Dargeçit Davası İzleme Raporu (Karar Duruşması) – 4 Temmuz 2022

Deniz Tekin- 4 Temmuz 2022

Mahkeme: Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No: 2017/447

Mardin’in Dargeçit ilçesinde, 29 Ekim 1995-8 Mart 1996 tarihleri arasında üçü çocuk, biri uzman çavuş sekiz kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ve Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle 2014 yılında iddianame hazırladı. İddianame kabul edildikten sonra dava dosyası güvenlik gerekçesiyle Adıyaman’a nakledildi. 2015 yılından beri yargılaması devam eden Dargeçit JİTEM Davasının karar duruşması olan 19. duruşması 4 Temmuz 2022 tarihinde Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesi

Adliye binası girişindeki polis arama noktasını geçtikten ve Genel Bilgi Taraması (GBT) yapıldıktan sonra binasının ikinci katındaki Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunun önüne geldim. Karar çıkması beklenen duruşmaya katılmak için davanın görüldüğü mahkemeden 300 kilometre uzaklıkta olan Batman kentinden kendi imkânlarıyla gelen Hazni Doğan ve Kasım Aslan adliyedeydi. Koridordaki banklarda oturan ve her biri farklı illerden gelen katılanlar, gazeteciler ve avukatlarla birlikte duruşmayı beklemeye başladık. Duruşma salonunun önünde, güvenlik önlemi için geldiğini düşündüğümüz iki çevik kuvvet polisi bekliyordu. Ankara ve İstanbul’dan duruşmaya katılan sanıkların talimat mahkemelerine SEGBİS bağlantısının geç kurulması nedeniyle duruşma belirlenen saatten 20 dakika geç başladı.

Duruşmaya Katılanlar

Duruşmaya gözaltında zor kaybedilen Seyhan Doğan’ın kardeşi Hazni Doğan, Mehmet Emin Aslan’ın oğlu Kasım Aslan, Abdurrahman Çoşkun’un kardeşi Ömer Çoşkun, Nedim Akyön’ün ağabeyi Ahmet Akyön ve Davut Altunkaynak’ın babası Aziz Altunkaynak katıldı. Duruşma salonunda katılanlar için ayrılan bölümde yer kalmadığı için bazı katılanlar duruşmayı sanık sandalyesine oturarak takip etti. Katılanlar avukatı Av. Erdal Kuzu ile İHD Mardin Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Av. Gülistan Duran  duruşma salonundaydı. Sanık Ramazan Savcı’nın müdafii Av. Ayfer Sönmez ile sanık Hüseyin Altınışık müdafii Av. Deniz Çilcan duruşmaya katıldı. Sanıklar Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İrmen, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve avukatları ile sanık Faruk Çatak’ın müdafii talimat mahkemesi olan Ankara 3. Ağır Ceza mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Yine sanık Hürşit İrmen’nin müdafii Av. Aytekin Erol, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığındaki SEGBİS odasından duruşmaya bağlandı. Salondaki SEGBİS ekranı küçük olduğu için sanıklar ve avukatlarını görmek mümkün değildi. Sanık Faik Acar ve Mehmet Acar müdafii Av. Kemal Ayyıldız mahkemeye gönderdiği dilekçede yokluklarında karar verilmesini talep etti. Sanık Mahmut Ayaz, Mehmet Emin Çelik, Mehmet Tire’nin avukatları mazeret dilekçesi göndererek duruşmaya katılmadı. Duruşmayı Mezopotamya Ajansı muhabirleri Ahmet Kanbal ve Emrullah Acar, Hafıza Merkezi’nden Enis Köstepen izledi. Duruşma salonunda iki çevik kuvvet polisi bekledi. Duruşma başladıktan sonra bellerinde telsiz olduğu görülen üç sivil polis de duruşmayı izleyiciler kısmından izledi.

