Deniz Tekin – 17 Ocak 2023
Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2022/114
Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamasına katılmak için şehre gelen 23 yaşındaki İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut, alanın girişinde polis kontrol noktasını geçtikten sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Diyarbakır Valiliği aynı gün yaptığı açıklamada, Kurkut’un “canlı bomba olabileceği” şüphesiyle vurulduğunu iddia etti. Ancak haber takibi için olay yerinde olan gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği ve olaydan bir gün sonra yayınlanan fotoğraf karelerinde polis kontrol noktasını geçen Kurkut’un üzerinin çıplak, elindeki bıçağı göğsüne doğru yönelttiği görülüyordu. Olay anını gösteren kamera görüntülerinde Kurkut’a ateş ettiği tespit edilen sanık polis memuru Yakup Şenocak hakkında “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası istemiyle 2017 yılında dava açıldı. Mahkeme heyeti, 17 Kasım 2020 tarihinde oy çokluğuyla aldığı kararla sanık polis memurunun üzerine atılı suçu işlediğini gösterir nitelikte kesin ve inandırıcı delil elde edilmediği gerekçesiyle beraat kararı verdi. Kurkut ailesi avukatları ve duruşma savcısının istinaf taleplerini değerlendiren Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği beraat kararının gerekçesinin eksik olduğunu tespit ederek, silah kullanma yetkisi tartışılmadan sanık polis Yakup Şenocak’a istinat edilen suçun “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiğinden bozma kararı verdi. İstinaf Mahkemesinin bozma kararının ardından Kemal Kurkut Davası’nın karar duruşması (3. duruşması) 17 Ocak 2023 tarihinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Diyarbakır Adliyesi önünde Kemal Kurkut Davası için geldiğini düşündüğüm çevik kuvvet polisleri ve zırhlı araçlar bekliyordu. Adliye binasına girebilmek için iki X-ray cihazından geçip, Genel Bilgi Taraması (GBT) kontrolümün yapıldığına dair pusula aldıktan sonra içeri girebildim. Mahkeme bir önceki ara kararında duruşma salonunda ve çevresinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına herhangi bir yazı yazmamasına rağmen duruşma salonunun önünde Kurkut Davası için geldiğini düşündüğüm çevik kuvvet ile sivil polisler bekliyordu. Saat 09.05’te görülmesi kararlaştırılan duruşmanın saati gelmesine rağmen mahkeme heyeti ve çalışanları duruşma salonuna gelmemişti. Katılan avukatları, avukatlar için ayrılan bölüme geçerek duruşmanın başlamasını bekledi. Mahkeme görevlileri saat 09.20’de içinde dava dosyalarının bulunduğu market sepetiyle duruşma salonuna geldi. Kısa bir süre sonra da mahkeme heyeti duruşma salonunda yerlerini aldı. Mahkeme heyetinin geç gelmesi nedeniyle dava yaklaşık 50 dakika gecikmeyle başladı.
Duruşmaya Katılım
Duruşmaya maktul Kurkut’un kardeşi Cihan Kurkut talimat mahkemesi olan Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Katılan avukatları Av. Serdar Çelebi ve Av. Mehmet Emin Aktar duruşma salonunda hazır bulundu. Sanık polis memuru Yakup Şenocak talimat mahkemesi olan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinde SEGBİS ile duruşmaya katılırken müdafi Av. Ahmet Fırat duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmayı Hakların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi ve Avukat Raci Bilici avukatlar için ayrılan bölümden, Uluslararası Af Örgütü, Mezopotamya Ajansı ve Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri izleyiciler için ayrılan bölümden takip etti. Duruşma salonunda 7 çevik kuvvet polisi, 4 sivil polis ve 2’si de mahkeme heyetinin koruma polisleri olmak üzere toplam 13 polis bulunuyordu.
