Filiz Gazi – 06 Temmuz 2018
Mahkeme: İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya: 2015/58
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde 15 sivilin, Yüksel Bayar isimli askerin ve dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle sonuçlanan askeri operasyonla ilgili olarak dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu’nun “Birden Fazla Kişiyi Aynı Sebeple Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak”; Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın ise “Taammüden Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılandığı davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmasına 6 Temmuz 2018 tarihinde devam edildi.
Duruşma Öncesi
Duruşma sabahı Lice ve Diyarbakır’dan İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na gelen mağdur ve mağdur yakınları ile İHD ve Baro üyesi avukatlar hep birlikte adliyeye geçtiler. Sonrasında bu gruba bir gün önce Diyarbakır Barosu’ndan gelen avukatlar da eklendi. Duruşma saati 14:00 olduğu için, bu süreçte biraraya gelenler memleket meselelerinden, karar aşamasındaki davanın seyrine kadar çeşit çeşit konularda sohbette bulundu.
Lice’den ve Diyarbakır’dan duruşmaya katılmak üzere gelen mağdur ve mağdur yakınlarının isimleri şöyleydi: Abdurahman Ayaz, Murat Canpolat, Yahya Yiğitel, Bülent Ucaman, Cahit Şanlı, Zekerya Alacabey, Şerefcan Can, Güldar Erdal, Berçem Erdal, Bermal Sonsuz, Abdullah Yıldırım, Devrim Gülen, Şiyar Kaymaz, Mehmet Atlıhan, Celal Çeçen, Metin Bekiroğlu, Mevlüt Kozat, Allahverdi Hanazay.
Yemek yenip, dinlenildikten sonra adliyeye geçmek üzere gruplar halinde yüründü. 13:30 gibi duruşma salonu önünde kalabalık oluşmaya başladı. Bu kalabalık arasında duruşmada karar çıkma olasılığı olması sebebiyle mağdur ve mağdur yakınları, 10’un üzerinde müşteki avukatı ve gazeteciler bulunuyordu. Duruşma bekleyişi esnasında sohbetler sürdü. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, İzmir ve Diyarbakır Barosu avukatları ve Hafıza Merkezi dava izleme ekibi de bu bekleyişe eşlik ediyordu. Bunun yanında basın mensubu olarak özgürüz.og’dan Sedat Sur, serbest gazeteci Ceren Karlıdağ duruşma devam ederken, Mezopotamya Haber Ajansı’ndan Ahmet Kanbal ise duruşma başlamadan evvel katılım gösterdi.
Duruşma Salonu ve Katılım
Salon geniş ve ferahtı. Buna rağmen mahkeme heyetinin sağında solunda bulunan onlarca klasör dikkat çekiyordu. Duruşma başladığında 13 olan vekil avukatı sayısı birkaç dakika içinde 18’e yükseldi. İzleyenler, ara ara değişmekle birlikte başlangıçta 28 kişiydi. Yargılama huzurunda katılan müştekiler ise 13 kişiydiler.
Duruşma 14:15’te başladı.
Katılan avukatlarının erteleme talebi
Savcı mütalaasının açıklandığı bir önceki duruşmanın tebligatlarının kimi müştekilere yapılmadığı öğrenildi. Bu isimler tek tek tutanağa geçirildi. Ardından katılan avukatlarının tebliğ yapılmayan müşteki ve avukatlar bakımından duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesi talebi değerlendirildi. Bu talep mahkeme heyeti tarafından reddedildi.
Esas hakkında mütalaanın müştekilere tebligatının zorunlu olmadığı, duruşma aşamasında kendi şikayet ve taleplerini sunabilecekleri, savcının mütalaasının mahkeme açısından bağlayıcı olmadığı ve sunulmak zorunluluğu bulunmadığı sadece yargılanan açısından sunulmasının gerekli olduğu, yargılanan sanığı vekaleten de avukatının mütalaayı duruşma aşamasında dinleyebileceği gerektiğinde dosyadan da inceleyebileceği belirtilerek eksik tebliğ gibi bir gerekçeyle erteleme talebinin yerinde olmadığı vurgulandı.