Duruşmanın Seyri

Gazetecilerin Duruşmada Bilgisayarla Not Alması Engellendi

Mahkeme heyeti salondaki yerini aldıktan sonra zabit kâtibinin yoklama yaparak isimlerini duruşma tutanağına geçirdiği katılan ve sanık isimlerini okuyarak kontrol etti. Ardından celse arasında dava dosyasına gelen belgeleri özetleyerek tutanağa geçirdi. Mahkemenin, davada tanık olan eski Cumhuriyet Savcısı Adem Kul hakkında “FETÖ” üyeliği gerekçesiyle açılan kovuşturma dosyasının akıbeti için geçtiğimiz celse bilgi istediği Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlar Kurulu’nun gönderdiği yazıda, Adem Kul hakkında başka bir suçtan açılan davada Yargıtay 9. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı verildiği, görevli dairenin belirlenmesi amacıyla dava dosyasının Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlar Kuruluna gönderildiği belirtildi. Tanık Adem Kul hakkında çıkarılan yakalama emrinin akıbetinin sorulduğu Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gönderdiği yazıda Kul hakkında çıkarılan yakalama kararının infaz edilmediği belirtildi. Katılan avukatı Av. Erdal Kuzu celse arasında mahkemeye gönderdiği ve Adem Kul’un davada tanık olarak dinlenmesi yönünde mahkemenin verdiği ara karardan dönmesi talepli dilekçesi tutanağa geçirildi. Bu sırada yanına getirdiği bilgisayarla duruşmada yaşananları haber için not alan Mezopotamya Ajansı muhabiri Emrullah Acar’ı uyaran çevik kuvvet polisi, duruşma salonunda bilgisayarla not almanın yasak olduğunu ileri sürdü. Buna itiraz etmemiz üzerine polis “Kayıt yapıp yapmadığını nerden bileceğim” diyerek mahkeme mübaşirini çağırdı. Mahkemede mübaşiri de bilgisayarın yasak olduğunda ısrar etmesi üzerine Acar, bilgisayarı kapatarak duruşmada yaşananları kalemle not aldı.

Tanığın Dinlenilmesinden Vazgeçildi

Mahkeme Başkanı, tanık Adem Kul’un tanık olarak dinlenmesi yönündeki ara karar karardan vazgeçilmesi talebine ilişkin görüşünü sorduğu iddia makamı, Kul’un tanık olarak dinlenilmesinden vazgeçilmesi yönelik talebinin kabulüne, duruşmaya mazeret dilekçesi gönderen bazı sanık avukatlarının mazeretlerinin reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme kurduğu ara kararda Kul’un tanık olarak dinlenilmesinden vazgeçilmesine dair talebi kabul ederek, Adem Kul’un yakalamalı olarak aranıyor olması hususları da dikkate alınarak, tanığın dinlenmesi yönündeki ara karardan rücu edilmesine karar verdi. Mahkeme, dava dosyasının geldiği aşama, yargılamada geçen süre ve dosyanın sürüncemede kalmaması, önceki celselerde de mazeret dilekçesi verildiği gerekçeleriyle bazı sanık avukatlarının mazeret taleplerini reddetti.

Savcı 13 Sayfalık Esas Hakkındaki Mütalaayı İki Cümle ile Özetledi

Ardından esas hakkındaki mütalaa için söz alan iddia makamı, davaya ilişkin tevsii tahkikat taleplerinin olmadığını belirterek, 29 Mart 2021’de mahkemeye sunduğu 13 sayfalık esas hakkındaki mütalaayı iki cümle ile özetledi. Savcı, mütalaasında “sanıkların üzerlerine atılı taammüden öldürme eylemine iştirak ederek, atılı suçları işlediklerini gösterir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı, cezalandırılmalarına yeterli delil edilemediği gerekçesiyle haklarında beraat kararı verilmesi kamu adına talep olunur” dedi. Ardından zabıt katibi, esas hakkında mütalaanın tamamını duruşma tutanağına yapıştırdı. Sonrasında mahkeme başkanı, esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarda herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için duruşmanın bundan sonraki bölümünde SEGBİS ile kaydedileceğini, kayıtların çözümün daha sonra yapılacağını söyleyerek, SEGBİS kaydını açtı.

Katılan Doğan’dan Savcı’ya: Benim Tanıklığımın Bir Önemi Yok Mu?