Duruşmanın Seyri
Savcı, Esas Hakkındaki Mütalaayı Celse Arasında Mahkemeye Sunmuş
Mahkeme Başkanı, duruşmaya katılanların yoklamasını alıp celse arasında dava dosyasına gelen belgeleri hızlıca okuyarak duruşma tutanağına geçirdi. Duruşmada ilk olarak söz alan iddia makamı, celse arasında mahkemeye gönderdiği 10 Kasım 2022 tarihli 5 sayfalık esas hakkındaki mütalaası doğrultusunda karar verilmesini talep etti. Mütalaada, Kemal Kurkut’un Newroz kutlamalarına katılmak için olay günü Diyarbakır’a geldiği hatırlatıldı. Olay yerine ilişkin krokiler, olay öncesi maktulün izlediği yolu gösteren kamera kayıtları ve olay anını gösteren TOMA ve Shortland aracına ait kamera kayıtları incelendiğinde, Kurkut’un vurulduğu anda sanık polis memuru Yakup Şenocak’ın maktulün sol tarafında yaklaşık 6-7 metre mesafede bulunduğu bilgisi verildi. Sanık polisin silahını Kemal Kurkut’a doğrultup iki el ateş ettiği an ile maktulün koşarken aldığı merminin etkisiyle yerden sıçradığı anın zamanlamasının uyumlu olduğu kaydedildi. Kurkut’un vücuduna giren ve ölümüne sebep olan mermiye ait çekirdeğin nüvesi incelemeye elverişli olmadığı ancak maktulün sol el parmağından elde edilen mermiye ait gömlek parçasının sanığa ait silahtan çıkan mermiye ait olduğunun uzmanlık raporları ile tespit edildiği belirtildi.
AİHS ve Anayasa’ya Referans ile Yaşam Hakkı Vurgusu
Mütalaanın devamında, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma ilamında yer alan Anayasa’nın 17. maddesinin 1. fıkrasında yaşam hakkını güvence altına alan hükme atıfta bulunuldu. Meşru savunma hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde silah kullanımı ve bunun sonucunda yaşanan öldürme fiilinin yaşam hakkı ihlali sayılmadığına dair Anayasanın 17. maddesinin 4. fıkrasına işaret edildi. Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2. maddesinin b fıkrasında, bir kişiyi yakalamak, kaçmasını engellemek için güce başvurulmasının kesin zorunluluk haline geldiği hallerde meydana gelen ölümün yaşam hakkı ihlali sayılamayacağının düzenlendiği belirtildi. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 24. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” hükmünü hatırlatan mütalaada, “Kanun hükmünün yerine getirilmesinde, belirli konularda kişiye verilen yetki aynı zamanda o kişinin görevidir. Bu nedenle sözü edilen hukuka uygunluk nedenini görevin ifası kapsamında değerlendirmek gerekir” şeklindeki değerlendirmeye yer verildi. Mütalaanın devamında, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16. maddesinde polisin görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olduğu ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabileceği hükmü de hatırlatıldı. Ancak, Kurkut’un öldürüldüğü somut olayda polisin silah kullanmasının yasal olup olmadığı mütalaada tartışılmadı.
‘İstinaf Kararına Direnmesinin Mümkün Olmaması Nedeniyle Karara Uyma Zorunluğu Var’
Mütalaada, yerel mahkemenin sanık hakkında daha önce verdiği beraat kararındaki gerekçede kanun hükmünü icra ile kolluğun zor ve silah kullanma yetkisi hiç tartışılmadan karar verildiği, ancak yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği yönündeki İstinaf Mahkemesinin bozma kararı anımsatıldı. Mütalaada, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 284. maddesinde yer alan “Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez” hükmüne işaret edildi.
