Duru Yavan – 08.12.2015
1993 yılında Diyarbakır, Kulp ilçesinde 11 sivilin öldürülmesi ile ilgili olarak, eski Bolu Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “kasten öldürme” suçundan 11 kez müebbet ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ile “halkı silahlı isyana teşvik” suçlarından 25 yıla kadar hapis cezası ile yargılandığı, Kulp davasının 10. duruşması 8 Aralık 2015 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Ne olmuştu?
8 Ekim 1993 tarihinde Muş ile Diyarbakır’ın Kulp ve Lice ilçeleri arasındaki bölgede başlayan ve Yavuz Ertürk’ün komutanı olduğu Bolu Tugayı tarafından gerçekleştirilen bir operasyonda Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamık, Nesreddin Yerlikaya, Ümit Taş gözaltına alınmış ancak bir süre sonra kendilerinden haber alınamamıştı. Kayıp yakınları olayın hemen ardından savcılığa yaptıkları başvurulardan bir sonuç elde edememiş ve AİHM’ye başvurmuştu. AİHM, 31 Mayıs 2001’de, bizzat Türkiye’de Yavuz Ertürk de dahil bütün ilgililerin ifadelerini alarak yaptığı soruşturma sonucunda Sözleşmenin 2. 3. 5(1). 13.cü ve 25. maddenin ihlal edildiğine ilişkin kapsamlı bir karar vermişti.
2004 senesinde Alaca köyüne yakın bir dere yatağında bulunan kemiklerin kaybedilen kişilerden bazılarına ait olduğunun tespit edilmesiyle tekrar başlatılan soruşturma neticesinde ancak 2013 yılında iddianame kabul edilmiş ve Yavuz Ertürk’e dava açılabilmişti.
2013 yılından beri devam eden dava 4 Şubat 2014 tarihinde Diyarbakır’dan Ankara’ya nakledilmişti. Davanın Ankara’ya nakledilmesi nedeniyle, hem gerekli keşif ve incelemeler yerinde yapılamamış hem de kayıp yakınlarının duruşmaya katılımı her anlamda zorlaştırılmıştı. Neredeyse her duruşmada müdahil avukatları tarafından dile getirilen yetkisizlik talebi reddedilmişti. Ayrıca 8 Aralık 2014 tarihine kadar gerçekleşen dokuz duruşmada, Yavuz Ertürk ile beraber operasyona katılan diğer faillerin de tespit edilebilmesi ve cezalandırılması açısından önem arz eden, Bolu Tugay Komutanlığı’nın personel listesi ve Ekim 1993’te Alaca Köyü ve civarında yapılan operasyonlara ilişkin belgeler bir çok resmi kurum tarafından benzer gerekçelerle mahkemeye gönderilmemişti.
Duruşma Salonunun Görünümü
Yavuz Ertürk’ün hala tek sanık olarak yargılandığı Kulp Davası’nın 8 Aralık 2015’te, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşen 10. duruşması 09.15’te başladı.
Önceki duruşmalarda mağdur yakınlarının geliş gidiş masraflarının karşılanması talebine cevap verilmemesine rağmen 8 Aralık 2015 tarihli duruşmaya mağdur yakınlarının neredeyse tamamı katıldı. Ayrıca önceki duruşmalardan farklı olarak çeşitli insan hakları örgütleri temsilcileri ve medya mensupları çok güçlü bir katılımla salondaydı. Dikkat çekici bir husus ta duruşma başlamadan önce salonaa 10 tane çevik polisin girmesi, mağdur yakınlarının oturduğu sıranın arka sırasına aralıklı olarak oturmaları ve duruşma tamamlanana kadar salonda kalmaları oldu. Duruşma salonuna en son, sanık emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk korumalarıyla birlikte geldi.
