Tahir, aldığı ölüm tehditlerini çok önemsiz bir şeyden söz eder gibi, anlatmıştı. Ben tedirgin bir şekilde kendine dikkat etmesini, koruma istemesini söylediğimde sımsıcak gülümseyerek omzuma vurmuş, ‘korkma bir şey olmaz, beni de öldürecek değiller ya’ demişti.
Tahir, sevgili dost, kocaman yüreği, sıcacık gülüşüyle hep en zor davaların peşinden koşan, devletin en derinlerinin zulmüne karsı savaşan meslektaşım. Kimsenin soramadığı soruları soran, derin güçlerin yaptığı zulmün yargı karşısında hesap vermesi için bir cerrah titizliğiyle delil toplayarak, savcıların 20 yılda açamadıkları faili meçhul davalarını açtırmayı başaran, yalnız Türkiye’de verdiği hukuk mücadelesiyle değil, AİHM’deki davalarıyla içtihat değişikliğine yol açan, büyük hukukçu ama bir o kadar da alçakgönüllü olan sevgili Tahir Elçi.
Kürtlerin Hrant’ı derdik aramızda ona. Aynı özveri, aynı iyiniyet, aynı sevgi dolu çocuk yürek, aynı barış inancı. Hiç aklımıza gelmezdi, aynı şekilde bir cümlesinin cımbızlanarak, önce hedef haline getirilip aynı onun gibi derin kurşunlarla öldürüleceği.
Öldürülmeden bir hafta önce, yine işkence konulu uluslararası bir toplantıdaydık. Birçok ülkeden gelen hukukçular Arjantin, Kenya ve Türkiye’deki işkencenin önlenmesinde stratejik davanın önemini anlatıyorlar, bize stratejik dava açmamızı tavsiye ediyorlardı. Oysa ki Tahir, kendisinin de mağdur olduğu dava dahil, birçok stratejik dava açarak AİHM’den önemli kararlar çıkarmış bir avukattı ama bunu asla bir övünme aracı yapmadı. Her zamanki tevazusu ve mahcup gülüşüyle Türkiye’de işkenceye karşı verilen hukuk mücadelesini anlattı. Yaptığı onca zor ve önemli şeyleri o kadar büyük bir alçak gönüllülükle anlattı ki, yabancı hukukçuların yüzündeki hayranlığı ve saygıyı görmemek imkansızdı.
Artık yoksun, hepimiz eksiğiz
Toplantının sonunda ayrılırken ayaküstü birer çay içip ona karşı açılan davadan konuştuk. Aldığı ölüm tehditlerini çok önemsiz bir şeyden söz eder gibi, o zaman anlatmıştı. Ben tedirgin bir şekilde kendine dikkat etmesini, koruma istemesini söylediğimde sımsıcak gülümseyerek omzuma vurmuş, korkma bir şey olmaz, beni de öldürecek değiller ya demişti. Tıpkı Hrant’ın “Bu ülkede güvercinleri öldürmezler” dediği gibi. Oysa bu ülke çoktan vicdanını yitirdi, biz bunu bilemedik, göremedik sevgili dost ve sen vuruldun! Artık yoksun, şimdi hepimiz eksiğiz, yarımız, tam olmayacağız. Ta ki katillerin hesap verinceye, bu toplum vicdanını yeniden buluncaya kadar. Hoşçakal sevgili dost, hoşçakal…