Mütalaanın sonuç kısmında ise şu değerlendirmelere yer verildi:
“Ceza muhakemesi kanunu hakkında istinaf ilamına direnme yasağının varlığı ve aksinin kanununda belirtilmemesi, kanunda mukayese yasağı mevcut bulunması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 284 Direnme Yasağı başlıklı maddesinde: ‘Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez’ şeklinde emredici ve kesin hükmün kanun koyucu meclis tarafından konulması nedeniyle karara direnmenin mümkün olmaması kanunun emredici kuralı olması nedeniyle, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 2021/218 Esas, 2022/197 kararına uyma zorunluğuna binaen sanık hakkında atılı suçtan ötürü sanık Yakup Şenocak hakkında CMK m. 223/3-b uyarınca yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi kamu adına mütalaa olunur.”
Sanık Polis: Bu Olayın Gerçek Faillerinin Ortaya Çıkarılması İçin Soruşturma Yürütülmedi
Mahkeme Başkanı, esasa ilişkin savunma için ilk sözü sanık polis memuruna verdi. Ancak sanığın beyanları duruşma tutanağının sonuna yazıldı. Sanık Şenocak savunmasında daha önce yaptığı yazılı ve sözlü savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, “5 yıldan uzun süredir devam eden bu davada yanlış sanık yargılanmaktadır. Olayın benimle ilgili alakası yoktur. Mahkeme, daha önce olayın failleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Olayın gerçek sanığının ortaya çıkarılması için bir soruşturma yürütülmüş olsaydı suçlu olan polis memurları ortaya çıkar. Hakkımda tek somut delil bulunmamaktadır. Beraatımı talep ediyorum” dedi. Mahkeme Başkana esasa karşı savunma yapması için sanık müdafii Av. Ahmet Fırat’a söz verdiği sırada, katılan vekili Av. Mehmet Emin Aktar söz alarak usule ilişkin itirazları olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı, sanık müdafii beyanda bulunduktan sonra beyanda bulunması için söz vereceğini söyledi. Aktar da kendilerinin birtakım iddialarının olduğunu belirterek yerine oturdu. Sanık müdafii Av. Ahmet Fırat, Kurkut’un vücudunda bulunan kurşun gömleğinin başka bir polis memurunun silahına ait olduğuna dair bilirkişi raporu hazırlandığını, ancak daha sonra dosyanın müvekkilinin aleyhine olacak şekilde dönüştürüldüğünü savundu. İddia makamının beraat yönündeki mütalaaya katıldıklarını söyleyen Fırat, müvekkili hakkında bu suçu işlemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmesini talep etti.
Katılan Kurkut: Bu Davada Bizim İstediğimiz Adaletin Yerini Bulmasıdır
Ardından söz alan katılan Cihan Kurkut, 5 yıldır devam eden bu davada söylenecek çok şey olduğunu belirterek, “Bu davada bizim istediğimiz adaletin yerini bulmasıdır. Bütün deliller ve fotoğraflara bakıldığında tek suçlunun Yakup Şenocak olduğu kesinlikle bellidir. Bizim istediğimiz mahkemenin tarafsız bir şekilde düşünerek taraf tutmadan, doğru bir şekilde karar vermesi, sanığın cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
Katılan Avukatı Çelebi: Bugüne Kadar Bu Dosyada Neden Keşif Yapılmadı
Ardından söz alan katılan vekili Av. Serdar Çelebi, maktulün Kürt, failin ise polis olduğu bu dosyada tipik bir cezasızlık pratiğiyle karşı karşıya olduklarını belirterek,
“Bu dosyada bir ceza bekliyor muyuz? Gönül isterdi ki fail tespit edilsin, yargılama yapılsın. Ancak ilk baştan beri tüm taleplerimiz reddedildi. İddia ediyorum, heyetin hiçbiri maktulün nerede durduğunu, sanığın nerede durduğunu bilmemektedir. Bugüne kadar bu dosyada keşif yapılmadı. Olay yerinde nasıl keşif yapılmaz? Sanığın, maktulün nerede olduğunu bilmiyoruz. Sadece dosyada evraklar üzerinden bunu biliyoruz. Kemal Kurkut’a en yakın kişi olan polis memuru Onur Mete ifadesinde, ‘Kurkut’un üzerimde bomba var. Kendimi patlatacağım’ sözlerini duymadığını beyan etmiştir. Ancak uzakta olan polislerin, maktulün üzerinde bomba olduğunu kendisini patlayacağını iddiası kabul edilmektedir. Yargılamanın başında polisler hakkında yürütülen soruşturma dosyasını talep ettik, ancak kabul edilmedi. Dosya cezasızlıkla sonuçlandırıldı” dedi.
