Hanife Kardelen Işık – 20 Mart 2019
Mahkeme: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2015/64
JİTEM örgütüne ilişkin 1999 yılında hazırlanan 11 sanıklı iddianame ile 2005 yılında hazırlanan 5 sanıklı iddianamenin 2010 yılında birleştirilmesiyle JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlayan ve Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin 2013 yılında başlatılan davayla birleştirilen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası’nın 20 Mart 2019 tarihli duruşması Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Bekleme Salonu, Duruşma Salonunun Genel Görünümü ve Duruşmaya Katılım
Saat 13.30 itibariyle duruşmanın yapılacağı, giriş katta yer alan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi önü ve bulunduğu koridor, öğle tatilinin henüz bitmiş olması nedeniyle oldukça kalabalıktı. Sanık Savaş Gevrekci salon önündeki banklarda tek başına beklemekteydi. Duruşma saati yaklaştıkça, katılan ve sanık avukatları ile basın mensupları mahkeme salonu önünde yerlerini almaya başladılar.
Duruşma başlamadan önce katılan vekili Av. Selim Okçuoğlu celse arasında dosyaya gelen evrak olup olmadığını öğrenmek için mahkeme kalemiyle görüştü; mahkeme kalemi ‘SEGBİS bağlantısı kurulup kurulmadığını kontrol edeceğini ve iki tanık dinlenilebileceği’ bilgisini Av. Okçuoğlu’na iletti. Hemen ardından mübaşir tarafları saat 14.05’te duruşma salonuna çağırdı. Duruşma salonuna girişte herhangi bir engel ya da kontrol yoktu.
Duruşmada sanık Savaş Gevrekci, katılan Dicle Anter ve avukatları Av. Selim Okçuoğlu ve Av. Nilay Nayman, katılan Orhan Miroğlu vekili Av. Serhat Menzilcioğlu ile uzun bir aradan sonra Musa Anter Davası ile birleşen JİTEM Ana Davası katılanları, Bişar Sevin, Ali Caner, Fatma Caner, Gıyasettin Utanç, Hanım Utanç, Haci Caner, Hayat Caner, Hezar Caner, Lale Caner İşlek, Nihali Sevil, Ömer Caner, Ramazan Utanç, Hekimhan Kılıç, Safiye Kılıç adına Av. Muhammed Neşat Girasun ile sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı Av. Kaya Yelek ve sanık Savaş Gevrekci avukatı Av. Hikmet İşler hazır bulundu. Yaklaşık 30 kişilik izleyici bölümünde ise bir Mezopotamya Ajansı muhabiri, bir de Anadolu Ajansı muhabiriyle birlikte 19 kişi bulunuyordu ancak duruşmanın ilerleyen saatlerinde izleyici bölümünde bulunan kişilerden bir kısmının mahkeme kalemiyle evrak işlerini halletmek için orada bulunduğu anlaşıldı; bu durum ve izleyici bölümünde bulunan kişilerin sirkülasyonu duruşmanın sonuna kadar devam etti. Duruşmanın başında, salonda güvenlik görevlisi ya da kolluk hazır bulunmadı fakat celsenin başlamasından 1,5 saat sonra üniformalı bir polis memuru salonda yerini aldı ve duruşma bitimine kadar ayrılmadı.
Mahkeme heyetinin başkan Şükrü Onat Tekinalp, üyelerden Duygu Sarıaslan haricinde değişmiş olduğu; yeni üyenin Ömer Burakhan Polat ve cumhuriyet savcısının ise Zafer Salan olduğu görüldü.
