Şerzan Kurt Davası

İlk Duruşma Tarihi:
09 Ağustos 2010
Dava Mahkemesi:
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Sanıklar:
Gültekin Şahin
Maktuller:
Şerzan Kurt

Şerzan Kurt Davası

12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla’da öğrenciler arasında çıkan çatışmada polis memuru Gültekin Şahin’in silahını ateşlemesi sonucu Muğla Üniversitesi öğrencisi Şerzan Kurt ağır yaralandı. On iki gün sonra, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 24 Mayıs 2010 tarihinde Şerzan Kurt yaşamını yitirdi. 

Aynı gün yapılan otopsi işlemi sonucunda düzenlenen otopsi raporunda, Şerzan Kurt’un ateşli silah yaralanması ve künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve bunların müşterek komplikasyonları sonucu ölümün gerçekleştiği ve hem ateşli silah yaralanmasının hem de kafa travmasının ayrı ayrı kişinin ölümüne neden olabilecek mahiyette olduğu belirtildi. 

Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. 

13 Mayıs 2010 tarihinde R.N., Ö.İ. Y.G. M.D. Ö.G.’nin tanık olarak ifadeleri alındı. Tanıklar beyanlarında özet olarak, olay anından Şerzan Kurt’un yanında olduklarını, olayı gördüklerini, Recai Güreli Caddesi üzerine çıktıktan sonra Chicken House isimli lokantanın önünde bulunan ülkücü grupla karşılaştıklarını, birbirlerine karşılıklı taş attıklarını, küfürleşmelerin olduğunu, ülkücü grubun polislere doğru kaçmasının ardından polislerle karşı karşıya kaldıklarını ve o gün için üzerinde çizgili uzun kollu tişört bulunan polis Gültekin Şahin'in kendilerine dağılın diye bağırarak belindeki tabancayla havaya ateş etmeye başladığını ve silah sesleriyle birlikte üstlerine gaz atıldığını ve geri kaçmaya başladıkları esnada Kıbrıs Pastanesi civarında Şerzan Kurt'un geri dönmeye ve kaçmaya çalıştığı sırada sağ yanına doğru vurularak yere düştüğünü ve olayların hiçbir aşamasında ne karşıt gruptaki şahıslarla ne de polisle aralarında hiçbir şekilde fiziki temas gerçekleşmediğini, karşıt grubun attığı taşların kendilerine ulaşmadığını, Şerzan Kurt’un yere düştüğü anda veya yere düştükten sonra ona kimsenin vurmadığını söylediler.

Ayrıca tanık M.D. bu beyanlarının yanı sıra Gültekin Şahin'in olay sırasında önce havaya ateş etmesine ve bir ara aralarında çok kısa bir mesafe olmasına rağmen silahını kendilerinin üzerine doğrultarak ateş ettiğini, bu anda kaçmak için geri döndüğünde kendisinin solunda bulunan Şerzan'ın da kendi sağından geriye doğru dönmek üzere iken vurulduğunu ve sağ yanına doğru yere düştüğünü, Şerzan’ın Gültekin Şahin'in kendi üzerlerine doğru ateş ettiği anda vurulduğunu ifade etti. 

Olay yeri inceleme raporuna göre, olay yerinde 10 adet 9 mm çaplı MKE yapımı boş kovan ile 3 adet ses tabancası boş fişeği ve Şerzan Kurt’un  bulunduğu yerin ters tarafında ve  ona yaklaşık 60 metre uzaklıkta 1 adet 7,65 mm çaplı boş kovan elde edildi.

15 Mayıs 2010 tarihinde bir kişi savcılığa müracaat ederek olayı tam olarak ve ayrıntısıile gördüğünü, ancak can güvenliğinin sağlanması ve kimliğinin gizlenmesi halinde beyanda bulunacağını bildirdi. Bunun üzerinde tanık koruma kararı alındı ve bu karar gereğince tanığın “Tanık X” sıfatıyla beyanı alındı.