Ulusal Kriminal Büro’nun hazırladığı ilk raporda, sanığın hedef gözeterek direkt ateş ettiğine dair rapor hazırladığını hatırlatan Av. Çelebi, ikinci bir rapor istenen Kriminal Büro’nun ilk raporun aksi yönünde bir rapor hazırlamasının dosyaya yönelik bir müdahale sonucunda olduğunu söyledi. Av. Çelebi, Kurkut’un vurulma anlarını gösteren görüntü kayıtlarının bulunduğu flaş belleği kâtibin bulunduğu masaya bıraktıktan sonra heyete dönerek “Belki bunu izlersiniz” dedi. Ancak Mahkeme Başkanı görüntülü kayıtlarının bulunduğu flaş belleği almadı.
‘Meşru Müdafaa Yok, Bu Dosyada Cezasızlık Politikasıyla Hareket Edilmektedir’
Av. Çelebi, kolluk görevlilerinin faili olduğu bölgedeki yaşam hakkı ihlali davalarında mahkemelerin kolluğun moral, motivasyonu ve “bölgenin terör bölgesi olması” gerekçesiyle haksız tahrik indirimi uygulayarak sanıklar hakkında beraat kararları verdiğine işaret ederek,
“Cezasızlık politikasıyla hareket edilmektedir. İstinaf Mahkemesi, bir gencin öldürülmesini hukuka uygun buldu. BAM [Bölge Adliye Mahkemesi], beraat kararını bozarak ‘hukuka uygunluk sebebi bul’ diyerek dosyayı bozmuş, ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini istemiştir. Bu olayda meşru müdafaa yok. Kimsenin gelmediği bir alanda polislerin olduğu yerde üstünü çıkartarak tepkisini ortaya koyan bir genç öldürülmüştür. Onlarca polis var, burada. Yargılama yapıldı, burada polisler dinlenildi. Bir polis tanık olarak dinleniyorsa, keşif sırasında yeri tespit edilmeli. Maktulün ‘Üstümde bomba var sizi patlatacağım’ sözlerini duyma ihtimali var mı, yok mu bunun netleştirilmesi gerekirdi. Ancak dinlenilen hiçbir tanık mutlak bir saldırı olduğunu ifade etmedi. Dolayısıyla bu olayda yaşam hakkını ihlal edecek silah kullanmayı zorunlu kılacak, meşru müdafaayı gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Burada, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) belirtilen zor ve silah kullanma durumu da yok. Sanık direk hedef gözeterek maktule ateş etmiştir. PVSK’de amirin emri olmaksızın silah kullanılamayacağı belirtilmiştir. Amirlerin tamamı idari soruşturmada verdikleri ifadelerinde ateş etmeyin dediklerini ifade etmişler. Buna rağmen ateş edilmiştir. BAM buna rağmen bunun öldürülmesi hukuka uygundur demiştir. BAM kararı ile sanığın bu suçu işlediğinin sabit olduğunu düşünmekteyiz.” dedi.