Duruşmaya Dair
Duruşmaya, mahkeme başkanının celse arasında yapılan ya da yapılmayan işlemleri tutanağa geçirmesiyle başlandı. 14 Kasım 2018 celsede tanık olarak dinlenen Genelkurmay Eski İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, sanıklardan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yaşadığına dair duyumu olduğunu ifade etmişti. Bunun üzerine, katılan avukatlarının “Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın tanık koruma kanunu kapsamında bir işlem yapılıp yapılmadığının araştırılmasını, kanser hastalığı iddiası nedeniyle SGK kurumundan tedavi bilgisi bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması” talebini mahkeme heyeti kabul etmişti. Mahkeme heyeti başkanı, celse arasında, Mahmut Yıldırım’a ait koruma kaydı olmadığının Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yazı ile bildirildiğini aktardı. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) Yıldırım’a ait sağlık kaydına rastlanmadığının bildirdiğini de ekledi.
Yine bir önceki celsede Av. Selim Okçuoğlu’nun dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını talep ettiği tanık Hüseyin Oğuz’un Karaburun ASCM duruşma salonunda hazır edilmiş olduğu görüldü ve SEGBİS vasıtasıyla beyanının alınmasına başlandı.
Tanık Hüseyin Oğuz’un Beyanları
Jandarma İstihbarat emekli astsubayı Hüseyin Oğuz beyanına, “Fakir bir aile çocuğu olarak, 11 yıl bölgede jandarma astsubaylığı yaptım, hep ezilenlerin yanında mağdurun yanında oldum,” diyerek başladı. “Kamuoyunda hep JİTEM yok denildi ben var dedim. Nitekim, o dönem 32. Gün programda Arif Doğan JİTEM’in varlığını kabul etti,” diyerek gerek Susurluk Komisyonu’ndan Ergenekon Davasına gerekse televizyon programlarında, kendisinin tanıklığı ve ifadesine başvurulan her yerde JİTEM’in eylemlerini anlattığını ifade etti. Sonrasında Oğuz, Yeşil’in gerçek kimliğini ilk defa kendisinin açıkladığını iddia etti.
Mahkeme heyeti başkanı araya girerek, Oğuz’un ilk ifadelerini toparladıktan ve dosyaya konu olan olaylarla ilgili bilgi verdikten sonra “Anlattığınız olaylardan dosyada adı geçen Mahmut Yıldırım ve Abdülkadir Aygan’la ilgili bilgi sahibi olduğunuzu anlıyorum, somutlaştırarak gidelim,” dedi. Bunun üzerine Oğuz, dosya sanıklarından olan Abdülkadir Aygan’ı ‘İlk aşamada doğrudan tanımadığını fakat ismen bildiğini, kendisinin astsubay olan ağabeyi dolayısıyla bağlantı ve yakınlık kurduğunu’ belirtti. Oğuz, Aygan’a Musa Anter’in öldürülmesi ile ilgili sorular sorduğunu ve olayı anlatmasını istediğini söyledi. Söz konusu durumun, 2013 yılında Beyaz TV’de Latif Şimşek-Nagehan Alçı moderatörlüğündeki programda gerçekleştiğini, Abdülkadir Aygan’la telefon bağlantısı yapılmasından ayrı olarak kendisinin de reji aracılığıyla özel olarak konuştuğunu söyledi ve Aygan’a sorduğu soruları ve yanıtlarını kendi ifadesiyle bölgede bulunduğu sürede olan biten her şeyle birlikte, oldukça detaylı bir şekilde anlatmaya başladı.
Oğuz, Abdülkadir Aygan’ın Musa Anter’i kaçırarak infaz ettiklerini, hatta yanlarında bulunan Orhan Miroğlu’nu öldü diye bıraktıklarını, bu olay sırasında yanlarında bir kişi olduğunu katıldığı Beyaz Tv’deki programda, canlı yayında açıkça söylediğini ifade ettikten sonra Aygan’la asıl olarak rejide konuştuğunu belirtti.
