Lice Davası İzleme Raporu – 7 Aralık 2018 (Karar Duruşması)

Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri ve avukatlarının yanı sıra CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu da duruşmayı izleyenler arasındaydı

Burcu Ballıktaş Bingöllü / Hatice Bozkurt 7 Aralık 2018

Mahkeme: İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya: 2015/58

 Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde 15 sivilin, Yüksel Bayar isimli askerin ve dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle sonuçlanan askeri operasyonla ilgili olarak dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı  Eşref Hatipoğlu’nun “Birden Fazla Kişiyi Aynı Sebeple Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak”; Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın ise “Taammüden Öldürme, Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılandığı davanın karar duruşması İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Aralık 2018 günü gerçekleşti.

Duruşma Öncesi

Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri, mağdur, mağdur yakınları ve avukatları diğer duruşmalarda olduğu gibi duruşmaya katılabilmek için Diyarbakır’dan İzmir’e gelmek zorunda kaldı. Ancak bu duruşmada diğerlerinden farklı olarak duruşma sabah erken saatlerde başlayacağı için duruşmaya zamanında katılım sağlayabilmek için Diyarbakır’dan gelenler bir gece önce gelerek bir gece İzmir’de konaklamak zorunda kaldı. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na gelen katılımcılar hep birlikte araçla konaklayacakları otele geçti. Katılan avukatları ise farklı bir araçla ayrı bir otele gitti. Katılımcılar ve duruşmayı izlemek için gelenler duruşmadan önceki akşam birlikte yedikleri yemekte ertesi gün beklenen karar duruşmasından ve güncel konulardan sohbet etti. “Adaletin peşinden yıllardır kilometrelerce yol kat ettik ancak adalete ulaşıp ulaşmayacağımızdan emin değiliz” gibi ifadelerin kullanıldığı sohbette karara ilişkin umutsuzluk gözleniyordu. Tüm katılımcılar beraat dışında bir kararın mümkün olmadığını, benzer davaların sonuçlanma biçimlerinden yola çıkarak ifade ediyordu. Sabah erken saatlerde katılımcılar iki ayrı araçla duruşmanın gerçekleşeceği İzmir adliyesine hareket etti. Adliye önünde iki grup birbirini beklerken grup içinden bir kişinin kamera ile çekim yaptığı sırada kapıda bekleyen polislerden ikisi gelerek adliye önünde çekim yapılamayacağını belirtti. Polislerden biri de kenarda bekleyen katılımcılardan birine “Bu kadar insan niye gelmiş, ne davası bu, basın mı gelmiş?” gibi sorular sordu. Kameranın kapatılmasıyla polisler güvenlik kulübelerine geri döndü. Adliye binasına girişte bir sorun yaşanmadı. Katılımcılar adliye içinde yürüyerek duruşmanın görüleceği 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti.

Duruşmaya Katılanlar

Duruşmayı izlemek üzere gelenler arasında Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri ve müştekiler olarak: Bülent Ucaman, Murat Canpolat, Metin Bekiroğlu, Güldar Erdal, Yahya Yiğitel, Ethem Özer, Güzel Kırhan, Remziye Sonsuz, Mehmet Gülen, Mevlüt Kozat, Şiyar Kaymaz, Recep Us, Sabahattin Kayran, Mehmet Tursun ve Zekerya Alacabey bulunuyordu.

Diyarbakır ve İzmir Barolarını temsilen Diyarbakır Baro Başkanı Av. Cihan Aydın, Av. Sidar Avşar, Av. Yunus Muratakan, Av. Keziban Yılmaz, Av. Nuşin Uysal Ekinci, Av. Muhlis Oğurgül, Av. Suat Çetin, Av. Zeynep Sedef Özdoğan, Av. Azat Elçi, Av. Mazlum Demirbağ, Av. Zafer İnci, Av. Hatice Sönmez, Av. Ayşegül Karpuz, Av. Çağın Öztürk ve İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel, Av. Azat Elçi, Av. Zöhre Dalkıran, Av. Kamuran Akyüz, Av. Fatma Demirel, Av. Leyla Çelik, Av. Halil Dönmez, Av. Yunus Emre Güneş, Av. Barış Işık, Av. Gurbet Uçar, Av. Fuat Şengül, Av. Ali Aydın, Av. Sozdar Ortaç, Av. Ceren Acar, duruşmayı izlemek üzere hazır bulunan avukatlar arasındaydı.