‘Hukuka Uygun Demek Bu Cinayeti Meşrulaştırmak Demektir’
Yasaları yorumlamanın hukukçuların işi olduğunu ancak özel teknik bilgi gerektiren konularda uzmanlardan görüş alındığını söyleyen Çelebi, Kurkut’un öldürüldüğü olayla ilgili idari soruşturma yürüten Mülkiye Başmüfettişlerinin hazırladığı raporun sonuç bölümünü okudu. Müfettiş raporunda polisin silah kullanmasını gerektirir bir durum olmadığını belirtildiğini vurgulayan Çelebi, raporda, bütün yaşananlara rağmen polisin Kurkut’u durdurmak ya da yaralamak üzere ateş etmesinin “Kabul edilebilir bir zor kullanma yöntemi olmadığı” tespitinde bulunulduğunu anımsattı. Çelebi, olay anını gösteren görüntüler izlendiğinde Kurkut’un olay yerindeki sanık polis ve diğer polislere yönelik herhangi bir tehdidinin olmadığının görüleceğini vurgulayarak, “Sanık bilerek isteyerek bu cinayeti işlemiştir. Bu hukuka uygunluk sebebi sayılamaz. Hukuka uygun demek bu cinayeti meşrulaştırmak demektir. Polisin bu kadar keyfi ve fütursuzca davranmalarına fırsat vermemek lazım. Yarın aynısı sizin de başınıza da gelebilir. BAM kararından sonra dosyaya girmiş bir idari soruşturma var, dolayısıyla sanığın cezalandırılmasını ve tutuklanmasına karar verilmesini talep ederiz” dedi.
Katılan Av. Aktar: Dosyaya Giren İdari Soruşturma Raporu Yeni Bir Delildir
Katılan vekili Av. Mehmet Emin Aktar ise bu davada “tipik bir cezasızlık pratiği” ile karşı karşıya olduklarına dikkat çekerek, bu davanın cezasızlık pratiği ile karşılaştıkları ne ilk dava olduğunu ne de son dava olacağını söyledi. Kurkut’un vurulmasına dair dava dosyasında üç uzmanlık raporu bulunduğu bilgisini veren Aktar, “Ulusal Kriminal’in ilk raporunda sanığın silahını doğrudan hedef alarak ateş ederek öldürdüğünü belirtmiş, ancak rapora bir itiraz olmaksızın mahkemenizce yeniden rapor düzenlenmesi istenilmiş. Ulusal Kriminal Büro gereken mesajı alarak, merminin yere çarptığı ve sektiği ve deforme olduğu, önce kola sonra vücuda girerek ölüme sebebiyet verdiğini belirtmiştir” dedi.
Olay yerinde bulunan on üç adet boş kovanın sekizinin başka bir polis memurunun silahına ait olduğunu hatırlatan Aktar, bu polis memuru olay sırasında havaya ateş ederken, sanık polis memuru Şenocak’ın hedef olarak Kurkut’a ateş ettiğini söyledi. Aktar, olay yerine tek başına gelen maktul Kurkut’u diğer zor kullanma araçları imkânları ile durdurmak mümkün iken silah kullanılarak yaşam hakkının ihlal edildiğini belirtti. İstinaf Mahkemesinin bozma kararı ardından dava dosyasına gelen idari soruşturma raporunun yeni bir delil olduğunu vurgulayan Aktar, raporda olay sırasında polisin silah kullanılmasının kabul edilebilir bir zor kullanma yöntemi olmadığını, Kurkut’un öldürülmesinin bir cinayet olduğunu düşündüğü söyledi. Aktar, Kurkut’un bir kalkan, TOMA veya farklı araçlarla etkisiz hale getirebileceğine dikkat çekti. PVSK’nin 16. maddesinin polisin hangi durumlarda zor kullanma yöntemine başvuracağını tarif ettiğini dile getiren Av. Aktar, “BAM kararında amirin emrini yerine getirmeden bahsedilmektedir ancak sonradan dosyaya sunulan mülkiye müfettişi raporunda grup amiri olan komiserin ‘ateş etme’ talimatı verildiğini belirtmiştir. Sanığın amirin emrini yerine getirdiği söylenemez. Aksi yönde hareket etmiştir. Bu rapor açtığımız tazminat davası neticesinde idare mahkemesine sunulmuştur. Bu bulgular müfettiş tarafından tespit edilmesine rağmen neden savcılığa bildirilmemiştir? Çünkü suçu cezasız bırakmak istemişlerdir.”
