Canan Coşkun – 23 Mart 2022
Mahkeme: 21. Asliye Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2020/559
27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi ve basın açıklaması düzenleyerek gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve faillerinin yargılanması talebiyle bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700’üncü hafta buluşmasına polisin müdahale etmesi nedeniyle açılan davanın dördüncü duruşması 23 Mart 2022’de İstanbul 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018’deki 700’üncü buluşması Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmıştı. Polisin biber gazı ve kalkanlarla müdahale ettiği eylemde çok sayıda kayıp yakını gözaltına alınmıştı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da polis müdahalesini savunarak “İzin vermedik çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık” demişti.
Polisin müdahalesinden sonra Galatasaray Meydanı, demir bariyerler ve zırhlı araçlarla çevrildi ve kayıp yakınlarına yasaklandı. Kayıp yakınlarının İnsan Hakları Derneği önünde polis kordonu içinde basın açıklaması yapmasına izin veriliyor.
Kayıp yakını ve insan hakları savunucusu 46 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nca hazırlanan iddianamede 699 hafta boyunca gerçekleştirilen eylemi “izinsiz” olduğu iddia edildi.
İddianamede, kayıp yakınları ve hak savunucularının Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ihlal ettikleri iddiasıyla altı aydan üç yıla dek hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
Duruşma Öncesi
Duruşma öncesi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde Cumartesi Anneleri/İnsanları tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklama sırasında hazırda bir TOMA bekletilirken çok sayıda kalkanlı çevik kuvvet polisi de müdahaleye hazır bir şekilde bekliyordu.
Açıklamaya HDP Milletvekili Hüda Kaya, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yanı sıra çok sayıda insan hakları savunucusu ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları adına ortak açıklamayı gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun okudu. Açıklamada “barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” Anayasal güvence altında olduğuna vurgu yapıldı ve “Anayasa hala yürürlükte mi” diye soruldu. Bu davanın Anayasa’yı hiçe sayan bir dava olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Bizi korkutamazsınız, gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz! İnkara karşı gerçeği bıkmadan, usanmadan söylemeyi sürdüreceğiz. Başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere siyasal şiddetin binbir halinin yaşandığı bu topraklarda, hakikatinin taşıyıcısı olmaya devam edeceğiz. Temel hak ve özgürlüklerimizi iktidarı elinde bulunduranların istismar etmesine izin vermeyeceğiz. Anayasadan, yasalardan, evrensel hukuktan bahsetmenin hiçbir karşılığının olmadığı koşullara rağmen yılgınlığa kapılmadan; Anayasayı, hak ve özgürlüklerimizi savunmaya devam edeceğiz. Toplumu hak ve özgürlüklerini kullanma ve korumaları için cesaretlendirmeye devam edeceğiz.”
Besna Tosun’un açıklamayı okumasından sonra gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da bir konuşma yaptı. Yıldız, oğlunun kaybedilmesiyle ilgili hukuki süreçte polislerin cezasızlığından bahsetti ve “Burada koskocaman adalet yazıyor. Acaba içeride var mı? Olsaydı buraya gelmezdim. İşte adaletin bizi getirdiği ve suçladığı yer” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da sözlerine “Adliye önlerinde sürekli aynı şeyleri söylemeyi devam ediyoruz” diyerek başladı. Hakikat ve adalet arayışının sürdüğünü vurgulayan Türkdoğan şöyle devam etti:
“Bizler hiçbir zaman Cumartesi meydanından vazgeçmeyeceğiz. Önümüzdeki haftalarda orada oturma eylemini sürdüreceğiz. Siyasi iktidar bu hafıza mekanını yasaklayabileceğini sanıyor. Bizi yargıladıklarını sanıyorlar ama asıl davacı biziz. Haklarımız için mücadelemizi sürdüreceğiz. İktidarda bulunanlar, artık bu acıyı yaşatmayın. Anneler arasında ayrım yapmayın.”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Milena Büyüm de insan haklarına yönelik ihlallerin yargılanması gerektiğini belirterek “Cumartesi Anneleri’nin yargılanması büyük bir haksızlık ve insan hakları ihlalidir. Bu davanın derhal sona ermesi ve herkesin beraat etmesi gerekiyor. Umuyorum -tahmin etmiyorum ama- bu dava bugün beraatle sonuçlanır” dedi.
