DİYARBAKIR – Helin Hasret Şen’i katleden polis yeniden yargılanacak. Dava avukatlarından Yakup Güven, dosyada kamera ve ses kayıtlarında eksiklik kriminal inceleme raporunun da olmadığını belirterek “Fail polis olunca cezasızlık devreye giriyor. Bu da benzer yeni olaylara yol açmaktadır” dedi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015’te ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu katledilmesine ilişkin fail polis Abdullah Ercan 1 Şubat’ta Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanacak. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi avukatı olan aynı zamanda davaya bakan Yakup Güven, yargılamadaki eksikliklere ve cezasızlığa dair değerlendirmelerde bulundu.
Soruşturma İzni Verildi
Yargılanan sanığın polis olması dolayısıyla sanık avukatının talebi üzerine mahkeme tarafından 24 Eylül 2020 tarihli celsede; idare tarafından sanık hakkında soruşturma izni verilmesi durumunda yargılamaya devam edilebileceğinin belirtilerek dava hakkında ‘durma kararı’ verildiğini hatırlatan Yakup, “Bu hususta tarafımızca yapılmış olan itirazlar ret edildi. İdare tarafından 3 Şubat 2021 tarihinde verilmiş olan soruşturma izni kararı neticesinde yargılamaya devam olunacak” dedi.
‘Valiliğin Açıklamasıyla Soruşturma Makamı Etki Altına Alındı’
Helin’in katledilmesinden sonra hiçbir soruşturma işlemi yapılmadığını söyleyen Yakup, deliller toplanmamışken Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan açıklamada örgüt üyeleri tarafından kolluk güçlerine saldırı olduğu, saldırı esnasında 12 yaşında bir çocuğun yaralandığı ve 112 unsurları ile devlet hastanesine kaldırıldığının söylendiğini hatırlattı. Yakup, “Açıklamada tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdiği ifade edilmiştir. Valiliğin bu açıklaması olayın başından itibaren soruşturma makamını etkisi altına alma amacını ortaya koymaktadır” sözlerine yer verdi.
Yakup, bölgede kolluk personellerinin fail olduğu diğer tüm yargılamalarda benzer bir usul izlendiğine dikkat çekerek, olay tarihinin 2015 yılı olmasına rağmen soruşturma işleminin çok ağır yürütüldüğünü ifade etti. Yakup, delillerin toplanması ve muhafazası yönünde etkin bir çaba ortaya konmadığını belirtti.
‘Kamera Kayıtlarının Devamı Yok’
Soruşturmanın başlamasından kısa bir süre sonra savcılık tarafından dosyaya ‘gizlilik kararı’ getirildiği ve müşteki vekilleri olarak dosyaya erişiminin engellendiğini ifade eden Yakup, sözlerine şöyle devam etti: “Soruşturmada müşteki tarafın dosyaya erişimi kısıtlanırken soruşturma ‘terör suçları birimlerince’ yürütüldü. Bu da aslında Helin’in ‘örgüt üyesi’ olarak değerlendirilmeye, kolluğun eyleminin yasal olduğu yönünde işlem yapılmaya çalışıldığı hususunu ortaya çıkarıyor. Kolluk personelinin kullandığı zırhlı araca ait kamera kayıtlarının dosyaya konan kısmı olay tarihinde saat 08.15’ten 09.15’e kadar olan kısmı kapsamaktadır. Kaydın sonlandığı zaman sonrasında olay yerine gelen ambulansın maktulü aldığı belirtilmektedir. Fakat o anlara ilişkin kamera kayıtları dosyada mevcut olmadığından ondan sonra ne olduğu hususu konusunda elimizde sabit veriler mevcut değildir.”
‘Telsiz Kayıtları Dosyaya Sunulmamış’
Soruşturma dosyasına eklenen, kolluk mensuplarına ait telsiz ses kayıtlarının incelendiğini aktaran Yakup ses kayıtlarının da saat 08.52.27 ile 09.31 arasını kapsadığını söyledi. Yakup, “Olay saat 08.40’ta meydana gelmiş, dosyaya sunulan kamera kayıtları saat 08.15’ten itibaren olay yerini ve çevresini görüntülemektedir. Olay anına ve öncesine ait telsiz kayıtlarının dosyaya sunulmamış olması da eksik olan bir diğer husustur” şeklinde konuştu.
‘Kriminal İnceleme ve Rapor Yok’
Dosyanın başından itibaren işlemlerin şüphelinin polis olduğu bilinmesine rağmen mensubu olduğu kolluk birimince yürütüldüğünü bu durumun ise soruşturmanın etkililiğini ve tarafsızlığını engellediğini vurgulayan Yakup, “ Özellikle failin kamu görevlisi olduğu soruşturmalarda işlemi yapan aynı kolluk birimindeki personelin delillerin eksiksiz ve özenli şekilde toplanılıp muhafaza edilmediği dosyalar olduğu bilinmektedir. Bu dosyada da olay yeri keşif tutanağı hukuka uygun şekilde düzenlenmemiş, olay anında görevli polislerin silahları ile olay yerindeki sayısız mermi kovanları hakkında kriminal inceleme ve rapor tanzim edilmemiştir. Olay anında çok sayıda mahalle sakininin olay yerinde olduğu bilinmekte olmasına rağmen, soruşturma aşamasında bu şahıslar tespit edilip tanık sıfatıyla bilgilerine başvurulmamıştır” ifadelerini kullandı.