İlk olarak söz alan katılan Kasım Aslan, sanıkların cezalandırılmasını isteyerek “Artık bu katillerin insanların içine çıkmasını istemiyorum” dedi. Katılan Ömer Çoşkun, mahkemenin artık bu davada bir karar vermesi gerektiğini belirterek, sanıkların cezalandırılmasını talep etti. Katılan Hazni Doğan ise iddia makamının esas hakkında mütalaasında geçen “olayı gösteren kamera görüntüleri olmadığı” şeklindeki tespitini hatırlatarak “ Savcı ‘yeterli delil yok’ dedi. Merak ediyorum. Benim tanıklığımın bir önemi yok mu?” diye sordu. Bu sırada araya giren mahkeme başkanı Doğan’a “Karşılıklı cevap vermeye dönmesin” diyerek uyardı. Doğan, kardeşiyle birlikte gözaltına alındığını, burada gördüklerini ve yaşadıklarını mahkemeye defalarca anlattığını hatırlatarak, “13 yaşındaki kardeşim gözaltına alındığından beri bunları anlatıyorum. 1996’dan bu yana dilimizde tüy kalmadı” dedi. Kardeşinin kemiklerinin devletin özel güvenlik bölgesi ilan ettiği yerde bulunduğunu hatırlatan Doğan, Mahkeme’nin vereceği kararlarla Kürtlerin Türkiye’de eşit vatandaş olup olmadığına karar vereceğini vurguladı. Doğan, sanıkların cezalandırılmasını talep etti.

‘Her Seferinde Mahkemeye Gelmek için 400 Kilometre Yol Geliyorum Neden Sanıklar Gelmiyor’

Katılan Abdülaziz Altınkaynak da esas hakkındaki mütalaayı kabul etmediklerini söyleyerek, çocuklarının katledilip kuyulara atıldığını hatırlattı. Altınkaynak, dava dosyasındaki tanık ifadeleri, belgelere bakıldığında 12 yaşındaki oğlu Davut’un İlçe Jandarma komutanlığında gözaltında tutulduğunun açık olduğunu vurgulayarak, “Annesi Davut’u karakolda Filistin askısında gördü. Asker kapıyı açarak Davut’u annesine gösterdi. Davut, su istemesine rağmen ona su vermediler. Korucu ve askerler Davut’u evden götürdüler. Suçu varsa neden mahkemeye değil 120 metre kuyuya attılar. Katilleri serbest bırakıyorlar bize de eziyet çektiriyorlar. Her seferinde mahkemeye gelmek için 400 kilometre yol geliyorum. Biz geliyoruz neden sanıklar gelmiyor. Sonuna kadar davacıyım. Yürekli savcı istiyoruz” diye belirtti. Katılan Ahmet Akyön ise kardeşinin gözaltına alındığında üstünde sivil elbise olduğunu hatırlatarak, olaydan sonra dilekçe ile başvurduğu Dargeçit Cumhuriyet Savcısına da evine gelen asker ve korucuların kardeşini götürdüğünü, üstünde sivil elbise olduğunu söylediğini aktardı. Akyön, “Bu sanıklardan sonuna kadar davacıyım” dedi. Tekrar söz alan Abdülaziz Altınkaynak, oğlunun gözaltına alınmasından sonra kendisinin de savcılığa defalarca başvurduğunu söyledi. Mahkeme başkanı tekrar söz alan almak isteyen Hazni Doğan’a beyanlarını verdiklerini tekrar söz almayacaklarını uyarısında bulundu. Sözlerine devam eden Doğan, kardeşinin cenazesine devletin sorumluluğunda olan özel güvenlik bölgesinde aldığını belirterek, “Sorumluluk devletin ”dedi.

