Ayça Söylemez
Salgın günlerinde sessiz sedasız bir karar çıktı: IŞİD’in Diyarbakır’daki HDP mitingine düzenlediği saldırıyla ilgili davanın gerekçeli kararı. Geçen haftaki kararla, bir IŞİD mensubunun neden Türkiye’de yargılanmak istediği sorusu bir kez daha cevaplandı.
Zamanında ‘yetenekli Bay Burhan Gök’ diye tanımladığım sanığın beraat gerekçesi de ‘delil yetersizliği’ olarak açıklandı.
Neyle Yargılanıyordu?
‘Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs, Nitelikli Öldürme, Nitelikli Öldürmeye Teşebbüs, Tehlikeli Maddeleri İzinsiz Olarak Bulundurma veya El Değiştirme.’
Bunca ağır suçla yargılanmasına rağmen daha davanın başında tahliye edildi, sonra da beraat etti. Tabii tuhaf olan itham edildiği suçlar değil, iddianamedeki deliller ve bu delillerin yok sayılmasıydı.
Burhan Gök’e yöneltilen suçlamalardan biri ‘IŞİD militanlarına sınır geçişi sağlamak’ olmasına ve başka bir bombalı saldırıda bulunmuş olan IŞİD militanıyla birlikte suçüstü yakalanmasına rağmen kaçma şüphesi olmadığına kanaat getiren mahkeme tutuksuz yargılanmasına karar vermişti.
Hatta Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimi “Bu kadar da olmaz” diyerek tahliye kararına şerh düşmüş, daha delillerin bile toplanmadığını söylemişti.
O delilleri savcılık ve mahkeme hiç toplamadı. Mahkeme, Burhan Gök sınırı geçmeye çalıştığı sırada üzerinde yakalanan telefonun incelenmesini bile istememişti.
Telefon kayıtlarına göre sınırın iki tarafındaki IŞİD militanları ve yöneticileriyle konuşmuş olduğuna dair delilleri, saldırıda yakınlarını kaybedenlerin avukatları ortaya çıkardı. Ama mahkeme kale almadı.
İddianamede saldırının baş faillerinden olarak gösterilen Burhan Gök’ün tahliyesine, yine aynı avukatların ettiği itiraz da mahkemece ‘tahliyeye itiraz edilemez’ yanıtıyla reddedildi
Burhan Gök’ün tahliyesinin kesinleşmesinin ardından Türkiye’deki tüm saldırıların ortak faili görünen ve neredeyse her davanın firari sanığı olan İlhami Balı ile telefonda konuştuklarına dair kayıtlar da ortaya çıktı.
Bu kayıtlar da sadece ‘adli kontrol’ tedbirine yetti ve Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, saldırı sonrasında sanık Mustafa Kılıç ile birlikte yakalanan, tanıklar tarafından teşhis edilen ve İlhami Balı ile telefon görüşmeleri olan sanık Burhan Gök’ün beraatına karar verdi. (Mustafa Kılıç’a ise Anayasa’yı ihlalden ağırlaştırılmış müebbet ve nitelikli öldürmeye teşebbüsten ve tehlikeli madde bulundurmaktan onlarca yıl hapis cezası verildi.)
Gerekçeli kararda beraata ilişkin, “IŞİD silahlı terör örgütüne katıldığına, bağlandığına, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girdiğine dair dosya kapsamında her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediği sonucuna varılmıştır” dendi.
Yargının masumiyet karinesini hatırlamış olması her ne kadar sevindirici olsa da HDP’nin 5 Haziran’da Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki mitingine düzenlenen ve Ramazan Yıldız, Necati Kurul, Şehmuz Kaçan, Civan Arslan ve Ali Türkmen’in hayatını kaybettiği, 400’den fazla kişinin yaralandığı saldırının mağdurları karara tepkili.
Onların itirazına yine bir mahkeme üyesi katıldı, karara düştüğü şerhte, “Burhan Gök’ün, İlhami Balı’ya ait telefonla kendini Ahmet Furkan olarak tanıtarak IŞİD örgütüne eleman temin etme faaliyetleri kapsamında konuşuyor olması, Ebu Suheyf kod adlı IŞİD’ciyle yine kendisini Ahmet Furkan olarak tanıtarak örgüt içi konuşma yapması ve Belçika ülkesinde gerçekleştirilen terör saldırısını düzenleyen kişi ile yakalanması…” sebepleriyle beraat edemeyeceğini ifade etti.
İtirazların nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz ancak memlekette ‘adil yargılanmanın’ tek işlediği davaların bunlar olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.