“Cinayet Talimatını veren Aytekin Özen”
Avukatların soruları sırasında Oğuz, Abdülkadir Aygan’ın Musa Anter’in öldürülmesi talimatının “Celil” kod isimli Aytekin Özen’den geldiğini söyleyerek, “Aytekin Özen JİTEM’de çok yetkin biri. Kendisi emekli tarih uzmanı bir albaydır. Hala şu an Ankara’da müteahhitlik yapıyor. Kendisinin ifadesi bir kez bile alınmadı. Anlatırsa bu dosyada faili meçhul filan kalmaz.” dedi.
Mahkeme heyeti başkanı, Oğuz’un beyanı boyunca sıklıkla araya girerek, toparlayıp konuyu dağıtmamasına, doğrudan kendisine sorulan soruları cevaplamasına çalıştı: “Konudan konuya geçiyorsun. Musa Anter’in katli olayıyla başladın, Arif Doğan diyorsun. Şimdi de Cem Ersever’i söyledin. Abdülkadir Aygan’dan devam edelim” dediyse de Oğuz, “Abdülkadir Aygan Musa Anter’in katledildiği yıllarda orada, bizzat kendisi Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün Programında bunu söyledi,” diyerek yeniden Musa Anter’in katledildiği günü, görev yaptığı süre boyunca olan olaylar, kendisinin yaptıklarıyla anlatmaya başladı ve Aygan’ın kendisine anlattıklarıyla devam etti. Bunun üzerine başkan yeniden araya girerek, bu anlatımın nerede ve kim tarafından olduğunu yeniden Oğuz’a sordu. Hüseyin Oğuz Beyaz TV’deki yayın sırasında olduğunu yineledi. Başkanın programın tam tarihini sormasıyla, Oğuz ‘çok fazla televizyon programına katıldığını, 2013 yılında olabileceğini, ancak tam tarihi hatırlayamadığını’ belirtti. Böylelikle, söz konusu program tutanağa 2012 tarihli olarak geçti -nitekim Oğuz tam tarihi hatırlayamadı- ancak programın, 6 Eylül 2011 tarihli program olduğu görüldü.
Oğuz, ‘O dönem, yani Arif Doğan JİTEM komutanıyken, Abdülkadir Aygan’ın kendisine Musa Anter’in öldürüldüğü gün yanında Mahmut Yıldırım (Yeşil), Celil kod adıyla bilinen Aytekin Özen’in ve genç bir kişinin daha olduğunu’ söylediğini ifade ettikten sonra mahkeme heyeti başkanı araya girerek: “Somutlayalım bunu, yanındaki genç adam Hamit Yıldırım olabilir mi?” diye sordu. Oğuz: “Abdülkadir Aygan bana Musa Anter’in öldürüldüğü gün yanında, Mahmut Yıldırım (Yeşil), ‘Celil’ kod adıyla bilinen Aytekin Özen’in ve bir kişinin daha olduğunu söyledi. Adı bilinmeyen o dördüncü kişinin Hamit Yıldırım olduğunu söyleyebilirim. Çünkü o dönem Mardin’de yaşayan ve koruculuk yapan Bedran Akdağ, beni arayarak Musa Anter’in katillerinden biri yakalandı diye söyledi. Bedran Akdağ ile yaptığım görüşmede ismen Hamit Yıldırım geçmedi, ben o olabilir diye söylüyorum. Zira, Bedran Akdağ, 18 yıl koruculuk yapmıştır ve bunun 10 yılını JİTEM’e çalışmıştır. Abdülkadir Aygan, Musa Anter’i kaçırarak infaz ettiklerini açıkça söyledi. Katıldığı Beyaz TV’deki programda açıkça söyledi. Ben Vedat Aydın’ı da iyi tanıyordum. Bana gelen bilgiye göre Abdülkadir Aygan ve Aytekin Özen (Celil) JİTEM adına Vedat Aydın’ı da öldürdüler,” diyerek yanıt verdi.