Av. Erdal Kuzu: Devlet Adına Öldürmeyi Kutsayan Bir Mütalaadır

Katılan avukatı Av. Erdal Kuzu esas hakkında verdiği beyanda, sanıkların savunmasının 90’lı yıllarda “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” sözleriyle özdeşlik gösterdiğine dikkat çekerek, sanıkların böyle savunma yapamayacağını söyledi. Esas hakkındaki mütalaada savcının söylediği “Olayı gösteren kamera kayıtları yok” sözlerini eleştiren Kuzu, “Görmek isterseniz, oğlu Davut Altunkaynak gözaltında gören annesinin ifadesi delildir. Hazni Doğan delildir, görmek isterseniz. Bunları yok sayamazsınız, görmezden gelemezsiniz. Mütalaayı ciddiye almıyoruz. Bu mütalaa da insanların vicdanında bir yaradır. Bu Kürtlere bir bakış açısıdır. Bu mütalaanın insanların vicdanında yara açtığı için konuşacağız. Yarın bir gün daha demokratik bir Türkiye olduğu zaman bunu daha çok konuşacağız. Tanıkların beyanları görmek istemeyen bir mütalaa hukuki değildir. Devlet adına öldürmeyi kutsayan bir mütalaadır. Bu hukuki bir mütalaa değildir. Bu mütalaayı daha fazla konuşacağız. Kürtler hiçbir zaman eşit bir vatandaş gibi yargılanmadı. Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan sanıklar rahat rahat duruşmaya geliyor. Devletten, yargı zihniyetinde tutumundan güç alıyorlar. Durum bundan ibaret. Tarafsız bir yargılama olsaydı bu kadar rahat hareket edebilirler miydi? Sanıklar yargının tutumundan cesaret alıyor. Faili meçhul cinayetlerde devlet hiçbir zaman samimi davranmadı. Bu davaların beraatla sonuçlanması sanıklara güç veriyor. Bu dava cesaretli aileler ile bizler ve hakim, savcılar sayesinde buraya geldi. Bu dava bizim için tamamlandı. Bir grup genç yok edildi. Geriye aileleri ve anıları kaldı” diye belirtti.

‘Devlet Adına Cinayet İşlemiş Diye Kimse Kutsanamaz’

Av. Kuzu, Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın ailelere cesetlerin yerini gösterdiği için sanıklar tarafından öldürüldüğünü ve kazana atılıp yakıldığını hatırlattı. Av. Kuzu beyanının devamında “Her şey yüzde yüz ortada. Görmek isterseniz, dokunmak isterseniz, tarafsız ve bağımsız davranırsanız delilin en büyüğü burada. Bu üstü kapanacak bir dosya değil. İnsanların cenazeleri var. Kamera kaydı yok diye, delil yok denilerek geçiştirilemez. Devletin resmi görevlisi Adem Kul gözaltı yapıldı dedi. Biz gözaltına alınanları kuyularda bulduk. Bundan daha iyi delil olur mu? Birçok tanık dinlettirdik. O tarihte kayıt dışı gözaltına alınan insanları dinlettirdik. Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun için resmi gözaltı kararı var. Cesetlerinin bulunduğu yer devletin gözetiminde olan bir yerdir. Kuyular, Kürtlerin hafızasında bir yaradır. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt katliamları yaşandı. Ölenlerin hepsinin cesetlerini kuyularda bulduk. Sanıklar tek tek suçlamaları kabul etti. Sanık Süleyman Seyhan ve korucular gözaltı işlemine askerlerle birlikte gittiklerini söylediler. Sonrasında bunların cesedi nerede bulundu? Kuyularda bulundu. Mehmet Tire, gözaltların olduğu 29 Ekim-6 Kasım tarihleri arasında oradaydı. Bu tarihten sonra rapor aldı. Bütün infazlar onun emriyle yapıldı. Deliller sabit. Bizi anlamaya çalışın. Sadece bunları gören ve karar verin. Devlet adına cinayet işlemiş diye kimse kutsanamaz. Bu cinayetler görmezden gelinemez. Ölülerimize saygı duyulsun istiyoruz. Beraat kararı verilirse yüz yıllık hikaye devam edecek. Buna izin vermeyin. Bu suçu işleyenlerin cezalandırılmasını istiyoruz. Kararla birlikte haklarında yakalama kararı çıkarılması gerekiyor” dedi.

Katılanlar avukatı Av. Gülistan Duran mütalaaya katılmadıklarını söyleyerek “Somut deliller ortada. Ortada cesetler ve tanıklar var. Kamu vicdanının sağlanması için sanıkların cezalandırılması gerekiyor” dedi.