Hakikat Adalet Hafıza Merkezi çalışanlarının yanı sıra çizerler Zeynep Özatalay ve Murat Başol da duruşmayı izledi ve duruşma boyunca çizimler yaptı. İHD İzmir Şubesi üyeleri, Özgürüzbiz.org, Jinnews ve Mezopotamya Ajansı muhabirleri ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da duruşmayı izlemek üzere hazır bulundu.

Duruşmayı Beklerken

Duruşmayı izlemek üzere Diyarbakır’dan ve İstanbul’dan gelen Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri ve müştekiler ile Hafıza Merkezi çalışanları 1. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki bekleme salonunda duruşmanın başlamasını bekledi. Bekleyenler arasında bulunan Bayar ailesi üyeleri de salon kapısının önündeki banklarda oturarak duruşmanın başlamasını beklerken sadece kendi aralarında konuştu. Sanık Eşref Hatipoğlu’nun vekili Av. Mehmet Eren Turan ise tüm diğer katılımcıların uzağında bir yerde cep telefonuyla ilgilenerek tek başına duruşmanın başlamasını bekledi. Duruşma saati geldiğinde İzmir’de yaşayan müştekilerin, avukatların ve kurum temsilcilerinin de gelmesiyle bekleme salonunda hazır bulunanların sayısı arttı.

Saat 10:00’da başlaması gereken duruşma 10:16’da gecikmeli olarak başladı. Duruşma salonuna girişte herhangi bir sorun yaşanmadı. Amfi şeklindeki salon oldukça genişti. Davanın müştekileri mahkeme heyetinin karşısında kendilerine ayrılan yere geçti. Katılan avukatları ve sanık avukatı ise karşılıklı olarak her iki yandaki yerlerini aldı. Duruşma süresince zaman zaman sayıları 25’i geçen katılan avukatları yer sıkıntısı yaşayınca onlara sandalye getirtildi, bir kısmı da müştekilere ayrılan yerlerde onlarla birlikte oturdu. Duruşma salonunda 3 resmi polis de bulunuyordu. İzleyici sayısı ilerleyen saatlerde 40’ın üzerine çıktı.

 Duruşmada Ne Oldu?

Kimlik tespiti ile başlanan duruşmada ilk olarak İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 6 Temmuz 2018 tarihli bir önceki duruşmasında katılan vekillerinin reddi hakim talebinin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiği, 09/08/2018 tarihinde bu mahkemenin hakimlerin reddi talebini reddettiği belirtildi. Duruşmaya aynı heyetle devam edildi.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Murat Başol

Katılan avukatları adına ilk sözü alan Av. Cihan Aydın, dava dosyanın sanık Eşref Hatipoğlu’nun yine sanık olarak yargılandığı Ankara 5.ACM’de devam eden 2014/367 nolu dosya (Kızıltepe Davası) ile birleştirilmesini talep etti. Av. Aydın ayrıca kendisinin kişisel olarak dava dosyasını inceleme fırsatı bulamadığını, mütalaaya karşı daha iyi bir savunma hazırlamak istediğini belirterek müşteki ailelerden de bunun için özür dileyerek mahkeme heyetinden süre talebinde bulundu. Amaçlarının davayı sürüncemede bırakmak olmadığını, davanın zaten uzun yıllardır yargı tarafından sürüncemede bırakıldığını ve ciddi bir yargılama yapılmadığını, tek amaçlarının mütalaaya karşı iyi bir savunma yapmak olduğunu vurgulayarak birkaç aylık bir zaman talep ettiklerini tekrarlayan Av. Aydın’ın ardından mahkeme heyeti katılan avukatlarının iki talebiyle ilgili savcının beyanını sordu. Savcı iki talebin de reddini istedi. Ardından taleplere ilişkin söz verilen sanık avukatı, sözü edilen dava ile bu dava arasında bir bağlantı olmadığını ve birleştirilmesinin kanuna aykırı olacağını iddia etti. Söz konusu talepleri değerlendirmek için duruşmaya iki dakika ara verdiğini belirten heyet salondan çıktı ve çok kısa bir süre içinde geri döndü.