Oğuz’un anlatımından sonra, mahkeme heyeti başkanı bir kez daha ifadelerini toparladı ve tanığa “Şimdi Musa Anter’in katliyle ilgili edindiğiniz bilgi bu değil mi?” diye sordu ve ekledi: “Bunun dışında dosyaya ilişkin söyleyeceğiniz bir şey varsa saptayalım.” Oğuz, devamında ‘mahkemenin 25 yıl öncesinde geçmiş olaylara ilişkin ifade toplayarak zor bir iş yaptığını, kendisinin bildiği her şeyi anlattığını’ ifade etti. Ardından, avukatların sorularına geçildi.
Avukatların Beyanları ve Talepleri
Katılan Dicle Anter vekili Av. Selim Okçuoğlu söz alarak; basından ve çeşitli davalardan çeşitli anlatımlarını bildiklerini ifade ettiği tanık Oğuz’un Vedat Aydın’a ilişkin sözlerini açmasını istedi. Tanık Oğuz, ‘Vedat Aydın’ı bir ağabey olarak sevdiğini, kendisinin kaçırılarak öldürülmesi ve infaz edilmesinin sebebinin kendisine iletilen bilgiye ve bölge halkıyla yaptığı görüşmelere göre insan hakları savunucusu olması nedeniyle JİTEM adına sanık Abdülkadir Aygan ve Aytekin Özen tarafından yapıldığını bildiğini ifade etti. Yine Beyaz TV’deki programda Abdülkadir Aygan ile olan görüşmesinin canlı yayında olmadığını, telefonla rejiden olduğunu, bu konuda televizyonda kesinlikle kayıt olması gerektiğini ekledi. Bunun yanı sıra, ‘kendisinin eskiden meclis koruması altında olduğunu, çok rahat konuşabildiğini, şimdi silahını teslim ettiğini ve konuşamadığını ancak istenirse mahkeme huzurunda da Aytekin Özen ile konuşabileceğini ifade etti.
Av. Selim Okçuoğlu devamında, “Dosyanın sanıklarından, meslektaşınız Savaş Gevrekci’yi tanıyor musunuz?” diye sordu. Oğuz, araya girerek “O benim meslektaşım değil, aman orada durun! Ben onurlu bir subayım, o bir haindir. Davaya konu olan olaylara katılıp katılmadığını bilmiyorum ama JİTEM’de görev yaptığını bilirim” dedi. Bedran Akdağ ile olan konuşmalarına dair ise ‘Bedran Akdağ’ın Hamit Yıldırım’ı tanıdığını, halen görüştüğünü, Hamit Yıldırım’ı Şırnaklı Hamit olarak kendisine onun tanıttığını’ söyledi. Av. Okçuoğlu’nun “Bedran Akdağ Musa Anter’in katillerinden biri olarak Hamit Yıldırım’ın adını doğrudan verdi mi?” sorusuna ise “Net olarak onun adını verdi” diyerek yanıt verdi. Mahkeme heyeti başkanının ‘bu bilginin muteber olup olmadığı’ sorusuna ise ‘Bedran Akdağ’ın da JİTEM de çalıştığını’ belirterek cevap verdi. Hala yurt dışında olduğunu bildiği Abdülkadir Aygan ile bir temasının şu an olmadığını belirtti. Kendisinin JİTEM’de çalışmadığını belirtti. Av. Okçuoğlu’nun kendisinin görev tanımı ve yıllarının JİTEM’le paralel olduğunu söylemesi üzerine araya girerek: “Ben JİTEM’de görev