Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 12 Ekim 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde annesi ile birlikte fırına gittiği sırada zırhlı araçtan açılan ateş sonucu öldürülen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in ölümüne ilişkin açılan davanın beşinci duruşması dün (18 Mayıs) Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme, Helin Hasret Şen’i ‘kasten öldürmek’ten yargılanan polis Abdullah E.’nın “delillerin toplanmış olması, sanığın kaçma şüphesinin bulunmadığına” kanaat getirerek sanığın tutuklama talebini reddetti. Karar duruşması, 19 Ekim 2023 tarihine ertelendi.
Öldürülen kızı için 8 yıldır adalet mücadelesinden vazgeçmeyen Nazmiye Şen, sekiz yıldır süren adalet mücadelesini bianete anlattı.
Anne Şen “Sadece adalet istiyorum” dedi.
Anne Şen, mahkeme kararına “Yine ertelendi. Yeter artık sadece adalet istiyorum” diye isyan etti ve şunları söyledi:
“Her mahkemede biz o günü, o anı tekrar tekrar yaşıyoruz. Zaten amaçları o günü bize tekrar yaşatmak. Ben 8 yıldır derin bir uyku çektiğimi hatırlamam. Her mahkeme öncesi günlerce uyuyamıyorum ve her defasında yine erteleyecekler diyorum ve öyle de oldu. Kızımın katili her duruşmada elini kolunu sallaya sallaya geliyor ve tutuksuz yargılanıyor. Artık bu durumu ezberledim. Bunu bile bile yine de mücadele ediyoruz. Kızımın katili eninde sonunda yargılanacak umudu ile ayakta duruyorum. Bir anne için ne zordur biliyor musun? Çok güçsüzken çok acı çekerken güçlü durmak.“
“Sekiz Yıldır Mücadele Ediyorum”
Kızının yaşamını yitirmesinden yıllar sonra soruşturmanın tamamlandığını hatırlatan Şen, şöyle devam etti: “4 yıl boyunca gizlilik kararı verildi. Bir çocuk öldürüldüğünde ailenin şikayetçi olmasına gerek bile yok hemen o fail alınır yargılanır. Fail üniformalı olmasaydı, sıradan bir vatandaş olsaydı, 12 yaşında bir çocuğu katlettiği için direk müebbet alırdı. Adalet üniformaya göre olmamalı. Failin üniformasından dolayı 8 yıldır mücadele ediyorum. Her duruşmada SEGBİS’ten bağlanıyor o kadar rahat konuşuyor ki.. Ya sen bir çocuğu öldürdün. Öfkemi hislerimi anlatamıyorum tarifi yok..”
“Çocuklarımızdan Uzak Dursunlar”
Helin’den sonra da çok sayıda Kürt çocuğunun katledildiğini belirten Şen, “Hepimizin acısı da hikâyesi de aynı. Çocuklarımızın günahı Kürt olmak mı? Çocuğum Kürt olmasaydı katledilir miydi? Sur’da olmasaydı katledilir miydi?” diye sordu.
Şen devamında duygularını şu şekilde ifade etti: “Hiçkimsenin, çocuklarımızı elimizden almaya anne ve babalık duygusunu bizden çalmaya hakkı yok. Ben bütün çocuklar için mücadele veriyorum. İlk açılan dosya benim kızımın dosyası. Ben bir anne olarak keşke Helin son olsaydı diyorum ama maalesefki her yıl çocuklarımız katlediliyor. Eğer fail yargılanırsa en azından başka bir çocuk katletmeyecek beni rahatlatan tek şey bu. Zaten yargı sistemi olsaydı bu kadar çocuk katledilmezdi. Ben son nefesime kadar mücadele edeceğim bu mücadele sadece Helin için değil, katledilen bütün çocukların mücadelesi. Yeter artık çocuklarımızdan uzak dursunlar.”
“Biz Sağlığımızı Kaybettik”
“Helin şimdi yaşasaydı 21 yaşında gencecik bir kız çocuğu olacaktı” diyen anne Şen, geride kalan çocukları için de bu sürecin hiç kolay olmadığını belirtti ve şöyle dedi: “Ben, kalan çocuklarım ve eşim perişan olduk. Helin’den sonra hayatta kalan çocuklarım 6 yıl boyunca psikiyatri desteği aldılar, ilaç kullandılar. Çocuklarım ablasından, doğup büyüdükleri mahalleden koparıldılar, okuludan düzeninden herşeyinden oldular. Oğlum Helin’den sonra psikolojisi bozuldu okul okuyamadı. Biz sadece evladımızı kaybetmedik. Biz evimizi, sağlığımızı kaybettik. Tüm bunlara rağmen hayatta kalmak için mücadele edecez.”
“Ben Alzheimer hastası bile olsam herşeyi unuturum kendi ismimi de unuturum ama Helinimin ismini de acısını da asla unutamam” diyen anne Şen, kızının failine seslenerek şunları söyledi: “Sen benim kızımı tanıyor muydun? Onun hayallerini biliyor muydun? Hangi gerekçeyle kızımı annesinden, babasından, kardeşlerinden kopardın? 12 yaşında uykudan uyanmış eşofmanı üstünde, annesinin terliğini giyip fırına ekmek almaya giden bir çocuktan mı korktun?”