Av. Tugay Bek – 13 Kasım 2020[*]

Mahkeme: Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 20120/157

Adana, Seyhan İlçesinde 27 Nisan 2020 tarihinde iki arkadaşı ile birlikte gezintiye çıkan Ali El Hemdan isimli 18 yaşındaki Suriye’li gence polis tarafından kimlik kontrolü yapılmak istendi. Pandemi tedbirleri nedeni ile para cezası uygulancağı endişisini taşıyan Ali El Hemdan, olay yerinden yürüyerek uzaklaşmak istedi.  Ali El Hemdan, arama noktasına 150 metre kadar yakınında bulunan Sucuzade mahallesi 30099 sk. İle 30095 sokağın kesiştiği noktada polis memuru Fatih Karaca tarafından göğsünden tek kuşunla vurularak öldürüldü. Polis memuru Fatih Karaca hakkında kasten insan öldürmek suçundan Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Davanın ilk duruşması 09.07.2020 tarihinde görüldü. 13.11.2020 saat 10.00 da ikinci duruşması gerçekleşti.

Duruşma Öncesi

Adliye dışında bu duruşma ile bağlantılı Emniyetin Çevik Kuvet yığınağı yaptığı görüldü. Emniyet duruşmanın görüleceği Adliye civarında olağanüstü bir güvenlik tertibatı almıştı.

Duruşmaya Katılım

Birinci duruşmada bulunan Baba Hasan Hamdan bu celseye katılmadı. Adana Barosu adına Av. Tugay Bek, İzmir Barosu adına Av. Ayşegül Karpuz, İnsan Hakları Derneği adına Av. Yasemin Dora Şeker, Çağdaş Hukukçular Derneği adına Av. Sevil Aracı Bek ve Av. Şiar Rişvanoğlu duruşma katıldı. Sanık polis memuru Fatih Karaca, SEGBİS bağlantısı ile duruşmaya dahil oldu. Sanık polis memuru iki avukat tarafından duruşmada temsil edildi. Duruşmada soruşturma aşamasında da ifadesi alınan polis memurları İbrahim Kör, Seçkin Deniz, Şevket Köse ile vatandaşlar Celal Ayhan ve Medine Çetin Öncü tanık olarak dinledi.

Duruşmanın Seyri

Bir önceki celse katılma talepleri ret edilmiş olmasına rağmen Adana Barosu, İzmir Barosu, İHD ve ÇHD adına davaya katılma talepleri bildirildi.

Av. Tugay Bek “Mağdur aileye Emniyet tarafından baskı uygulanmaktadır. Doğrudan ve dolaylı yollarla muhtelif defalar görüştüğümüz, bir önceki celse avukatlığımızı kabul etmiş olmasına rağmen müşteki Hasan Hemdan vekalet çıkarmaktan çekinmektedir. Emniyet, müşteki ailenin hangi avukatı vekil olarak tayin edip etmemesine karar veriyor. Yapılan baskılar neticesinde müşteki aile bir avukatın vekil tayin etmeden önce Emniyeti aramak durumunda kalıyor. Bizlerin avukatlığını kabul etmemesi ve vekalet çıkarmaması için aile baskı görüyor. Müştekilerin mensubu olduğu aşiret büyükleri Adana Emniyetine çağrılıp avukat olarak bize vekalet çıkarmaması hususunda müştekiye baskı yapılıyor. Özgür iradesini ortay koyabilecek durumda olamayan müşteki aile duruşmaya gelememekte ve kendisine avukat tayin edememektedir. Bu şartlar altında gerçek anlamda taraf katılımının sağlandığı ve bir yargılama sürecinin olabilmesi, kamuoyunun kafasındaki kuşkuların ortadan kalkması için Baro ve insan hakları örgütlerinin davaya müdahillik talebinin kabul edilmesi gerekir” dedi.

İddia makamı ve sanık müdafileri, suçtan bir zarar görmedikleri gerekçesi ile katılma talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti “Suçtan zarar görmedikleri” ve CMK 237 şartları oluşmadığı gerekçesi ile katılma taleplerinin reddine karar verdi.

Tanık İfadeleri

Sanık Polis Memuru Fatih Karaca SEGBİS üzerinden yapmış olduğu savunmasında, “Olay yeri civarında iki ekip dört polis memuru olarak uygulama yapıyorduk. Şüpheli şahısları durdurup pandemi dolayısı ile idari para cezası ve varsa adli işlem uyguluyorduk. Maktul ve yanındaki şahsı durdurup kimlik kontrolü yaptım. Yanındaki ile konuşurken maktul kaçtı. Maktul sokağa girdi. Ben de peşinden girdim. Silahımı çıkarıp namluya mermi sürdüm. Zaten bizim silahlarımızın hep emniyeti açıktır. Silahı iki elimle 45 derece açıyla yana tuttum. Elimde iki adet eldiven, yüzümde de maske vardı. Dur yoksa ateş edeceğim demek için elimi kaldırdığım sırada silah isteğim dışında ateş aldı. Maktulün yanına giderek 155 ve 112’yi aradım. Ambulans geldi. Sedyeye koyup gönderdik. Maktulle aramızda 15-20 metre vardı. Olayın meydana geldiği muhit çok tekin değildir. Maktulün beni o sokağa çekmeye çalıştığını düşünerek korktum. Olay sonrası ayağım kayıp sendeleyip düştüğüm için silahımın ateş aldığı şeklindeki beyanım doğru değildir. Aramızdaki mesafenin 30 metre olduğunu söylemem de doğru değildir. Silahın etkili atış mesafesi 25 metre menzili 300 metredir”, dedi.