Av. Tahir Elçi’yi Anma
Duruşma, mağdur yakınlarının avukatı Hasan Anlar’ın, katılanların avukatı olan eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hakkındaki konuşması ile başladı. Av. Tahir Elçi’nin hayatı boyunca faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması için mücadele ettiğini ancak kendisinin de benzer bir şekilde öldürüldüğünü ifade etti. Özellikle Tahir Elçi’nin cezasızlığa karşı verdiği mücadeleyi vurgulayarak kendisine saygı ve minnetlerini bu duruşma tutanağıyla tarihe not düşmek istediklerini belirtti. Mahkeme başkanı bu açıklamanın dava ile bağlantısını göremediğini ama kendilerinin de üzgün olduğunu ifade etti. Ancak bu konuşma duruşma tutanağına geçirilmedi.
Ulaşılamayan Personel Arşivi
6 Nisan 2014’te gerçekleşen duruşmada henüz göreve atanmış olan mahkeme heyeti, dosyayı incelemek için erteleme kararı alacaklarını söylemiş ve Bolu Tugay Komutanlığı’nın ısrarla göndermediği personel listesinin çeşitli kurumlardan yeniden istenmesine karar vermişti. Ancak 1993-1995 yılları arasında Kulp ilçesinde söz konusu operasyona katılan askeri personel listesine 8 Aralık 2015 tarihli duruşmada da ulaşılamadı.
Mahkeme heyeti, duruşmaya öncelikle Genelkurmay Başkanlığı‘nın, 1993-1995 arasında OHAL Valiliği’nin görevlendirdiği Bolu 2. Tugay Komutanlığı’na ait personel arşivlerinin, 12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen depremde su basması sonucu zayi olduğunu belirten cevabını paylaşarak başladı.
Söz konusu personel listesi, ön soruşturma sürecinde de Bolu 2. Tugay Komutanlığı‘ndan talep edilmişti ve aynı gerekçeyle personel arşivlerine ulaşılamadığı belirtilmişti. Ancak Bolu Valiliği, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün soruşturma sürecinde dosyaya giren 18 Ekim 2012 tarihli yazısında, Bolu 2. Komanda Tugay Komutanlığının arşiv binasının 12 Kasım 1999 depreminde hasar alıp almadığına ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı tespit edilmişti.
8 Aralık 2015 tarihli duruşmada ise, mahkeme heyeti, 1993-1995 arasında OHAL Valiliği’nin görevlendirdiği Bolu 2. Tugay Komutanlığı’na ait personel arşivlerini, katılanlar vekili Av. Nuri Özmen’in talebi üzerine bu kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı Arşiv Müdürlüğü‘nden istedi. Katılan avukatları personel bilgilerinin keyfi sebeplerle verilmediğini dile getirdi.
Ayrıca Av. Hasan Anlar, soruşturma ve yargılama sırasında birçok merciden belge ve bilgi istendiği ama bunların hepsinin olumsuz cevaplandığını, mahkemenin taleplerine cevap vermemenin suç teşkil ettiğini belirterek söz konusu bilgileri vermeyen görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Ancak mahkeme suç duyurularının nihai kararla birlikte değerlendirilmesine karar verdi.
Kayıp Yakınlarının İfadeleri
Kayıp yakınları (Arslan Şimsek, Harun Tutuş, Kerem Kılıç, Zeki Şimşek, Mizbah Akdeniz, Erhan Avar, Keleş Şimşek, Ramazan Yerlikaya, Mehmet Yerlikaya, Ruknettin Yaman, Mehmet Salih Atalay, Süleyman Yamık) daha önce defalarca verdikleri ifadelerini tekrar ettiler ve yakınlarının Yavuz Ertürk tarafından öldürüldüğünü düşündüklerini belirttiler. Ayrıca genel olarak, zaten çok ağır bir travma yaşadıklarını, yakınlarının mezarlarının dahi bulunmadığını ve en azından faillerin cezalandırılmasının kendilerini rahatlatacağını ifade ettiler.
Bununla birlikte mahkeme başkanı ifade vermek için kürsüye çıkan kayıp yakınlarının ifadelerini geçiştirircesine dinledi; genelde “Yakınım 1993 yılında asker tarafından alındı ve daha sonra kendisinden haber alamadım. Bu itibarla suçtan zarar gördüm, sorumluların tespiti ve cezalandırılmasını talep ediyorum.” cümlesini tekrar edip kayıp yakınlarına onaylattı. Özellikle ilk ifade veren birkaç kayıp yakını bu şekilde geçiştirildi. Bu nedenle duruşmanın sonuna doğru bu şekilde kısa ifade veren kayıp yakınlarından birisi, ifadesine eklemeler yapmak istediğini belirtti. Ancak yine de belirtmek gerekir ki; kayıp yakınları başka açıklamalar yapmak istediğinde mahkeme heyeti kendilerini dinledi.