“Yargının işlevi, karanlık hadiseleri aydınlatmaktır“
Bunun üzerine katılan avukatları adına söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Ahmet Özmen özellikle “mahkeme ve tarafları bağlayıcı olmadığı” görüşüne katılmanın mümkün olmadığını ifade etti. Taraf beyanları dosya için bağlayıcı değilse duruşmaya katılmanın da gereksiz olacağını ve bu mantıkla salonda kimsenin olmaması gerektiğini de ekledi. “Nasıl olsa beyanlarımız bağlayıcı değil. Arka odaya geçin ve kararınızı verin,” dedi. Özmen ilgili davanın, 17 vatandaşın katledildiği, 200 üzerinde işyerinin zarar gördüğü, 422 evin yıkıldığı bir olay olduğunu hatırlatarak böyle bir davada esaslı bir yargılama yapılmadığının altını çizdi.
Bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı Ünal Yalçınkaya, Av. Özmen’in sözünü keserek “Usule ilişkin söz aldınız, toparlayın” diye uyardı. Bunun üzerine Av. Özmen, bu içerikte bir davada günler hatta haftalarca konuşma hakkının olduğunu, dile getirdi ve devamında şunları söyledi:
“Biz burada cezasızlık meselesinden bahsediyoruz. Bizim derdimiz geçmişi aydınlatmaktır. 90’lardaki olayların hiçbiri aydınlatılmadı. İşkencelerin, infazların, köy yakmaların, köy boşaltmaların olduğu bir dönem aydınlatılmış olsaydı eğer Newroz’da bir çocuk öldürülmeyecekti, Silopi’de iki çocuk panzerle ezilmeyecekti. Yargının işlevi, karanlık hadiseleri aydınlatarak demokrasiye katkı sunmaktır. Önünüzde 25 klasör var. Bu davada layıkıyla bir yargılama yapılmadı. Böyle bir dosyanın sanığının ifadesi kalemde alındı. Bir kere mahkeme huzuruna geldi. Yangından mal kaçırma telaşından kurtulun. Bize 2 saatlik duruşmalar değil 2-3 günlük arka arkaya süren duruşmalar koyun ki beyanlarımızı sunabilelim. Demokrasi adına, gelecek adına gerçek bir yargılama yapılmasını rica ediyorum.”
Mahkeme başkanı Av. Özmen’in bu konuşması esnasında da iki kez “toparlayın” şeklinde uyarıda bulundu. Sonuç olarak Av. Özmen mütalaanın taraflara tebliğinin zorunlu olduğuna dair Yargıtay kararını da örnek göstererek savcı mütalaasının tebliğinin sağlanması ve uzun bir duruşma günü verilerek davanın ertelenmesini istedi.
Bunun üzerine, sanık avukatı Av. Mehmet Eren Turan, geçen celse süre verildiğini, bunun kötüye kullanılmaması gerektiğini, önü açılırsa dosyadaki avukat sayısının çokluğu da göz önüne alındığında sürekli olarak bir erteleme talebinin gelebileceğini söyleyerek “Takdir mahkemenindir,” dedi.
“Mahkemenin bütün üyelerinin reddini talep ediyoruz“
Ardından söz alan katılan avukatlarından Av. Yunus Muratakan öncelikle, bugüne kadar HSYK kararı dışında çoğu talebin reddedildiğini söyleyerek sözlerine başladı. Muratakan, birçok talebin niçin istenildiğini ve buna rağmen nasıl olup da reddedildiğini tane tane anlattı.
Özetleyecek olursak, Av. Muratakan ilk olarak keşif talebinin reddedilmiş olduğunu hatırlattı. Dosyada olay yerine ait 3 adet inceleme tutanağı ve bir de polislerce düzenlenen okunmayan bir tutanak olduğunu belirtti ve şöyle devam etti: “Yapılan kaçak duruşmada sanık, Bahtiyar Aydın’ın öldürüldüğüne dair savunmada bulunmuştur. Mahkemenize sunulan 2’şer adet kroki var. Mahkeme, bu krokilerin doğru olup olmadığı konusunda ve sanığın cezadan kurtulmaya yönelik savunma yapıp yapmadığına dair kritik yapmamıştır.”
Av. Yunus Muratakan, sanığın 28.04.2016 tarihinde verdiği ifadelerinde Bahtiyar Aydın’ın vurulma anına ilişkin beyanlarının değiştiğini anlattı. Lice- Kulp yolu ve Lice 3. Kolordu Bölüğü’nün konumu düşünüldüğünde, kurşunun nereden geldiği hususunda sanığın net olmayan beyanlarını sıraladı.