Sanık Hurşit İrmen: Yüce Türk Adaletine Her Zaman Güvendim

Ardından söz alan sanık Hurşit İmrenYüce Türk adaletine her zaman güvendim. Şimdi de güveniyorum. Savcılık mütalaasına katılıyorum” dedi. Mahmut Yılmaz da “Yüce Türk adaletine güveniyoruz. Suçsuzum. Beraatımı istiyorum“. Sırayla söz alan sanık müdafileri, savcılığın mahkemeye sunduğu esas hakkındaki mütalaa doğrultusunda karar verilmesini, müvekkilleri hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti. Haydar Topçam’ın avukatı Av. Nazmi Gökçe ise yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri nedeniyle müvekkilinin yurtdışında olan akrabalarının düğün ve nişanına katılamadığını, bu yüzden mağdur olduğunu ileri sürerek bu tedbirin kaldırılmasını talep etti. Mahkemenin son sözünü sorduğu sanık Hurşit İmrenBeraatımı talep ediyorum. Türk adaletine güveniyorum. Mağdurum” dedi. Sanık Mahmut Yılmaz ise “Yüce Türk adaletine güveniyorum” diye belirtti.

Katılanlar, Beraat Kararı Veren Mahkemeye Heyetine Tepki Gösterdi

SEGBİS kaydını kapatan mahkeme, karar için duruşmaya ara verdi ve müzakere için başka bir salona geçti. Yaklaşık 20 dakika süren aranın ardından mahkemeye heyeti duruşma salonuna geldi. Mahkeme başkanı 18 sanık hakkında verdikleri 5 sayfalık kararı “Yapılan yargılama sanıkların atılı suç işlediklerine dair kesin ve inandırıcı nitelikte delil bulunmadığı için sanıkların beraatına karar verdik” diyerek açıkladı. Bu sırada katılan Hazni Doğan, mahkeme başkanına yaklaşıp yüzüne bakarak “Bizi şaşırtmadınız” dedi. Katılan Abdulaziz Altınkaynak ise duruşma salonunda mahkeme heyetinin de duyacağı şekilde “Türkiye’de adalet yok. Hakim ve savcı yok. Ölen Türk çocuğu olsaydı müebbet verirlerdi. Yazıklar olsun böyle adalete. Böyle adalet olmasın” sözleriyle karara karşı duyduğu tepkisini dile getirdi. Duruşma salonunda bulunan polisler duruşma salonundan çıkardıkları Altınkaynak’a “Şov yapma, burası şov yapılacak yer değil” dedi. Başka bir polis ise karar tepki gösterenler “Burada taşkınlık yapmayın. Sizi adliyeden çıkartırım” uyarısında bulundu.

Karar

Mahkeme; Hurşit İmren, Mehmet Tire, Mahmut Yılmaz, Haydar Topçam, Kerim Şahin, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Bahattin Ergel, Osman Demir, Faruk Çatak ve Ramazan Savcı isimli sanıkların 765 sayılı TCK’nın 450/4. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda atılı suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince sanığın atılı tüm suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.

Mahkeme, yurtdışına çıkış yaşağı şeklindeki adli kontrol tedbirinde geçen sürede dikkate alınarak sanık hakkındaki adli kontrol tedbirinin kararla birlikte kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme, yargılama süresince kendilerini avukat ile temsil eden her bir sanığa 10.250,00 TL vekalet ücretinin verilmesine hükmetti.

Duruşma Sonrası

Bu sırada duruşma tutanağı almak için salonda bekleyen katılan Av. Erdal Kuzu ile mahkeme heyeti arasında yaşanan tartışma koridordan duyuluyordu. Duruşma salonunun kapalı olması ve polisin izin vermemesi nedeniyle salona giremedik. Tartışmanın, mahkeme heyetinin duruşma tutanağının bir örneğini Av. Kuzu’yu vermemesi nedeniyle yaşandığını sonradan öğrendik. Mahkeme heyeti duruşma tutanağının onaylanmış örneğinin UYAP sistemine yüklendiğini, mahkemenin avukatlara duruşma tutağını verme gibi bir zorunluluğunun olmadığına dair tutanak tutarak, Av. Kuzu’nun buna rağmen mahkemede tutanak istemekte ısrar ettiğini savundu. Mahkeme, katılan Av. Kuzu’ya savcının davanın esası hakkında verdiği mütalaanın bilgisayar çıktısını verdi.

