Zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 22 kişinin akıbetinin sorulduğu Kızıltepe JİTEM Davası’nın 9 Eylül 2019 Pazartesi günü Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 10:00’da gerçekleşecek 18. duruşmasında karar çıkması bekleniyor. Failibelli.org kapsamında bugüne dek 14 duruşmasını izleyip raporladığımız davaya ilişkin önemli başlıkları karar duruşması öncesi tekrar hatırlatmak istiyoruz.
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin hukuk dışı infaz edilmesi ve zorla kaybedilmesi ile ilgili 4’ü asker, 5’i köy korucusu 9 sanık hakkında Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 Temmuz 2014 tarihinde iddianeme düzenlendi.
İddianamedeki 9 şüphelinin başında yer alan dönemin Kızıltepe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur hakkında “silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlaması yapıldı. Diğer şüpheliler Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılınçaslan’a ise ayrı ayrı “Silahlı örgüte üye olma, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlamaları yöneltildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi henüz ilk duruşma bile başlamadan davanın “güvenlik gerekçesiyle” Mardin’den Ankara’ya nakledilmesine karar verdi. Nakil talebi davanın görülmesi gereken Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden geldi. Duruşmaların mağdur yakınları ve delillerden kilometrelerce uzakta, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verildi.
Dava süresince toplam 17 duruşma görüldü. Sanıklar tutuksuz yargılandı ve haklarında duruşmalara katılmaktan vareste tutulma kararı verildi.
Davanın 3 Mart 2015 tarihinde görülen ilk duruşmasında mahkeme, üst düzey komutanların yargılanması için HSYK’dan izin alınması gereğini gerekçe göstererek davayı durdurdu. HSYK ise, sanıkların “silahlı örgüt kurmak” ve “tasarlayarak insan öldürmek” suçlarından yargılandıkları için izin alınmasına gerek olmadığına ve doğrudan kovuşturma yapılabileceğine hükmetti.
Mağdur tarafın avukatlarından Av.Erdal Kuzu, insan öldürmenin hiçbir şekilde tevdi edilmiş bir görevden kaynaklanamayacağını hatırlatarak mahkemenin HSYK iznine başvurmasının “ihsası rey” anlamına geldiğini savundu. Yargılamanın Temizöz ve Çitil davaları gibi sanıkları aklamaya dönüştürülmek istendiğini söyleyen Kuzu, mahkeme heyetinin çekilmesini talep etti; ancak bu talep reddedildi.
28 Mayıs 2019 tarihli duruşmada, savcı davanın esası hakkında mütalaasını verdi. Tüm sanıklar için istenilen cezalar eski Ceza Kanunu dönemine dair suçlar olduğundan 10 ve 20 yıllık zaman aşımı süreleri nedeniyle düşme talep etti. Ayrıca bir kısım sanıklar bakımından ‘müsnet eylemlerin gerçekleştiği sabit olmadığından’ ya da ‘suç unsuru bulunmadığından’ beraat talep etti.
Soruşturma/İddianame Hazırlık Süreci
İfadeler
Soruşturma, kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen dosyada gizli tanık Aydos’un verdiği ifadede “Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur’un terörle mücadele adı altında bölgede birçok cinayet, işkence vb. karanlık faaliyetler gerçekleştirdiğini,” beyan etmesi üzerine başlatıldı.
İfadesine başvurulan mağdur ve tanıklar “cinayetlerin JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiğini, o dönem itibarıyla Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur ve ekibinin insanlara işkence ettiğini ve zorla köyleri boşalttırdığını” beyan etti.