Olayda yaralanan 36 kişinin adli tıbba sevk edilmediğini ve dosyada adli tıp raporlarının bulunmadığını belirten Av. Muratakan devamında Bahtiyar Aydın’ın emireri Ayhan Esen’e ait bir ses kaydı olduğunu ve bu sesin bilirkişi tarafından teyit edildiğini hatırlattı. O ses kaydında “Yeşil vurdu. Şerefsizim” denildiğini ifade eden Av. Muratakan, Ayhan Esen’in çapraz sorguya alınması ve mahkemeye getirilmesi yönündeki taleplerin de diğerleri gibi reddedildiğini söyledi.
Askeri operasyonla ilgili evrakların kurum arşivlerinde bulunduğunu, istenmeleri için ısrarlı taleplerinin de yanıtsız bırakıldığını söyleyen Av. Muratakan, sanık Eşref Hatipoğlu’nun olay günü Kuzey Irak’a yapılacak operasyon gerekçesiyle bölgeye yardım gönderilemediği şeklindeki beyanı sonrası mahkemenin aynı dönem Kuzey Irak operasyonu yapılıp yapılmadığını dahi araştırmadığını ifade etti. Aynı şekilde dosyada yer alan “Beş terörist etkisiz hale getirildi” bilgisinin de teyit edilmediğini, mahkemenin bu kişilerin nereye defnedildiğini araştırmadığını ekledi.
Son olarak Av. Muratakan, “Tüm bunlar göz önüne alındığında, mahkeme heyeti taleplerimiz doğrultusunda devamlı red kararı vermiştir. Hakimler değişti ancak mahkemenin tavrı değişmedi. Bu nedenlerle mahkeme tarafsızlığını yitirmiştir, mahkemenin bütün üyelerinin reddini talep ediyoruz” dedi.
“Beş dakika ara“
Av. Muratakan’ın bu talebi üzerine mahkeme heyeti beş dakika ara verdi. Ara verilmesi üzerine duruşma salonu dışına çıkan kalabalık arasındaki sohbetlerde Mahkeme Heyetinin tutumu ele alındı. Genel kanı, mahkemenin o gün karar vermeye hazır olduğu ama katılan avukatlarının reddi hakim talebi ile buna engel olduğu yönündeydi. Bu sohbetlerde, taleplerin değerlendirilmesi aşamalarında heyetin birbirine yaklaşarak sessizce konuşması dahi “tiyatro” olarak yorumlandı.
Bunun dışında katılan avukatlarının kalabalığına karşın, sanık avukatının tek olması tuhaf olduğu kadar anlaşılırdı. Sanık avukatı Av. Mehmet Eren Turan oldukça rahattı. Duruşmaya son anda katılması ve hızlıca çıkması nedeniyle olmalı, bekleyiş esnasında ve duruşma sonrasında kendisi görünmedi.
Ara Kararlar
Aradan sonra yeniden salona geçildi. Mahkeme heyetinin reddine (Reddi hakim) ilişkin talep heyet tarafından reddedildi. Reddi hakim talebi değerlendirilmek üzere dosyanın İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine oy birliği ile karar verildi.
Bu sırada katılan avukatları söz alıp; reddi hakim talebinin reddine yönelik itirazlarımızı sunabilmek için süre verilmesini, dosyanın daha sonra gönderilmesini talep etti. Bunun üzerine mahkeme katılan avukatlarının itirazlarının gerekçelerini dilekçe ile sunmaları için 15 günlük süre verilmesine, dosyanın bu süreden sonra itiraz için gönderilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 07 Aralık 2018 günü, saat: 10:00’a ertelendi.
Duruşma Sonrası
Duruşma sonrasında CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen’in de aralarında bulunduğu bir grup basın açıklaması yapmak üzere adliye çıkışına yöneldi. Polis, Sezgin Tanrıkulu’nun açıklaması esnasında, basın açıklamasının adliye bölgesi dışında yapılabileceği o alanda yapılamayacağı konusunda uyarılarda bulundu. Çıkan tartışma sonrasında Tanrıkulu istifini bozmayarak konuşmasına devam etti. Bütün bu tartışmalar basın mensupları tarafından kaydedildi.