Heyet katılan avukatlarının süre talebine ilişkin mahkeme heyeti “Davanın 2015 yılından bu yana devam ettiği, iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını 27/03/2018 tarihinde sunduğu, yargılamanın sürdüğü süre ve mütalaanın alındığı tarihten bu yana katılan vekilleri açısından esas hakkındaki beyanlarını sunmaları hususunda gerekli ve yeterli sürenin bulunduğu”, birleştirme talebine ilişkin olarak da “Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/367 esas sayılı dosyasının birleştirilmesini gerektirir derecede dosyamızla bağlantısının olmadığı kanaatine varıldığı”  belirtilerek iki talebin de reddedildiğini belirtti.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Murat Başol

“Cezasızlık Yeniden Suç İşleme Gücü Verdi”

Ardından müştekilere esasa dair söylemek istedikleri soruldu. İlk sözü Lice olayları sırasında hayatını kaybeden Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar’ın ağabeyi İlhami Bayar ve yeğeni Duygu Yüksel Bayar aldı. Bayar’ın ailesi özetle, mahkeme kararına saygı duyduklarını, sorumluların ortaya çıkarılmasını beklediklerini ifade etti.

Mağdurlardan Mehmet Tursun devletin taraf olduğu, güvenlik güçlerinin sanık olarak yargılandığı tüm davalarda benzer sonuçlar alındığını ancak verilen kararların tümünde AİHM’nin Türkiye’yi mahkûm ettiğini, bu davada da benzer bir beraat sonucu beklediklerini, sonucu tahmin edebildiklerini ve bir an önce karar verilmesini beklediklerini ifade ederek, mahkemenin olası beraat kararından sonra adalet arayışlarının süreceğini, peşini bırakmayacaklarını ve gerekirse konuyu uluslararası mahkemelere de taşıyacaklarını söyledi.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Murat Başol

Tursun’un ardından söz alan Metin Bekiroğlu Lice olaylarının neredeyse tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen dünyanın tanık olduğu olaylar olduğunu hatırlatarak “Ancak buna rağmen bir fail yok, ciddi bir soruşturma da yürütülmüyor. Onlarca asker tarafından gerçekleştirilen bir olayda sadece iki sanık yargılandı. Bunlardan birinin öldüğü iddia ediliyor. Muhtemelen diğer tek sanık da bugün burada aklanacak,” diyerek sözlerini sürdürdü.

Ethem Özer ise “Olaylar sırasında askerden geleli 2 ay olmuş bir vatandaş olarak konuşuyorum” diye başladığı konuşmasında, Licelilerin yüreğinin bir nebze olsun soğuması için sanığın cezalandırılmasını talep ettiklerini belirtti. Davanın sanığı Eşref Hatipoğlu’nun İzmir Foça’da trafikte tartıştığı bir kişiyi silahıyla vurarak yaralaması olayına atfen: “Cezasızlık ona tekrardan kolay şekilde suç işlemesi için güç vermiştir,” dedi.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Murat Başol

“Adalet Talebi Göz Ardı Edilirse Bu Olayların Tekrarı Olur”

