini ifade ederek, sanık polislerin tümünden şikayetçi oldu.
Araç Tekerleklerine İsabet Eden Mermi Yok, Atışlar Ölümcül Bölgelere
Mağdur ve müşteki avukaları, olay yerinden 35 kovan elde edildiğini, bunlardan 23’ünün araca isabet ettiğini, bunlardan ise 11 tanesinin çocukların bedenlerinden çıktığını beyan etti. Silah kullanmada oldukça deneyimli olan sanık polislerin, yalnızca aracın tekerleklerine ateş ettiklerini söylemelerine rağmen, tekerleklere mermi gelmemiş olduğunun tespit edildiğine dikkat çekti. Buna karşılık arka cama dört, bagaj kapağına altı, ön tavana bir, stop lambasına iki, sol üst çamurluğun üstüne bir olmak üzere, çok sayıda mermi isabet ettiği belirlenmişti. Çocuklar ölümcül bölgelerinden yaralanmıştı. Polislerin ihbar aldıkları için olay yerine gittiklerini ileri sürmelerine rağmen, dosya kapsamındaki belgelerin, polislerin ateş açtıkları araç olay yerine gelmeden evvel bu ihbarın asılsız olduğunu öğrenmiş olduklarını ortaya koyduğu belirtildi. Ayrıca, olay tutanaklarında aracın içerisinden silah ateşlendiği belirtilmesine rağmen, çocuklardan alınan svaplarda herhangi bir barut artığına rastlanmadığı, yani silah kullanmamış olduklarının tespit edildiği söylendi.
Olaya ilişkin soruşturma yargılanan polisler tarafından yürütülmüş olduğu için hem bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin zedelendiği hem de delillerin gerektiği gibi toplanmadığı kaydedildi. Polislere silahlarını kullanma yetkisi veren koşulların oluşmadığı değerlendirilirken, OHAL koşullarının bunun gibi sokak infazlarının önünü açtığı ifade edildi.
Son olarak, olayın gerçekleşme biçimi dikkate alındığında faillerin taksirle değil, kasten öldürme suçunu işlediğinin açık olduğu ifade edilerek, faillerin polis olmadığı bir cinayet dosyasının akıbetinin bu şekilde olacağının altı çizildi. Delilleri karartma ihtimallerine binaen sanıkların tutuklanmaları talep edildi. Bunun yanı sıra olay yerinde keşif yapılması talep edildi.
“Adli Kontrol Tedbiri Sanık Polisleri Mağdur Ediyor”
Sanık polislerin avukatı ise, müvekkillerinin kastı olsa bir önceki araca yönelik de aynı şekilde davranmış olacaklarını söyleyerek, kötü bir niyetleri olsa düzenledikleri ilk olay tutanağını da imha edeceklerini savundu. Polislere yurt dışı yasağı konarak adli kontrol uygulanmasının mağduriyete yol açtığını, savaşmak için Afrin’e gitmek istediklerini, ancak gidemediklerini, bu nedenle yasağın kaldırılmasını ve tutuklanmaları talebinin reddini talep etti.
Cumhuriyet savcısı, sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirinin devamına, tutuklanma talebinin reddine, yaralanmaların ölümcül olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu raporunun ve polislerin elinde dava dosyası içerisinde bulunanların haricinde görüntü kayıtları varsa istenmesine karar verilmesini talep etti.
Ara Kararlar
- Sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirinin uygulanmaya devam edilmesine, ancak tutuklanmaları talebinin reddine,
- Demirhan Erkul ve Birkan Yüksel’in dinlenmesi için bir sonraki duruşmada pedagog hazır edilmesine,
- Varsa ilgili görüntü kayıtlarının dosyaya dahil edilmek üzere istenmesine,
- Keşif talebinin diğer deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine,
- Adli Tıp Kurumu’ndan yaralanmaların ölümcül olup olmadığına ilişkin rapor hazırlanmasının istenmesine,
karar verildi.
Bir sonraki duruşma 27 Haziran 2018 tarihinde, saat 10:00’da görülecek.