Medine Turantaylak – 22 Şubat 2023
Mahkeme : Van Erciş Ağır Ceza Mahkemesi
Esas : 2021/60
4 Ağustos 2020 günü Van’ın Çaldıran İlçesi Yücellen Mahallesi Türkiye-İran sınır hattında, Türkiye sınırları içerisinde ve sınıra yaklaşık 230 metre mesafeden askerler tarafından açılan ateş sonucu İbrahim Baykara’nın yaşamını yitirmesine ilişkin görülen davanın karar duruşması 22 Şubat günü gerçekleşti.
Duruşma Öncesi
Duruşma saatinden 15 dakika önce Erciş Ağır Ceza Mahkemesi önüne geldim. Duruşma salonu kapısında bulunan listeye göre İbrahim Baykara Davası’nın duruşması 9. Sırada görülecekti. Duruşmayı izlemek üzere Van Barosu İHM Toplumsal Dava Takip ve Raporlama Komisyonu’nda görev alan avukatlar duruşma salonu önünde beklemekte; ayrıca katılanlar vekili, sanıklar müdafii ve izleyici olarak bulunmak üzere bir kısım avukat duruşma salonu önünde beklemekteydi. Saat 12.00’de mübaşirin duruşmaya çağrı yapması üzerine salona geçtik.
Duruşmaya Katılım
Duruşmaya katılım konusunda herhangi bir sınırlama getirilmedi. İzleyici olarak gelen avukatlar arka sırada izleyici yerine geçtiler. Gazete Duvar Haber Ajansı ve T24 Haber Ajansından gelen muhabirler de arka sırada izleyici olarak yerlerini aldılar. Duruşma salonunda 1 silahlı polis heyetin yanında yer alıyordu.
Katılanlar vekili Av. Burcu Şeber ve sanıklar müdafii Av. Esra Menet duruşmaya katıldı. Ayrıca Van Barosu Başkanlığı adına yönetim kurulu üyesi Av. Cihat Sargut duruşmaya katıldı. Sanıklar duruşmaya katılmadı.
Duruşmanın Seyri
Sanık müdafiinin celse arasında savunma dilekçesi sunduğuna ilişkin bilgi tutanağa geçildi. Duruşma katılanlar vekilinin beyanıyla başladı.
Av. Burcu Şeber; 04.08.2020 tarihinde Türkiye sınırları içerisinde bir infazın gerçekleştiğini, olay günü askerlerin gece arama ve tarama işlemi yaptığını, maktülün cesedinin olduğu yer ile hayvan leşi olan yer arasında çok kısa bir mesafe olduğu halde askerler tarafından İbrahim Baykara’nın bulunamadığına yönelik tutanak tutulduğunu, 500 metrelik bir alanda hayvan leşinin bulunup İbrahim Baykara’nın görülmemesinin mümkün olmadığını, ayrıca sınır hattında bulunan kameraların termal kamera olduğunu ve bu termal kameralarla geçenlerin kaçakçı veya başka birinin olduğunun rahatlıkla tespit edileceğini, maktülün E.B. ve Z.B. ile birlikte olay günü kaçak mazot aldıktan sonra İran sınırından Türkiye sınırları içerisine girdiklerinde yoğun ateş altında kaldıklarını, askerlerin kendilerine ateş ettiklerini ve hakaretler ettiklerini bunun üzerine maktülün ‘Ben Türk’üm, teslim oluyorum’ dediğini buna rağmen yoğun ateşin maktülün üzerine devam ettiğini, bu yoğun ateşte maktülün kasık bölgesinden yaralandığını, daha sonra ölü olarak bulunan maktülün kafatasından yaralandığının görüldüğünü, olay yerinde maktülün kafatası parçalanmış bir şekilde bulunduğunu, maktülün yanında bulunan silah kovanlarının uzmanlık raporuna göre sanıkların ikisine ait silahlara ait olduğunu, olay yeri krokisini mahkemeye gösterip anlatarak beyanlarına devamla, sanıklardan Recep İşliyen’in silahında gece görüş aparatının olduğu ve bu hususta herhangi bir şüphenin olmadığını, böyle bir silahla ikaz ateşi sınırlarının aşıldığı, görüş açısı varken maktülün açıkça infaz edildiğini, sanıkların beyanlarında her ne kadar maktülün kendilerine ateş ettiği iddiası varsa da olay yerinde maktüle ilişkin bir silah ya da mermi olmadığı gibi maktülün elinde herhangi bir barut izine de rastlanmadığını, kasten öldürme suçunun maddi unsurlarının oluştuğunu, mütalaaya katılmadıklarını, olası kastı aşan bir eylemin olduğunu burada kasten öldürme suçunun oluştuğunu, Doğu Anadolu Bölgesinde uzun yıllardır sınır ticareti yapan insanların öldürüldüklerini, cezasızlık sebebiyle bu ölümlerin arttığını, kesitlenmiş bir Roboski olayıyla karşı karşıya olduklarını, yaşam hakkının kutsal olduğunu, kaçakçılık yapılıyor diye insanların öldürülemeyeceğini, aşamalarda matbu gerekçelerle tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiğini, soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmediğini, hukuk kurallarının herkese uygulandığı gibi bu dosya kapsamında uygulanması gerektiğini, sanıkların hedef gözeterek maktülün vücut bütünlüğünü bozduğunu ve kasten öldürme suçundan cezalandırılmalarını talep etti.