yapmadım. Devletin içinde olan farklı bir yapılanmaydı JİTEM. JİTEM doğrudan görev alan bir yapılanma içerisindedir. JİTEM yüzde 100 illegal bir yapılanmadır. Araç kayıtları bile olmayan bir yapılanmadır. Ülkücülerin ağır bastığı bir yapılanmadır. Ben kendimi Atatürkçü, Selanikli bir muhacir olarak tanıtırım,” diyerek görev tanımını ve JİTEM’den farklarını ayrıntısıyla, yer yer de mahkeme heyeti başkanının konuyu dağıtmaması uyarısıyla açıkladı. Zira, Oğuz devamında, Beyaz TV’deki program sırasında Özen’le olan görüşmelerine dair anlatımını Orhan Miroğlu vekili, Av. Menzilcioğlu’nun “Aytekin Özen, Abdülkadir Aygan’ın Musa Anter’i neden öldürdüğünü size anlattı mı?” sorularında da detaylandırarak yineledi. Yeşil’i ilk olarak kendisinin teşhis ettiği iddiasını yineledikten sonra Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım’ın Elâzığ, Dersim ve Diyarbakır illerinde kadınları kaçırdığını ve tecavüz edip JİTEM adına öldürdüğünü söyledi. Tanık Oğuz, “Malatya’da İl Jandarma Komutanlığı’nda gece bıyıkları aşağı sarkmış bir adamı gördüm ve görüntüsünden memnun olmadım. İki kişilerdi. Bunlardan biri Yeşil’di. Yeşil ve yanındaki o kişi, Diyarbakır’da gözaltına alınan DHKP-C örgütünden iki kişiyi 2 gün gözaltından sonra öldürüp cenazelerini Malatya yakınında bulunan bir köprünün yanına attılar. Hatta bu cenazelerin yanına ‘ajan ve provokatörün sonu böyle olur’ diye bir not bırakarak, örgüt içi infaz süsü verdiler” diye konuştu. Yine Oğuz, “Aytekin Özen, Binbaşı Ahmet Cem Ersever’i de öldürmüştür. Ersever’in öldürülmesinde Ankara İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün de dahil olduğunu söylüyorum. Ali Öz daha sonra Trabzon İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptı. Bunun dışında Ersever’in öldürülmesi sırasında Ankara’da istihbaratın başı olarak H. Kenan Yılmaz bulunuyordu, dolayısıyla bu kişi de olaya dahil olmuştur bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum,” dedi.
Av. Selim Okçuoğlu’nun sorularına verdiği yanıtları heyet başkanı toparlayarak tutanağa geçirdiği süre boyunca sanık avukatlarının pek çok kez “Bir şey bilmiyor, her şeyi birbirine karıştırdı. Bir sürü davadan tanıyorum” gibi konuşmalar yaptığı duyuldu. Nitekim sanık Savaş Gevrekci avukatı Av. Hikmet İşler bir ara Av. Okçuoğlu’na “Selim ağabey, hiçbir şey bilmiyor, masal anlatıyor. Uzatma gözünü seveyim,” diyerek araya girmeye çalıştı. Hüseyin Oğuz’un ‘Ali Öz ile ilgili ifadeleri sırasında’ sanık Savaş Gevrekci avukatıyla konuşmaya çalıştı ve en son Av. İşler’in Gevrekci’ye “Soracaksan sor ya,” dediği duyuldu.