Doğan: Eğer Hukuk ve Adalet Olmuş Olsaydı Bu Mahkemede Beraat Kararı Çıkmazdı

Gözaltında zorla kaybettirilen 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ın kardeşi ve olayın tanığı Hazni Doğan, mahkemenin sanık hakkında verdiği kararı değerlendirdi. Zorla kaybettirilen Abdurrahman Olcay’ın damatları, Mehmet Emin Aslan’ın da dayısının çocuğu olduğunu hatırlatarak, 1955-1996 yılında, 6 yakınının JİTEM tarafından gözaltına alınarak zorla kaybettirildiğini söyledi. Yedi yıldır süren bu davada mahkemenin yakınlarını öldüren kişiler hakkında beraat kararı vermesinin kendilerini şaşırtmadığını ifade eden Doğan, “Savcı, bütün katiller beraat etsin diye bir mütalaa yazdı. ‘Yeterli delil bulamadık’ dedikleri bu olayın canlı tanığıyım. Davut Altınkaynak’ın annesi de bunun canlı tanığıdır. Süleyman Seyhan’ın kızı Fehime Seyhan bunun canlı tanığıdır. Biz üçümüz de 1995 yılında onlarla birlikte Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığında gözaltına alındık. Bizi bugün götürseler gözaltına alındığımız yeri gösterebiliriz. Zaten bunu mahkemede de söyledik. Ama bu yeterli görülmedi. Biz yedi cenazemizin kemiklerini devletin kontrolünde olan karakolun 150 metre yanındaki bir yerde bulduk. 13-14 yaşlarındaki çocukların kemiklerini yakıp çukurlara atıp üzerine taşlarla kapatmışlar. Ancak bugün bunun hesabını soracak bir mahkeme yok. Neden? Çünkü öldürülen Kürt çocukları olduğu için. En önemli mesele de bu. Ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Çünkü biz karşımızdaki kişileri insan olarak düşünüyoruz. Onlarda vicdan, merhamet olduğunu düşündük. Ne hukuk var ne de adalet. Eğer hukuk ve adalet olmuş olsaydı bu mahkemede sanıklar için beraat kararı çıkmazdı. Kürtler için adalet yok. Bazen diyorlar ‘Kürtler ne istiyor?’ diye. İşte biz bunu, adalet istiyoruz. Biz de bu ülkede her vatandaş gibi eşit olmak istiyoruz. Mehmet Ağar ve Tansu Çiller yargılanmadan bu davanın gerçek failleri ortaya çıkarılamaz ve hesap sorulamaz” dedi.

Altınkaynak: 26 Yıldır Adaleti Aradık Ama Adıyaman Adliyesi’nde Adalet Çıkmadı

Gözaltında zorla kaybettirilen 12 yaşındaki Davut Altunkaynak’ın babası Aziz Altunkaynak ise bu davada sanıkların ceza alması için her şeyin apaçık ortada olduğuna işaret ederek, “Devlet de savcı da mahkemede aynı fikirde. Davut’u katledip 120 metre derinliğindeki kuyuya atan katillerin beraat etmesinin nedeni Davut’un Kürt olmasıdır. Davut Kürt olduğu için katilleri cezalandırılmadı. Biz 7 yıldır bu mahkemeye gidip geliyorduk. Zaten mahkemenin bunlara ceza vereceğini beklemiyorduk.  Adalet böyleyse biz adaletten ne bekleyeceğiz ki. Türkiye’de adalet yok. Deliller var, kanıtlar var. Kim öldürdü ne yaptı? Her şey bellidir. Katiller serbest bırakılıp beraat ettiriliyor. Biz artık bu devletten ne bekleyeceğiz? Sonuna kadar hakkımızı arayacağız. Biz ölürsek hakkımızı çocuklarımız arayacak. Biz 26 yıldır adaleti aradık ama maalesef Adıyaman Adliyesi’nde adalet çıkmadı, adaleti bulamadık. 26 yıl mücadele ettik, 26 yıl daha mücadele etmeye hazırız” dedi.

Nedim Akyön’ün abisi Ahmet Akyön ise “Kardeşimi gözaltında zorla kaybettiler, kemiklerini yıllar sonra bulduk. Adliye Sarayı diyorlar ama gerçekte adliye sarayı değil. Bu kararla en büyük haksızlığı bize değil, kendi adalet ve hukuk sistemlerine yaptılar. Bu karara üzüldük ama sonuna kadar devam edeceğiz. Davacıyız, davamızın peşini bırakmayacağız” diye belirtti.

Yayınlanma tarihi

6 July 2022

Kategori Listesi

Etiket Listesi