Tanık Polis Memuru İbrahim Kör olayın yaşandığı güne dair şunları söyledi: “Olay günü GBT ve Kovit tedbirleri taraması yapıyorduk. Fatih bir şahıs getirdi. Ben onun üst aramasını yaptım. Fatih Karaca geriye dönmüş gidiyordu. Ben de peşinden gittim. Fatih kaldırımdan inerken tökezler gibi oldu. Sokağa girdi bu sırada patlama oldu. Fatih vurulan şahsın yanındaydı. ‘Nasıl oldu?’, dedim, ‘Abi vuruldu’, dedi.”

Tanığın savcılık ifadesi okundu. Hâkim tanık polis memuruna ifadelerindeki çelişkili beyanları sordu. Tanık polis memuru İbrahim Kör, “Fatih ölene dur ihtarında bulundu. Savcılık ifademde söylediğim bu hususu şimdi unuttum. Silahı doğrultup, ayağı takıldı düştü dediysem de şimdiki ifadem doğrudur. Olayın meydana geldiği semt sıkıntılıdır. Bir iki yıl önce burada şehit edilen polis memuru vardır”, diye cevap verdi.

Tanık Polis Memuru Seçkin Deniz, olay gününü “20 yaş altı pandemi tedbirleri için uygulama yapıyorduk. Önce dur sonra da patlama sesi duydum. Dur sesi ile patlama arasında fazla zaman geçmedi. (Hâkimin sorusu üzerine) Yukarda Çukurova’da olası şüphelileri silahla kovalamayız. Aşağıda bu bölgede böyle silahla kovalıyoruz. Olay günü sanığın elinde eldiven vardı. Ramazan ayı idi oruç tutuyordu”, ifadeleriyle aktardı.

Ardından Tanık Şevket Köse’ye söz verildi: “Kovitle ilgili tedbirler kapsamında uygulama yapıyorduk. Sanık Fatih Karaca bir şahıs getirdi, bunun yanındaki kaçtı dedi. Sonra gitti. Silah sesi duyunca diğer polisler de gitti. Fatih’in gitmesinden 3-4 dakika sonra silah sesi duydum.”

Tanık Celal Ayhan, “Ben damda otururken önce dur ardından da silah sesi duydum. Baktığımda ambülans geldi. Polisteki ifademde birkaç kez dur kaçma sesi duydum dediysem de bir kez dur sesi duydum” diye ifade etti.

Tanık Medine Çetin Öncü de şunları söyledi: “Ben maktulün birkaç metre yanındaydım. Bir el silah sesi duydum. Arkamı döndüğümde maktulü yerde yatarken gördüm. Dur gitme bekle sözünü duydum.”

Bunun ardından mahkeme heyeti sanık vekillerine söz verdi. Müvekkilleri sanık polis memurunun tahliye edilmesini talep eden avukatların beyanı şöyleydi: “Sanığın maktulle bir tanışıklığı, husumeti yoktur. Kasten öldürmek için bir nedeni bulunmamaktadır. Kaçan maktule defalarca dur demiş ve havaya ateş etmek isterken silah ateş almıştır. Maktulün cebinde hap da çıkmıştır. Maktul bu yüzden polisten kaçmıştır. Sanık polisin ateş etmesi hukuka uygundur. Suç vasfı değiştiğinden sanığın tahliyesine karar verilmesi gerekmektedir.”

İddia makamı tutukluk halinin devamı yönünde mütalaa bildirdi.

Mahkeme Ara Kararında;

• Dinlenmeyen görgü tanıklarının zorla getirilmesine
• Sanık Polis Memurunun kullandığı silahın ağırlığı ve tetik hassasiyetinin sorulmasına
• 19.08.2020 tarihli Adana Adli Tıp Kurumu yazısındaki Uzman Tamer Eren’in dinlenmesine
• Keşif talebinin reddine
• Sanık polis memurunun tutukluluk halinin devamına
• Duruşmanın 18 Şubat saat 10.10 a bırakılmasına karar verdi.

Genel İzlenim

Mahkemenin katılma taleplerini red etmiş olması adil bir yargılama yapılacağı inancına gölge düşürmektedir. Bilhassa baroların kanundan kaynaklı bir yetki ile yaşam hakkı ihlaline ilişkin böylesi bir davaya yönelik katılma talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Suriyeli mülteci bir aile hukuksal bir koruma altına olduğuna inanmamaktadır. Aile bu davayı avukatlar aracılığı ile takip etmesi halinde zarar göreceğinden endişe etmektedir. Hiçbir maddi beklenti olmaksızın, tamamen gönüllülük temelinde hukuksal yardımda bulunmaya çalışan Barolar ve avukatların aile tarafından yetkilendirilmek istenmemesinin kendisi baskının açık ifadesidir.

Barolar, İnsan Hakları ve hukuk örgütlerinin davayı takibi adil bir yargılanma ve failin cezalandırılması için büyük önem arz etmektedir.

[*][*] Bu rapor, Av. Tugay Bek’in duruşmaya dair gözlem ve değerlendirmelerini içermektedir.