Tanık X beyanında, Recai Güreli Caddesi üzerinde oturduğunu, olay günü gece yarısından sonra cadde üzerinde gürültüler gelmeye başladığını, saat 01.00 sıralarında Chicken House isimli tavukçuya ellerinde sopalar olan bir takım insanların girip çıktığını, gece saat 02.00 sıralarında heykel tarafından caddeye giren grup ile tavukçuda bulunan grup arasında küfürleşmeler başladığını, tarafların birbirlerine taş ve sopalar fırlattığını, aralarında herhangi bir fiziki temas olmadığını, çok kısa cereyan eden bu arbedenin ardından polis merkezi sokağından resmi kıyafetli polis memurlarının caddeye indiğini, bu arada tavukçunun önünde bulunan grubun polislere doğru koşarak bir alt sokağa geçtiklerini, polislerle heykel tarafından gelen grubun karşı karşıya kaldığını bu sırada üniformalı polislerin arasından çıkan kel kafalı, çizgili, uzun kollu tişört giyen polis olduğunu düşündüğü bir şahsın elinde silah olduğu halde üniformalı polislerin ortalarından elindeki silahı öğrencilere doğrultarak birden çok kez ateş ettiğini, bu ateşle birlikte öğrencilerden birisinin vurularak yere düştüğünü, aynı anda gaz bombalarının atılmaya başladığını, kel kafalı, üzerinde çizgili tişört bulunan polisin silahını öğrencilere doğrultarak ateş etmeye başlamasının ardından birinin vurulup vurulmadığını merak edip ileri tarafa baktığında grubun içerisinde bir şahsın vurulduğunu gördüğünü ve olay anında bahsettiği kel kafalı çizgili tişörtlü şahıs dışında ateş eden başka bir şahsı görmediğini, ardından gaz bombalarının atılmaya başladığını, polislerin ve bir kısım göstericilerin vurulan şahsın başına toplandığını ve silahla öğrencilerin üzerine ateş eden çizgili tişörtlü kel şahsın atışların ardından bir öğrencinin vurulduğunu görünce geriye dönerek olay yerinden uzaklaştığını, öğrencinin vurulduğu anda çizgili tişörtlü kel kafalı şahsın dışında ateş eden başka kimseyi görmediğini  beyan etti. 

Tanık X’in beyanları sonrasında Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Muğla Emniyet Müdürlüğünden olay yerinde görev yapan sivil polis memurlarının olay anında giydikleri kıyafetlerle çektirilmiş önden ve sağdan teşhise yarar büyük boy fotoğraflarının çektirilmesi ve teşhis için gönderilmesi istendi.

16 Mayıs 2010 tarihinde emniyetten gelen fotoğrafların tanık X’e gösterilmesi üzerine tanık X, olay günü öğrencilere doğru ateş eden ve bir kişiyi yaralayan kişinin Gültekin Şahin olduğunu açık ve net bir şekilde tespit etti. 

17 Mayıs 2010 tarihinde  polis Gültekin Şahin’in avukatı eşliğinde şüpheli olarak ifadesi alındı. Gültekin Şahin, Recai Güreli Caddesi üzerinde başlayan olayların ardından iki grup arasında meydana gelen taşlı sopalı arbedenin ardından ülkücü grubun kendilerin doğru koşarak dağılmasının ardından çoğu üniversite öğrencisi ve doğu kökenli grupla karşı karşıya kaldıklarını, grubun kendilerin taş ve sopa fırlattığını, arada birkaç el silah sesi duyduğunu ve nöbetçi müdürden ikaz atışı yapma konusunda izin talep ettiğini, nöbetçi müdürün baş hareketi ile kendisine bu izni vermesinin ardından birkaç arkadaşı ile birlikte silahlarını çıkartarak grubu dağıtmak amacıyla havaya doğru atış yaptığını ve yaklaşık 10 metre kadar göstericileri kovaladığını, kendisi atış yaptığı sırada ve göstericilere doğru koşarken mesai arkadaşının yolun sağında aynı şekilde atış yaptığını, grubun dağılmasının ardından geri döndüğünü bu esnada grubun içerisinde birinin vurulduğu yönünde bağrışmalar üzerine bir şahsın vurulduğunu anladığını, kesinlikle göstericilerin üzerlerine doğru atış yapmadığını toplam 4-5 el atış yaptığını, Şerzan Kurt’u kendisinin vurmadığını ve suçlamayı kabul etmediğini söyledi.

17 Mayıs 2010 tarihinde şüpheli polis Gültekin Şahin tutuklandı.  Muğla Valiliği tarafından aynı gün yapılan açıklamada da Şerzan Kurt’u silahla vurarak ağır yaralanmasına neden olan polis memuru Gültekin Şahin’in tutuklandığını bildirildi.

22 Haziran 2010 tarihinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianame ile polis Gültekin Şahin hakkında olası kast ile nitelikli insan öldürme suçundan cezalandırılması için kamu davası açılması talep edildi.

Savcılık tarafından düzenlenen iddianame sonrasında Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldı. 

Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi davanın ilk duruşmasının 10 Ağustos 2010 tarihinde yapılmasına karar verildi. Ancak ilk duruşma müdahil avukatlara haber verilmeden 9 Ağustos 2010 tarihinde evrak üzerinden görüldü. 

Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinde evrak üzerinden yapılan inceleme sonrasında tutuklu yargılanan sanık polis Gültekin Şahin’in tutukluluk halinin devamına karar verildi. Ayrıca mahkeme, Muğla Valiliği ve Başsavcılığının talebi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile dosyanın kamu güvenliğinin sağlanması yönünden bir başka Ağır Ceza Mahkemesine nakline ilişkin talep üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 5 Ağustos 2010 tarihli kararı ile kamu güvenliği gerekçesiyle davanın  Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine nakline karar verildi.

Davanın nakline ilişkin verilen kararın ardından dava Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti.  

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada savcı; olay sırasında Şerzan Kurt'un da aralarında olduğu öğrenci grubunun polislerle karşı karşıya kaldıkları esnada görevli polislerden sanık Gültekin Şahin ve aynı ekipte birlikte çalışan diğer polis memuru O.K.’nin beylik silahlarını çıkararak, sanık Gültekin Şahin yolun sol tarafında, O.K. ise yolun sağ tarafında kaldırıma yakın şekilde, havaya doğru ateş edip göstericilere doğru koşmaya başladıkları,bu esnada Şerzan Kurt’un da grup ile geri dönerek kaçmaya çalıştığı, grubun ardından koşarak Kıbrıs Pastanesi önüne doğru kovalayan polis memuru Gültekin Şahin'in, olay sırasında dağıtmak amacıyla gruba yönelerek havaya ateş ettiği, ancak önce havaya doğru yaptığı atışların aksine bu kez silahını göstericilerin üzerine doğrultarak sağ kolu zemine paralel olacak şekilde birkaç el daha atış yaptığı ve bu atışlar sırasında sanık Gültekin Şahin'in tam karşısında, kendi sağından dönerek geriye kaçmaya çalışan Şerzan Kurt'un sol omuz arkasından giren ve sağ omuz başından vücudunu terk eden ateşli silah yaralanmasının etkisiyle meydana gelen olayda sanığın eylemi sonucu, olası kastla insan öldürme suçundan cezalandırılmasına ve sanığın tutukluluk halinin devamına ilişkin mütalaa verdi. 

7 Eylül 2012 tarihinde Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme, sanık Gültekin Şahin hakkında olası kastla insan öldürme suçlamasından 8 yıl hapis cezası ile tahliyesine karar verdi.

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı cumhuriyet savcısı, sanık müdafileri, katılanlar vekilleri tarafından temyiz başvurusu yapıldı.

14 Nisan 2014 tarihinde yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verdi. Kararda sanığın olası kastla değil kasten insan öldürme suçundan cezalandırılmasına ancak Şerzan Kurt’un da arasında bulunduğu gruptan polislere doğru taş atıldığı gerekçesiyle verilecek cezadan haksız tahrik indirimi yapılması yönünde karar verdi.

20 Şubat 2015 tarihinde, Yargıtayın bozma kararı sonrasında Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada katılanlar vekili Av. Tahir Elçi esasa ilişkin beyanda bulundu. Av. Tahir Elçi kolluk görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin Türkiye’deki pratiği şu sözlerle dile getirdi. “Sayın Başkan öncelikle davanın özel bir niteliği var, mahkeme bu niteliği göz ardı etmemelidir ve hüküm kurarken bu önemli niteliği gözden ırak tutmamalıdır, nedir bu, biz herhangi bir adam öldürme davası ile karşı karşıya değiliz, böyle bir yargılama yapmıyoruz, nedir peki bu davanın niteliği bizi, yurttaşları, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını birileri korumakla görevli, bunun için eğitim almış, bunun için belli bir mesleki tecrübeden geçmiş, dolayısıyla bizim mal ve can güvenliğimizden sorumlu bir kamu görevlisinin aslında genç bir insanı, bir sivil birisinin yaşamına son verme biçimindeki bir dava ile karşı karşıyayız, şimdi sayın başkan öncelikle şunu ifade edelim, öteden beri özellikle kamu görevlilerinin yani polis görevlilerinin, jandarma görevlilerinin, güvenlik görevlilerinin sivil insanlara, masum insanlara yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, çeşitli nedenlerle işledikleri suçlara ilişkin ne yazık ki etkili adil tarafsız ve kamu oyunuda tatmin eden hukuka uygun hükümler verilemiyor, ne yazık ki bu cezasızlık biçiminde ifade edilen bir sorunla biz karşı karşıyayız. Türkiye'de ve zaten bu nedenle yani kamu görevlilerinin özellikle ağır suçları işleyen öldürme gibi hukuk dışı infazlar gibi ya da işte çeşitli şekillerde insanların yaşamlarına, yaşam hakkına son veren eylemlerine ne yazık ki Türkiye'de kamu görevlilerinin suç ve cezadan bir tür bağışık kalma, bir tür muaf kalma hali var, böyle bir gerçek var Türkiye'de ve ne yazık ki bu gerçek, bu adli gerçek, Türkiye'de sosyal barışıda, toplumsal barışı da zedeliyor, zarar veriyor, kişilerin, insanların, yurttaşların, vatandaşların adalete, devlete, hukuka olan güvenini zayıflatıyor ve bu nedenle zaten ne yazık ki hepimizin güvencesi olması gereken olan yargıya olan güven her geçen gün böyle karne alıyor, şimdi dolayısıyla bütün bu gerçeği dikkate almak durumundayız, eğer biz bugün gerçekten oluşa delillere ve sanığın eylemine uygun adil bir karar tespit etmezsek, yarın başka Şerzan Kurt'lar yaşamını yitirir, nasıl ki daha önce Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve Nihat Kazanan gibi bu ülkenin genç çocukları yaşamını yitirmiş ise, daha fazla çocuğumuz, daha fazla insanımızı kaybedeceğiz ve daha fazla bu ülkenin insanlarının adalete, hukuka, devlete olan güveni sarsılacaktır. Dolayısıyla öncelikle mahkemenin dikkatini buraya sunmak isterim. Gerçekten de toplum insanlar bugün burada adil bir hükmün sanığın eylemine uygun bir hükmün etkili bir hükmün çıkmasını bekliyorlar.” 

