Berkin Elvan Davası İzleme Raporu – 27 Şubat 2018

Emel Ataktürk

Mahkeme: İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2016/325

Gezi protestoları sürecinde, 16 Haziran 2013’te İstanbul/Okmeydanı’nda gaz fişeği mermisi ile Berkin Elvan’ın yaralanmasına ve ölümüne sebep olmaktan hakkında TCK 82/1 maddesi kapsamında ‘olası kast ile adam öldürme’ suçlaması ile dava açılan tek polis memuru olan Fatih Dalgalı’nın tutuksuz olarak yargılandığı davanın beşinci duruşmasına 27 Şubat 2018 tarihinde İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/325 Esas Numaralı dosyası üzerinden devam edildi.

Duruşma Öncesi

Duruşma öncesi İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde duruşmanın gerçekleşeceği salonun bulunduğu koridora girişlerin polis tarafından kapatılmış ve yoğun güvenlik önlemi alınmış olduğu görüldü. Koridorda oluşturulan güvenlik bariyerinden, çoğu Elvan ailesine destek olmak üzere gelmiş bulunan izleyiciler tek tek kontrolden geçirilerek, önce çok sayıda sivil polisin bulunduğu bekleme salonuna ve kısa bir bekleyişten sonra da duruşma salonuna alındılar.

25 kişilik oturma kapasiteli duruşma salonuna kapasite üstü, duvar dipleri ve kapı çıkışı dahil olmak üzere ve son derece sıkışık bir düzende 60’tan fazla izleyici oturdu. Pek çok izleyici duruşma salonu dışında kaldı. Salonun içinin duruşmayı izlemeyi zorlaştıracak derecede sıcak, havasız ve uğultulu olduğu gözlendi.

Yine Yaşam Hakkı İhlali Yine Tutuksuz Yargılanan Bir Güvenlik Görevlisi ve Yine SEGBİS Sorunları

Duruşma 25 dakikalık gecikme ile saat 10.25’de başladı.  Sesli ve görüntülü kayıt yapılan duruşmada Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, babası Sami Elvan, kızkardeşleri, dayısı ve avukatları Can Atalay ve Çiğdem Akbulut ile sanık polis Fatih Dalgalı’nın Ankara ve Adana Emniyet Müdürlüklerinin sözleşmeli avukatları olan dört avukat hazır bulundu. Davanın tek sanığı tutuksuz yargılanan özel harekatta görevli polis memuru Fatih Dalgalı duruşmaya SEGBİS üzerinden katıldı. Duruşmada sesli ve görüntülü kayıt yapıldı. Sanık polis Fatih Dalgalı Van’da ifade verdiği ilk celseden sonra İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamaların hiçbir duruşmasına gelmedi, yargılamaya SEGBİS monitöründen konuşarak ve soruları cevaplayarak katıldı. SEGBİS sisteminin bu şekilde yanlış uygulanmasının, ceza yargılamasının olgusal gerçekliği ortaya çıkarmasının önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ifade eden Elvan ailesinin avukatları bu duruma her celsede itiraz ediyor.

27 Şubat 2018 tarihli duruşmada hem katılan tarafın hem sanık tarafının bazı tanıkları dinlendi. Tanıklar kendilerine olay günü görüntüleri de izlettirilmek suretiyle ayrıntılı ifade verdiler.

Duruşmayı Hafıza Merkezi dışında yerel basın mensupları, ÇHD’li avukatlar ve Af Örgütü Türkiye Temsilciliği izledi. Pek çok davada yaşanan sorunların aksine duruşmayı izleyen gazetecilere bu kez ön sıralarda yer ayrılmış olduğu ve bilgisayarlarına not almalarının engellenmediği görüldü.

Giriş-çıkışlar nedeniyle zaman zaman gerek yargıçların gerek tanıkların soru ve cevaplarını duymak ve anlamak mümkün olamadı. SEGBİS sisteminin olay görüntülerini tanıklık süreçlerinde izlemek amacıyla kurulmuş olan monitörünün salon boyutlarına nazaran çok küçük olduğu, gösterilen görüntülerin tanıklar ve izleyiciler tarafından zorlukla takip edilebildiği gözlendi. Sanığın, çok sayıda görgü tanığının dinleneceği ve teşhis söz konusu olabilecek olan böylesi önemli bir duruşmada neden hazır bulundurulmadığı ve teşhisin neden kamera görüntüleri üzerinden yaptırıldığı anlaşılamadı. Bu durumun izleyiciler ve kurum temsilcileri arasında, tüm gün süren duruşma boyunca en çok tartışılan konu olduğu gözlendi.