‘Bu Davada Adaletin Gerçekleşmeyeceğine Dair İnancını Kaybettiği İçin Duruşmalara Gelmiyor’
Mahkemenin olay yerinde keşif yapılması talebini neden reddettiğini anlayamadıklarını vurgulayan Aktar, “Amaç maddi gerçeğe ulaşmak ise, karar yerine olay yerinde keşif kararı alınsın. Mahkeme bugün karar vermek yerine keşif yapılmasına karar verecek olursa toplumun adalet duygusu zedelenmeyecektir” dedi. Her duruşmaya katılan Kurkut’un annesinin sanık polis hakkında beraat kararı verildikten sonra artık duruşmalara katılmadığına dikkat çeken Aktar “Bu davada karar çıkınca, annenin bu davada adaletin gerçekleşmeyeceğine dair inancı pekişti. Çünkü adalete olan inancını kaybetmiştir” diye belirtti. Dava dosyasında yer alan bütün delillerin sanığın, maktul Kurkut’u kasten öldürdüğünü ortaya koyduğunu vurgulayan Aktar, “BAM kararında da sanığın eylemi neticesinde ölüm olayının gerçekleştiği belirtilmiştir. Peki, TCK 24 ve PVSK 16’daki durum da söz konusu olmadığına göre ve TCK’daki cezasızlık veya hukuka uygunluk sebebi de söz konusu olmadığına göre, kendine yönelmiş bir tehdit yokken silahını rahatlıkla ateşlemiştir. Sanık amirinin emrinin aksine hareket etti. Bu durum Müfettiş Raporunda var. Bugün bu dosyada çıkacak karar sadece Kemal Kurkut Davasında adaleti sağlamayacak aynı zamanda hiçbir nedeni yokken silah kullanan hakkında, toplum açısından da adaleti sağlayacaktır. Sanık hakkında kasten öldürmeden mahkûmiyet kararı verilmesini ve tutuklanmasına karar verilmesini talep ederiz” dedi.
Savunmaların ardından son sözü sorulan sanık polis memuru Yakup Şenocak, katılan avukatlarının idari soruşturma kapsamında hazırlanan rapordaki tespitlere ilişkin konuştu. Sanık Şenocak, hakkında açılan idari soruşturma kapsamında Diyarbakır İl Polis Disiplin Kurulu’nun verdiği 24 ay kademe durdurma cezası kararının Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi’nin 5. İdari Dava Dairesince iptal edildiğini söyledi. Sanık, hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Karar
Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya verdiği yarım saatlik aranın ardından kararını açıkladı. Mahkeme Başkanı, kararın açıklanması için duruşma salonuna çağırdığı avukatlara kararı, ‘Sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verildi.’ cümlesini söyleyerek duruşma salonundan ayrıldı.
Sanık Yakup ŞENOCAK hakkında maktul Kemal KURKUT’A yönelik ‘Olası kasıtla öldürme’ suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış ise de yapılan yargılama sonucunda sanık üzerine atılı eyleminin 2559 sayılı PVSK 16/son fıkrası ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 24/1 delaletiyle 5271 Sayılı CMK’nın 223/3-b maddesi uyarınca kanunun hükmünü yerine getirme olduğu anlaşılmakla sanık hakkında CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Kemal Kurkut’un üzerinde bulunan plastik su şisesi, sigara paketi, metal tabaka, öğrenci kartı, fotoğraf, kartvizit, bilet dolum fişi, deri cüzdan, kalem, şarj aleti, kolye, giysiler ve ayakkabıları gibi şahsi eşyalarının ‘saklama güçlüğü’ nedeniyle karar kesinleştiğinde imhasına karar verildi.