Müştekiler arasında yer alan Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü Şiyar Kaymaz, konuşmasına Tahir Elçi’yi anarak başladı. Bu davanın Tahir Elçi’nin ifadesiyle bir yüzleşme davası olduğunu vurguladıktan sonra Lice olayları olduğunda 13 yaşında olduğunu, hala bunun etkileriyle yaşadığını söyleyerek “Lice Davası’nda hakikate ulaşma talebimiz var. Öncelikle bu talep hak savunucumuz Tahir Elçi’nin  talebiydi. Biz mağdurların adalet talebini göz ardı ederseniz bu ülkede bu olayları tekrarı olacaktır. Sanığın alacağı cezanın benim için önemi yoktur, önemli olan hala devlet içinde bu olayları yapacak kişilerin mevcudiyetidir,” diye konuştu. Olaylara ilişkin kendi tanıklıklarından da örnekler veren Kaymaz, Hatipoğlu’nun olayın ertesi günü tüm Licelileri meydana toplayıp, yüzlerine bakarak “Siz daha yaşıyor musunuz?” dediğini aktardı. Mahkeme heyetinin sanki mağdurlar tüm güvenlik güçlerini suçluyorlarmış gibi bir bakış açısıyla yaklaştığını vurgulayan Kaymaz, “Bugün burada ifade verebiliyorsam bir polisin askerlerin beni öldürmesinden kurtarması sayesindedir,” diyerek evlerini yakmaya çalışan askerleri yine başka askerlerin engellediğini anlattı ve suçu işleyen ve elinde emir-komuta gücünü bulunduranların cezalandırılmalarını talep ettiklerini belirtti.

Kaymaz’dan sonra söz alan Yahya Yiğitel de Kaymaz gibi tanıklıklarının dikkate alınmadığına vurgu yaparak olayın bizzat tanığı olduğunu yineledi: “Evim gözümün önünde yakıldı. Eşref Hatipoğlu, yanında da Ünal Erkan vardı. Sizler bizim gözümüzle gördüğümüz şeye de inanmıyorsunuz?” diye konuştu. Olaylar sırasında tüm Licelilerin terörist ilan edildiğini, evlerinin yakılıp sonra da talan edildiğini hatırlatan Yiğitel, 24 bin kilometre yol katederek davayı takip ettiğini vurgulayarak mahkemenin adaletli bir karar vereceğine inanmadığını, yargılama boyunca defalarca keşif talebinde bulunduklarını ancak bu talebin bile kabul edilmediğine dikkat çekti.

“Güvenlik Sorunu Varsa Bizim İçin Var”

Müştekilerin ardından söz alan Diyarbakır Baro Başkanı Av. Cihan Aydın konuşmasına davanın İzmir’de görülüyor olmasına ve mahkemenin yargılama boyunca süren tavrına değinerek başladı. Av. Aydın, mahkeme heyetine “Güvenlik gerekçesi ile mahkeme dosyayı Diyarbakır’dan Eskişehir’e oradan İzmir’e gönderdi.  Siz de İzmir’den oturup Lice dosyasına bakıyorsunuz, keşif dahi yapma ihtiyacı duymuyorsunuz. Israrlı talebimizi de reddediyorsunuz.” dedi. Güvenlik gerekçesiyle yapılan nakli değerlendiren “dosyanın il il dolaştırıldığına” dikkat çeken Av. Aydın, “Bu dosyada sanıkların da sanık müdafilerinin de güvenlik sorunu yoktur. Temizöz Davası 4 yıl Diyarbakır’da görüldü, sorun yaşanmadı. O dosyada Tahir Elçi, Selçuk Kozağaçlı ve ben katılan vekilleriydik. Bugün Kozağaçlı tutuklu, Tahir Elçi katledildi, burada sadece ben varım. Bir güvenlik sorunu varsa bizim için güvenlik sorunu vardır,” dedi.

“Operasyon Kime Karşı Yapıldı?”