İnsan Hakları Dayanışma Ağı’ndan Ümit Efe de “Bu ülkede ne yaparsanız yapın hak aramaya devam edeceğiz. Yargı tacizleriniz bizi durduramaz. Vazgeçin! Biz vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Duruşmaya Katılım
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın yargılandığı davanın dördüncü duruşması sanık ve onların avukatlarının sayısının fazla olması nedeniyle İstanbul Adliyesi’nin büyük duruşma salonunda yapıldı. Yaklaşık 150 kişilik duruşma salonunda katılımın az olduğu göze batıyordu.
Duruşmaya, Cumartesi Anneleri, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Hüda Kaya ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu katıldı. Ayrıca, Uluslararası Af Örgütü ve Hafıza Merkezi gibi sivil toplum kuruluşları davayı izlemek için oradaydılar.
Adliyenin en büyük salonu olan İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin salonuna giden koridorun başında bir turnike bulunuyordu. Duruşma saati yaklaştığında salona öncelikle sanıklar ve avukatları alındı. Katılımın çok fazla olmaması nedeniyle orada bulunan bütün seyirciler de salona alındı.
Duruşmanın Seyri
Duruşma salonunun kapısı önceden kararlaştırıldığı gibi 13:30 civarında açıldı. Ancak sanık ve avukat yoklaması gibi işlemler nedeniyle duruşma 14:30 civarında başladı. Duruşma salonunun büyük olması ve ses sisteminin çalıştırılmaması gibi sebeplerle genel olarak bütün duruşma boyunca ne savcının ne de hâkimin sesi duyuldu.
Duruşmada ilk söz hakkı başka davadan tutuklu yargılanan Volkan Uyar‘a verildi. Uyar “Kayıp yakınlarıyla dayanışmak için oradaydım. Orantısız bir polis şiddetiyle karşı karşıya kaldık. İnsanları yerlerde sürüklediler. Benim de kaburgam çatladı. Bizleri terörize etmeye çalışıyorlar. İddiaların hepsi asılsızdır ve polise mukavemet değil polisin saldırısı söz konusudur” dedi.
Uyar’ın uğradığı şiddetten bahsetmesine karşın hâkim Sait Emre Özgenç, polisin yaralandığı iddiasını hatırlattı ve Uyar’a 700’üncü hafta buluşmasında otururken çekilen bir fotoğrafını gösterdi. Bu kişi olup olmadığını sordu.
Uyar’ın ardından söz hakkı gözaltına kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç’a verildi. Karakoç, ağabeyinin kaybedilmesi ile ilgili süreçten, sorumluların cezasızlığından ve soruşturmanın etkin yürütülmemesinden bahsetti. Karakoç’un konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:
“Benim annem Asiye Karakoç, Galatasaray Meydanı’na ilk çıkan Cumartesi Annelerinden biridir. Annem yaşadığı adaletsizlik karşısında başvurduğu hiçbir yerden sonuç alamadı. Oğlunun başına gelenleri öğrenemedi. Oğluna bunları yapanların yargılanıp cezalandırıldığını göremedi. Çünkü devlet benim annemi görmedi, duymadı, onu vatandaş saymadı.
“Annem son nefesini ağabeyimin adıyla verdi. Ağabeyim için adalet talebi annemden bana mirastır. Bu mirasa sahip çıkmak benim hem evlat hem insan olarak görevimdir.
“Etkin bir soruşturma yapılsın, ağabeyimin başına gelenler tam olarak açıklansın. Ağabeyimi işkence ile öldürüp kaybedenler yargılanarak hak ettikleri cezayı alsın istiyoruz. Bunu yapmak zaten devletin, savcıların ve mahkemelerin görevi değil mi?
“Biz Galatasaray’da 699 hafta oturduk. Kaybedenler ve onların zihniyetinde olanların dışında kimseyi rahatsız etmedik. Bizden kaynaklanan hiçbir sorun yaşanmadı. Şimdi ben ve arkadaşlarım 700’üncü haftaya katıldığımız için suçlanıyoruz. 699 hafta suç olmayan şey nasıl birdenbire suç sayıldı?
“700’üncü haftada polis şiddeti ile gözaltına alındım. Darp edildim. Ters kelepçe ile sekiz saatten fazla alıkonuldum. Bana bunları yapan polisler hakkında hiçbir işlem yapılmadı, ama ben yargılanıyorum. Soruyorum: Barışçıl toplanma hakkı Anayasa’nın korumasında değil mi? Ben vatandaş olarak Anayasal hakkımı kullanamaz mıyım?