Emniyet Tutanağı “Berkin Elvan’ın Ceplerinde Maytap Vardı”, Tanıklar “Yoktu” Diyor

27 Şubat 2018 tarihli duruşmada katılan taraf (Elvan ailesi) tanıkları Sinan Zincir, Kaan Kıvılcımer, Onur Değerli, Cemal Aksoy, Asaf Eşkünoğlu ve Denizcan Parlak ile sanık polis Fatih Dalgalı lehine tanıklık yapan aynı ekipte görevli polis memurları dinlendiler.

Tanıklardan Sinan Zincir avukat olduğunu, Berkin Elvan’ın vurulduğu yerin bir üst sokağında oturduğunu, olaylar sırasında polisin sürekli gaz fişeği attığını, sokağa çıkamaz durumda olduklarını, olay günü gazete bayiine gitmek için dışarı çıktığı sırada gösterici gençlerle polisler arasında kaldığını, tam o sırada bir çocuğun başını tutarak ‘Anne!’ diye bağırdığını gördüğünü, çocuk ile ateş eden 3-4 kişilik polis grubu arasında en fazla 20-25 metre olduğunu söyledi. Tanık, SEGBİS kamera sistemi üzerinden kendisine gösterilen olay anı fotoğraflarından sanığı teşhis etmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Tanıklardan Kaan Kıvılcımer avukat olduğunu, Gezi olayları sırasında pek çok gözaltı ve yaralı olduğunu bu sebeple İstanbul Barosu tarafından adliye ve hastanelerde görevlendirilen pek çok avukat bulunduğunu, kendisinin de o gün Okmeydanı Hastanesi’nde hukuki yardım için görevlendirildiğini, Berkin’in sabah saat 7 civarında görevli olduğu hastanenin Acil Servisi’ne getirildiğini söyledi. Tanık “Berkin geldiğinde şuuru kapalıydı, elleri düşmüştü, seslendim, direnci artsın diye ellerini tuttum bir daha seslendim, tepki vermedi. Ellerini sıkarken ceplerinde elime gelen sert bir cisim olmadı. Hastane polisi çocuğun ceplerinde patlayıcı çıktığını söylüyordu. Orda hemen polislere patlayıcıları görmek istediğimizi söyledik göstermediler,” dedi. Tanığın ifadesi sırasında anne Gülsüm Elvan ağlamaya başladı. Hakimin sorusu üzerine tanık Kıvılcımer, “Berkin’in elleri kasıklarına doğru uzanmıştı, direnç vermek için destek için ellerini sıktım o sırada ceplerini hissettim, cepleri boştu,” dedi.

Üçüncü tanık Onur Değerli de avukat olduğunu, olay günü İstanbul Barosu tarafından gündüz Numune gece ise Okmeydanı Hastanesi’nde görevlendirilmiş olduğunu, gece yarısından gün doğumuna kadar gelen yaralılarla ilgili tutanak tuttuklarını, tutanakların Baro’da olduğunu, sabah ambulansla bir çocuk getirildiğini, yanında birinin daha getirildiğini, onun da çocuk olduğunu, kendisinin bu çocuğun söylediklerini tutanağa geçtiğini, bu çocuğun anlatımına göre diğer çocuğun sabah ekmek almaya çıktığı esnada gaz fişeği ile vurulduğunu, polisin çocukta patlayıcı olduğunu söylediğini ifade etti. Tanık ilaveten “Polise gidip sorduk nedir bu patlayıcı? Varsa biz de tutanak altına alalım dedik, polis göstermedi, ısrarla istedik göstermek zorunda değiliz dediler,” şeklinde ifade verdi.

Dördüncü tanık Cemal Aksoy Esenler’de oturduğunu, hastane acilinde nöbetçi memur olduğunu, Berkin’in hem geldiği hem de öldüğü gün orda olduğunu, geldiği gün önce acile sonra yoğun bakıma alındığını, baygın göründüğünü söyledi. Hastane prosedürü gereği gelenin bilinci kapalıysa üzerindekilerin emanate alınması gerektiğini, o gece “Bunlar üzerinden çıkanlar,” diye Berkin’in eşyalarını çıkaran hemşirelerin bu eşyaları kendisine emanet ettiğini, gelen avukatların Berkin’in üstündeki eşyaları istediğini, kendisinin ise vermediğini söyledi. Sonra “Amirden emir geldi verdim,”  diye ifadesine devam eden tanık “Eşyalarından tişört ve  pantolon, 8-10 maytap çıktı, tişörtü, pantolonu kanlıydı,” dedi.

