Kızıltepe Davası’nda Bütün Sanıklar Beraat Etti

AGOS
Uygar Gültekin

1990’lı yıllarda yaşanan hak ihlalleri davalarında verilen beraat kararlarına bir yenisi daha eklendi. Kızıltepe’de meydana gelen faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan davada bütün sanıklar beraat etti.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin hukuk dışı infaz edilmesi ve zorla kaybedilmesi ile ilgili 4’ü asker, 5’i köy korucusu 9 sanık hakkında açılan dava zaman aşımından düştü. Davanın karar duruşması Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

28 Mayıs 2019’da görülen son duruşmada, savcı esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştı. Savcı mütalaasında, sanıkların tamamı için istenilen cezaların eski Ceza Kanunu dönemine dair suçlar olduğundan 10 ve 20 yıllık zaman aşımı süreleri nedeniyle davanın düşürülmesini, ayırca bir kısım sanıklar bakımından ‘müsnet eylemlerin gerçekleştiği sabit olmadığından’ ya da ‘suç unsuru bulunmadığından’ beraat talep etmişti.

Bugün görülen duruşmada kayıp yakınlarının avukatları, savcını mütalaasına karşı savunmalarını yaptı. Avukat Erdal Kuzu, Senem Doğanoğlu, Nuray Özdoğan katıldı.

Başka suçtan tutuklu dönemin korucularından sanık Mehmet Salih Kılıçarslan, bulunduğu cezaevinden SEGBİS’le duruşmaya katıldı.

“Soruşturma genişlemeli”

Duruşmada kayıp yakınlarının avukatı Erdal Kuzu söz aldı. Savcının mütalaasına karşı konuştu. Soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Erdal Kuzu şunları söyledi:

“Kızıltepe’de Yiğitler katliamını ardından yol üzerinde aynı silahla Yusuf Çakar öldürülmüştür. Cinayetler arasındaki bağ araştırılmamıştır.  Olayla ilgili tanıklar var ama beyanları alınmadı. Tanıklık yapıp yapmayacakları sorulmadı.”

“Birlik Ailesi, Kızıltepe Cezaevi’nden tahliye edildikten hemen sonra daha cezaevinden çıkmadan, avluda kaçırılıyor. Olayın tanıkları var ama dinlemediniz.”

‘JİTEM’i anlamalıydınız’

“JİTEM adlı aygıtın gerçekleştirdiği bu cinayetler buz dağının görünen yüzüdür. İddianamede JİTEM’İn varlığı tespit ediliyor. Bizce de vardır ama mahkeme de JİTEM varlığını anlamalıydı. Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın raporu var. Bu cinayetlerin aydınlatılması için raporu isteyebilirdiniz.”

Aynı kuyuda dört cenaze

“Aynı kuyuda dört cenaze bulundu. Aysun Köyünde, 1995 yılında Mahmut Abak’ın cenazesi bulundu. 2013 yılında ise Emin Abak, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un cenazeleri bulundu. İki cenazeyle iligili mahkemeniz yargılama yapıyor, iki cenaze içinse Adıyaman’da yargılama yapılıyor. Dosyalar birleşmelidir. Dört ceset arasındaki bağ ortaya çıkartılmalıdır.”

“Boşaltılmış köylerde cesetler bulundu. Köylerin boşaltıldığını Kaymakamlık doğruladı. Boşaltılmış köy demek, güvenlik güçlerinin haberi olmadan o köylere giremezsiniz demek. Cesetleri de biz bu köylerde bulduk. Dönemin eski Dargeçit Kaymakamı tanık olarak dinlenmeliydi. Kaymakam, Adıyaman’daki yargılamada tanıklık yaptı. Dönemin yargısız infazlarına atıf yaptı. Siz de dinleyebilirdiniz.”

“Mahkeme, Nurettin Yalçınkaya’nın yaşayıp yaşamadığını araştırdı. Yalçınkaya’nın mezarı var. Adli Tıp Raporları var. Mezarı açılabilir, DNA testi yaptırılabilirdi.”

Ağır insan hakkı ihlalleri 

“Dönemin ruhu nedeniyle yaşananlar ancak tanıkların anlatımıyla anlaşılabilir. Tanık duruşmaları yaptınız, bize haber vermediniz. Adil yargılama hakkı ortadan kalkmıştır.”

“İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar belgelenmiştir. Bu insanlar bu kuyulara uzaydan atılmadılar. Devlet bir bütün halinde Kürtlere yönelik olarak bu cinayetleri gerçekleştirdi. Mahkeme bir duruş göstermelidir. Dosyada zaman aşımı yoktur. “

“Vicdanınız var. Bütün halklar adına bu yargılamayı yapıyorsunuz. Devlet refleksi, devleti koruma refleksi göstermeyin.”

Mahkeme heyeti, soruşturmanın genişletilmesi taleplerini reddetti.

Sanem Doğanoğlu ise Anayasa’nın 90. maddesine dikkat çekti.  Doğanoğlu,“AİHM’nin ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili zaman aşımının uygulanamayacağına dair açık içtihatları var. Bu dosyada zaman aşımı uygulanamaz” dedi.

Sanıklar beraat etti 

Mahkeme heyeti, tarafların son sözlerini dinledikten sonra kararını açıkladı. Mahkeme, bütün sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Davaya dair:

Sanıklar

Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir.