Kimliği sonradan açığa çıkan (Bedran Akdağ) gizli tanık Oğuz ifadesinde “1994 yılından 2010 yılına kadar geçici köy korucusu olarak görev yaptığını, bazıları tarafından inkar edilse de JİTEM adlı örgütün varlığına kesin olarak şahit olduğunu, hatta 1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını, bu süre içerisinde JİTEM kimliği ile görev yaptığını, o dönem Mardin İl Jandarma Komutanlığı içerisinde JİTEM’in binası olduğunu, JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde yürüttüğü faaliyetlere şahitlik ettiğini, o dönem haksız yere yüzlerce kişinin gözaltına alındığını ve akıbetleri hakkında bir bilgiye ulaşılmadığını bildiğini, JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde faaliyet gösteren liderinin o dönem Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur olduğunu, Hasan Atilla Uğur tarafından ‘bıçak timi’ adıyla oluşturulan bir timin faaliyet gösterdiğini, bu tim içerisinde askeri personel ile birlikte itirafçı ve korucuların da faaliyet gösterdiğini, bu timin insanları evlerinden aldığını ve bir daha bu insanların çoğuna ulaşılamadığını, bildiği kadarıyla alınan insanları bizzat bu timin öldürdüğünü, öldürülenlerden bir kısmına halen ulaşılamadığını, birçok kişinin ise öldürüldükten sonra ya yol kenarlarına atıldığını ya da ‘PKK mensubu olarak çatışmalarda öldürüldü’ diye lanse edildiğini,” beyan etti.
Ayrıca,“o dönemde Hasan Atilla Uğur’un Katarlı Köyü’nü boşalttırdığını, köyün 1993-1997 yılları arasında boş kaldığını, Hasan Atilla Uğur bu bölgeden gidince tekrar köylülerin evlerine yerleştiklerini, köy boşaltıldığı zaman JİTEM mensuplarının gözaltına aldıkları kişileri oraya götürdüklerini ve bu kişilerden kimine işkence edip kimini de öldürdüklerini, genellikle gözaltına alınan kişilerden para verenlerin serbest kaldığını, öldürülen kişilerin çok büyük ihtimalle o kuyuya atıldığını ve üzerlerine gübre döküldüğünü, oraya atılıp öldürülen kişilerin üzerine gübre döküldüğünü ismini veremeyeceği bir itirafçıdan duyduğunu, halkın da dediğine göre boşaltılmış olduğu halde o köye sürekli gece vakitleri arabaların girip çıktığını, özetle o köydeki kuyuda savcılıkça bulunanlardan çok daha fazla ceset olduğunu, savcılığın kapsamlı bir araştırma yaptığı takdirde çok daha fazla cesede ulaşılacağını düşündüğünü,” beyan etti.
Açılan kuyularda ve yapılan kazılarda insan kemiklerinin bulunması
Soruşturma sırasında Kızıltepe İlçesi Katarlı Köyü’nde bulunan su kuyusu açıldı, içinde çok sayıda insan kemiği bulundu. İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı kayıp yakınlarından toplanan biyolojik örnekler ile kuyudan çıkan kemikleri mukayese etti. Kemiklerin 27 Ocak 1995 günü kendilerini polis olarak tanıtan kimliği belirsiz şahıslarca evlerinden alınan Nurettin Yalçınkaya ve Necat Yalçınkaya’ya ait olduğu belirlendi.
Kimliği sonradan açığa çıkan (Bedran Akdağ) gizli tanık Oğuz’un orada daha fazla ceset bulunduğunu beyan etmesi sebebiyle kuyu yeniden açıldı ve başka kemikler bulundu. İstanbul Adli Tıp Kurumu kemiklerin Necat Yalçınkaya ve Nurettin Yalçınkaya dışında beş ayrı kişiye ait olduğunu tespit etti. Bu kişilerden ikisinin Zeki Alabalık ve Zübeyir Birlik olduğu tespit edildi.
Kırkkuyu Köyü Aysun Mezrası’nda bulunan kuyuda yapılan çalışma sonucu kemik ve elbise parçaları ile muhtelif eşyalar bulundu. Bulunan kemiklerin Mehmet Emin Abak’a ait olduğu tespit edildi.
Ayrıca kayıp yakınları avukatının başvurusu üzerine cesedin bulunduğu yağmur kuyusuna yaklaşık 250 metre mesafede bulunan yıkıntı halindeki evin tuvaletinde yapılan kazı sonucu iki adet insan bedenine daha ulaşıldı. Bu bedenlerden birinin Dargeçit ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu belirtilen Abdurahman Çoşkun’a ait olduğu tespit edildi. Diğer bedenin ise Abdurahaman Coşkun ile birlikte göz altına alındıktan sonra kaybolan Abdurrahman Olcay’a ait olduğu belirlendi.