Ayrıca mahkeme başkanı kayıp yakınlarının ifadelerini dinlerken, “Senin yakının da mı aynı tarihte kayboldu?” , “Kime, ne yemeği götürdün?” gibi davaya konu olaya tam anlamıyla hakim olmadığını gösterecek sorular sordu.
Mizbah Akdeniz beyanında, babası kaybolduktan bir süre sonra Bolu Komando Tugayına giderek dilekçe verdiğini ve dönüş yolunda Yavuz Ertürk’le karşılaştığını, Yavuz Ertürk’ün kendisine saldırarak “Seni Ali mi gönderdi? Seni öldüreceğim.” dediğini ifade etti. Sanık Yavuz Ertürk tarafından inkar edilen bu olayın açıklığa kavuşturulması için, Mizbah Akdeniz’in ifadesinde adı geçen dönemin Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez’in tanık olarak dinlenmesine karar verildi.
Son olarak Harun Tutuş ifadesini “babasının katilinin gözlerinin içine bakarak” vermek istediğini belirtti ancak mahkeme başkanı sert bir şekilde bu talebi reddetti ve kendilerinin de olayın ortaya çıkması için uğraştıklarını belirtme ihtiyacı duydu. Ayrıca sanık avukatları, Yavuz Ertürk için “katil” ifadesinin kullanılamayacağını, bu durumun masumiyet karinesini zedeleyebileceğini ifade ederek itiraz ettiler, ancak mahkeme başkanı bu itirazı kabul etmedi.
AİHM, Akdeniz ve Diğerleri – Türkiye Kararı
8 Temmuz 2015 tarihinde, yani soruşturma sürecinin başlamasından on yıl sonra dosyaya giren AİHM kararına mahkeme heyetinin 8 Aralık 2015 tarihli duruşmada hala hakim olmadığı görüldü.
Müşteki avukatı Hasan Anlar ise, AİHM Akdeniz ve diğerleri kararının önemli ayrıntılarını belirterek duruşma tutanağına geçirilmesini sağladı. Av. Hasan Anlar, AİHM’nin Türkiye’de yaptığı incelemelerde bölgede 24-25 Ekim tarihlerine kadar operasyon yapıldığının tespit edildiğini, ayrıca dava dosyasında da bulunan, tarihi belli olmayan “nihai rapor”da PKK’nin eğitim sahası olarak belirlenen Şenyayla civarındaki köy sakinlerinin %90’nın PKK yanlısı olduğunun ifade edildiğini, askerlerin köylülere örgüt mensubu muamelesi yaptığını ve Alaca Köyüne yapılan operasyonun gerekçesinin bu rapor olduğunu belirtti.
Aynı zamanda katılan vekili Av. Oya Aydın, Van Asayiş Bölge Komutanlığının bölgede Bolu Komando Tugayının operasyon yaptığını açıkça kabul ettiğini, dosyada bulunan diğer belge ve bilgilerden, sanığın ifadelerinden ve AİHM kararından hareketle, sanığın tutuklanması için başkaca araştırmaya dahi gerek olmadığını belirtti. Buna karşılık sanık Yavuz Ertürk, söz konusu tarihlerde Kulp’ta operasyon yapmadığını, zaten her ne kadar sivil halkın zarar görmemesi için başka bölgelere nakledilebilmesi mümkün olsa da kırsal alanda sorgulama ya da gözaltı gibi bir adetlerinin olmadığını ifade etti.
Son olarak, sanık avukatlarının Yavuz Ertürk’ün duruşmadan vareste tutulması talebi reddedilirken, tutuksuz yargılanmaya devam edilmesine ve bir sonraki duruşmanın 07 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilmesine karar verildi.