Mahkeme başkanının  “İlk tutanakta 7 adet torpil vardı yazmışsınız ama?” şeklindeki sorusuna tanık “Evet maytap-torpil aynı şey onları ve elbiseleri hastane polisine teslim ettik,” dedi.

O sırada söz alan baba Sami Elvan, “Benim çocuğum öldü ben başka çocuklar ölmesin diye mücadele ediyorum,” dedi ve “5 dakikada kimden nasıl emir aldınız da elbiseleri hemen teslim ettiniz?” diye sordu. Tanık Aksoy cevaben, “Avukatların ısrarı sürünce amiri aradım o da torpil hariç elbiseleri verin dedi,” şeklinde ifade verdi.

Elvan ailesinin avukatı Can Atalay “Savcılığın emir olmadan nasıl ve neyi teslim ettiniz?” diye sordu. Tanık Aksoy, “Amir emir verdi elbiseleri teslim ettik, 9 ya da 11 torpil vardı, tam da bilmiyorum,” dedi.

Elvan ailesinin tanıklarından Asaf Eşkünoğlu ifadesine, “O sabah çok gaz fişeği atılıyordu, biz Şark Kahvesi’nin ordaydık, Berkin’e arkadaşları çıkma diyorlar ama ekmek almaya gidicem diyor o sırada vuruluyor,” diyerek başladı “O gün benim de ayağıma gaz fişeği değdi, ben de yaralandım ama geçti, gaz fişeği atan polislerle aramızda 50-100 metre vardı,” diye devam etti. Tanığa SEGBİS monitöründen olay günü görüntüleri izletildi.

Sanığın duruşmada hazır olmamasının teşhis açısından problem yaratan bir durum olduğu, SEGBİS monitörünün çok küçük ve görüntü kalitesinin kötü olduğu, tanığın monitöre yaklaşmasına rağmen görüntüleri netleştiremediği ve teşhiste bu sebeple ilgili olabilecek güçlükler yaşandığı gözlendi.

Mahkeme başkanı ve üye yargıçlar, katılan taraf ve sanık avukatları tanıklara çeşitli sorular sordular. Tanık Asaf Eşkünoğlu mahkeme başkanının “Bu görüntülerden ateş edeni teşhis edebilir misin?” sorusuna “Gerçi gösterilen görüntü net değil ama sarışın ve eli sargılı olan benziyor,” dedi. Bu esnada sanık avukatlarının mahkeme başkanının tanığı yönlendirerek soru sorduğu yönünde itirazları oldu. Sanık avukatlarının itirazı üzerine salonda gerilimin arttığı, izleyicilerin sanık avukatlarına “Biraz vicdanınız olsun vicdanınız!” şeklinde bağırdıkları gözlendi.

Sanık Fatih Dalgalı, tanığın teşhisi üzerine mahkeme başkanına ekrandan seslenerek “100 metre öteden teşhis yapılamaz, tanığın anlatımı da krokiye uygun değil,” şeklinde beyanda bulundu.

Katılan tanığı Denizcan Parlak da “Berkin vurulduğunda aynı yerdeydim, onu mahalleden tanırım, o dönemde çevik kuvvet her yerdeydi, polisler hep E-5 üzerinden gaz atıyordu, sabah saat 7-7.30’du, Berkin sokağa çıktı ve vuruldu. Gaz fişeği sağ kafatasına yapışık duruyordu, yoldan geçen araçları durduramadık, Özgür’le hastaneye gittiler, biz geri dönüp isyan ettik. O sırada ateş iyice çoğaldı. Bugün burada benim de duruşmam olabilirdi, ben de ölmüş olabilirdim. Elimde taş yok, sopa yok niye bu ateş dedim. O sırada sanık Fatih Dalgalı ile aramızda sözlü tartışmalar oldu. Eve gidiyordum yoruldum o sırada sarışın olan tekrar gaz sıktı, öyle bir ortamdı, gördükleri kişilere gaz sıkıyorlardı, görmedikleri yerden slogan sesi gelirse karşı duvardan sektirerek yine gaz atıyorlardı. Yukarda marketin orda 20-25 polis memuru vardı. 3-4 polis ateş ediyordu bunların ikisi ateş ediyordu, sarışın olan emir veriyordu ve kolu sargılı olan o gün ateş eden 4-5 kişiden biriydi,” dedi. Mahkeme heyetinin soruları üzerine tanık Parlak, “Vurulduğu anı gördüm; gazdan önce ses sonra fişek gelir, ses geldiği anda refleks olarak eğildim ama hemen sonra Berkin’i gördüm,” dedi.