İddianamede JİTEM ile ilgili değerlendirmeler:
“[…] resmi verilere göre kamuoyunda JİTEM olarak bilinen ve esasen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet gösteren Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığının Kasım 1988 ile Mayıs 1990 tarihleri arasında geçici görev kuruluşuyla ve deneme mahiyetinde oluşturulan bir yapıyı ifade ettiği, bu yapının resmen kadrolanmaması nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığının hiyerarşik teşkilatı içinde yer almadığı,
Resmi veriler bu yönde olsa da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde terörle mücadele adı altında faaliyet gösteren ve başında jandarma subaylarının bulunduğu birimlerin hem bölge halkı hem de bu birimlerde görev yapan kişilerce JİTEM adıyla anılmaya devam ettiği, gizli tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere 1990’lı yıllarda bu birimde görev yapan kişilere “Jandarma Genel Komutanlığı JİTEM İstihbarat Görevlisi” ibareleri içeren kimlikler dağıtıldığı ve bu kimlikler sayesinde her yerde rahatlıkla bulunabildikleri,
Soruşturmamız kapsamında araştırılan faili meçhul cinayetler, gözaltına alınıp kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibarıyla 1993-1996 yılları arasında gerçekleştiğinin sabit olduğu, Bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990 yılından sonra da faaliyetine devam ettiği,
Anlaşılmıştır.
[…]
Terörle mücadele amacıyla yürütülen devlet faaliyetlerinin belirli dönemlerde legal çizgiden kaydığı,kamu görevlilerinin organize ettiği oluşumlar bünyesinde PKK mensuplarının, PKK’ya yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence, öldürme vb. hukuka aykırı eylemlere maruz bırakıldıkları, 1990’lı yıllarda esasen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde teröre karşı yürütülen illegal faaliyetlerin de JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiği,
JİTEM bünyesinde teşkilatlanan timler bulunduğu, bu timlerin bölgedeki çeşitli şehirlerde konuşlandırıldığı ve bu şehirlerdeki komutanlarca yönetildiği, […] kişilerin ikamet ettikleri yerden alınıp bölge içinde bulunan başka şehirlere götürülerek sorgulandığının veya cesetlerinin başka yerleşim bölgelerine atıldığının sabit olduğu, bu gerçeğin de JİTEM adlı yapılanmanın tüm bölgede organize biçimde faaliyet gösterdiğine açıkça delil teşkil ettiği,
JİTEM yöneticilerinin aynı zamanda silahlı kolluk görevlisi olmalarının bu yapının hareket kabiliyetini arttırdığı ve faaliyet alanını genişlettiği, yönetici kadronun devletle bulunan irtibatı sayesinde araç, silah ve maddi kaynak sıkıntısı yaşanmadığı, devlete ait silah, otomobil vs. araçların JİTEM faaliyetleri kapsamında rahatlıkla kullanılabildiği, yine kişilerin hürriyetlerinin kısıtlanması için devlet tekelinde olan gözaltı vb. tedbirlere başvurularak hukuka aykırı faaliyetlerin kolaylaştırıldığı,
Tüm bu imkanlardan yararlanan JİTEM’in terörle mücadele kisvesi altında öldürme, alıkoyma, tehdit, işkence vb. eylemler yaparak faaliyet gösterdiği, gizli tanıkların beyanlarında da geçtiği üzere oluşumun sadece terörle mücadele etmek adına hukuka aykırı faaliyetler yürütmediği, teşkilat içine dahil edilen ve kendilerine sınırsız yetki verilen korucu, itirafçı vb. bölge halkına mensup kişilerin konumlarını kötüye kullanarak haksız maddi menfaat elde etme yoluna gittikleri,
Tüm bu sebeplerden ötürü JİTEM adlı silahlı yapılanmanın muhtelif il veya ilçelerde görev yapan kamu görevlilerinin iradesiyle kurulup faaliyet göstermesinin mümkün olamayacağı, devlet bütçesinden harcama yapan, cinayet ve işkence gibi ağır ceza gerektiren suçları sistematik biçimde sürekli olarak işleyen ve faaliyet alanı çok geniş olan bu örgütün dönemin yüksek rütbeli kamu görevlilerinin iradesiyle kurulup yönlendirilme ihtimalinin çok yüksek ve araştırılmaya değer olduğu,
Anlaşılmıştır.”