“O Yılarda İnsanlar Kaçırılıp Öldürülüyordu”
JİTEM Ana Davası katılanları adına söz alan Av. Neşat Girasun, iddianamede bulunan olaylardan, Tahsin Sevim, Hasan Utanç ve Sevim Caner 1989 yılında Şırnak yolunda seyir halindeyken Cem Ersever’in talimatı doğrultusunda gözaltına alındığını daha sonra Cizre-Nusaybin karayolunda arkadan elleri bağlı şekilde cesetleri bulunduğunu anlattığı sırada, Oğuz “Arkadan elleri bağlıysa JİTEM’in infaz şekli,” diyerek araya girdi. Girasun devamında, İbrahim Babat’ın Susurluk Komisyonunda bu olayın detaylarını anlattığını ifade ederek bu olayla ilgili bilgisi ve görgüsünü sordu. Oğuz, cevabında “Bunlar o yıllarda bölgede hep olan olaylardı. Yanlış anlamayın, en azından cesetleri bulunmuş, cesedi bulunamayanlar var,” diyerek olayı Sivas İl Jandarma Komutanlığı adına yürütülen bir operasyon sırasında Şaban Bayram’ın ağzından kaçırmasıyla öğrendiğini ve kendisine tepki gösterdiğini ancak somut olayı bilmediğini ifade etti. Şaban Bayram’ı okuldan arkadaşı olması dolayısıyla tanıdığını, JİTEM’de uzun yıllar çalıştığını da ekledi. Oğuz’un ifadesinden sırasında heyet başkanı, Girasun’a “Avukat Bey ne sordun da neye cevap verdi?” diye sordu. Devamında, Oğuz, hem heyet başkanının hem de Av. Girasun’un Diyarbakır’dan birleşen davayla ilgili olarak Mehmet Kılıç’ı tanıyıp tanımadığı sorusuna ise, “Ahmet Cem Ersever ve astsubay Şaban Bayram Mehmet Kılıç’ı kaçırıp KDP’ye sattılar. JİTEM 1992’de Tunceli Mazgirt’te bir fabrikada çalışan Ayten Öztürk’ü kaçırarak, Diyarbakır’da bulunan JİTEM binasına götürdü. Orada sorguladıktan sonra öldürdüler. Bunu bana hem Abdülkadir Aygan anlattı hem de ‘Zeki’ kod isimli yüzbaşı bunu övüne övüne anlatmıştı. O yıllarda Kürt olmak suçtu. Örgütle alakası olmayan insanlar kaçırılıp öldürüldü. Böyle bir süreçten geçtim,” diyerek yanıt verdi.
Tanık Hüseyin Oğuz yaklaşık 3,5 saat süren beyanları sırasında döneme ilişkin bilgisi ve görgüsünü “o dönemler Kürt olmak suçtu, ben Kürtçe biliyorum, bölgenin evladı oldum” diyerek ifade etti. Bunun yanı sıra, “JİTEM’in varlığını herkesin gizlediğini ancak kendisinin bunu yapmadığını yine de JİTEM üyesi olmadığını” da ısrarla belirtti. Hüseyin Oğuz, döneme ilişkin anlatımını oldukça detaylı, kimi zaman avukatların ve heyetin ifadesiyle “saçmalama düzeyinde karışık” anlatmış olsa da, Av. Selim Okçuoğlu bu dönemde bunları söylediği için gülerek kendisine teşekkür etti. Sanık Savaş avukatlarından Av. Hikmet İşler ise Oğuz’un kitap yazdığından, oradan buradan her şeyi toplamış olduğunu belirtti. Buna karşın, Av. Girasun, dinlenilen Hüseyin Oğuz’un ‘ayrıntılı açıklamalar yaptığını, son kısımda yorularak ifade vermesinin, yanlış anlaşılmamasına izin vermemesi gerektiğini’ ifade etti. Devamında, Oğuz’a sorduğu sorularla ilgili olarak, davaya dair 3685/10 numarasıyla AİHM’de görülen davanın (Nihari SEVİM ve Diğerleri/Türkiye kararı) karar metnini ileterek dosyaya eklenmesini talep etti.
Av. Kaya Yelek, Oğuz’un görev yeri ve süresine ilişkin karışıklığın giderilmesini isteyerek periyodik olarak görev yaptığı iller ve sürelerini sordu. Yine JİTEM’in de bu illerden hangilerinde bulunduğunu belirtmesini istedi. Oğuz, ‘JİTEM’in yapılanmasının İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da bölge teşkilatı şeklinde yapılanması olduğunu; il bazında ise Elâzığ, Tunceli, Hakkâri, Şırnak, Mardin, Batman, Şanlıurfa ve Siirt’te bulunduğunu, Kars ve Malatya’da olmadığını bildiğini’ belirtti. Bunun ardından avukatların taleplerine geçildi.