Sanık avukatları soru sorarken salonda yine gerilim yaşandı. Sanık avukatları bunun üzerine mahkeme heyetine “Eğer böyle olacaksa salona taraf ve izleyiciler alınmasın,” dediler. Bu talep de salondan tepki gördü.

Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan tanık ifade verirken fenalaştı. Gülsüm Elvan “Dört sene oldu, dayanamıyorum, 14 yaşında bir çocuk 16 kiloya düştü, 16 kilo hepinize ağır mı geldi, katiller elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar, dayanamıyorum” diyerek ağlamaya başladı ve yakınları tarafından salon dışına çıkarıldı.

Öğleden sonraki oturuma sanık polisin avukatlarının, müdahil taraf avukatlarının ve izleyicilerin girdiği normal duruşma salonu kapısından değil savcı ve hakimlerin çıktığı duruşma kürsüsünün arkasındaki kapıdan çıkarak geldikleri ve salondaki yerlerini aldıkları gözlendi.

Katılan taraf tanığı Özgür Karagöz’ün ifadesi ile duruşmaya devam edildi. Karagöz ateş anını gördüğünü, Kim marketin yanından 2 polisin ateş ettiğini beyan etti ve hastaneye Berkin’i kendisinin götürdüğünü söyledi. Hakimin “İlk müdahale anında Berkin’in yanına başka kimse girdi mi?” sorusuna, “Bilmiyorum o anda orda tansiyon çok yüksekti görmedim,” şeklinde cevap verdi.

Son katılan taraf tanığı Sunay Yıldız da özetle “Ben iki sokak üstteki parktaki çay bahçesinde çalışıyorum, Berkin’i oradan tanırım, o gün de ara sokaklardan işime gidiyordum ki Berkin’i gördüm, ekmek almaya gidiyorum dedi, açık bakkal mı var dedim, fırına gidiyorum diye cevap verdi. Her şey anlık oldu, vuruldu, anne diye bağırdı, kafasındaki fişeği fark ettim, sendeledi kalktı sonra biraz yokuş aşağı indi ve fenalaştı. Kusmaya başladı sağlık ocağının orda zaten anladık… Sonra hastaneye gitti. Vuranı teşhis edemem,” şeklinde ifade verdi.

Mahkeme heyetinin sorusu üzerine tanık Yıldız, “Vurulduğunda tam yanındaydım, ateş tesadüfi değildi direkt Berkin’e geldi,” diye cevap verdi.

Dört Yıl Sonra İlk İfadeler: Müdahalede Görev Alan ve İfadeleri Tanık Olarak Alınan Polisler Hiçbir Şey Hatırlamıyor

Katılan taraf tanıklarından sonra sanık tarafın tanıklarının dinlenilmesine geçildi. Olaylara müdahale eden “62791” numaralı müdahale timinde sanık Fatih Dalgalı ile birlikte görev yapan polis memurlarının olaydan dört yıl sonra ilk kez ifadelerinin alındığı anlaşıldı. “Tanık” sıfatıyla ifadeleri alınan polis memurları genel olarak olaya ilişkin ayrıntıları hatırlamadıklarını söylediler. Tanık polislerden biri sanık için, “Fatih Dalgalı özel timden geldi, grubun gazcısı idi,” şeklinde ifade verdi. Tanık polisler ateş emrini kimin verdiği ve amirin kim olduğu, olayın nasıl gerçekleştiği sorularına da genellikle, “Bilmiyorum, hatırlamıyorum,” şeklinde cevap verdiler.

Etkili Soruşturma/Kovuşturma Yürütülmüyor Yakınması

Katılan taraf olarak Elvan ailesinin avukatları Emniyet’in etkili soruşturma yapılmasını sürekli olarak güçleştirdiğini, olay yerindeki MOBESE kameralarında olay saatine ilişkin görüntülerin yok edildiğini, olay saati dahil 14 saatlik telsiz konuşmalarının bulunamadığını, silah zimmet listesinin yollanmadığını, zet fişeğinin emniyete ait olmadığını ve usulünce keşif yapılamadığını söyleyerek soruşturmanın etkisiz şekilde yürütüldüğünü ifade ediyor. Katılan avukatları evvela olay günü değil de farklı bir günde görevli olan polis memurlarının listesinin yollandığını, doğru listenin yollanmasını istediklerinde bu sefer başka bir yerde görevli polis memurlarının listesinin gönderildiğini, en sonunda ise olayın gerçekleştiği saatte ve yerde herhangi bir görevli polis bulunmadığının bildirildiğini ve bu şekilde sanıkların saptanmasının sürekli olarak engellendiğini belirtiyorlar.