“Ağabeyim için, tüm kayıplar için adalet istedim. Bağımsız ve tarafsız bir yargı istedim. Bunları istemek suç mu? Eğer değilse bu davada yargılananlar derhal beraat etmelidir. Yok bunları istediğim için cezalandırılacaksam yine de kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğim.”
Hasan Karakoç’un konuşmasından sonra İHD Eş Genel Başkanı ve avukat Öztürk Türkdoğan, birçok şehrin Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinin re’sen sanıklarla ilgili araştırma raporu gönderdiğini söyledi. Türkdoğan, bu davanın bir terör yargılaması olmadığını belirterek raporun dosyadan çıkarılmasını istedi. Türkdoğan, yargılamanın sonunda beraat kararı verileceğini belirterek, derhal beraat talebinde bulundu.
Hâkim Özgenç de Türkdoğan’ın talebiyle ilgili savcının görüşünü sordu. Savcı derhal beraat talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Hâkim Özgenç de aynı şekilde talebi reddetti.
Bu aşamadan sonra hâkim Özgenç, insan hakları savunucusu olan sanıkların savunmasını aldı. Savunmalarda polisin uyguladığı şiddetten bahsedildi. Öne çıkan bazı savunmalar şöyleydi:
Ayça Çevik: Cumartesi Anneleri’ne destek olmak için Galatasaray’a gittim, polis bir anda gözaltına aldı. Polisin dağılma uyarısını duymadım.
Levent Gökçek: Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta buluşmasına DİSK’in çağrısıyla destek olmak için gittim. Meydana yöneldiğimde polis önümü kesti, sendika yöneticisi olduğumu söyledim ama sorgusuz sualsiz gözaltına alındım.
Hasan Akbaba: Gazeteciyim, haber takibi yapmak için Galatasaray’a gitmiştim. Bir anda gözaltına alındım.
Osman Akın: O dönemde stajyer gazeteciydim. Galatasaray’da değil Odakule’de gözaltına alındım.
Koray Çağlıyan: Cumartesi Anneleri’ne destek olmak için oraya gittim. Hiçbir uyarı yapmayan polis hemen müdahale etti. Onların darp raporunu kabul etmiyorum, aksine biz 6-7 saat boyunca ters kelepçeli ve coplanmış bir şekilde tutulduk.
Can Danyal Aktaş: Taksim’e arkadaşlarımla buluşmaya gitmiştim, eylemden haberim yoktu. Bir anda arbedenin içinde buldum kendimi ve gözaltına alındım.
Murat Akbaş: Bizim burada olmamızın nedeni devlet politikası olan gözaltında kaybetmelerdir. Sizden önce demokratik talepleri bastırmak için karar verenler şimdi kaçak. Toplantı ve gösteri hakkını engelleyenler yargılanmalı, biz değil. Talebim Galatasaray Meydanı’nın serbest bırakılması ve bizi gözaltına alanların yargılanmasıdır.
Lezgin Özalp: Doğduğum yıllar herkesin bildiği yıllar. Cizre doğumluyum, bu konularla büyüdüm. Sorumlulular bir dönem yargılandı ama beraat etti. Mahkemenin ve savcılığın bir iradesi olmadığını düşünüyorum. Mahkemeleri çok ciddiye alıyoruz. Niye ciddiye aldığımızı da bilmiyorum.
Hâkim Özgenç, Özalp’i bu konuşmasından sonra “iddianame kapsamında olmayan kurumlarla ilgili konuşması” nedeniyle uyardı.
Savunmaların alınmasından sonra mahkeme ara kararını açıkladı.
Ara Kararlar
Savunması alınmayan sanıklara duruşma gün ve saatini bildirir SMS gönderilmesine,
Hasan Akbaba, Osman Akın, Atakan Taşbilek, Mehmet Günel, Koray Çağlıyan, Murat Akbaş, Can Danyal Aktaş, Ercan Süslü, ve Lezgin Özalp’in talepleri doğrultusunda duruşmalardan ayrı ayrı vareste tutulmalarına,
Yargılanan kişilerin avukatlarının Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden gelen evrakın dosyadan çıkartılması talebinin evrak incelendikten sonra değerlendirilmesine,
Bir sonraki duruşmanın yine adliyenin iki büyük salonundan birinde yapılabilmesi için yazı yazılmasına karar verildi. Bir sonraki duruşma 21 Eylül 2022 saat 13:30’da yapılacak.