GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
2 Ekim 1993’teki o gecenin ardından Vartinis’te evlerinde yakılarak öldürülen Öğüt ailesi için ‘ama’ların, büyük sözlerin, kısık sesli özürlerin anlamı kalmadı. Vartinis’teki ateş, tutanaklarda sessiz sakin duruyordu. Anlatanlar ise hâlâ o geceyi yaşıyordu. Operasyon başlamış, Ögüt ailesinin evinde uyanan bir çocuk, cama çıktığında zafer işareti yapmak gibi bir büyük suçta bulunmuştu. ‘Ama’lar orada başlamıştı
Muş’un Altınova (Vartinis) köyünde 22 yıl önce Öğüt ailesinin 9 ferdi yakılarak öldürülmüştü. 20 yıl sonra başlayan yargılama hâlâ sonlanmadı.
Bundan 10-15 yıl sonra çocukların öldürülmesi ve açılamayan davalar üzerine utana sıkıla haberler ve hikâyeler yazılacak.
Birileri hâlâ “ama” diyecek, “dönemin koşulları” ardından gelecek, “olur böyle şeyler” peşi sıra.
Hiç yaşayamamış çocuklar ise hiçbir zaman geri gelmeyecek.
Vartinis’te ya da resmi kayıtlardaki ismiyle Altınova köyünde, evlerinde yakılarak öldürülen Öğüt ailesi için de “ama”ların, büyük sözlerin, kısık sesli özürlerin anlamı kalmamıştı.
“Ama” diyeceklere karşılık, savcının, 2 Ekim 1993’teki o geceden 22 yıl sonra, hazirandaki son duruşmada yaptığı tespitlerden devam edelim:
“Hasköy Jandarma Komutanlığı’nca yapılan operasyon sırasında Karakol Komutanı Mustafa Uçar şehit olurken, bir terörist ‘ölü ele geçirildi’. Aynı gün, 23.30 sıralarında Altınova köyüne terörist bir grubun geldiği ihbarı üzerine bölgeye operasyon yapıldı. 03.30 sıralarında Mehmet Nasır Öğüt’e ait evde çıkan yangında bu şahıs ile birlikte çocukları Sevim, Sevda, Aycan, Mehmet Şakir, Mehmet Şirin, Cihan ve Cinal Ögüt’le, eşi Eşref Oran yanarak hayatlarını kaybetti. Gece köyde teröristlerle çatışma olduğuna dair delil bulunmadığı, köyde oturanların tanıklıklarının yanı sıra olay tarihinde askerlik yapan tanıkların anlatımıyla da anlaşıldı. Jandarma ve özel harekât personeli sanıkların ise olay gecesi köye geldiklerine kuşku yoktur. Sanıklardan B.A.’nın erken saatte köyden geçerken ‘Gece gelip köyü yakacağız’ şeklinde tehditte bulunduğuna dair tanık beyanları bulunmaktadır. Çok sayıda insanın yaşadığı bir köyde bulunan evde 9 kişinin sessiz sedasız yanması, insan doğasına aykırıdır. Çoğunluğu akraba ve yakın tanıdık olan köyde yanan bir eve insanların yardım etmemesi düşünülemez. Özellikle de ailesi yanan Aysel Öğüt, yanan eve gitmek istediğini ancak sanıklar ve emrindeki personel tarafından engellendiğini söylemişlerdir.”
***
Haziranda yapılan duruşmada savcılık, evin kim tarafından yakıldığının belirlenemediği tespitini de yaptı.
Ancak yanan evin söndürülmesini evin yanı başındaki zırhlı araca, onlarca personele rağmen kimin sağlamadığı ve köylülerin söndürmesini de kimin engellediği açıkça belliydi.
Savcılığa göre, sanıklar kasten öldürmeden cezalandırılmayacaksa da kasten öldürmenin ihmali davranışla gerçekleşmesi suçundan cezalandırılmalıydı.
Ve bu ceza ölen 9 kişi için ayrı ayrı uygulanmalıydı.
***
Vartinis’teki ateş, tutanaklarda böyle sessiz sakin duruyordu.
Anlatanlar ise hâlâ o geceyi yaşıyordu.
Köyde ne olay, ne PKK’lı, ne ses, ne seda yoktu.
Operasyon başlamış, Ögüt ailesinin evinde uyanan bir çocuk, cama çıktığında zafer işareti yapmak gibi bir büyük suçta bulunmuştu.
“Ama”lar orada başlamıştı.
Tütüncü Öğüt ailesinin önce tütünleri, sonra çatıları, sonra bedenleri yakılmıştı.
Herkes izlemişti, herkes donmuştu.
Bütün ailesi yanarak ölen Aysel Öğüt Muş Savcılığı’na başvurmuş, savcılıklar olayı PKK’nın yaptığı gerekçesiyle kapatmıştı.
Aysel Öğüt, 10 yıl sonra bir kez daha savcılığa başvurmuştu.
Savcılık, bu kez valilikten soruşturma izni istemiş, 3 yıllık beklemeden sonra o izni nasılsa almıştı. Dosyanın gönderildiği askeri savcılık ise 7 yılda soruşturmayı tamamlayamamıştı.
2011’de yeniden sivil savcılığa yapılan başvuru sonrasında ise 4 sanık hakkındaki iddianame bu kez beklemeden hazırlanmıştı.
2013’te yani 20 yıl sonra Muş’ta başlayan yargılama sonrası, Muş güvenli bulunmamıştı.
Kırıkkale’ye nakledilen duruşmaya ise güvenlikleri gözetilen ve hiç tutuklanmayan sanıklar yine katılmamıştı.
***
Şimdi; çocuklar yine ölürken “ama”lar arasında, Kırıkkale’de 2 Kasım’da yapılacak duruşma.
Sanık avukatları, destekçileri, destekçilerinin destekçileri, bütün savunmalar tükendiğinde cümleye yine başlayacaklar; “ama.”
Süslü cümleler ve sadece başına bir şey geldiğinde anlamaya yakın olanların yüreğiyle su dökülemiyor bir yangına.
Nedir ki “ama”, ateşi hâlâ yakıcı, büyük ve inatçı bir gerçeğin yanında.