Van Barosu Başkanlığı adına Av. Cihat Sargut söz alarak; Van Barosu Başkanlığı adına katılma talebinin olduğunu, katılma talebinin kabulü ile sanıkların cezalandırılmasını talep etti.
İddia makamı söz alarak; 10.11.2022 tarihli esas hakkındaki mütalaayı tekrar ettiklerini ve Van Barosu Başkanlığının katılma talebinin reddine karar verilmesini talep etti.
Av. Esra Menet katılma talebine ilişkin olarak; 09.11.2021 tarihli duruşmada Van Barosu’nun katılma talebinin reddedildiğini, katılma talebini kabul etmediklerini, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etti.
Mahkemece verilen ara kararda; Van Barosu Başkanlığının katılma talebinin daha önce verilen kararla reddedildiğini, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ve asıl hükümle birlikte bu hususta istinaf yoluna gidebileceklerine karar vermiştir.
Sanıklar müdafii Av. Esra Menet mütalaaya karşı beyanında; Dosyanın heyet ve savcı değişikliği nedeniyle anlaşılmadığını, mütalaanın iddianamenin aynısı olduğunu, dosyanın genelini özetleyeceğini, kaçakçı olan maktülün Türkiye sınırına geldikten 2,5-3 km kala öldüğünü, maktülün cesedinin köylüler tarafından bulunduğunu, müvekkillerinin içinde bulunduğu askerlere sınırdan ikaz geldiğini, müvekkilinin havaya uyarı ateşi yaptığını, tanıkların beyanlarında bir kısım askerin havaya ateş ettiklerini doğruladıklarını, müvekkillerinin sınırda görev yaptıklarını ve görev yerlerini terk etmelerinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin bulunduğu yer ile maktülün ölü bulunduğu yer arasında mesafe olduğunu, müvekkillerinin o bölgeye gitmesinin mümkün olmadığını, bir kısım tanık beyanlarında olay yerinde gece panzerlerin olduğunu, dosyada bu panzerlerin araştırılmadığını, olay tanığı Z.B.’nin panzerin varlığını ve buradan ateş edildiğini doğruladığını, atın ölü bulunduğu yerde kovan toplanmadığını, savcılık tarafından köylülerin yönlendirmesi ile olay yeri olmayan bir yerde olay yeri inceleme yapıldığını, kovanların köylüler tarafından toplandığını, bu delillerin savcı tarafından toplanmadığını, bu delillerin hukuka aykırı deliller olduğunu, maktülün bulunduğu yerin bataklık olduğunu, tutanaklarda bu bölgede dedektörle yapılan aramada dahi bulunamadığını, böyle bir bölgede köylülerin kovan bulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, olay yerinde bulunan kovanlardan ikisinin sanıklardan Ahmet Can Arı’ya ikisinin ise sanık Recep İşliyen’e ait olduğunun tespit edildiğini fakat diğer kovanların kime ait olduğunun tespitinin yapılmadığını, eksik delil araştırması yapıldığını belirtti ve şüpheden sanığın yararlanacağından bahisle müvekkillerinin beraatine karar verilmesini talep etti.
Mahkemece karar verilmek üzere ara verildi.
Verilen aranın ardından mahkeme dosyada kararını açıkladı.
Mahkeme heyeti oybirliği ile sanıklar hakkında ‘sanıkların ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşerek meşru müdafaa kapsamında kalacak şekilde eylemi gerçekleştikleri anlaşıldığından sanıklar hakkında ayrı ayrı olmak üzere CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA’ karar verdi.