Kaybedilenler

Abdulvehap Yiğit , Süleyman Ünal ,  Mehmet Nuri Yiğit ,  Tacettin Yiğit ,  Zübeyir Birlik ,  Abdulbaki Birlik ,  Kemal Birlik ,  Zeki Alabalık ,  Menduh Demir ,  Nurettin Yalçınkaya ,  Necat (Şemsettin) Yalçınkaya ,  Mehmet Emin Abak ,  Hıdır Öztürk ,  Abdulvahap Ateş ,  Mahmut Abak ,  Yusuf Tunç ,  Şeyhmus Kaban ,  İzzettin Yiğit ,  Yusuf Çakar ,  Abdurrahman Öztürk ,  Mehmet Ali Yiğit ,  Abdulbaki Yiğit

İddianame: JİTEM’in varlığını ortaya koyan deliller var

Savcılık tarafından hazırlanan iddianame, JİTEM’in varlığı ve yapısıyla ilgili önemli tespitlere yer veriyordu. Savcı Vural Eker tarafından hazırlanan iddianamede, JİTEM’in varlığını ortaya koyan deliller olduğu tespitinde bulunmuştu. İddianamede JİTEM’le igili şu ifadelere yer verildi,

“PKK’nın kuruluşundan bugüne kadar geçen süre içinde Türkiye Cumhuriyeti nezdinde terörü sona erdirmek amacıyla yürütülen faaliyetler esasen “silahlı mücadele” alanında yoğunlaşmış ve
silahlı mücadele de genel itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılmıştır. Terörle mücadele amacıyla yürütülen devlet faaliyetlerinin belirli dönemlerde legal çizgiden kaydığı, başta TSK olmak üzere bu alanda faaliyet gösteren kurumlarda çalışankamu görevlilerinin organize ettiği oluşumlar bünyesinde örgüt mensuplarının, örgüte yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence, öldürme vb. hukuka aykırı eylemlere maruz bırakıldıkları da bir gerçektir. Bugün itibarıyla ülkemizde, hukuk devleti bünyesinde hiçbir zaman kabul görmeyecek olan bu faaliyetleri yürüttüğü iddia edilen kişilere yönelik muhtelif yargılama süreçleri devam etmektedir.”

“Yukarıda ayrıntısıyla açıklanan cinayetler, zorla köy boşaltmaları ve işkence olaylarına ilişkinbaşlatılan bu soruşturma kapsamında yapılan araştırmalar neticesinde, söz konusu eylemlerin
JİTEM adlı oluşumun faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe teşkil eden delillere ulaşılmıştır.”

“Bir dönem bazı kurumlar ve kişilerce bu yapının hayal ürünü olduğuna dair beyanat verildiği bilinmekle birlikte, başta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon terör örgütüne
ilişkin dava kapsamında verilen ifadeler ile ele geçirilen belgelerin yanı sıra bu davaya paralelilerleyen benzer dava süreçlerinde de JİTEM adlı oluşumun varlığını ortaya koyan delillere ulaşılmıştır.”

‘Bıçak timi’

İddianamede şüphelilerden dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanvekili Hasan Atilla Uğur ve Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk’un “JİTEM”in Kızıltepe ve Diyarbakır yöneticileri olduğu” ileri sürülmüş, şu ifadelere yer verilmişti.

“Doğu ve Güneydoğu bölgesinde silahlı olarak faaliyet gösteren terör örgütü PKK’ya karşı varlığı izah edilen ‘JİTEM’ isimli örgütün faaliyetleri kapsamında şüpheli Hasan Atilla Uğur, Eşref Hatipoğlu ve Ahmet Boncuk’un örgütün Kızıltepe ve Diyarbakır yöneticileri oldukları değerlendirilmiştir. İlçede bu örgüte bağlı olarak geçici köy korucularından ve itirafçılardan oluşan ‘Bıçak Timi’ adı altında bir timin mevcut olduğu, bu timin korucular Abdurrahman K, Ramazan Ç, Mehmet Salih K, Mehmet Emin K ve İsmet K ile asker olan Ünal A’dan oluştuğu, 1992 ila 1996 yılları arasında faaliyet gösterdiği bilgisine ulaşılmıştır.”

Davada neler oldu?

22 kişinin kaybedilmesiyle ilgili olarak 2014 yılında  “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından dava açıldı. Yargılama başlamadan, dava, güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya alındı. Davanın ilk duruşması 3 Mart 2015’te yapıldı. İlk duruşmada Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık Emekli Albay Hasan Atilla Uğur ve dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu’nun rütbeleri nedeniyle, yargılama için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HYSK) izin istedi. HSYK,  “silahlı örgüt kurmak” ve “tasarlayarak insan öldürmek” suçlarından yargılandıkları için izin alınmasına gerek olmadığına ve doğrudan kovuşturma yapılabileceğine karar verdi. 28 Nisan 2016’da yapılan duruşmada kayıp yakınlarının müdahillik talebi kabul edildi.

Gizli tanık: İnsanlar kuyulara atılıyordu

10 Mayıs 2017’de yapılan duruşmada gizlik tanık ifade verdi. Aydos isimli gizli tanık ifadesinde, şu ifadeler dile getirmişti,

“Olay çok eski, ayrıntıları bilmem mümkün değil, ancak sanıklar içerisinden Hasan Atilla Uğur’u tanıyorum. Hasan Atilla Uğur Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olduğundan bölgedeki tüm olayları biliyor. ‘Ben Mardin’in Allah’ıyım’ diyen bir adamdı.”

“Hasan Atilla Uğur, insanlara baskı yaparak, istediğinin malına el koyan istediğini götüren bir İlçe Jandarma Komutanı idi.”

“Gece yarıları suçsuz insanları PKK’li diye evlerinden alarak infaz ediyordu, kuyulara atıyordu. Kemik bir kadrosu vardı. Hasan Atilla Uğur’un yaptığı buydu memlekette…”

Yayınlanma tarihi

9 September 2019

Kategori Listesi