Mahkeme heyetiyle avukatlar arasında kısa süren bir söz sırası tartışması yaşandı. Heyet başkanı bir defa söz alan avukatın söyleyeceklerini bitirmesini, ardından aynı avukata yeniden söz verilmeyeceğini belirtti. Baro avukatlarının kendi aralarında yaptıkları hazırlık başka yönde olduğundan bu konuda esneklik bekliyorlardı ancak heyet başkanı sırayla beyanda bulunmalarında ısrar etti. Uyarı ve karşılıklı konuşmaların ardından katılan avukatlarından Av. Yunus Muratakan söz aldı ve “Klasörlerce verilen ifadeler, toplanan deliller, bilirkişi incelemesi dahi yapılmayan mevcut otopsi raporları, 16 Licelinin öldürülmesine karşın 25 yıldır sürüncemede bırakılan davada savcının verdiği mütalaa 2 paragraf,” diyerek savcılık mütalaasına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak konuşmasına başladı.

Davaya ilişkin iddianamede Licelilerin nerede nasıl öldürüldüğünün tespit edilemediğine yer verildiğini söyleyen Muratakan “Biz de sizden bunu talep ettik ama sesimizi duyuramadık” diyerek mahkeme heyetine seslendi. Muratakan, ilk açıldığında 4 klasör olan dava dosyasının yargılama süresince 27 klasöre ulaştığını, her kurumdan evrak gelmesine rağmen iddia makamının hiçbir delil yokmuş gibi sanığın ifadelerini mütalaa olarak dosyaya bıraktığını belirtti. Sanığın savunmasının ise işkence altında ifade veren bir itirafçı ve oğlu ile kardeşi ölen bir yurttaşın yine işkence altında görgüye dayalı değil duyuma dayalı verdiği ifadeye dayandığına dikkat çekti. Olay günü örgüt üyeleri ile çatışma yaşandığı belirtilen savcılık mütalaasına dikkat çeken Muratakan “Bir tane örgüt mensubuna ait otopsi raporu yok. 27 klasörde tek bir tane örgüt mensubunun kimliği yok. 11 saatlik çatışmada ordu hiçbir işe mi yaramadı da, tek bir örgüt mensubu yara bile almadı? En az 11 saat tank ve toplarla süren operasyon kime karşı yapılmıştır?” diye sordu ve ekledi: “Dönemin kaymakamı ve emniyet müdür yardımcısı dahil dinlenen yüzlerce tanık, o gün herhangi bir çatışma yaşanmadığını söylüyor. Subaylar herhangi bir örgüt mensubu görmedik diyorlar. Dinlenen yüzlerce Liceli, askerlerin evlerine ateş ettiğini, helikopter ve tanklarla atışlar yapıldığını, yıkım ve ölümlerin bu şekilde meydana geldiğini net bir biçimde beyan ediyorlar.” dedi.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Murat Başol

“Soru Sormayın, Sesinizi Yükseltmeyin, Ayrıntılara Girmeyin”

Mütalaada “Lice’de meydana gelen olay nedeniyle bölge komutanı olan Bahtiyar Aydın’ın şehit olduğu, açılan ateşin nereden hangi terör unsurlarınca yapıldığının açıkça belli olduğu” nun belirtildiğini ifade eden Muratakan savcıya dönerek “Kim?” diye sordu. “Açıkça belli olduğunu ifade etmişsiniz, kim bunlar, kim?” diye sormayı sürdürünce mahkeme başkanı müdahale ederek “İddia makamına soru sormayın, varsa diyeceğiniz bir şey, siz onu söyleyin” diye uyarıda bulundu. Mahkeme başkanı bunun dışında da konuşması sırasında Muratakan’a “Sesinizi yükseltmeden konuşun” diye uyarıda bulundu. Yine konuşmasını dava dosyasında çelişkili bulduğu deliller üzerinden devam ettiren Muratakan’a heyet başkanı araya girerek “Avukat bey, ayrıntılara girmeyin” diyerek müdahalede bulundu. Söylediklerinin tamamının davaya ilişkin olduğunu belirten Muratakan “Bunların hangisi ayrıntı, neyi anlatmayayım?” diye sordu. Heyet başkanı bunun üzerine “Tamam, konuşmanıza müdahale etmiyoruz ancak siz esasa ilişkin beyanlarda bulunun sadece,” demeye devam etti. Konuşmasının daha uzun olacağını belirtince de heyet başkanı duruşmaya 12:30’da bir saatlik ara verildi.