‘Tanıklara Doğrudan Soru Sorma Hakkı Engellendi’
Mahkeme aşamasında da yine tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılan polis memurlarının beyanlarının talimatla alındığını dile getiren Yakup, bu durumun müşteki ve vekillerinin tanıklara doğrudan soru sorma, çapraz sorgu hakkının engellenmesine yol açtığına dikkat çekti. CMK madde 201’de düzenlenen ‘Doğrudan Soru Sorma Hakkı’nın ihlal edildiğine dikkat çeken Yakup, bahse konu eksiklerin yanında yine hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında birçok ihlal ve eksiklik bulunduğunu ifade etti.
‘Keyfi Şekilde Taleplerimiz Reddedildi’
İlgili mercilerce yürütülen işlemlerdeki eksiklikleri defalarca yazılı ve sözlü biçimlerde ilgili soruşturma mercilerine ve kovuşturma aşamasında da mahkemeye sunduklarını aktaran Yakup, eksikliklerin ivedilikle giderilmesi noktasında taleplerde bulunduklarını söyledi. Bu taleplerin çoğu kez hukuksal gerekçeler sunulmadan keyfi biçimlerde reddedildiğini dile getiren Yakup, “Özellikle soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin her aşamasında düzenli olarak dile getirdik. Sanığın tutuklanması yönündeki talebimizin yenilenmesi başta olmak üzere, daha etkin ve adaletin tesisini amaç edinen bir yargılama sürecinin vuku bulması için dosyanın bulunduğu aşamaların hususiyetine göre spesifik ve genel taleplerimiz olacaktır” diye konuştu.
‘Cezasızlık Yeni Olayların Yaşanmasına Neden Oluyor’
Bölgede özellikle kolluk personelinin fail olduğu, sivil vatandaşların yaşamını yitirdiği veya yaralandığı olaylara ilişkin yıllardır sistematik bir olguya dönüşmüş bir şekilde cezasızlık politikasının uygulandığını dile getiren Yakup, “Bu da maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını engellemekte, faillerin hak ettikleri cezaları almalarının önünde onları kollayan bir kalkan işlevi görmektedir. Bu durum gerçek adaletin tesisini engellemekle beraber, benzer yeni olaylara yol açmaktadır. Cezalandırılmayacakları yönündeki peşin ve ‘kendilerince haklı’ yargıyla hareket eden kolluk personellerinin cezai müeyyideden azade bir mantaliteyle hareket etmeleri her gün yeni hukuksuzluklara yol açmaktadır” dedi.
‘Cezasızlık Son Bulmalı’
Cezasızlık politikasının devletin izlediği politikadan bağımsız olmadığını vurgulayan Yakup, “ Sistematik bir hal almış cezasızlık politikasının artık son bulmasını, masum insanları katleden faillerin hak ettikleri cezalara çarptırılmalarının hukukçular ve hak savunucuları olarak artık bir temenni olmanın ötesine geçmesini istemekteyiz” şeklinde konuştu.
Davaya Dair
2 Ekim 2015 tarihinde, sokağa çıkma yasağının uygulandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde annesi ile birlikte fırına gitmek üzere sokakta bulunan 12 yaşındaki Helin Hasret Şen, Kobra tipi zırhlı araçtan edilen ateş sonucu yaşamını yitirdi. Helin Hasret Şen’in bedeni, aralıksız ateşe devam edilmesi yüzünden sokaktan alınamadı ve ancak yaklaşık bir saat sonra Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’ne kaldırılabildi.
Helin’in yaşamını yitirmesinden sonra henüz hiçbir soruşturma işlemi yapılmamış, deliller toplanmamışken, Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada “örgüt üyeleri tarafından kolluk güçlerine saldırı olduğu, saldırı esnasında 12 yaşında bir çocuğun yaralandığı ve tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdiği,” ifade edildi.
İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davasında ise Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi bakanlığın %85 kusurlu olduğuna hükmederek, aileye 314 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
4 yılı aşkın devam eden kısıtlılık kararının ardından sonra düzenlenen 12 Aralık 2018 tarihli iddianame ile sanık polisin “olası kastla öldürme” suçundan cezalandırılması istendi. Ancak, iddianame “sevk maddelerindeki hata” nedeniyle iade edildi. Dosyanın iade edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra 14 Ekim 2019 tarihinde bu defa “taksirle öldürme” suçundan iddianame düzenlendi. İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eyleminin “olası kastla öldürme suçu” oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından, sanık polis memuru Ercan “taksirle öldürme suçu” ndan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı.
23 Kasım 2020 tarihinde, katılan vekillerinin yargılamanın durdurulmasına ilişkin verilen karara itirazını değerlendiren üst mahkeme (Diyarbakır 2.ACM), Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında bir isabetsizlik bulunmadığını ve verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, itirazı oy birliğiyle reddetti.
Diyarbakır Valiliği 7 Nisan 2021 tarihinde sanık polis hakkında soruşturma izni verdi.
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için 2021/444 Esas numarası verildi ve duruşma 1 Şubat 2022 günü 10.45 saatinde görülecek.