Av. Okçuoğlu, “Zamanaşımına 3 yıl kaldı. Biz hala delil topluyoruz. MİT’in Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın kendisinden bir daha haber alınamadığını belirttikleri tarihten sonra MİT’ten Hilmi Karaer adlı kişinin bu tarihten sonra iki kez ‘Yeşil’ ile telefonla görüştüğü ortaya çıkmıştır. Hilmi Karaer bunu kendisi size sunduğu dilekçede belirtmiştir. Dosya sanıklarından Mahmut Yıldırım’ın MİT tarafından operasyonlarda kullanıldığı, kendisini sıklıkla arayarak Mehmet Eymür ile görüşmek istediğini söylediği Hilmi’nin yazılı beyanında anlaşılmakta. Biz bu aşamada MİT’ten Mahmut Yıldırım’a ait olduğu saptanan araçta bir inceleme yapılıp yapılmadığını, bir işlem varsa sonucu hakkında mahkemeye yazı yazmalarını talep ediyoruz” diyerek eksikliklerini giderilmesini talep etti.
Av. Serhat Menzilcioğlu’nun, önceki celselerde dinletmek istediği tanıkların adreslerinin bildirilmemiş olduğu görülmüştü. Mehmet Şükrü Gümüş’ü önümüzdeki celse dinlenilmesi için hazırlayacaklarını belirttikten sonra diğer tanıkları da araştırmaya devam edeceklerini bildirdi.
Av. Hikmet İşler ve Av. Kaya Yelek ise, Hüseyin Oğuz’un beyanlarının yoruma dayalı olduğunu belirterek, Mardinli Korucu Bedran Akdağ’ın huzurda ya da SEGBİS aracılığıyla dinlenilmesini talep ettiler.
Avukatların savunmasının ve taleplerinin alınmasının ardından mahkeme sanık Savaş Gevrekci’ye savunma yapıp yapmayacağını sordu. Gevrekçi söyleyecek bir şeyinin olmadığını belirtti. Mahkeme heyeti duruşmaya ara vermeden ve müzakere etmeden ara kararlara geçtiği sırada Av. İşler İstanbul’a gideceğini söyleyip izin isteyerek salondan ayrıldı. Ardından ara kararların yazımı sırasında Dicle Anter’in de salondan ayrıldığı görüldü. Mahkeme heyeti önceki celselerin ara kararlarıyla birlikte, avukatların taleplerini de ara kararlara geçirerek davanın önceki ara kararlarını bir kez daha ayniyle tekrar etti. Bunun yanı sıra, Beyaz TV’den söz konusu kayıtların istenmesine karar verilerek duruşma 3 Temmuz 2019, saat 14.00’a ertelendi.
Değerlendirme
Mahkeme Heyetinin önceki celselerde de olduğu gibi dava ile ilgili ve katılan vekillerinin taleplerine duyarlı olduğu izlenimi edinildi. Ancak, Av. Selim Okçuoğlu’nun da belirttiği gibi zaman aşımına 3 yıl kalmış olmasına karşın davanın 2015’ten bugüne kadar kilitlendiği iki konu olan, İsveç’te yaşayan JİTEM mensubu Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınması, ikinci olarak ise Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yaşayıp yaşamadığı meselesinde tanık beyanlarının alınması dışında bir adım atılmadığı görüldü.
Katılan avukatlarının tanığa, hatırlatmalar yaparak olaylara dair bilgisi ve görgüsünü sorması ve detaylı anlatımını önemsemesinin ve anlatılması beklenen hakikatin önceki her tür inanç ve şüphenin askıya alınmasını gerektirerek yeniden sorgulanmasına kapı aralaması durumunun sanık avukatları tarafından yine “yargılamayı gereksiz yere uzatma” olarak değerlendirildiği izlenimi edinildi.
Musa Anter Davası ile birleşen JİTEM Ana Davası’nın katılan avukatlarının davayı uzun bir aradan sonra takip etmeye başlaması olumlu bir gelişme olarak görülebilir.