Öğle arasında duruşmaya katılanlar adliye binasına yakın bir yerde beraberce yemek yedi.

Aranın ardından duruşma gecikmeli olarak 14:00’da başladığında yeniden kimlik tespiti yapıldı. Müştekilerden izleyiciler arasında oturanlara mahkeme başkanı yerlerine geçmeleri konusunda uyarıda bulundu. Aranın ardından da Av. Muratakan konuşmasına devam etti ve dosyada yer alan belgeler ve tanıklıkları örnekler vererek değerlendirmeyi sürdürdü.

Örgütün Bahtiyar Aydın cinayetini ısrarla üstlenmediğini ifade eden Av. Muratakan bu konuda tanık olarak Şemdin Sakık’ın dinlenmesini talep ettiklerini ama mahkemenin bu talebi reddettiğini hatırlattı. Bahtiyar Aydın’ın vurulmasına ilişkin tutulan ayrı ayrı tutanaklarda yer alan olay saatlerinin çeliştiğine dikkat çeken Av. Muratakan ayrıca ilçe merkezinden ateş edildiğinin belirtildiğini, roketatar ve havan topu silahlarının kullanıldığının iddia edildiğini vurgulayan İlçe Jandarma Komutanlığı raporunun aksine kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalarda sadece mermi izlerinin bulunduğunu söyledi.

Av. Muratakan, konuşmasının bir bölümünde mahkemenin olası sonucuna ilişkin olarak da “Kürtler bir gün adalet olabileceğini umuyordu, ama sanıyorum devlet bu dava üzerinden 90’lı yıllarda yaşanan kirli savaşı ‘Dönemin devleti bağımsız mahkemelerce yargıladı ve beraat etti’ diyerek siyasal bir propaganda aracı olarak kullanacaktır. Böylece insanların ağır insan hakları mağduru oldukları söylemelerinin doğru olmadığını öne sürecektir. Lice olaylarında küçük yaşta olan o çocuklar, bu dönemin avukatları oldular. Şimdi bu davanın sonucunu görebilecekler mi, emin değilim.” diye konuştu.

Katılan avukatlarının beyanları Av. Muratakan’la devam ederken mahkeme başkanı saat 17:45’te tekrar ara vermek istedi. İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel aranın ardından duruşmaya tekrar katılamayacağını belirterek kısa tutacağını da belirterek söz talep etti. Av. Yücel kısa beyanında, “Bir kent yalnız balyozlarla yıkılmaz, insanlar yalnızca kurşunlarla ölmez. Adaleti bekleyenler için bugün burada vereceğiniz karar da onları öldürebilir, başka kentlerin yıkılmasına neden olabilir,” diyerek mahkemenin vereceği kararın önemine vurgu yaptı. Avukatların beyanlarının uzaması nedeniyle müştekileri, izleyenlerin ve hatta avukatların sık sık duruşma salonundan çıktıkları gözlendi. Bu son aradan sonra da müştekilerin büyük bir kısmı uçak saatleri yaklaştığı için duruşmanın devamına katılamayacaklardı. Kendilerine çok uzak olan bir şehirde zorluklarla, koşullarını zorlayarak katılmaya çalıştıkları tüm duruşmalara rağmen karar duruşmasında, kararı duyamadan ayrılmak zorunda kaldılar. Bu durum belki de adalete erişim haklarının bu yönüyle de engellendiğini gösteren son bir örnekti.