20 Şubat 2015 tarihinde,Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtayın bozma kararına uyarak Gültekin Şahin hakkında Şerzan Kurt’u kasten öldürdüğü gerekçesiyle müebbet hapis cezası vererek haksız tahrik indirimini uygulayarak 16 yıl hapis cezası verdi ve sanığın tutuklanmasına hükmetti.

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 20 Şubat 2015 tarihinde vermiş olduğu kararına karşı taraflarca temyiz başvurusu yapıldı. 

16 Haziran 2015 tarihli görüşünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığ hükmün onanmasını talep etti.

18 Nisan 2016 tarihli kararıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesi önceki kararında suçun kasten insan öldürme eylemi olduğuna dair bozma kararından uzaklaşarak bu kez sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğuna dair Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtayın bozma kararına uyarak verdiği kararın bozulmasına karar verdi. 

19 Haziran 2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma kararına karşı “sanığın eyleminin bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu oluşturduğu" görüşüyle itiraz etti.

5 Ekim 2016 tarihinde itirazı değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verdi.

28 Kasım 2017 tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazın esası hakkında bir karar vermedi ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 18 Nisan 2016 tarihli sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğuna dair bozma kararını kaldırarak dosyayı yeniden Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderdi. 

05 Aralık 2018 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi davaya ilişkin üçüncü kez verdiği kararda  18 Nisan 2016 tarihinde verdiği kararıyla aynı biçimde sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan bozulmasına ve sanığın tahliyesine karar verdi.  

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma kararı sonrası Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülmeye başlayan davada 11 Eylül 2019 tarihinde mahkeme, haksız tahrik altında kasten yaralama suçundan 12 yıl hapis cezası vererek suçun haksız tahrik altında işlediği gerekçesiyle cezayı 9 yıla indirdi ve takdiri indirim hükümlerini de uygulayarak sanık hakkında 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11 Eylül 2019 tarihli kararına karşı taraflarca temyiz başvurusu yapıldı ve dosya yeniden Yargıtay 1. Ceza Dairesine gitti.  9 Mart 2021 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11 Eylül 2019 tarihli kararını onadı.

18 Mayıs 2021 tarihinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Yargıtay 1. Ağır Ceza Dairesinin 9 Mart 2021 tarihli haksız tahrik altında kasten yaralama suçun onanmasına ilişkin kararına sanığın eyleminin bilinçli taksirle gerçekleştirdiğine ilişkin itiraz etti. 

02 Kasım 2021 tarihinde Yargıtay 1. Ağır Ceza Dairesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını yerinde görmedi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan uyuşmazlık çözülmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildi.

17 Ocak 2024 tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederek, sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğuna Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11 Eylül 2019 tarihinde haksız tahrik altında kasten yaralama suçundan takdiri indirim hükümlerini de uygulayarak sanık hakkında verilen 7 yıl 6 ay hapis cezası kararını bozdu.

22 Kasım 2024 tarihinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararı sonrasında Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediği gerekçesiyle 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verdi.

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22 Kasım 2024 tarihinde vermiş olduğu karara karşı katılan vekilleri tarafından temyiz başvurusu yapıldı.