Ara Kararlar

SEGBİS üzerinden yapılan duruşma kayıtları duruşmadan bir ay sonra 28 Mart 2018 tarihi itibarıyla henüz UYAP sistemine yüklenememiş ve taraf avukatlarına verilmemişti.

SEGBİS çözümlerinin yer almadığı tutanağa göre mahkeme ara kararlarında,

  • Tanık Cahit Turhan ve Muhammed Akkaya hakkında zorla getirme emri düzenlenmesine;
  • Sanığın birlikte görev yaptığı Çevik Kuvvet Müdürlüğü’nün 9. Birlik Amirliği 62971 gruptaki görevle çevik kuvvet polisleri Aytaç Kaplan, Bayram Gözükaya, Bekir Koçak, Emin Yıldız, Enver Turan, Erdal Haydaroğlu, İsmail Saltuk Seki, Mehmet Yaşamış, Murat Yavuz, Taner Yirik ve Yusuf Uyanık’ın hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına;
  • Jandarma Kriminal Bürosu’na rapor aldırılmasına ilişkin yazıya cevabın beklenmesine, katılan avukatlarının 5 No’lu görüntü olarak bildirdiği görüntülerin rapor düzenlenmeden değerlendirilmesi için Büro’ya iletilmesine;
  • Tanıklar Kadir Eyüp Hambaloğlu, Zafer Kuloğlu, Aziz Yalçınkaya, Kubilay Kaçmaz, Ahmet Burak Aydın, Ömer Faruk Göktaş, Celalettin Akyüz, Eray Yıldırım, Gökhan Kuşçu, Mahmut Arslan, Önder Demir, Sinan Çakmak’ın hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına;
  • Zetçi polislerden çağrılan tanık sayısı dikkate alınarak bu aşamada dinlenmek üzere Ali Çiçek, Ali Kaplan, Ali Keleş, Ayhan Pekgöz, Davut Arslan, Emrah Başer ve Enes Polat’ın hazır edilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına;
  • Sanığın tutuklanmasına ilişkin taleple ilgili daha önce karar verildiği için yeniden karar verilmesine yer olmadığına;
  • Ulusal Kriminal Büro’dan rapor aldırılması yönündeki talebin, dosyanın Jandarma Kriminal Bürosu’na gönderilmesi karşısında reddine;
  • Sanığın bir sonraki duruşmada yapılacak teşhis işlemleri için hazır edilmesi için görev yaptığı yer mahkemesine talimat yazılmasına;
  • Taraflara, varsa dinlenmesini istedikleri tanıklar ve soruşturmanın genişletilmesi taleplerini yazılı olarak bildirmeleri için gelecek duruşmaya dek süre verilmesine;
  • Duruşma gün ve saatinde büyük duruşma salonunun hazır edilmesi için İstanbul 14.  ve 27. Ağır Ceza Mahkemelerine yazı yazılmasına, büyük salon tahsis edilemezse duruşmanın aynı salonda yapılmasına;
  • Güvenlik önlemlerinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına;
    oybirliği ile karar verildi.

Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018 saat 10.00’a ertelendi.


Ne olmuştu?

Berkin Elvan Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında, 16 Haziran 2013 tarihinde, polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesi üzerine yaklaşık dokuz ay komada kaldıktan sonra 11 Mart 2014 tarihinde hayatını kaybetti. 9 Ocak 1999 doğumlu olan Berkin Elvan vurulduğu sırada on dört, yaşamını kaybettiğinde on beş yaşındaydı.

İçişleri Bakanlığı’nın “Gezi Parkı Olayları” ile ilgili açıklamasına göre Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişi katılmış, bundan daha fazla kişi de sosyal ağlar aracılığıyla görüşlerini aktarmışlardı. 27 Mayıs 2013 tarihinde başlayan ve Taksim Gezi Parkı protestoları olarak bilinen bahse konu olaylar sırasında aktivistlere, insan hakları savunucularına ve göstericilere yönelik polis müdahaleleri sonucunda kısa mesafeli plastik mermi, biber gazı, göz yaşartıcı bomba, ilaçlı ve tazyikli su gibi silahların etkileri nedeniyle Berkin Elvan dahil toplam 8 sivil; Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Burak Can Karamanoğlu, Mehmet İstif ve Elif Çermik ve iki güvenlik görevlisi; polis komiseri Mustafa Sarı ve polis memuru Ahmet Küçüktağ hayatını kaybetmiş, bir kısmı hafif bir kısmı da kafa travması, göz, dalak uzuv kaybı gibi ağır şekilde olmak üzere 8163 kişi yaralanmıştı.

Yayınlanma tarihi

30 March 2018

Kategori Listesi

Uncategorized