Lice Davası, 7 Aralık 2018

Çizen: Zeynep Özatalay

Aranın ardından duruşma saat 18:10’da katılan avukatlarının beyanlarıyla devam etti. Dönemin JİTEM yapılanmasından söz eden Av. Sidar Avşar, sanık Eşref Hatipoğlu’nun bu dönemde JİTEM’i kuran kişilerle yakın ilişkisi olduğunu ve onlarla birlikte çalıştığını ileri sürdü. “Hatipoğlu’nun sanık olarak yargılandığı davalarda geçen suç faaliyetleri o dönemki JİTEM faaliyetleriyle örtüşmektedir,” diyen Av. Avşar, Eşref Bitlis ve onunla hareket eden bir ekibin ise JİTEM yapılanmasına karşı olduğunu belirtti. “Bu ekip içinde yer alan Eşref Bitlis, Kazım Çillioğlu, Rıdvan Özden, İsmail Selen ve Bahtiyar Aydın gibi komutanların hepsi öldürüldü,” diyen Av. Avşar, bu cinayetlerin hala tam olarak aydınlatılamadığını ve bu olayın da JİTEM yapılanması tarafından bilerek yapıldığının açık olduğunu ifade etti.

Av. Kezban Yılmaz da Av. Avşar gibi söz konusu dönemde yaşananların bir devlet politikası olduğuna dikkat çekerek “Lice dışında 90’lı yıllarda bu bölgede katliamlar, köy yakmaları gerçekleşti,” dedi.

Av. Muhlis Oğurgül, Lice Davası ve benzeri birçok davanın cezasızlıkla sonuçlandığını, bu davanın da benzer şekilde bitmesini istemediklerini, adaletin tecelli etmesi gerektiğini ifade ederek “Bir daha benzer suçların tekrar etmemesi, katliamların yaşanmaması adına mahkemenin bu davada vereceği kararın etkili olacağını düşünüyoruz,” dedi ve sanıkların cezalandırılmasını talep etti.

Av. Nuşin Uysal Lice’ye yapılan saldırının sadece Lice’ye değil insanlık değerlerine yapılan bir saldırı olduğunu vurgulayarak “Lice’de yaşananlar insanlığa karşı suçtur ve yargılanması gerekir. Aksi takdirde bu tür çetevari fiiller cezasız kalacak ve mağduriyet dava sonrasında da devam edecektir” dedi. Uysal, mahkemede beraat kararı verilecek olsa bile bu suçlardan dolayı sanıkların Lahey’de yargılanması gerektiğini savundu. Uysal’ın ardından sırayla söz alan katılan vekilleri Av. Halil Dönmez, Av. Ali Aydın, Av. Hatice Sönmez, Av. Zafer İnci, Yunus Emre Güneş, Av. Sozdar Ortaç, Av. Leyla Çelik, Av. Ceren Acar, Av. Fatma Demirel, Av. Barış Işık ve Av. Gurbet Uçar da meslektaşlarının beyanlarına katıldıklarını belirterek sanığın cezalandırılmasını talep etti.

Katılan avukatlarının beyanlarının ardından duruşmaya yeniden ara verildi. Aranın ardından söz alan savcı daha önceki mütalaasını tekrar ettiğini belirtti. Ardından sanık avukatının savunmasına geçildi. Sanık Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Av. Mehmet Eren Turan mütalaaya katıldığını belirterek “Katılan avukatlarının tersi yöndeki taleplerinin reddedilmesini istiyorum,” dedi.

Karar

Tüm beyanların alınmasının ardından mahkeme heyeti saat 20:06’da duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından 20:30’da kararını açıklayan mahkeme heyeti, davanın tek sanığı olan dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun beraatına karar verdi. Hüküm:

  • Sanık Tünay Yanardağ’ın ölmüş olması sebebi ile hakkındaki davanın TCK’nın 64/1. maddesi gereğince düşürülmesine,
  • Sanık Eşref Hatipoğlu’nun üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı kanaatine varıldığından üzerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatine, karar verildi.

Hükmün açıklanmasının ardından söz alan katılanlar vekili Av. Cihan Aydın verilen karara karşı bütün katılanlar adına istinaf yoluna başvurduklarını ve bunun şimdiden zapta geçirilmesini istedi.

Yayınlanma tarihi

17 January 2019

Kategori Listesi