İddianamede;
“JİTEM isimli örgütün faaliyetleri kapsamında şüpheli Hasan Atilla Uğur, Eşref Hatipoğlu ve Ahmet Boncuk’un örgütün Kızıltepe ve Diyarbakır yöneticileri oldukları, dönem itibariyle Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanlığı’nda görevli olan Ünal Alkan’ın JİTEM isimli örgüte üye olduğu, Kızıltepe İlçesi’nde bu örgüte bağlı olarak geçici köy korucularından ve itirafçılardan oluşan “Bıçak Timi” adı altında bir timin mevcut olduğu, bu timin korucular Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılıçaslan, Mehmet Emin Kurğa ve İsmet Kandemir ile asker olan Ünal Alkan’dan oluştuğu, Bıçak Timi’nin 1992 ila 1996 yılları arasındaki faaliyet gösterdiği,
- 16/05/1993 tarihinde Yusuf Tunç’u kaçırdıkları ve halen bedenine ulaşılamadığı,
- 14/06/1994 tarihinde Abdulvahap Ateş’in ateşli silahla öldürüldüğü,
- 27/01/1995 tarihinde Nurettin Yalçınkaya ve Necat Yalçınkaya’nın kaçırıldığı ve 2009 yılında yapılan kazı çalışmaları neticesinde su kuyusunda bedenlerine ulaşıldığı,
- 29/03/1995 tarihinde Kızıltepe Cezaevi önünden Kemal Birlik, Abdulbaki Birlik, Züberyir Birlik ve Zeki Alabalık’ın kaçırıldıkları, yapılan kazı çalışmaları neticesinde su kuyusunda Zeki Alabalık ve Zübeyir Birlik’in bedenlerine ulaşıldığı,
- 15/01/1995 tarihinde Mahmut Abak ve Mehmet Emin Abak’ın kaçırıldıkları 11/02/1995 tarihinde Mahmut Abak’ın cenezesinin bulundupu, Mehmet Emin Abak’a ait cenazenin ise yapılan kazı çalışmaları neticesinde su kuyusunda bulunduğu,
- 29/12/1994 tarihinde Hıdır Öztürk’ün evinden alındıktan sonra aynı gün öldürüldüğü,
- Süleyman Ünal’ın 04/09/1994 tarihinde ikametinde öldürüldüğü,
- Bu kaçırılma ve öldürülme olaylarının JİTEM yöneticisi olan şüpheli Hasan Atilla Uğur ve Ahmet Boncuklu’nun talimatlarıyla Bıçak Timi tarafından kaçırıldıkları ve öldürüldüklerinin tüm soruşturma dosyası kapsamından anlaşıldığı,
- JİTEM isimli örgütün Diyarbakır yöneticisi olan ve aynı zamanda Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olarak görev yapan şüpheli Eşref Hatipoğlu’nun 15/03/1995 tarihinde kırsal alanda sağ olarak ele geçirildiği, Menduh Demir ve Şeyhmus Kaban’ı helikopterden atmak suretiyle öldürdüğünün anlaşıldığı,
- JİTEM’e bağlı Kızıltepe İlçesi’nde faaliyet gösteren Bıçak Timi yöneticisi olan şüpheli Ahmet Boncuk’un talimatıyla Bıçak Timi’nde görevli olan şüpheliler tarafından 01/12/1992 tarihinde Kızıltepe İlçesi Tuzluca Köyü’nde İzzettin Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Tacettin Yiğit ve Abdurrahman Öztürk’ün evlerinden alınarak öldürüldükleri, yine aynı gün Yusuf Çakar’ın Ömerli İlçesi’nde Bıçak Timi tarafından öldürüldüğünün anlaşıldığı,
belirtildi.